• Sonuç bulunamadı

El-Hattabi ve Garibu'l-Hadis adlı eseri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "El-Hattabi ve Garibu'l-Hadis adlı eseri"

Copied!
217
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI HADİS BİLİM DALI

EL-HATTABİ VE GARİBU’L-HADİS

ADLI ESERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Doç. Dr. Muhittin UYSAL

HAZIRLAYAN Mustafa DEMİR

064244021003

(2)
(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı (İmza)

(4)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Mustafa DEMİR tarafından hazırlanan ‘EL-HATTABİ VE GARİBU’L-HADİS ADLI ESERİ’ başlıklı bu çalışma 01/12/2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Doç. Dr. Muhittin UYSAL

Danışman İmza

Doç. Dr. Mehmet EREN

Üye İmza

Doç. Dr. Seyit BAHÇIVAN

Üye İmza

(5)

ÖNSÖZ

Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet, İslam dininin temel kaynaklarıdır. Bu kaynakların dil itibarıyla Arapça olması, şüphesiz ki bu dile ayrı bir değer kazandırmıştır. Dolayısıyla İslamî ilimler genel olarak; Kur'ân, Sünnet ve Arap dili etrafında yoğunlaşmıştır. Bunların biri, ikisi ya da hepsiyle birlikte belli ölçülerde ilgilenen ilim dalları mevcuttur. İşte bu ilimlerden biri olan Garîbü’l-Hadis de, Sünneti teşkil eden hadisler ve Arap dili arasında köprü konumunda olan bir disiplindir.

İnsanlık tarihinde kırılma noktası denilebilecek önemli dönemler yaşanmıştır. Şüphesiz ki; bunlar içinde en dikkat çeken dönemlerden biri de, İslam coğrafyasında birçok dil, din ve ırkın etkileşim içine girdiği hicrî ilk üç asırlık zaman dilimidir. İşte Garîbü’l-Hadis, sözü edilen etkileşim sürecinde ortaya çıkan ve dil ve din ilimleriyle ilişkisi olan bir sahadır. Bu alanda kaleme alınmış kitaplar, bir yönüyle hadislerin doğru anlaşılmasına hizmet etmektedir. Diğer yönüyle de, zamanla toplumun çoğu tarafından anlaşılamaz hale gelen kelimeleri açıklayan bir dil ve hadis sözlüğü özelliğindedir.

Bu bakımdan yüksek lisans tezi olarak, her iki alana da duyduğumuz ilgi dolayısıyla, garîbü’l-hadis alanında telif edilen bir eseri incelemeyi uygun bulduk. Hattâbî’nin Garîbü’l-Hadis adlı eserini tercih etmemizde, söz konusu kitabın kendi sahasındaki üç ana kaynaktan biri olması etkili olmuştur. Garîbü’l-Hadis, zengin muhtevasıyla üzerinde durulması gereken kıymetli eserlerden biridir. Ayrıca Hattâbî’nin, Meâlimü’s-Sünen ve A'lâmü’s-Sünen isimli eserleriyle, hadis şerhçiliğinde önemli bir şahsiyet olduğunu ifade etmeliyiz. Dolayısıyla tez konumuz, Hattâbî’nin hadis şerhçiliğindeki konumu ve Garîbü’l-Hadis’in, kendi sahasının üç temel eserinden biri olması sebebiyle önem kazanmaktadır.

Çalışmamız, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Girişte; temel kavramlar ve ilgili konunun önemi üzerinde durduk. Birinci bölümde; bir bütün olarak Garîbü’l-Hadis ilminin doğuş ve gelişim süreci ile Hattâbî’nin hayatı ve ilmî kişiliği konularını özetledik. İkinci bölümde; tezimizin konusu olan Garîbü’l-Hadis adlı eserin tanıtımı, garîb lafızları açıklama metodu ve bilgi kaynakları mevzularını ayrıntılı bir şekilde ele aldık. Üçüncü bölümde; bir önceki bölümde geçen bilgileri göz önünde bulundurarak, ilgili eserin muhtevasını tahlil ettik. Yapılan bu tahliller neticesinde kitabın; Hadis, Arap

(6)

Dili ve Belâğatı, Tefsir, Fıkıh ve Kelam ilmi açısından zengin bir içeriğe sahip olduğu sonucuna ulaştık. Dördüncü bölümde; Garîbü’l-Hadis’in, aynı sahanın diğer müellif ve eserlerinde bıraktığı etkiyi incelemeye çalıştık.

Bu çalışmayı yapmaktaki başlıca hedefimiz, hadis şerhlerinin yanı sıra,

Garîbü’l-Hadis vb. ilk dönem eserlerinde hatırı sayılır oranda şerh muhtevası olduğuna

dikkat çekmektir. Bu sebeple, incelediğimiz konuları ayrıntılı bir şekilde ele almaya çalıştık. Öncelikle, Garîbü’l-Hadis’in açıklama metodunu örneklendirmek suretiyle genel hatlarıyla tespit ettik. Sonra da muhtevaya bakarak, kitabımızı çeşitli ilim dallarına göre ve belli başlıklar altında inceledik. Her başlığın altında,

Garîbü’l-Hadis’in zengin içeriğini ortaya koyacak kapsayıcı örnekler seçilmiştir. Bir konuyu

işlemek için seçilen bir örnekte, diğer konuları da ilgilendiren bilgilerin de var olması durumunda, o an işlenen konunun daha net anlaşılması ön planda tutulmuş ve diğer konuyu ilgilendiren zaid bilgiler hacme dâhil edilmemiştir. Çalışma boyunca yeterli sayıda başlık konulmuş ve ayrıntılar ilgili başlıklar altında incelenmiştir. Burada ulaştığımız sonuçlarla örtüşen diğer görüşler dipnotlarda gösterilmiştir. Daha geniş bilgi elde etmek veya başka örneklere ulaşmak için, bölüm ve konu sonlarında dipnotlar verilmiştir. Kısacası bu tezdeki metodumuz, öncesi ve sonrasıyla Garîbü’l-Hadis hakkında elde ettiğimiz bilgilerin bir bütün halinde sistematize edilmesidir.

Çevirilerde Garîbü’l-Hadis’in metnine bağlı kalmakla birlikte, zaman zaman anlamı Türkçe’de daha uygun ifade edecek sözcük ve cümleler kullanılmıştır. Konunun anlatımını somut hale getirmek için, Arapça asıl metinden alıntılar yapılmıştır. Bu iktibaslar, okunuş kolaylığı sağlamak düşüncesiyle on dört punto ölçüsünde yazılmış ve gerekli harekemeler yapılmıştır. Önemli görülen kişilerin vefat tarihleri, hicrî olarak verilmiştir. Genel olarak; tam cümle ifade eden alıntı veya cümleler çift tırnak, sözcük veya sözcük grupları ise tek tırnak içine alınmıştır.

Garîbü’l-Hadis ilmiyle ilgili akademik düzeyde yapılan dört farklı çalışmaya ulaşma imkânımız oldu. Bu çalışmalardan ikisi yüksek lisans, diğerleriyse doktora seviyesindedir. Kâzım Aşıkçı’nın, “Ebû Ubeyd ve Garîbü’l-Hadis’indeki Dile Dair

Açıklamaların Tahlili” (UÜ SBE, 2001) ile Yusuf Akgül’ün, “Edebî Tür Olarak Garîbü’l-Hadis (Muhteva – Metod – Kaynak Analizi)” (AÜ SBE, 2006) adlı tezleri,

(7)

el-Bağdâdî’nin ‘el-Mücerred fî Garîbi’l-Hadis’ İsimli Eserinin Tahkiki ve Değerlendirilmesi” (EÜ SBE, 1996) ile Abdülkadir Palabıyık’ın, “Garîbü’l-Hadis Nev’inin Doğuşu ve Abdulğâfir b. İsmâil’in ‘el-Müfhim li Şerhi Garîbi Müslim’ Adlı Eseri” (DEÜ SBE, 1997) isimli çalışmaları ise, doktora düzeyindedir.

Doktora tezi olarak verilen çalışmalar, adlarından da anlaşılacağı gibi, garîbü’l-hadis alanında yazılmış olan eserlerden ikisinin tahkikini konu edinmiştir. Aşıkçı’nın yüksek lisans tezi, Arap Dili ve Belâğatı Bilim Dalı’nda yapılmış olup; Ebû Ubeyd (v. 224)’in ilgili eserinin dil ağırlıklı yönlerini birçok başlık altında ve örnekleme yöntemiyle ortaya koymuştur. Akgül’ün çalışmasında ise Ebû Ubeyd ve İbn Kuteybe (v. 276)’nin Garîbü’l-Hadis’leri ile Zemahşerî (v. 538)’nin el-Fâik isimli kitapları esas alınarak; bu ilim dalının kaynak, metod ve muhteva özellikleri üzerinde durulmuştur.

Yöntem ve içerik bakımından tezimizle en çok benzerlik arz eden çalışmalar, Aşıkçı ile Akgül’ün tezleridir. Ancak, yukarıda ifade edildiği gibi, Aşıkçı’nın çalışması dil açıklamaları ağırlıklı ve daha dar kapsamlıdır. Akgül ise, sahaya ait üç önemli kitaptan hareketle, Garîbü’l-Hadis ilminin genel özelliklerini tespite çalışmaktadır. Dolayısıyla tezimiz, sadece bir kaynak üzerinde yoğunlaşan ve bu kaynağı; genel özellikler, muhteva ve etkileri açısından örnekleme metoduyla ayrıntılı bir şekilde inceleyen ilk çalışma olmaktadır.

Bu dört çalışmanın da ortak özelliği, Garîbü’l-Hadis ilmine dair temel bilgileri içermeleridir. Dolayısıyla çalışmamızda, sahayı ilgilendiren bilgiler özet halinde verilmiştir. Garîbü’l-Hadis sahasıyla ilgili daha geniş bilgi almak için, ismi geçen çalışmalara bakılabilir.

Bu noktada; Salih Karacabey’in Hattâbî’nin Hadis İlmindeki Yeri adlı kitabının, tezimizin konusuyla yakından ilgili olduğunu ifade etmeliyiz. Karacabey bu eserinde genel olarak; Hattâbî’nin hayatı, farklı sahalardaki görüş ve eserleri ve onun hadisçilik özelliklerini geniş bir şekilde ele almıştır. Ayrıca, şerh ağırlıklı teliflerinden hareketle, Hattâbî’nin şârih kimliğini ve şerh metodunu ortaya koymaya çalışmıştır.

