• Sonuç bulunamadı

HZ PEYGAMBER’İN TAHARET KONULARINDAKİ BAZI İFADELERİ

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 114-130)

Kur’ân’ın 443 ve kendisini anlatan sahâbîlerin söylediği üzere Hz. Peygamber’in esas yapısı ahlâk üzerine kuruludur.444 Bu durumu ilke edinen Hz. Peygamber de müstehcenlikten ve edepsizlikten sakınılması ile ilgili çok net açıklamalarda bulunmuştur.445 Ayrıca ahlâkını kendisinden aldığı Kur’an’ın bu husustaki temel yapısı da bellidir. Tamamen nezaket ve letâfet üzerine kurulu bir şekilde mahrem konuların işlendiği Kur’an’da, anlatılanların pek çoğu, kinâî ve îma yoluyla ifade edilmiştir.446 Örneğin cinsel ilişkiyi ifade için “ﺲﻣ”447, “سﺎﻤﺗ”448, “ﺔﺴﻣﻼﻣ”449, “لﻮﺧد”450, “نﺎﯿﺗإ”451, “ءﺎﻀﻓإ”452 kelimeleri veya türevleri mevcutken ihtiyaç giderme için kullanılan “tuvaletten gelme/çıkma” işi ise “ﻂﺋﺎﻐﻟا ﻦﻣ ﻢﻜﻨﻣ ﺪﺣأ ءﺎﺟ وأ”453 formuyla anlatılmıştır.454 Buradan hareketle İslâm’ın söylemlerindeki temel hususun edep, hayâ ve ahlâk üzere olduğu söylenebilir. Ancak Mâiz’in recmedilmesi öncesinde yaşanan konuşmalar da göstermektedir ki bazen şartlar gereği birtakım kelimeler utanma, çekinme duygularından bağımsız olarak söylenmek durumundadır. Nitekim İbn Hacer (ö. 852/1449) ve Aynî (ö. 855/1451) gibi âlimler bu duruma işaret etmek için Mâiz ile yaşanan diyaloğu, Hz. Peygamber’in ahlâki yapısıyla ilgili hadisleri şerhettikleri bölümde işleme ihtiyacı hissetmişler, onun ilgili sözleri için ahlâka muğâyir bir durumdan söz edilemeyeceğini belirtmişler idi.455 O halde cana matuf olmasa bile Müslümanlara dini anlatan Hz. Peygamber’in din adına önemli gördüğü, açıkça ifade edilmesinin gerektiği farklı konularda da açık konuşması doğal bir durumdur.

Hz. Peygamber’in açıkça konuştuğu ve kapalı lafız (kinâi) kullanmadığı sözlerin bir kısmı da İslâm’ın temizlikle ilgili konularındadır. Allah’ın elçisi olan Hz.

      

443 el-Kalem, 68/4.

444 Buhârî, Fedâilu’s-Sahâbe, 27, Edep, 38; Yusuf Güneş, Hadislerde İletişim Ahlâkı, s. 261. 445 Tirmizî, Birr, 65.

446 Yusuf Güneş, a.g.e, s. 267. 447 el-Bakara, 2/236-237. 448 el-Mücâdele, 58/3-4. 449 en-Nisâ, 4/43; el-Mâide, 5/6. 450 en-Nisâ, 4/23. 451 el-Bakara, 2/223. 452 en-Nisâ, 4/21. 453 en-Nisâ, 4/43, el-Mâide, 5/6. 454 Yusuf Güneş, a.g.e, s. 267.

Peygamber gönderildiği topluma İslâm’ı anlatmış, görevi gereği de456 İslâm dininin önemli detaylarına ilişkin bazı hususları izah etmiştir. İzahlarına değindiği en temel meselelerden bir tanesi de taharet (temizlik) konularıdır. Temizlik anlamına gelen taharet, her gün her Müslüman tarafından yerine getirilmesi farz olan namaz ibadetinin en önemli şartlarından gusül ve abdesti içine almaktadır. Buna binâen gusül ve abdest, namaz gibi önemli bir ibadetin anahtarı oldukları için bu konular sürekli gündeme gelmiş, ilgili sorular sorulmuş, Hz. Peygamber de bu konular hakkında açıklamalarda bulunmuştur.

