• Sonuç bulunamadı

HARøTA BÜLTENø / SAYI:73

Merhaba...

Sevgili meslektaúlarÕmÕz, de÷erli dostlar, de÷erli arkadaúlar; zaman hÕzla akÕp gi-diyor. 2009 yÕlÕnÕn ilk ayÕnÕ úimdiden geride bÕraktÕk. Yeni yÕla baúlarken barÕú, demokrasi, özgürlük, insana dair tüm güzelliklerin yaúandÕ÷Õ sömürüsüz ve ay-dÕnlÕk günlerin hayata geçirilmesi yönündeki istemler dile getirilerek, onurlu ve özverili mücadele ve çalÕúma süreci birlikte paylaúÕlmaktadÕr. 2009 yÕlÕnda da yine bu istemlerin var oldu÷unu belirterek hÕzla akÕp giden zamanÕ; insanca ve insan onuruna yakÕúÕr bir yaúamÕn yaratÕlmasÕnda egemen kÕlmanÕn önemine bir kez daha vurgu yapmak istiyoruz.

2009 yÕlÕnÕn ilk bülteniyle sizlerle birlikteyiz. Son aylarda ülkemizde ve dünyada sosyal, ekonomik, politik ve siyasi açÕdan birçok geliúim ve de÷iúimler yaúan-mÕú; kapitalizm son bültenimizin yayÕmlandÕ÷Õ KasÕm 2008’den bugüne bu üç ay içerisinde de baúta emekçiler ve çalÕúanlar olmak üzere toplumlarda ve ülkelerde onarÕlamaz yaralar açtÕ÷Õ görülmüútür.

24 Ocak 1980 kararlarÕ ile Türkiye’nin yeni bir iktisadi politika tercihi yaptÕ÷Õ, sosyal ve siyasal yapÕ da bu yeni iktisadi yön do÷rultusunda úekillenmeye gitti÷i her platformda dile getirilmektedir. Siyasal iktidarlara göre yo÷unlu÷u bakÕmÕn-dan farklÕlÕk gösteren bu uygulamalarÕn temelinde neo(yeni)-liberalizm vardÕr.

Bu iktisadi temelde yapÕlanma, sonuçlarÕ ile yeni bir sosyal yapÕyÕ hedef almÕú;

özelde emekçileri; genelde ise tüm halklarÕ yeni ekonomik sistem u÷runa feda edilecek araçlar olarak görmüútür.

1980 öncesinde benimsenen sosyal devlet anlayÕúÕnÕn çözülmesi beraberinde top-lumsal örgütlenmenin de çözülmesini getirmiútir. Yaúanan geliúmeler Türkiye ile sÕnÕrlÕ de÷ildir. Dünyadaki geliúmelere ba÷lÕ olarak bu politika dünya sistemi olarak benimsenmeye baúlanmÕútÕr. Bu geçiú, neoliberal politikalarÕn uluslararasÕ alandaki örgütlenmesinin birer parçasÕ olan IMF, Dünya BankasÕ, Dünya Ticaret Örgütü ve OECD’nin çok taraÀ Õ antlaúma metinlerinin zaman zaman gönüllü-lü÷e dayanan deste÷i ve teúviki ya da ço÷u zaman zoru ile geliúmemiú ülkeler-de benimsetilmiú ve benimsenmiútir. Türkiye’ülkeler-de ülkeler-de 1980 yÕlÕ itibari ile zihinlere yerleútirilen bu politikalarÕn temelleri yavaú yavaú somut alanda da uygulanma-ya konmuú, son kÕsa geçmiúte ise birebir uygulanma olana÷Õna sahip olmuútur.

Neo-liberal politikalar, bir taraftan karúÕ çÕktÕ÷Õ sosyal devlet anlayÕúÕna eleútirisi, di÷er taraftan 1929 yÕlÕnda dünyayÕ sarsan ekonomik buhranÕn gözden düúürdü÷ü liberalizmin üzerinden yükselmektedir.

