• Sonuç bulunamadı

V. Araştırmanın Örneklemi

3. MODERNLEŞME SÜRECİNDE HÜYÜK VE ÇEVRESİ

4.3. Hüyük Basınında Modernleşme Unsurlarının İncelenmesi

4.3.4. Demokratikleşme: Modern Hayat Biçimi

Demokratikleşme Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel felsefelerinden birisidir. Daha Cumhuriyet kurulmadan önce kurulan TBMM (1920), kurulduğu ilk yıllarda denenmeye başlanan çok partili hayata geçme gibi çalışmalar Türk modernleşmesinin demokratikleşme eğilimlerini göstermektedir. Demokratik toplumlarda olduğu gibi Türkiye’de de yasayla belirlenen kurum ve kuruluşların işlerliği demokratik yönetimin ön şartıdır.

Türk modernleşmesi sürecinde demokratik kurumların işlerliği devletin kendi inisiyatifinde olmuştur. Bu durum, demokratik anlayışın toplumumuzda yaygın bir konu olmadığından dolayı uygulamada sıkıntılar olmuştur. Türk toplumunda gerçek manada demokratik bir yapının oluşmasının başlangıcı sayılabilecek olan Türk modernleşmesi, toplumsal tercihlerin karşılanamaması ve yaşanan çatışmalar nedeniyle tepeden inmeci ve şekillendirici bir proje olarak uygulanmaya çalışılmış; dolayısıyla “Tek Parti” iktidarı döneminde yaşanan gerginlikler demokratik anlayış bakımından olumsuz sonuçlanmıştır. 1950’lere doğru yaşanan demokratikleşme döneminde ise, Türk modernleşmesinin belirlediği çerçeveden uzaklaşılarak yeni bir boyut kazanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar olan demokrasi tarihimiz ise baskıcı ve darbeci süreçlerden geçerek bu güne gelmiş ve başladığı günlerdeki sıkıntılar bugün aynı şekilde devam etmektedir.

Aktepe Çavuş Köyü dergisinde demokratikleşme ile ilgili olarak yazılmış özel bir yazı bulunmamaktadır. Ancak derginin, hemen bütün yazarlarının, Atatürk’ün söylediği “Köylü Milletin Efendisidir” sözünün dergide, zaman zaman övgü, zaman zaman da eleştiri olarak, sıkça tekrarlandığı görülmektedir. Bunun dışında derginin ilk sayısında, Mehmet Şahin imzalı

“Sanayi Bakanına Açık Mektup” (Şahin, Aralık 1966: 2/4) başlıklı yazı, köylünün kendisini açıkça ifade edebilmesi bakımından demokratik bir davranış kabul edilebilir. Bu yazıda, köylünün sorunları açık bir şekilde ifade edilmiş, çözümle ilgili önerilerde bulunulmuş ve Sanayi Bakanına, hatta önerilen fikirler uygulanmazsa kalkınmanın nasıl mümkün olabileceği sorulmuştur.

Bunun dışında demokratikleşme ile ilgili olabilecek başka bir yazı derginin 8. sayısındaki, “ Cumhurbaşkanı’nın Yurt Gezileri” (Aktepe Çavuş Köyü, Haziran 1967: 8/1) adlı yazıdır. Bu yazıda, ilk defa bir Cumhurbaşkanı’nın Anadolu’ya geziler düzenlediğini ve bu vesileyle 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Konya’ya ve Beyşehir ilçesi’ne de uğraması sebebiyle yazılan yazıda, Cumhurbaşkanı’nın yurt gezilerinin olumlu bir gelişme olduğu ancak gezilerin sadece önemli merkezlere yapılmasının yanlış olduğu düşüncesi yer alıyor. Yazıda devamla bu ziyaretlerin şehirlerle birlikte köylere de yapılması, karşılıklı fikir alışverişi ve söyleşilerin köylülerle de yapılmasının daha olumlu sonuçları olacağı açıkça ifade ediliyor.

