• Sonuç bulunamadı

Garîbü’l-Hadis Kitaplarının Genel Tasnif Özellikleri

4. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİNİN ÖNEMİ

1.1.3. Garîbü’l-Hadis Kitaplarının Genel Tasnif Özellikleri

Bütün ilim dalları için geçerli olan tedrîcîlik özelliğinin, Garîbü’l-Hadis sahası için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Mevcut bilgilere göre bu ilim dalı ilk meyvelerini, h. II. asrın sonları ile h. III. başları gibi erken bir dönemde vermeye başladı. Risale çapındaki ilk çalışmaların hedefi, hadis metinlerinde geçen nadir lafızları açıklamaktır. Kaynaklarda ismi geçen bu kitapların, günümüze ulaştığı bilinmemektedir. Ebû Ubeyd (v. 224)’in kaleme aldığı Garîbü’l-Hadis, hem kendisinden önce yazılan eserlere ihtiyaç bırakmaması59, hem de günümüze dek ulaşan ilk çalışma olması açısından önemlidir. Bundan sonra da bu sahada birçok eser telif edilmiştir.

Arap dili ve Hadis âlimi kimlikleriyle tanınan ashâbü’l-garîb, bir garîbü’l-hadis kitabı kaleme almadan önce, kendilerinden önce ortaya konan eserlerden geniş ölçüde istifade etmiş; bunun yanı sıra, onların noksan bıraktıkları lafızlara, kendi zamanlarında garîb konumuna düşen kelimeleri ilave ederek büyük bir edebiyat oluşturmuşlardır.

57 İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 96.

58 Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi, (Çvr: Ahmed Nâim Efendi), I, 477.

Böylelikle içeriği daima zenginleşen ve kendinden önceki yazılanlardan daha üstün özelliklere sahip eserlerin kaleme alındığı bir külliyât oluşturulmuştur. Bu sahadaki tedricî ilerlemenin en hacimli eseri ise, İbnü’l-Esîr (v. 606) tarafından kaleme alınan en-

Nihâye’dir. Ayrıca Ebû Ubeyd (v. 224), İbn Kuteybe (v. 276) ve Hattâbî (v. 388)’ye ait Garîbü’l-Hadis’ler, bu sahanın temel kitapları olmuştur.60

İlk dönemlerde yazılan garîbü’l-hadis kitapları müsned metodunda olup raviler esas alınarak telif edilmişti. Açıklanmak istenen garîb lafız için, senet ve metnin tamamı kaydedilmekteydi. Pek tabiî ki bu özellikler, aranılan kelimenin bulunmasını zorlaştırmakta ve bu eserlerden istifadeyi güçleştirmekte idi. Böyle bir metodun takip edilmesinde zamanın ilmî anlayış ve metodolojisinin etkili olduğu düşünülebilir.

Herevî (v. 401)’nin h. IV. asırda kaleme aldığı Kitabü’l-Garîbeyn, bu sahaya birçok yenilikler getirmiştir. Kur'ân ve hadislerdeki nadir kelimeleri birlikte açıklayarak yeni bir tür oluşturan bu eserde, hadisler ilk kez alfabetik olarak sıralanmış ve senetler kitabın haricinde tutulmuştur. Herevî’den sonra gelen müellifler de, alfabetik sistemi benimsemişlerdir. Sadece Zemahşerî (v. 538)’nin el-Fâik’i, ilk iki harf sistemine göre kaleme alınmıştır. Ayrıca bu eserlerde, metnin tamamı yerine izaha gerek duyulan kısımlar zikredilmiştir.

Bu alanda yazılmış olan kitapları muhteva açısından değerlendirdiğimizde ise, dönemlere göre farklı özelliklere sahip olduklarını görüyoruz. Örneğin ilk dönem garîbü’l-hadis müellifleri, ulaşma imkânı buldukları bütün hadisleri açıklayıp kitaplarına almaya çalışmışlardır. H. IV. asırdan sonra ise, ashâbü’l-garîbin müstakil hadis kitaplarına yöneldiklerini görüyoruz. Böylelikle, bir taraftan tüm hadis kitaplarında geçen garîb lafızları konu edinen telifât devam ederken, diğer taraftan da bir veya bir kaç hadis mecmuasında mevcut nadir kelimeleri ele alan hadis sözlükleri kaleme alınmaya başlandı. Ebû Ömer el-Bağdadî (v. 345)’nin, Ahmed b. Hanbel (v. 241)’in Müsned’inde geçen lafızları ele alan Garîbü’l-Hadis’i, belirli bir hadis kitabını konu edinen ilk teliftir. Kadı İyâz (v. 544)’ın, Sahîhayn ve Muvatta’daki garîb lafızlar için yazdığı Meşâriku’l Envâr ile Abdülğâfir b. İsmâil el-Fârisî (v. 529)’nin Müslim (v.

