• Sonuç bulunamadı

VERGİ HUKUKUNDA İSPAT YÜKÜ SORUNUNUN VARLIĞI/YOKLUĞUNA İLİŞKİN GÖRÜŞLER VE VARLIĞI/YOKLUĞUNA İLİŞKİN GÖRÜŞLER VE

Belgede VERGİ HUKUKUNDA İSPAT GAMZE (sayfa 141-146)

VERGİ HUKUKUNDA İSPAT YÜKÜ ve İSPAT ÖLÇÜSÜ 2.1. VERGİ HUKUKUNDA İSPAT YÜKÜ

2.1.1. İSPAT YÜKÜ KAVRAMI; KAVRAMIN DELİL GÖSTERME, İDDİA VE SOMUTLAŞTIRMA YÜKÜNDEN GÖSTERME, İDDİA VE SOMUTLAŞTIRMA YÜKÜNDEN

2.1.1.5. VERGİ HUKUKUNDA İSPAT YÜKÜ SORUNUNUN VARLIĞI/YOKLUĞUNA İLİŞKİN GÖRÜŞLER VE VARLIĞI/YOKLUĞUNA İLİŞKİN GÖRÜŞLER VE

GÖRÜŞÜMÜZ

Yukarıda anlam ve kapsamını diğer yargılama hukuku disiplinlerinden yararlanarak ortaya koymaya çalıştığımız ispat yükü ve delil gösterme yükü kavramlarını kendine özgü usulü ve özellikleri bulunan vergi yargılaması hukuku özelinde ayrıca değerlendirmek gerekir.

Öncelikle re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu vergi yargılamasında ispat yükü gibi bir sorunun bulunup bulunmadığı tartışılabilir.

64 Dnş.VDDK, E.2007/330, K.2008/727, 21.11.2008.

65 PEKCANITEZ, ATALAY, ÖZEKES, a.g.e.,s.559.

66 PEKCANITEZ, ATALAY, ÖZEKES, a.g.e.,s.560.

124 Bu bağlamda vergi yargılamasında olduğu gibi re’sen araştırma, delil serbestliği ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkelerinin geçerli olduğu ceza yargılaması hukukunda ispat yükü ile ilgili olarak ortaya konulmuş görüşleri incelemek faydalı olabilecektir.

Bir görüşe göre, ceza yargılaması hukukunda, hukuk yargılamasından farklı olarak “ispat yükü” diye bir sorun kural olarak yoktur67.

KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU, ispat yükünün ancak yargıcın tarafların ortaya koydukları deliller ile eli kolu bağlı olması halinde söz konusu olabileceğini, dolayısıyla ceza yargılamasında ispat yükü diye bir sorun olmadığını ifade etmektedir 68 . Ceza muhakemesinde, tarafların ispat yükü bulunmadığından, mahkeme, re’sen yapacağı araştırma sonucunda yargılamaya getirilen delillere dayalı olarak ispat sorununu çözecektir. Şüpheli veya sanık suçlu olmadığını ispatla yükümlü değildir. Ceza muhakemesinde kural, savunmanın değil, savunmanın aksinin kanıtlanmasıdır69.

Ancak yasanın bazen bir olayın doğruluğunu önceden ve mücerret olarak, düzenlediği karinelerle kabul etmesi ceza hukukunda da söz konusu olabilmektedir70. Mesela aksi veya sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli, yani değerli olduğu kabul olunan bir belgenin doğru olmadığı veya sahte olduğu iddia olunursa, bunu iddia eden ispat edecektir71.

KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU, ceza yargılamasında ispat yükü sorununun bulunmamasını yargıcın re’sen delil araştırabilmesine bağlarken 72,

67 KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU, a.g.e.,s.1342; Bahri ÖZTÜRK, vd. Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 3.bs., Seçkin Yayınları, s.264.

68 KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU,, a.g.e.,s.393.

69 KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU, a.g.e.,s.8.

70 KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU, a.g.e.,s.1342. ÖZTÜRK vd., ceza muhakemesi hukukunda ispat yükü olmadığından, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 73’üncü maddesinde “bildiği veya bilmesi icap ettiği” şeklinde ortaya konulan karinenin aksinin ispatının sanığa düştüğünün söylenemeyeceği görüşündedir. (ÖZTÜRK, a.g.e.,s.264) YARSUVAT ise, bu durumda ceza hukukunda karine ile kasdın tayinin terk edildiğini, söz konusu hükmün de modern ceza hukuku prensiplerine ters düştüğünü belirtmektedir. (Duygun YARSUVAT, Türk Hukukunda Eser Sahibi ve Hakları, İstanbul, Güryay Yayınları, 1984, s.196).

