• Sonuç bulunamadı

Hattâbî’nin Fıkhî Yorumları

4. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİNİN ÖNEMİ

3.4. FIKHÎ VE İTİKÂDÎ HÜKÜMLER AÇISINDAN

3.4.1. Fıkhî Hükümler

3.4.1.2. Hattâbî’nin Fıkhî Yorumları

Hattâbî, rivayetlerin taşıdığı fıkhî hükümleri belirttiği gibi, ahkâma dair hadisleri yorumlamış ve o konuyla ilgili görüşlerini temellendirmiştir. Bu açıklamalar vesilesiyle, Hattâbî’nin iyi bir fıkhî yorum gücüne sahip olduğunu görmekteyiz. Sözü edilen durumu en güzel biçimde ortaya koyan iki örnek rivayet üzerinde durabiliriz.

a. Hasan-ı Basrî (v. 110)’nin haber verdiğine göre; Hz. Osman (r.a), bir

konuşmasında köpek ve güvercinlerin öldürülmesini emretmiştir.516 Hattâbî, bu hayvanların öldürülmesiyle ilgili hükümleri ayrı ayrı incelemiştir.

Köpeklerin öldürülmesi emrinin benzerine, Rasûlullah (s.a) döneminde de

rastlanmaktadır. Zira Hz. Peygamber (s.a) bir hadisinde, koyu siyah renkli köpeklerin öldürülmesini emretmiştir.517 Hattâbî’ye göre bu emir, köpek neslinin tamamen itlâf edilmesi hükmünü içermemektedir. Çünkü yaratılan her canlı türünde bir hikmet ve menfaat bulunmaktadır. Söz konusu hadis, siyah köpeklerin öldürülmesini faydalarının

514 Açıklamalar için bkz. Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, III, 24.

515 Benzer örnekler için bkz. Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, I, 74, 99, 101, 155, 183, 201, 277, 367, 488-489,

553, 572, 604; II, 89, 170, 197, 259, 312, 395, 477; III, 16, 123, 128, 133.

516 Elimizdeki hadis kaynaklarında, Hattâbî’nin senediyle bu rivayete ulaşamadık. Hasan-ı Basrî’den

gelen aynı muhtevadaki hadisler için bkz. Abdürrezzâk, Musannef, XI, 3; İbn Ebî Şeybe, Musannef, IV, 263; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 72; Buharî, Edebü’l-Müfred, I, 441; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, V, 245.

517 Garîbü’l-Hadis’te geçen metne göre, hadisin tercümesi şu şekildedir: “Eğer köpekler canlı türlerinden

bir topluluk (ümmet) olmasaydı, onların öldürülmesini emrederdim. Lakin siz, köpeklerden koyu siyah (renkli) olanların hepsini öldürün”. Benzer rivayetler için bkz. Ebû Davûd, “Sayd”, 1; Tirmizî, “Ahkâm ve Fevâid”, 3; Nesâî, “Sayd ve Zebâih”, 10; İbn Mâce, “Sayd”, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 54.

azalıp zararlarının artması durumunda emretmektedir. Ayrıca, köpeklerin en zararlı ve yırtıcı türünün bunlar olduğu söylenmiştir.

Güvercinlerin öldürülmesi meselesine gelince; Hz. Osman (r.a)’ın bu emri,

güvercinle uğraşanları caydırma ve cezalandırma gayesine yöneliktir. İnsanların yararına olan hükümleri tercih etmek ve kamu menfaatini gözetmek düşüncesiyle, devlet başkanının bu tür icraatler yapma yetkisi vardır.

Hattâbî’nin bildirdiğine göre, Yûnus b. Ubeyd (v. 139)’e bu mesele sorulmuştur. O da cevâben; güvercin avlamak isteyen kişilerin, attıkları oklarla diğer insanlara eziyet verdiklerini, bazı kişilerin de köpek dövüştürdüklerini söyledi. Bu yüzden Hz. Osman, güvercinlerin kesilmesini ve köpeklerin katledilmesini emretti. Neticede köpekler, Medine dışına çıkarıldı.

