• Sonuç bulunamadı

3. KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARININ GAYRİMENKUL

3.3 Hak Sahipliği Açısından

Kentsel dönüşüm projeleri, kentsel alanın insan yaşamına uygunluğunu kaybetmesi sonrası ortaya çıkan uygulamalardır. Projelerin amacı kamusal yararın gerçekleştirilmesi, ihtiyaçlara cevap verecek kentsel alanların inşa edilmesidir. Ancak dönüşüm projelerinin bu amaç ve beklentilerden uzaklaşması, proje alanında daha büyük sorunların meydana gelmesine neden olabilmektedir. Türkiye’de gerçekleştirilen uygulama örneklerinde bu yönde geri dönüşler alınmaktadır. Projelerde idarelerin, sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları ile işbirliği yapmaksızın; sermaye grupları ve girişimcilerle süreci yönetmesi projelerin ranta yöneldiği eleştirilerine neden olmaktadır. Dönüşüm alanlarında taşınmaz mal sahiplerinin ya da gerçek ve tüzel kişilerin katılımı olmaksızın yürütülen projeler rant beklentisi kaygısıyla gerçekleştirilen uygulamalar olarak kabul

30

görmektedir. Anılan uygulamaların proje bölgesindeki rantı tetikleyerek, değeri arttırdığı iddia edilmektedir (Görgülü 2007). Projelerde uygulama sürecinde zaman zaman zorla tahliyelere rastlanılmaktadır. Bu zorla tahliyelere hak sahiplerinden daha çok kiracıların maruz kaldığını söylemek mümkündür. Ancak bu durum genel olarak projelerde göz ardı edilmektedir. Nedeni ise projelerin daha çok belirli gelir düzeyinin altında yer alan ve çöküntü bölgesinde bulunan konutlarda gerçekleşmesi, bu alanlarda hak sahiplerinden çok kiracıların bulunmasıdır (Akalın 2009). Bu ve benzeri olumsuz durumların önüne geçebilmek adına, demokratik ilkelere uygun olarak halkın bilinçlendirilmesi ve projelere katılımının sağlanması gerekmektedir. Bu süreçte görev idarelere düşmektedir. Yerel yönetimler tarafından katılım sağlanarak şeffaflık ve bilgi edinmenin yolları açılmalıdır.

Projelerde hak sahiplerine yönelik katılım ve sürdürülebilirlik yönünden bilgilendirme yapılmalıdır (Kalabalık 2005).

Dönüşüm projelerinde idareler genel olarak kendi gerçekleştirdikleri projelerde yaratılan değeri, girişimciler ve sermaye grupları ile paylaşım eğilimindedir. İdareler bazen isteksiz olarak oy beklentisi ve iktidarda kalma düşüncesi ile oluşan değeri, projede yer alan birey ve gruplara bırakmak zorunda kalabilmektedir. Ancak dönüşüm projelerine bağlı kazanımların ve imar gelirlerinin ilgili idarelerce farklı bir projeye aktarılması ya da kamu harcamalarında kullanılması gerektiği tartışılmaktadır. Toplumun tamamı üzerinde etkili olan projelerde sadece bir kesimin taleplerinin dikkate alınması mümkün değildir. Bütün toplumun faydasına olacak şekilde projelendirme yapılmalıdır. Bu süreçte merkezi otorite görev ve sorumluluğu yerel yönetimlere bırakabilmektedir. Farklı bir yöntem olarak merkezi yönetim, toplumun tüm kesimlerinin yararına olacak şekilde, projeden olumsuz etkilenen herhangi bir kesim olmaksızın projeleri kendisi yürütebilmektedir. Bu yöntem takip edilerek merkezi yönetim itibarını korumakta ve kamuoyundan gelecek negatif eleştirileri engellemektedir (Polat ve Dostoğlu 2007).

2000’li yıllardan sonra kentsel dönüşüm projeleri TOKİ uygulamaları ile ülkenin büyük bir kısmına yayılmıştır. Özellikle gecekondu bölgelerinin dönüşümü amacıyla gerçekleştirilen projeler, gecekonduyu kimi uygulamalarla yasal statüye oturtması yönünden eleştirilmiştir. Zamanla gecekondu sahiplerinin hak elde etmeleriyle kiracı olarak bu bölgelerde yaşayan toplumsal kesimin profilinin değişmesi, kentsel alanı

31

dönüştürerek farklı ihtiyaçlara cevap verecektir. Geçen zaman, toplumsal entegrasyon sağlayacak projelerin tartışılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Kentsel dönüşüm ve toplumsal uzlaşma aynı boyutta incelenmeye başlamıştır (Kahraman 2012).

