• Sonuç bulunamadı

Hz Ali’nin Muhaliflerle Diyaloğu ve Tarafların Karşı Karşıya Gelmeleri

C. Cemel Vak’ası’nın Başlangıcı

4. Hz Ali’nin Muhaliflerle Diyaloğu ve Tarafların Karşı Karşıya Gelmeleri

sahâbeden Ka’ka b. Amr’ı elçi olarak göndermişti.277 Ka'ka, Basra'ya gitti. Önce Hz. Âişe ile görüşüp ona şöyle dedi: “Anacığım, bu beldeye seni getiren sebep nedir?” Hz. Âişe: “Ey oğulcağızım, insanların arasını düzeltmek için geldim.” Ka'ka: “Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm'a haber gönder de senin yanına gelsinler. Onlara da senin huzurunda konuşalım.” Haber gönderildi. Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm, Hz. Âişe'nin bulunduğu yere geldiler. Ka'ka, onlara şöyle dedi: “Ben, müminlerin annesi Âişe'ye buraya niçin geldiğini sordum, insanların arasını bulmak ve fesadı yok etmek için geldiğini söyledi. Siz ne dersiniz? Tâbi mi olacaksınız, yoksa muhalif misiniz? Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm tâbi olacaklarını söylediler. Bunun üzerine Ka’ka şöyle dedi: “Bu düzeltmenin ve ara bulmanın yolu nedir? Bunu bana söyleyin. Bu düzeltme ne şekilde yapılacaktır? Allah'a yemin ederim ki, eğer yolunu bilirsek düzeltmeyi yapar, fesadı ortadan kaldırırdık. Eğer bilemezsek bunu yapamayız. Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm şöyle cevap verdiler: “Osman’ın katillerini istiyoruz. Eğer o katiller kendi hallerine bırakılırlar ve onlara

273

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 225.

274

el-Ya’kûbî, Târîhu’l-Ya’kûbî, II, 211; Seyf, el-Fitne, s. 138.

275

et-Taberî, Târîhu’l-Umem, III, 495.

276

er-Radî, Hz. Ali Nehcü’l Belâğa, s. 143.

277

ilişmezlerse, bu Kur’an’ı terk etmek demektir.”278

Ka’ka bunun üzerine şöyle dedi: “Siz, Basra halkından Osman'ın katilleri olan birçok kimseyi öldürdünüz. Bu gün doğruluğa herkesten önce sizin yönelmeniz gerekir. Altı yüz adam öldürdünüz. Altı bin kişi size karşı çıktı. Sizi terkedip gittiler, yanınızdan ayrıldılar. Hurkus b. Züheyr'i öldürmek istedînîz. Onu, altı bin kişi size karşı korudu. Eğer onları kendi hallerine terkederseniz bu söylediklerinizi de terk etmiş olursunuz. Eğer onlarla çarpışacak ve sizden ayrılan adamlara karşı koyacak olursanız, hoş karşılamadığımız bu olaylardan daha büyüğü ile karşılaşır ve nefret duyarsınız, (yani amacınız Osman’ın katillerini öldürmekse ve bunda bir maslahat görmekteyseniz bilesiniz ki, onları öldürdüğünüz takdirde daha büyük bir fesat çıkacaktır) altı bin kişi kendisini koruduğu için Hurkus b. Züheyr'den, Hz. Osman'ın öcünü almaktan aciz kaldığınız gibi ben de Osman'ın katillerini şimdilik öldürmemekte mazurum. O katilleri öldürme işini, onları yakalama fırsatını elde edinceye kadar erteliyorum. Çünkü her şehirdeki ahalinin görüşü farklıdır. Halk, ihtilaf halindedir. Sonra şunu da biliyorum ki, Rebia ve Mudar kabilesinden bir topluluk, meydana gelen bu hadise yüzünden Osman'ın katilleriyle savaşmak için bir araya gelmişlerdir.279

