• Sonuç bulunamadı

HARøTA BÜLTENø / SAYI:76

Merhaba

Sevgili Arkadaúlar,

21. YüzyÕlÕn ilk çeyre÷inde, ülkemizde, içinde bulundu÷u co÷rafyada ve dünyada sosyal, ekonomik ve siyasi açÕdan endiúe verici ve kritik bir dönemden geçilmek-tedir. Kapitalizmemperyalizm, küreselleúme ve yeniden yapÕlandÕrma adÕ altÕnda açÕk iúgal yoluyla ya da koydu÷u programlar ile ülkelere girmekte; bir yandan yarattÕ÷Õ savaúlar ile kan ve göz yaúÕnÕ hakim kÕlmakta di÷er yandan ise açlÕk, sefalet ve zulüm ile sömürüsünü devam ettirmektedir.

Kapitalizm, kendi yarattÕ÷Õ krizden bir kez daha kaçamamÕútÕr. Kapitalizmin bu krizi, Türkiye’yi de etkisi altÕna almÕútÕr ve etkisini giderek belirginleútirmektedir.

Bugün yaúanan bunalÕm basit bir iktisadi kriz de÷ildir. Bu artÕk tarihsel görevini tamamlamÕú bir üretim ve toplumsal sistemin yani kapitalizmin bütüncül bir kri-zidir. YakÕn gelecekte derinleúmiú toplumsal krizlerle daha büyük yÕkÕm ve acÕlara yol açaca÷Õ gözden kaçÕrÕlmamalÕdÕr.

Neoliberal politikalarÕn uluslararasÕ alandaki örgütlenmesinin birer parçasÕ olan IMF, Dünya BankasÕ, Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluúlarca dayatÕlan serbest piyasa’nÕn ve küreselleúmenin insanlÕ÷a ve dünyaya mutlu bir yaúam sunaca÷Õ, sorunlarÕ ve sÕkÕntÕlarÕ çözece÷i söylemlerinin büyük bir yalan oldu÷u daha açÕk bir úekilde görülmektedir. YaúanÕlmakta olan krizin bedelini emekçiye, çalÕúana, iúçiye, köylüye ve yurttaúa fatura etmek için her yola baúvurulmaktadÕr. Krizden çÕkÕú için olmazsa olmaz olarak sunulan sermaye yanlÕsÕ politikalarÕn bugün ol-du÷u kadar gelecekte de birer insanlÕk ve uygarlÕk suçu oluúturaca÷Õ bilinmelidir.

øçinde bulundu÷umuz süreçte, kapitalizmin küresel krizinden, bizlerin de etki-lenmemesi olanaksÕzdÕr. Kriz, tüm emekçi kesimleri oldu÷u gibi mühendisleri de te÷et geçmiyor. Türkiye’de ekonominin küçüldü÷ü, üretimin, yatÕrÕmlarÕn ve is-tihdamÕn geriledi÷i bir dönemde, üretimin öznesi olan mühendis, mimar ve úehir plancÕlarÕnÕn bu durumdan etkilenmemesi düúünülemez. Mühendis ve mimarla-rÕn bu süreci durdurmak için, daha örgütlü, daha bütünleúmiú olmalarÕ ve meslek alanlarÕna dair, daha etkin ve insana seslenen, bilimsel ve kültürel girdilerle zen-ginleútirilmiú politikalar oluúturarak yaúama sunmalarÕ bir zorunluluktur.

Türkiye’nin içinde bulundu÷u co÷rafya, dünya co÷rafyasÕnÕn önemli merkezle-rinden birinde yer almaktadÕr. Orta do÷u, Kafkaslar ve ön Asya dünyanÕn büyük gereksinimi olan enerji yataklarÕ üzerinde bulunmaktadÕr. Enerji kaynaklarÕnÕn yönetimi ve kontrolü için bu co÷rafyada ülkeleri iúgal ederek savaúlar yaratan,

ülkeleri kendi içerisinde çeúitli kimliklere ayrÕútÕran, insanlÕk dÕúÕ uygulamalar yapan, ölümleri ve kaotik ortamlarÕ yaratan, açlÕ÷Õ, sefaleti, göz yaúÕnÕ ve korkuyu hakim kÕlan emperyalizm ve onun kirli oyunu görülmelidir.

