B- CİNSEL İÇERİKLİ RİVÂYETLER
2. Bir Cennet Tasviri
Yukarıdaki kısımda bahsi geçen hadisler genelde sahih hadisleri toplayan kitaplarda yer almayıp birçoğu muhaddisler tarafından uydurma kabul edilmiştir. Bu tip rivâyetlere bakıldığında cinselliğin ve kadın temasının ön planda olduğu göze çarpmaktadır. Cinselliğin belli ölçüleriyle insan hayatında bir realite olduğu noktasında şüphe yoktur. Ancak bir Peygamber’in cinsel yaşamla ilgili bilgi verirken konuşmasında utandıran, rencide edici ve şehvet körükleyici şekildeki çirkinliklerin ve bayağılıkların varlığı düşünülemez.340 Zira böyle bir hal onun genel ahlaki yapısıyla bağdaşmayacağı gibi, Arapların örfünde cinselliğin böyle ifade edildiği de söylenemez.
Cinsel obje isimlerinin sarâhaten geçtiği ilginç rivâyet örneklerinden bir tanesi de İbn Mâce’nin Sünen’inde yer almaktadır. Cennetin özelliklerinden (bâbu sıfati’l- cenne) söz eden başlığın altında yer alan bu rivâyetin bahsettiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: “Allah cennete soktuğu herkese yetmiş iki zevce verir. İki tanesi hurilerden, diğer yetmiş tanesi cehennemliklerden mirastır. Bu kadınların hepsinin cinsel organları şehvet dolu, erkeklerin cinsel organları ise her zaman ereksiyon
halindedir” 341
( ِﲏَﺜْـﻨَـﻳ َﻻ ٌﺮَﻛَذ ُﻪَﻟَو ،ﱞﻲِﻬَﺷ ٌﻞُﺒُـﻗ ﺎََﳍَو ﱠﻻِإ ٌةَﺪِﺣاَو ﱠﻦُﻬْـﻨِﻣ ﺎﻣ)
Öncelikle bu rivâyet, sened kritiği açısından isnadındaki bir râvîden ötürü zayıf kabul edilmiştir.342 Mehmet Hayri Kırbaşoğlu Alternatif Hadis Metodolojisi adlı kitabında rivâyetin metin tenkidi açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşünmüş olsa gerek ki o, metin tenkidi prensipleri kısmının “Hadisin Dil ve Üslûp Açısından Problem Arz Etmesi” adlı bölümünde söz konusu İbn Mâce hadisine satırlarında yer vermiştir.343 Öncesinde hadislerin dil ve üslûp yönünden 344 tetkik edilmesinin onların uydurma olup olmadığının anlaşılmasındaki önemine değinen Kırbaşoğlu müstehcen veya insanı
örneği bir araya getirip bütüncül bir bakış oluşmasına yardım etmesi açısından önemlidir. Eserin başarılı bir tercümesi için ise bkz. Zerkeşî, Hz. Âişe’nin Sahâbeye Yönelttiği Eleştiriler, Ankara: Otto Yayınevi, 2014.
340 Enbiya Yıldırım, Hadiste Metin Tenkidi, s. 576.
341 İbn Mâce, Zühd, 39. Rivâyetteki “Cehennemliklerden mirastır” sözünün, “cehenneme girmiş
erkeklerin eşleri” anlamına geldiğine ilişkin metnin içerisinde bilgiler bulunmaktadır. Bkz. İbn Mâce, Zühd, 39.
342 İbn Mâce, Zuhd, 39, Şuayb el-Arnavut’un tahkiki, c. V, s. 386. 343 M.Hayri Kırbaşoğlu, Alternatif Hadis Metodolojisi, s. 242.
344 Kelime ve kavramların tarih boyunca yaşadığı gelişme ve değişimleri inceleyen semantik biliminin
Toshihiko Izutsu’nun çalışmalarıyla Kur’an araştırmaları sahasına girdiğine temas eden Kırbaşoğlu, ‘semantik yaklaşıma’ hadis araştırmalarının da şiddetle ihtiyaç duyduğunu söyler. Izutsu’nun açtığı çığırın İslam dünyası tarafından hakkıyla takdir ve takip edilemediğinden yakınan Kırbaşoğlu, hadisçilerin bu gelişmeye duyarsız kaldıklarını dile getirdikten sonra semantik ilmine ilerideki yıllarda hadisçiler tarafından da rağbet edilmesini temenni ettiğini belirtir (a.g.e, s. 242)
rahatsız eden bir takım unsurlar içeren rivâyetlerin uydurma olduğunu düşünür. Bu gibi durumlarda görülen müstehcen ifadelerin, o hadisi uydurma saymak için yeterli olup olmayacağı biraz tartışmalı olduğunu söyleyen müellif, İbn Mâce’de geçen rivâyetin bu konuya güzel bir örnek olduğuna dikkat çeker.345 Kırbaşoğlu, diğer kitabı olan İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi adlı eserinde de bu rivâyeti İbn Mâce’den uydurma hadis örneği sadedinde zikreder.346 Kırbaşoğlu, ilgili kısmın son satırlarında ele aldığı bu hadisin kendi kitabında yer almasının ve tercümesinin dahi zor olduğunu söylemiştir.347 Hadisi, metin perspektifinden ele alan Kırbaşoğlu metindeki müstehcen lafızların rekâketine işaret etmektedir.348
İsnâdı da problemli olduğu ifade edilen bu rivâyet müstehcen lafızlar bulunduran mevcut tablosuyla tuhaf bir yapıdadır. Bu türdeki cinsel organ isimleri gibi müstehcen lafızların şartlar gerekli kılmadıkça Hz. Peygamber tarafından dinleyenlerine sunulması oldukça uzak bir ihtimaldir.349 Nitekim ileriki bölümlerde de
345 Kırbaşoğlu, a.g.e, s. 242.
346 Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, s. 304.