Karacabey’in sözü edilen kitabı, belli noktalara ulaşmamız ve tezimizin konularını sınırlandırmamız açısından faydalı olmuştur. Özet halinde vermeye çalıştığımız “Hattâbî’nin hayatı ve ilmî kişiliği” konusunu, yine Karacabey’in kaleme

(8)

aldığı DİA “Hattâbî” maddesindeki asıl kaynaklara bizzat başvurarak hazırladık. Tezin hacim ve konusunu aşan yerlerde, elde hazır bir çalışma olması nedeniyle, bu eserin ilgili sayfalarını dipnot vermek suretiyle gösterdik.

Bu iki çalışma, bazı konu benzerliklerine sahip olmakla birlikte temel noktalarda birbirinden ayrılmaktadır. Öncelikle bu tezde, Hattâbî’nin sadece bir eseri üzerinde durulmuş ve konular ayrıntılı bir şekilde alınmıştır. Konu sistematiği ve örneklerin işleniş özellikleri farklıdır. Garîbü’l-Hadis’in yapısı, önsöz ve girişi, Islâhu

Galatil-Muhaddisîn olarak bilinen son bölümü hakkında ayrıntılı ve önemli bilgiler

verilmiştir. Garîbü’l-Hadis’in genel açıklama prensipleri, etimolojik tahlilleri, istişhâd yöntemi, Ebû Ubeyd (v. 224) ve İbn Kuteybe (v. 276)’nin eserleri ile olan ilişkisi, Müşkilü’l-Hadis, Arap Dili ve Belâğatı ve Garîbü’l-Kur'ân açıklamaları, tezin orijinal konularından bazılarıdır.

Tezde geçen hadislere ulaşmak için, başta Kütüb-i Tis'a olmak üzere, müsned ve musannef türündeki kaynaklara başvurulmuştur. Hadis usûlü konularının tariflerinde, Türkçe kaynaklar kullanılmıştır. Ancak yine de İbnü’s-Salâh (v. 643)’ın

Ulûmü’l-Hadis’i ile Suyûtî (v. 911)’nin Tedrîbü’r-Râvî isimli eserlerinden, konularla ilgili sayfa

numaralarını dipnotlarda göstermek ve yer yer tariflere başvurmak suretiyle, ilk kaynaklara inilmiştir. Ebû Ubeyd ve İbn Kuteybe’nin Garîbü’l-Hadis’leri ve İbnü’l-Esîr (v. 606)’in en-Nihâye’si de, başlıca kaynaklarımız arasındadır.

Garîbü’l-hadis kitaplarını, ihtiyaç anında göz atılan birer sözlük seviyesine indirgemeyi doğru bulmuyoruz. Zira bu çalışmalar, dinî ve luğavî ilimlere dair zengin malumatla birlikte, senetli pek çok hadisi kaydetmektedir. Üstelik bu eserler, her ne kadar müstakil hadis kaynağı olmasalar da, günümüzde tevakkuf edilen veya zayıf kabul edilen bazı hadisler için şâhit ve mütâbi olabilecek rivayetleri barındırabilirler. İşte Garîbü’l-Hadis, hadis geleneğinde yetişen ve senet zincirleri kendisine kadar ulaşan bir âlimin, Hattâbî’nin hadis bilgisinden yararlanma imkânı vermektedir. Bu itibarla yapılması gereken iki şey bulunmaktadır. Birincisi; Garîbü’l-Hadis vb. eserlerde geçmekle birlikte, aslî hadis kaynaklarında yer almayan senet ve metinlerin tespit edilmesi. İkincisi; bu gibi kitaplarda yer alan zengin içeriğin dinî ve luğavî ilimlere göre tasnif edilmesi. Bu sayede, çeşitli sahalarda bazı yeni bilgilere ulaşılacağına inanıyoruz.

(9)

Bütün bu söylenenlere ve konu üzerinde durulan hassasiyete rağmen, yapılan çalışmada bazı hata veya noksanların bulunabileceğini ifade etmeliyiz.

Hattâbî kaleme aldığı bu eserinin, hadisçiler ve hadis talebelerinin kabulüne mazhar, kendi sahasında sıkça başvurulan bir kaynak olmasını temenni etmektedir. Onun bu arzusu bir parça yerine gelmiş ve Rasûl-i Ekrem (s.a)’in sünnet-i seniyyesine az da olsa hizmet edilmişse, ne mutlu bizlere! Gayret bizden, tevfîk ve hidâyet ancak Cenâb-ı Hakk’tandır.

Tezimizin bu hale gelmesinde emeği geçen herkese, kıymetli görüşleriyle çalışmamızın tamamlanmasında katkıda bulunan Doç. Dr. Seyit Bahçıvan ve Doç. Dr. Mehmet Eren hocalarıma ve husûsen değerli tavsiyeleri ile bizleri her aşamada teşvik eden ve yönlendiren danışman hocam Doç. Dr. Muhittin Uysal Bey’e şükranlarımı sunarım.

Mustafa DEMİR

(10)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Mustafa DEMİR Numarası:

064244021003 Ana Bilim/Bilim Dalı TEMEL İSLAM BİLİMLERİ / HADİS

Ö

ğrencinin

Danışmanı Doç. Dr. Muhittin UYSAL

Tezin Adı EL-HATTABİ VE GARİBU’L-HADİS ADLI ESERİ

ÖZET

Garîbü’l-Hadis, hadis metinlerinde yer alan garîb (kapalı) lafızların açıklanmasını hedefleyen bir ilimdir. Dolayısıyla hadislerin doğru olarak anlaşılmasına hizmet etmektedir. İşte bu tez çalışması, h. IV. asrın önde gelen âlimlerinden olan Ebû Süleyman el-Hattâbî (v. 388/998)’nin ilgili ilim dalında telif ettiği Garîbü’l-Hadis adlı eseri konu edinmektedir. Çalışmamız, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında temel kavramlar; birinci bölümde ise, Garîbü’l-Hadis ilminin tarihî seyri ve bir ilim adamı olarak Hattâbî konuları yer almaktadır. İkinci bölüm; Garîbü’l-Hadis adlı eserin tanıtımı, bilgi kaynakları ve garîb kelimeleri açıklama metodu gibi genel konuları içermektedir. Muhteva analizinin yapıldığı üçüncü bölümde, ilgili eserin sırasıyla Hadis, Arap Dili ve Belâğatı, Tefsir, Fıkhî ve İtikâdî hükümler açısından sahip olduğu zengin içeriğe ışık tutulmaktadır. Son bölümde ise, Hattâbî’nin bu eserinin sonraki dönemlerde yazılan saha kitaplarına bıraktığı tesir incelenmektedir. Kısacası; elimizdeki çalışma bu haliyle, kendi alanının üç temel kaynağından biri olan Garîbü’l-Hadis hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir.

Anahtar Kelimeler: Ebû Süleyman el-Hattâbî, Garîb Lafız, Garîbü’l-Hadis

(11)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Name Surname Mustafa DEMİR ID: 064244021003

Department/Field BASIC ISLAMIC SCIENCES / HADITH

Student’s

Advisor Assoc. Dr. Muhittin UYSAL

Research Title AL-KHATTABI AND HIS WORK CALLED

GHARIBU’L-HADITH

ABSTRACT

Gharibu’l-Hadith is a science targeting the explanation of garib (closed) words taking place in the texts of hadith. Hence, it serves to explain the hadiths truly. So, this study of thesis focuses on the work called Gharibu’l-Hadith published by Abu Suleyman Al-Khattabi (388/998), one of leading scholars in 4th Century of the hegira, on the relevant branch of science. Our study consists of introduction and four sections. Section Introduction includes basic concepts; in the First Section, the subjects such as the historical course of the science “Gharibu’l-Hadith”, and Al-Khattabi as a scholar take place. The Second Section includes general subjects such as description of the work called “Gharibu’l-Hadith, explanation methods of garib words and information resources. In the Third Section, where the content analysis is done, the light is kept the rich content that the relevant work has in terms of Hadith, Arabic Language and Its Rhetoric, Tefsir (Interpretation), Fikh and Faith Judgments. In the Last Section, the effect the work of Al-Khattabi left on the books related to this field written in the next periods is examined. In short, the present study includes the information in detail, in its case of this, about Gharibu’l-Hadith, one of three fundamental resources in its respective area.

Keywords: Abu Suleyman Al-Khattabi, Garib Word, Gharibu’l-Hadith (name

(12)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... ii

ÖNSÖZ... iii ÖZET... viii ABSTRACT ... ix İÇİNDEKİLER... x KISALTMALAR ... xv GİRİŞ... 1 GARÎBÜL-HADİS VE ÖNEMİ ... 1

1. GARÎB KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMI ... 1

2. GARÎBÜ’L-HADİS VE GARÂBET TERİMLERİ... 3

3. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİ... 4

4. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİNİN ÖNEMİ ... 6

BİRİNCİ BÖLÜM GARÎBÜ’L-HADİS İLMİ VE HATTÂBÎ 1.1. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİ... 8

1.1.1. Garîbü’l-Hadis İlminin Oluşumunda Etkili Olan Sebepler... 8

1.1.1.1. Fetih Hareketleri ve İslam Coğrafyasının Genişlemesi... 8

1.1.1.2. İtikadî ve Siyasî Sebepler ... 11

1.1.2. Garîbü’l-Hadis İlminin Doğuşu ve Gelişimi... 12

1.1.3. Garîbü’l-Hadis Kitaplarının Genel Tasnif Özellikleri ... 15

1.1.4. Hattâbî Öncesi Garîbü’l-Hadis Müellifleri ... 18

1.1.4.1. Ebû Ubeyd el-Herevî ... 18

1.1.4.2. İbn Kuteybe ed-Dineverî ... 19

(13)

1.2. HATTÂBÎ’NİN HAYATI VE İLMÎ KİŞİLİĞİ ... 20

1.2.1. Hayatı ... 20

1.2.1.1. Adı ve Nesebi ... 20

1.2.1.2. Doğumu ... 21

1.2.1.3. İlim Tahsili ve Hocaları... 21

1.2.1.4. Öğretim Faaliyetleri ve Talebeleri... 24

1.2.1.5. Eserleri... 25

1.2.1.6. Vefatı ... 27

1.2.2. İlmî Kişiliği ... 27

İKİNCİ BÖLÜM GENEL ÖZELLİKLERİ AÇISINDAN GARÎBÜ’L-HADİS 2.1. ESERİN TANITIMI... 29

2.1.1. Eserin Telifi... 29

2.1.2. Yapısı ve Bölümleri ... 31

2.2. AÇIKLAMA METODU ... 34

2.2.1. Genel Özellikler ... 34

2.2.1.1. Garîb İfadeleri Açıklama Üslûbu ... 34

2.2.1.2. Nadir Lafızları ve Kapalı Manaları Açıklaması ... 36

2.2.1.3. Bir Rivayette Geçen Garîb Kelimeleri Peş Peşe Sıralaması... 37

2.2.1.4. Aynı Konuda Birden Çok Hadis Rivayetine Yer Vermesi... 40

2.2.1.5. Daha Önce Yaptığı Açıklamalara Atıfta Bulunması ... 41

2.2.1.6. Farklı Anlam Vecihlerini İfade ve Yanlış Vecihleri Tashih Etmesi, Tercihlerde Bulunması... 42

2.2.2. Etimolojik Tahliller... 45

2.2.3. İstişhâd Usûlü... 48

2.2.3.1. Âyetle Açıklama ... 48

(14)