Benzer bir rivayete göre; Hz. Ömer (r.a), bir grup insanın horozla kumar oynadıklarını haber almış ve bu uygulamaya engel olmuştur.

Hattâbî’ye göre bu rivayetlerin muhtevası, etini yemek dışında, bir hayvanı boşu boşuna kesmekten sakındıran nebevî yasak kapsamında değildir. Evvela; bu gibi hayvanlarla vakit geçirmeyi âdet haline getiren ve bunlara eziyet etmeye ve öldürmeye düşkün olan kimseler, daha sonra bunların etlerini bile yemeden cesetlerini bir kenara atarlar. İkincisi; sünnetteki bu nehyin eti yenilmeyen, neslinin devam etmesinde insana bir zararı bulunmayan ve Hz. Peygamber (s.a)’in öldürülmelerini yasakladığı karınca, arı, hüdhüd ve baykuş gibi hayvanları kapsamasıdır.

Üzerinde durduğumuz rivayette, güvercin sahiplerini kestikleri hayvanın etini yemekten alıkoyan bir bilgi gelmemiştir. Hz. Osman (r.a), güvercinlerin kesilmesini emretmiş; sonra da insanları serbest bırakmış ve onları zorlamamıştır. Hattâbî konuya ilişkin açıklamalarını, seleften bazı kimselerin söylediği şu söz ile bitirir: “Allah, Osman’a rahmet etsin! İnsanlar, (benzerini) Ebû Bekir ve Ömer yapsa idi sünnet olarak benimseyecekleri şeylerde, Osman’ı ayıplamışlardır”.518

Kaydedilen bu açıklamalardan, Hz. Osman (r.a)’ın bu emrinin bir takım gerekçe ve tarihî şartlara dayandığı anlaşılmaktadır. Hattâbî’ye göre; Hz. Peygamber (s.a) ve Hz. Osman’ın sözleri, ismi geçen hayvanların öldürülmesi için mutlak bir hüküm içermemektedir. Yani rivayetlerin doğru anlaşılması için, her canlının bir hikmete binâen var edildiği gerçeği ve zarar-menfaat dengesi göz önünde bulundurulmalıdır. Hattâbî ayrıca, bu gibi uygulamaların sünnetle çelişmediğini; devlet başkanının, caydırma maksadıyla benzer tasarruflarda bulunabileceğini ispata çalışmıştır. Nitekim Hz. Osman (r.a)’ın, güvercinlerin öldürülmesi emrine mukabil insanlara yaptırım uygulamaması, Hattâbî’nin bu yorumunu desteklemektedir.

b. Hattâbî’nin fıkhî yorum gücünü, hüküm içerikli rivayetlerde özellikle

görmekteyiz. Mesela Abdullah b. Abbâs (r.a)’tan nakledilen “

ﺖ ﺤ ﺳ ﻢﻜ ﺤﻟا ﻲﻓ ة ﻮ ﺷ ﺮﻟا

ق ﺮ ﻐﻟا ﺔ ﻠﻴ ﻌ ﺟو ﺔﻋﺎﻔﺸﻟا ﺔ ﻳﺪهو ﻒ ﺋﺎﻘﻟا ةﺮﺟأو ﻦ هﺎﻜﻟا ةﺮﺟأو م ﺪﻟا ﻦﻤﺛو

” rivayeti519, bu hususu en güzel biçimde ortaya koyan örneklerden biridir. İbn Abbâs bu rivayette, zikredilen işlere karşılık verilen ücret ve hediyelerin helal olmayacağını vurgulamaktadır. Hattâbî, rüşvetle hüküm vermenin haramlığı dışında, rivayette geçen diğer beş maddeyi uzun bir şekilde ele almıştır. Çalışmamızın hacmini dikkate alarak; rüşvet, kâhinlik ücreti ve şefaat karşılında hediye almanın hükmü dışındaki diğer üç madde üzerinde durulacaktır.