Bunun üzerine Hz. Âişe, Kaka'ya: “Peki, sen ne dersin? diye sordu, o da: “Ben derim ki: Meydana gelen bu olayların ilacı, hadiseleri ve insanları sakinleştirmektir. Eğer bu durum teskin edilirse, insanların heyecanları söner ve iş sona erer. Bize biat ederseniz bu, hayra bir alamettir. Fakat buna yanaşmaz da işi daha da büyüterek yan çizerseniz, durum, şerre ve kö- tülüğe doğru kayıp gider ki bu, hâkimiyetin ve mülkün yok olması demektir.280 Bu sözler üzerine onlar da Ka'ka'ya şöyle dediler: “Doğru ve isabetli söyledin. Kalk, şimdi Ali'ye git. Eğer Ali de bu görüşlerine aynen uyar ve bu görüşlerle bize yaklaşırsa, o zaman bu iş barışla sonuçlandı, demektir.”281

Ka'ka, Hz. Ali'ye dönüp durumu anlattı. O da son derece sevindi. Her iki taraf barışa yöneldi. Ancak bu barışı hoş karşılamayanlar da vardı.282

Hz. Âişe de oraya barış amacıyla geldiğini bir haberciyle Hz. Ali'ye bildirdi. İki taraf da sevindiler, bunun üzerine Hz. Ali kalkıp bir hutbe okudu, Allah'a hamd-u senâda bulunduktan sonra cahiliye döneminin bahtsızlığından ve mutsuzluğundan, İslam'ın gelişiyle erişilen mutluluktan, Allah'ın, bu ümmete verdiği nimetlerinden, Rasûlullah (a.s.)’dan sonra hilafet ve cemaatla nasıl bir nimete erdiklerinden söz etmiş ve sözlerini şöyle bitirmiştir:

278

et-Taberî, Târîhu’l-Umem, III, 503; Şiblî, Asr-ı Saâdet, s. 86.

279

İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 238.

280

Seyf, el-Fitne, s. 146.

281

et-Taberî, Târîhu’l-Umem, III, 503.

282

"Allah, mutlaka arzu ettiğini ortaya koyar ve dilediğini yapar, haberiniz olsun ki, ben yarın çıkıp gidiyorum. Siz de bana uyup çıkıp buradan gidin. Osman'ın öldürülmesine yardımcı olanlar yola çıkmasınlar.”283

Hz. Ali kuvvetlerini Kûfe dışında topladıktan sonra Basra’ya doğru hareket etti. Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm ile beraberindekiler de Hz. Ali'yi karşılamak için yola çıktılar. Ubeydullah b. Ziyad'ın köşkünün yanında toplandılar. Her iki taraf ayrı ayrı yerlerde konakladılar. Hz. Ali, askerlerini biraz öne aldı, diğerleri gelip ona katıldılar. Üç gün orada durdular. Ve taraflar arasında hiçbir çatışma olmadı. İki taraf arasında haberleşme ve yazışma devam etti. Bu durum hicri otuzaltıncı sene cemaziyelahir ayının ortalarında cereyan etmiştir.284

Hz. Ali orada konakladığında tarafların arasını bozmak isteyenler de etrafta kol geziyorlardı. Mesela, Ebû el-Cerbâ adında birisi Zübeyr b. Avvâm’a: “Ali’nin adamları gelip henüz katılmadan üzerine bin atlı göndersen iyi olur.” demiş, Zübeyr b. Avvâm ise: “Biz savaşın neticelerini ve ortamını çok iyi biliriz. Onlar bizim davamızın adamlarıdır. Bu iş şimdiye kadar hiç düşünülmemiş ve olmamış bir iştir. Onların bize gelen heyetleri bizden ayrıldığı zaman sulh akdetmek üzere ayrılmışlardı. Ben de aynı şekilde sulhun meydana gelmesini ve bunun sulh ile neticelenmesini arzu ediyorum.” demişti.285

Yine bazıları Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’a giderek şunları söylemişlerdi: “Şu adama (Hz. Ali) karşı fırsat kollayınız, asıl isabetli olan savaşa girişmektir.” Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm onları yaptıkları bu işten menettiler.286

