• Sonuç bulunamadı

HARøTA BÜLTENø / SAYI:75

Merhaba...

Sevgili Dostlar,

Türkiye siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel açÕlardan son derece önemli de÷iúimlerin yaúandÕ÷Õ kritik bir dönemden geçiyor. Gerek dünyada gerekse Or-tado÷u, Hazar Bölgesi ve Kafkaslar ekseninde, baúta enerji kaynaklarÕ ve enerji taúÕma yollarÕ olmak üzere politik ve iktisadi geliúmeler Türkiye’nin de önüne yeni bir yol haritasÕ koyuyor. Dünya kapitalizminin yaúadÕ÷Õ son kriz dönemiy-le birlikte Türkiye ekonomisinde rekor bir küçülme ve iúsizlik artÕúÕnda büyüme görülmektedir. Siyasal iktidarÕn ve uygulamalarÕnÕn sanayi ve tarÕmda yarattÕ÷Õ tahripkâr geliúmeler, dünya varlÕklarÕnÕ tüketen, küresel ÕsÕnma nedeniyle yaúam alanlarÕnÕ tehdit eden, ekolojik dengeyi bozan ve su varlÕklarÕnÕ tahrip eden giri-úimler ivmesini arttÕrmÕútÕr.

Siyasal iktidarÕn politikalarÕ sonucunda iúsizlik yapÕsal özellikler kazanmÕú; genç iúsiz oranÕnda ciddi bir artÕú ve kalÕcÕlaúma görülmektedir. Toplumda emek hare-keti ve sendikal hareket önemli bir bunalÕm yaúamakta, bu alanda ciddi bir yeniden yapÕlanma ihtiyacÕ ve örgütlenmesi kaçÕnÕlmaz olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr.

Sendikalar, iúçilerin kendi hak ve çÕkarlarÕnÕ korumak ve geliútirmek üzere oluú-turulan, sÕnÕfsal ve toplumsal örgütlerdir. Sendikalar iúçilerin ekonomi örgütü olarak toplu sözleúmeler yapmanÕn yanÕ sÕra, toplumsal ve siyasal yaúamÕn için-de için-demokrasinin sÕnÕrlarÕnÕ geliútirmeye ve emekçilerin haklarÕnÕ güvenceiçin-de tut-maya çalÕúÕrlar. SendikalarÕn tarihi kapitalizmin geliúimiyle çakÕúÕr. ølk emekçi örgütlenmeleri 18. yüzyÕlda dünyanÕn ilk kapitalist ülkesi øngiltere’de baúladÕ. Bu ilk örgütlenmeler; dayanÕúma dernekleri, yardÕmlaúma sandÕklarÕ biçimindeydi.

18inci yüzyÕldaki çalÕúma koúullarÕ oldukça a÷ÕrdÕ. Günde 18 saate kadar çok az bir ücretle çalÕúan iúçilerin iú güvenli÷i yoktu. øú kazalarÕ, meslek hastalÕklarÕ çok yaygÕndÕ.

ÇalÕúanlarÕn makineleri kullanmalarÕ için özel bir yetene÷i olmasÕ gerekmiyordu.

øúçilerin örgütlenmesi, dayanÕúma bilincini geliútirdi. Ancak iúçilerin örgütlenme-leri giderek kapitalistörgütlenme-lerin önlem almasÕnÕ da getirdi. øktidarlar da bu yönde emek-çi dayanÕúmasÕ ve mücadelesini kÕrmaya çalÕúmakta gecikmediler.

ÇalÕúma ve Sosyal Güvenlik BakanlÕ÷Õ’nÕn Türkiye’de toplam iúçi sayÕsÕnÕn yüzde 68.45’ini oluúturan 3 milyon 86 bin iúçi sendikalÕ bulunuyor ve 28 ana iúkolunda 94 sendika faaliyet gösteriyor.

