• Sonuç bulunamadı

Dinin Maksatları Bakımından Rekâket

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 52-55)

E. GENEL KURALLAR VE KABULLER AÇISINDAN REKÂKET

2. Dinin Maksatları Bakımından Rekâket

Dinin temel prensiplerine aykırı olarak kimi rivâyetler gibi bozuk muhtevaya sahip, dinin maksatlarıyla uyuşmayan ve dinin hedeflediği tabloda yer alamayacak bazı rivâyetler de mevcuttur. Aktarıldığına göre bir rivâyetin dinin maksatları ve kurallarından birine muhalif yapıda olması uydurma alametlerinden sayılmıştır. Buna binaen dokusu, dinin maksatları ile örtüşmeyen bu tarz rivâyetler için genelde mevzû değerlendirmesi yapılmıştır.204

a. “Kimin sadaka verecek malı yok ise Yahudi ve Hıristiyanlara lanet etsin.” Bu rivâyet bazı kitaplarda “Uydurma hadisin bizzat kendisinin batıl olması” adlı bölümde değerlendirilmiş olup lanet etmenin sadaka yerine geçmeyeceği belirtilerek ilgili rivâyetin mevzû olduğunu söylenmiştir.205

Yahudi ve Hıristiyanlara lanet etmenin sadakanın yerini nasıl alacağı anlaşılmaz bir durumdadır. Zira İslam dini lanet etmeyi ve düşman kazanma hedeflememektedir. Rivâyete göre sadaka gibi büyük bir amel yapılamıyorsa lanet, sadaka yerine kaim olabilecek kadar üstün bir iştir. Halbuki sadakanın içinde bir şube olan zekatın sarf edileceği yerlerden birisi de Tevbe sûresinde belirtildiği üzere “el- muellefetu kulûbuhum” diye isimlendirilerek kalbi İslam’a ısındırılmak istenen Müslüman olmayan topluluklardır.206 Dinin, Müslüman olmayanlara zekât vermek suretiyle onların kalplerini ısındırmayı amaçladığı ayeti kerîmeden açıkça anlaşılmaktadır. Kitap ehli olmaları yönüyle Müslümanlarla bazı ortak noktaları olan Yahûdi ve Hıristiyanlar belki de kazanılmaya en yakın gayr-i müslim zümrelerdir. İnsan kazanmanın önemli ve zor, kaybetmenin ise basit ve sıradan olduğu düşünüldüğünde söz konusu hadisin dinin idealleri ile uyum içinde olmadığı ortaya çıkmaktadır.

      

başkasını sevmek olan bu aşk ile şehadet mertebesi nasıl elde edilir? Böyle bir şey muhaldir. Çünkü maddi aşkın kalp üzerinde icra ettiği ifsat, her türlü ifsadın üzerindedir. Bilakis böylesi bir aşk ruhu sarhoş eden bir şaraptır… Allah’ı zikretmekten, O’nun muhabbetinden, O’na münacat etmenin lezzetinden, Onunla ünsiyet etmekten alıkoyar; kalbin kulluğunu başkasına döndürür, çünkü aşığın kalbi sevdiğine ibadet etmektedir. Esasında aşk kulluğun tam özüdür. Çünkü aşk kendini hakir görmenin, mâşuğu sevmenin, boyun eğmenin ve sevgiliyi yüceltmenin zirvesidir. Böyle olunca, kalbin Allah dışındaki birisine kulluk etmesiyle muvahhidilerin büyüklerinin, evliyanın havâsının ve önderlerinin derecesi nasıl elde edilir? Velhasıl bu hadisin senedi güneş gibi olsa dahi galattır, vehimdir…” Bkz. Zâdu’l-meâd c. IV, s. 275-278; Yıldırım, a.g.e, s. 587.

204 Muhammed Gazzâlî, Turâsune’l-fikrî fî mîzâni’ş-şer’i ve’l-akl, s. 157, Yıldırım, a.g.e, s. 596. 205 İbnu’l-Kayyım, a.g.e, s. 61.