Sahâbe, ibadetlerin nasıl yapılacağını Hz. Peygamber’den öğrendikleri için dinin temizlikle ilgili kurallarını da ondan almaktaydı. Ancak namaz gibi çok önemli bir ibadeti de ilgilendiren abdest ve gusül meselelerinin önemli bir kısmı cinsel uzuvları ilgilendirmektedir. Dolayısıyla bu konular açıldığı zaman cinsel organ isimleri (ﺮﻛذ-جﺮﻓ)457 gibi müstehcen lafızların zikredilme durumu mevzu bahsi olabilecekti.

Hadis eserlerinin “Kitâbu’t-Tahâret” bölümlerine bakıldığında Hz. Peygamber ile sahâbe arasında bu tarz konuşmaları içeren çok sayıda rivâyete rastlamak mümkündür. Örneğin Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre babası Hz. Ömer geceleri cünüp olduğunu Hz. Peygamber’e anlatarak ne yapması gerektiğini sorumuş, Hz. Peygamber de ona “Abdest al. Penisini yıka ve sonra uyu”

( َﱎ ﱠُﰒ ، َكَﺮَﻛَذ ْﻞِﺴْﻏاَو ْﺄﱠﺿَﻮَـﺗ

)458 diyerek açık konuşmuştur. Konunun anahtar temasının açıkça işlendiğini gösteren diğer bir rivâyet ise abdestin bozulmasıyla ilgili bilgi veren “Kim tenâsül uzvuna

dokunursa abdest alsın” (

ﺄﺿﻮَﺘَـﻴﻠﻓ ﻩَﺮﻛَذ ّﺲَﻣ ﻦَﻣ

)459 şeklindeki rivâyettir. Yine bu rivâyetin

anlattığına göre de Hz. Peygamber cinsel organ ismini zikretmiş, o anlama gelecek

      

456 en-Nahl, 16/44.

457 “Zeker” kelimesi “..Halbuki erkek kız gibi değildir...”(Âl-i İmrân, 3/36) ayetinde olduğu gibi aslen

erkek anlamına gelmektedir. Ancak cinsel organ isminin bu şekilde kullanılması kelimenin sarih gibi anlaşılması sonucunu getirmiştir. Birçok ayette geçen “ferc” yada çoğul hali ile “furûc”kelimeleri ise namus anlamında kullanılmış olup cinsel uzuv anlamı barındırmamaktadır. Bu kelimenin geçtiği ayetler için bkz. el-Enbiyâ, 21/91, et-Tahrîm, 66/12, el-Kâf, 50/6, el-Mu’minûn, 23/5, en-Nûr, 24/30- 31, el-Ahzâb, 33/35, el-Meâric, 70/29. Sözkonusu kelimenin aynı kökten fiil formunda olup “yarılmak” anlamına gelen ayet için ise bkz. el-Murselât, 77/9. 

458 Buhârî, Gusül, 27; Müslim, Hayz, 6; Ebû Dâvûd, Tahâret, 84; Nesâî, Tahâret, 170. 459 Ebû Dâvûd, Tahâret, 68; Tirmizî, Tahâret, 61; Nesâî, Tahâret, 121; İbn Mâce, Tahâret, 63.

başka bir lafız kullanmamıştır.460 Uykunun abdesti bozmasının sebebini anlatan “Gözler dübürün (anüs) bağıdır. Kim uyumuşsa abdest alsın” (

َم َ ْﻦَﻤَﻓ ،ِﻪﱠﺴﻟا

ُءﺎَﻛِو ُْﲔَﻌْﻟا

ﺄﱠﺿَﻮَـﺘَـﻴْﻠَـﻓ

)461 hadisindeki “

ِﻪﱠﺴﻟا

ُءﺎَﻛِو

” sözcüğü de aynı minvalde telakki edilebilir.

