• Sonuç bulunamadı

Hüyük ve Çevresinin Ekonomik Özellikleri

V. Araştırmanın Örneklemi

3. MODERNLEŞME SÜRECİNDE HÜYÜK VE ÇEVRESİ

3.4. Hüyük ve Çevresinin Ekonomik Özellikleri

Bölgeden 16. yüzyılda alınan vergilere bakıldığında, geçim kaynakları arasında tarım ve hayvancılığın önemli yer tuttuğu görülmektedir. Buğday, arpa, yulaf, darı (mısır) gibi ürünler bölgede en çok yetiştirilen tarım ürünleri iken, koyun, keçi ve sığır beslenen en önemli hayvan türleridir (Erdoğru, 2006: 208–209). Selçuklularda ve özellikle Osmanlı döneminde yaygın olan tarım ve hayvancılık gelirleri, Cumhuriyet devrinde de pek fazla değişmemiştir. Önemli yollar üzerinde bulunan bölgede ticaret, ikincil bir gelir kaynağı olagelmiştir. Yakın dönemlerde çıkarılmaya başlanan “barit” madeni ise yöre insanına istihdam sağlaması açısından önemli bir yere sahiptir.

Yörede yetiştirilen tarım ürünlerinin başında, kıraç topraklarda yetişebilen buğday, arpa ve yulaf gelmektedir. Sulanabilen arazide ise afyon, keten, kendir, soğan, üzüm, ceviz, badem, pirinç ve çeşitli sebzeler üretilirken; hayvanlar için yonca, fiğ ve çayır yetiştirilmektedir. Hayvancılık konusunda ise yöre yine en zengin yerlerden birisidir. Yerleşik köylerde büyükbaş hayvancılık (sığır, deve); yörede fazlaca yer alan konar-göçerler arasında da küçükbaş hayvancılık (koyun, keçi) yöre insanının önemli gelir kaynaklarındandır. Ayrıca yörede arıcılık ve balıkçılık yaygın olarak yapılmakta ve önemli gelir kaynaklarından kabul edilmektedir.

Bölge, Selçuklu’dan günümüze geçen bunca zamana rağmen ekonomik yapısını devam ettirmekte ve büyük ölçüde modernleşmekle birlikte tarımsal özelliklerini korumaktadır. Osmanlı zamanında yetiştirilen ürünler, bugün de yaygın olarak yetiştirilmektedir. Bugün tarımsal üretim bakımından yapılan değişiklik, sadece, Osmanlı döneminde yetiştirilen haşhaşın ekilmesinin yasaklanmasıdır. Elbette 1950’lere kadar devam eden tarımsal üretim yöntemlerinde de, daha sonraki yıllarda ve günümüzde oldukça fazla bir dönüşüm yaşandığı bilinmelidir. Hiç şüphesiz, Demokrat Parti Hükümeti döneminde yaşanan ekonomik gelişmeler, dış etkiler ve uygulanan tarımsal kalkınma hamleleri bu dönüşümün ana sebepleridir.

Bölgede, hayvancılık konusunda da büyük değişim yaşanmış durumdadır. Hüyük’ün çevre köylerinde eski dönemlere göre yok denecek kadar azalan küçükbaş hayvancılık hâlâ varlığını sürdürmekle birlikte, artık bitmiş kabul edilmektedir. Büyükbaş hayvancılıkta ise,

meraların tükenmesi sebebiyle eskisinden farklı olarak besi hayvancılığı tipinde yapılmaktadır. Bu konuda da modernleşmenin etkili olduğu varsayılabilir. Aşağıda da anlatılacağı gibi, Cumhuriyet döneminde büyük şehirlere giden bölge halkı, dışarıda öğrendiklerini bölgede uygulamış ve büyük ölçüde değişime sebep olmuşlardır. Mesela, bölgede hayvancılık konusunda yaşanan dönüşüm böyle bir dış etkiyle gerçekleşmiş olmalıdır. 1950’lerde çalışmak üzere İstanbul’a giden ve Hüyük’ün Çukurkent Köyü’nden Yurda Er’in (D. 1949), 1975 yılında köyüne dönerken aldığı “Hollanda İneği”, bölgede bir ilk olması sebebiyle büyükbaş hayvancılıkta dönüşümün başlangıcı kabul edilebilir (Uyanık/ 25.06.2008).