Ülkemizde 1980’den bu yana küreselleúme, yeniden yapÕlanma ve reformlar adÕ-na uygulamaya konulan ekonomik politikalar, acil eylem planlarÕ ve programlar sonucu her alanda neredeyse üretmeyen ve tüketime dayalÕ bir ülke yaratÕldÕ. Eko-nomik ba÷ÕmlÕlÕkla birlikte siyasi ba÷ÕmlÕlÕk giderek derinleútirildi. Sürecin ana damarÕ ise “özelleútirme” politikalarÕydÕ.

“Özelleútirme”; küresel kapitalizmin üretti÷i krizini aúmak amacÕyla, özellikle 1980’li yÕllardan sonra mal, hizmet ve sermayenin küresel ölçekte sÕnÕrsÕz dola-úÕmÕnÕ sa÷lamak için “liberal reformlar” adÕ altÕnda “dünya” ölçe÷inde dayattÕ÷Õ, ekonomik, toplumsal, siyasal ve ideolojik boyutlarÕ olan küresel politika araçla-rÕndan birisidir.

Özelleútirme dar anlamda, “Devletin iktisadi faaliyetlerini gerçekleútiren kamu iktisadi teúebbüslerinin yani KøT’lerin mülkiyetinin özel sektöre devredilmesi”, geniú anlamda, “Devletin iktisadi faaliyetlerinin azaltÕlmasÕ ya da bu fonksiyonu-nun tümüyle serbest piyasa koúullarÕna devredilmesi”dir.

Özelleútirme sürecinde, do÷al tekel alanlarÕnda kamu iúletmeleri parçalanarak, kamuya ait çimento, süt, et, yem, dokuma, orman ürünleri, gemi, gübre sanayileri, enerji santralleri, kimya ve petrokimya tesisleri, maden iúletmeleri, demir çelik iúletmeleri, kâ÷Õt fabrikalarÕ, telekomünikasyon hizmetleri, ulaúÕm hizmetleri ve bankacÕlÕk sektörü özelleútirilerek, bu alanlar uluslararasÕ tekellere bÕrakÕlmÕú, ül-kemiz daha da fazla dÕúa ba÷ÕmlÕ hale getirilmiútir. Yeni ekonomik programda ise özelleútirmelere hÕz verilece÷i ifade ediliyor. ølk sÕrada úeker fabrikalarÕ, otoyollar ve limanlar geliyor.

1990’lÕ yÕllardan itibaren, KøT’lerin dÕúÕnda, e÷itim, sa÷lÕk, sosyal güvenlik ve altyapÕ hizmetleri de özelleútirme saldÕrÕsÕna u÷ramaya baúlamÕútÕr. Su, toprak, orman, mera ve kÕyÕ alanlarÕ ile madenler gibi do÷al kaynaklar tüm yurttaúlarÕn yararlanaca÷Õ varlÕklar olmaktan çÕkarÕlmÕú, ticari bir meta konumuna dönüútü-rülmüútür.

Ortaya çÕkan sonuç; iúsizli÷in artmasÕ, eúitsizli÷in derinleúmesi, sosyal ve ekono-mik dokunun zarar görmesi, göçlerin yaúanmasÕ, sa÷lÕk, e÷itim, sosyal güvenlik ve altyapÕ gibi temel yurttaúlÕk haklarÕnÕn piyasalaútÕrÕlmasÕ, kamu hizmetlerinden yoksun kalma olmuútur. Kamu yönetiminin tüm sektörlerde kÕrÕldÕ÷Õ veya tarÕm sektöründe oldu÷u gibi da÷ÕtÕldÕ÷Õ, kamu adÕna karar alma ve uygulama düze-neklerinin “yönetiúim” modeliyle küresel sermayenin örgütlerine devredilmeye çalÕúÕldÕ÷Õ süreçte, “katÕlÕmcÕlÕk”, sermayenin kurdu÷u “sivil toplum örgütleri”ne bÕrakÕlmÕútÕr.