● İbn Abbâs (r.a), rivayette geçen “

مﺪﻟا ﻦﻤﺛ

” ile hacamatçının kazancını

kastetmiştir. Aynı şekilde Allah Rasûlü (s.a) de, hacamat ücreti almayı yasaklamıştır.520

Şu kadarı var ki, çoğu âlime göre hacamat ücreti almanın tevili, ilgili ücretin haramlık değil de kerâhet bildiren bir yasak olduğu yönündedir. Zira Hz. Muhammed (s.a) hacamat yaptırmış ve haccâma ücretini vermiştir. Eğer bu ücret haram olsaydı, Hz. Peygamber (s.a) haccâmın bu ücreti yemesine müsaade etmezdi.521

519 Elimizdeki hadis kaynaklarında bu rivayete ulaşamadık. Fakat İbn Abbâs (r.a), alınması haram olan

ücretleri sıraladığı diğer bir rivayette ilk beş sınıfı aynen, son maddeyi ise “ وﺰﻐﻟا ﺔﻠﻴﻌﺟ” şeklinde zikretmiştir. Rivayet için bkz. Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 12.

520 Hacamat ücreti almanın yasaklığını gösteren rivayetler için bkz. Buharî, “Büyû'”, 16; “Libâs”, 84;

Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 308; İbn Ebî Şeybe, Musannef, IV, 355.

521 Benzer rivayetler için bkz. Buharî, “İcâre”, 18; Ebû Davûd, “İcâre”, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I,

316; Abdürrezzâk, Musannef, XI, 30. Müsned’de geçen rivayetin son kısmı, “Eğer (hacamat) ücreti haram olsaydı, Hz. Peygamber (s.a) haccâma o ücreti vermezdi” şeklindedir.

İbn Abbâs, bu parayı pis ve bayağı olmasından ve kan aldırma karşılığında verilmesinden dolayı mekruh kabul etmiş gibidir. Diğer taraftan, kendisine haccâmın kazandığı paranın hükmü sorulan Enes b. Mâlik (r.a); Ebû Taybe’nin Rasûlullah (s.a)’a hacamat yaptığını, Rasûlullah’ın da ona iki sâ' hurma verilmesini emrettiğini söylemiştir.522

● Bedenin uzuvlarına bakarak çocuğun nesebini belirleyen ve kâif denilen

kişilere verilen ücrete gelince; İbn Abbâs verilen bu ücreti, kâifin yaptığı işin, yani kâifliğin haram olmasından dolayı batıl saymamıştır. Bilakis kâif; nesebin sübûtuna ve çocuğun kime ait olduğuna karar vermesi yönüyle, ‘hâkim’ konumundadır. Hâkim, mahkemedeki taraflardan herhangi bir ücret aldığında, bu rüşvet olur. Hâlbuki hâkimin ücretini vermek, beytü’l-mâl üzerinedir.

Şu hadis, bir meslek olarak kâifliğin cevazını ispatlamıştır. Hz. Ayşe (r.a)’nin rivayetine göre, Hz. Peygamber (s.a) bir gün sevinçli olduğu halde kendisinin yanına geldi. Sonra da Hz. Ayşe’ye; Mücezziz el-Müdlecî’nin, başları katîfe ile örtülü ve ayakları açıkta kalmış vaziyette gördüğü Zeyd ile Üsame (r.a) için, “Gerçekten de bu

ayaklar birbirindendir” dediğini haber verdi.523

Nebi (s.a), ancak doğru olan bir şey için sevinç ve sadece âdil olan bir hükme rıza gösterir. Üsâme b. Zeyd (r.a) siyah, babası Zeyd b. Hârise (r.a) ise açık beyaz tenliydi. İşte bu nedenle insanlar, baba-oğul olan bu iki sahabî hakkında şüpheye düşmüşler ve ileri geri konuşmuşlardır. Mücezziz yukarıdaki sözü söyleyince, Rasûl-i Ekrem (s.a) bu söz nedeniyle memnuniyet duydu. İnsanların Üsâme ve Zeyd’le ilgili kötü sözlerinden kaynaklanan üzüntüsü de gitmiş oldu.