Buhârî’nin rivâyet ettiği bir hadiste ise bu nevi kelimeleri Hz. Peygamber’in eşi Meymûne’nin söylediği yer almaktadır. Bu rivâyete göre Meymûne Hz. Peygamber’in sağ eliyle sol eline su akıtıp genital bölgesini eliyle yıkadığını söyleyerek (

ﻩِﺪَﻴِﺑ

ُﻪَﺟْﺮَـﻓ َﻞَﺴَﻐَـﻓ

)462 Hz. Peygamber’in nasıl guslettiğini detaylıca anlatmıştır. Görüldüğü üzere Meymûne’nin bu ifadesi de gayet açık bir haldedir.

Cinsel uzuv isimlerini barındırmamakla beraber namaz kılınırken abdest bozulduğunda ne yapılacağıyla ilgili olarak aktarılan “Kim namazdayken yellenirse

çıksın ve tekrar abdest alıp (kaldığı yerden/yeniden) namaz kılsın”463 hadisindeki

ﺎَﺴَﻓ

” lafzı da yine aynı konu dâhilinde incelenebilir. Bu hadise göre Hz. Peygamber, “sessiz gaz çıkarma” anlamına gelen “fesâ” lafzını kullanmıştır. Ancak, namazdayken yellenilmesi durumunda ne yapılacağını anlatan bu rivâyetin bazı varyantlarında dikkat çekici bir kayıt bulunmaktadır. Hadisin bu varyantlarında, söz konusu ifade ile birlikte kadınlara özel günlerinde yaklaşılmaması yasağı da söylendikten sonra Hz. Peygamber’in “Allah hakikatin söylenmesinden çekinmez”

(ﻖَﳊا

َﻦِﻣ ﻲِﻴْﺤَﺘْﺴَﻳ َﻻ َﱠﻟﻠﻪا ﱠنِﺈَﻓ

) dediği nakledilmiştir.464

Hz. Peygamberin bu ifadesi Kur’ân-ı Kerim’deki “Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal vermekten

çekinmez.” 465 , “…bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu

söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez”466ayetlerini

      

460 Sünenler’de yer alan bu rivayetin bazılarında “ferç” kelimesi geçerken (Ebû Dâvûd, Tahâret, 68;

Tirmizî, Tahâret, 61; Nesâî, Tahâret, 121) bir kısmında ise “zeker” kelimesi bulunmaktadır. (Nesâî, Tahâret, 121; İbn Mâce, Tahâret, 63)

461 İbn Mâce, Tahâret, 62.

462 Buhârî, Gusul, 10, 11; Ebû Dâvûd, Tahâret, 95; Nesâî, Gusul, 22. 463 Ebû Dâvûd, Tahâret, 79, 192; Tirmizî, Radâ’,12.

464 Tirmizî, Radâ’, 12. 465 Bakara, 2/26.

466 Ahzâb, 33/53. Ayetin tamamı şu şekildedir. “Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça,

zamanını gözetmeksizin, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz zaman girin Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez.”