De÷erli Dostlar,

Genel bir bakÕú ile neo-liberalizm, devletin ekonomide oynadÕ÷Õ rolün serbest pi-yasanÕn rekabetçi yapÕsÕnÕ bozdu÷u ve bu nedenle verimlili÷i düúürdü÷ü; devlet

kavramÕnda somutlanan merkeziyetçi kontrolün iktisadi insan davranÕúÕnÕ ve do-layÕsÕyla insani verimlili÷i kÕsÕtladÕ÷Õ eleútirileri ile yürümüútür. Neo-liberalizm, serbest piyasanÕn kendi kendini düzenleyici özelli÷i, rekabetin verimlili÷in baúat temeli oldu÷u, özel sektör odaklÕ geliúmenin sürekli ve en hÕzlÕ büyüme kriteri ol-du÷u gibi liberal savlarÕ yanÕna alarak kurulmuútur. Neo-liberalizmde liberalizm-den farklÕ ya da yeni olan, sermayenin hÕz ve alan olarak dolaúÕmÕnÕn çok arttÕ÷Õ yeni bir dönemde ortaya çÕkmÕú olmasÕ; bunun yanÕnda teknoloji ve haberleúme-deki geliúmeler ile ulus devletlerin yapÕsÕnda iddia edilen yapÕsal farklÕlaúmanÕn varlÕ÷Õ ve buna ba÷lÕ olarak yerel unsurlarÕn daha belirleyici oldu÷u ve sosyal yapÕda muhafazakar de÷erlerin ön plana çÕkmasÕdÕr.

Siyasi iktidarlar çeyrek yüzyÕlÕ aúan bu süreçte kamuya ait varlÕklarÕn (kamu te-sisleri, fabrikalar, limanlar, vb) ve arazilerin elden çÕkarÕlmasÕnda dayatÕlan prog-ramlara büyük uyumluluk gösterdiler. Özelleútirme süreci çok iyi iúletilerek tüm halkÕn hizmeti ve ülkenin kalkÕnmasÕ için kullanÕlmasÕ gereken kamu varlÕklarÕ yerli ve yabancÕ sermayenin hizmetine bir bir sunuldu ve sunulmaya devam edil-mektedir. Bunun için çeúitli kanunlar çÕkarÕlmakta, gerekti÷i yerde anayasa de÷i-úikli÷ine bile gidilmekten çekinilmemektedir.

De÷erli Meslektaúlar, De÷erli Dostlar,

Kamu tüzel kiúiliklerine ait taúÕnmazlarÕn Hazine adÕna tescil iúlemlerini gerçek-leútiren yasal düzenleme sonrasÕ, Hazine adÕna tescil edilen taúÕnmazlarÕn Maliye BakanlÕ÷Õ tarafÕndan yönetilmesi hükmüyle kamu varlÕklarÕnÕn satÕúÕnÕn önü daha da açÕlmÕútÕr. Bu kapsamda taúÕnmazlarÕ hazine adÕnda tescil olunan kurumlar ara-sÕnda DSø, BOTAù, Orman Genel Müdürlü÷ü, VakÕÀ ar Genel Müdürlü÷ü, TCK, DDY gibi önemli kurumlar yer almaktadÕr. Önce Hazine adÕnda tescilleri ger-çekleútirilen bu kurumlara ait taúÕnmazlarÕn, sonrasÕnda Maliye BakanlÕ÷Õnca her an satÕlabilecekleri görülmelidir. Bugüne kadar Türkiye genelinde farklÕ kamu kurumlarÕna ait yaklaúÕk 115 bin adet ve 600 milyon m2 yakÕn taúÕnmazÕn Hazine adÕna tescili yapÕlmÕútÕr.

Di÷er yandan Ocak 2009 tarihinde kabul edilen 5831 SayÕlÕ Tapu Kanunu ve BazÕ Kanunlarda De÷iúiklik YapÕlmasÕna Dair Kanun ile Orman Kadastro komisyo-nunca orman sÕnÕrlarÕ dÕúÕna çÕkarÕlan alanlarÕn kadastrosu yapÕlarak, tesciline yönelik bir adÕm atÕlmÕú gibi gözükmektedir. 2/B alanlarÕnÕn tapuya tescil iúlemi AnayasamÕzda belirtilen Orman içi köyler halkÕnÕn arazi koruma ve geliútirme planlarÕ çerçevesinde bu yerlere yerleútirilmesi ve zilyetlik yolu ile iúgalcilerin mülkiyetine geçmesinin engellenmesi yönünde önemli bir adÕmdÕr.