2.2.3.1.2. Anlam İstişhâdı ... 49

2.2.3.2. Hadisle Açıklama ... 51

2.2.3.2.1. Lafız İstişhâdı ... 51

2.2.3.2.2. Anlam İstişhâdı ... 52

2.2.3.3. Arap Şiiriyle Açıklama... 53

2.2.3.3.1. Lafız İstişhâdı ... 53

2.2.3.3.2. Anlam İstişhâdı ... 54

2.2.3.4. Sahabe ve Tâbiûn Kavli ile Açıklama ... 55

2.2.3.5. Câhiliye Âdetleriyle Açıklama ... 56

2.3. BİLGİ KAYNAKLARI... 58

2.3.1. Dil ve Edebiyat Âlimleri ... 58

2.3.2. Garîbü’l-Hadis Müellifleri ... 61

2.3.3. Diğer Âlimler ... 69

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MUHTEVASI AÇISINDAN GARÎBÜ’L-HADİS 3.1. HADİS İLMİ AÇISINDAN ... 71

3.1.1. Rivâyet Malzemesi... 71

3.1.1.1. Tahammül ve Edâ Lafızları ... 71

3.1.1.1.1. İhbâr ve Tahdîs Sîğaları... 72

3.1.1.1.2. Semâ' Sîğası ... 72

3.1.1.1.3. İnşâd Sîğası... 73

3.1.1.1.4. Belâğ ve Rivayet Sîğaları ... 73

3.1.1.1.5. Mechûl Sîğalar... 73

3.1.1.2. Rivayetlerin Sunuluş Biçimi... 74

3.1.1.2.1. İsnad Bilgisi ... 74

3.1.1.2.2. İsmi Unutulan ve İsminden Emin Olunmayan Raviler... 78

3.1.1.2.3. Mübhem Raviler ... 79

(15)

3.1.1.2.5. Rivayet Farklılıkları... 82

3.1.2. Dirâyet Malzemesi... 85

3.1.2.1. Hadis Istılahları... 85

3.1.2.1.1. Hadis ile Müterâdif Istılahlar... 86

3.1.2.1.2. Kaynağına Göre Hadis Istılahları ... 87

3.1.2.1.3. Ravi Sayısına Göre Hadis Istılahları... 89

3.1.2.1.4. Diğer Hadis Istılahları... 93

3.1.2.1.4.1. Müdrec Hadis... 93

3.1.2.1.4.2. Mukatta' Hadis ... 95

3.1.2.1.4.3. Lâ Asle Leh... 96

3.1.2.2. Rical ve Metin Tenkidi ... 97

3.1.2.3. Muhtelifü’l-Hadis ... 101

3.1.2.4. Müşkilü’l-Hadis... 108

3.2. ARAP DİLİ VE BELÂĞATI AÇISINDAN ... 112

3.2.1. Kelime ve Anlam Bilgisi... 112

3.2.1.1. Müterâdif ve Yakın Anlamlı Kelimeler ... 113

3.2.1.2. Çok Anlamlı Kelimeler ... 115

3.2.1.3. Arapça Lehçe Farklılıkları ve Yabancı Kelimeler ... 117

3.2.2. Söz Sanatları ... 119 3.2.2.1. Teşbîh ... 120 3.2.2.2. İstiâre ... 121 3.2.2.3. Mecâz ... 122 3.2.2.4. Kinâye ... 123 3.2.2.5. Darb-ı Meseller... 125 3.2.3. Sarf Bilgisi ... 126 3.2.3.1. Vezin Bilgisi... 126 3.2.3.2. İ'lâl ve İbdâl Kuralları ... 128 3.2.3.3. Kalb ... 130 3.2.3.4. Tahrîf ve Tashîf... 131 3.2.4. Nahiv Bilgisi ... 137

(16)

3.3. TEFSİR İLMİ AÇISINDAN ... 141

3.3.1. Âyet Tefsirleri ... 141

3.3.2. Garîbü’l-Kur'ân Açıklamaları ... 144

3.4. FIKHÎ VE İTİKÂDÎ HÜKÜMLER AÇISINDAN ... 146

3.4.1. Fıkhî Hükümler ... 146

3.4.1.1. Rivayetlerin Taşıdığı Fıkhî Hükümler ... 146

3.4.1.2. Hattâbî’nin Fıkhî Yorumları... 148

3.4.1.3. Mezhep İmamı ve Müctehid Görüşleri ... 153

3.4.2. İtikâdî Hükümler ... 157

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ETKİLERİ AÇISINDAN GARÎBÜ’L-HADİS 4.1. AHMED B. MUHAMMED EL-HEREVÎ ... 165

4.1.1. Kitabü’l-Garîbeyn ve Özellikleri ... 165

4.1.2. Hattâbî ve Garîbü’l-Hadis’in Etkisi ... 166

4.2. EBU’L- KÂSIM EZ-ZEMAHŞERî ... 167

4.2.1. El-Fâik Fî Garîbi’l-Hadis ve Özellikleri ... 167

4.2.2. Hattâbî ve Garîbü’l-Hadis’in Etkisi ... 168

4.3. EBU’L-FEREC İBNÜ'L-CEVZÎ... 171

4.3.1. Garîbü’l-Hadis ve Özellikleri... 172

4.3.2. Hattâbî ve Garîbü’l-Hadis’in Etkisi ... 172

4.4. EBU’S-SAÂDÂT EL-MÜBÂREK B. ESÎRÜDDİN EL-CEZERÎ ... 175

4.4.1. En-Nihâye Fî Garîbi’l-Hadis ve Özellikleri ... 175

4.4.2. Hattâbî ve Garîbü’l-Hadis’in Etkisi ... 176

DEĞERLENDİRME ... 180

SONUÇ... 184

BİBLİYOGRAFYA ... 189

(17)

KISALTMALAR a.g.e. : Adı Geçen Eser.

: Ankara Üniversitesi. a.y. : Aynı Yer.

b. : Bin.

bkz. : Bakınız.

çvr. : Çeviren.

DEÜ : Dokuz Eylül Üniversitesi.

DİA : Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı.

dp. : Dipnot.

EÜ : Erciyes Üniversitesi.

h. : Hicrî.

İFAV : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı. krş. : Karşılaştırınız.

nşr : Neşreden.

r.a : Radiyallahü Anh.

s.a : Sallallahü Aleyhi ve Sellem. SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü. TDV : Türkiye Diyanet Vakfı.

thk. : Tahkik. trs. : Tarihsiz.

UÜ : Uludağ Üniversitesi.

v. : Vefatı.

vb. : Ve Benzeri.

vd. : Ve Devamı.

vr. : Varak. yay. : Yayınları.

(18)

GİRİŞ

GARÎBÜL-HADİS VE ÖNEMİ

1. GARÎB KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMI

‘Garîb’ kelimesi; ğayın, râ, bâ (

ب - ر - غ

) harflerinden oluşan “

بﺮﻏ

” sülasî

fiilinden türemiş bir isimdir. Arapça’da bu kök fiilin üç farklı kalıpta kullanıldığını görüyoruz. Bu kalıpları şu şekilde sıralayabiliriz:

a. Fiilin ilk kullanımı, sülâsî birinci bâbda geçmektedir. “

ﺎ ﺑوﺮ ﻏ

-

ب ﺮﻐﻳ

ب ﺮﻏ

şeklinde türeyen fiilimiz; ‘güneşin batması, yıldızın veya bir kimsenin kaybolması, insanlardan ve vatanından uzakta olmak, uzaklaşmak, gitmek ve savaşmak’ anlamlarına gelmektedir.1

b. Sülâsî dördüncü bâbın “

ﺎ ﺑ ﺮ ﻏ

-

ب ﺮﻐﻳ

ب ﺮﻏ

” şeklindeki kullanımı ise; ‘göz

pınarlarının şişmesi, at ve koyunun burun yahût göz kıllarını döken bir hastalığa yakalanması, bir şeyin kararması veya karar kılması’ gibi anlamlar içermektedir.2

c. Beşinci bâbdan “

ﺔﺑ ﺮ ﻏو ﺔﺑاﺮﻏ

-

ب ﺮﻐﻳ

ب ﺮﻏ

” şeklinde türemesi durumunda

ise; ‘vatanından ve ailesinden uzak olmak, uzaklaşmak, söz kapalı olup muradı gizli kalmak ve sözün anlaşılmaz olması’ manaları taşımaktadır.3

Konumuz açısından üzerinde durduğumuz garîb (

ﺐﻳﺮ ﻏ

ﺐﻳﺮ ﻏ

) sözcüğü, sülasî beşinci bâbdan türeyen feîl (

ﻞﻴﻌﻓ

ﻞﻴﻌﻓ

) vezninde bir sıfat-ı müşebbehedir ve müennesi “

ﺔﺒﻳﺮﻏ

ﺔﺒﻳﺮﻏ

1 Halîl b. Ahmed, Kitabü’l-'Ayn, IV, 409; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, I, 638; Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, I, 409;

Cevherî, Sıhâh, I, 193.

2 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, I, 644; Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, I, 407.

3 Halîl b. Ahmed, Kitabü’l-'Ayn, IV, 409; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, I, 639-640; Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, I,

(19)

kelimesidir. Garîb kelimesinin çoğulu,

ءﺎﺑَﺮ ُﻏ

ءﺎﺑ ﺮ ﻏ

”; garîbe kelimesinin çoğulu ise, “

ﺐِﺋاﺮَﻏ

ﺐ ﺋاﺮ ﻏ

şeklinde gelir

.

4

Arapça sözlüklerde garîb kelimesi, ‘herhangi bir beldeden veya kavimden olmayan yabancı kişi, yanında ailesi bulunmayan yalnız kimse, anlamı kapalı olan söz (kelam-ı gâmiz), yabancı, alışılmamış, tuhaf’ gibi karşılıklara sahiptir.5

Arap dilinde, uzaklığı olan her şey ‘garîb’ kelimesi ile ifade edilmiştir. Yine, benzerleri arasında az rastlanan şeyler de garîb olarak nitelenmiştir. Örneğin, cahiller arasındaki azlığından dolayı âlimlere “

ءﺎﺑ ﺮ ﻐﻟا

” denilir. Yine kuyuya uzak olmasından

dolayı kovaya ve diğer madenlere göre azlığından dolayı altına “

بﺮﻐﻟا

” adı verilir.