Bu konuda dergide yer alan en çarpıcı yazı ise, 9. sayıda, Suat Önder imzasıyla çıkan “Köye Böyle Gidilmez” (Önder, Temmuz 1967: 9/4) başlıklı yazıdır. Bu yazıda, açık ve net bir şekilde “Devlet Baba”ya bir eleştiri, bir sitem vardır. Yazı, devlet yöneticilerinin ifadelerini içeren, “Köylere gidelim! Türkiye’nin gerçekten kalkınmasını istiyorsak köyleri geliştirip güzelleştirelim! Köylü vatandaşlarımızı aydınlığa, ışığa, suya, okula kavuşturalım! Durmayalım, çalışalım, köye gidelim” ifadeleriyle başlıyor ve arkasından bu ifadelerin ne kadar çok duyulduğundan bahsediliyor ve canlı örneklerden iki tanesi nakledilerek yorumlanıyor:

Birinci örneğe göre,

“Birgün köye bir generalin hanımı geldi. Bu kadın sosyal çalışmalarıyla ‘Yılın Hanımı’ da seçilmiş, entelektüel bir kadındı.

—Kadınları toplayın, bütün kadınlar gelsin, dedi. Geldi köyün kadınları ve yılın kadını şöyle konuştu:

— Yüzünüzü açın! Erkeklerle omuz omza çalışın. Şalvarları çıkartın. Devir değişti, kocalarınıza yardım edin…

Daha çok konuştu, devrim yaptığına inanıyordu…” İkinci örneğe göre:

“Bir başka köye, Konya’da Askeri okulların birinde kumandan olan bir Albay geldi. Albay, kendisini karşılamaya gelmedi diye muhtarı azarlamakla işe başladı. O da bütün köylüleri toplattı:

— Çalışmıyorsunuz! Tembelsiniz, miskinsiniz… Çalışmayanı, Allah da, kul da sevmez! Yurdumuzun geri kalmışlığı sizin uyuşukluğunuz yüzündendir! Uyanın be adamlar! Uyanın da etrafınıza bir bakın… İsrail… Almanya…”

Önder, bu örnekleri aktardıktan sonra yazıyı şöyle bitiriyor: “Donkişot gibi köye gitmek, köye gidip cart curt etmek, ekmek yerine pasta yiyin dercesine anlayış yoksunu olmak ve bu insanlara tepeden bakmakla köyün kalkınmayacağını elbette herkes bilir. Köy toplumuna neler gerektiği, köylülerin nasıl kişiler olduğunu bilinmeden aydınlara köye gidiniz demekle iş bitmiyor”.

Burada açıkça görülmektedir ki, köylüler tepeden inmeci yaklaşımları artık eleştirmeye başlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde yer almasına rağmen, hemen hiç kimsenin dert anlatamadığı, hiçbir mesele üzerine yorum dahi yapılamayan, kısaca hiçbir demokratik geleneğin olmadığı tek parti dönemi (Tazegül, 2005: 193) düşünüldüğünde, Aktepe Çavuş Köyü dergisinde yer alan köy yazarının bu düşüncelerini açıkça dile getirebilmesi demokrasi açısından önemli bir gelişmedir.

Günümüz Hüyük basınında demokratikleşme konusunda çıkan haberler oldukça azdır. Şekil olarak Muhtarından Kaymakamına, parti teşkilatlarından Millet Vekillerine Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Hüyük ve çevresinde de oturmuş bir yapı bulunmaktadır. Bölgede kurulan dernek veya birlikler, siyas parti teşkilatları ve mahalli idare yetkilileri demokratik çerçevede yapılan seçimlere göre şekillenmekte ve çalışmaları da aynı şekilde demokratik bir ortamda yürütülmektedir. İşte Hüyük basınına yansıyan haberler de söz konusu bu yapının gerçekleştirdiği icraatlardan oluşmaktadır.

Bu konuda Hüyük basınına yansıyan haberler şunlardır:

(“Genişletilmiş 1. İstişare Toplantısı Yapıldı”, Hüyük Postası, 16.07.2004; “Güç Birliği Toplandı”, Hüyük Postası, 01.10.2004; “Herkese Eşit Hizmet”, Hüyük Postası, 17.12.2004 ; “Vatandaş Ziyaretlerden Memnun”, Hüyük Postası, 11.02.2005; “Hüyük de Oradaydı”, Hüyük Postası, 17.05.2005; “Hizmetlerde Öncelik Ne Olmalı?”, Hüyük Postası, 01.11.2005; Güç Birliği Hüyük’te Toplandı”, Hüyük Postası, 21.03.2006), (“Bu Birlik Çok İş Yapar”, İlkhaber, 04.10.2004; “Güç Birliği Havzanın Sorunlarını Tartıştı”, İlkhaber, 24.12.2004), (“İlçe Temsilcileri Belirlendi”, Hüyük Gündem, 19.11.2004; ”Yerel Yönetimler Bir Araya Geldi”, Hüyük Gündem, 28.01.2005; “Millet Vekilleri Dert Dinledi”, Hüyük Gündem, 19.08.2005).

