• Sonuç bulunamadı

Cinsel Güç Vurgusu Yapan Bazı Rivâyetler

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 89-91)

B- CİNSEL İÇERİKLİ RİVÂYETLER

1. Cinsel Güç Vurgusu Yapan Bazı Rivâyetler

Kur’ân, Allah Resûlü’nün üstün ahlâkını “And olsun ki sen büyük bir ahlâk üzeresin”332 şeklinde altını çizerek vurgular. Aynı şekilde birçok sahih hadise bakıldığında da Hz. Peygamber’in son derece hayâlı bir yapıya sahip olduğunu gösteren bilgilerin yer aldığını görmek mümkündür. Kur’ân’ın ahlakıyla ahlaklanmış olan Hz. Peygamber’i âdeta “yürüyen Kur’an” olarak kısa ve öz bir şekilde tasvir eden333 Hz. Âişe’nin bu vurgusu Allah Resûlünün karakterini anlatan haberlerin özeti mahiyetindedir. Yine onun bâkire bir genç kızdan daha büyük hayâya sahip olduğunu haber veren rivâyetler de 334 Peygamberimizin letâfetini anlamamız noktasında bize yeterli veri sağlamaktadır. Ancak bununla beraber Allah Resûlüne dayandırılan ve onun edep özelliğiyle çelişecek derecede cinsellik ihtiva eden rivâyetler de vardır.335 Örneğin; “

ﱪﺧ ﻦﻣ نذأو ﺮﻈﻧ ﻦﻣ ﲔﻋو ﺮﻄﻣ

ﻦﻣ ضرأو ﺮﻛذ ﻦﻣ ﻰﺜﻧأ ﻊﺑرأ ﻦﻣ ﻊﺒﺸﺗ ﻻ ﻊﺑرأ”

(Dört şey dört şeyden doymaz: Kadın zekere, yer yağmura, göz bakmaya, âlim ilme)336 rivayetinde kadınların erkeğe veya erkeklik organına olan düşkünlüğü yer almaktadır. Kadının doyumsuzluğundan bahseden bu rivâyet cinsel organ isminin açıkça bulundurması bakımından hem rakîk hem de fazlasıyla şehvet yüklüdür. Hem lafzı, hem manası için rekâketten söz edilebilecek olan bu söz Hz. Peygamber’e ait olamaz.

Lafız açısından rekâketinden bahsedilemeyecek ise de “Kadınlar doksan dokuz kat fazla şehvetle erkeklere üstün kılınmıştır. Ancak Allah onlara hayâ

bahşetmiştir”337 , “Cebrâil bana cennetten keşkek getirdi. Onu tüketince bana cima

      

331 Yıldırım, a.g.e, s. 577. 332 el-Kalem, 68/4. 

333 Müslim, Salâtu’l-Musâfirîn, 18. 334 Ebû Dâvûd, Harâc, 36.

335 Peygamberlerle ilgili başta cinsel temalı olmak üzere gayri ahlaki bilgilerin daha çok Eski Ahid’de

yer aldığı ifade edilir. Detaylı bilgiler için bkz. Salih İnci, “Eski Ahid’de Peygamberlere İsnat Edilen Ahlâki Zaaflar/Günahlar Ve Kur’an’ın Peygamberlik Anlayışı (Bir Karşılaştırma) ”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

336 İbnu’l-Cevzî, a.g.e, c. I, s. 235; İbn Kayyım, Menâr, s. 99-100; Sehâvî, Mekâsıd, s. 98; Aclûnî,

Keşfu’l-Hafâ,s. 107;Ali el-Kârî, el-Esrâru’l-merfûa, s. 94;İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîa, c.I, s. 262.İbn Arrâk, bu rivâyeti desteklen bazı şahid rivâyetlerin varlığından söz ederek bu hadise mevzû hükmünün verilemeyeceği kanaatini taşımaktadır. (İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-şerîa, c. I, s. 263.)

için kırk erkek gücü verildi”338 rivâyetlerinin manaları da fazlaca şehvet barındırması yönüyle Hz. Peygamber’in edebiyle çelişmektedirler.339

      

338 İbnu’l-Cevzî, a.g.e, c. III, s. 17; İbnu’l-Kayyım, a.g.e, s. 64.