Sevgili Dostlar,

Türkiye IMF’ ye 1947 yÕlÕnda üye olmuútur. 6-7 Ekim’de Dünya BankasÕ ve IMF’nin østanbul’daki uluslararasÕ toplantÕlarÕnda yapÕlan açÕklamalarda, milyon-larca insanÕn a÷Õr yoksullukla karúÕ karúÕya kalaca÷Õ, yine milyonmilyon-larca insanÕn iúsiz kalaca÷Õ ve daha büyük yÕkÕmlarÕn ve hatta savaúlarÕn yaúanabilece÷i itiraf edilmiútir.

1958 yÕlÕndan günümüze IMF ile Türkiye arasÕnda 20 adet stand-by anlaúmasÕ im-zalanmÕú ve yaklaúÕk 225 milyar dolar borç alÕnmÕútÕr. IMF’nin direkti¿ yle hayata geçirilen politikalar ile ne refaha ulaúÕlmÕú ne de sorunlar çözülmüútür. Devletin sosyal yönü tas¿ ye edilmiú, alÕm gücü düúmüú, yoksulluk ve iúsizlik çÕ÷ gibi bü-yümüú ve yapÕsal özellikler kazanmÕútÕr.

Yüz ölçümünün yaklaúÕk üçte biri tarÕm alanÕ olan Türkiye, 25-30 yÕl öncesine kadar tarÕmda kendine yeten 7 ülkeden biriydi. Bugünse tam tersi bir konumda, artÕk kendini doyuramaz bir halde. Türkiye bir zamanlar ihraç etti÷i birçok tarÕm-sal ürünü bugün, AB ülkelerinden ve ABD’ den alÕyor. øthalat pirinçle baúladÕ, tüm tarÕm ürünlerine yayÕldÕ. Bugün, neredeyse bütün temel bitkisel ve hayvansal ürünleri dÕúarÕdan satÕn alÕyoruz. Mercimek, nohut, mÕsÕr, fasulye, bu÷day, fÕndÕk, pamuk, tütün, ayçiçe÷i, pirinç... Türkiye 1990’lara kadar pamuk ihraç eden bir ül-keydi. DünyanÕn 7. büyük pamuk üreticisiydi. Günümüzde ise ne yazÕk ki pamuk ithalatçÕlarÕ arasÕnda 3. sÕrada yer alÕyor.

Sevgili Dostlar,

Toprak toplumsal bir de÷erdir. Ve bu kÕt do÷al varlÕ÷Õn hazineye kaynak yaratma amacÕ ile ticari meta olarak görülmesi kabul edilemez bir olgudur. Toprak özgür-lü÷ün simgesidir ve yaúam hakkÕyla hayat bulur. Do÷ayla insanlÕ÷Õn uyumlu var oluúunda; insan ve do÷a eksenli, bilime dayanan arazi politikalarÕ üretilmelidir.

Son yÕllarda kamuya ait tesislerin ve fabrikalarÕn, üzerinde bulunduklarÕ araziler-le birlikte yabancÕlara satÕúÕ gündemde yer almaktadÕr. Hazinenin özel mülkiye-tindeki taúÕnmazlarÕn tarÕm arazilerinin yabancÕ ülkelere (gerçek/tüzel kiúilere) herhangi bir kiralama ve satÕú iúleminin yapÕlÕp yapÕlmadÕ÷ÕnÕ, yapÕldÕysa hangi tarÕm arazilerinin hangi koúullarda yapÕldÕ÷Õna iliúkin bilgiler Milli Emlak Genel Müdürlü÷ü’nden istenmiúti. Ancak bu konuda envanter tutulmasÕyla da görevli kurum olan Milli Emlak Genel Müdürlü÷ü’nden olumlu yanÕt alÕnamamÕútÕr.