hatırlatmaktadır. Allah Resûlü’nün ayetlere matuf bu cümlesi onun müstehcen sayılma ihtimali olan lafızlara, konuşmasında neden yer verdiğini anlatır mahiyettedir. Zira bu konunun girişinde de belirttiğimiz üzere temizlik bahislerini ilgilendiren şeylerin önemli bir kısmı vücudun boşaltım sistemi üzerinden gerçekleştiği için bu mevzularda boşaltım sistemi organlarının anılması normal hatta yerine göre gereklidir. Ayrıca abdest ve gusül ibadetleri namazın sıhhatini ve hükmünü ilgilendirdiği için ifadelerin yanlış anlaşılmaması adına sarih sözcüklerin kullanılması biraz daha önem kazanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında tahâret konuları ile Mâiz’in recmedilmesi öncesinde yaşanan diyalogun ortak tarafları vardır. Bu ortak taraf her iki meselenin de ahkâmı ilgilendiren yapılarının olmasıdır. Mâiz’in itirafları yapılan fiilin “ne”liğini ortaya koymada yeterli olmadığı için “e nikte hâ” dediğinden bahsedilen Hz. Peygamber’in abdest-gusül konularında da mevzu tam anlamıyla cinsel uzuvlar etrafında şekillenip bir ucuyla da namaz gibi ulvî bir ibadetin sıhhatini de etkilediği için “ferç, “zeker”, “seh” gibi hükmün iyi anlaşılmasına yarayan kelimeleri kullanması doğaldır. Ancak bizce bütün bu izahlar bu kelimelerin kullanış sebebi sadece bir hükmün ifade edilmesi ile alakalı olmayıp konunun dil-kültür ile olan sıkı bağı da bu konunun anlaşılmasında belirleyici bir etkiye sahiptir. Örneğin akademik- bilimsel bir yazı olsa da yukarıdan beri hadislerde geçen sarih cinsel uzuv isimlerini Türk kültürüne ait biri olarak dilimizdeki kapalı kelimelerle çevirmeye çalıştık. Ancak bu hadisleri, -rivâyet edildiği kadarıyla- hem Hz. Peygamber hem râviler hem de âlimler rahatça zikretmişlerdir. Günümüz Araplarına baktığımızda onların da bağlam ve konu gerektirdiği takdirde467 bu ve benzeri kelimeleri kullanmaktan, telaffuz etmekten çekinmediklerini görmekteyiz. İşin bu yönü söz konusu lafızlara hayatın içinde yer verilmesi meselenin dil-kültür boyutuyla olan ilişkisini hissettirmektedir. Bu ise ırkçılıkla ilgili rivâyeti incelediğimiz bölümde aktardığımız İbn Kuteybe’nin (ö. 275/889) cinsel uzuv isimleri gibi müstehcen kelimelerin hayatın içinde yer almasının doğal sayılmasıyla ilgili görüşünün 468 bu gibi konular için geçerli olabileceğini akla getirmektedir. Böyle kabul edildiği takdirde zannımızca had cezası ve taharet konuları gibi hükme medar konuşmalarda bu lafızların Hz. Peygamber’den

      

467 Örneğin fıkıhtaki temizlik bahislerine bakıldığında cinsel uzuv kelimelerin Arap müellifler

tarafından rahatça yazıldığı görülmektedir. Aynı şekilde kitabı okutan hocalar tarafından da bu kelimeler rahatça kullanılmaktadır.

468 İbn Kuteybe dil ile yapılan asıl günahın yalan, iftira, namusa dil uzatmak, gıybet etmek olduğunu

söyleyip cinsel uzuv isimlerinin ve bazı sövgüsel ifadelerin varlığının hayatın tabi akışından olduğunu kabul ederek bu tip ifadelerin normal karşılanması gerektiğini savunmaktadır. Bkz. İbn Kuteybe, Uyûnu’l-ahbâr, s. 43-45.

sudur etmesiyle ilgili kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konu önceki bölümlerde işlediğimiz Hz. Peygamber’in müstehcen, edep dışı konuşmamasıyla doğrudan ilintili olmayıp onun hayâlı, edepli yapısına halel getirmemektedir. Buna binaen kanaatimize göre Hz. Peygamber’e isnâd edilen ve söz konusu kelimeleri hâiz bu rivâyetler lafız rekâketi bağlamında ele alınmamalıdır. Ancak bütün bunlar Allah Resûlünün her zaman sarih ifadeler kullanacağı anlamına da gelmeyecektir.  

SONUÇ

Metin tenkidi başlığı altında mütâlaa edilebilecek olan rekâket meselesi hadis tarihi boyunca çok yaygın ve derinlikli bir şekilde olmasa da kimi İslam âlimleri ve entelektüelleri tarafından dikkate alınmış ve genel olarak uydurma hadisi tanıma yollarından biri olduğu ifade edilmiştir. Bir hadisin uydurma olduğunun söylenmesi ise onun Hz. Peygamber’e ait olmadığı anlamına gelmektedir. Bu noktada rekâket meselesi de hadislerin Hz. Peygamber’e aidiyetini tespitte belli bir rolü üstlenmektedir.

