• Sonuç bulunamadı

Önceki Peygamberlerin Şeriatları Delilinden Hüküm Çıkarma

A. Hamidullah’ın İctihad Metodu ve Bazı İctihadları

1. Önceki Peygamberlerin Şeriatları Delilinden Hüküm Çıkarma

Kur’an ve Sünnettir) ve Kur’an’ın tadil etmemiş, değiştirmemiş ve yürürlükten kaldırmamış olması şartı ile önceki peygamberlerin şeriatları bizim için bağlayıcıdır.

Burada Hamidullah’ın ölçüsü bu şeriatların İslam şeriatında de açık bir şekilde ya da zımnen onaylanmış olmasıdır. Dolayısı ile bunlar İslam şeriatının bir parçası olmaktadırlar. Burada mesele bu hususların kendilerinin ve sıhhatlerinin keşfedilme meselesidir.

Hamidullah şu meselelerle ilgili geçmiş şeriatların referans niteliği taşıdığını söylemektedir ki bunlar: recm, kısas, ortak su kullanımı, kadının devlet başkanı olması dini otoritenin yanında siyasi bir otoritenin meşruiyeti konularıdır.334

a. Recm Meselesi

Hamidullah’a göre; Kur’an bizden öncekilerin şeriatlarıne uymamızı istemektedir.335 Recm cezası hem Tevrat’ta hem de İncil’de mevcuttur. Hamidullah bugün Yahudi ve

334 Hamidullah, “İslam Hukukunun Hukuki Kaynağı Olarak Kitab-ı Mukaddes”, s. 35–39. 335 Şuara, 26/13; Âl-i İmran, 3/123.

Hıristiyanların ellerinde dolaştırdıkları kutsal metinlerde dahi bu hükmün bulunduğunu söylemektedir.336

Ayrıca Peygamber (sav) Tevrat’ta böyle bir hükmün varlığını tasdik etmiştir. Böylelikle sahih kaynaktan bize ulaşma vasfını da kazanmış olmaktadır. Kur’an’ın bu hükmü zikretmemiş olması bunu kaldırdığı anlamına da gelmez. Aksi yönde açık bir hüküm bulunmadıkça eski şer'îat geçerlidir ve bu bizim şer'îatımız olmaktadır.337

Hamidullah, Kur’an’da recm değil kırbaç cezasının var olduğuna inandıklarından birçok kişinin bu hususta yanlış anlamanın kurbanı olduğunu söylemektedir. Ona göre, dikkatlice incelendiğinde Kur’an’ın bu cezayı dolaylı olarak getirdiği görülecektir.338

Zina suçu ile ilgili ilk ayet “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört

şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.”339 ayetidir. Hamidullah burada açılması beklenen yolun: “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret

gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.”340 âyetiyle

açıldığını beyan etmektedir.

Hamidullah’a göre bu ikinci ayet:

1. Tevrat’ın zina eden bekârlar için öngördüğü para cezasını341 kaldırmakta yerine yüz kırbaç cezasını getirmektedir.

2. Tevrat’ta var olan recm cezası ile ilgili yeni bir hüküm getirmemekte; dolayısıyla eski hükme hukukî bir statü kazandırmaktadır.

Hamidullah kendisine, Hz. Ömer (ra)’e atfedilen: “gelecek nesillerin beni Allah’ın kitabına ilave yapmakla suçlayacaklarından korkmasaydım, şu cümleyi ilave ederdim ‘yetişkin bir erkek ve kadın zina ederlerse taşlanarak öldürülmelidirler.’ Çünkü peygamber zamanında ve ondan sonrada bu uygulamayı gördük. Fakat Allah’ın kitabına bir şey ilave etmekle de suçlanmak istemem” sözü hakkında sorulması üzerine şu manada cevap vermiştir:

336 Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 95. 337 Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 95. 338 Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 95. 339 Nisa, 4/15.

340 Nur, 24/2.

341 Nur, 24/2. (Aziz Kur’an, Nur, 24/2’yi açıklayan notunda Hamidullah, bu ayetin Tesniye, XXII,28,29 daki hükmü yürürlükten kaldırdığını söyler)

Allah’ın kitabından kast edilen O'nun hükümleridir. Çünkü Tevrat ve İncil de Allah’ın kitaplarıdır ve onlarda, evli kişiler arasındaki zinanın cezasının taşlanarak öldürülme olduğuna ilişkin açık bir beyan bulunmaktadır. Bu açıdan Hz. Ömer (ra)’in tepkisi hem haklı hem de makuldür. O, Kur’an’da böyle bir süre olduğunu söylememiştir. Onun söylediği, Peygamberin uyguladığı bu cezanın Allah’ın emriyle öngörüldüğü hususudur.

Hamidullah, bu konuda diğer bir ayet olan:“İçinizden fuhuş yapan her iki tarafa ceza

verin; eğer tevbe eder, uslanırlarsa artık onlara ceza verip eziyet etmekten vazgeçin; çünkü Allah tövbeleri çok kabul eden ve çok esirgeyendir.”(Nisa, 4/16) ayetindeki “her iki tarafa”

ifadesini “erkekler” olarak tercüme etmekte, dolayısıyla bu ayetin lûti’lerle ilgili olduğunu söyleyerek bu kapsamın dışında tutmaktadır.342

b. Ortak Su Kullanımı

Kur'an, Salih (as)’ın mucizevî devesinin hikâyesini anlatır ve bildirir ki; Allah bu deve ve halkın diğer hayvanlarının mevcut içilebilir suyu paylaşmalarını emretmiştir. Konu ile ilgili ayetler şöyledir:

“Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi”343

“Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin”344.

