• Sonuç bulunamadı

İbn Hacer’in Hadis Şerhçiliğindeki Yeri

26. Hidâyetü’r-rüvât ilâ tahrîc ehâdisi’l-mesâbih ve’l-mişkât

1.4.7. İbn Hacer’in Hadis Şerhçiliğindeki Yeri

117 Kelâbâzî; Ahmed b. Muhammed b. Hüseyin Ebû Nasr, Ricâlu sahîhi’l-Buhârî.

Kelâbâzî’nin eseri bu isimle meşhûr olmuşsa da eseri tahkik edip yayınlayan el-Leysî’ye göre eserin tam adı: el-Hidâye ve’l-irşâd fi ma‘rife ehli’s-sika ve’s-sudâd ellezine ahrece lehum el-Buhârî fi’s-sahîh’ şeklindedir.409

İbn Menceveyh. Ahmed b. Ali b. Muhammed b. İbrahim Ebû Bekr, Ricâlu sahîhi Müslim, İbn Hacer’e göre İbn Menceveyh, İbn Hibbân’ın sözlerini olduğu gibi ona âtıfta bulunmadan kitâbına almıştır.410

Ceyyânî; Hüseyin b. Muhammed b. Ahmed, Takyidü’l-muhmel ve Temyizü’l-müşkil. Nureddin Itr’a göre müellif, bu eserde Sahîhayn’de var olan sorunlara çözüm üretmeye çalışmıştır.411

Makdisî; Abdulgani b. Abdulvahid b. Ali b. Surûr, Umdetü’l-ahkâm, el-Kemâl fi esmâi’r-ricâl.

Mizzî. Yusuf b. Abdurrahman b. Yusuf Ebu’l-Haccâc, Tuhfetü’l-eşrâf bi-ma‘rifeti’l-etrâf ve Tehzibü’l-kemâl fi esmâi’r-ricâl.

Berdicî. Ahmed b. Harun b. Ruh, el-Esmâu’l-müfrede. Nureddin Itr, Nüzhetü’n-nazar’da yer alan ‘Ebû Bekr b. Ahmed’ şeklindeki bilgiyi verdiğimiz gibi vererek tashîh etmiştir.412

İbnü’l-Ferrâ. Muhammed b. Hüseyin b. Muhammed b. Half, Ahkâmu’s-sultâniyye ve Ahkâmu’l-Kur’ân.

Ebû Amr. Ömer b. Ahmed b. Osman Ebû Hafs, Zehebî, bu zatı tevsîk etmekte ancak eserlerinden söz etmemektedir.413

Nüzhetü’n-nazar’da tespit edebildiğimiz bu liste, İbn Hacer’in kaynak zenginliğini göstermektedir. İbn Hacer’in en-Nüket’te başvurduğu kaynakları da bu listeye eklediğimizde kaynak sayısında artış olacağı kesindir.

118 Buhârî’nin “el-Camiu’s-sahîh el-müsned es-sahîh el-muhtasar min umûri rasûllillah ve sünenihi ve eyyâmihi”414 eseri birçok açıdan değerlendirmeyi hak etmektedir. Yüzün üzerinde şerhe konu olan bu kitâba, bazı müellifler, ondan rivâyette bulunarak da hizmet etmişlerdir.415 İbn Haldûn’a göre, Buhârî’nin eserini şerh etmek ümmetin üzerinde bir vecibe idi.416 Sehâvî, ümmetin bu sorumluluktan İbn Hacer’in sayesinde kurtulduğunu belirterek şunları yazmaktadır: “İbn Haldûn Fethu’l-bârî’nin tümünü ya da bir kısmını görseydi gözü açık bir şekilde ahirete gitmiş olmayacaktı.”417

İbn Hacer’in şerh ilmindeki konumunu sağlıklı bir şekilde değerlendirmek için Fethu’l-bârî ile İbnü’l-Mülakkın’in şerhleri arasında mukayese yapmakta yarar görmekteyiz. Karşılaştıracağımız her iki eser Sahîh’i Buhârî’nin şerhleri olmakla beraber ikisinden birinin, İbn Hacer’in öğrencisi olmakla iftihâr ettiği İbnü’l-Mülakkın’in kitabı olması mukayeseyi daha anlamlı kılacaktır. Bu mukayese, şârihlerin birbirinden ne kadar istifade ettiğini, bu ittifakın vecihlerini, farklarını ve şerhçiliğin ulaştığı seviyeyi göstermesi açısından da bir gerekliliktir. Şerh kitaplarını değerlendirmek zordur. Çünkü şârihlerin eserlerinde hadisleri farklı ve kendilerine has bir yöntem ile ele aldıkları bilinen bir hakikattir. Zira her şârih eserini te’lif ederken hedeflediği bir amaç vardır.418