İsnaddan bağımsız bir şekilde genel hatlarıyla üslûp ve mana rekâketi incelenmiş olup bu alanlardaki değerlendirmeler araştırmanın ana konusu olan “lafızların rekâketi” meselesinin anlaşılmasına köprü vazifesi görmüştür. Bu bağlamda üslûbu itibariyle Hz. Peygamber döneminde konuşulmayan dil özellikleri ve gramatik yapıyı hâvî rivâyetler ile manası yorum kabul etmeyecek kadar bozuk, saçma ve anlamsız olan bazı rivâyetlerin Hz. Peygamber’e ait olmadığı sonucuna, metinlerinden hareketle ulaşılmıştır.

Tezin ikinci bölümünü oluşturan “rekâket bağlamında bazı sözlerin Hz. Peygamber’e aidiyeti meselesi” kısmında ise Hz. Peygamber’e aidiyeti açısından bir takım müstehcen, şehevî ve sövgüsel lafızlar ele alınmıştır.

Rekâket meselesi lafızlarla dolayısıyla da “dil”le ilgilidir. Dolayısıyla konunun sosyolojik düzlemdeki yerine de temas edilmeye çalışılmıştır. Meselenin dil-kültür boyutu, Arapların bu nevi sözlerle ilişkisi, o kültürden bazı sahâbîlerin bir takım ifade tarzları ile Hz. Peygamber’in insanlarla olan iletişimi, yaklaşımı ve bölgenin-tarihin insanı olmasıyla Resûlullah’ın da benzeri sözlere konuşmasında yer verme imkânı konunun önemi açısından dikkate alınmıştır. Bu noktada Hz. Peygamber’in o toprakların ve kültürün insanı olarak müstehcen sayılabilecek bir ifadeyi kullanması ile nübüvvet ve risalet vasıflarıyla nezaket sahibi biri olması nazariyeleri konumuzun temel problematiğini teşkil etmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda müstehcen bazı ifadelerin bölge insanlarının dilinde bulunduğu ancak Hz. Peygamber’in çevresindeki insanlara yaklaşım ve iletişim hususunda belli bir nezaketi koruduğu, kendisine soru soran, sıkıntılarına çare arayan kimselerle kurduğu diyaloglarda nezih ifadeleri özenle seçtiği, konu, müstehcen ifadelerin kullanımına uygun olduğu halde utandıran lafızları sarfetmediği görülmüştür. Söz konusu bu tablo Kur’ân’ın verdiği

temel çerçevedeki üstün ahlâk ve rol modelliğine dâhil olduğu için Hz. Peygamber’in bu nezih üslûbu ile rivâyetlerde anlatılanların bağlamları ve önemi, kendisine lafız rekâketi açısından bakılacak rivâyetlere yaklaşımda belirleyici olmuştur. Bu açıdan – çoğunun senetleri de problemli olan- bazı rivâyetlerdeki aşırı müstehcen ve şehevî sözcükler onun nübüvvetiyle bağdaşmayacak, dil-kültür ile de açıklanamayacak derecededir.

Hz. Peygamber’e isnad edilen ve cinsel içerikli rivâyetlerin tahlil edildiği bölümün önemli bir kısmını işgal eden ırkçılık karşıtı söylem de, içerdiği lafızlardan ötürü Hz. Peygamber’e aidiyeti problemli ve şüphelidir. Müstehcenliği ve sövgüyü yasaklayan hadisler, ırkçılığı hedef alan başka rivâyetlerin sövgüsel bir şeyi ihtiva etmemesi, hadisin ikinci tabakadaki râvîsinin dahi söz konusu lafzı kinayeli aktarımı, olay esnasında orada bulunanların sövgüsel ifadeye verdikleri tepkiler de ırkçılık karşıtı söylemin Hz. Peygamber’e aidiyetine şüpheyle yaklaşılmasını gerektiren diğer karineleri oluşturmuştur.