Ancak yine bu kanunda di÷er bir düzenlemeyle hazine adÕna orman sÕnÕrlarÕ dÕúÕ-na çÕkarÕlan yerlerin Maliye BakanlÕ÷Õ’nÕn talebi üzerine, ¿ ili kullanÕm durumlarÕ

dikkate alÕnmak suretiyle ifraz ve/veya tevhit yapÕlmasÕ bundan sonraki adÕmÕn satÕú olaca÷ÕnÕ úimdiden göstermektedir. Bu süreç 2/B AlanlarÕnÕn yok ediliúi ya-nÕnda deprem kuúa÷Õnda bulunan ülkemizde örtülü bir imar affÕnÕ içerece÷i açÕkça görülmektedir.

De÷erli Dostlar,

Bilindi÷i üzere kapitalizmin do÷al sonucu olan ekonomik kriz yine patlak verdi ve bunun sonuçlarÕnÕn ne olaca÷Õ, hangi kesimi, hangi ülkeyi ne derecede etkile-yece÷i tartÕúÕlmaktadÕr. Kuúkusuz bu kriz kapitalizmin ilk krizi de÷il ve kapitalist sistem sürdü÷ü sürece son krizi de olmayacak. Dünya politikasÕ ve yabancÕ ser-maye hareketleri konuúuldu÷unda artÕk hiçbir úeyin eskisi gibi olmadÕ÷ÕnÕ, dünya-nÕn global bir köy oldu÷unu ifade eden siyasal iktidar, kriz söz konusu oldu÷unda bundan ülkemizin etkilenmeyece÷ini söylemektedir. Ya da ülkemizden te÷et ge-çece÷ini ifade etmektedir.

Ekonomik alanda uluslar arasÕ sermayelerin iç içe geçti÷i ve bunlarÕn ülkemizde bankacÕlÕkta % 60, sigortacÕlÕkta ve borsada % 70 oranÕnda yer kapladÕ÷Õ bir or-tamda bu krizin bizi nasÕl etkilemeyece÷inin açÕklanmasÕ gerekmektedir. Çünkü üretime de÷il ranta ve neoliberal politikalarla yabancÕ sermaye akÕúÕna ile sÕcak para girdisine dayalÕ hale getirilen ekonomimiz, bu akÕúÕn durmasÕ durumunda sa-dece 50 milyar dolarlÕk cari açÕ÷Õ ve 250 milyar dolarÕ aúan borcu ile nasÕl baú ede-bilece÷i merak konusudur. Hükümetin 2008-2010 dönemini kapsayan AB katÕlÕm Öncesi Ekonomik ProgramÕnda kriz öngörmedi÷i ve DPT’nin 2008 programÕnda da kriz öngörüsünün yer almamasÕ bir yana yapÕlan açÕklamalardan hükümetin bir B planÕnÕn hatta krize karúÕ bir planÕnÕn olmadÕ÷Õ anlaúÕlmaktadÕr.

Ortaya çÕkan bu mali kriz emekçiler açÕsÕndan da önemli riskleri ve dayanÕúmaya olan ihtiyacÕ beraberinde getiriyor. Emekçiler; toplu iúten çÕkarma, ücretlerde dü-úüú, sendikalÕ iúyerlerinde baskÕ gibi sonuçlarÕ olan bu süreçte; sendikalar 1990’lÕ ve 2000’in ilk yÕllarÕndaki krizlerde yaúananlarÕn tekrarlanmasÕnÕn önüne geçme-lidirler. Sendikalar, meslek örgütleri dayanÕúarak bu krizin emekçilerin üzerine yÕkÕlmasÕna engel olmalÕdÕr. Bu bilinçle örgütler toplumun farklÕ kesimlerine bu krizde sorumluluklarÕ olmadÕ÷ÕnÕ anlatmak durumundadÕrlar.

Di÷er yandan dünya yine vahúi bir savaúa tanÕklÕk etmektedir. 1 milyondan fazla sivil IraklÕyÕ öldüren emperyalist güçler bu kez øsrail’i destekleyerek bombalarÕnÕ Filistin halkÕnÕn üzerine ya÷dÕrÕyor. Evleri, okullarÕ, camileri bombalayarak yüz-lerce kadÕn, çocuk ve genci öldürdüler ve öldürmeye devam ediyorlar. Bu vahúe-tin di÷er adÕ da katliamdÕr, Faúizmdir. Amerikan yönetimi bu katliam karúÕsÕnda øsrail’in kendini savundu÷u gerekçesiyle saldÕrÕlarÕnÕ destekledi÷ini açÕklamÕútÕr.