Ayrıca “

ب ﺮﻏ

ﻢﻬ ﺳ

atanı bilinmeyen ok, “

ب ﺮﻐﻟا

da meyvesiz (meyve vermekten uzak)

ağaç anlamına gelmektedir.6

Az kullanılması sebebiyle manası sözlüklere başvurulmadan bilinemeyen kelimelere garîb denilir. Ayrıca vahşî, huşî, şâz (çoğulu şevâz), nâdir (çoğulu nevâdir) ve şâride (çoğulu şevârid) terimleri de aynı veya yakın anlamlarda kullanılır. Bu kelime edebî tenkit eserlerinde ‘ilginç, eşsiz, tek, orijinal’ anlamında övgü ifadesi olarak da yer alır.7

Buraya kadar kaydedilen açıklamalara göre garîb kelimesi, ‘herhangi bir şeyden uzak olmak, uzaklaşmak’ anlamında birinci ve beşinci bâb; ‘anlaşılması güç, yadırganan söz ve durum’ karşılığında ise beşinci bâb ile anlam irtibatına sahiptir.8

Hattâbî (v. 388), tezimizin ana konusu olan Garîbü’l-Hadis adlı eserinin mukaddimesinde garîb lafızlar için şunları söylemiştir: “Garîb, anlaşılmaktan uzak ve manası kapalı söz demektir. Benzer şekilde, vatanından uzak ve ailesinden ayrı olan

4 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, I, 639. Fakat hadisler söz konusu olduğunda; tekil olarak garîb, çoğul

olarak da ğarâib kelimeleri kullanılır.

5 Halîl b. Ahmed, Kitabü’l-'Ayn, IV, 411; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, I, 640; Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, I, 410.

6 Râğıb el-İsfahânî, “ğa-ra-be”, el-Müfredât fi Garîbi’l-Kur'ân, s. 538.

7 Elmalı, Hüseyin - Arslan, Şükrü, “garîb”, DİA, XIII, 374. Ayrıca bkz. Ahmed el-Matlûb, “garâbet”,

Mu'cemu’l-Mustalahâti’l-Belâğiyye, s. 537.

8 Ayrıca, (ب - ر - غ) kökünden türeyen kelimeler arasındaki sıkı anlam irtibatını görmek için bkz. İbn

(20)

insanlara da garîb denilir”.9 Kısacası garîb; zor anlaşılan, kendisiyle ne kastedildiği

kapalı olan söz veya ifade anlamına gelmektedir.

2. GARÎBÜ’L-HADİS VE GARÂBET TERİMLERİ

Arapça bir isim tamlaması olan garîbü’l-hadis; hadis metinlerindeki kapalı ve anlaşılması özel izah gerektiren kelime, ifade veya deyimleri anlatmak için kullanılan bir terimdir.10 Garîb kelimesinin ıstılah halinde kullanımına ilk kez, h. II. (VIII) yüzyıldan itibaren Kur'ân ve hadislerde yer alan nadir lafızlara dair eserlerde rastlanır.11 ‘İki garîb’ anlamına gelen garîbeyn ise; hadislerde geçen nadir lafızları Kur'ân-ı Kerîm’deki garîb kelimelerle birlikte açıklayan eserler için kullanılır ki, bu sahada yazılan eserler daha çok Kitabü’l-Garîbeyn adıyla bilinir.12

‘Garîb’ ile yakın bir anlam ilişkisi bulunan bir diğer kavram ise garâbet terimidir. ‘Garâbet’, söze âit bir vasıftır ve bu vasfı taşıyan kelimeler; dili iyi bilen, edebî zevke sahip kimseler tarafından pek bilinmeyen ve kullanılmayan, manaları ancak sözlüğe bakmak suretiyle anlaşılan lafızlardır.13

Hadis metinlerinde bulunan garîb ifadeler; belâğat âlimleri tarafından yapılan garâbet tanımı içine girmemektedir. Zira garîb lafızlar, iki kısma ayrılmaktadır. Birincisi; eskiden kullanılırken sonradan unutulan veya dilde az kullanılan garîb hasen lafızlar olup kullanımları dil açısından kusur sayılmaz. Kur'ân ve hadislerdeki garîb kelimeler bu türdendir. Diğer kısmı ise; anlamı garîb, telaffuzu güç olan ve sesi kulak tırmalayan garîb kabîh kelimelerdir.14 Dolayısıyla garâbet teriminin içerdiği lafızlar, ‘garîb kabîh’ sınıfına girmektedir.

Hattâbî, bir lafza garîb denilmesini başlıca iki sebebe bağlamaktadır:

9 Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, I, 70.

10 Benzer bir tarif için bkz. Aydınlı, Abdullah, “garîbü’l-hadis”, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 102.

11 Elmalı - Arslan, “garîb”, DİA, XIII, 374.

12 Uğur, Mücteba, Hadis İlimleri Edebiyatı, s. 101.

13 Elmalı - Arslan, “garîb”, DİA, XIII, 374.

(21)

Birincisi; bir lafzın, uzun süre düşünme ve fikrî araştırma neticesinde

kavranabilen kapalı-uzak manalarının anlatılmak istenmesi.

İkincisi; söz konusu lafzın, yerleşim yeri olarak uzak ve dilleri şâz olan Arap

kabilelerine ait kelimelerden olması. Bu tür kelimelerle karşılaşınca onları garîb buluruz. Hâlbuki bize garîb gelen bu gibi kelimeler, o kabilelerin dilini ve konuşmasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla farklı kabilelerden olan insanların, garîb buldukları kelimeleri birbirlerine sormalarının sebebi, işte budur.15 Yani, bir kabilenin kullandığı ve onlar tarafından rahatlıkla anlaşılan bir kelimeyi, diğer kabileler bilmeyebilirler.

Hattâbî’nin zikrettiği bu iki madde, garîb lafızların hadis metinlerinde bulunma sebeplerini ana hatlarıyla tespit etmektedir. Kaydedilen ilk madde daha çok, Hz. Muhammed (s.a) ya da diğer ravilerin Arapça’yı kullanış biçimi ve söyleyiş özelliklerini; ikincisi ise, Arap dilinin sahip olduğu zengin kelime hazinesi ve lehçe farklılıklarını karşılamaktadır.

Allah Rasûlü (s.a), Arapça’yı en fasîh bir şekilde kullanmış ve muhatabın durumuna göre konuşmuştur. Dolayısıyla hadis-i şeriflerin, bir sözün fesâhat özelliğini ortadan kaldıran garâbet, dilin kıyas kurallarına muhalefet, duyulduğunda kulak tırmalamak, harfler arası uyumsuzluk ve anlaşılmaz olmak16 gibi kusurları içermeyeceği açıktır.

Şu halde garîbü’l-hadis terkibi, hadis metinlerindeki mana açısından kapalı kelimeleri ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bu ıstılahın, hadisin isnâdı açısından yapılan isimlendirmelerden biri olan garib hadis17 ile ilgisi yoktur.

3. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİ

Bilindiği gibi, gerek günlük konuşmalarımız esnasında ve gerekse de yazı dilini kullanırken maksadımızı anlatmak için cümlelerden yararlanırız. Kurduğumuz

15 Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, I, 71.

16 Ahmed el-Matlûb, “garâbet”, Mu'cemu’l-Mustalahâti’l-Belâğiyye, s. 537.

17 “Senedinin bir veya birkaç tabakasında ravi sayısı bire düşen ve çoğunlukla, daha iyi durumdaki

ravilerin rivayetine aykırı olan hadis”. Aydınlı, “garîb”, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 101. Konuyla ilgili geniş bilgi için bkz. Hâkim en-Nîsabûrî, Ma'rifetü Ulûmi’l-Hadis ve Mustalahuh, s. 94-96; İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 270-272; Uğur, “garîb”, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 102.

(22)

cümleler bir takım kelimeler dizisinden oluşmaktadır. Kullandığımız bu kelimeler, hâs ve âmm lafızlar olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Âmm lafızlar; o dilin âlimlerinin, manasında hemfikir oldukları kelimelerdir. Hâs lafızlar ise, ayrı bir hususiyet kazanmış ve anlamı sadece bu kelimelerle ilgilenen

kimseler tarafından bilinebilen sözcüklerdir. Bu nedenle hâs lafızları bilmek özel bir çabayı gerektirir ve onları kavramak diğerlerine göre daha önemlidir.18

Hadislerdeki garîb kelimeler de hâs lafızlar sınıfına girerler ve bunları kavrayabilmek özel bir ihtisası gerektirir. Şu halde garîbü’l-hadis; hadislerin anlaşılması güç lafızlarını ele alan ilim dalının adıdır.19

İbnü’s-Salâh, hadis ilimlerini altmış beş başlık altında incelediği

Ulûmü’l-Hadis adlı eserinde Garîbü’l-Ulûmü’l-Hadis ilmini şu şekilde tarif etmektedir:

“Hadis metinlerinde yer alan; az kullanılmasından dolayı anlaşılmaktan uzak, manası kapalı (gâmiz olan) kelimeler(i konu edinen bir ilim)den ibarettir”.20 İbnü’s-Salâh yaptığı bu tarifle, garîb lafızların yukarıda belirtilen başlıca iki özelliğine dikkat çekmiştir.

Aynı şekilde Garîbü’l-Hadis ilmi, “Arapça bozulmaya başladıktan sonra, hadis-i şerhadis-iflerhadis-in bhadis-irçok khadis-imse tarafından müphem kalan taraflarını hadis-inceleyen bhadis-ir hadis-ilhadis-imdhadis-ir”.21 Bu tarifte ise, daha farklı noktalara dikkat çekilmiştir. Mesela ‘Arapça bozulmaya başladıktan sonra’ ifadesiyle, bu ilim dalının oluşum sebepleri ve zamanına; ‘birçok kimse tarafından’ kaydıyla, garîb lafızları bilmemenin yaygınlık kazandığına ve ‘müphem kalan taraflarının inceleyen bir ilim’ sözüyle de, lafızlardaki garîbliğin hangi yönlerden olduğu hususuna işaret edilmektedir.

18 İbnü’l-Esir, en-Nihâye fi Garîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, I, 3-4.

19 Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 103.

20 İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 272.

Tarifin orijinal metni şu şekildedir: “ ﺔ ﻠ ﻘﻟ ﻢ ﻬﻔﻟا ﻦ ﻣ ةﺪﻴ ﻌﺒﻟا ﺔﻀ ﻣﺎﻐﻟا ظﺎﻔﻟﻷا ﻦ ﻣ ﺚﻳ دﺎﺣﻷا نﻮﺘ ﻣ ﻲﻓ ﻊ ﻗو ﺎ ﻤﻋ ة رﺎﺒ ﻋ ﻮهو

ﺎﻤ ﻌﺘﺳا ﺎﻬ ﻟ ”.