Şârih, muhaddis ise ıstılâhî kavramlara, isnâdın önemine, râvilerin ta‘dil ve cerhlerine, hadisin sıhhat ve zayıflığına hükmetmesi gibi hadis usûlüne taalluk eden mevzulara girmesi zorunluluk arzeder. Buhârî’nin eserini ilk defa İbn Battâl (ö.

449/1057) şerh etmiş ve şerhi oldukça meşhurdur. İbn Battâl’dan sonra Buhârî üzerine şerh yazan her şârih mutlaka bu eserden istifade etmiştir. Bu eserden müstefid olanların başında da İbn Hacer ve hocası İbnü’l-Mülakkın gelmektedir. İbnü’l-Mülakkın, neredeyse İbn Battâl’ın eserinin tümünü alıntılamıştır. Zaten kendisi de bu eserden istifade ettiğini serahaten belirtmiştir.

İbn Hacer’in kaleme aldığı Fethu’l-bârî, Buhârî’nin Sahîh’ine yazılmış en önemli şerhtir. İçerdiği faideler ve ilmi hakikatler açısından onun için müteahhirûn döneminde yazılmış en meşhûr şerhtir demek mümkündür. İbn Hacer, bu çalışmada bin dört yüz otuz kaynaktan istifade etmiştir.419

414 Şerefü’l-Kudât, el-Minhâcü’l-hadîs fî ulûmi’l-hadîs, Amman, 2013, s. 129

415 Dumeycî, Salih b. Muhammed b. Ömer, Kitâbü’t-tevhîd li şerhi’l-câmii’s-sahîh (Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi), Ümmü’l-Kurâ Üniversitesi, Usûlüddîn Fakültesi, Suudi Arabistan, 1419, s. 138

416 İbn Haldûn, Mukaddime, I, s. 126.

417 Sehâvî, el-Cevâhir ve’d-dürer, II, s. 707.

418 Dumeycî, a.g.e., s. 141.

419 Ebû Ubeyde, Meşhûr b. Hasan b. Selmân ve Ebû Huzeyfe Râid b. Sabri, Mu‘cemu’l-musannefâti’l-vâride fî fethi’l-bârî, Dârü’l-Hicre, Riyad, 1991, s. 241.

119 İbnü’l-Mülakkın şerhi ile İbn Hacer’in şerhini karşılaştırıp ulaştığımız sonuçları maddeler halinde vereceğiz. Aslında bu konu tüm farkların ortaya konulacağı müstakil bir çalışmanın konusu olmakla birlikte biz bâriz olan farklarla iktifâ edeceğiz. İbn Hacer’in, hocası İbnü’l-Mülakkın’in eserinden çokça istifade ettiğini belirtmek gerekir.

İbn Hacer, hocasının eserinden çokça yararlanmış ve bunu zaman zaman ifade etmemiş bilmekle birlikte bazen de alıntı yaptığı halde ismini ve eserini vermekten imtina etmiştir.

şâhid olmaktayız. Atıfta bulunduğu yerlerde نقلملا نبا انخيش = Hocamız İbnü’l-Mülakkın ya da Tavdih’in yazarı demektedir.420 İbn Hacer ile hocasının şerhleri arasında var olan farkları şu şekilde ortaya koymak mümkündür.

a) İbnü’l-Mülakkın bab ve babla ilgili olan hadisleri Buhârî’de yer aldığı şekilde îrâd edip isnâdını hazf eder. Hadis metni uzun olduğunda da maksadını ifade eden kısmını alarak taksîre gitmektedir. İbn Hacer ise hadislerle ilgili şerhini yapmadan önce bâb başlığını vermektedir. Hedyu’s-sârî’de aslında bab ve bab ile ilgili olan hadisleri zikrettikten sonra konuya girmeye421 karar verdiğini ancak bu durumda kitâbı uzatacağını düşünerek orta yolu seçtiğini bu yöntemle de âzamî faydanın sağlanacağını ileri sürmektedir.422 Fuad Abdulbakî, Fethu’l-bârî’yi İbn Hacer’in arzuladığı yönteme göre yani Buhârî’nin senedini esas alarak tahkikli neşrini gerçekleştirmiştir.