Dünden bugüne kadar yapÕlan askeri modernizasyon projeleriyle siyasi iktidar-larca øsrail dost ülke olarak nitelendirilip, Ortado÷u’nun úÕmarÕk çocu÷u olarak yaptÕ÷Õ katliamlar maalesef yok sayÕlmÕútÕr.

Baúbakan, Davos’ta düzenlenen “Gazze Orta Do÷u’da BarÕú Modeli” oturumunda øsrail’in insanlarÕ katletti÷ini söylerken aslÕnda Büyük Ortado÷u Projesinin (BOP) yol haritasÕnda nelerin yaúanaca÷ÕnÕ bir anlamda ifade etmekteydi. Do÷ru bir tes-pitti. Ancak kullanÕlan üslup ve sergilenen diplomatik tavÕr gerçe÷in ikinci planda kalmasÕna neden oldu. Katliama karúÕ sadece kÕnÕyoruz demekle yetinilmemeli, øsrail ile yapÕlan baúta askeri anlaúmalar olmak üzere tüm anlaúmalar iptal edil-melidir. øsrail’e karúÕ takÕnÕlan tavÕr yerel seçimlerde oy toplamaya yönelik de÷il, insan haklarÕ ihlaline karúÕ bir duruúun simgesi olmalÕdÕr.

De÷erli Dostlar,

Seçim, demokrasiyi demokrasi yapan bir mekanizma olarak ça÷daú toplumlarÕn vazgeçilmez yapÕ taúlarÕ arasÕndadÕr. Yerel seçimler yaklaútÕkça, yerel yönetimler-den beklentilerimiz de úekillenmektedir. ølk olarak kentsel altyapÕ, kentsel kültür, çevre sorunlarÕ, kentsel toplumsal hareketler, yerel yönetim merkezi yönetim iliú-kileri ve kent ekonomisi gibi oldukça farklÕ ve kente iliúkin bütün süreçleri kap-sayan yerel siyaset kavramÕ, yalnÕzca seçimlere indirgenmemelidir. PlansÕz, kim-liksiz, niteliksiz kentleúme dünyanÕn belli baúlÕ küresel ekonomilerle bütünleúmiú kentlerinin baúlÕca sorunlarÕndandÕr. Belli baúlÕ sorunlarÕndan biri de hÕzlÕ nüfus artÕúÕdÕr. Kentin “çekti÷i” ve kÕrÕn “itti÷i” nüfusun yaúanabilir sa÷lÕklÕ, ¿ ziksel ve sosyal ortamdan yoksunlu÷u, sa÷lÕklÕ bir üretime kanalize olamadÕ÷Õ, marjinal sektörlerle yaúamÕnÕ sürdürmeye çalÕútÕ÷Õ bir demogra¿ k kütle olmasÕ beraberinde daha farklÕ sorunlarÕn oluúmasÕna da yol açmaktadÕr.

Ça÷daú yerel yönetimler; dünyanÕn geliúmiú ülkelerinde yerel yönetimlerde

oda-÷Õnda insan olan sosyal boyutlu katÕlÕmcÕ yönetim anlayÕúÕ ve birikiminin merkezi yönetime aktarÕlmasÕ ile önemli geliúme sa÷lanmÕútÕr. Onun içindir ki yerel yöne-tim organlarÕnda görev üstlenecek ve yöneyöne-tim organlarÕnda ana aktör olarak yer alacak kiúilerin demokrat de÷er sisteminin süzgecinden geçmiú olmasÕ gerekmek-tedir. AyrÕca oy sa÷lama pragmatizminin sa÷lÕklÕ kent politikalarÕnÕn do÷asÕna meydan okuyup ve bunu tahrip edici bir mecraya dönüútürülmemesi gerekir.

Belli bir co÷ra¿ alanda kamu gücünün do÷rudan yerel toplumsal güçler tarafÕndan kullanÕlmasÕnÕ içeren yerel yönetim olgusu, sürekli geliúen iúlevleri ve yaygÕnla-úan uygulama alanÕ ile artan bir ilginin de oda÷Õna yerleúmektedir. Günümüzde hemen her devletin yönetsel yapÕlanmasÕnda önemli bir yer tutan yerel yönetim-ler, yerel halkÕn gereksinim ve beklentilerine daha uygun ve daha etkili bir dü-zeyde yanÕt verebilme özellikleri ile, ça÷daú ve demokratik bir yönetim yapÕsÕnÕn vazgeçilmez unsurlarÕ arasÕnda de÷erlendirilmektedir.

