• Sonuç bulunamadı

4. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİNİN ÖNEMİ

2.2. AÇIKLAMA METODU

2.2.2. Etimolojik Tahliller

Yunanca, ‘asıl söz’ anlamına gelen etimoloji; bir dildeki kelimelerin köklerini, hangi lehçe veya dile ait olduklarını, ne zaman ortaya çıktıklarını, ses ve anlam bakımından geçirdikleri değişiklikleri inceleyen bilim dalını ifade etmek için kullanılır.156 ‘Köken bilimi’ de denilen etimoloji; bir kelimenin ya da dildeki benzer bir

kullanımın gelişme sürecinin, ilk ortaya çıkışından itibaren izlenmesi, hangi dillerde ne şekilde yayıldığının tespit edilerek parça ya da bileşenlerinin analiz edilmesi bilimidir. Arapça karşılığı ise, ‘iştikâk ilmi’dir.157

Garîbü’l-Hadis, kelimelerin etimolojik tahlili açısından oldukça zengin bir

kaynaktır. Hattâbî, garîb lafızları açıklamak için etimolojik tahlillere başvurmuştur. Eserdeki etimolojik tahlil yöntemini genel olarak; kelime kök anlamının tespit ve izah edilmesi, tespit edilen temel anlamın diğer müştak isimlerle pekiştirilmesi ve konuyla ilgili farklı görüşlere yer verilmesi şeklinde üç başlık altında toplayabiliriz. Konumuzla ilgili üç örnek rivayet üzerinde durulacaktır.

a. Hattabi, “

ﺔﻨﻴﻜ ﺴﻟا ﻢﻜﻴﻠﻋو ﺎهﻮﺗﺄﻓ ةﻼ ﺼﻟﺎﺑ ب ﻮ ﺛ اذإ

” hadisinde158 geçen “

ب ﻮ ﺛ

ةﻼ ﺼﻟﺎﺑ

” ibaresine, ‘namaza çağrılmak’ anlamını vermektedir. Ona göre tesvîb

masdarının aslı şudur: “Bir adam korkarak ve çığlık atarak geldiği takdirde, elbisesini bir ucundan tutarak sallardı. Adamın bu davranışı, çağrı ve uyarı yerine geçmekte idi. Bu hareket sonra o kadar çok yapıldı ki, çağırma eylemi artık ‘tesvîb’ masdarı ile ifade edildi”. Bu anlam kayması, çeşitli şiir beyitlerinde de görülebilir.

Sabah ezanında müezzinin “

مﻮ ﻨﻟا ﻦﻣ ﺮﻴﺧ ةﻼ ﺼﻟا

” cümlesini söylemesi, tesvîb

olarak bilinmektedir. Bu cümleye tesvîb denilmesi, müezzinin bu lafızları iki defa okuduktan sonra, bir kez de kendisine hitâben söylemesi nedeniyledir. Aynı şekilde,

156 Komisyon, Türkçe Sözlük, I, 475; Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, I, 891.

157 “http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6ken_bilimi”.

158 “Namaza çağrılınca, namaz (ı kılmay)a vakarlı bir şekilde geliniz”. Benzer rivayetleri için bkz. Ahmed

hasta eski gücüne kavuştuğunda, “

ﻪ ﺴﻔﻧ ﺾﻳﺮﻤﻟا ﻰﻟإ ﺖ ﺑﺎﺛ

”; hasta birinin aklı geri gelince

de, “

ﻪ ﻠﻘﻋ ءﺮﻤﻟا ﻰﻟإ بﺎﺛ

” deyimleri kullanılır. Bu kökten türeyen ‘sevap’ kelimesi,

‘yapılan salih amelleri sebebiyle Allah’ın fazlından kişiye geri gelen şeyler’ olarak anlaşılabilir. Kocasının evinden ailesinin evine dönmesinden dolayı ‘dul kadın’a ‘seyyib’ denilir.159

b. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Hattâbî, diğer âlimlerin etimolojik tahlil

görüşlerine yer vermiştir. Örneğin Hz. Ali (r.a)’nin bir rivayetinde geçtiğine göre; kendisine bir adam gelerek, “Bana Kureyş (boyları hakkında) haber (bilgi) ver!” dedi. Hz. Ali (r.a) de, “

دﺎﺠ ﻣأ دﺎﺠ ﻧﺄﻓ ﻢﺷﺎه ﻮﻨﺑ ﻦﺤﻧ ﺎ ﻣأ

” diyerek sözlerine başladı.160

Hattabi, garîb olarak değerlendirdiği “

دﺎﺠ ﻧأ

” kelimesinin müfredini “

ﺪ ﺠﻧ

” diye

kaydeder. Asmaî’ye göre “

ﺪ ﺠ ﻧ ﻞﺟر

” ve “

ﺪ ﺠ ﻧ ﻞﺟر

” tabirleri, ‘bir kişinin cesaret ve

yiğitlik sahibi olması’ sebebiyle kullanılır. Başka bir âlime göre necd; aptallığın zıddı,

yani ‘akıllı olmak’ demektir. Bu iki görüşün de aynı anlamda olduğunu düşünen Hattabi’ye göre necd, bir yerin yüksek ve yaylalık olmasını ifade eden “

دﻼﺒﻟا ﺪ ﺠﻧ

kökünden alınmıştır. Ebû Ubeyde (v. 210)’ye göre, birisine yardım edince “

ﺟ ﺮﻟا ت ﺪﺠﻧأ

”; ona galib olunca da, “

ﻪ ﺗ ﺪﺠﻧ

” denilir.

