• Sonuç bulunamadı

EBU’L KÂSIM EZ-ZEMAHŞERî

4. GARÎBÜ’L-HADİS İLMİNİN ÖNEMİ

4.2. EBU’L KÂSIM EZ-ZEMAHŞERî

Edebiyat, dil, nahiv, tefsir ve kelam sahalarında önde gelen âlimlerden biri olan Zemahşerî, h. 467 yılında Harzem’in büyük köylerinden biri olan Zemahşer’de dünyaya gelmiştir. Mutezilî düşünceyi benimseyen bu âlimin Rebîu’l-Ebrâr, Esâsü’l-Belâğa,

Kitabü’l-Mufassal ve el-Keşşâf gibi tanınmış eserleri bulunmaktadır. H. 538 yılında

Harzem’de vefat etmiştir.

4.2.1. El-Fâik Fî Garîbi’l-Hadis ve Özellikleri

Zemahşerî’nin garîbü’l-hadis sahasında kaleme aldığı el-Fâik isimli ünlü eseri, sadece bir alan çalışması olmayıp aynı zamanda bir luğat ve edebiyat kitabı görünümündedir.568 Zemahşerî ilmî kişiliği gereği, ele aldığı kelimelerin gramer ve belağat incelikleri üzerine eğilmiştir. Ayrıca, yaptığı açıklamalarda Arap şiiri ve atasözlerinden yararlanmış; bu durum, el-Fâik’in edebî değerini daha da artırmıştır.

İlk iki harfe göre alfabetik sistem takip edilen bu eserde, bir hadiste geçen bütün garîb kelimeler beraber açıklanmıştır. Bu durum, izaha muhtaç bazı kelimelerin kendi konumu haricinde gelmesine ve kullanımda zorluk yaşanmasına sebep olmuştur.569 Son yıllarda yapılan bazı çalışmalar, bu eksikleri tamamlama gayesi gütmektedir.

567 Örnekler için bkz. İbnü’l-Esîr, en-Nihâye fi Garîbi’l-Hadis ve’l-Eser, I, 94-95, 124; II, 50-51, 157,

191, 325-326, 390, 421; III, 94, 168, 208, 224, 357, 378; IV, 95-96, 115-116, 363.

568 Başaran, Selman, “el-Fâik”, DİA, XII, 102.

4.2.2. Hattâbî ve Garîbü’l-Hadis’in Etkisi

Zemahşerî’nin dilci ve edebiyatçı bir ilmî kişiliğe sahip olduğu yukarıda belirtildi. Bu itibarla kendisinin, Garîbü’l-Hadis gibi edebî içerikli eserler üzerine daha çok eğildiği düşünülebilir. Ancak el-Fâik incelendiği takdirde, Hattâbî ve eserinden hiç söz edilmediği görülmüştür.

Böyle bir tespit, Zemahşerî’nin garîbü’l-hadis sahasında çaba harcayan diğer müellif ve eserlere karşı tutumunu araştırmaya sevk etti. Sonuçta Zemahşerî’nin, garîbü’l-hadis risalesi müellifi olan Nadr b. Şumeyl (v. 204), Asmaî (v. 206), Kutrub (v. 206), Ebû Ubeyde (v. 210), Şemir b. Hamdeveyh (v. 255)… ile dilci kimlikleriyle tanınan Halîl b. Ahmed (v. 175), Sîbeveyh (v. 180), İbnü’s-Sikkît (v. 244), İbn Dureyd (v. 321), İbnü’l-Enbârî (v. 328) vb. bilginlerden defalarca alıntı yaptığını gördük.570 Buna mukabil, eserleri günümüze dek ulaşan İbn Kuteybe (v. 276), Ebû İshâk el-Harbî (v. 285), Herevî (v. 401) ve Hattâbî’nin de dâhil olduğu âlimlere hiç değinilmediğini tespit ettik. Bunun tek istisnası Ebû Ubeyd (v. 224)’dir.571

En dikkat çeken nokta ise; Zemahşerî’nin, Hattâbî ve Herevî’nin hocası olduğunu belirttiğimiz Ezherî’ye on sekiz kez başvurmasıdır. Üstelik Tehzîbü’l-Luğa’yı bizzat görüp okuduğu, kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır.572 Buradan hareketle

Tehzîbü’l-Luğa’ya bu kadar yakın olan Zemahşerî’nin, Ezherî’nin talebelerinden

veyahut teliflerinden habersiz kalması çok zayıf bir ihtimaldir.