Ça÷daú bir yerel yönetimin eúitlik, sosyal adalet, insan haklarÕ, sosyal haklar ve demokratik karar alma süreçleri gibi parametrelerin dikkate alÕnmasÕyla ortaya çÕkaca÷Õ açÕktÕr. Bu özelliklerden hareketle, yerel seçimlere hazÕrlanÕrken mesleki alanÕmÕzdan hareketle düzgün kentleúme, kent kültürü ve kent yönetimine iliúkin oluúturdu÷umuz politikalarla bu göreve talip olanlara söyleyeceklerimizi ve bek-lentilerimizi öne çÕkarmak durumundayÕz.

Yerel yönetimler öncelikli olarak orta÷Õ olduklarÕ ve sÕkÕntÕlÕ bir süreç yaúayan øller BankasÕna sahip çÕkmak durumundadÕrlar. Çünkü øller BankasÕ, yerel yatÕ-rÕmlarÕn planlanmasÕ, uygulanmasÕ ve ¿ nansmanÕ alanÕnda merkezi yönetim ile yerel yönetim arasÕnda eú güdüm sa÷lanmasÕ konusunda, yerel yönetim bankacÕ-lÕ÷Õ alanÕnda faaliyet gösteren Türkiye’ye özgü bir kamu kuruluúudur.

Genel bütçe gelirlerinden Belediye fonuna aktarÕlan ve øller BankasÕna kullandÕ-rÕlan %3’lük pay yeniden hayata geçirilerek yerel yönetimlerin altyapÕ hizmetleri karúÕlÕksÕz olarak øller BankasÕnÕn denetiminde yerine getirilmelidir. AyrÕca Bele-diye gelirlerinden tutulan %10’luk pay ile øller BankasÕ halen yerel yönetimlere çok düúük faiz oranÕnda kredi vermektedir. Özellikle ¿ nans sÕkÕntÕsÕ olan yerel yönetimlerin hizmetlerin yürütülmesinde bu yapÕlanma büyük destek olmaktadÕr.

Yerel yönetimler kentleri bir bütün olarak gören planlama anlayÕúÕnÕ ve yaklaúÕmÕ-nÕ hayata geçirmelidirler. KÕsa vadeli, parçacÕ ve esnek planlamayla kentlere mü-dahale yapÕlmamalÕdÕr. Kent Bilgi Sistemlerinin kurulmasÕ ve hayata geçirilmesi, altyapÕ hizmetlerine yönelik konumsal/mekansal bilgilerinin ça÷daú standartlarda üretilmesi, hazine arazilerinin arsa stoku olarak tutulmasÕ, kentsel planlamada insan-toprak iliúkisi göz önünde bulundurularak kullanÕlmasÕna önem verilmeli-dir. Belediye sÕnÕrlarÕ içerisinde kalan mera, orman ve 2B alanlarÕ, tarÕm alanlarÕ ve su havzalarÕ özellikle korunmalÕdÕr. ømar planlarÕna aykÕrÕ, çarpÕk kentleúme ve kente karúÕ iúlenen her türlü suç ve giriúim durdurulmalÕdÕr. Kentlerin kuruluú kimlikleri, do÷al ve kültürel de÷erleri ve tarihleri korunmalÕdÕr. Kentler ve yerel hizmetler rantÕn ve ya÷manÕn kÕskacÕna sokulmamalÕdÕr. Yurttaú müúteri yerine konmamalÕdÕr. Emek, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluúlarÕ karar alma ve yü-rütme organlarÕnda yer almalÕ ve halk yerel yönetimin kendi yönetimi oldu÷unu benimsemelidir. Meclis toplantÕlarÕ halka açÕk olmalÕdÕr.

ønsana dair tüm güzelliklerin kendine yer buldu÷u kentli bilincinin yaratÕlma-sÕnda, biz mühendislere önemle görev ve sorumluluklar düútü÷ünü bir kez daha anÕmsatmak istiyoruz.

SaygÕ ve sevgilerimizle.

HKMO Genel Merkez Yönetim Kurulu