İkinci bölümde işleyeceğimiz konulardan birisi olan “büyük günah meselesi” ni içeren bir soruyu Ebu Seleme ed-Dalanî adında bir kişi Hz. Ali'ye sordu ve dedi ki: “Eğer biz ve onlar, yarın karşı karşıya gelip çarpışırsak kıyametteki durumumuz ne olacaktır?” Hz. Ali: “Bizden ve onlardan kalbi Allah'a bağlı olan bir kimse öldürülürse mutlaka Cenâb-ı Allah'ın onu Cennet'e koyacağını ümit ederim.”287

Hz. Ali, orada bulunanlara bir konuşma yaparak şöyle buyurdu: “Ey Müslümanlar, karşımızda bulunan bu Müslümanlar için dillerinizi ve ellerinizi tutun. Sakın bu konuda önden davranmayın.288 Çünkü yarın kıyamet gününde bu gün düşmanlığı başlatanlar dava edilecektir.”289

283

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 235.

284

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 236.

285

et-Taberî, Târîhu’l-Umem, III, 508.

286

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 237.

287

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 238; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 239.

288

el-Belâzurî, Ensâb, III, 36.

289

İki taraf karşı karşıya gelince, Hz. Ali, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’ın yanına gitti ve onlara şöyle seslendi: “Vallahi, sizler, silah, at ve bir sürü askerler hazırladınız. Eğer bunu yaparken Allah’a karşı sunacak bir özrünüz varsa bile yinede Allah’tan korkun.” Arkasından: “O ipliğini kuvvetle büktükten sonra çözen kadın gibi olmayın.”290 ayetini okudu ve onlara şöyle dedi: “Ben ikinizin de din kardeşi değil miyim? Ve sizin benim kanımı benim de sizin kanınızı haram kılmamız gerekmez mi? Kanımın akıtılmasını helal kılacak herhangi bir olay meydana geldi mi?” Talha b. Ubeydullah dedi ki: “Sen, halkı Osman'a karşı kışkırttın.” Hz. Ali: “O gün Allah onlara hak ettikleri cezalarını tam verir ve onlarda bilirler ki Allah apaçık haktır.”291 ayetini okudu ve devamla: “Ey Talha! Osman’ın katillerini talep ediyorsun değil mi? Allah o katillere lanet etsin.292 Ey Talha! Sen kendi zevceni evinde gizlerken Rasûlullah (a.s)'ın zevcesini buraya getirdin. Onu kalkan edinerek mi savaşıyorsun? Sen bana biat etmedin mi?” Talha b. Ubeydullah: “Sana biat ettim ama o zaman boynumun üzerinde kılıç duruyordu, korktuğum için biat ettim.” Hz. Ali daha sonra Zübeyr b. Avvâm’a dönerek sordu: “Ey Zübeyr b. Avvâm! Sen niçin buraya geldin?” Zübeyr b. Avvâm: “Senin yüzünden geldim ve halifeliğe benden daha layık olmadığını düşündüğüm için geldim.”293

Hz. Ali bunun akabinde Zübeyr b. Avvâm’a: “Hatırlıyor musun, bir gün Rasûlullah (a.s.) ile birlikte bir yerde yürüyordum da Rasûlullah (a.s.) bana bakıp tebessüm etti ve ben de ona bakıp tebessüm ettim.294 Sen o anda Rasûlullah (a.s.)'a: "Ebû Tâlib'in oğlu niye bu kibrini bırakmıyor?" dediğin zaman Rasûlullah (a.s.), sana şöyle demedi mi: “Ebû Tâlib'in oğlunda kibir yoktur ve bir gün sen onunla haksız yere çarpışacaksın.” Bu sözleri işiten Zübeyr b. Avvâm: “Vallahi dediğin doğrudur. Şu anda Rasûlullah (a.s.)'ın dediklerini hatırladım, eğer bunları daha önce hatırlamış olsaydım kesinlikle buraya gelmezdim. Bundan sonra da ebediyyen sana karşı savaşacak değilim.” diye karşılık verdi.295

