• Sonuç bulunamadı

HZ ALİ DÖNEMİ İSLAM COĞRAFYAS

Belgede Hazreti Ali (sayfa 183-195)

Fatih ErkoçoğluGİRİŞ

Hz. Muhammed'in (sav) Medine'deki faaliyetleri sonucunda kurduğu İslâm devletinin sınırları, vefatından önce Arap yarımadasının tamamına ya- yılmıştı. Hz. Ebû Bekir ile başlayan fetih faaliyetleri hız kesmeden Hz. Ömer döneminde devam etmiş, İslâm devleti, Arab yarımadası dışına doğru hızlı bir şekilde yayılmış, Irak, Suriye, Filistin, Mısır ve İran toprakları Müslümanların hâkimiyeti altına girmiştir.

Çok kısa bir süre içerisinde Müslüman idaresine giren bu bölgelerin elde tutulması ve eski sahiplerinin geri alma teşebbüslerinin boşa çıkarılması mak- sadıyla Hz. Ömer döneminde Müslümanlarla iskân edilmiş şehirler tesis edil- di. Irak bölgesinde Kûfe ve Basra, Mısır'da ise Fustât inşa edildi. Suriye'deki şehirlerin varlığı yeterli görülmüş olmalı ki bu bölgede yeni bir şehir inşa edilmeksizin, buradaki cündlere (ordugâh kentlere) askerler yerleştirilmiş, es- kiden beri bölgenin önemli bir merkezi olan Dımaşk Suriye'nin yönetiminde söz sahibi olmuştu. Kurulan bu şehirler, zaman içerisinde taşranın askerî- siyasi merkezleri olmuşlardır.1

Hz. Osman'ın 10 yılı aşan yönetiminde (23-35/644-656) İslam dini pek çok yeni coğrafyaya yayıldı. Hz. Osman’ın halifeliğinde fütûhât daha da hızlandı- rılarak Hulefâ-yı Râşidîn döneminin en geniş sınırlarına ulaşıldı. Bu dönemde İslam toplumunda gözle görülür derecede değişim ve dönüşümler ile bunun tabi yansıması olarak muhtelif problem ve tartışmalara şahit olundu. Tabi ola- rak biz bu konulara girecek değiliz, biz burada ilk olarak Hz. Ali'nin hilafetin- de ortaya çıkan iç siyasi gelişmelere kısa hatlarla değinerek, ardından Hz. Osman dönemindeki fetihlerin kazanımlarının, Hz. Ali dönemindeki iç savaş ve karışıklıklar dönemindeki akıbetini ele almak istiyoruz.

Hz. Ali Dönemi İslam Coğrafyası

Hz. Ali'nin Halife Oluşu ve Cemel Savaşı

Tarihçiler, Hz. Osman’ın hilafetinin 644-649 yıllarını ‚Sükûnet Dönemi‛, 650-655 yılları arasını ise ‚Karışıklık (Fitne) Dönemi‛ olarak adlandırmışlardır.

Prof. Dr., Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bö- lümü, fatiherkocoglu@hotmail.com

Böyle bir ayrıma gidilmesinde karışıklığın ikinci devrede ortaya çıkmasından kaynaklandığı anlaşılmakla birlikte ikinci dönemdeki karışıklıklar, geçmişe dayanan hoşnutsuzlukların bir dışavurumu şeklinde ortaya çıktığı belirtilme- lidir. Hz. Osman’ın halifeliği sürecinde ortaya çıkan hadiseler ve bunların se- bepleri üzerine pek çok fikir ileri sürülmüştür.

