• Sonuç bulunamadı

HZ CÂBİR ÖRNEĞİ

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 69-72)

Hadis kitaplarına bakıldığında Hz. Peygamber’in içinde bulunduğu kültürel hayatın dil boyutunu yansıtan, dönemin insanlarının hangi üslup ile konuştuklarını gösteren bir takım ipuçları bulunmaktadır. Örneğin zikredeceğimiz rivâyette Câbir b. Abdullah’tan nakledilen bir sözde anlatılmak istenen duygu ve düşünceler, müstehcen sayılabilecek bir ifadeyle dile getirilmesi bakımından hayli ilginçtir.

Atâ’nın rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber ile birlikte bir hac tecrübesi yaşayan Câbir b. Abdullah şu bilgileri aktarır. “Biz sadece hac yapmak niyetiyle Medine’den Mekke’ye yola çıkmıştık. Mekke’ye vardık ve zilhiccenin dördüncü gününün sabahında Hz. Peygamber bize “İçinizden yanında kurbanlık getirmeyenler ihramlarından çıksınlar ve eşlerinin yanlarına gitsinler.” buyurdu. Bunun üzerine biz “ Arafe gününe beş gün kalmış iken Peygamber bize eşlerimizle cima etmeyi sonrada

zekerlerimizden meni damlaya damlaya

(ﲏﳌا ﲑﻛاﺬﻣ ﺮﻄﻘﺗ

) Arafat’a gelmemizi mi emrediyor.” diye söylenince Peygamberimiz “Bilirsiniz ki aranızda Allah’tan en çok korkanınız, en dürüstünüz ve en hayırlı şeyi yapmak isteyeniniz benim. Şayet yanımda hedy (kurban) olmasaydı ben de sizin gibi ihramımdan çıkacaktım. Şimdiki aklım

olsaydı yanımda hedy(kurban) getirmezdim. Haydi! Artık ihramdan çıkın” 258

buyurmuştur.

Söz konusu rivâyet Müslim’de (ö. 261/875) ihrama girme ve çıkma yöntemleri ile ilgili hadislerin bulunduğu Hac bahsinin ihramla ilgili bölümünde yer almaktadır. Rivâyette geçen

(ﲏﳌا ﲑﻛاﺬﻣ ﺮﻄﻘﺗ

) (zekerlerimizden meni damlaya damlaya) şeklindeki bölüm dikkat çekicidir. Bu ifade tarzı bölgede Araplar arasında cereyan eden konuşmaların nasıl bir muhtevaya sahip olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir. Cinsel ifadeler geçtiği için ilk bakışta bu sözün galiz olduğu ve müstehcenlik içerdiği akla gelebilir. Nitekim Pakistan’da “Tercümânu’l-Kur’an” adlı aylık çıkan dergide kendisine gelen soruları cevaplayan Ebû Â’lâ el-Mevdûdî (ö. 1979) bu hadisin nasıl anlaşılması gerektiği hususundaki soruya muhatap kalmıştır.259 Bir takım rivâyetler hakkında zihninde kuşkular uyandığını, kendisinden bu şüphelerin arındırılmasını isteyen bir okuru konuyla ilgili Mevdûdî’ye mektup yazmış, mektubunda “Ahlâkî açıdan ayıp sayılan konulardaki hadisler” başlığı altında yukarıda geçen Câbir rivâyetinden söz etmiştir.260 Sorularına başlamadan önce hadislere karşı derin bir saygısının olduğunun altını çizen okur, hadisleri bir kural takip etmeden reddedenlerin şerrinden korunmak için sürekli dua ettiğini ancak bazı rivâyetler hakkında şüphelerinin bulunduğunu belirtmiştir.261 Okurun soru sormaya başlamadan önceki ifadelerinden de anlaşılıyor ki kendisi bir sahâbinin bu şekilde konuştuğuna pek ihtimal vermemektedir.

      

258 Müslim, Hacc, 17; Ahmed Davudoğlu, Sahîh-i Müslim Tercemesi ve Şerhi, c. VI, s. 385, 486. Câbir,

yaşananları anlatırken Hz. Peygamber’in otururken kalktığını, tekrar oradakilere hitap ederken de bir takım el işaretleri kullandığını naklederek bu durumun gözlerinin önünden hiç gitmediğini belirtir.

259 Fetvâlar Mevdûdî adlı eser Mevdûdî’nin “Tercümânu’l-Kur’an” adlı dergide okurları tarafından

gelen sorulara cevap verdiği kısım olan er-Resâil ve’l-Mesâil adlı köşesi Urduca aslından çevrilip kitaplaştırılarak Türkçeye kazandırılmıştır.

260 Ebû Â’lâ el-Mevdûdî, Fetvâlar Mevdûdi, c. I, s. 75, terc. Mahmud Osmanoğlu, A. Hamdi Chohan.

Yazara soru soran kimse sadece bununla da kalmamış birçoğu asrımızı da ilgilendirecek mahiyette olan toplamda on beş rivâyeti sorusuna konu edinmiştir. İlgili bölümdeki sorular müellif tarafından “Bazı Hadislere İtirazlar ve Cevapları” adlı başlık altında cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Bkz. Mevdûdî, a.g.e, s. 75-83.