Kentlerimize yönelik parçacÕ yaklaúÕmlar, neo-liberal politikalarÕn yansÕmasÕ ola-rak hÕzla devam etmektedir. Özelleútirme ødaresi BaúkanlÕ÷Õ (ÖøB) ve TOKø’ye verilen her tür ve ölçekte planlama yetkisi ile kent ve kÕr alanlarÕnÕn nasÕl bir kÕs-kaca sokuldu÷u açÕk úekilde görülmelidir. Son olarak “Arsa Üretimi ve De÷erlen-dirilmesi HakkÕnda Kanun ile BazÕ Kanunlarda De÷iúiklik YapÕlmasÕ HakkÕndaki

Yasa TasarÕsÕ” ile TOKø’ ye yeni ayrÕcalÕklar getirilmiútir. YapÕlacak bu düzenle-meyle TOKø’nin, tas¿ ye halindeki emlak bankasÕndan devraldÕ÷Õ varlÕklar ve bu varlÕklara dair devirden önce yapÕlmÕú akitlerle ilgili yükümlülükleri kaldÕrÕlÕyor, hazineye ait arazilerin devrinde varsa arazi/arsa üzerindeki yapÕlarÕn devrinin de önü açÕlÕyor, Hazine arazilerini kullanmasÕ yetmiyormuú gibi, TOKø bir de vergi mua¿ yetinden yararlandÕrÕlmak isteniyor.

Gündemdeki di÷er bir kurum ise øller BankasÕdÕr. øller BankasÕ’nÕn kamusal kim-li÷inden çÕkartÕlarak tas¿ ye edilmesi süreci 2006 yÕlÕnda baúlamÕútÕ. OdamÕz o dönemde øller BankasÕ hakkÕnda hazÕrladÕ÷Õ raporu baúta bankanÕn ortaklarÕ olan tüm belediyeler olmak üzere di÷er kurum ve kuruluúlara da ileterek bu tas¿ ye sü-recinin engellenmesini istemiútir. Meclisten bugüne kadar geçmeyen tasarÕ tekrar gündemde. TasarÕnÕn amacÕ yeniden yapÕlandÕrma adÕ altÕnda øller BankasÕ’nÕn küresel kapitalist sisteme göre úekillendirilmesi ve yerel yönetimlerin piyasa ko-úullarÕna bÕrakÕlmasÕnÕn önünün açÕlmasÕdÕr. HKMO olarak 2006 yÕlÕndan itibaren bankanÕn tas¿ yesinin engellenmesinde ortaya konulan tavÕr ve tutum sürdürüle-cektir.

Sevgili Dostlar,

Türkiye’de 94’ü devlet, 45’i vakÕf olmak üzere toplam 139 üniversite bulunmak-tadÕr. ÖSYM’nin verilerine göre, Türkiye’deki yüksek ö÷retim kurumlarÕnda ö÷-renci sayÕsÕ 2008- 2009 akademik yÕlÕnda yaklaúÕk 3 milyon düzeyindedir. Mü-hendislik ve mimarlÕk fakültesinde ise 106 bin ö÷renci kayÕtlÕdÕr. Her yÕl yaklaúÕk 20.000’in üzerinde mezun verilmektedir.

Bir taraftan plansÕz ve alt yapÕsÕz yeni üniversitelerin açÕlmasÕ di÷er taraftan hiç-bir bilimsel araútÕrma ve inceleme yapÕlmadan ö÷renci sayÕlarÕnÕn artÕrÕlmasÕ, bu yetmiyormuú gibi ikinci ö÷retimin açÕlmasÕ anlaúÕlmasÕ e÷itimde, araútÕran, sor-gulayan; bilimi teknolojiye, teknolojiyi uygulamaya dönüútüren daha donanÕmlÕ ve nitelikli mühendislerin yetiútirilmesi ilkesi bu anlayÕúla yakalanabilir mi? Bu yaklaúÕmla üniversitelerimiz bilimsel bilgiyi üretme mekanlarÕ olabilir mi?