Diğer taraftan, Garîbü’l-Hadis’i tahkik eden Abdülkerîm el-'Azbâvî; Zemahşerî’nin Hattâbî’den birçok hadis ve şerh bilgisi aldığını ispat ederek mezkûr ihtimali ortadan kaldırmıştır. Ona göre, her ne kadar Zemahşerî tasrih etmese de,

570 İlk gruptaki âlimlerden yapılan alıntı örnekleri için bkz. Zemahşerî, el-Fâik fî Garîbi’l-Hadis, I, 265,

412; II, 154, 297; III, 4, 445; IV, 54, 84. İkinci gruptaki âlimlerden yapılan alıntı örnekleri için bkz. A.g.e., I, 150, 358; II, 43, 170; III, 15, 269; IV, 4.

571 Örnekler için bkz. Zemahşerî, el-Fâik fî Garîbi’l-Hadis, I, 62, 362; II, 198, 414; III, 172, 270.

Zemahşerî, eserin önsözünde ulemanın garîbü’l-hadis alanında mesai harcadıklarını söylemiş; ancak bu konuda örneklendirme cihetine gitmemiştir. Bkz. A.g.e., I, 12.

572 Sırasıyla Zemahşerî’nin el-Fâik’i ve Ezherî’nin Tehzîbü’l-Luğa’sı gelecek şekilde krş:

II, 159 ve II, 34.

Hattâbî’nin ibareleri el-Fâik’in değişik bâblarında açığa çıkmaktadır.573 el-'Azbâvî’nin dipnotlar vererek işaret ettiği bu hususu, garîbü’l-hadis eserlerini karşılaştırmalı olarak çalışmak suretiyle bizzat görme fırsatımız oldu.

Şu durumda Zemahşerî’nin, Garîbü’l-Hadis’ten bilgi aktarımını iki başlık altında toplayabiliriz. Birincisi; hadis nakli. Yani Zemahşerî, ilgili eserden aldığı rivayetleri kendi ilmî birikimiyle izah etmiştir. İkincisi; hadisle birlikte şerh nakli. Yani eser adı belirtmeden, rivayetle birlikte açıklama almıştır. Yapılan iktibaslar, lafzen ve manen olabildiği gibi değişik uzunluklara sahiptir. Bu genel değerlendirmelerin ardından, konumuza dair öne çıkan noktaları örneklendirmeye çalışalım. Anlatım kolaylığı açısından buradaki örnekler, daha önceki konulardan seçilmiştir.

a. İlk örneğimiz, nahiv bilgisi konusunda geçen ve Hz. Peygamber (s.a)’in

Büreyde el-Eslemî (r.a)’ye hitâben söylediği “

ﺎﺎًّﻴ ﻴِﺋاﺮ ﺋاﺮ ُﻣ ﻣ ﻪﻪ ُﻟﻮ ﻘ ﻟﻮ ﻘَﺗأ ﺗأ

” (Onun riyakâr olduğunu zanneder misin?) cümlesidir.574

Zemahşerî, tıpkı Hattâbî gibi, buradaki altı çizili fiilin “

ﻪﻪّﻨ ﻈ ﻨ ﻈﺗأﺗأ

” anlamına

geldiğini yazdı. Buna ilaveten, “

للْﻮﻘ ﻮﻘﻟاﻟا

” maddesinin kendinden sonra gelen kelimeyi nasb

etme özelliğinin istifhâm durumuna mahsus olduğunu belirtti. Hattâbî’nin istişhâd delillerinden olan

ﺎﻤ ﺻﺎ ﻋو ﻢ ﺻﺎ ﻋ مأ ﻦ ﻘ ﺤ ﻠ ﻳ ... ﺎﻤ ﺳا و ﺮﻟا ﺺ ﻠ ﻘﻟا لﻮﻘﺗ ﻰﺘﻣ

beytini575, bir hadiste geçen “

ّﻦ ِﻬﺑ نﻮ ﻟﻮﻘﺗ ﱠﺮ ِﺒﻟا ﻦ ﻬﺑ نﻮ ﻟﻮﻘﺗ ﺮ ﺒﻟا

” cümlesini ve bu cümlenin “(Bu işle) onların iyilik yap(mak iste)diklerini zanneder misiniz?” şeklindeki izahını aynen

kaydetti.576

Buna mukabil Zemahşerî, Hattâbî’nin Ferrâ (v. 207)’dan aldığı bilgi ve örnek cümlelere yer vermemiştir. Esâsen kendisinin kavl maddesine ilişkin sözü, Ferrâ’nın

573 Hattâbî, Garîbü’l-Hadis (Muhakkik notu), I, 38.

574 Bkz. s. 148-149.

575 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, XI, 572.

“(Yürüyüşünde) hızlı, genç dişi develer Ümmü Âsım ve Âsım’a ne zaman yetişirler zannedersin?”.