Hz. Osman'ın hilafetinin ikinci devresinde, fetihlerin varacağı son nokta- ya ulaşması, gelirler de azalmaya yol açtı. Bu da bilhassa Kûfe'de (gibi şehir- lerde) ekonomik bir takım sıkıntıların ortaya çıkmasına imkân sağladı. Eko- nomik sorun kısa süre sonra da siyasi huzursuzlukları arkasında getirdi. Bu krizi aşmaya çalışan Hz. Osman Sevad arazisini, bazı şahıslara ikta olarak tah- sis edince, Kufeliler nezdinde otoritesi sarsıldı. Şehirde kısa süre sonra önemli bir muhalefet hareketi başladı. Bu muhalefet şehre kendi valilerini bile tayin etme cüretini gösterdi. Böylece bunlar her ne kadar resmî olmasa da Kûfe'yi merkezden koparmış oldular. Halife bu şahsı, vali olarak tanımak zorunda kaldı. Bu durum kısa süreliğine sükuneti beraberinde getirmiş olsa da günden güne büyüyerek halifenin ölümünü hazırlayan faktörler içerisinde yer aldı. Nihayetinde Hz. Osman, Medine'de Kûfe, Basra ve Fustat garnizonlarından gelen askerler tarafından uzun bir kuşatma sonrasında şehit edildi. İsyancılar, halifenin çekilmesini istiyorlardı. Ama halifenin öldürülmesi, büyük bir soru- nu beraberinde getirdi. Yeni halifenin seçimi meselesinde isyancı grupların it- tifak içinde olmadıkları anlaşılmaktadır.2

Başkent Medine'de bir kaos vardı. İpler asilerin elinde idi. İsyancıların baskısı üzerine Hz. Ali'ye halife olarak biat edildi (18 veya 23 Zilhicce 35/17 veya 22 Haziran 656).3 Talha ve Zübeyr ile başlayan biat süreci, Medinelilerin

ve son olarak isyancıların iştiraki ile bitti. Yeni halifenin yüz yüze kaldığı ilk sorun Hz. Osman'ın katillerinin cezalandırılması idi. Ancak içinde bulunduğu durum itibariyle Hz. Ali'nin bunu yapma imkanı yoktu. Zira etrafı zaten Hz. Osman'ın katline iştirak eden isyancı askerlerle çevrilmişti.4

Saîd b. el-As, Velid b. Ukbe ve Mervan b. el-Hakem gibi Hz. Osman'ın yakınları olan bazı Emevi ailesi mensuplarının ise Hz. Ali'ye biat ettikten son- ra Medine'den ayrılıp, Mekke'ye gitmeleri başka bir sorunun daha ortaya çıkmasına neden oldu.

2 Geniş bilgi için bkz. Mahfuz Söylemez, Güç ve İktidar, Kûfe'de İktidar Mücadelesi, İstanbul 2011, s.

23-50.

3 Halife b. Hayyat, h. 36 yılını vermektedir. Bkz. Ebû ‘Amr b. Ebû Hubeyre el-Leysî el-‘Usfurî,

(240/854), Tarih, haz. Mustafa Necib Fevvâz-Hikmet Fevvâz, Beyrut 1995, Tarih, 108.

4 Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr, (310/932), Tarîhu’t-Taberî (Tarîhu’l-Umem ve’l-Mülûk ), I-

VI, Beyrût 1997, II, 696-704; İbnü'l-Esîr, İzzeddîn Ebu’l Hasen Ali b. Ebû’l-Kerem eş-Şeybânî, (630/1233), el-Kâmil fi’t-Târîh, I-IX, thk. Mektebu’t-Turâs, Müessesetü’t-Tarîhi’l-Arabî, Beyrut 1989, II, 302-307.

Hz. Ali biat merasimi sonrasında Hz. Osman'ın haklarında çokca şikayet- te bulunulan valilerini, itirazlara rağmen değiştirmeye karar verdi. Kûfe, Bas- ra, Suriye ve Fustat valilerini görevden alıp yerlerine yenilerini gönderdi.5

Yeni halifenin seçildiğinin haberi Kûfe'ye ulaştığında vali Ebû Musa el- Eşarî'nin kendi konumunu sağlama alana kadar bekle-gör politikası sergiledi- ği fark edilmektedir. Hz. Ali'nin bunun üzerine Umâre b. Şihâb'ı şehre vali ta- yin etti. Ne var ki Umâre, Kûfe yolunda Hz. Osman'ın katilleri ile mücadele etmek üzere Kûfe'den Medine'ye gelen Tuleyhâ b. Esed yönetiminde bir grup Kûfeli ile karşılaştı. Onlar yeni bir vali istemediklerini, ısrarcı oldukları tak- dirde kendisini öldüreceklerini söyleyince de geri dönmek zorunda kaldı.