Ayrıca benzer bir tarif için bkz. Suyûtî, Tedrîbü’r-Râvî, II, 184-185.

(23)

Özetle Garîbü’l-Hadis, hadis metinlerinde bulunan garîb lafızları kavramak ilmidir.22

4. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİNİN ÖNEMİ

Bilindiği gibi Hadis ilimleri, Rivâyetü’l-Hadis ve Dirâyetü’l-Hadis olmak üzere iki ana başlık altında toplanmaktadır. Rivâyet ilimleri, sünnet malzemesinin bizlere en sağlam bir şekilde gelmesine hizmet eder. Dirâyet ilimlerinin hedefi ise, hadislerin doğru olarak anlaşılması ve bunun temini için geçerli kuralları belirlemektedir.

Dirâyet ilimlerinin bir alt disiplini olan Garîbü’l-Hadis, İslam’ın doğru olarak anlaşılmasında çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü Kur'an’ın doğru olarak tefsir edilebilmesi, sünnetin manasına inmek ve ruhunu yakalamakla mümkün olur. Bu açıdan bakıldığında, özelde Garîbü’l-Hadis ve genelde dirâyet ilimleri bu hedefi gerçekleştirmek için var olmuştur. Dolayısıyla bu sahada ortaya konan küçük bir mesâi bile, aslında dinin anlaşılmasına hizmet etmek anlamına gelmektedir.

İbnü’s-Salâh’ın Garîbü’l-Hadis ilmine dair sarf ettiği şu cümleler mana yüklüdür:

“Bu, önemli bir ilimdir. Genel olarak ilim ehlinin ve husûsan ehl-i hadisin bu ilme cahil kalması uygun karşılanmaz. Onun derinliklerine inmek kolay bir şey değildir. Bu ilmin derinliklerine inen, araştırmanın hakkını veren ve (hüküm vermekte aceleden) kaçınan bir kimsedir”.23 İbnü’s-Salâh’ın burada ifade ettiği kerahetten olsa gerek, hadislerin garîb lafızlarını bilmek, bütün muhaddisler için şart görülmüştür.24

Tecrîd-i Sarîh’in mukaddimesinde geçen ve günümüz Türkçe’sine

aktardığımız şu cümleler, İbnü’s-Salâh’ın yukarıdaki tespitini vurgular niteliktedir:

22 Hâkim en-Nîsabûrî, Ma'rifetü Ulûmi’l-Hadis ve Mustalahuh, s. 89.

23 İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 277.

(24)

Hadis ilminde meşgul olacak kimse; bu ilimde mana ile rivayet, ihtisar ve telfîk gibi inceliklerin olduğunu göz önünde bulundurmalıdır. Ayrıca hadis lafızlarının dil özelliklerini ve sahip olduğu anlamları iyi ayırt etmelidir. Bu nedenle, hadislerin garîb lafızlarını açıklayacak ve birbiriyle çelişiyor gibi görünen metinleri izah edecek saha kitaplarına başvurmak gerekir. Bir insan lisân-aşinâ olmakla, her hadisin manasını

anlamak lazım gelmez.25

Garîbü’l-Hadis ilminin gelişim sürecini işlerken ele alacağımız üzere; bu ilim dalı, hadis şerhçiliğinin ilk basamağı olup sünnetin anlaşılması yolunda atılan ilk adımlardandır. Bunun yanı sıra hadislerin içerdiği fıkhî hükümler, nadir lafızların netlik kazanmasıyla bilinebilir. Hadis lafızlarının taşıdığı manalar, bu ilim sayesinde bilinebilir.26 Ayrıca, ashâbü’l-garîbin dikkat çektiği tahrîf ve tashîf hataları, hadisleri yanlış anlamanın önüne geçer.

Hadislerin anlaşılması ve korunması düşüncesiyle doğup gelişen Garîbü’l-Hadis, Arapça’nın muhafaza edilerek zengin dil hazinesinin kaydedilmesinde dolaylı katkılarda bulunmuştur. Bu faydaların en kayda değeri, birer hadis sözlüğü mesâbesindeki bu kitapların, Arapça’ya ait luğat çalışmaları için önemli bir dönüm noktası oluşturmasıdır. Zira Araplar, câhiliye döneminde gerçek anlamda mu'cem telifi ile uğraşmamışlardır. Luğatçilik faaliyeti önce Kur'ân’a, sonra hadise bağlı olarak, İslam’ın bu iki ana kaynağını doğru anlamak gayretiyle başlamıştır.27

25 Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi (Çvr: Ahmed Nâim Efendi), I, 476.

26 Uğur, Hadis İlimleri Edebiyatı, s. 101.

(25)

GARÎBÜ’L-HADİS İLMİ VE HATTÂBÎ

Birinci bölüm; Garîbül-Hadis ilminin tarihî süreci ile Hattâbî’nin hayatı ve ilmî kişiliğini özetleyen iki ana konudan oluşmaktadır.

1.1. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİ

Bu ana başlık altında; Garîbü’l-Hadis ilminin oluşum sebepleri, doğuşu ve gelişimi, genel tasnif özellikleri ve Hattâbî’ye kadarki dönemde ön plana çıkmış müellif ve eserler üzerinde durulacaktır.

1.1.1. Garîbü’l-Hadis İlminin Oluşumunda Etkili Olan Sebepler

Bu konu, iki başlık halinde ele alınacaktır.

1.1.1.1. Fetih Hareketleri ve İslam Coğrafyasının Genişlemesi

Son ilahî dini açıklamakla görevli olan Hz. Muhammed (s.a), dil ve edebiyatın zirvede olduğu bir asırda peygamber olarak gönderilmiştir. Arapça’yı edebî incelikleriyle bilen Allah Rasûlü (s.a), farklı lehçelerin konuşulduğu Arabistan yarımadasında anlaşılır bir dille ve muhataplarının aklî seviyelerine göre konuşmuştur.

Sözdeki fesâhat ve ifadedeki açıklık nedeniyledir ki, İslam’ın ilk muhatapları olan sahabe nesli, hadis-i şerifleri ve onların maksatlarını büyük ölçüde anlamışlardır. Bu itibarla, Allah Rasûlü (s.a)nün yaşadığı dönemde sahabe için gerçek anlamda bir anlama sorunu olmamıştır. Sahabîler Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin yanı sıra, Hz. Peygamber (s.a)’in sözlerinden anlayamadıkları lafızları sorarak öğrenmişlerdir.28 Şu halde, gerek ashab-ı kirâmın hadislerdeki kavrayamadıkları ibarelere dair sualleri ve aldıkları cevaplar, gerekse de Rasûl-i Ekrem (s.a)’in kelimeleri kullanış biçiminden kaynaklanan hususiyetler, Garîbü’l-Hadis ilminin ilk nüvesini oluşturmaktadır. Bir

(26)

diğer ifadeyle, bu ilmin köklerini Hz. Muhammed (s.a) dönemine kadar götürmemiz pek de yanlış olmaz.

Sahabe asrına gelince; peş peşe yaşanan fetih hareketleri ile birlikte, İslam

devletinin sınırları h. I. asrın ilk yarısında Mısır, İran ve Bizans İmparatorluğunun birçok bölgelerine kadar ulaştı. Müslümanlar bu hızlı coğrafî genişleme neticesinde, farklı etnik köken, dil ve kültürlerle karşılaşmaya başladılar. Bu ise, insanların ve onlara ait tüm değerlerin aynı çatı altında yaşaması demekti. Bu değişimlerden ilk önce

etkilenen şey ise, dil olmuştur. Bu bağlamda, coğrafî genişleme aynı zamanda kelime ve

kavramların anlamlarının da genişlemesine ve hatta anlam kaymalarına bile sebep olmuştur.29 Ancak bu kültürlerle yeni tanışıldığından ve İslam’a giren diğer milletlerin Arapça konuşan bu ilk nesil arasında fazla bir yekün teşkil etmemesinden dolayı, bu dönemde de büyük bir dil problemi olmamıştır. Zira bu neslin önemli özelliklerinden biri de, dil açısından iyi bir konumda olmaları ve hangi kabileden olursa olsun Arapça’ya hâkimiyet ve fesâhattaki başarıları idi.30

Arap dili açısından ilk asırda başlayan kısmî bozulmalar, tâbiûn ve tebe-i tâbiîn dönemini kapsayan h. II. ve III. asırlarda daha da yoğunluk kazanmıştır. İslam devletinin hâkimiyeti altında yaşamaya başlayan insanlardan bir kısmı, cizye vermek şartıyla kendi dinlerinde kaldılar. Bununla birlikte, İslam’a girmeyi kabul eden ve artık toplumun çoğunluğunu oluşturan yeni mühtedîlerin karşılaştıkları ilk sorun, dil

problemi oldu. Üstelik bu kişiler, bu yeni dinin Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerden ibaret iki

ana kaynağını anlayamamak gibi bir durumla karşılaştılar. Kaldı ki bu iki kaynağın iyice anlaşılabilmesi, belli bir İslamî kültür seviyesine ulaşmayı da gerektirmekteydi.31

Dinî ve dünyevî kaygılar nedeniyle Arapça’yı öğrenmek ve konuşmak düşüncesi, Arapça’nın fesâhatini gidermeye başladı. Zira kural dışı kullanımlar artmış;

29 Özpınar, Ömer, Hadis Edebiyatının Oluşumu, s. 274.

30 Akgül, Edebî Tür Olarak Garîbü’l-Hadis (Kaynak-Metod-Muhteva Analizi) (Basılmamış Yüksek

Lisans Tezi), s. 28.