Hz. Ali sonra arkadaşlarının yanına döndü ve onlara: “Zübeyr b. Avvâm sizinle kesinlikle çarpışmamak üzere Allah’a söz vermiş bulunmaktadır.” dedi. Gerçekten Zübeyr b. Avvâm, Hz. Âişe’nin yanına giderek ve ona şöyle dedi: “Ben dünyaya geldiğim ilk günden beri, bugünkü kadar şu anda bulunduğum yerin benim olmadığını ve burada durmamam gerektiğini hissetmiş değildim.” Hz. Âişe ona: “Peki ne yapmak istiyorsun?” diye sorunca o: “Sizi olduğunuz gibi bırakıp hemen gitmek istiyorum.” diye cevap verdi. Oğlu Abdullah babasına şöyle seslendi: “Bu iki muhalif grubun birbirine karşı çıkmalarından ve keskin 290 en-Nahl, 16/92. 291 en-Nûr, 24/25. 292

el-Ya’kûbî, Târîhu’l-Ya’kûbî, II, 211.

293

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, III, 240.

294

İbn A'sem, Kitâbu 'l-Fütûh, I, 480.

295

kılıçlarını çekip bu noktaya gelmelerinden sonra onları yüzüstü bırakıp gitmek mi istiyorsun? Korktun ve Ebû Tâlib’in ordusundaki o sancaklarla onları taşıyan gençleri ve bunun arkasında dehşet verici bir ölümün olduğunu gördün de dehşete kapıldın değil mi? Olduğun yerde dur ve bekle.” Fakat Zübeyr b. Avvâm ona: “Hayır ben ona karşı çarpışmamak üzere yemin ettim.” diye karşılık verir. Abdullah ise ısrar ederek: “Yeminine kefaret öde ve onunla çarpış.” der. Sonra Zübeyr b. Avvâm kölesi Mekhûl’u, başka bir rivayete göre ise Selce adındaki bir kölesini kefaret olarak azad eder.296

Başka bir rivayette anlatıldığına göre Zübeyr b. Avvâm, Ammâr ile Hz. Ali'yi bir arada görünce savaş alanından dönüp gitmiştir. Çünkü o, Rasûlullah (a.s.)'ın, Ammâr'a: “Seni asi bir topluluk öldürecektir.”297 dediğini işitmiş ve Ammâr'ın o günde öldürülmesini istememiştir.”298

Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm ortaya atıldıklarında sulhun akdedileceği hususunda zerre kadar şüphesi olmayan Mudar kabilesi onlarla birlikte ortaya çıkmış ve arkasından aynı şekilde barıştan hiçbir şekilde şüphe etmeyen Rebia kabilesi de onlara katılmıştı. Onların yanında sulhun kesinlikle gerçekleşeceğine inanan Yemen halkı da ortaya çıkmış, Hüddanoğulları Hz. Âişe ile birlikte ve diğer tarafta sayılan kabile reisleriyle birlikte otuz bin kişiye yakın bir ordu oluşturarak yerlerini almışlardı. Hepsi sulhun akdedileceğine inanıyorlardı.299

İki taraf arasında bir nevi arabulucu rolü üstlenen Ka’ka b. Amr’ın girişimleri sonucu Hz. Âişe’nin barış amacıyla geldiğini bir haberciyle Hz. Ali'ye bildirmesinden sonra iki taraf sevinmiş, bunun üzerine Hz. Ali kalkıp bir hutbe okumuş, hutbesinde “Haberiniz olsun ki, ben yarın çıkıp gidiyorum. Siz de bana uyup çıkıp buradan gidin. Osman'ın öldürülmesine yardımcı olanlar yola çıkmasınlar.” şeklinde beyanatlarda bulunmuştu.300

Hz. Ali’nin hilafete geldiği günden beridir kafasında uygulamak istediği plan için taşların yavaş yavaş yerine oturduğuna bu hutbede şahit olmaktayız. Çünkü Hz. Ali’nin amacı bu âsilerden bir an önce kurtulmaktı ve bunun içinde onun kuvvet bulması, sükûnetin yerleştirilmesi lazımdı.