Hz. Câbir bu anısını, ihrama girerken hacdan önce Mekke’ye ulaşan kimselerin ziyaret tavafı ve sa’y yaptıktan sonra ihramdan çıkmanın helal olup olmadığını izah etmek için aktarmaktadır.262 Câbir b. Abdullah’dan rivâyet edilen bu ifadenin doğru anlaşılabilmesi için rivâyetin iki önemli açıdan değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Bunlardan biri konunun bağlam açısından ele alınması263 iken diğeri ifadenin dil-kültür düzlemindeki yeridir.264

Sahâbîlerin zikrettiği “Zekerlerimizden meniler damlaya damlaya” sözünün daha iyi anlaşılabilmesi için bu kelamın bağlamının da (siyak-sibakı) dikkate alınması gerekmektedir. Rivâyette Hz. Peygamber, beraberindeki Müslümanlardan ihramdan çıkmalarını ve eşlerinin yanına gitmelerini265 istemektedir. Sahâbe ise bu talebe266 karşılık “Arafe gününe beş gün kalmış iken Peygamber bize eşlerimizle cima etmeyi

sonrada zekerlerimizden meni damlaya damlaya

(ﲏﳌا ﲑﻛاﺬﻣ ﺮﻄﻘﺗ

) Arafat’a gelmemizi

mi emrediyor” diyerek taaccüplerini267-hakikate bakan yönü de olmakla- beraber

mecâzî bir tarzda dile getirmektedirler.268 Konunun bağlamına göre Hz. Peygamber, beraberinde hedy (kurban) getirdiği için ihramdan çıkamamış iken sahabeden ihramdan çıkmalarını istemektedir. Sahabenin ise çok iyi niyetler besleyerek Hz. Peygamber ihramdan çıkmamışken kendilerinin ihramdan çıkmalarının doğru olmadığını ve böyle bir davranışın Peygamber’e yapılacak hürmetsizlik olarak addettikleri görülmektedir. Dolayısıyla bu söz onların Peygamber’e saygısızlık yapmama şeklindeki duygu ve düşüncelerinin bir tezahürü olarak anlaşılması bağlamla daha uyumlu gözükmektedir.

Hadiste geçen ifade, konunun bağlamı açısından değerlendirilirken sözün dil- kültür ile olan ilişkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Bağlamın içindeki üslûba bakıldığında kullanılan dilin özelliklerini gösteren karineleri görmek mümkündür. Nitekim Cabir b. Abdullah’ın aktardığı haber, bağlamsal okunduğunda Peygamber’in

      

262 Mevdûdî, a.g.e, s. 81-82.

263 Hadisleri bağlamsal okuma hakkında bkz. Selçuk Coşkun, Hadise Bütüncül Bakış, s. 27-31.

264 Hz. Peygamber dönemindeki Araplarda dil-kültüre bağlılığın ilgi çekici örneklerini görmek için bkz.

Bünyamin Erul, Hadislerin Dili İlk Hadis Belgesi Hemmâm’ın Sahîfesi, s. 223-242.

265 Bu söz kinaye yolu ile cinsel münasebet anlamına gelmektedir.

266 Hadisi rivâyet eden Atâ, Hz. Peygamber’in bu isteğinin vücup değil ibâha ya da nedb ifade ettiğini

belirtmektedir.( Müslim, Hacc, 17)

267 Ayrıca Arapların hac yapılırken umre yapmanın ayıplandığı ifade edilmektedir. Bundaki önemli

etkenin başta cinsel münasebet olmak üzere bazı hac yasaklarının kalkması olduğu söylenmektedir. Hatta sahabenin söz konusu ifadeyi zikretme sebebinin bu ruhsatı garipsemeleri olduğu belirtilmiştir. Daha detaylı bilgi için bkz. Bünyamin Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, s. 400-416.

bir isteği üzerine sahâbenin taaccüplerini gösterirken bu duygularını mecaz sanatı dile getirdiği göze çarpmaktadır. Farzı misal bu söz kullanıldığı haliyle hakiki anlamıyla kaba ve itici bir söz kabul edildiğinde bir takım problemler ortaya çıkacaktır. Öte yandan haddi zatında kaba bir söz, âdeten hoş karşılanmayan, sinirlilik, sevgisizlik gibi durumlarda cereyan etmektedir. Rivâyette ise bu söz bir ibadet esnasında içlerinde Peygamber’in de yer aldığı bir insan zümresinin huzurunda söylenmiştir. Ve Hz. Peygamber’den bu sözün hoş olmadığı yönünde hiçbir şey nakledilmediği gibi orada bulunan başka birisinden de herhangi bir tepki bulunmamaktadır. O halde sarf edilen bu cümlenin, mecâzî bir anlatım tarzı olduğu söylenebilir.

Böyle bir sözün söylendiği ve de Hz. Peygamberin önünde vukû bulduğu kabul edildiği takdirde bir husus daha söz konusu olacaktır. O da Peygamberin de bu sözü kullanmanın yanlış olduğunu gösterecek şekilde bir müdahalenin bulunmaması bu ve benzeri sözlerin Arapların dil-kültür yaşantılarında normal karşılandığı şeklindeki anlayıştır. Hz. Peygamber’in seçkin arkadaşlarından biri veya birilerinin bu tür bir ifadeyi kullanmış olması sahip oldukları kültür çerçevesi içinde ele alındığında bu durumun onlar nezdinde normal karşılandığı anlamına gelebilmektedir.

Sosyal hayata bakıldığında da hem kültürlü hem de avâmdan insanların argo, müstehcen ve galiz içerikli kelimeleri zaman zaman hissiyatlarına tercüman ettikleri görülebilir. Ancak bu ve buna benzer sözler değerlendirilirken konuşmacının kendisi, yaşanılan toplumun kültür yapısı, konunun bağlamı ve söylenen sözün nispet edildiği kişiden sadır olma imkânı gibi ihtimaller göz önünde bulundurulmalıdır. Kültürle ilişkili olan diğer ilginç bir dil kullanım örneği ise Hz. Ebû Bekir’e nispet edilmektedir.

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 69-72)