261)’in Sahîh’ini incelediği el-Müfhim61, bu türün en tanınmış eserleridir. Ayrıca,

sadece bir hadis içinde geçen çok sayıdaki garîb lafzı açıklamak için yazılan müstakil çalışmalar da mevcuttur.62

Garîbü’l-Hadis ilminin, h. IV. asırda teşekkül etmeye başlayan Şerh Edebiyatı ile de yakın bir ilişkisinin olduğunu görüyoruz. Şerh Edebiyatı, müelliflerin luğat açısından önemli lafızlar ve müşkil manalar içeren hadisleri açıklamak, i'râbını yapmak, fıkhî hükümler ve bu hükümlerle ilgili fakihlerin görüşlerini tespit etmek düşüncelerinin mahsülüdür. Bu sebeple Şerh Edebiyatı, hadislerdeki garîb ve nadir kullanılan

kelimelerin sözlük açıklamalarını ihtiva eden hadis luğatları (garîbü’l-hadis) ile h. 3. asırda başlamıştır. Daha sonraları; Hattâbî (v. 388)’nin, Ebû Davûd (v. 275)’un Sünen

adlı eseri için yazdığı Meâlimü’s-Sünen ve Buharî (v. 256)’nin el-Câmiu’s-Sahîh adlı eseri için yazdığı A'lâmü’s-Sünen adlı şerhleri gibi, şerh kelimesi kullanılmadan kaleme alınmış kısmî şerhler ile gelişimini sürdürmüş; bilâhere açıkça şerh adıyla ve muhtelif bakış açılarına göre yazılmış büyük hacimli eserlere kavuşmuştur.63

Şu halde Şerh Edebiyatının nüvesi, farklı hadis bâblarından açıklanmaya ihtiyaç duyulan kelimelerin ve luğavî inceliklerin yer aldığı ilk dönem garîbü’l-hadis eserlerinde mevcuttur. İkinci aşamada, Meâlimü’s-Sünen’de olduğu gibi, kelime izahlarına fıkhî hükümler eklenir.64 Son olarak da, geniş şerh mecmuaları yazılarak, bu şerhlerde garîb kelimelerin izahı ayrı bir başlıkta ele alınır. Örneğin Aynî (v. 855)’nin, Umdetü’l-Kârî isimli şerhinde hadisleri incelediği konulardan bir de ‘beyânü’l-luğât’ açıklamalarıdır.65

Garîbü’l-Hadis edebiyatı, bu sahada kaleme alınan birçok müstakil eserin yanı sıra, bunlar üzerine yapılan mezc ve ihtisar çalışmalarının çokluğuyla da dikkat çeker.

61 Abdülkadir Palabıyık, 1997 yılında DEÜ SBE’de bu kitabı konu edinen “Garîbü’l Hadîs Nev'inin

Doğuşu ve Abdülğâfir b. İsmâil el-Fârisî’nin ‘el-Müfhim li Şerhi Garîbi Sahîhi Müslim’ Adlı Eseri” isimli bir doktora tezi hazırlamıştır.

62 Konuyla ilgili geniş bilgi için bkz. Kandemir, “garîbü’l-hadis”, DİA, XIII, 376-378.

63 Çakan, Hadis Edebiyatı, s. 153.

64 Tezimizin konusu olan, Hattâbî’nin Garîbü’l-Hadis adlı eseri; dil açıklamalarının yanı sıra, rivayetlerin

taşıdığı fıkhî hükümleri de kaydeden bir özelliğe sahiptir.

Bununla birlikte; Garîbü’l-Hadis alanında toptan bir nakilciliğin olmadığını, müelliflerin itiraz ettiği noktalarda kendi görüşlerini ifade ettiklerini görüyoruz.

Dirâyet ilimleri içinde önemli bir yer işgal eden Garîbü’l-Hadis, günümüzde de önemini koruyan bir ilim dalıdır. Öyle ki, yazıldıkları dönem itibariyle o çağın bir sözlük çalışması niteliğindeki bu eserlerin çoğu basılmıştır. Bunun yanı sıra, bu eserler için hazırlanmakta olan fihristler ve tahkik çalışmaları kullanımlarını kolaylaştırmakta, gerçekleştirilen akademik çalışmalarla bu eserlerin tanıtımları hedeflenmektedir.66