Hz. Ali, bu konuşmasını yaptıktan sonra, Hz. Osman'ın öldürülmesinde büyük rol oynayan ve Hz. Ali’nin ordusu içerisinde söz geçiremediği bir grup olan301 âsiler bir araya

296

el-Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb, II, 372; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 242.

297

el-Buhârî, es-Sahîh, et-Taâvun, 447.

298

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 241.

299

et-Taberî, Târîhu’l-Umem, III, 517.

300

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 235.

301

gelip toplandılar.302 Bu toplantıda âsiler kendi selametleri için Hz. Ali'yi Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm ile çarpıştırıp onları birbirine düşürmek şeklinde bir karar üzerinde anlaştılar.303

Hz. Ali’nin ordusu yirmi bin kişi civarındaydı. Bundan sonra Hz. Ali, Talha b. Ubeydullah ile Zübeyr b. Avvâm'a şu mealde bir mektup gönderdi: “Ka'ka b. Amr'a verdiğiniz söze bağlıysanız bize ilişmeyin. Oturalım bu işi görüşelim.” Onlar da Hz. Ali'nin, bu mektubuna karşı şu cevabî mektubu gönderdiler: “Biz, insanlar arasında barış tesis etmek maksadıyla Ka'ka b. Amr'a verdiğimiz söze bağlıyız.” Böylece herkesin kalbi rahatladı. Sükûna erdiler.304 İki ordudaki askerler, arkadaşlarıyla görüşüp konuştular. Akşam olunca Hz. Ali, Abdullah b. Abbas'ı karşı tarafa gönderdi. Onlar da Muhammed b. Tuleyha es-Seccad'ı Hz. Ali tarafına gönderdiler. Böylece iki taraf da rahat bir gece geçirdiler.305

Ancak Hz. Osman'ın katilleri, en kötü geceyi geçirdiler. Onlar geceleyin bir araya gelip müşâvere yaptılar. Ve fecir doğar doğmaz savaşı başlatma kararını aldılar. Fecrin doğuşundan önce ayaklandılar. Gece karanlığında kimsenin göremeyeceği bir anda çıkıp kılıçlarını çekerek Mudar kabilesinden olanlar Mudarlılara, Rebîa kabilesinden olanlar Rebîalılara ve Yemenlilerden olanlar da Yemenlilere karşı hücum ederek onları birbirlerine kırdırmaya başladılar. Basra halkı karşı koymaya çalışarak her biri üzerine gelen bu askerleri geri püskürtmeye çalışmış ve şüpheye düşmüşlerdi. Bu olayların akabinde Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm sağ tarafta bulunan Rebîalıların başına komutan olarak Abdurrahman b. Haris’i ve sol taraftaki kuvvetlerin başına ise Abdurrahman b. Attab’ı göndererek kendileri de merkezde yer almışlardı. “Bu hal nedir” diye sorduklarında onlara şöyle demişlerdi: “Kûfeliler, geceleyin bize hücum ettiler, bize ihanet ettiler.” Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm da: “Evet, Ali’nin niyetinin farklı olduğunu ve bizi kandırıp kanlarımızı dökmek istediğini anladık.” demişler, sonra Basralılar üzerlerine saldıran Kûfelileri karargâhlarına geri püskürtmüşlerdi.306

Hz. Ali ve Kûfeliler meydana gelen bu karışıklığı duymuşlardı.307 İsyancılar Hz. Ali’ye yakın bir yere adam yerleştirmiş ve olanların sebebini sorduğunda cevap vermek üzere hazır bulundurmuşlardı. Hz. Ali: “ Şu insanlara ne oluyor? diye sorunca oraya yerleştirilen adam şöyle dedi: “Birden bire çıkagelen kimselerin bizi gâfil avlayıp hücum ettiklerini gördük, biz de onları geri püskürttük.” Hz. Ali bu andan sonra kuvvetlerinin başına komutanlar tayin

302

Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 235.