Türkiye’de gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projelerinde ve proje öncesinde hak sahipliği açısından dikkate alınması gerekli başlıca sorunlar şunlardır;

 Kentsel alanlarda imar parselleri küçük ve çok hisselidir. Yapıların büyük çoğunluğu ruhsatsızdır. Bu nedenle mülkiyet sistemi içindeki sorun çözülmelidir. Hak sahipleri açısından öncelikli sorun mülkiyet konusudur.

 Dönüşüm alanlarında bulunan hak sahiplerinin ekonomik durumlarının iyi olmaması ve ikincil finansal kaynaklara ulaşamamaları nedeniyle yapılar, bakım-onarım eksikliği yaşamaktadır. Bu durum bir bakıma kentsel dönüşüm nedeni olarak da lanse edilebilmektedir. Çöküntü alanı haline gelen bölgelerde hak sahipleri de mağdur olmaktadır.

 Proje bölgelerinde yapılan incelemelerde ortaya çıkan sorunlar çok boyutludur. Hak sahipleri ve toplum açısından klasik planlama sistemi ve imar uygulamaları yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle bölgenin ihtiyaçlarına ve çağdaş planlama sistemine ihtiyaç duyulmaktadır.

 Geliştirilen projelerde kurumsal yatırımcı eksikliği görülmektedir. Ayrıca hak sahiplerinin taleplerinin proje öncesi çoğunlukla dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.

 Hakların korunmasına yönelik yasal düzenlemelerin yeterli olmadığı, bu hususlarda ayrıca düzenleme yapılması gerektiği görülmektedir.

 Geliştirilen projelerin yatırım ve sermaye odaklı olduğu, kamu yararı ve toplum menfaati hususlarının arka planda kaldığı tespit edilmektedir (Göksu 2006).

Kentsel dönüşüm projelerinde inşa edilen toplu konutlar, hak sahipleri ve kullanıcılar yönünden kimi zaman sorun oluşturabilmektedir. Özellikle gecekondu bölgelerinin dönüşümü sonrası kullanıcı profilinin belirsizliği, konutların farklı boyutlarda tasarlanması, kullanılan malzeme kalitesi gibi hususlar toplu konutlara bir yönden negatif bakılması sonucunu doğurmaktadır. Toplu konut sistemine sadece fiziki yönden bakmak doğru değildir. Zira kullanıcıların sosyal, kültürel ve çevresel ihtiyaçlarının karşılanması

32

da gereklidir. Bu konularda çözümler üreten projelerin gerçekleştirilmesi zorunludur.

İnsanlar içinde yaşadıkları konutlarla etkileşim halindedirler. Konutların kent içinde pozisyonu yanında, kullanıcının sosyal, ekonomik ve demografik durumu da önemlidir.

İnsanlar yaşamlarını konutlarda sürdürürken, korunma, barınma ve güvenlik ihtiyaçlarını da giderirler. Zamanla insanların ihtiyaçlarının gelişmesine paralel olarak, konutlar yetersiz kalabilir. Ya da konutlar kent sistemi içinde değerini kaybedebilir. Bu ve benzeri koşullar kentsel dönüşüm uygulamalarını tetikleyebilmektedir (Kahraman 2012).

Kentsel dönüşüm projelerinde, dönüşüm bölgesinde bulunan özellikle yoksul kesimin haklarının göz ardı edildiği, böylece mağdur edildikleri çoğu zaman kamuoyunda dile getirilmektedir. Düşük gelirli kesimin barınma haklarının yok edildiği, yaşadığı mahalleri terk etmeye zorlandıkları hak sahipleri tarafından iddia edilmektedir. Projelerin böylece ekonomik açıdan daha üst sınıflara yönelik olduğu izlenimi yaratılmaktadır. Bu durumun kentsel dönüşümün özüne ve kamu yararına aykırı olduğu öne sürülmektedir (Gül ve Ergun 2009). Yerlerinden edilen eski kullanıcıların yerine ise maddi geliri daha yüksek olan, sosyal statüsü farklı toplumsal kesim gelmektedir. Eski kullanıcılar ise kendi sosyal statülerine uygun başka alanlara göç etmektedir. Bu durum kentsel dönüşüm projelerinin, gerçekleştirildiği bölgede yaşayanlar ile yakın ilişkili olduğunun önemli bir kanıtıdır.

Proje bölgesinde bulunan halkın eğitimi, sosyal ve ekonomik durumu, kültürel yaklaşımı dönüşüm sürecinde alınan kararlarda dikkate alınmalıdır. Proje bölgesinde yaşayan halkın yaşam modelini dikkate almayan, kullanıcıları önemsemeyen projeler, mevcut halkı dışa çekmektedir. Dışta bulunan kesimin içe alınmasıyla proje bölgesindeki kullanıcı profili tamamen değişmekte; bu durum farklı sorunlara yol açmaktadır (Sipahi 2016).

33

4. KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARINDA ORTAYA ÇIKAN HUKUKİ