576 Açıklamalar için, sırasıyla Zemahşerî’nin en-Fâik’i ve Hattâbî’nin Garîbü’l-Hadis’i gelecek şekilde

açıklamaları içinde mündemiçtir. Diğer taraftan, Hattâbî’nin şiirden ikinci iştişhâd delili olan

ﺎﻨ ﻌﻤﺠ

راﺪﻟا لﻮﻘﺗ

ﻰﺘﻤﻓ

... ﺪﻏﺪﻌﺑ

ن و ﺪﻓ ﻞﻴﺣﺮﻟا ﻣأ

beytini577 de el-Fâik’e almamıştır. Kısacası bu örnekte, Zemahşerî’nin kısmî iktibas

yaptığı görülmektedir.

b. Zemahşerî Garîbü’l-Hadis’e, nahvin yanı sıra fıkhî meselelerde de müracaat

etmiştir. Mezhep imamı ve müctehid görüşü örnekleri arasında incelediğimiz, Kadı Şurayh (v. 80)’a ait “

نﻮ ﺒ ﺸ ﺘ ﺴ ﻳ رﺎﺒ ﻜﻟا ﻰﻠﻋو ،زﻮﺠﺗ نﺎﻴﺒ ﺼﻟا ةدﺎﻬﺷ

” sözünde bu durum

açıkça görülmektedir.578

Hatırlanacağı üzere Hattâbî, yukarıda geçen son cümle için iki vecih sunmuştu. Bunlardan ilki, erişkin kişiler aleyhine sadece bâliğ erkeklerin şahitlik yapabilmesi;

diğeri ise çocukların, küçükken şahit oldukları şeyleri aktarmaları için idrak yaşına

kadar beklenmeleri idi. Dolayısıyla çocuklar daha önce gördüklerini anlatırlar ve böylelikle onların şahitlikleri kabul edilebilirdi. Zemahşerî, bu iki vechi sırasıyla “

ىأ

ve “

ﻞﻴ

” kayıtları ile biraz kısaltarak ve benzer lafızlarla aktarmıştır.

Garîbü’l-Hadis’te bu vecihlerin akabinde, Kadı Şurayh ve bazı fakihlerin

konuya ilişkin görüşleri yer almaktadır. Onlara göre, erişkin kişilere karşı çocukların şehadetine sadece yaralama olaylarında cevaz verilir. Hattâbî onların bu hükmüne,

ticarî konularda çocukların şahitliğini geçerli sayan hiçbir fakih tanımadığı

değerlendirmesini ilave eder. Zemahşerî ise, “Bu (hüküm) sadece yaralama olaylarında sahih olmuştur, ticarî konularda değil!” diyerek Kadı Şurayh ve Hattâbî’nin görüşünü tek cümlede birleştirmiştir. Öte yandan, cinayet ve yaralama olaylarında çocukların birbirlerine karşı şahitliğini geçerli sayan, İmam Mâlik (v. 179)’in de aralarında bulunduğu bazı fakihlerin görüşünü ise el-Fâik dışında tutmuştur.579

577 Ebül-Ferec el-İsfahânî, el-Eğânî, I, 99.

578 Bkz. s. 163-164.

579 Açıklamalar için, sırasıyla Zemahşerî’nin en-Fâik’i ve Hattâbî’nin Garîbü’l-Hadis’i gelecek şekilde

c. Son olarak, Zemahşerî’nin Garîbü’l-Hadis’ten aldığı şerhleri kendi

birikimiyle zenginleştirdiği misaller bulunduğunu belirtmeliyiz. Mesela bu gerçeğe dair, Neçaşî’nin “

اوﺮﱢﺨﻧاوﺮ ﺨﻧ

” sözü üzerinde durulabilir.580

Zemahşerî, Umeyr b. İshak’ın Garîbü’l-Hadis’te geçen “

اوﺮ ﱢﺨﻧاوﺮ ﺨﻧ

” sözüne

düştüğü “Konuşun!” şerhini “

ﻞﻴ ﻗ ﻞﻴ ﻗ

” diyerek vermiş ve bu sözün “

ﺮ ﻴِﺨﱠﻨﻟا ﺮ ﻴ ﺨ ﻨﻟا

” kökünden

türediği tahminini yinelemiştir. Bunlara ilave olarak, Hattâbî’nin sözünü ettiğimiz tahminini “

ٌﺮ ِﺧﺎﻧ ﺎ ﻬﺑ ﺎ ﻣ ﺮ ﺧﺎﻧ ﺎ ﻬﺑ ﺎ ﻣ

” kullanımı ile destekledi. Yine Hattâbî’nin, üzerinde hiç

durmadığı “

اوﺮ ﱢﺠﻧاوﺮ ﺠﻧ

” varyantını izah etti. Ona göre “

ﺮ ْﺠﱠﻨﻟاﺮ ﺠ ﻨﻟا

”, ‘sevk etmek’ demektir.

Dolayısıyla “

اوﺮﱢﺠﻧاوﺮ ﺠﻧ

” cümlesi, “Sözü söyleyin, konuşun!” anlamındadır.581

Zemahşerî ve el-Fâik ile ilgili açıklamaları noktalarken, bir diğer önemli müellif ve esere geçiyoruz.