Bu konuda önemle üzerinde durulması gereken bir nokta vardır: Hüyük ve çevresi, çalışma çağındaki nüfusun büyük kentlere ya da yurt dışına (Avrupa’ya) göç etmesiyle ıssızlaşan yerleşim yerlerinden oluşmaktadır (Delaney, 2001; 39). Bölge insanı, 1940’lı yıllardan itibaren yoksulluk sebebiyle büyük şehirlere göçmeye ve işçilik yaparak geçimlerini temin etmeye başlamıştır. Bu göç 1960’lı yıllardan sonra ise, başta Almanya olmak üzere yurt dışına göçe dönüşmüştür. Yurt içinde ilk göçün Aydın yöresine olduğu ve gidenlerin mevsimlik “zeytin işçiliği” yaptıkları bilinmektedir. Yaşadığı bölgeden mevsimlik olarak ayrılan bu kişiler, daha sonra yerlerini gittiği bölgeye yerleşen kişilere bırakmaya başlamıştır. Dışarı giden Hüyük ve çevre insanı, ilerleyen yıllarda büyük şehir olması ve sağladığı istihdam imkânları sebebiyle, Aydın’dan ziyade İzmir ve çevresine yerleşmişlerdir. Bugün İzmir’de Hüyüklülerin bir arada yaşadığı mahalleler oluşmuş durumdadır11.

İzmir’den sonra en çok iç göçün Ankara ve daha sonra da İstanbul’a olduğu görülmektedir. 1950’lerden sonra Ankara’ya gidenlerin büyük bir kısmı, Hüyük’e bağlı Mutlu Köyü’ndendir ve Ankara’nın Hacettepe semtine yerleşmişlerdir. O dönemdeki konumu itibariyle konaklama bakımından merkeze uzak olan bu bölge, ileriki yıllarda Hüyük ve çevresinden göç edenlerin bir arada oturduğu bir mahalle haline gelmiştir. Ankara’ya ilk göç eden Hüyüklüler, ilk zamanlar omuzlarında taşıyarak yoğurt satmışlar, daha sonra değişik semtlerde Hüyük ve çevresinden yer isimleri verdikleri iş yerleri açarak ticaretle uğraşmışlardır. Hüyük’le ilişkilerini hiç koparmadan, bugüne kadar devam ettirmişlerdir. Ayrıca bugün her hafta sonu Cuma günü Ankara’dan çıkan ve Hüyük ve çevresini, yani memleketini ziyaret etmek isteyenleri taşıyan bir otobüs, gelenleri Pazartesi günkü mesaiye yetiştirecek şekilde Pazar günü Ankara’ya geri dönmektedir. Böylece memleketinden uzakta yaşayanlar ile Hüyük ve çevresinde yaşayanlar arasındaki bağ devam ettirilmekte, ayrıca gerek yiyecek içecek, gerekse parasal mânâda ekonomik alışveriş de devam ettirilmektedir.

İç göçün yaşandığı üçüncü büyük şehir de İstanbul’dur. İstanbul’a gerçekleşen göçün sebebi de, diğer şehirlerde olduğu gibi yine geçim sıkıntısıdır; ancak buraya gelenlerin

11

çalıştıkları işler ilk olarak, Hüyük bölgesinde yaygın olan, çömlekçiliktir. Hüyük’te çömlekçilik mesleğini öğrenenler İstanbul’a gidince de tecrübe sahibi oldukları ve o dönemlerde İstanbul’da da yaygın olan çömlekçilik işine girmişlerdir. Daha sonraki yıllarda başka iş alanlarında da çalışmaya başlayan bölge insanının, İstanbul’da önemli bir yer edindikleri bilinmektedir. Bugün İstanbul’da kendi adlarına bir yardımlaşma dernekleri, bölge yer isimleriyle anılan market, tekstil, inşaat vs… gibi alanlarda onlarca iş yerleri ve edindikleri mülkleri vardır.

Belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus da, bölgeden göç eden insanların büyük çoğunluğunun memur olmasıdır. Öğretmeninden askerine, bankacısından doktoruna yüzlerce bölge insanı, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde normal ya da üst düzey konumlarda memur olarak görev yapmaktadır.

Yurt dışına gerçekleşen göçler ise, başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerine yapılmıştır. Bölge insanıyla ilişkilerini koparmayan gurbetçiler, yılda ortalama 50 bine yakın giriş-çıkış yaparak memleketlerini ziyaret etmekte, maddi yönden bölgenin ekonomik gelişmesine katkı sağlamaktadırlar.

Burada dikkat çeken ve detaylıca araştırılması gereken bir durum belirmektedir: Yöreden Büyükşehirlere ya da yurt dışına göç edenler ile yörede kalanlar arasındaki bağ hiçbir zaman kopmamıştır. Bu organik bağın oluşmasında ve varlığını sürdürmesinde iki ana sebep bulunmaktadır: Birincisi, yöre insanının akrabalık ve vatan bağı ile memleketlerine bağlılıkları; ikincisi ise ekonomiktir.

Yöre insanı, Çanakkale, I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele’de çokça şehit vermiş ve bunun bilincinde olarak millî değerlerine oldukça fazla bağlıdır. Bu yüzden yurt dışına göç edenler, doğup büyüdükleri yer olmanın ötesinde memlekete bağlılıklarını “vatan özlemi” olarak açıklamaktadırlar (Öztürk/23.07.2008). Yöre insanının Büyükşehirlere göç edenleri ise aynı hislerle doğup büyüdükleri yöre ile olan iletişimlerini sürdürürken, akrabalık ilişkileri bu iletişimde daha ağır basmaktadır. Bu nedenle özellikle dinî bayramlar olmak üzere yaz tatili süresince Hüyük’ün nüfusu gelen gurbetçiler nedeniyle artmakta; kış günlerinde ise tam tersine azalmaktadır.

Bugün Hüyük ilçe merkezinde bulunan küçük sanayi bölgesi, bünyesinde bulundurduğu otomotiv yan sanayii ve tamiri, torna, demir, hızar atölyeleri ve inşaat malzemeleri gibi çeşitli alanlarda sürekli artan istihdam imkânları sunmaktadır. Diğer yandan Hüyük merkezinde kurulan ve çevre ilçeler açısından da büyük önem taşıyan Hüyük Pazarı ve yine Hüyük’ün köy ve kasabalarında kurulan küçük pazarlar, bölgenin tarımsal ve hayvansal ürünlerinin ticaretinin yapılmasına imkân sağlamakta ve gelişmeyi tetiklemektedir.

2000’li yıllardan sonra bölge, elbirliğiyle tarım ürünleri, çevre ve besi hayvancılığı gibi konularda kurdukları dernekler bünyesinde faaliyetler geliştirmekte; organik tarım

denemeleri yapmakta, imece usulü ile çevrelerini yeşillendirme çalışmalarında bulunmakta, tarımsal sulama için göletler oluşturmakta ve çeşitli kredi desteklerinin sağlandığı besi hayvancılığı yapmaktadır. Bu çerçevede, Hüyük, Çavuş, Çamlıca ve Burunsuz belediyelerinin yatırdıkları ve bu yerleşim yerlerinin adlarıyla anılan 4 adet gölet; yörede yer alan Belcik mevkiinde, bölgede bulunan 21 milyar adet bitkinin parası ödenerek satın alınan ve çalışmalarına başlanan Organize Hayvancılık ve Besi Bölgesi; rakam olarak mikarı bilinmeyen ancak her yıl mevsiminde çam ve meşe dikimi yapılan boş araziler ve yine henüz miktarı belirtilmeyen organik tarım çalışmaları bulunmaktadır.