Ancak son dönemde Türkiye’nin en güçlü sendikalarÕndan biri olan Türk-øú’in hü-kümetle yaptÕ÷Õ Toplu øú Sözleúmesi kapsamÕnda; “pazarlÕk” sonucu yaklaúÕk 20

Milyar TL’lik bütçe açÕ÷Õ ve enÀ asyon oranÕ yok sayÕlarak %8.5’lik zamma evet denmesi tüm emekçileri hayal kÕrÕklÕ÷Õna u÷ratmÕútÕr. Türk-øú yönetimi, bu pazar-lÕkta hükümetin tarafÕnda yer alarak, temsil etti÷i emekçilerin haklarÕnÕ gözetme-miútir. Türk-øú’ten beklenilen öncelikle iúçileri neoliberal politikalarÕn sömürü-sünden ve küresel kapitalizmin krizinin üzerlerine yÕkÕlmaya çalÕúÕlan yükünden kurtarmak, kapanan iú yeri ve fabrikalarda üretimi yeniden baúlatmak, iúten at-malara son vermek, iúsizli÷i azaltmak ve düúük ücretlerde iyileútirme yapmaktÕr.

Kabul edilen %3’lük ve %5’lik zam oranÕ ile iúçilerle dalga geçilmekte, ücretlerin artmasÕ bir yana vergi dilimi oyunlarÕ ile ücretler daha da geriye düúmektedir.

Milyonlarca kiúinin yoksulluk sÕnÕrÕnÕn altÕnda yaúadÕ÷Õ, gelir da÷ÕlÕmÕ yelpazesi-nin uçurumu andÕrdÕ÷Õ, sosyal ve mali politikalar ile gelirin yeniden da÷ÕlÕmÕnÕn unutuldu÷u, gençlerin üçte birinin iúsiz oldu÷u, ellerini neye kaldÕrdÕklarÕnÕ gayet iyi bilen vekillerin oylarÕ ile sosyal güvenlik sisteminin yavaú yavaú tas¿ ye

edildi-÷i ve toplumsal sa÷lÕ÷Õn piyasalaútÕrÕlarak, özel sigortalara geniú alanlar açÕldÕ÷Õ, örgütlenme ve birlikteli÷in bilince çÕkarÕlmadÕ÷Õ, örgütlenenlerin de iúten çÕkarÕl-dÕ÷Õ, bir ülkede, çalÕúan kitlelerin, ciddi bir mücadele sürecine girmekten baúka çareleri yoktur.

Bugün Türkiye’nin gereksinim duydu÷u úey özgürlükçü ve eúitlikçi demokrasidir.

øúçilerin birlik ve dayanÕúma günü olan 1 MayÕs’Õn 1977 yÕlÕndaki kutlamalarÕn-da 36 yurttaúÕmÕzÕn yaúamÕnÕ yitirdi÷i katliamÕn ardÕnkutlamalarÕn-dan 1 MayÕs ile özdeúleúen Taksim alanÕ 1979’dan bu yana kendi halkÕna, iúçisine, emekçisine kapatÕlmÕútÕr.

Emekçilerin, iúçilerin, halkÕn baskÕlara, saldÕrÕlara, tehditlere, cinayetlere, kÕú-kÕrtmalara ra÷men bedelini etiyle, kanÕyla, gözyaúÕyla ödedi÷i bir tarihi içeren 1 MayÕs özde kabul görmeli ve Taksim alanÕ kendi emekçisine, halkÕna, iúçisine göstermelik de÷il, gerçek anlamda açÕlmalÕdÕr. Yoksa di÷er 160 ülkede øúçi ve DayanÕúma Günü olarak kutlanan ve o günün tatil olmasÕ nedeniyle “onlarda var, bizde de olsun” mantÕ÷ÕnÕn ötesine geçilmedi÷i görülecektir. Emekçilerin, iúçi sÕ-nÕfÕnÕn, halkÕn yanÕnda eme÷e saygÕ ve haklarÕn geliútirilmesine destek olunma-dÕ÷Õ açÕ÷a çÕkacaktÕr.