(27)

lahn32, tahrîf ve tashîf33 gibi hatalar çok sık yapılır olmuştu. Bu hatalı kullanımlar ilk olarak Irak, Hicaz ve Şam’da görülmeye başladı.34

Örneğin çölde duyulan ilk hatalı konuşma, “

ﻲ ﺗﺎ ﺼ ﻋ

ﻩﺬه

” (Bu benim asâmdır) cümlesidir.35 “

حﻼﻔﻟا ﻰﻠﻋ ﻲ ﺣ

” cümlesinde hayye kelimesini, hayyi olarak telaffuz etmek, Irak’ta görülen ilk dil hatası kabul edilmiştir.36 Basra’daki ilk hata ise, “

رﺬ ﻋ ﺎﻬﻟ ﻞﻌﻟ

”; yani, “Belki bir özrü vardır” cümlesi olmuştur.37

Yanlış okuyuşların Kur'ân-ı Kerîm tilavetinde dahi sıklık kazanması, o devrin âlimlerini Kur'ân’ın düzgün okunmasını sağlayacak kuralları tespite mecbur kıldı. Üstelik diğer dillerden Arapça’ya giren kelimeler, bu dildeki birçok kelimenin canlılığını yitirmesine ve bunların garîb konumuna düşmesine sebep oldu.38

Hattâbî, Garîbü’l-Hadis ilminin teşekkülü ve var oluş gayesini şu cümlelerle özetlemiştir: “İlk üç asrın inkirazı ile birlikte, hadis âlimleri vefat edip zaman değişince, hadisler Acem’in eline geçti. (Lafızları rivayet eden) raviler çoğalıp, (manalarına) riâyet eden kimseler azaldı, (hadis metinlerinde) dil hataları (lahn) yaygınlaştı, hadisler yabancı dillerin baskısı altına girdi. İşte bu sebeplerden dolayı, Peygamber’in harîmine yabancı bir unsurun girmesini istemeyen akıl ve basiret sahibi kimseler, hadislerde geçen garîb lafızların üzerindeki sır perdelerini aralamayı, müşkil manaları izah etmeyi, nakilcilerin kötülüğünden kaynaklanan hataları düzeltmeyi, Müslümanlara karşı samimiyetin ve dini sağlama bağlamanın bir gereği olarak gördüler”.39

32 Lahn: Hadisi dil bilgisi kurallarına aykırı bir şekilde okumak, hadiste dil bilgisi yanlışı yapmak. Bkz.

Aydınlı, “lahn”, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 170.

33 Tahrîf: Hadiste hareke ve harf hatası yapmak. Tashîf: Hadiste nokta hatası yapmak. Bkz. Aydınlı,

“tahrîf”, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 307; “tashîf”, A.g.e., 312.

34 Câhız, el-Beyân ve’t-Tebyîn, II, 172.

35 Câhız, el-Beyân ve’t-Tebyîn, II, 219.

36 A.y.

37 Arap dilinde hatalı konuşmaların başlaması ve ilk lahn örnekleri hakkında geniş bilgi için bkz.

Küçükkalay, Hüseyin, Kur'ân Dili Arapça, s. 137-154.

38 Elmalı - Arslan, “garîb”, DİA, XIII, 374.

39 Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, I, 47. Garîbü’l-Hadis’in önsözünde geçen orijinal metne ait bu tercüme;

Mehmet Görmez’in, Sünnetin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu isimli eserinden alınmıştır. Bkz. A.g.e., s. 113-114.

(28)

İşte Garîbü’l-Hadis ilmi, yukarıda işaret edilen şartlar altında vücut bulan bir sahadır. Nitekim bahsettiğimiz hicrî ilk iki asır, tarihin kaydettiği en hızlı dil, din ve kültür hareketlerinin yaşandığı zaman dilimlerinden biridir. Konumuz Garîbü’l-Hadis olması hasebiyle, bu asırdaki dil hareketlerini herhangi bir dilin lehinde gelişen bir dil devrimi veya hâkimiyeti olarak görmek yerine, birçok dilin birbiriyle etkileşime girdiği tarihî bir süreç olarak değerlendirmek daha doğru bir yaklaşımdır.

1.1.1.2. İtikadî ve Siyasî Sebepler

Garîbü’l-Hadis ilminin oluşumunda etkili olan bir diğer önemli âmil ise, itikadî

ve siyasî sebeplerdir. Zira hicrî ilk iki asırlık devre, İslam tarihinde birçok siyasî ve

itikadî fırkaların oluştuğu ve bölünmelerin meydana geldiği bir zaman dilimidir. İlk ayrışmalar Râşid Halifeler döneminde başlamış ve bu ayrılıklar zaman ilerledikçe derinlik kazanmıştır. Kur'ân-ı Kerîm ilahî muhafaza altında olduğuna göre, bu farklı düşünce sahiplerinin meşrûiyetlerini dayandırabilecekleri tek adres hadislerdi. Kendilerinin haklı, karşı saftakilerin haksız olduğu ancak bu şekilde ispat edilebilirdi. Böylelikle bir tarafta -değişik gayelerle de olsa- hadis uydurma faaliyetleri baş gösterirken, diğer tarafta işlerine gelmeyenler tarafından hadisleri tenkit edebilmenin yolları aranıyordu. Böylelikle görünüşte hadisçileri, aslen de hadisleri hedef alan hücumlar başlatılıyordu.40

Bu art niyetli fırkalar, hadisler arasında tezatlar olduğunu ifade ettikleri gibi, hadislerde görülen garîb kelimeleri delil göstererek çeşitli eleştirilerde bulunmuşlardır. Böylelikle, hadise ve hadisçilere saldırı vasıtası yapılan ihtilaflı hadisleri çözüme kavuşturmak ve hadise ait meseleleri halletmek için Garîbü’l-Hadis ilminin sunmuş olduğu imkânlardan yararlanılması41 zarureti doğmuştur. Şu halde, ashâbü’l-garîbi hadislerdeki garîb lafızları toplamaya ve bu konuda eser tasnif etmeye sevk eden başlıca sebebin, hadis ve ehl-i hadis muhaliflerine karşı hadis rivayetlerinin anlaşılabilirliğinin ortaya konulması ve onlarla amel etmenin mümkün olduğunun ispat edilmesi olduğunu

40 Akgül, Edebî Tür Olarak Garîbü’l-Hadis (Kaynak-Metod-Muhteva Analizi), (Basılmamış Yüksek

Lisans Tezi), s. 34-35.

(29)

söyleyebiliriz.42 Böylelikle İslam âlimleri, hadislerin koruyucusu olmuşlar ve dine yapılacak tahrifâta engel olmuşlardır.

Özet olarak; Garîbü’l-Hadis ilminin teşekkülünde değişik sebeplerin ve ilmî ihtiyaçların etkili olduğu ortadadır. Bu ilmî gerçeği, İslamî ilimlerin doğuş ve gelişim süreçlerini bir bütün halinde değerlendirmekle daha rahat anlayabiliriz. Şöyle ki; bu ilim dallarının tarihî köklerine indiğimiz de, çoğunun var oluşunu etki-tepki veya

ihtiyaç-netice şeklinde formüle edebiliriz. Bu itibarla, Garîbül-Hadis ilminin oluşumunda;

Arapça’yı koruma ve dil hazinesini tespit gibi luğavî hedeflerin, dinin ikinci esası olan hadisleri doğru anlama gibi hadise dair kaygıların, İslam fıkhını sağlam bir zemine oturtmak ve ona kaynak oluşturmak gibi fıkhî düşüncelerin ve nihâi olarak da, İslam’ın bilgi kaynaklarını doğru anlamak ve böylece dinin koruyucusu bir âlim olmak şeklinde ifade edebileceğimiz genel kanaatlerin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ashâbü’l-garîbin çoğunun, zikredilen ilmî sahalardan bir veya bir kaçıyla ilgileniyor olması bu kanaati desteklemektedir.

1.1.2. Garîbü’l-Hadis İlminin Doğuşu ve Gelişimi

Garîbü’l-Hadis’in bir ilim dalı olarak teşekkülünü tespit ederken, aynı dönemde gelişim sürecinde olan diğer dil ve hadis ilimlerinin ne aşamada olduklarına kısaca değinmemiz, konu bütünlüğü açısından isabetli olacaktır. Zira Garîbü’l-Hadis, dil ve hadis ilimlerinin kesiştiği bir noktadadır. Sözgelimi bu dönemde yazılmış bir garîbü’l-hadis kitabını, bir dil âliminin Arapça sözlük olarak algılaması; diğer taraftan bir muhaddisin de, hadislerin dirâyeti yolunda atılmış önemli bir adım olarak görmesi gayet normaldir.

Söz konusu zaman diliminde dil ilimlerine dair iki önemli gelişme yaşanmaktadır. Bunlardan ilki, bir Arapça sözlük hüviyetine sahip Garîbü’l-Kur'ân sözlüklerinin telif ediliyor olmasıdır. Bu sahanın ilk müellifleri arasında İbn Abbâs (v. 68), Abân b. Tağlîb (v. 141), Müerric es-Sedûsî (v. 174) ve Ebû Muhammed el-Yezîdî gibi isimler sayılabilir.43

42 Özpınar, Hadis Edebiyatının Oluşumu, s. 281.

(30)

Diğer bir gelişme ise, Arapça’nın ilk alfabetik sözlüklerinin bu zaman diliminde ortaya çıkmaya başlamasıdır. Arap dilinde telif edilen ilk alfabetik sözlük, arûz ve luğat ilimlerinin kurucusu olarak da tanınan Halil b. Ahmed (v. 175/791)’in

Kitabü’l-'Ayn isimli çalışmasıdır.44 Dolayısıyla, konulu sözlük özelliğindeki Garîbü’l-Kur'ân’ların yanı sıra, Arapça’daki bütün kelimeleri belli bir yöntem çerçevesinde tespit eden sözlükler birbirine yakın dönemlerde ortaya çıkmaya başlamıştır.

Hadis sözlüğü sayılabilecek Garîbü’l-Hadis kitapları ise, telifte üçüncü sırayı alan tür olmuştur. Kur'ân’a nazaran hadislerin tedvini daha sonra olduğu için, Garîbü’l-Hadis’lerin telifi de, Kur'ân sözlüklerine nazaran daha geç olmuştur.45

Hadis ilmi açısından Garîbü’l-Hadisin zuhûr ettiği dönem, tasnifin hızlanma

sürecine girdiği ve Hadis ilimlerinin teşekkül etmeye başladığı bir zaman dilimidir. Örneğin Muhtelifü’l-Hadis ilmi, bu sahalardan biridir. Yazmış olduğu eserlerde, ihtilaflı hadisleri izah konusuna ilk önce değinen İmam Şâfiî (v. 204)’dir. İmam Şâfiî, bahsettiğimiz konuya Kitabü’l-Ümm’de ‘ihtilâfü’l-hadis’ adıyla yer ayırarak46, sahabîlerin birbirleriyle ve kendisinin diğer mezhep mensuplarıyla ihtilaf ettiği konuları inceledi. er-Risâle isimli eserinde ise, hadislerin birbiriyle ihtilâfı konusunu ele alıp; bunların çözümünü temin edecek kuralları belirledi. İşte bu gerekçelerden dolayı İmam Şâfiî, Muhtelifü’l-Hadis ilminin kurucusu sayılmıştır.47

Kaynaklarda geçen bilgilere göre Garîbü’l-Hadis sahasıyla ilk defa uğraşanlar; tebe-i tâbiîn neslinden Şu'be b. Haccâc (v. 160), Süfyân-ı Sevrî (v. 161) ve Mâlik b. Enes (v. 179) olmuştur.48 Bu âlimlerin vefat tarihleri dikkate alındığında, Garîbü’l-Hadis’in ilmî bir mesâî olarak başlangıcı hakkında bir fikir edinebiliriz.