347 Kırbaşoğlu, a.g.e, s. 304. Bu hadis üzerinden muhaddisleri eleştiren Kırbaşoğlu ilgili bölümü şu sert
tenkidleriyle sona erdirmektedir: “Bu hadisin açıklamasında yer alan ve onun zayıf olduğunu söylediği halde, dili bir türlü uydurma olduğunu söylemeye varmayan ulemanın tavırları ise, sadece isnad tenkidiyle yetinmenin nelere yol açabildiğini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır, ibret vericidir!” (a.g.e, s. 304.) Ancak müellif, Altenatif Hadis Metodolojisi adlı eserinde “Bu gibi durumlarda görülen müstehcen ifadelerin, o hadisi uydurma saymak için yeterli olup olmayacağı biraz tartışmalı görünebilir” diyerek metinden hareketle uydurma hükmünün verilmesinin tartışmalı bir durum olduğunu söylemiştir. (s. 242.) Ancak o, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi kitabında ise rivâyeti zayıf sayan kimseleri, rivâyeti uydurma kabul etmedikleri için eleştirmiştir. (s. 304) Yazarın tartışmaya açık olduğuna inandığı bir konuda karşı tarafı kendi düşüncesinde olmadığı için suçlaması, bizce problemli bir yaklaşım olarak görülmektedir.
348 Kırbaşoğlu, İbn Mâce’de geçen diğer bir rivâyet olan “Faiz yetmiş çeşittir. Faizin en azının günah
bile kişinin annesiyle zina etmesi kadardır.” (İbn Mâce, Ticârât, 58.) şeklindeki rivâyetin de aşırı derecede müstehcenlikle rekâket barındırdığını düşünmektedir. O, bu beyanda şunları söyler: “…Yine, vâizlerimizin de vaazlarında sıkça kullandığı, “Faizin en azının günahı bile, kişinin annesiyle zina etmesinden şu kadar büyüktür,” mealindeki hadisler de burada örnek verilebilir. Şahsen bu gibi ifadeleri-özellikle kişinin annesiyle zina etmesi gibi, düşünülmesi bile son derece iğrenç olan ifadleri- biz Hz. Peygamber’e yakıştırmakta zorluk çekiyor, onun nezâhât ve nezaketiyle bağdaştıramıyoruz. Ama önemli olan, bir kriter olarak bu hususun da nazarı itibara alınması ve metin tenkidinde bu noktanın da gözden kaçırılmamasıdır. Bunun esasları ve çerçevesi, kuşkusuz araştırıcıdan araştırıcıya bazı farklılıklar gösterebilir; ama bu, konumuz olan kriterin göz ardı edilmesini hiçbir zaman haklı gösterecek bir husus değildir.” a.g.e, s. 242-243.
349 Hz. Peygamber’e nispet edilen bu nevi şehevî sözlerin dışında bazen onun bir takım fiillerde
bulunduğu da maalesef rivâyet edile gelmiştir. Örneğin Hz. Âişe’nin Rasûlullah’a: “Kızınız Fâtıma’yı öptüğünüzde bal yalar gibi dilinizi onun ağzının içine soktuğunuzu görüyorum, neden böyle yapıyorsunuz?” diye sorduğu, Hz. Peygamberin de: ‘Rûhu’l-Emîn Cibrîl bana cennetten bir salkım meyve getirdi. Bunu yedim ve Hatîce ile mübaşerette bulundum ve Fâtıma dünyaya geldi. Cenneti arzuladığımda Fâtıma’yı öperim çünkü o insan hurisidir.” şeklinde cevap verdiği nakledilmektedir. ( İbnu’l-Cevzî, a.g.e, c. 1, s. 414 Yıldırım, a.g.e, 577-579) Ayrıca Yıldırım, Hadiste Metin Tenkidi adlı eserinde “Üç şeye bakmak göze kuvvet verir: Yeşile, akan suya ve güzel yüze.” ( İbnu’l-Cevzî, a.g.e, c. 1, s. 163; İbn Kayyım, a.g.e, s. 62) şeklindeki hadisi “Anlatılanda Basitlik (Manada Rekâket)” isimli bölümün, “şehvete teşvik edici” adlı alt başlık altında zikretmiştir. (Bkz. a.g.e, s. 586.) Ancak biz
insan canının söz konusu olduğu ceza davaları ile taharet bahislerinin detaylarının izah edilmesinin gerektiği yerlerde benzer lafızların bulunmasının imkânından bahsedilecektir.350
Az veya çok şehevî bir takım unsurların bulunduğu hadis rivâyetleri tarihimizin bir gerçeğidir. Ancak bununla beraber Hz. Peygamber’i bir ahlak timsali olarak gösteren nezâhet içeren haberlerin varlığı da o en az o ölçüde gerçekliğe ve öneme sahiptir. Müstehcen sözlerin ve hallerin bulunduğu rivâyetlerin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda Peygamberin ahlâkî tutumunun keyfiyetini gösteren rivâyetler göz ardı edilmemelidir. Bu yüzden adeta bir ahlak brifingi niteliğindeki bu hadisler daha ön planda tutulmalı ve şehevî rivâyetler değerlendirilmeye tabi tutulurken bu perspektiften bakmak ihmal edilmemelidir.