Suriye valisi Muâviye'nin ise yeni halifeye biat etmeyeceği, Hz. Osman'ın kanını talep ettiğini bildiren elçisinin Medine'ye ulaşması ile anlaşıldı. Hz. Ali hiç beklemediği bu durum karşısında ilk olarak teenni ile hareket ederek, dip- lomatik yol ile bu meseleyi çözmeye çalışmış, ne var ki bunun sonuç vermeye- ceği anlaşılınca da silahlı mücadelenin hazırlığına girişmişti.

Hz. Ali, savaş hazırlıklarını bitirdiğinde Mekke'den gelen bir haber ken- disini rahatsız etmiş olmalıdır. Zira Hz. Âişe ve çevresinde toplanan bir grup, Hz. Osman'ın katillerinin cezalandırılması talebi ile Hz. Ali'ye karşı mücadele için hazırlanmaya başlamıştı. Hazırlanan bu orduya Emevilerin de destek verdileri görülmektedir. Mekke'den 900 kişi çıkan bu askeri grup Basra'ya ulaştığında sayıları 3000'e ulaşmıştı ve şehri hemen ele geçirmişlerdi.6

Hz. Ali bu durum karşısında Muâviye için hazırladığı birliği Hz. Âişe'nin üzerine sevk etmeye karar vermiş, fakat bunun yeterli olmayacağını anlayınca da Kûfe'den yardım isteğinde bulunmuştu. Kûfe valisi Ebû Musa'nın fitneden uzak durulması gerektiğini Kufelilere söyleyerek, yeni halifenin davetine olumlu cevap vermelerine mani olmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Hz. Âişe'nin de Kûfe'ye gönderdiği mektup gelmiş, onların Hz. Ali'ye katılmamaları talebi iletilmişti. Bütün bunlara rağmen Kahtânî kabilelerin çoğunluğunu oluştur- duğu bir ordu ile Hz. Ali, Hz. Aişe'nin yönetimindeki ordu ile Cemel Savaşı'nı gerçekleştirdi (15 Cemaziyelahir 36/9 Aralık 656).7

Kûfe'nin Başkent Oluşu

Cemel Savaşı'nın ardından yeni konjonktür gereği Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinin başkenti, bütün İslâm fütu-

5 Taberî, III, 3; İbnü'l-Esîr, 309-311.

6 İbn Şihâb ez-Zührî, Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah (ö. 124/742), el-Meğâzî, İlk Dönem İslam

Tarihinde Savaşlar, çev. Mehmet Nur Doğan, Ankara 2016, 144; bkz. Taberî, III; 10, 11; İbnü'l- Esîr, II, 312.

7 Halife b. Hayyât, 108; Taberî, III, 12-58; İbnü'l-Esîr, II, 329-337; geniş bilgi için bkz. Söylemez, 53-

hatının organize edildiği kent terk ediliyordu. Zira Medine'nin de bulunduğu Hicâz, iktisadi olarak kendisine yeten bir coğrafya değildi, fetihlerin sonucun- da gelen ganimetle ancak geçimini sağlamağa çalışan, fetihlerin durmasıyla da gelirleri büyük ölçüde kesilen bir bölge idi.

Fetihlerin gerçekleştirilmesinde Hicâz başta olmak üzere çevre kabilele- rin askerleri kullanılmıştı, ancak devletin sınırlarının genişlemesi ile de baş- ka bölgelerden asker katılımı artmış, askeri ağırlık Şâm ve Irak cephelerine kaymıştı. Hz. Osman'ın öldürülmesinde ordugah kentlerden gelenlerin etki- si büyüktü. Hz. Ali'nin halife oluşunda da Kûfelilerin önemli desteği vardı. Suriye'yi elinde tutan Muâviye karşısında güçlü bir askeri organizmaya sa- hip olabilmek için Hz. Ali'nin elinde başka bir fırsat yoktu. Ayrıca Kûfe'yi valileri vasıtasıyla yönetemeyeceğini de kısa süre önce anlamış olan Hz. Ali, yeni başkent olarak Kûfe'yi tercih etmek zorunda kalmıştı (Recep 36/Aralık- Ocak 656-57).