Rivayetimizde geçen “

دﺎﺠ ﻣأ

” kelimesinin müfredi “

ﺪﺟﺎﻣ

”dir ve ‘şerefli

kimseler’ anlamındadır. İbnü’l-A'râbî (v. 340)’ye göre mecd, ‘yükseklik ve ululuk’ demektir. Bazı dilciler kelimenin kök anlamının, ‘çokluk-kesret’ olduğu kanaatindedirler. Birine çokça sövdüğünü veya onu çokça yerdiğini ifade etmek için “

ﺎ ﺒﺳ ﻞﺟ ﺮﻟا ت ﺪﺠﻣأ

” ve “

ﺎ ﻣذ ﻪﺗﺪﺠﻣأ

” tabirleri kullanılır. “

خ ﺮ ﻤﻟا ﺪﺠ ﻤﺘﺳاو رﺎﻧ ةﺮﺠﺷ ﻞآ ﻲﻓ

رﺎﻔ ﻌﻟاو

” atasözü161 de, çokluk anlamı ifade eder. Bir kısım dilcilere göre ise mecd, ‘devenin karnının yem ile dolması’ anlamından türemiştir. Sonra da, “Filân kişi şerefle doldu” manasında “

نﻼﻓ ﺪ ﺠﻣ

” denilmiştir.162

159 Açıklamalar için bkz. Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, I, 715-716.

160 Abdürrezzâk, Musannef, V, 452.

161 “Her ağaçta ateş vardır. Merh ve afâr ağaçlarında (ise) daha fazla”. Bunlar, kibrit yapılan iki ağaç

adıdır.

Hattâbî, rivayette geçen encâd ve emcâd kelimelerini, etimolojik tahlil yöntemiyle ve diğer âlimlerin görüşlerine yer vererek açıklamaya çalışmıştır. Bu esnada Hattâbî’nin, görüşleri sıralamakla yetinip herhangi bir tercihte bulunmadığı görülmektedir.

c. Garîbü’l-Hadis’te geçen kelime tahlilleri; insan, eşya, mekân ve kavram

isimlerinin neden bu şekilde ifade edildiklerine dair yararlı bilgiler sunmaktadır. Bu tahliller, özellikle Arap dilindeki kelimeler arası sıkı anlam ilişkilerini göstermesi açısından çok önemlidir. Garîbü’l-Hadis’te etimolojik tahlili yapılan ve isimlendirmesi üzerinde durulan kavramlara, bir alış-veriş türü olarak bildiğimiz ‘selem’ lafzını örnek verebiliriz.

Rivayete göre Abdullah b. Ömer (r.a); İslam ile aynı kökten türeyen ‘selem’ kelimesinin, bir alış-veriş ismi olarak kullanılmasını hoş bulmuyor ve bunun yerine,

selef akdi tabirini kullanıyordu.163 Hattabi bu rivayetin açıklamasında, selem kelimesinin kök olarak, ‘teslim olmak’ anlamına geldiğini belirtir. Nitekim “

اﻮ ﻟﻮﻘﺗ ﻻو

ﺎ ﻨﻣﺆﻣ ﺖﺴﻟ مﻼ ﺴﻟا ﻢﻜﻴﻟإ ﻰ ﻘﻟأ ﻦﻤ ﻟ

” âyetinde164 altı çizili ifade, ‘teslim olan ve boyun eğen kimse’ demektir. Benzer şekilde islam kelimesi de, Allah’a itaat etmeyi ve onun emrine boyun eğmeyi ifade eder. Selem ve islam kelimeleri aynı kökten müştaktır. İşte İbn Ömer bu sebeple, “Filân kişiyle selem akdi yaptım” anlamına gelen “

نﻼﻓ ﻰﻟإ ﺖﻤﻠﺳأ

” ve

ﻢﻠﺴﻟا ﻪ ﺘﻴﻄﻋأ

” cümlelerini kullanmayı uygun görmemiştir. Selem kelimesini sadece,

Allah rızası için yapılan taatler için kullanmayı yeğlemiştir.

Diğer taraftan, selem kökündeki ‘teslim olmak’ anlamı; yenilen ve esir alınan kişi ve toplulukları anlatmak için kullanılan “

ﻢ ﻠﺳ ﻞﺟر

” ve “

ﻢ ﻠﺳ مﻮﻗ

” ifadelerinde de

açıkça görülmektedir.165

163 Abdürrezzâk, Musannef, VII, 15; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 29.

164 Nisâ, 4/94. “Size selam veren (veya teslim olan) bir kimseye, ‘Sen mü'min değilsin!’ demeyin”.

165 Hattâbî, Garîbü’l-Hadis, II, 411-412. Etimolojik tahlil ve isimlendirme örnekleri için bkz. A.g.e., I,