339 Abartılı cinsel tema içeren rivâyetlerden bir tanesi de Hz. Süleyman’ın Hz. cinsel hayatına ilişkin

olup metin şöyledir: “Süleyman b. Davud aleyhimesselam şöyle dedi: ‘Bu gece yüz –ya da doksan dokuz- hanımımı dolaşacağım. Her bir eşim de Allah yolunda savaşacak birer yiğit doğuracak dedi.’ Arkadaşı ona inşallah söylemesini telkin etti ancak o inşallah demedi. Eşlerinden sadece birisi hamile kaldı ve o da sakat (özürlü) bir çocuk doğurdu. Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, şayet “inşallah” deseydi (doğacak) çocukların hepsi birer savaşçı yiğit olurdu.” (Buhârî, el-Cihâd ve’s- Siyer, 23, el-Eymân ve’n-nuzûr,3) Aynî, rivâyette anlatılanın mucize kabilinden Peygamberlere has bir durum olduğunu ifade etmektedir. (Aynî, Umdetu’l-kârî, c. XIV, s. 116-117.) Mevdûdî ise mutedil bir yaklaşım sergilemekle birlikte bazı eleştirel yaklaşımlarda bulunur. Nitekim Buhârî’de yer alan bu hadisin isnadının kuvvetine dikkat çekip bu hadisin sened açısından reddedilemeyeceğini belirttikten sonra “Fakat hadisin aklen kabul edilmesi ise imkân haricindedir. Çünkü bizzat hadisin muhtevası, Resûlullah’ın (s.a) böyle bir şey söylemediğini adeta haykırıyor” demektedir. Devamında ise Hz. Peygamber’in anlattığı olayın İsrâîloğulları hakkında bir misalden ibaret olabileceğini ve de dinleyenlerin yanlış anlama ihtimaline değinir. Bu hadisin senedinin kuvvetinden dolayı kabul edilmesi halinde ise dinin ciddiyetini ve vakarını yitireceğini düşünen Mevdûdî gecenin ne kadar zamana tekabül ettiğini ve bir hanım için ayrılacak müddetin de göz önüne alınması gerektiği üzerinde durarak “Sanıyorum Hz. Peygamber bu kadar mantıksız bir hikâyeyi gerçek bir olay olarak anlatmamıştır” der ve rivâyetin, gerçekleşmiş bir olaydan ziyade bir temsil menzilesinde olduğu kanaatine varır. (Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, c.V, s. 71-72) Hz. Süleyman’ın bu sayıda hanıma sahip olması ve Mevdûdî’nin de değindiği gibi hepsine bir gecede zaman ayırması bizce de akıl ve fıtrat penceresinden bakıldığında abartılı bir anlatım olarak gözükmektedir. Ayrıca her evli çiftin yuvasında olduğu gibi bir Peygamber’in aile hayatı da dört duvar arasında kalacak şekilde belli bir mahremiyete sahip olmalıdır. Hal böyle iken Hz. Süleyman’ın, eşleriyle yaşamayı planladığı cinsel hayatını, cinsel gücünü gösterecek şekildeki vurgulaması ve aile hayatına ilişkin konuları üçüncü kişilerin yanında konuşarak ilan etmesi hadisin sıhhati açısından zihinde bir takım soru işaretlerine sebep teşkil etmektedir. Hz. Süleyman’dan bahseden rivâyetin yanında Hz. Peygamber’in de kısmen benzer şekilde bir gecede bütün hanımlarına uğradığı ile ilgili hadis de mevcuttur. (Buhârî, Gusül, 12.) Bu rivâyetin akla uygunluk zemininde değerlendirilmesi gerektiğini savunan Enbiya Yıldırım şunları söyler: “Bir rivâyeti değerlendirirken onu rivâyet eden râvînin durumunu göz önünde bulundurmak icap eder. Râvinin yaş durumu ve konumu rivâyetle son derece alakalıdır. Bu hadisi rivâyet eden Enes b. Malik’e bakacak olursak: Bu zat Hz. Peygamber’in yanına 10 yaşındayken gelmiş, 20 yaşındayken Resûlullah vefat etmiştir. Yani Enes gençlik dönemlerinde Resûlullah ile beraber olmuştur. Dolayısıyla Enes’in Hz. Peygamber’in bir gecede hanımlarını dolaştığını nakledişini bu çerçevede yorumlamak uygun olur. Enes Resûlullah’ın hanımlarının yanına girip çıkmasını cimaya yormuştur. Oysa ne olup bittiğini ne kendisi görmüş, ne de Hz. Peygamber ona bir şey demiştir. Genç olduğundan aklına cima gelmiş gözükmektedir. Hâlbuki yaşlı bir insan hanımlarına her uğradığında Enes’in aklına gelen husus gerçekleşmemiş olabilir. Bir mesele sebebiyle dolaşmış, herhangi birisiyle de cima yapmış olabilir. Ve yahut ta cima etmeden gusül almış olabilir. Enes de Resûlullah’ın gusül aldığına muttali olduysa, bunu hadisteki şekilde yorumlamış demektir.” (Yıldırım, a.g.e, s. 493-494.) Yıldırım’ın, bu yorumlarıyla rivâyeti, reddetme yoluna gitmeden râvî Enes b. Mâlik üzerinden değerlendirmeye tabi tutmuştur. Gerek Mevdûdî’nin Hz. Süleyman’dan bahseden rivâyet ile ilgili düşünceleri gerekse de Yıldırım’ın Hz. Peygamber’i anlatan hadis ile ilgili ifadeleri onların dikkatlerini, Hz. Peygamberin sözlerinin ya da fiillerinin görüp aktaranlar tarafından hatalı anlaşılma ihtimali üzerine yoğunlaştırdıklarını göstermektedir. Bu bakımdan rivâyetin kesin ve keskin bir dille reddedilmesi yerine böyle ihtimallerin üzerinde de durulması, hadislere yaklaşım hususunda iyi niyet ve samimiyet göstergesi sayılabilir. Hz. Süleyman ve Hz. Peygamber’in eşleriyle olan münasebetlerinden bahseden bu rivayetler şehevî, akla aykırı ya da mübalağalı oldukları gerekçesiyle eleştirilere hedef olsa da yine de bu gibi sahih isnâdlı rivayetlere makul seviyede bir takım izahlar getirilmiştir. Rivâyetlerin, yapılan bu yorumlar ve yaklaşımlar sûretiyle açığa kavuşturulmaya çalışılması bizce de itidalli bir yaklaşım olarak gözükmektedir. Onların bu tutumu Hz. Âişe’nin Resûlullah’tan yapılan bazı nakilleri işittikten sonra sahabenin yanlış anladığını belirtip doğrusunu ortaya koyduğu misalleri toplayan Zerkeşî’nin el- İcâbe’sinde yer alan bazı hadisleri hatırlatmaktadır. Bkz. Bedruddin ez- Zerkeşî, el-İcâbe li irâdi ma’stedrekethu Âişe ala’s-sahâbe, thk. Bünyamin Erul, Beyrut: el-Müessesetu’r-Risâle, 2004. Bazı sahabilerin hatalı rivâyetleriyle ilgili olarak Hz. Âişe’nin tashihlerini ihtiva eden bu eser, çok sayıda

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 89-91)