Hz. Ali'nin Kûfe'ye yerleşerek burasını başkent yapması ile yeni bir dö- nem başlıyordu. Daha önce Medine'den yönetilen İslam dünyası, şimdi Irak bölgesinin önemli kentlerinden, Hz. Ömer'in ordugâh olarak kurdurduğu, önemli bir nüfus potansiyeline sahip Kûfe'den yönetilmeye başlanacaktı. Me- dine'de halife seçilen Hz. Ali kısa süre sonra Ku'fe'yi başkent ittihaz edinerek Basra, Cezire, Azerbaycan, İrminiyye, Yemen ve Mısır'da hâkimiyetini kabul ettirdi.

Kûfe'nin karşısında ise bir zamanlar Bizans'ın Suriye'deki en önemli merkezlerinden olan Dımaşk bulunuyordu. Burada Hz. Ömer'in halifeliğin- den beri kesintisiz vali olarak görev yapan Muâviye, Bizans karşısında kazan- dığı askeri başarıları ile oldukça güçlü bir orduya sahipti. Muâviye, Hz. Ali'nin halifeliğini kabul etmemiş, akrabası Hz. Osman'ın kanının takipçisi ol- duğunu belirtmiş ve Hz. Ali ile Sıffin'de savaşa girişmişti (9-10 Safer 37 (27-28 Temmuz 657).8 Kesin yenilgiyi almak üzere iken Muâviye, Amr b. el-As'ın, ih-

tilafın halledilmesi için Allah’ın kitabının hakemliğine başvurulması tavsiye- sine uydu. Mızrakların ucuna bağlanan mushaflar ve Allah'ın kitabının arala- rında hakem tayin edilmesi bağırışları ile son darbeyi indirmek üzere olan Hz. Ali'nin taraftarları arasında yer alan kurrânın üzerinde oluşturduğu etki ile savaş durmuş ve taraflar arasında tahkime gidilmesine karar verilmişti. Dü- metülcendel ve Şaban 38/Ocak 659'da -bugün Ürdün topraklarında yer alan- Ezruh'ta gerçekleştirilen toplantı ile tarafların ikisinin de azledilmesi, halifenin de bir şura tarafından seçilmesi kararlaştırılmıştı. Bilahare Muâviye'nin halife olması ile ikili bir iktidar anlayışı ortaya çıktı. Kûfe merkezli Hz. Ali hilafeti Dımaşk merkezli Muâviye'nin yönetimi.

Sıffin Savaşı sonrasında Hz. Ali, ordusunu Muâviye karşısında savaşmak- tan alıkoyan, kendisini tahkime mecbur bırakan, bilahare de "Lâ hükme illâ lillâh" sloganıyla hakem olayına karşı çıkan ve sonraları Hâricî olarak anılacak olan bir topluluk ile mücadele etmek zorunda kaldı. Nehrevân'da yapılan sa- vaşta çok sayıda Hâricî kılıçtan geçirildi (9 Safer 38/17 Temmuz 658).9 Hâriciler-

den kaçabilenler Mekke'ye gittiler. Hâricîlerle mücadelesi sonrasında ordusu- nun savaşmaktan yorulduğu anlaşılan Hz. Ali'nin, Muâviye'ye karşı askeri faa- liyetlerini askıya alarak, ordusuyla Kûfe'ye dönmek zorunda kaldığı görülmek- tedir. Bilahare Hz. Ali, Muâviye'ye karşı yeniden bir sefer hazırlığına girişmiş ise de savaşmaktan bıktıkları anlaşılan Kûfelilerin kendisine yeterli destek ver- medikleri anlaşılmaktadır. 19 veya 21 Ramazan 40 (26 veya 28 Ocak 661) tari- hinde Haricî Abdurrahman b. Mülcem tarafından zehirli bir hançerle şehit edi- linceye kadar Hz. Ali, Kûfe merkezli devletini yönetmeye devam etti.10