Ancak Garîbü’l-Hadis sahasının müstakil bir ilim dalı olarak teşekkülünü, h. II. asrın sonları ile III. asrın başlarında görüyoruz. Rivayete göre Ahmed b. Hanbel (v. 241)’e, garîbü’l-hadise dair bir şey soruldu. O da bu suale karşılık,

44 Gümüş, Sadreddin, Seyyid Şerif Cürcânî ve Arap Dilindeki Yeri, s. 27.

45 Gümüş, Seyyid Şerif Cürcânî ve Arap Dilindeki Yeri, s. 25.

46 Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi (Çvr: Ahmed Nâim Efendi), I, 478.

47 Tekineş, Ayhan, “muhtelifü’l-hadis”, DİA, XXXI, 77.

(31)

-

ﻢ ﻠﺳو ﻪﻴﻠﻋ ﷲا ﻰ ﻠﺻ

-

ﷲا لﻮﺳر ل ﻮﻗ ﻲﻓ ﻢ ﻠﻜﺗأ نأ ﻩﺮآأ ﻲ ﻧﺈﻓ ﺐﻳﺮﻐﻟا بﺎﺤﺻأ اﻮ ﻠ ﺳ

ﺊ ﻄ ﺧﺄﻓ ﻦ ﻈﻟﺎﺑ

”;

yani, “Ashâbü’l-garîbe sorunuz. Zira ben, Rasûlullah (s.a)’ın sözü hakkında zan üzere konuşmayı hoş bulmuyorum; (sonra) hata yapabilirim”49 şeklinde cevap vermiştir. Ahmed b. Hanbel’in bu cevabı, Garîbü’l-Hadis’in en azından h. III. asrın ilk yarısından önceleri bir uzmanlık alanı olarak teşekkül ettiğinin açık delilini oluşturmaktadır.50

Genel kanaate göre bu dalda eser vermiş ilk müellif, Ebû Ubeyde Ma'mer

el-Müsennâ (v. 210/825) olmuştur.51 Bu eser, küçük çaplı bir risaledir. İbnü’l-Esîr (v. 606) bu risalenin küçük çaplı olmasını, Ebû Ubeyde’nin ilminin azlığına delalet etmeyeceği düşüncesindedir. Çünkü her şeyin ilki azdır ve zamanla çoğalır. Üstelik müellifin yaşadığı devirde ilmî bir seviye vardı ve cehalet yaygınlaşmamıştı.52

Bu sahada ilk telif sahiplerinden birisi de, ünlü dil âlimi Halîl b. Ahmed (v. 175)’in öğrencisi Nadr b. Şumeyl el-Mâzinî (v. 204/819)’dir. Hâkim en-Nîsâbûrî (v. 405)’ye göre Nadr, bu sahanın ilk müellifidir.53

Ebû Ubeyde ve Nadr’dan sonra bu sahada üçüncü sırayı, eserini güzel ve yeni bilgilerle donatan Asmaî (v. 206/821) almıştır.54

Bir diğer müellif ise, bu dilcilerin muasırı olan Basralı dil âlimi Ebû Adnan es-Sülemî (v. 210)’dir. Bazı kaynaklarda, İbnü’n-Nedîm’e göre garîbü’l-hadise dair ilk çalışmanın Ebû Adnan’a ait olduğu bilgisi geçmektedir.55 Ancak bu tespit için kaynak olarak gösterilen el-Fihrist isimli eserin ilgili sayfasında56 bu hükmü destekleyen bir bilgi bulamadık. Üstelik İbnü’n-Nedîm, garîbü’l-hadis sahasında eser vermiş müellifleri, vefat tarihi zikretmeden sıraladığı el-Fihrist’in 96. sayfasında Ebû Ubeyde

49 İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 272; Suyûtî, Tedrîbü’r-Râvî, II, 185.

50 Özpınar, Hadis Edebiyatının Oluşumu, s. 274.

51 İbnü’l-Esir, en-Nihâye fi Garîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, I, 5.

52 A.y.

53 Hâkim en-Nîsabûrî, Ma'rifetü Ulumi’l-Hadis ve Mustalahuh, s. 89.

54 Kettânî, er-Risâletü’l-Mustatrafe (Çvr: Yusuf Özbek), s. 330.

55 Kandemir, “garîbü’l-hadis”, DİA, XIII, s. 376.

(32)

(v. 210), Asmaî (v. 206), Nadr b. Şumeyl (v. 204), Kutrub (v. 206) ve İbnü’l-A'rabî (v. 231)’den sonra Ebû Adnan’ın ismine altıncı sırada yer vermiştir.57

Bu âlimlerin yanı sıra; Ferrâ (v. 207), Ebû Amr eş-Şeybânî (v. 210), Ebû Sa'îd ed-Darîr (v. 214) ve Ebû Zeyd el-Ensârî (v. 215) gibi müellifler bu sahanın öncüleri olmuşlardır.

Çoğunluğunu dil âlimlerinin oluşturduğu bu müellifler, açıklanmasını gerekli gördükleri lafızları bir araya getiren ‘Garîbü’l-Hadis’ adlı kitaplar yazdılar.58 Konulu

birer sözlük çalışması olan bu risalelerin, günümüze ulaştığı bilinmemektedir. Ayrıca İbnü’l-Esîr (v. 606)’in, Ebû Ubeyde’nin yazdığı risalenin küçük hacimli olmasına dair yaptığı değerlendirme, ilk yazılan bütün risaleler için düşünülebilir.

Günümüze kadar ulaşan ilk eser, Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellâm’ın

Garîbü’l-Hadis isimli kitabıdır.

1.1.3. Garîbü’l-Hadis Kitaplarının Genel Tasnif Özellikleri

Bütün ilim dalları için geçerli olan tedrîcîlik özelliğinin, Garîbü’l-Hadis sahası için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Mevcut bilgilere göre bu ilim dalı ilk meyvelerini, h. II. asrın sonları ile h. III. başları gibi erken bir dönemde vermeye başladı. Risale çapındaki ilk çalışmaların hedefi, hadis metinlerinde geçen nadir lafızları açıklamaktır. Kaynaklarda ismi geçen bu kitapların, günümüze ulaştığı bilinmemektedir. Ebû Ubeyd (v. 224)’in kaleme aldığı Garîbü’l-Hadis, hem kendisinden önce yazılan eserlere ihtiyaç bırakmaması59, hem de günümüze dek ulaşan ilk çalışma olması açısından önemlidir. Bundan sonra da bu sahada birçok eser telif edilmiştir.

Arap dili ve Hadis âlimi kimlikleriyle tanınan ashâbü’l-garîb, bir garîbü’l-hadis kitabı kaleme almadan önce, kendilerinden önce ortaya konan eserlerden geniş ölçüde istifade etmiş; bunun yanı sıra, onların noksan bıraktıkları lafızlara, kendi zamanlarında garîb konumuna düşen kelimeleri ilave ederek büyük bir edebiyat oluşturmuşlardır.

57 İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 96.

58 Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi, (Çvr: Ahmed Nâim Efendi), I, 477.

(33)

Böylelikle içeriği daima zenginleşen ve kendinden önceki yazılanlardan daha üstün özelliklere sahip eserlerin kaleme alındığı bir külliyât oluşturulmuştur. Bu sahadaki tedricî ilerlemenin en hacimli eseri ise, İbnü’l-Esîr (v. 606) tarafından kaleme alınan

en-Nihâye’dir. Ayrıca Ebû Ubeyd (v. 224), İbn Kuteybe (v. 276) ve Hattâbî (v. 388)’ye ait Garîbü’l-Hadis’ler, bu sahanın temel kitapları olmuştur.60

İlk dönemlerde yazılan garîbü’l-hadis kitapları müsned metodunda olup raviler esas alınarak telif edilmişti. Açıklanmak istenen garîb lafız için, senet ve metnin tamamı kaydedilmekteydi. Pek tabiî ki bu özellikler, aranılan kelimenin bulunmasını zorlaştırmakta ve bu eserlerden istifadeyi güçleştirmekte idi. Böyle bir metodun takip edilmesinde zamanın ilmî anlayış ve metodolojisinin etkili olduğu düşünülebilir.

Herevî (v. 401)’nin h. IV. asırda kaleme aldığı Kitabü’l-Garîbeyn, bu sahaya birçok yenilikler getirmiştir. Kur'ân ve hadislerdeki nadir kelimeleri birlikte açıklayarak yeni bir tür oluşturan bu eserde, hadisler ilk kez alfabetik olarak sıralanmış ve senetler kitabın haricinde tutulmuştur. Herevî’den sonra gelen müellifler de, alfabetik sistemi benimsemişlerdir. Sadece Zemahşerî (v. 538)’nin el-Fâik’i, ilk iki harf sistemine göre kaleme alınmıştır. Ayrıca bu eserlerde, metnin tamamı yerine izaha gerek duyulan kısımlar zikredilmiştir.

Bu alanda yazılmış olan kitapları muhteva açısından değerlendirdiğimizde ise, dönemlere göre farklı özelliklere sahip olduklarını görüyoruz. Örneğin ilk dönem garîbü’l-hadis müellifleri, ulaşma imkânı buldukları bütün hadisleri açıklayıp kitaplarına almaya çalışmışlardır. H. IV. asırdan sonra ise, ashâbü’l-garîbin müstakil hadis kitaplarına yöneldiklerini görüyoruz. Böylelikle, bir taraftan tüm hadis kitaplarında geçen garîb lafızları konu edinen telifât devam ederken, diğer taraftan da bir veya bir kaç hadis mecmuasında mevcut nadir kelimeleri ele alan hadis sözlükleri kaleme alınmaya başlandı. Ebû Ömer el-Bağdadî (v. 345)’nin, Ahmed b. Hanbel (v. 241)’in Müsned’inde geçen lafızları ele alan Garîbü’l-Hadis’i, belirli bir hadis kitabını konu edinen ilk teliftir. Kadı İyâz (v. 544)’ın, Sahîhayn ve Muvatta’daki garîb lafızlar için yazdığı Meşâriku’l Envâr ile Abdülğâfir b. İsmâil el-Fârisî (v. 529)’nin Müslim (v.