Etkisini gittikçe arttÕran kriz, Türkiye’yi, baúbakanÕn dedi÷i gibi te÷et geçmedi, Türkiye, G-20 ülkeleri içerisinde bu krizden en çok etkilenen/etkilenecek ülke-dir. Kriz etkisinde, ekonomi daralmaya devam etmekteülke-dir. Birinci çeyrek büyüme oranÕ eksi yüzde 13,8 olarak açÕklanmÕútÕr. Bu küçülmeye eúlik eden ise artan iúsizlik oranÕdÕr. TÜøK’in verilerine göre 2009 Nisan ayÕ itibariyle toplam iúsiz-lik oranÕ %14,9’a yükselmiútir. Bütün bu veriler, Türkiye ekonomisinde daralma oldu÷unu, krizin etkisini giderek daha a÷Õr hissettirdi÷ini ve Türkiye ekonomisi-nin üretemedi÷ini göstermektedir. øktidar, krizden çÕkÕú yolu bulup ekonomiyi ve yurttaúÕn durumunu iyileútirmek yerine özelleútirme ve satÕúlarla bütçeye yama yapmaya çalÕúmaktadÕr. øktidar, kalÕcÕ ve bütüncül çözümler yerine, geçici ve par-çacÕ çözümlere odaklanmaktadÕr.

Son aylarda, Türkiye’de 24 Ocak kararlarÕ ile yansÕma bulan neoliberal politi-kalar ekseninde, özelleútirme daha da hÕz kazanmÕú, ülke varlÕklarÕ, tesisleri ve yatÕrÕmlarÕnÕn parça parça satÕlmasÕna devam edilmektedir. Bu uygulamalarÕn yakÕn zamandaki göstergeleri arasÕnda iktidarÕn kÕyÕ ve sahil úeritlerine göz dik-mesi, mayÕnlÕ arazilerin ve tarÕm arazilerinin küresel sermayeye yarÕm yüzyÕllÕk gibi bir süreli÷ine kiralanmaya çalÕúÕlmasÕ, orman, mera ve 2B alanlarÕnÕn satÕúÕ, Afet øúleri Genel Müdürlü÷ü’nün kapatÕlmasÕ ve Afet øúleri’ne ba÷lÕ hizmetlerin özelleútirilmesi, østanbul’daki bazÕ okullarÕn satÕúa çÕkarÕlmasÕ ve TCDD’nin bazÕ garlarÕnÕn Özelleútirilme ødaresi BaúkanlÕ÷Õ’na devredilmesidir.

Yeni yerleúim alanlarÕnÕn planlanmasÕnda tarÕm arazileri, mera, orman ve kÕyÕ alanlarÕ gibi özellikle korunmasÕ gereken alanlar, mevzuat de÷iúiklikleriyle rant alanlarÕna dönüútürülmektedir. Bunun örnekleri, son dönemlerde Toplu Konut ve Turizmi Teúvik Kanunu gibi birçok kanunda de÷iúikliklerin gündeme alÕn-mÕú olmasÕdÕr. Örne÷in, “2985 SayÕlÕ Toplu Konut Kanunu Ve BazÕ Kanunlarda De÷iúiklik YapÕlmasÕ HakkÕnda Kanun Tekli¿ ” ne göre, iktidar sahil úeritlerinde imar uygulamasÕ (parselasyon planlarÕ) ve ruhsat yetkisini belediyelerden alÕp BayÕndÕrlÕk ve øskân øl Müdürlükleri’ne devretmeye hazÕrlanmaktadÕr. Yasa tek-li¿ ile Kültür ve Turizm BakanlÕ÷Õ kÕyÕ ve sahil úeridi dâhil turizm alanlarÕnda imar yönünden tek merkezi güç haline getirilmek istenmektedir. Yasa tekli¿ nde, BakanlÕ÷Õn talebi ile imar uygulamalarÕ ve ruhsatlara iliúkin yapÕ ruhsatÕ, yapÕla-rÕn denetimi, yapÕ kullanma izni verilmesine kadar tüm iúlemler yerel yönetimler tarafÕndan yapÕlÕrken bu iúlemlerin BakanlÕ÷Õn inisiyati¿ ne bÕrakÕlmasÕ öngörül-mektedir. Türkiye’de ulusal, bölgesel ve yerel bazda bütüncül planlamanÕn yapÕl-mamasÕ, planlamada parçacÕ yaklaúÕmlar planlÕ ve sa÷lÕklÕ kent olgusundan uzak çirkin úehirleúmeye yol açmaktadÕr.