Hz. Ali'nin Mısır'ı Kaybetmesi

Hz. Ali'nin, Suriye valisi Muâviye ile uğraşırken, müşterek düşmanları Bizans imparatoru II. Konstans'ın, İslam ülkesine yönelik bir sefer hazırlığının olduğu, Muâviye'nin de büyük bir ustalık ve siyasetle bu saldırıyı, vergi öde- mek zorunda kaldığı üç yıl sürecek bir antlaşma ile savdığı kaynaklarda zik- redilmektedir (658-659).11 Hatta Muâviye'nin, imparatorun saldırı niyetinden

vaz geçmediği takdirde Hz. Ali ile birleşerek kendisinin üzerine yürümekle tehdit ettiği dahi ifade edilmektedir.12

Hz. Ali'nin Haricîlerle savaştığı dönemde Muaviye, Bizans meselesini hallederek, Sıffin sonrasında güçlerini tazeleme imkânı buldu. Artık savun- madan saldırıya geçen Muâviye, ilk olarak idari yönden Hz. Ali'ye olan bağlı- lığını sürdüren bereketli Mısır'ı zapt için faaliyete girişti. Hz. Ali'nin Mısır va- lisi Kays b. Sa'd, Hz. Osman taraftarlarına şiddet uygulamamış, hoşgörülü davranmıştı. 38/658 yılında Mısır'a vali olarak Hz. Aişe'nin kardeşi Muham- med b. Ebî Bekir tayin edilince iş değişti. Onun tecrübesizliği ve işleri şiddetle düzeltme çabası ters teperek, Mısır'daki durum Hz. Ali'nin aleyhine işlemeye başladı. Bunun üzerine Hz. Ali, Cezîre valisi el-Eşter en-Neha'î'yi, Mısır'a ta-

9 Halife b. Hayyât, 119; Taberî, III, 109, 125; İbnü'l-Esîr, II, 398-406. 10 İbnü'l-Esîr, II, 433.

11 Theophanes 658-659 yılı olayları içerisinde Muâviye’nin 1000 dinar, bir köle, bir at ödemek

kaydıyla Bizanslılarla anlaştığını belirtmektedir. The Chronicle, (An English translation of anni mundi 6095-9305 (A.D. 602-813), with inroduction and notes. Harry Turtledove), Philadelphia 1982, s. 46. Bkz. Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, çev. Fikret Işıltan, Ankara 1999, s. 109; Casim Avcı, İslâm Bizans İlişkileri, İstanbul 2003, s. 67, 72. Hatta 35/655-56 yılı olayları içerisinde Rum hükümdarı Kostantin b. Herakl'in 1000 gemi ile İslâm ülkesine saldırdığı, ortaya çıkan fır- tına ile gemilerinin çoğunun battığı kendisinin kurtulup Sicilya'ya çıktığı nakledilmektedir. Bkz. Taberî, II, 704.

yin etti. Ne var ki Eşter'in yeni görev yerine giderken yolda zehirli bal şerbeti ile zehirlenmesi ile Mısır'da durum değişmedi. Muâviye, Amr b. el-As yöne- timinde bir orduyu Mısır'a sevkedince, bu ordu Hz. Osman taraftarları ile bir- leşmişti. Muhammed b. Ebî Bekr bu durum karşısında Hz. Ali'den takviye bir- likler istemiş, ne var ki Hz. Ali'nin yeterli sayıda askeri birliği Kûfe'den sevk edecek imkanı yoktu. Halife onun sabır ve sebatla elindeki güçlerle Muâvi- ye'nin ordusuna karşı direnmesini istemişti. Yapılan savaşta Muhammed b. Ebî Bekr öldürüldü. Muâviye böylece Amr b. el-Âs'ın eliyle 38/658 yılında Mı- sır'a hakim oldu.13