Hz. Peygamber’in nezih ve üstün ahlâkî yapısı gereği konuşmasında, müstehcen ve sövgüsel lafızların bulunmayacağı savunulmakla birlikte ilk bakışta müstehcen zannedilebilecek bazı lafızları içeren bir takım rivâyetler de lafız rekâketi çerçevesinde incelemeye tâbi tutulmuştur. Yapılan incelemelerde hayatın bazı noktalarındaki konuşmalarda lafızların rekâketinden bahsedilemeyeceği ifade edilmiştir. Bu bağlamda insan canını ilgilendiren ceza davaları ile çoğu, boşaltım sistemi organlarının isimlerinin kullanımını gerektiren taharet konulu konuşmalarda cinsel içerikli kelimelerin yer almasının normalliğine ve doğallığına işaret edilmiş, konu gereği bu tür kelimelerin telaffuzunun ihtiyaç ve yer yer de bunun bir gereklilik olduğu da tespit edilmiştir. Ayrıca yine bu lafızların rahatça zikredilmesinde sahip olunan kültürel alışkanlığın rolünün olduğu neticelerine de varılmıştır.

Araştırma sonucunda Hz. Peygamber’e isnâd edilen ve cinsel lafız barındıran rivâyetlere toptan kabul veya red gözüyle bakılmaması, başta bağlam ve konunun konuşmaya olan etkisi ile bir Peygamberde olması gerekenlerin rivâyete, metin merkezli yaklaşımda hesaba katılmasını gereği ve önemi müşahede edilmiştir. Bu bağlamda lafızların rekâketi meselesinde her ne kadar bazı alametlerden hareketle tümel kurallara ulaşmak –İbnu’l Kayyım’ın (ö. 751/1350) da yapmaya çalıştığı gibi- hadislerin Hz. Peygamber’e aidiyetine ilişkin önemli ipuçları sağlayacak olsa da, her

bir hadisin bütüncül bir bakış açısıyla bağlamlarının ve söyleniş sebeplerinin titizce analiz edilmesi daha doğru bir yaklaşım olarak görülmüştür.

KAYNAKÇA

Abdulkadir er-Râzî, Muhammed b. Ebî Bekir, Muhtâru’s-sıhâh, Lübnân: Dâru’l-Meâcim, tsz.

Abdurrezzâk es-Sanânî, el-Musannef I-XI, Beyrût: el-Meclisu’l-Ilmî, 1983. Aclûnî, İsmail b. Muhammed, Keşfu’l-hafâ ve muzîlu’l-ilbâs amme’ştehera mine’l-ehâdîsi alâ el sineti’n-nâs, I-II, Beyrut: Daru İhyâi Turâsi’l-Arabî, 1351(h.).

Alper, Hülya, “Hz. Âişe’nin Dilinden Hz. Peygamber”, İslâm Kadın ve Toplum (Kadın Panelleri), Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2008.

Aşar, Sevim, Irk ve Irkçılık Üzerine Tartışmalar ve Yeni Irkçılık (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Ünv, SBE, 2009.

Aydınlı, Abdullah “Hadislerle Hz. Peygamber, Sünneti ve Tasarrufları”, Hz. Peygamber ve Aile Hayatı, İstanbul: İlmi Neşriyat, tsz.

________, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul: M.Ü. İlâhiyât Fakültesi Vakfı Yayınları, 2011.

________, Hadiste Tespit Yöntemi, İstanbul: Kitabevi, 2003.

Aynî, Bedruddîn, Mahmud b. Ahmed, Umedetu’l-kârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî I- XXV, Kahire: İdâratu’t-Tıbâati’l-Munîriyye, tsz.

Bağcı, H. Musa, Beşer Olarak Hz. Peygamber, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2012.

Beğavî, Ebû Muhammed el-Hasen b. Mes’ud, Şerhu’s-sünne, I-XV, thk, Şuayb el-Arnavut-Muhammed Zuheyr eş-Şâvîş, Beyrut: el-Mektebu’l-İslâmî, 1983.

Belhî, Ahmed b. Mahmud, Kabûlu’l-ahbâr ve ma’rifetu’r-ricâl, I-II, Beyrut: Dâru’l-Kutubu’l-Ilmiyye, 2000.