østanbul’daki Milli E÷itim BakanlÕ÷Õ ve özel kurumlara ba÷lÕ olan okullarÕn arsa rantlarÕnÕn yüksek olmasÕ nedeniyle satÕúa çÕkarÕlmasÕyla gündeme gelen durum ise, günümüzde imar uygulamasÕ sürecinde düzenleme ortaklÕk payÕ (DOP) adÕ altÕnda halkÕn mülkiyetinden ayrÕlan alanlarÕn satÕlmasÕ anlamÕ taúÕmaktadÕr. Bu alanlara yönelik yapÕlacak imar planÕ de÷iúikli÷iyle okul arazileri üzerine alÕú-veriú merkezi ve turistik tesis yapÕlmasÕnÕn önü açÕlacak. Bu uygulama, ømar Kanunu’nun “Düzenleme ortaklÕk paylarÕ, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihti-yacÕ olan Milli E÷itim BakanlÕ÷Õna ba÷lÕ ilk ve ortaö÷retim kurumlarÕ, yol, mey-dan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeúil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden baúka maksatlarla kullanÕlamaz.”

ùeklindeki 18. maddesine aykÕrÕdÕr, bu aykÕrÕlÕ÷Õ da taktiksel olarak aúmak için okullarÕn öncelikle Milli Emlak Komisyonuna devredilmesi öngörülmektedir.

Di÷er yandan, Devlet DemiryollarÕ elindeki taúÕnmazlarÕ satÕlmak üzere Özelleú-tirme ødaresine devretmeyi sürdürmektedir. TCDD mülkiyetindeki 9 adet taúÕn-maz ve 25 adet Gar istasyon ve sahasÕnÕn satÕúÕ yapÕlmak üzere 15.05.2009’da Özelleútirme ødaresi baúkanlÕ÷Õna devretmiútir. Özelleútirmeler, yerli ve yabancÕ sermayenin iste÷i do÷rultusunda hayata geçirilerek, sermayenin küreselleúmesi haline gelmektedir. TCDD’nin özelleútirilme nedeni olarak gösterilen zarar etme-si ve iyileútirilmeetme-si gereklili÷i temelden yoksundur. Sermaye, en az maliyetle en fazla kar elde etmeyi hedeÀ edi÷i için, zarar eden bir yatÕrÕmÕ de÷il, kar getiren ya-tÕrÕmÕ kendisine katmayÕ hedeÀ er. Bu nedenle de, sermaye, kendisinin büyümesi u÷runa, insan hayatÕ da dahil her úeyi feda etmeye hazÕrdÕr.

Bu durumu en son Afet øúleri Genel Müdürlü÷ü’nün kapatÕlmasÕyla beraber kamusal bir hizmet olan Afet Yönetimi hizmetlerinin ticarileútirilmesinde de görmekteyiz. Devletin di÷er kurumlarÕnÕn kapatÕlmasÕ gibi Afet øúleri Genel Müdürlü÷ü’nün kapatÕlmasÕ küreselleúmenin dayattÕ÷Õ neoliberal politikalarÕn bir sonucudur. Türkiye’nin do÷al afetlerin yo÷un yaúandÕ÷Õ ve bir deprem ülkesi ol-du÷u nasÕl da yok sayÕlmaktadÕr. Yaz mevsiminin ortasÕnda Ordu, Artvin, BartÕn ve Giresun’da meydana gelen sel, su baskÕnlarÕ ve heyelanda can ve mal kayÕp-larÕnÕn yaúanmasÕ bu durumu acÕ bir úekilde gözler önüne sermektedir. Can ve mal kayÕplarÕna yol açan sel, taúkÕn ve heyelana karúÕ Meteoroloji øúleri Genel Müdürlü÷ünün uyarÕda bulundu÷u savunmasÕ yapÕlmaktadÕr. YapÕlan bu açÕklama vatandaúÕ uyarmaktan ileri giden bir açÕklama de÷ildir. Afet öncesinde yapÕlan bu tür açÕklamalarÕn hiçbir zaman tek baúÕna yeterli olmayaca÷Õ yaúanÕlan örneklerle görülmektedir. Bu açÕklama ancak sel felaketi anÕnda vatandaúÕn a÷aca çÕkmasÕnÕ akla getirmekte ve vatandaú felaketle baú baúa bÕrakÕlmaktadÕr.

