• Sonuç bulunamadı

Hâricîlerin İman Kavramı Hakkındaki Görüşleri

A. Mezheplerin İman Kavramı Hakkındaki Görüşleri

1. Hâricîlerin İman Kavramı Hakkındaki Görüşleri

İman kelam ilminde üzerinde en çok durulan ve ayrıntılı bir şekilde incelenen konulardan biridir. Bunun sebebi dinin merkezinde imanın bulunması ve dînî hayatın bütün yönlerinin bu merkeze göre anlam ve değer kazanmasıdır.

Hâricîler, İslam düşünce tarihinde ilk kez iman sorununu ciddi ve kelamsal bir sorun olarak ortaya çıkardılar. Fakat Hâricîler iman konusunda çok garip bir tutum takındılar ki bunun kökeni öncelikle onların siyâsî kökenlerinin olması idi, bundan da gerek kuramsal gerek ameli çok kötü sonuçlar doğdu. Onların iman hususunda sergiledikleri ilk tutum “iman” kavramına yönelmek yerine, onun zıddı olan “küfür” üzerinde durmaları olmuştur. Onlar “iman nedir?” veya “küfür nedir?” diye sormamışlardır; onların sorusu şu olmuştur: “Kim kâfir?”784

İman sorununa tabiri caizse ters yoldan bir yaklaşımla ele alan Hâricîler, iman ve küfür sorunu tamamen olmasa da genellikle fâili bakımından ele almışlardır. Hâricîler iman konusundaki sorularındaki temel yaklaşım: “kokuşmuş ve katışık olan bu toplumdan kimler atılmalıdır” idi. Mümini tanımlamak yerine onlar aşk ve şevkle Müslüman cemaatten kovulacak olanları tayine çalıştılar. Bu da kâfir kavramının Hâricî düşüncesinde mümin nosyonunun oynadığı rolden çok daha mühim bir rol oynadığını gözler önüne sermektedir.785

Hâricîlere göre iman; “Kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve İslam’ın esası olan rükûnları yerine getirmektir.”786 Bir başka ifadeye göre iman: “Farz kılınan bütün iyilikleri, kalple, dille ve diğer organlarla yerine getirmektir.”787 Bu tariflere göre iman üç rukûndan meydana gelmiş olup amelin de imandan bir parça olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu üçlüden birisinin bulunmaması kişiyi küfre götürür.788

784

Toshıhıko Izutsu, İslâm Düşüncesinde İman Kavramı, s. 14.

785

Izutsu, İslâm Düşüncesinde İman Kavramı, s. 21.

786

İmâmu’l-Harameyn el-Cüveynî, Kitâbu’l-İrşâd ilâ Kavâti'i 'l-Edilleti fî Usûli'l-İ'tikâd, s. 396.

787

Kutlu, İslâm Düşüncesinde İlk Gelenekçiler, s. 17.

788

Amelin imandan bir parça olduğunu ileri sürenler, taatlerin tamamının iman mefhumuna dâhil olup olmadığı mevzuunda ihtilaf etmişlerdir. Hâricîlere göre farz olsun, nafile olsun taatların tamamı imandır.789

Amelin imanın bir parçası olduğunu savunan Hâricîler bunu bir takım ayet ve hadislerle delillendirme yoluna gitmişlerdir. Bu deliller ise şunlardır: Allahu Teâlâ, Kur’an’da “Onlar Allah’a onun dininde ihlâslı ve tevhid ehli olarak ibadet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekâtı vermelerinden başkasıyla emrolunmamışlardır. En doğru din de budur.”790 buyurarak namaz kılmak, zekat vermek gibi yapılması gerekli olan birtakım işleri “dînu’l-kayyım” yani “muteber din” olarak isimlendirmiştir.791 Yine Kur’an’da geçen: “Ona bir yol bulabilenlerin Kâbe’yi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim küfrederse Allah âlemlerden müstağnîdir.”792 ayetiyle haccı terketmenin küfür olacağını söylemişlerdir.793