13 KasÕm 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayÕmlanan Bakanlar Kurulu kararÕ ile bazÕ yüksek ö÷retim kurumlarÕ bünyesindeki 21 adet teknik e÷itim ve mesleki e÷itim fakültesi kapatÕlmÕú, yerine “teknoloji fakülteleri” kurulmuútur. Siyasi ik-tidar aldÕ÷Õ karar ile teknik ve mesleki e÷itim fakültelerini teknoloji fakültelerine çevirmiútir. YÖK’ ün açÕklamalarÕnda, “øsim de÷iútirilerek kurulan teknoloji fa-kültelerinin uygulama mühendisi yetiútirece÷i” belirtilmiú, mühendislik-mimarlÕk mesle÷inin özel bir ö÷renimi gerektirdi÷i unutularak, Türkiye yüksek ö÷renimine yeni bir bileúenin eklendi÷i ifade edilmektedir.

Ülkemizde var olan mühendislik-mimarlÕk fakültelerindeki ö÷retimi kaliteli hale getirmek, fakültelerin alt yapÕ, donanÕm ve ö÷retim elemanÕ alanÕndaki eksiklikle-rini gidermek için çalÕúma yapÕlmasÕ gerekirken, siyasi konjonktüre dayalÕ olarak alÕnan bu ve benzeri kararlarÕn kamu yararÕna uygun oldu÷unu söylemek mümkün de÷ildir.

Yüksek ö÷retime iliúkin kararlarÕn ülke ihtiyacÕna yönelik ve planlama dâhilinde alÕnmasÕ gereklidir. Mühendislerin %25’inin iúsiz ya da meslek dÕúÕ iúlerde

çalÕútÕ-÷Õ ülkemizin bir gerçe÷idir. Planlama yapÕlmaksÕzÕn alÕnan bu ve benzeri kararlar-la binlerce genç insanÕmÕza ve ülkemize karúÕ büyük bir yanlÕúlÕk yapÕlmaktadÕr.

Türkiye “key¿ lik” ve “ben yaptÕm oldu” anlayÕúÕ ile karúÕ karúÕyadÕr.

CumhurbaúkanlÕ÷Õ Devlet Denetleme Kurulu, içinde TMMOB’nin de bulundu÷u meslek örgütlerine yönelik hazÕrladÕ÷Õ araútÕrma inceleme raporunun özetini ekim ayÕ içerisinde yayÕmladÕ. Raporun meslek örgütleriyle ilgili bölümünde, özü iti-barÕ ile “siyasal iktidara ba÷lÕ meslek örgütleri yaratÕlmasÕ” hede¿ görülmektedir.

Siyasal iktidar eliyle kamuda yürütülen siyasal kadrolaúma ve yandaú sermaye ya-ratma çabasÕndan sonra sÕra meslek örgütlerini ele geçirmeye gelmiútir. Ne yazÕk ki tarafsÕz bir konumda olmasÕ gereken CumhurbaúkanlÕ÷Õ makamÕ da DDK ara-cÕlÕ÷Õyla buna hizmet etmektedir. CumhurbaúkanÕnÕn, CumhurbaúkanÕ seçilmesi-nin hemen ardÕndan DDK’ya yaptÕ÷Õ ilk görevlendirmeseçilmesi-nin meslek örgütleriseçilmesi-nin incelenmesi olmasÕ da yeterince manidardÕr.