● Rivayette geçen “

ق ﺮ ﻐﻟا ﺔ ﻠﻴ ﻌ ﺟ

”, denizde batan malları çıkarması karşılığında

dalgıca ödenen ücrettir. Söz konusu ücret, iki yönüyle yasaklanmıştır.

Birincisi; zarar sahibi kişinin, bilinen bir ücret karşılığında, denizdeki batık

malları çıkarması için dalgıcı kiralaması yönüyle. Bu, fâsid bir akittir. Böyle bir konuda

522 Benzer rivayetler için bkz. Buharî, “Tıb”, 13; Tirmizî, “Büyû'”, 48; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III,

182.

523 Benzer rivayetler için bkz. Buharî, “Ferâiz”, 30; Müslim, “Radâ'”, 39; Ebû Davûd, “Talâk”, 31;

icâre, bâtıldır. Çünkü dalgıcın batık eşyayı çıkaracağı bilinemeyeceğinden ğarar (aldanma) söz konusudur. Akit bu yönüyle, kaçan köleyi veya nerede olduğu belli olmayan bir atı sahibine geri getirmek üzere yapılan icâre akdine benzemektedir.

İkincisi; dalgaların kaybolan eşyayı sahile atması ve bir insanın da bunları

kıyıda bulması (ihtimali) yönüyle. Bu durumda söz konusu mallar, lukata (buluntu) hükmündedir. Bu eşyayı bulan kişinin, bunları sahibine iade etmek için herhangi bir ücret isteme hakkı yoktur.

Eğer dalgıca, batık eşyayı çıkarması yerine bunları araması için ücret verilirse, böyle bir akit câiz olur. Nitekim kaçan bir köleyi aramaya çıkan birine ücret verilmesi câizdir. Çünkü bu durumda işçi; köleyi geri getirmek için değil, çektiği emek ve yorgunluktan dolayı ücret almaktadır.524

Hattâbî, yaptığı bu izahlarla İbn Abbâs (r.a) rivayetinin taşıdığı fıkhî hükümler hakkında doyurucu bilgiler vermiştir. Şöyle ki; Hattâbî ilk olarak, haccâma verilen ücretle ilgili teâruz halindeki üç rivayeti ve ilim ehlinin konuya dair yaklaşımını ortaya koydu. Haccâma ücret verilmemesine dair nehiy, tahrîm değil kerâhet bildiren bir nehiydir. Diğer taraftan kâiflik mesleği ile kâiflik ücreti almanın hükmünü birbirinden ayırdı. Yani Hz. Ayşe (r.a)’nin bildirdiği takrirî sünnet, bir iş olarak kâifliğin cevâzını göstermektedir. Kâifliğe mukabil ücret almanın tahrîmine ise, kıyas yoluyla ulaştı. Zira kâif, nesebin aidiyeti hakkında karar vermesi bakımından mahkemedeki hâkim konumundadır. Öyleyse kâif de, tıpkı hâkim gibi, verdiği hüküm karşılığında insanlardan ücret almamalıdır. Batık malların çıkartılması konusunda dalgıca verilen ücretin hangi durumlarda helal veya haram hükmünü alacağını gösteren kıyaslamaların, Hattâbî’nin yorum gücünü ve fıkıh bilgisini yeterince yansıttığı kanaatindeyiz.

Üzerinde durulan bu örnekler, Garîbü’l-Hadis’teki rivayetlerin taşıdığı hükümlere ve Hattâbî’nin ahkâm hadislerini nasıl yorumladığına dair fikir vermektedir.525

524 Açıklamalar için bkz. Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, II, 473-475.

525 Hattâbî’nin fıkhî yorum örnekleri için bkz. Garîbü’l-Hadis, I, 178, 380-381, 488-489, 542, 574-575;