Bununla beraber, tarÕm politikalarÕnÕn da uluslar arasÕ sermayenin ellerine terk edilmesi kabul edilemez. Siyasi iktidar, fÕndÕk mevsimine 1 ay kala fÕndÕk stra-tejisini de de÷iútirmiútir; bu durumun fÕndÕk üreticisini ma÷dur edece÷i açÕktÕr.

2006’da, øktidar Fiskobirlik’in etkinli÷ini azaltarak fÕndÕk alÕmÕnda Toprak Mah-sulleri O¿ si’ni (TMO) devreye sokmuútu. 3 yÕl önce fÕndÕk çiftçisi ile kooperatif-leri olan Fiskobirlik arasÕndaki iliúkiyi kesen iktidar, bugün de fÕndÕk stratejisini de÷iútirerek çiftçi ile devlet arasÕndaki iliúkiyi de koparmaktadÕr. Türkiye Dün-yadaki fÕndÕk üretiminin %75’ini, ticaretinin %85’ini sa÷lamaktadÕr. FÕndÕk üre-timinde böyle bir üstünlü÷e sahipken, fÕndÕk piyasasÕnda Türkiye’nin söz sahibi olmamasÕ oynanan neo-liberal politikalarÕn ekonomik ba÷ÕmsÕzlÕ÷a saldÕrÕsÕnÕn bir göstergesidir. TarÕm BakanlÕ÷Õ’nÕn uygulanacak yeni fÕndÕk stratejisine göre, 2012 sonuna kadar ruhsatsÕz alanlardaki fÕndÕk üretimi bitirilecek. Devletin fÕn-dÕk alÕmÕnÕ durdurmasÕ üreticiler için bir kriz ortamÕ yaratacaktÕr. Uygulanan bu strateji, AB’nin tarÕm alanlarÕnÕn azaltÕlmasÕ yaklaúÕmÕnÕn fÕndÕktan baúladÕ÷ÕnÕn göstergesidir.

Gündemde olan bir di÷er konuda anayasada yapÕlmak istenen parçacÕ de÷iúiklik-lerdir. Anayasa bir bütün olarak ele alÕnmalÕdÕr ve yapÕlmasÕ düúünülen de÷iúik-likler de bu bütüncül yaklaúÕmÕ yansÕtmalÕdÕr. 1982 AnayasasÕ’nÕn “Temel Hak ve Hürriyetlerin KullanÕlmasÕnÕn DurdurulmasÕ” baúlÕklÕ geçici 15inci maddesini de÷iútirme talebi olumlu bir giriúimdir, fakat yapÕlmasÕ düúünülen de÷iúim bütün-cül ve halkÕn talepleri yönünde hazÕrlanan, demokratik, eúitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa için yapÕlmalÕdÕr.