Rapor özetle, meslek kuruluúlarÕnÕ siyasetle u÷raútÕklarÕ gerekçesiyle

BaúbakanlÕ-÷a ihbar etmektedir. Oysa meslek kuruluúlarÕna siyaset yasa÷Õ darbeci rejimin ha-zÕrladÕ÷Õ 82 AnayasasÕ’yla yürürlü÷e girmiútir. Bu yasak daha sonra 1995 yÕlÕnda kaldÕrÕlmÕútÕr. Her fÕrsatta 82 AnayasasÕ’na karúÕ olduklarÕnÕ söyleyip bu Anayasa-nÕn demokratik bir yönde dönüúümünü, hatta yeniden yazÕmÕnÕ savunanlarÕn, 82 AnayasasÕ’nÕ aúan bir tarzda anti-demokratik bir tutumla yetki kullanmaya yönel-meleri, demokrasiden ne anladÕklarÕnÕ açÕkça ortaya koymaktadÕr.

De÷erli Arkadaúlar,

Bilim ve teknolojinin hÕzla geliúti÷i ve egemenlik kurdu÷u yüzyÕlÕmÕzda, biz mühendisler; düúünen, tasarlayan, sorgulayan ve üreten beyinler olarak, bilimi ve teknolojik ilerlemeyi, toplumsal yarara dönüútürerek insanlÕk onuruna yaraúÕr ça÷daú bir yaúamÕn yaratÕlmasÕ için tarihsel sorumlulu÷umuzla çalÕúmalarÕmÕzÕ sürdürüyoruz. Ocak 2006’da yapÕlan ùube Genel KurullarÕ sonrasÕ ùube Yönetim KurullarÕnda görev alan arkadaúlar iki yÕl boyunca yo÷un ve özverili çalÕúmalarda bulundular. Bir yandan mesle÷imizin geliúmesi ve meslektaúlarÕmÕzÕn sorunla-rÕnÕnçözümü yönünde çalÕúmalar yaparken di÷er yandan mesleki sorunlarÕmÕzÕn ülke sorunlarÕndan ayrÕlamayaca÷Õ anlayÕúÕ içinde toplumsal sürecin içinde aktif

yer aldÕlar. Omuz omuza Oda çalÕúmalarÕnÕn baúarÕlÕ bir úekilde sürüdürülmesine önemli katkÕ ve destek verdiler. Örgütümüzün kurumsal ve demokratik iúleyiúi içinde her zaman sorumluluk bilinci ile hareket ettiler. Tüm arkadaúlarÕmÕza te-úekkürü borç biliyoruz. Ocak-ùubat 2010’ da yapÕlacak ùube genel kurullarÕnda görev alacak arkadaúlara da úimdiden baúarÕlar diliyoruz.

Bu ülkenin aydÕnlÕk yüzleri olarak, herkesin dilini, kültürünü, inancÕnÕ ifade ede-bilece÷i özgür ve demokratik bir ülkede, barÕú içinde ve kardeúçe bir arada yaúa-manÕn gereklili÷i inancÕndayÕz. Siyasi

ve politik alanlarda dayatÕlan oyunlar ile toplumun kin, nefret ve çatÕúma ortamÕna sürüklenmesinde, úiddet ve baskÕ politikalarÕnÕn hayat bulmasÕnda, emek-sermaye çeliúkisinin üstünün suni gündemlerle örtülmesinde, açlÕk ve yoksullu÷un hâkim kÕlÕnmasÕnda kimler saf tutuyorsa onlara karúÕ taraf oldu÷umuzu da buradan be-lirtiyoruz.

TMMOB ve OdalarÕn, bilimin ÕúÕ÷Õnda ve ortak akÕlla emekten ve halktan yana, toplum ve ülke yararÕ yönünde onurlu çalÕúmalarÕnÕ sürdürmede inançlÕ ve kararlÕ oldu÷unu bir kez daha yinelemek istiyoruz.

Baúka bir dünya mümkündür diyoruz.

SaygÕ ve sevgilerimizle.

HKMO Genel Merkez Yönetim Kurulu