206 “Sadakalar ( zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, zekât memurlarına,

gönülleri (İslam’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetini satın almak için çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana ve yolda kalana mahsustur. Allah pekiyi bilendir. Hikmet sahibidir.” (et-Tevbe, 9/60).

b. “(Hicri) üçyüz seksen olduğunda, ümmetim (den bazı kimseler)in bekar

kalması ve dağ başlarında uzlete çekilmesi helal olur.”207 İçerisinde geleceğe ilişkin

tarihlerin verildiği bu ve benzeri bazı rivâyetlerin uydurma olduğunu söylenmiştir.208 Ancak rivâyetin uydurma olmasını gerektirecek durumlar sadece bununla sınırlı değildir. Dinin evlenmeyi, aile kurmayı –yerine göre- emir-tavsiye ettiği bir gerçektir. Allah Teâlâ “Kendileriyle huzura kavuşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (Allah’ın) ayetlerindendir.

Şüphesiz ki bunlarda düşünen bir kavim için ibretler vardır”209 ayeti ile kadın ve

erkeğin birbirine ihtiyacı olduğunu açıkça beyan etmektedir. Buna göre dinimizce Müslümanların evlenmeleri amaçlanmasına rağmen Hz. Peygamberin, ümmetine uzlete çekilip bir nevi Hıristiyan rahiplerin yaptığı gibi ruhbanlık yapmalarını istemez. c. “İki yüz yılında sizin en hayırlınız çoluk çocuğu olmayandır.”210 Bu rivâyet te de bir önceki gibi ileriye dönük tarih verilmiştir. Önceki rivâyette tarih verildikten sonra ümmetin, dağ başlarında uzlete çekilip bekar kalması hayırlı bir şey gibi gösterilirken burada müjdelenenler ise çoluk çocuk sahibi olmayanlardır. Her iki rivâyete bir arada baktığımızda iki şey göze çarpmaktadır. İlk olarak evlenilmeye, aile hayatı kurup çocuk sahibi olma gibi toplumun en olağan durumlarına karşı bir cephe alınması mevcuttur. İkinci olarak ise evlenilmiş olunsa bile evlat edinilmesinin engellenmeye çalışıldığı görülmektedir. Neslin korunması ve Müslüman nüfusun çoğalmasının İslam’ın hedeflerinden biri olduğu kesindir. Söz konusu rivâyet ise İslam toplumunun zayıflamasına ve güçsüzleşmesine müspet bakması yönüyle bu maksadın karşısında durmaktadır.211

d. “Sizden birisinin, yüz altmış senesinden sonra köpek yavrusu eğitmesi,

çocuk eğitmesinden daha hayırlıdır.”212 Hadisin mevzû olduğunu ifade eden İbn

Kayyım, “Çocukları kötüleme ile ilgili rivâyetlerin hepsinin yalan olduğunu söyler.213

      

207 İbnu’l-Kayyım, a.g.e, s. 111.

208 Geleceğe ait tarih veren diğer rivâyetler ve değerlendirmeleri için bkz. İbnu’l-Kayyım, a.g.e, s. 110-

111.

209 er-Rûm, 30/21.

210İbn Hacer, el-Metâlibu’l-âliye, c. 17, s. 617. Yakın rivâyetler üzerinden bir takım değerlendirmeler

için bkz. Goldziher, “İslamiyetin İlk Zamanlarında Zühd”, A.Ü.İ.F.D. sayı: XXVII, 1985.

211 Yıldırım, a.g.e, s.596. 212 İbnu’l-Kayyım, a.g.e, s. 109.

213Bkz. İbnu’l-Kayyım, a.g.e, s. 109. Yer verdiği rivâyetlerden bazıları şunlardır. “Çocuk öfkeden

olduğunda ve yağmur da sıcağın şiddetinden olduğunda…”, “Yüz seneden sonra Allah’ın ihtiyaç duyduğu çocuk doğmaz.” s. 109.