b) İbnü’l-Mülakkın, Buhârî’nin maksadını gözetmeksizin hadisin ilk geçtiği yerde şerh yapmakta yeri gelince yaptığı şerhe atıflarda bulunmakta ya da açıklamayı aynen aktarmaktadır. İbn Hacer ise, Buhârî’nin maksadını esas alarak mükerrer hadislerin geçtiği her yer için makama uygun şerhler yapmaktadır.

c) İbnü’l-Mülakkın, sahîh rivâyetlerde var olan ihtilâflara girmezken öğrencisi İbn Hacer, bu ihtilâfları beyan etmektedir.423

d) İbnü’l-Mülakkın, isnatta yer alan râvilerin özellikle sahâbilerin hayatlarını geniş ele almakta İbn Hacer ise sadece râvînin ta‘dil ve cerhine sebep olan nedenleri zikretmektedir.

e) İbnü’l-Mülakkın, hadislerde yer alan garip lafızlarla ilgili sözlük ve garip türü eserlere müracaat ederek geniş malumat vermekte iken İbn Hacer, bunu doğru bulmamaktadır.

420 İbn Hacer, Fethu’l-bârî, XI, s. 128.

421 İbn Hacer, Hedyu’s-sârî, s. 17.

422 İbn Hacer, Fethu’l-bârî, I. s.15.

423 Bkz. İbn Hacer, a.g.e., XIII, s. 487, 494, 495.

120 f) İbnü’l-Mülakkın, Buhârî’nin hadislerden istinbât ederken yaptığı fıkhî yorumlarda isâbet etmediğini belirtmişken, İbn Hacer ise Buhârî’yi doğru okuyarak şerhini Buhârî’nin anlayışını yansıtacak şekilde yapmayı başarmıştır.

g) İbnü’l-Mülakkın, şerhinde hadis usûlünü ihmâl etmiştir. Öyle ki bu eser ile ilk karşılaşan, onun şerh değil de hadis kitabı olduğu vehmine kapılabilir.424 İbn Hacer, Fethu’l-bârî’yi yazarken hadis usûlünden ziyâdesi ile istifade etmekte, istişhâdlar da bulunmakta, varyantları cem etmektedir.

h) İbnü’l-Mülakkın kendinden önceki Buhârî şârihlerini eleştirmemekte, İbn Hacer ise eleştirmektedir.425

ı) İbnü’l-Mülakkın eserin sonunda yararlandığı kaynaklara yer verirken İbn Hacer’in bu kaynaklara yer vermemektir. Bunu menfî bir durum olarak değerlendirmek gerekir.

İbnü’l-Mülakkın, şerhini yirmi bir (763-785) yılda tamamlarken öğrencisi İbn Hacer ise yimi beş (817-842) yılda ikmâl etmiştir. İbn Hacer’in Fethu’l-bârî’si şerh kitabı olmaktan öte bir ansiklopedik çalışma olarak değerlendirilmektedir. Bir rivâyette yer alan bir harf ile ilgili sayfalarca açıklamalar yapmaktadır. Örneğin “es-sâmu aleykum” diye selam veren Yahudi’ye “ve aleyküm” şeklinde mi yoksa “aleyküm” şeklinde başında vav harfi olmadan mı cevap verileceği ile ilgili “vav” harfi hakkında üç sayfadan fazla yer tutan izâhâtda bulunmaktadır.426 Cuma günü ‘icâbe’ saatinin tayini hakkında çok geniş açıklamalar yapmakta bu konuda kırk üç görüşün varlığına işaret etmektedir. Bu görüşlerin kime ait olduğunu delilleri ile zikrettikten sonra, tercih ettiği görüşü beyan etmiştir.427

Elbette iki şârihin şerhlerindeki yaklaşımlarını ve şerh anlayış farklarını çoğaltmak mümkündür. Şârih İbn Hacer’in hocasıyla kıyâsı yapılmayacak kadar nitelikli bir şerh yazdığını zikrettiğimiz maddelerden çıkartmak zor olmazsa gerektir.