(34)

261)’in Sahîh’ini incelediği el-Müfhim61, bu türün en tanınmış eserleridir. Ayrıca,

sadece bir hadis içinde geçen çok sayıdaki garîb lafzı açıklamak için yazılan müstakil çalışmalar da mevcuttur.62

Garîbü’l-Hadis ilminin, h. IV. asırda teşekkül etmeye başlayan Şerh Edebiyatı ile de yakın bir ilişkisinin olduğunu görüyoruz. Şerh Edebiyatı, müelliflerin luğat açısından önemli lafızlar ve müşkil manalar içeren hadisleri açıklamak, i'râbını yapmak, fıkhî hükümler ve bu hükümlerle ilgili fakihlerin görüşlerini tespit etmek düşüncelerinin mahsülüdür. Bu sebeple Şerh Edebiyatı, hadislerdeki garîb ve nadir kullanılan

kelimelerin sözlük açıklamalarını ihtiva eden hadis luğatları (garîbü’l-hadis) ile h. 3. asırda başlamıştır. Daha sonraları; Hattâbî (v. 388)’nin, Ebû Davûd (v. 275)’un Sünen

adlı eseri için yazdığı Meâlimü’s-Sünen ve Buharî (v. 256)’nin el-Câmiu’s-Sahîh adlı eseri için yazdığı A'lâmü’s-Sünen adlı şerhleri gibi, şerh kelimesi kullanılmadan kaleme alınmış kısmî şerhler ile gelişimini sürdürmüş; bilâhere açıkça şerh adıyla ve muhtelif bakış açılarına göre yazılmış büyük hacimli eserlere kavuşmuştur.63

Şu halde Şerh Edebiyatının nüvesi, farklı hadis bâblarından açıklanmaya ihtiyaç duyulan kelimelerin ve luğavî inceliklerin yer aldığı ilk dönem garîbü’l-hadis eserlerinde mevcuttur. İkinci aşamada, Meâlimü’s-Sünen’de olduğu gibi, kelime izahlarına fıkhî hükümler eklenir.64 Son olarak da, geniş şerh mecmuaları yazılarak, bu şerhlerde garîb kelimelerin izahı ayrı bir başlıkta ele alınır. Örneğin Aynî (v. 855)’nin, Umdetü’l-Kârî isimli şerhinde hadisleri incelediği konulardan bir de ‘beyânü’l-luğât’ açıklamalarıdır.65

Garîbü’l-Hadis edebiyatı, bu sahada kaleme alınan birçok müstakil eserin yanı sıra, bunlar üzerine yapılan mezc ve ihtisar çalışmalarının çokluğuyla da dikkat çeker.

61 Abdülkadir Palabıyık, 1997 yılında DEÜ SBE’de bu kitabı konu edinen “Garîbü’l Hadîs Nev'inin

Doğuşu ve Abdülğâfir b. İsmâil el-Fârisî’nin ‘el-Müfhim li Şerhi Garîbi Sahîhi Müslim’ Adlı Eseri” isimli bir doktora tezi hazırlamıştır.

62 Konuyla ilgili geniş bilgi için bkz. Kandemir, “garîbü’l-hadis”, DİA, XIII, 376-378.

63 Çakan, Hadis Edebiyatı, s. 153.

64 Tezimizin konusu olan, Hattâbî’nin Garîbü’l-Hadis adlı eseri; dil açıklamalarının yanı sıra, rivayetlerin

taşıdığı fıkhî hükümleri de kaydeden bir özelliğe sahiptir.

(35)

Bununla birlikte; Garîbü’l-Hadis alanında toptan bir nakilciliğin olmadığını, müelliflerin itiraz ettiği noktalarda kendi görüşlerini ifade ettiklerini görüyoruz.

Dirâyet ilimleri içinde önemli bir yer işgal eden Garîbü’l-Hadis, günümüzde de önemini koruyan bir ilim dalıdır. Öyle ki, yazıldıkları dönem itibariyle o çağın bir sözlük çalışması niteliğindeki bu eserlerin çoğu basılmıştır. Bunun yanı sıra, bu eserler için hazırlanmakta olan fihristler ve tahkik çalışmaları kullanımlarını kolaylaştırmakta, gerçekleştirilen akademik çalışmalarla bu eserlerin tanıtımları hedeflenmektedir.66

1.1.4. Hattâbî Öncesi Garîbü’l-Hadis Müellifleri

Bu başlık altında; Garîbül-Hadis sahasının önde gelen âlimlerinden olan Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellâm (v. 224), İbn Kuteybe ed-Dineverî (v. 276), Ebû İshâk İbrahîm el-Harbî (v. 285) ve eserleri hakkında özet bilgiler verilecektir.

1.1.4.1. Ebû Ubeyd el-Herevî

154/771 yılında Herat’ta dünyaya gelen Ebû Ubeyd, kendi devrinin ünlü ilim adamlarının ellerinde yetişmiştir. Onun dil hocaları arasında, yukarıda isimlerini verdiğimiz Asmaî, Ferrâ, Ebû Ubeyde, Ebû Zeyd el-Ensarî ve İbnü’l-Â'rabî gibi ünlü âlimler vardır. Diğer İslamî ilimlerde de söz sahibi olan ve birçok talebe yetiştiren Ebû Ubeyd, h. 224 yılında Mekke’de vefat etmiştir.

Luğat ilimlerinin çeşitli konularında eserler veren Ebû Ubeyd’in konumuza dair eseri, telifi için kırk sene çabaladığı ve ‘ömrümün hulasası’ diye nitelediği

Garîbü’l-Hadis’tir.67 Hattâbî, müellifin bu eseri kaleme alırken diğer âlimlerle sürekli irtibat halinde olduğunu belirtmektedir.68

Bazı âlimler, Garîbü’l Hadis’i ilk eser olarak kabul etseler de, muhtemelen onları bu kanaate sevk eden şey, daha önce yapılan çalışmaların birer risale çapında

66 Bu ilim dalıyla ilgili daha geniş bilgi için bkz. Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, I, 46-47, 53-70; İbnü’l-Esir,

en-Nihâye fi Garîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, I, 4-5. Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılmasında Metodoloji Sorunu, s. 110-117; Özpınar, Hadis Edebiyatının Oluşumu, s. 272-283; Akgül, Edebî Tür Olarak Garîbü’l-Hadis (Kaynak-Metod-Muhteva Analizi) (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 26-63, 208-255.

67 İbnü’l-Esir, en-Nihâye fi Garîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, I, 6.

(36)

olması, bu eserin ise kırk yıllık bir çalışmaya dayanması ve geniş bir muhtevaya sahip olmasıdır.69 Eser aynı zamanda, kendisinden önceki telifâta ihtiyaç bırakmayacak mükemmeliyettedir.70

Ebû Ubeyd bu eserinde hadis-i şerifler ile sahabe ve tâbiûndan gelen haberleri ele almıştır. Rivayetlerin eser içindeki sıralanışında müsned metodunu takip etmiş ve senetleri kaydetmiştir. İlim ehli arasında yüksek bir konumu olan71 ve İbn Kuteybe’nin zamanına kadar insanların elinden düşmeyen bu eser hakkında pek çok çalışma yapılmıştır.72

1.1.4.2. İbn Kuteybe ed-Dineverî

Doğum yeri ve tarihi hakkında ihtilaf edilen İbn Kuteybe’nin, 213/828 yılında Kûfe’de doğduğu tahmin edilmektedir. İbn Kuteybe, kendi zamanının ünlü hocalarından ders aldı ve ilim gayesiyle çeşitli merkezleri dolaştı. Arapça, dil ilimleri, tarih vb. alanlarda eserler veren ve hadis sahasında mesâi harcayan bir âlimdir. Hadis derslerini İshak b. Râhuye (v. 238)’den alan İbn Kuteybe, hadiste rivayeti az olmakla birlikte güvenilir biriydi. H. 276 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir.

İbn Kuteybe Garîbü’l-Hadis isimli kitabını telif etmeden önce, Ebû Ubeyd’in çalışmasını incelemiş ve bazı yetersizlikleri fark etmiştir. Ona göre, Ebû Ubeyd’in kitabı haricinde kalan ve açıklama yapılması gereken başka kelimeler bulunmakta idi. İbn Kuteybe yapmayı düşündüğü izah ve ilavelerle, daha hacimli bir eser ortaya koymuştur. Bununla birlikte Hz. Peygamber (s.a), sahabe, tâbiûn ve tebe-i tâbiîn rivayetlerinde geçen garîb kelimeleri açıklamıştır. Dahası kadınların ve kime ait olduğu bilinmeyen ravilerin rivayetlerini ve fıkhî ıstılahları incelemiştir. Açıklamalarında şiirler, atasözleri ve tarihî olaylardan yararlanmıştır.73

69 Kandemir, “Garîbü’l-Hadis”, DİA, XIII, 378.

70 Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi (Çvr: Ahmed Nâim Efendi), I, 447.

71 İbnü’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadis, s. 273.

72 Bu kıymetli eserin el yazma bir nüshası, birkaç varağı noksan olarak, Çorum Hasan Paşa Kütüphanesi

yazma eserler bölümü 248 numarada kayıtlıdır. Kâzım Aşıkçı, 2001 yılında UÜ SBE’de bu eseri konu edinen, “Ebû 'Ubeyd ve Garîbu’l-Hadîs’indeki Dile Dair Açıklamaların Tahlîli” adında bir Yüksek Lisans Tezi hazırlamıştır. Ayrıca, eser hakkında geniş bilgi için bkz. Kandemir, “Garîbü’l-Hadis”, DİA, XIII, 378-379.

Referanslar

Benzer Belgeler

Benim doğrudan doğruya âmirim olan Yüzbaşı İzzet Bey, Çanakkale’deki düşman mezarlıklarının fotoğrafını çekmek için oraya gitmeye hazırlanmamı söyledi.. Ben

Projede izlenen yöntem, deneyler vasıtasıyla sodyum ve benzinin yanma enerjilerini bulmak, kıyaslamak ve bu iki maddeyi en verimli, en doğru şekilde tek motorda

To do this, wooden blocks with different surface areas but having the same mass and density are released from an inclined plane and distance is measured.. By comparing

The purpose of this study is to describe the experiences of cancer blog users and their coping with difficulties.. This qualitative study reviewed posts sent to a cancer

Alay köşkü, yalnız parlak alay­ ların, memnun ve avare dolaşan in­ sanların seyredildiği, gözetlendiği bir kasır olmakla kalmamış, büyük ihtilâllerde halk

3 Ayrıca o, aynı kaynaktan gelmiş ol- masına rağmen zamanla farklı bir yapıya bürünen Yahudilik ve Hırıstiyanlığı, kendi tarihsellikleri içinde hakikat olarak

Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, sağlık bakım çalışanlarının iş stresi puanları ile tıbbi hataya eğilimleri düşük olup, ölçekler arasında

Yeterince alkol ve su bulunduran Veli öğretmen ve öğrencileri amaçlarına ulaşabilmek için, hangi seçenekte verilen sıvıları hazırlayabilirler? A) K kabına 50 ml su ve