• Sonuç bulunamadı

HZ OSMAN’IN HALİFE SEÇİMİNDE HZ ALİ

Belgede Hazreti Ali (sayfa 81-85)

HZ OSMAN DÖNEMİNDE HZ ALİ

A. HZ OSMAN’IN HALİFE SEÇİMİNDE HZ ALİ

Hz. Ömer Hicretin 23. yılının Zilhicce ayında (4 Kasım 644) Muğîre b. Şu‘be’nin kölesi Ebû Lü’lüe’nin gerçekleştirdiği suikast sonucunda ağır bir şe- kilde yaralandı.1 Bunun üzerine ashâb önderleri kendisinden Hz. Ebû Bekir’in

Prof. Dr.,

1 Taberî, Tarih, IV, 190-194; Mes‘ûdî, Mürûcü’z-Zeheb, II, 329; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 26-27; İbn

yaptığı gibi yerine birini tayin etmesini istediler. Ancak Hz. Ömer bu teklifi kabul etmedi. Kendisine halef tayiniyle ilgili olarak yapılan tüm teklifleri geri çeviren Hz. Ömer sonunda bu makam için Hz. Peygamber’in (sav) cennet eh- linden saydığı altı sahâbîden teşekkül eden bir aday listesi belirledi. Bunlar Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Sa‘d b. Ebû Vakkâs, Hz. Zübeyr b. el-Avvâm, Hz. Talha b. Ubeydullah ve Hz. Abdurrahman b. Avf idi.2

Hz. Ömer halîfe adayı olarak gösterdiği şahısları vefatından önce sırasıy- la yanına çağırarak kendilerine bazı nasihatlerde bulundu. Onun en fazla uyardığı kişilerin Hz. Ali ile Hz. Osman olması dikkat çekicidir. Nitekim halîfe, Hz. Ali’ye şayet göreve gelirse Hâşimoğulları’nı halkın yönetimine ge- tirmemesini tavsiye etmiş, Hz. Osman’a ise, ‚ey Osman, şayet sen bu işi yük- lenecek olursan Ebû Muaytoğulları'nı insanların başına musallat etme‛ şek- linde ikazda bulunmuştur.3 Hz. Ömer’in adaylar içerisinde en fazla Hz. Os-

man’a nasihatte bulunduğu, en ciddi ikazları ona yaptığı görülür. Anlaşılan o ki halîfe onun yumuşak huylu olması ve akrabasına düşkünlüğü sebebiyle ile- ride soyunun isteklerine boyun eğebileceğinden endişe etmiş, dolayısıyla da- ha göreve gelmeden kendisini bu hususta uyarma gereği duymuştur.

Halîfe seçimi heyetinin bir araya gelmesinden sonra hiçbir şahsın aday- lıktan çekilmediğini gören ve seçimin kilitleneceğinden endişelenen Abdur- rahman b. Avf, bir çözüme ulaşabilmek amacıyla kendisinin adaylıktan fera- gat ettiğini açıklayarak eğer razı olunursa halîfe seçiminde hakemlik yapabile- ceğini söyledi. Diğer üyeler de bu teklifi kabul ettiler. Sadece Hz. Ali hakkı gizlememesi, hevasına tabi olmaması, akraba ayrımı yapmaması ve ümmete lâyık birini seçmesi şartıyla onun hakemliğini kabul edeceğini söyledi.4

Abdurrahman b. Avf halîfelik konusunda ilk önce şûrâ üyelerinin terci- hini öğrenmeye çalıştı. Hz. Zübeyr’e kimi halîfe olarak görmek istediğini sor- duğunda ondan Hz. Ali’nin adını aldı. Hakem, Sa‘d b. Ebû Vakkâs’a bu ko- nuda kendisine vekâlet vermesini istedi. Muhatabı ‚eğer bu iş için kendini se- çeceksen, reyim senindir, şayet Osman'ı seçeceksen reyimin Ali'de olması da- ha iyidir‛cevabını verdi.5 Hz. Ömer’in de vefat etmeden önce tahmin ettiği gi-

bi halîfelik konusunda Hz. Ali ile Hz. Osman’ın isimleri öne çıktı.6 Bu da as-

lında beklenmeyen bir durum değildi. Zira o dönemde Kureyş içinde asabiye- ti en kuvvetli iki kabile Benî Hâşim ile Benî Ümeyye olup bu soyları ashâb arasında Hz. Ali ve Hz. Osman temsil ediyordu. Abdurrahman b. Avf’ın yap-

2 İbn Sa‘d, et-Tabakât, III, 61, 339, 344; Taberî, Tarih, IV, 228.