Muâviye'nin Irak, Hicâz ve Yemen'e Yönelik Saldırıları

Mısır'ı ele geçirdikten sonra Muâviye, bu sefer Hz. Ali'nin hâkim olduğu diğer bölgelere saldırı gerçekleştirmeye başladı. Mısır'ın kaybı Hz. Ali'yi etki- lemiş olmalıdır. Buna rağmen hala Cezîre, Azerbaycan, İrminiyye, Hicâz, Irak ve onlara bağlı Yemen ve Fars bölgeleri kendisine bağlı idi. Muâviye ise Suri- ye ve henüz kendi idaresine geçen Mısır'ın imkânlarıyla mücadeleyi sürdürü- yordu. Muâviye Mısır'a hakim olmakla moral açısından kendisine güveni gelmişti. Hz. Ali tarafı ise sıkıntılı idi. Zira Hz. Ali Muâviye'ye karşı savaşacak asker bulmakta zorluk çekiyordu ve Mısır'ın kaybı ile de büyük oranda güç kaybetmeye başlamıştı.

Mısır'dan sonra Irak üzerine yönelen Muâviye ilk olarak Basra'da faaliye- te başladı. Abdullah b. el-Hadramî, Basra valisi İbn Abbâs'ın Kûfe'ye gittiği bir zamanda halkı Hz. Osman'ın kanını talep için biata çağırınca, Basralıların bü- yük oranda teveccühünü kazandı. Basralıların isyanı ancak Hz. Ali tarafından bastırılabildi. Basra'daki başarısız isyan hareketi sonrasında bu sefer Muâviye, Kûfe'ye yöneldi. Kûfe ve çevresine saldırılar tertip edilmesini emretti. Hz. Ali'nin Hucr b. Adiy sayesinde bu saldırıları bertaraf ettiği nakledilmektedir. Muâviye'nin, Hz. Ali'yi biteviye saldırılar ile yıpratmaya çalıştığı anlaşılmak- tadır.14

Muâviye Kûfe'den sonra 39/659 yılında bu sefer güneye yani Hicâz böl- gesine yöneldi. Hicâz'ı zapt edemese de onun bu saldırıları ile Hz. Ali'yi fazla- ca bunalttığı görülmektedir. Zira bu esnada Irak bölgesinde küçük Hârici gruplar ile uğraşırken Hz. Ali bir de Hicâz'la ilgilenmek zorunda kaldı ve da- ha da yoruldu.

Aynı yılda Muâviye, Abdullah b. Mes'ade yönetiminde bir askeri birliği Teyma'ya gönderdi. Abdullah başarısız olunca bu sefer Yezid b. Secere yöne- timinde bir askeri birliği Mekke'ye sevk etti. Bunun Hz. Ali'yi yıpratan diğer

13 Bkz. Halife b. Hayyât, 116; Belazuri, Ahmet b. İsa b. Ca’fer (ö. 279/895), Fütûhu’l-Buldân, Ankara

1987, s. 319; Taberî, III, 126-135; İbnü'l-Esîr, II, 409-414.

seferlerden farklı ve önemli olduğu belirtilmektedir. Zira hac vazifesini idare etmenin kendisi için büyük bir önemi vardı. Bunu da kan dökmeden gerçek- leştirmek istediği, komutanını Mekke'ye gönderirken ona yaptığı tenbihattan anlaşılmaktadır. Hz. Ali'nin Mekke valisi Kusem b. Abbâs, Muâviye'nin gön- derdiği orduya karşı istediği desteği şehirden bulamayınca Hz. Ali'den yar- dım istedi. Mekke'ye gelen Suriyeli askerler, savaş için gelmediklerini, kendi- lerine karşı bir saldırı gerçekleşmediği müddetçe de bir şey yapmayacaklarını belirttiler. Ayrıca Kusem'in Mekkelilere namaz kıldırmamasını, onun yerine namaz kıldırmak ve haccı idare etmek için Şeybe b. Osman'ın görevlendiril- mesini istediler ve bunda da başarılı oldular. Hac farizası yerine getirildikten sonra Suriyeli askerler geri dönmüş, Hz. Ali'nin gönderdiği yardım birlikleri ise peşlerine takılmışlarsa da onları yakalayamamışlardır.15