71 KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU, a.g.e.,s.1343.

72 KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU, a.g.e.,s.1342.

125 ÖZTÜRK vd.’a göre sanığa susma hakkı tanıyan bir hukuk düzeninde ispat yükünden söz edilemez73. EREM’e göre ise hukuk yargılamasında kabul edilen anlamda bir "ispat yükü" mevcut olmamakla beraber ceza yargılamasında "ispat yükünün" kesin olarak mevcut olmadığı sonucuna da varılamaz. Zira davanın sonucu bakımından önemli bir hususta yargıç şüphede kalmış olabilir. Bu hususu kendi faaliyeti ile aydınlatmayan ilgilinin aleyhine bir hükümle karşılaşması tehlikesi fiili ve maddi anlamda ispat yükünü ona yükler. Re'sen araştırma ilkesi gereğince yargıcın tüm araştırma çabalarına rağmen şüphede kalması, sanığın lehinde ve aleyhinde olan unsurların bir denge göstermesi mümkündür74.

Kanımızca ceza yargılaması hukukunda ispat yükü sorununun bulunmamasının nedeni, yargılamanın sonunda belirsizliğin mevcut olması, yani delillerin yetersiz olması halinde şüpheden sanığın yararlanacağı yönündeki ilkenin varlığıdır. Diğer bir deyişle ispat yükünün her zaman iddia makamına ait olduğu, bu nedenle yargıcın ayrıca ispat yükünü paylaştırmasına gerek olmadığı söylenebilir75. Hukuk devleti ilkesinin bir gereği ve ceza muhakemesinin temel ilkelerinden biri olan “suçsuzluk karinesi”nin76 sonucu olarak, sanığın suçluluğunu belirleyecek bütün suç unsurlarının ispat edilmesi zorunludur77. Bu ilke nedeniyle, bir kimsenin suçluluğunun kesinleşmiş yargı kararıyla ispat edilmiş olmasına kadar, o kişinin

73 ÖZTÜRK v.d.,a.g.e., s.264. Buna karşın yazarlar, 3628 Sayılı Kanun’un, 5020 Sayılı Bankacılık Kanunu’nu değiştiren yasanın ve nihayet yeni Bankacılık Kanunu’nun, ispat yükünü devletten alıp bireye aktardığını, bu düzenlemelerin hukukun temel ilkelerine, Anayasaya (m.36) ve susma hakkını düzenleyen normlara aykırı olduğunu belirtmektedir (ÖZTÜRK v.d.,a.g.e,, s.264).

74 EREM, a.g.e, s.323.

75 YAYLA ise ispat yükünün savcı ve mahkemeye ait olduğunu belirtmektedir. Mehmet YAYLA,

“Ceza Yargılamasında İspat İçin Yenilmesi Gereken Şüphe; Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri Sistemlerinin Anlaşılması, Ankara Barosu Dergisi, 2013/3, s.(291-313), s.302. İspat yükünün işlevi, kararın bu yükü taşıyan tarafın aleyhine verilmesi olduğundan, ispat yükünü

“mahkemenin” taşıdığı yönündeki görüşü isabetli bulamıyoruz. Kanımızca mahkemenin ispat yükü değil, maddi gerçeği re’sen araştırma yetki ve görevi söz konusudur.

76 KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU, öğretide geleneksel kullanımda "masum sayılır" ifadesi tercih edilse de T.C. Anayasası'nda (38/4) yer alan "suçlu sayılmaz" ifadesini isabetli bulmaktadır.

Böylece, hem henüz mahkûm olmamış kişinin suçlu sayılmadığına göre cezalandırılamayacağı belirtilmiş, hem de sanık iken hakkında bazı muhakeme tedbirlerinin alınması kapısı, masum sayılmadığına göre kapatılmamış olmaktadır. KUNTER, YENİSEY, NUHOĞLU,a.g.e.,s.28.

77 Sulhi DÖNMEZER, “Suçsuzluk Karinesi Üzerine Düşünceler”, Prof. Dr. Nurullah KUNTER’e Armağan, İstanbul, 1998, s.70.

126 suçsuz olduğu varsayılır78. Bu bağlamda, maddi sorun bakımından ispat edilemeyen hallerde sanık lehine olan çözüm kabul edilir79. Dolayısıyla yargılama konusu olaylar bakımından “belirsizliğin”, diğer bir deyişle “ispatsızlığın” riskine “iddia makamının” katlanacağı bellidir. Şüpheli ve sanığın ispat yükü bulunmamaktadır; bir kimsenin suçlu olduğunu ispat devletin yükümlülüğüdür.

Hiç kimse kendi suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda değildir; buna karşılık, herkesin kendi suçsuzluğunu kanıtlamak için çaba gösterme, muhakeme işlemi yapma ve ispat faaliyetinde bulunma hak ve olanağı elbette vardır80.

Görüldüğü üzere ispat yükünün, yalnızca taraflarca getirilme ilkesinin ve mahkemenin edilgenliği ilkesinin geçerli olduğu yargılama usullerinde geçerli olduğu, mahkemenin etkin, re’sen araştırma ilkesinin kabul edildiği vergi yargılamasında ise böyle bir soruna yer olmadığı sonucuna varılamayacaktır.

Belirsizlik durumunda, yalnızca ispat yükü taraflardan birine düştüğü için ve bu gerekçeyi göstererek davayı o taraf aleyhine sonuçlandırma olanağı yargıcı,

“maddi gerçeği kendiliğinden araştırma” yükümlülüğünü yerine getirmek açısından gevşek davranmaya itebilir. Ancak bu haklı endişeye karşın, ispat yükü kavramından, re’sen araştırma ilkesinin uygulandığı yargılamalarda da vazgeçme olanağı yoktur.