Haberlerde dikkat çeken önemli demokratik unsurlar bulunmaktadır. Birincisi, Hüyük Belediyesi başta olmak üzere içinde muhtarların da bulunduğu çevre belediye başkanlarının

katıldığı İstişare Toplantıları düzenlenmekte ve bölgenin yararına olan ya da olabilecek çalışmalar toplantıda tartışılarak fikir birliği içerisinde gerçekleştirilmektedir. İkincisi, Hüyük, Hüyük’e komşu olan Doğanhisar ve Derbent ilçelerinin yetkilileri başkanlar düzeyinde bir araya gelerek Bölge İstişare Toplantıları düzenlemekte ve aynı şekilde bölgeye komşu bulunan diğer yerel yönetimlerle fikir ve işbirliği çerçevesinde çalışmalar yürütülmektedir. Üçüncüsü de bu yapıya benzer bir şekilde Beyşehir Gölü havzasında bulunan Hüyük, Beyşehir ve Derebucak İlçe ve Belde Belediye Başkanları, kurulan “Beyşehir Gölü Havzası Belediyeler Birliği” çatısı altında toplantılar düzenlenmekte ve bölgenin hemen hemen ortak olan sorunları birlikte çözülmeye çalışılmaktadır.

Bu haberler geçmiş dönemlerde olmasa bile bir taşra bölgesi olarak Hüyük’te demokratik bir şekilde işleyen bir yönetim anlayışının geliştiği ve uygulandığını göstermektedir. Bu konuda çıkan haberlerde, birlik başkanlarının ya da toplantının yapıldığı ev sahibi belediye başkanlarının verdiği mesajlar hep aynıdır. “Bölge belediyeleri olarak sorunlarımız aynıdır ve birlik ve beraberlik içerisinde olduktan sonra çözülemeyecek sorunumuz yoktur”. Ayrıca toplantılara katılanların farklı siyasi partilerden olmasının demokratikleşme açısından önemli olduğunu belirtmek gerekir.

Bu bağlamda Hüyük Postası gazetesinde çıkan “Hizmetlerde Öncelik Ne Olmalı?” ve “İcraatın İçinden” başlıklı haberler de demokratikleşme konusunda önemli içeriklere ve anlama sahiptir. Bölgenin öncü ve en büyük belediyesi Olan Hüyük Belediyesi’nin web sitesinde yayınlanan ve “Belediye Hizmetlerinde Öncelik Ne Olmalı?” şeklindeki sorunun altında açılan başlıklarda, yol, su, temizlik gibi önemli seçenekler yer almıştır. Ayrıca demokratik bir davranış olarak halkın memnun olduğu belirtilen belediyenin bu davranışı gazetenin 1. sayfasına taşınmıştır. Ayrıca haberde, halen devam ettiği belirtilen ankete katılarak belediye çalışmalarına fikir vermek istendiği takdirde Hüyük Belediyesi’nin web sitesine girilerek oy kullanılması çağrısında bulunuluyor. “İcraatın içinden” başlıklı haberde ise, Hüyük Belediyesi’nin bütün faaliyetlerini halkla paylaştığı ve çalışmaların şeffaf yönetim anlayışı çerçevesinde gerçekleştirdiği ifade ediliyor. “Vatandaş Ziyaretlerden Memnun” başlıklı haberde ise, Hüyük Kaymakamı’nın bir heyetle birlikte bütün köyleri gezerek köylülerin sorunlarını yerinde dinlediği ve halkın bu ziyaretten memnun kaldığı,” Sayın kaymakamımızı ve beraberindeki diğer mülki amirlerimizi ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduk. Yetkili olan insanlarımızın köylerimize kadar gelip bizimle ilgilenmesi çok güzel. Bazı sorunlarımızı ilçeye kadar gidip söyleyemiyorduk. Ama bu şekilde rahatlıkla sorunlarımızı anlatma fırsatı bulduk” şeklindeki sözlerle anlatılıyor.

Sonuç olarak basına yansıyan yönüyle bölgede demokratik tavır ve düşünceler az da olsa bulunmaktadır. Zaman zaman farklı siyasi düşünceler nedeniyle resmi kurumlar arasında tartışmalar yaşansa da bunlar demokratik olanların yanında oldukça azdır. Hiç şüphesiz bu

konuda eski dönemlerdeki tartışmaların azaldığı ve demokrasinin 2000’li yıllarda kurumsallaştığını söylemek mümkündür.