3 İbn Sa‘d, et-Tabakât, III, 341-344; Taberî, Tarih, IV, 229; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 27; İbn Kesîr, el-

Bidâye, VII, 137-138, 144-145.

4 İbn Sa‘d, et-Tabakât, III, 339; Taberî, Tarih, IV, 232; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 36. 5 Buhârî, Fedâilü’s-Sahâbe 8; Taberî, Tarih, IV, 232; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 145. 6 Taberî, Tarih, IV, 229; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 35; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 145.

tığı görüşmelerde adı geçen her iki aday da bu görev için kimin layık olduğu kendilerine sorulduğunda karşılıklı olarak birbirlerinin adını vermişlerdir.7

Neticede bu iki şahıstan birisinin halîfe olacağı kesinleşmiş oldu; dolayısıyla halîfe ya Benî Hâşim’den, ya da Benî Ümeyye’den seçilecekti. Hâşimîler, Hz. Peygamber’in (sav) vefatından beri hilâfette Hz. Ali’yi görmek istiyorlar, ida- rede sıranın artık kendilerine geldiğini söylüyorlardı. Buna karşılık Ümeyyeli- ler görev için en uygun adayın Hz. Osman olduğunu düşünüyorlardı. Diğer taraftan Kureyş’in büyük bir kısmı ise hilâfet şayet Hâşimîlere geçerse artık onların tekelinde kalacağından, dolayısıyla daha sonra başka bir ailenin bu makama erişemeyeceğinden endişe ediyordu. Müslümanlar Hz. Osman’ın halîfeliği ihtimali konusunda da başka bir tedirginlik yaşıyorlardı. Hz. Os- man’ın halîm-selîm bir kişi olması nedeniyle, kendi ailesinin isteklerine ve on- ların makam elde etme hırslarına karşı çıkamayacağından bunun sonucunda diğer kabilelerin muhalefetine sebep olacağından, nihayetinde toplumda bir fitnenin patlak vereceğinden korkuluyordu.8

Gerek Hz. Ali gerekse Hz. Osman, tahmin edileceği gibi daha seçim aşa- masında kabilelerinin telkin ve yönlendirmeleriyle karşı karşıya kalmışlardır. Ümeyyeoğulları, Hz. Osman’ın halîfe olması için propagandaya başlamışlar- dır. Diğer taraftan Hz. Peygamber’in (sav) amcası ve o dönemde Hâşimoğul- ları’nın büyüğü olan Hz. Abbâs da halîfe seçimi esnasından Hz. Ali’yi sürekli olarak yönlendirmeye çalışmış, üstelik onu hilâfete ulaşma yolunda pasif kalmakla eleştirmiştir:

‚Sana herhangi bir konuda bir teklifte bulunduğum zaman, mutlaka sevmediğim ve arzu etmediğim bir şekilde dönmüşümdür. Rasûlüllah vefat etmeden önce bu işi kimin yükleneceğini ona sormanı istedim, sormadın. Onun vefatından sonra halîfe seçilmen için acele etmeni istedim, yapmadın. Ömer seni şûrâya dâhil ettiği zaman girme dedim kabul etmedin. Vallahi, hilâfeti Osman yüklenecek olursa onu bir kötülükle yüklenecektir.‛9

Abbâs’ın dile getirdiği bu düşünceler hilâfetin sadece Hâşimoğulları’nın hakkı olduğuna dair kesin inancın sonucudur. Ona göre halîfeliği en iyi şekil- de Hz. Ali yapabilir düşüncesi değil, ‚Hâşimî olan Ali‛ bu makama gelmelidir anlayışı ön plândadır. Buna karşılık Hz. Osman’ın halîfe olmasını isteyen Ümeyyeoğulları’nın çıkış noktası da Abbâs’tan farklı değildi. Onlar da başka biri yerine kendi kabilelerinden olan Hz. Osman’ın halîfe olmasını arzu edi- yorlardı.