Muâviye'nin faaliyet içinde olduğu bir diğer bölge ise Yemen'di. Muâvi- ye, Hz. Osman taraftarlarını kullanarak Hz. Ali'nin otoritesini hemen her yer- de zayıflatmaya çalışıyordu. Şimdiye kadar yaptıkları ile de bunda başarılı olmuştu. Şimdi sıra Yemen'e gelmişti. Hz. Ali'nin valisi Ubeydullah b. Abbâs, muhaliflerle görüşmeye çalıştı. Ne var ki muhaliflerin ısrarcı oluşları yüzün- den bir kısmını tutuklamak zorunda kaldı. Muhalifler hapisteki arkadaşlarının serbest bırakılmasını istedikten sonra istekleri reddedilince, zekatlarını ver- meyerek ekonomik olarak idareye baskı uygulamaya başladılar. Arkasında da isyan patlak verdi. Bu durum karşısında Hz. Ali'nin fazla yapabileceği bir şey kalmamıştı. Yine de Yemenli Yezid b. Enes el-Erhabî'yi kavminin yeniden kendisine itaat etmeleri girişiminde bulunmak üzere gönderdi. Yezid b. Enes bu girişimde başarısız oldu. Cened halkı örneğinde olduğu gibi muhalifler daha da ileri giderek Muâviye'den kendilerine vali tayin etmesi isteğinde bile bulunmuşlardı.

Muâviye muhaliflerin yükselen sesini dinleyerek bölgeye Busr b. Ertat'ı bir ordu ile göndererek karşılık verdi (40/660). Bu ordunun Medine, Mekke ve Tâif güzergahından gittiği, Necrân, Cişân ve Hadramevt'te bulunan Hz. Ali taraftar- larına yönelik şiddetle muamelede bulunduğu nakledilmektedir. Muâviye'nin ordusunun Hicâz ve Yemen'deki bu faaliyetini haber alan Hz. Ali'nin artık ya- pabilecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Zar zor iki bin kişilik bir orduyu Câriye b. Kudâme yönetiminde bunların üzerine göndermişti. Câriye Hicâz'a ulaşıp, hal- kı yeniden Hz. Ali'ye biat etmeye davet ettiğinde Hz. Ali, Abdurrahman b. Mül- cem tarafından şehit edilmişti. Halkın Hz. Ali'nin ölüm haberini aldıklarında, kime biat edilmesi gerektiğini sordukları belirtilmektedir.16

15 Halife b. Hayyât, 119, 120; Taberî, III, 150; İbnü'l-Esîr, II, 427. 16 Halife b. Hayyât, 120; Taberî, III, 153-155; İbnü'l-Esîr, II, 430-432.

Hz. Ali Döneminde Vilayetlerin Durumu

Hz. Osman'ın son yıllarında ortaya çıkan huzursuzluklardan, daha önce İslam hakimiyetine girmiş olan bazı bölgelerin etkilendiği ve buralardaki Müslüman idarecilerin şehirlerden uzaklaştırıldığı rivayetlere yansımıştır. Hz. Ali döneminde de bunların etkilerinin görüldüğü fark edilmektedir. Özellikle Fâris, Sicistan, Horasan, Taberistan, Sind, Kıbrıs, İrminiyye ve Kuzey Afrika bölgelerinde bazı sorunların varlığı kaynaklara yansımıştır.

Fâris, Sicistân ve Horasan

Hz. Ali 655 yılında Sehl b. Huneyf'i Fâris'e vali tayin etmişti. Fakat Fâris halkının onu görevinden uzaklaştırarak bölge dışına çıkmaya zorladıkları, bunun üzerine de halifenin Ziyâd b. Ebîhî'yi vali olarak buraya gönderdiği nakledilmektedir. Bölge halkının Ziyâd'ı kabul ettikleri ve kendisiyle antlaşma yaparak haraç ödemeye razı oldukları zikredilmektedir.17 İbnü'l-Esîr ayrıca

Ziyâd'ın Kirmân'a da görevlendirildiğini nakletmektedir.18

Cemel Savaşı'nın ardından Haseke b. Attâb el-Habtî ve İmrân b. el- Fudayl el-Bürcümî adlı şahısların bazı Arap yoksul ve hırsızları ile birlikte is- yan başlattıkları ve Sicistan bölgesindeki Zâlık'a giderek burada kadın, mal ve

Belgede Hazreti Ali (sayfa 183-195)