Beyhakî, Ahmed b. Huseyn, el-Câmiu li şuabi’l-îmân, I-XIII, Bombay: ed- Dâru’s-Selefiyye, 2008.

Buhârî, Muhammed b. İsmail, (Sahîhu’l-Buhârî) el-Câmiu’s-sahîhu’l- müsnedu’l-muhtasaru min umûri Resûlillahi sallallahu aleyhi ve selleme ve eyyâmihî, I-VII, Dımeşk-Beyrut: Dâru İbn Kesîr, 1990.

_______, el-Edebu’l-Müfred, Beyrut: Âlemu’l-Kutub, 1985.

Butrus el-Bustânî, Muhîtu’l-muhît, I-IX, Beyrût: Daru’l-kütübü’l-ılmiyye, 1971.

Canlı, Mustafa, Hz. Peygamber Örnekliğinde Din Hizmetlerinde Sözlü ve Sözsüz İletişim, I. Din Hizmetleri Sempozyumu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 763, İlmi Eserler: 124.

Cerrahoğlu, İsmail, “Garânîk” mad. D.İ.A, c. XIII, s. 361-366.

Cezâirî, Tahir b. Ahmed, Tevcîhu’n-nazar ilâ mustalahi’l-eser, Beyrut: Daru’l-Ma’rife, tsz.

Coşkun, Selçuk, Hadise Bütüncül Bakış, İstanbul: M.Ü. İlâhiyât Fakültesi Vakfı Yayınları, 2014.

Cüceloğlu, Doğan, Yeniden İnsan İnsana, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1995. Çelik, Ragıp, İslâm’ın Asabiyete Bakışı ve Asabiyetin İslâm Tebliğine Etkileri (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya: Necemettin Erbakan Ünv, SBE, 2012.

Davudoğlu, Ahmed, Sahîh-i Müslim Tercemesi ve Şerhi XI, İstanbul: Sönmez Neşriyat, tsz.

Dâye, Muhammed Rıdvân, Târîhu’n-nakdi’l-edebiyyi fi’l-Endelus, Beyrut: Müessesetü'r-Risâle, 1981.

Doğanay, Süleyman, Hadis Rivayetinde Râvi Tasarrufları ve Doğurduğu Problemler, İstanbul: İsam Yayınları, 2009.

Dumeynî, Misfir b. Gurmullâh, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, trc: İlyas Çelebi, Adil Bebek, Ahmet Yücel, İstanbul: Kitabevi Yayınları, 1997.

Dumeynî, Misfir Gurmullah, Mekâyısu nakdi mutuni’s-sünne, İstanbul: Dersaadet Basım Dağıtım, tsz.

Durmuş, İsmail, “Uyûnu’l-ahbâr”, D.İ.A, c. XXXXII, s. 247-248.

Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eşas, Sünenu Ebî Dâvûd, I-III, Beyrût: Muessesetu’l-Kütübü’s-Sekâfiyye, 1988.

Ebû Nuaym, Abdullah b. İshak, Hilyetu’l-evliyâ ve tabakâtu’l-esfiyâ, Kahire: Matbaâtu’s-Saâde, 1974.

Ebû Şuhbe, Muhammed b. Muhammed, el-Vasît fi ulûm ve mustalahi’l-hadîs, Cidde: Âlemu’l-Ma’rife, 1983.

Ebû Yusuf, Yakub b. İbrahim, er-Redd alâ Siyeri’l-Evzâî, Mısır: Lecnetu İhyâ-i Maârifi’n-Nu’mâniyye, tsz.

Elbânî, Muhammed Nasiruddîn, Silsiletu’l-ehâdîsi’d-daîfe ve’l-mevdûa ve eseruha’s-seyyiu fi’l-umme, Beyrut: el-Mektebetu’l-İslâmiyye, 1399 (h).

Ergin, Murat, Siyâsî ve İtkâdî Mezheplerin Doğuşunda Kabile Asabiyetinin Rolü (Basılmamış Doktora Tezi) Şanlıurfa: Harran Ünv, SBE, 2000.