Hamidullah, hukukçuların ortak su kullanımı ile ilgili hususları beyan ederken yukarıdaki ayete; yani İslam’dan önce gelip geçmiş bir peygamberin şer'îatından olan bu kanuna atıfta bulunduklarını zikretmektedir.345

c. Din İle Devlet İşlerinin Ayrı Yönetilmesi

Hamidullah’a göre; İslam devletinde maddî olanla manevî olanın birleştirilmesi, yetki paylaşımına engel teşkil etmez. Bu ayrım, gerekirse devlet başkanına bile uygulanabilir. Nitekim Kur’an, her biri kendi alanında bağımsız olmak kaydıyla, bir peygamberin (Samuel ya da Ismuel) yanı sıra bir de kralın (Tâlût’un) bulunmasını, kabul etmiştir. Ancak ikisinin birlikte aynı ilâhî kanuna, yani Tevrat’a dayanmaları gerektiğini hatırlatmıştır. İslâm’a göre

342 Nisa, 4/16; krş. Hamidullah, Aziz Kur’an, s. 226. 343 Şuara, 26/155.

344 Kamer, 54/28.

böyle bir ayrım zorunlu olmadığı gibi, yasak da değildir: Tamamen meşru ve mubahtır, zira bizzat Kur’an’ın da teyit ettiği gibi bu konuda bir peygamberin tutumu (Ismuel’in sünneti) söz konusudur.346

Hamidullah burada din ile dünya işlerinin yürütülmesinde yetki paylaşımının imkânından bahsetmektedir. Yoksa İslamî bir anlayışta bu hususların ayrı ayrı düşünüldüğünü kabul etmemektedir. Nitekim böyle bir durumda yetkiyi paylaşanların birlikte aynı ilâhî kanuna dayanmaları gerektiğini hatırlatmaktadır. Ayrıca Hamidullah bir başka yerde, bu hususları tamamen birbirinden ayırmanın ne kadar zararlı olduğunu insanların tarihî tecrübelerinin ortaya koyduğunu söylemektedir ve o aslen bu konuda maddî olanla manevî olan arasında İslam'ın öngördüğü denge unsurunun ehemmiyetine dikkat çekmektedir.347

d. Müşterek Yönetimin Hukuken İmkânı

Hamidullah, müşterek yönetimin hukukîliğine delil olarak, Kur’an’da Hz. Musa (as)’nın duası olarak zikredilen şu ayetleri getirmektedir: 348

“(Rabbim!) Ailemden kardeşim Harun’u bana yardımcı kıl. Benim kuvvetimi onunla takviye eyle ve onu işime ortak yap”,349

Yine Hz. Peygamber (sav) Uman’da müşterek hüküm süren Abd ve Ceyfer kardeşlere gönderdiği mektupta, onların İslam’ı kabul etmeleri durumunda, bulundukları mevkide eskisi gibi idareci olarak kalabileceklerini kabul etmiştir.350Bu da müşterek yönetimin sünnette de kabul edildiğini göstermektedir.

Hamidullah ayrıca, güvenilir bir nazariyeci olarak tanımladığı Şah Veliyullah Dehlevî’nin, belli bir zamanda tek bir şahısta başkanlık vasıflarının bulunamaması

346 Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 738; Bakara, 2/247, 249. 347 Hamidullah, İslam Tarihine Giriş, s. 70–71.

348Hamidullah, “Hilafet Mefhumu ve Bugünkü İslam Devletleri Muvacehesinde Hilafetin Tatbikatı Üzerine Bir

Görüş”, s. 215–215; Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 727.

349 Tâhâ, 20/29–32.

350Hamidullah, “Hilafet Mefhumu ve Bugünkü İslam Devletleri Muvacehesinde Hilafetin Tatbikatı Üzerine Bir

durumunda, idarî vazifelerin bölünmesi gerektiği görüşünü de, müşterek idarenin hukukîliği konusundaki iddiasına mesned olarak zikretmektedir.351

e. Kadının Devlet Başkanı Olması

Kur'an'da: “Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey

verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım”352, “...Melike dedi ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman’la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum”353buyrulmaktadır.

Hamidullah, çağdaş Ehl-i Sünnet âlimlerinin bu ayetlerden, kadının devlet başkanı olabileceğine dair deliller çıkardığını söylemektedir. Hamidullah, bu fikre kendisi de katılmış görülmektedir. Nitekim o, Peygamberden nakledilen “kadını başa geçiren bir millet iflah

olmaz” hadisinin Müslümanlar için belli bir yasak oluşturmadığını söylemektedir. Çünkü

Peygamber (sav) bu sözü Sâsani kraliçesi ile ilgili olarak söylemiştir ki; ona göre bu, gelecek bir belanın mucizevî bir biçimde önceden Peygamber tarafından ihbarı niteliği taşıyan bir olaydır.354