303

Seyf, el-Fitne, s. 148.

304

İbnu’l-İmâd, Şezerât, I, 42.

305

İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 240.

306

Seyf, el-Fitne, s. 163.

307

ederek şöyle dedi: “Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’ın bizim kanlarımızı dökmeden buradan ayrılmayacaklarını ve bize asla uymayacaklarını anladım.”308

Taraflar, kendi silahını koşup aldı, zırhını giydi, atlarına bindi. Aslında ne yapıldığını hiç kimse bilmiyordu. Savaş iyiden iyiye kızıştı.309 İki ordu karşı karşıya geldi. Hz. Ali'nin münadisi de: “Savaşmaya son verin, savaşmaya son verin!” diye sesleniyor, ama kulak veren kimse olmuyordu.310 Basra kadısı Kab b. Sûver Hz. Âişe’ye doğru gelip şöyle dedi: “Ey müminlerin annesi! İnsanlara yetiş. Belki Cenâb-ı Allah, senin vasıtanla insanları barıştırır.” Hz. Âişe, devesinin üzerindeki mahfesine oturdu.311 Onun mahfesini zırhlarla kapattılar. Savaş alanında çarpışanlar arasında Zübeyr b. Avvâm ve Ammâr b. Yâsir de vardı. Ammâr, mızrağını Zübeyr b. Avvâm'e fırlatacaktı. Ama Zübeyr b. Avvâm, kendini bir tarafa çekip ona şöyle diyordu: “Ey Ebu Yakazân, beni öldürecek misin?” Ammâr: “Hayır, ey Abdullah'ın babası.” Zübeyr b. Avvâm, Rasûlullah (a.s.)'ın “Ey Ammâr! Seni âsi bir grup öldürecektir.” hadisini hatırladığı için Ammâr'a dokunmamıştı. Yoksa Zübeyr b. Avvâm, ondan daha güçlüydü ve onu öldürebilirdi. Zaten bu savaşta iki taraf da yaralıları öldürmemeye, kaçanı kovalamamaya söz vermişlerdi. Buna rağmen çok sayıda adam öldürüldü.312

Korkmaz, Cemel Savaşı’nın başlamasıyla ilgili olarak farklı bir görüş öne sürmüştür. O, öldürülmekten korkan bir grubun sırf savaşı başlatmak için bile olsa kendilerini savaş ortamının içine atmasının kabul edilemeyeceğini, zaten iki taraf için de savaşmak için yeterince sebep olduğunu, savaşın Hz. Ali’nin karşı tarafa teslim olup biat etmeleri için üç gün süre vermesi, ancak bu süre zarfında karşı taraftan olumlu bir cevap gelmemesi üzerine hücuma geçmesiyle başladığını ifade eder.313

5.Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’ın Öldürülmesi

Rivayetlere göre Talha b. Ubeydullah'a savaş alanında hedefini şaşırmış, kaynağı bilinmeyen314 serseri bir ok ona isabet etmiştir.315 Genellikle rivayetler bu okun Mervan b. Hakem tarafından ona fırlatıldığından bahseder.316 Bir başka rivayete göre ise Mervan savaş meydanında insanların hezimetini görünce317 “Bu günden sonra artık intikamımı

308

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 242.

309

İbnu’l-İmâd, Şezerât, I, 205-210.

310

et-Taberî, Târîhu’l-Umem, III, 518.

311

Seyf, el-Fitne, s. 168.

312

İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, III, 243;

313

Korkmaz, Tarihin Tahrifi İbn Sebe Meselesi, s. 59-60.

314

İbn A'sem, vermiş olduğu bir dipnotta bu okun kaynağının bilinmediğine dair rivayetlerin olduğundan bahseder. Bkz. İbn A'sem, Kitâbu 'l-Fütûh, I, 478.