Ailelerinin müdahaleleri sonucunda Hz. Ali ile Hz. Osman halîfe seçimi sürecinde Emevî-Hâşimî rekabetinin yeni sembolleri haline geldiler. Adayların

7 Taberî, Tarih, IV, 231, 237.

8 Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ, II, 112-113, 123. 9 Taberî, Tarih, IV, 229-230; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 35-36.

da bunun tesiri altında kaldığı durumlara şahit olunmuştur. Nitekim İbn Sa‘d’ın rivayetine göre Hz. Ömer’in vefatının ardından onun cenaze namazını kıldır- mak için hem Hz. Ali hem de Hz. Osman özel gayret sarf etmişlerdi. Zira halîfenin cenaze namazını kaldırmak adaylara seçim aşamasında bir avantaj sağlayabilirdi. Bu sebeple şûrânın hakemi Abdurrahman b. Avf, bu davranışın emirlik hırsından kaynaklandığını ifade ederek her ikisini de kınamış, bu göre- vin Hz. Ömer tarafından Suheyb’e verildiğini hatırlatma gereği duymuştur.10

Abdurrahman b. Avf yeni halîfeyi tespit için yaptığı görüşmelerin dör- düncü gününün sabah namazında kararı açıklamak üzere halkı bir araya top- ladı. Yaptığı açılış konuşmasının ardından ashâbdan son olarak bu hususta fi- kirlerini beyan etmelerini istedi. Burada hazır bulunan Ammâr b. Yâsir şayet Müslümanların ihtilâfa düşmesini istemiyorsa, bunun yolunun Hz. Ali’ye biat etmekten geçtiğini söyledi. Onun sözüne Benî Ümeyyeli Abdullah b. Sa‘d, ‚eğer Kureyş’in ihtilâfa düşmesini istemiyorsan Osman'a biat et‛ şeklinde karşılık verdi. Ammâr, bunun üzerine muhatabını ‚Sen ne zamandır Müslü- manlara nasihat etmeye başladın?‛ sözleriyle azarlayınca ortam birden ger- ginleşti; taraflar birbirlerine karşı sert ifadeler kullanmaya başladılar. Muhte- mel bir çatışmanın çıkmasından endişelenen Sa‘d b. Ebû Vakkâs hakeme bir an önce kararı açıklaması çağrısında bulundu.11 Abdurrahman b. Avf bunun

üzerine Hz. Ali’yi yanına davet ederek eğer halîfe olursa Allah’ın kitabı, Pey- gamber’in (sav) sünneti ve önceki halîfelerin yolu üzerine hareket edeceği hu- susunda söz vermesini istedi. Hz. Ali, ilmi ve gücü yettiği kadar bu görevi ye- rine getireceğini bildirdi. Hakem, ardından diğer aday Hz. Osman’ı davet ederek ona da aynı teklifi sundu. Hz. Osman’dan olumlu cevap alınca da "Al- lahım, şahit ol! Ben üzerimdeki emaneti Osman'ın üzerine yüklemiş oldum" sözleriyle onu halîfe ilân etti. (H.24/M.644-645). 12

Abdurrahman b. Avf’ın iki adaydan niçin Hz. Osman’ı tercih ettiği husu- sunda araştırmacılar çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Hakemin Hz. Ali’den Allah’ın kitabı, Peygamber’in (sav) sünnetine uyma ve kendinden önceki iki halîfenin yolunda gitme hususunda söz istemesi neticesinde onun "gücüm yettiğince" cevabını vermesinin, aynı teklife Hz. Osman’ın ise tereddütsüz olur demesinin tercihte etkili olduğu söylenmiştir. Ayrıca Arap siyaset gele- neğinde yaşın ve tecrübenin önemi vurgulanarak, daha genç olan Hz. Ali’nin yerine yaşlı ve tecrübeli Hz. Osman’ın seçilmesinin tabiî olduğu ileri sürül- müştür.13 Hz. Peygamber (sav) döneminde Bedir, Uhud ve Hendek gibi mu-

10 İbn Sa‘d, et-Tabakât, III, 367.

11 Taberî, Tarih, IV, 232-233; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 37.

12 İbn Sa‘d, et-Tabakât, III, 63; Taberî, Tarih, IV, 233, 238; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 37; İbn Kesîr, el-

Bidâye, VII, 146-147.

harebelere iştirak eden ve bu savaşlarda Müslümanların müşrik olan akraba- larını öldüren Hz. Ali’ye karşı toplum içinde bir hoşnutsuzluk bulunmasının halîfe seçiminde onun aleyhine bir etken olduğu da iddia edilmiştir.14 Anlaşı-

lan insanlar geçmişte akrabalarını öldürmüş olan sert mizaçlı Hz. Ali yerine mülayim ve hoşgörülü Hz. Osman’ı başlarında görmek istemişlerdir.15

Belgede Hazreti Ali (sayfa 81-85)