De÷erli Arkadaúlar,

Bildi÷iniz gibi Haziran’da øran’da BaúkanlÕk seçimleri gerçekleútirildi ve arkasÕn-dan Ortado÷u ve dünyanÕn merak ve endiúeyle takip etti÷i ayaklanmalar gerçek-leúti. øran’da patlak veren halk hareketi, sarsÕntÕya u÷rayan gerici molla rejiminin baskÕ ve terörüyle úimdilik durulmuú görünüyor. “Besic” diye adlandÕrÕlan rejimin paramiliter tetikçilerinin kitlelere ateú açarak çok sayÕda insanÕ katletmesi, yay-gÕn tutuklamalar, kaçÕrmalar, basÕna uygulanan sÕkÕ sansür, devletin tepesi kabul edilen dini úef Ali Hamaney’in savurdu÷u tehditler, burjuva kesimin “reformcu”

kanadÕnÕn lideri Mir Hüseyin Musavi’nin geri tutumu, daha da önemlisi Tahran sokaklarÕnÕ iúgal eden yüz binlerin henüz ba÷ÕmsÕz bir siyasal inisiyatif koyabil-me yetersizli÷i… Tüm bunlar halk hareketindeki durulmanÕn baúlÕca nedenleri olarak sÕralanabilir. KÕsmen yansÕyan haberler, hareketin durulmasÕnÕ fÕrsat bilen mollalar rejiminin baskÕ ve terörün dozunu arttÕrdÕ÷ÕnÕ gösteriyor. Uygulanan sÕkÕ sansür ise hem yapÕlan eylemlere dair yeterli haber almayÕ engelliyor hem bas-kÕnÕn boyutu hakkÕnda somut bilgilere ulaúÕlabilmesini zorlaútÕrÕyor. Buna karúÕn øran’dan gelen sÕnÕrlÕ haberler devlet terörünün yaygÕnlaútÕ÷ÕnÕ oraya koyarken, kitle eylemlerinin de yer yer devam etti÷ine iúaret ediyor.

Sömürüye, iúsizli÷e, rejimin zorba, cinsiyetçi, antidemokratik niteli÷ine karúÕ sokaklara taúan yüz binlerin talepleri seçimdeki anti-demokratik uygulamalarla kendini alanlara taúÕmÕútÕr. Bu taleplerle sokaklara taúan genç kadÕn ve erkeklerin silah zoruyla susturulmak istenmesi, ancak varolan öfkeyi daha da derinleútire-bilir. Rejimin adeta sürek avÕna baúlamÕú olmasÕ ise, uzak olmayan bir gelecek-te yeni patlamalarÕ mayalamaktan baúka bir iúe yaramayacaktÕr. Bunun farkÕnda olan rejim úeÀ erinin, bir süre sonra bazÕ i÷reti “reformlar”la ortalÕ÷Õ yatÕútÕrma yoluna baúvurmasÕ mümkündür.

Sevgili Arkadaúlar,

Bu yÕl 2 Temmuz’un, 35 insanÕn diri diri yakÕldÕ÷Õ, yüreklerimizin parçalandÕ÷Õ, 35 aydÕnÕn gencin yaúlÕnÕn MadÕmakta can verdi÷i günün 16. YÕldönümüydü. Her ne kadar olaylarÕ takip eden günlerde saldÕrganlarÕn bir kÕsmÕ yargÕlanmÕú ve ceza almÕúsa da, olaylarÕn arka planÕndaki zihniyet hala aklanmaya çalÕúÕlmaktadÕr.

Peki, o günden bugüne ne de÷iúti? 21 inci yüzyÕlda yaúanÕlan bu utanç ve kaygÕ verici insanlÕk dÕúÕ zihniyet ve yaklaúÕmlar engellenebildi mi, yoksa hÕzla artarak yaúam alanlarÕmÕzÕ her noktasÕnda tehdit eder konuma mÕ gelmiútir? Sivas’ta ya-úanÕlan bu utanç tablosunu unutmamak ve unutturmamak için MadÕmak Otelinin müzeye dönüútürülmesi gerekmektedir.

UnutulmasÕn ki emperyalizme ve faúizme karúÕ duran insanlar yakÕlsa da, katli-amlardan geçse de, dara÷acÕnda asÕlsa da, barÕú, özgürlük ve demokrasi mücade-lesi devam edecektir...

SaygÕ ve sevgilerimizle.

HKMO Genel Merkez Yönetim Kurulu