Erkan, Arif, Arapça-Türkçe Büyük Sözlük, İstanbul: Yasin Yayınevi, 2004. Erul, Bünyamin, Hadislerin Dili, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2013.

________, Sahabenin Sünnet Anlayışı, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012.

________, “Hz. Peygamber ve Beden Dili”, İslâm’ın Güncel Sunumu, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2006.

Fazlur Rahmân, Tarih Boyunca İslâmî Metodoloji Sorunu, trc: Salih Akdemir, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 1995.

Fehd, Tevfik, , “Lât” mad, D.İ.A, c. XXVII, s. 107-108.

Fîrûzâbâdî, Mecduddîn Muhammed b. Yakub, el-Kâmûsu’l-muhît, thk: Mektebetu tahkîku’t-turâsi fî Müessesetü’r-risâle, Beyrût: Müessesetü’r-risâle, tsz.

Gazzâlî, Muhammed, Turasunâ’l-fikrî fî mîzani’ş-şer’i ve’l-akl, Beyrut: Dâru’ş-Şurûk, 1991.

Goldziher, Ignaz, İslamiyet’in İlk Zamanlarında Zühd, trc: Hayrani Altıntaş, Ankara Ü. İlahiyat F. Dergisi, sayı: XXVII, 1985.

Görmez, Mehmet, Hadis İlminin Temel Meseleleri, Ankara: Otto Yayınevi, 2014.

Gül, Nadibe, Kur’ân ve Hadislere Göre Hz. Peygamber’in Kişiliği (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Adana: Çukurova Ünv, SBE, 2007.

Güneş, Yusuf, Hadislerde İletişim Ahlâkı (Basılmamış doktora tezi), İstanbul: Marmara Ünv. SBE, 2010.

Hâkim en-Nisâbûrî, İbnu’l-Beyyi, Ma’rifetu ulûmi’l-hadîs, thk: Muazzam Huseyn, Medine, yy, 1977.

Hamîdullâh, Muhammed, İslâm Peygamberi, trc: Mehmet Yazgan, İstanbul: Beyân Yayınları, 2014.

Hatîb el-Bağdâdî, Ali b. Sâbit, el-Câmi’ li ahlâki’r-râvî ve âdâbi’s-sâmi’, I-II, Thk: Muhammed Accâc el-Hatîb, Riyad: Mektebetu’l-Meârif, 1983.

İbn Arrâk, Ali b. Muhammed el-Kinânî (ö. 963/1556), Tenzîhu’ş-şerîa ani’l- ehâdîsi’ş-şenîati’l-mevdûa, I-II, thk, Abdulvehhâb Abdullatîf, Abdullah Muhammed es-Sıddîk, Beyrût: Dâru’l-kütübi’l-ılmiyye, 1981.

İbn Battâl, Halef b. Abdülmelik, Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, I-X, Riyad: Mektebetu’r-Ruşd, 2000.

İbn Dakîk el-Î’d, Muhammed b. Ali, el-İktirâh fî beyâni’l-ıstılâh, Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-Ilmiyye, 1986.

İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. İbrahim, el-Kitâbu’l-musannef fi’l-ehâdîs ve’l- âsâr, I-VII, Beyrut: Daru’t-Tâc, 1989.

İbn Hacer el-Askalânî, Ahmed b. Ali, Fethu’l-bârî bi şerhi Sahîhi’l-Buhârî, I- XIII, Beyrut: Dâru’l-Ma’rife, tsz.

________, el-Metâlibu’l-Âliye bi zevâîdi’l-mesânîdi’s-semâniye, I-XVIV, Riyâd, Dâru’l-Âsıme, 2000.

________, Lisânu’l-mîzân, Beyrut: Müessesetu’l-a’lemiyyi li’l-matbûât (1911 Dâiratu’l-maarifi’n-Nizâmiyye baskısının tıpkı basımı), 1971.

İbn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed, Mukaddimetu İbn Haldûn, I-II, Beyrut: el-Mektebetu’l-Arabiyye, 1996.

İbn Hanbel, Muhammed b. Ahmed, el-Musned, I-XXXVI, thk, Şuayb el-

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 114-130)