Hadislerden ise: “Zina yapan kişi zina esnasında mümin olarak zina etmiş olmaz. Hırsızlık yaparken mümin olarak çalmaz. Şarap içen kimse, şarap içerken mümin olarak içmez.”794 “Kim kasten namazı terkederse kâfir olur”795 gibi hadisleri delil göstererek, amelin imanın bir ruknû olduğunu ve ameli terketmenin kişiyi küfre sokacağını söylemişlerdir.796

Amel unsurunu imana dâhil etmeleri dolayısıyla insanlar inansalar dâhi sırf amelleri terkettiklerinden dolayı kâfir olmaları tarafımızca kâbil-i mûcib bir durum olarak gözükmemektedir.

Hâricîlere göre iman ve İslam birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bunu da şu ayetler dayandırırlar: “Allah katında hak din İslamdır”797 burada dinden kastın İslam olduğu açıklanmıştır. Yine “Kim İslam’dan başka bir din seçerse bu din ondan kabul olunmaz”798 buyurularak amelsiz imanın daha açık bir ifadeyle ibadetlerin tamamı demek olan İslam’ın iman manasına geldiğini savunmuşlardır.799 Yani inanmış bir kimse, Müslüman olabilmek için inancı yanında dinin gerekli uygulamalarını da yerine getirmek zorundadır.800

789 el-Eş’ârî, Makâlât, I, 97. 790 el-Beyyine, 98/5. 791

Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu'l-Usûli'l-Hamse, s. 706; Taftâzânî, Şerhu’l-Makâsıd, s. 256.

792

Âli İmrân, 3/97.

793

Kılavuz, İman Küfür Sınırı, s. 39.

794

el-Müslim, es-Sahîh, İman, 57.

795

İbn Mâce, es-Sünen, İkâmu’s-Salâh, 1079.

796 Kılavuz, İman Küfür Sınırı, s. 42-43. 797 Âl-i İmrân, 3/19. 798 Âl-i İmrân, 3/85. 799

Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu'l-Usûli'l-Hamse, s. 706; Fığlalı, “Hâricîler”, DİA XVI, 173; Kılavuz, İman Küfür

Sınırı, s. 38.

800

İmanın üç ruknû olduğunu söyleyen Hâricîlere göre iman kemiyet olarak artmaktadır. (tasdik edilen şeylerin ve tasdikin hakikati itibariyle artması ve eksilmesi) Dayandıkları delil ise “İman artar, eksilir.”801 hadisidir.802

Hâricîler belli başlı kollara ayrılmışlardır. Şehrestânî bunların belli başlılarını şu şekilde sayar: “Muhakkimetü’l-Ûlâ, Ezârika, Necedât, Beyhesiyye, Acâride, Seâlibe ve İbâziyye”803 Hâricîlerin iman hakkındaki görüşlerini genel çerçevede yukarıda değerlendirdikten sonra şimdi bu fırkanın kollarında, iman nazariyesi hakkında dikkatimizi çeken bazı görüşlere yer vereceğiz.

Bu kollardan Ezârika kolu Hâricîlerin en aşırı ucu olarak bilinmektedir. Malati’nin dediğine göre, “en bağnaz olanlar, yaptıkları en çirkin, her şeyi en kötü olanlar” bunlardır.804 Kısacası bunların namlı oldukları konu şiddetti. Ezârika, “imansızlık” yahut “tanrıtanımazlık” demek olmayan, bunlardan çok daha kötü ve affı olanaksız bir şey manasında, “müşrik” tabirini ortaya çıkardılar.805 İbâdiyye koluna göre ise iman; ikrar, amel, niyet, sünnete uymak, imanda hiç kimse için illet tanımamak, hevaya meyletmemek ve takvaya uymaktır.806 Beyhesiyye’ye göre iman; hak ve batıl olan şeylerin hepsini bilmektir İman söz ve amelin ötesinde kalple bilmektir. Onlara göre iman; ikrar ve ilimdir, bu ikisinden sadece biri değildir. Beyhesiyye’nin çoğunluğuna göre ilim, ikrar ve amel hepsi imandır.807

Benzer Belgeler