Yukarıda geçen rivâyetleri tamamlayan ve neredeyse aynı minvalde bulunan bu rivâyet te diğerleri gibi aile hayatına ilişkin oldukça ilginç bir örnektir. Nakledilen bu haberde de geleceğe dönük tarih verilerek âdet bozulmamış ve yine aile hayatı ile ilgili “hayır” vurgusu yapılmıştır. Ancak bu rivâyeti diğer rivâyetlerden ayıran önemli bir husus vardır ki o da burada bir alternatife yer verilmiş olmasıdır. Önceki hadislerde bekârlık ve çocuk sahibi olunmaması teşvik edilirken burada köpek yavrusu beslemenin çocuk eğitmekten daha faziletli olması söz konusudur. Buna göre çocuk sahibi olmak yerine köpek bakmak daha hayırlı bir iştir. Potansiyel olarak topluma, dine ve hayata faydalı olması ve anlam katması ile eşrefi mahlukât olarak adlandırılan insanın yetiştirilmesi ile fayda-zarar bakımından uzunca tartışılabilecek bir hayvanın beslemesinin kıyası yapılamaz. Kırk yaşında Peygamber olup yirmi üç senede yeni bir toplum inşa ederek kızlarını diri diri toprağa gömen insanları, insanlığa örnek nesil yapan Resûlullah, köpek beslenmesini çocuk yetiştirmek gibi dinin maksatlarından birinin yerine koymaktan ve bunu ümmetine tavsiye etmekten berîdir.

Toplamda dört rivâyetin değerlendirildiği bu bölümde ilk rivâyet ehli kitaba lanet etmeye davet etmiştir. Sonraki üç rivâyet ise toplumun temel yapı taşı olan aile hayatını hedef alan unsurlar bulundurmaları bakımından müşterektirler. Bekar kalmayı, çocuk sahibi olmamayı ve köpek beslemenin çocuk beslemeye tercih edilmesini sunan bu rivâyetler ile Kur’an’da çizilen tablo bir hayli farklılıklar arzetmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’deki ayetler hatırlandığında Allah’ın istediği gibi bir toplum oluşturmakla görevli aile sahibi Peygamberlerden bazılarının çocuk edinme arzusunda olduğu görülmektedir. Hz. Zekeriyya ile Hz. İbrahim’in evlat arzuları, evli, aklı başında olan hemen her müminin çocuk isteğini temsil eder niteliktedir.214 Dinin amaçlarını gerçekleştirmek ile yükümlü olan Allah’ın iki elçisinin çocuk edinme

      

214 Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrahim ile Hz. Zekeriyya Peygamberlerin başlangıçta çocuklarının

olmaması ve onlara çocuk bahşedilmesi geniş bir şekilde yer alır. “Ey rabbim! Bana salihlerden bir oğul ihsan et. Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdeledik.” (es-Saffât, 37/100-101), “Onlara İbrahim’in misafirlerinden de bahset. İbrahim’in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: doğrusu biz sizden korkuyoruz demişti de Onlar, korkma biz seni bilgin bir çocuk ile müjdeliyoruz dediler. İbrahim, hayli ilerlemiş yaşıma rağmen mi bana bu müjdeyi veriyorsunuz. O halde neye dayanarak müjde veriyorsunuz? dedi. Onlar dediler ki sana bu müjdeyi gerçeğe dayanarak veriyoruz, sakın umutsuzlardan olma. (el-Hicr, 15/52-55), O, Rabbine gizlice niyaz edip şöyle demişti: Ya Rabbi iyice yaşlandım, kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Sana her ne için yakardıysam mahrum olmadım. Doğrusu ben arkamdan işin başına geçecek olanlardan endişe ediyorum. Karım da zaten kısır. Bana tarafından bir veli (oğul) bahşet. Ki hem bana hem de Yakup hanedanına varis olsun. Rabbim! onu razı olacağın kimse kıl. Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz ki daha önce kimseye bu ismi vermedik. (Meryem, 19/3-7).

istekleri ile Hz. Peygamber’in de yedi çocuk sahibi olması aile olgusunun önemi hakkında oldukça belirleyicidir.

Belgede Hadislerin Tahlilinde Rekâket (sayfa 52-55)