Çünkü belirsiz kalma olasılığını ortadan kaldırmak mümkün olmadığından, olaylar belirsiz kaldığında yargıç bir karar vermekten kaçınamayacağına göre, yargıcın ispat yükü kurallarına başvurup, davayı buna göre sonuçlandırması kaçınılmaz bir zorunluluktur81.

Diğer yandan vergi yargıcı, taraflarca sunulan delillerle bağlı olmadığından, maddi gerçek konusunda gerekli ve yeterli kanaate ulaşmak için, diğer bir deyişle belirsizliğin ortadan kalkması için belirli sınırlar içinde re’sen araştırma yapmış olmalıdır. Yani re’sen araştırma ilkesi ispat yükü kurallarını ortadan kaldırmadığı gibi, ispat yükü kuralları da yargıcın re’sen araştırma görevini ortadan kaldırmaz.

78 Yener ÜNVER, Hakan HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, 3.Bs., Ankara, Adalet, 2010, s.22

79 CİHAN, YENİSEY, a.g.e., s.26.

80 ÜNVER, HAKERİ, a.g.e.,, s.22.

81 UMAR, YILMAZ, a.g.e.,s.10.

127 Kanımızca uygun çözüm, ispat yükü kurallarına ancak yargı yerince re’sen yapılması gereken tüm araştırmaların sonucunda halen bir belirsizliğin var olduğu durumlarda başvurulmasıdır. Başka bir deyişle ispat yükü kuralları yargıcın elindeki yetkiyi kullanma gerekliliğine engel olmamalıdır.

Diğer yandan, re’sen araştırmanın belirsizlik ortadan kalkıncaya dek sınırsız olarak yapılması gerektiğinin kabulü erkler ayrılığının ve bu bağlamda yargının idarenin yerine geçerek karar verme yasağının ihlal edilmesi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yargı yerince müdahale edilmesi82, yargılamanın makul sürede tamamlanamaması, yargıcın objektif bakış açısını kaybetmesi, yargılamanın taraflarını özellikle vergi idaresini gevşek ve hukuka aykırı davranmaya yönlendirmesi83 gibi pek çok sakınca yaratabilecektir.

Yani önemli olan re’sen araştırma ilkesi ile ispat yükü kurallarının doğru zamanda ve doğru şekilde uygulanmasıdır. Türk vergi yargılamasında bu dengenin tam olarak kurulamadığı yönündeki görüşümüz, gerekçeleri ile birlikte ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.

Sonuç olarak, mahkemenin etkinliği ilkesinin geçerli olduğu vergi yargılamasında da ispat yükü sorunu pekâlâ ortaya çıkmakta ve ispat yükü kurallarının uygulanması gerekebilmektedir84.

82 Toplum menfaatlerinin gerekleri yargıca gerçeği araştırma konusunda sınırsız yetki verilmesini engeller. Bireyin hayatı, sağlığı, onuru delil toplanmasını temin bahanesiyle yargıçlar elinde oyuncak olmamalıdır. (BELGESAY, İsbat Teorisi, s.6).

83 Danıştay’ın pek çok kararında ise aksi yaklaşımın bulunduğu, diğer bir deyişle re’sen araştırmayı delil gösterme ve ispat yükü kurallarını işlevsiz kılacak derecede geniş kapsamlı kabul ettiği görüşündeyiz. Söz konusu kararlar eleştirisel olarak çalışmamızın devamında incelenecektir.

84 UMAR/YILMAZ da, ispat yükünün yargısal faaliyetin türüne (çekişmeli ve çekişmesiz yargı olmasına) ve yargılamada taraflarca getirilme veya re’sen araştırma ilkesinin uygulanıyor olmasına bağlı olmaksızın her zaman mevcut olduğunu ve değişmediğini belirtmektedir. Yazarlar bu görüşlerini her davada belirsizlik halinin doğabilmesine ve yargıcın davayı bir hükümle sonuçlandırması zorunluluğunun her dava için geçerli olmasına dayandırmaktadır. Dolayısıyla bu belirsizliğin kimin aleyhine sonuç doğuracağına ilişkin ispat yüküne dayanan karar da her davada verilebilecektir. UMAR, YILMAZ, a.g.e, s.10. Aynı yönde; ATALAY, a.g.e., s.16.

ÖZDİLER KÜÇÜK, re’sen araştırma ilkesinin ceza ve vergi yargılamalarında aynı anlama geldiği gerekçesiyle “vergi yargılamasında da ispat yükü sorununun olup olmadığı” sorusunu sormaktadır.

Yazara göre kamu yararının bulunduğu vergilendirme ilişkisinde uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması kamu düzenine ilişkin olduğundan, re’sen araştırma ilkesi tarafların ispat yükünü

128

2.1.1.6. İSPAT YÜKÜ KURALLARININ VERGİ

Belgede VERGİ HUKUKUNDA İSPAT GAMZE (sayfa 141-146)

Outline

Benzer Belgeler