315

İbn Hallikân, Vefeyât, III, 18.

316

el-Hayyât, Târîh, s. 181; İbn Şebbe, Tarihu'l-Medine, IV, 1170; ed-Dineverî, el-Ahbâr, s. 138; el-Ya’kûbî,

Târîhu’l-Ya’kûbî, II, 212.

317

istemeyeceğim" diyerek Talha b. Ubeydullah’a on bir adet ok fırlatmıştır.”318 Rivayete göre Talha b. Ubeydullah, yaralanan ayağını atının bedenine yapıştırıp yoluna devam etmeye çalışmış, ancak atı ona serkeşlik yapınca: “Bana gelin ey Allah'ın kulları, bana gelin ey Allah'ın kullan!” diye inlemiş, peşine takılıp kendisini tutan bir kölesine: “Yazıklar olsun sana! Beni evlere götür.” demişti. Ayağı kanadığı için ayakkabısı kanla dolmuştu. Akabinde kölesine: “Terkime bin” demişti. Kan kaybettiği için gücünü yitirmişti. Kölesi terkisine binerek onu binek üstünde tutmuş ve Basra'daki bir eve götürüp bırakmıştı. Kendisinin de orada vefat etmiş olduğu söylenir.319

Rivayetlerin çoğu Mervan b. Hakem’in Talha b. Ubeydullah’ı öldürdüğünden bahseder. Ancak burada kafaları karıştıran bir husus vardır. Mervan ve Talha b. Ubeydullah aynı tarafta olduğu halde niçin biri diğerini öldürsün? İncelediğimiz kaynakların çoğunda sadece Mervan’ın atmış olduğu oklar yüzünden Talha b. Ubeydullah’ın öldüğü haber veriliyor, bunun sebebi verilmiyor. Ancak İbn Abdi’l-Berr İstîâb adlı eserinde, Talha b. Ubeydullah’ın Hz. Osman’ın muhasarası esnasında onu öldüren katillere yardım ettiği iddiasıyla Mervan tarafından bu olayın intikamını almak için öldürüldüğünü söylemektedir. Hatta Mervan öldürmeden önce: “Bugünden sonra intikamımı aramayacağım.” şeklinde bağırıp okları fırlattığını ve akabinde Hz. Osman’ın oğlu Eban’a giderek “Babandan sonra biz sana yeteriz.” dediğini de aktarır.320 Yine Hz. Osman’ın öldürülmesinden sonra Talha “Eğer Osman, Mervan’ı isyancılara teslim etseydi, öldürülmezdi.”321 şeklindeki söylemleri aralarındaki husumeti çoğaltan etkenlerden olabilir.

Zübeyr b. Avvâm, Hz. Ali’ye karşı yapmış olduğu yeminin kefaretini ödedikten sonra, yukarıda geçtiği üzere, Resûlullah (a.s.)’ın Ammâr’a: “Seni isyancı bir grup öldürecektir.” hadisini hatırlayıp da Ammâr ile Hz. Ali'yi bir arada görmesi üzerine savaş alanından dönüp gitmişti. Bunun akabinde Zübeyr b. Avvâm savaş meydanından es-Sibâ’ denilen bir vadiye vardığı söylenir.322

Ahnef b. Kays’ın karargâhına uğrayan Zübeyr b. Avvâm için Ahnef dedi ki: “ Bu insanlar arasında fesat çıkaran kişidir.323 Vallahi bunun yaptığı sadece çarpışmalara katılmamak değildir. O Müslümanları bir araya topladı, sonra onlar birbirlerini vurup kırmaya başlayınca kendisi çekilip evine kapandı. Daha sonra Ahnef, etrafındakilere şöyle dedi: “Bana

318

Ebû Abdillah Muhammed bin Sa’d, et- Tabakâtu’l-Kubrâ, III. 223; el-Belâzurî, Ensâb, III, 43; ez-Zehebî, el-

Benzer Belgeler