• Sonuç bulunamadı

Giriş ve Literatür Araştırması

Kentsel Dönüşüm ve Katılım İlişkisi: İzmir Karabağlar Riskli Alanı Örneğ

1. Giriş ve Literatür Araştırması

Çalışma iki kavram üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu iki kavram, ‘kentsel dönüşüm’ ve ‘katılım’ dır. Kavramların geçmişten günümüze anlamlarında yaşanan değişimler, kavramlara ait yapılan (URL1) sınıflandırmalar çalışmanın kavramsal bölümünde yer verilen konulardandır.

Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, kentsel dönüşüm kavramı: “Kentin imar planına uymayan, ruhsatsız binaların yıkılıp, planlara uygun olarak toplu yerleşim alanlarının oluşturulması.” olarak tanımlanmaktadır.

Oysa kentsel dönüşüm, salt imar planına uymayan ruhsatsız binaların yıkılıp, imar planlarına uygun yeni binaların yapılması demek değildir. Daha derin ve geniş anlamlara sahiptir. Ek olarak, kentsel dönüşüm kavramı; mekansal, ekonomik, çevresel, yasal- yönetsel ve sosyal boyutları ile çok boyutlu bir yapıya sahiptir. Kentsel dönüşüm kavramı zaman içinde anlam ve kapsamı değiştirmiştir. Bu nedenle de kentsel dönüşümü tek bir tanımlama ile tarif etmek çoğu zaman eksikliğe, hatta yanlış anlaşılmalara neden olabilmektedir.

Kentsel dönüşüm 2000’li yılların başında kentsel yenileme içerisinde sınıflandırılmakla birlikte, günümüzde tek bir uygulama biçimini tariflememekte farklı kentsel müdahale biçimlerinin üst başlığı olarak değerlendirilmektedir. Kentsel dönüşüm müdahale biçimleri kentsel stratejiler olarak da adlandırılmaktadır. Türkiye’de gerçekleşen uygulamalara baktığımızda birçok kentsel dönüşüm uygulamasının kentsel yenileme müdahale biçimi ile gerçekleştiğini görmekteyiz. Türkiye’ de 1950-1980’li yıllar arası gecekonduların temizlenerek yenilenmesi, ıslah edilmesi ve sağlıklaştırılması gerçekleşen kentsel dönüşüm uygulamalarıdır. 1980-2000 yılları arası ise birçok af çıkartılarak gecekonduların yasallaşması sağlanmıştır. Bu dönem aynı zamanda konut alanlarına ek olarak ticaret, turizm ve sanayi sektöründe gelişmeler yaşanarak kentlerin makro formunda değişimler olmuştur. Bu dönemde kentlerde; kentsel yenileme, kentsel sağlıklaştırma, soylulaştırma görülmektedir. 2000’den sonraki süreçte ise çıkarılan yasalar ile birlikte kentsel dönüşüm söylemden öteye bir strateji olarak tanımlanmaya başlamıştır.

Kentsel dönüşüm kavramının; mekânsal, ekonomik, çevresel-ekolojik, yasal-yönetsel, sosyal boyut şeklinde beş farklı boyutu bulunmaktadır. Çalışma kapsamında detaylı incelenen yasal-yönetsel boyut; kentsel dönüşüm mevzuatını, kentsel dönüşüm çalışmalarının organizasyon yapısı ile katılım kavramını içermektedir.

Türkiye’de çıkartılan yasalar ile birlikte kentsel dönüşüm tanımlamasında ve organizasyon yapısında değişimler gerçekleştirilmiştir. 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nda ıslah bölgesi, tasfiye bölgesi, önleme bölgesi; 5366 sayılı yasada kentsel yenileme alanı; 5393 sayılı

Kanun’un 73. Maddesinde kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak adlandırılan kentsel dönüşüm alanları 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı Kanun ile birlikte riskli alan, rezerv alan adlandırılmıştır. Ek olarak 6306 sayılı Kanun’da parsel ölçeğinde dönüşümün gerçekleşmesini sağlayan riskli yapı uygulaması bulunmaktadır.

Kavramsal olarak yasalarda görülen farklılıklar, kentsel dönüşüm uygulamalarında yer alan aktörler konusunda da görülmektedir. Her yasa farklı kurumlara sorumluluk ve yetki vermiştir. Merkezi idareye göre; yatırımcılar, uygulayıcılar ve karar vericiler başlığı altında yer alan aktörler kentsel dönüşüm aktörleridir.

Katılım BSTS/Yöntembilim Terimleri Sözlüğünde, katılım kavramı: “Bir süreç ya da durum içinde istençli ve eylemli olarak bir işi üstlenme ya da bir olayda etkin olma” (URL2) olarak tanımlanmaktadır. Katılım, insan haklarının yaklaşık 200 yıllık süreci içerisinde yer alan üç döneminden, dayanışma haklarını tanımlayan üçüncü kuşak haklar sınıfında yer almaktadır.

İkinci Dünya Savaşı ile birlikte insan haklarının değeri daha da anlaşılmış olup Birleşmiş Milletler Şartı ile başlayan haklar konunda yayımlanmış ve kabul edilmiş birçok uluslararası metin bulunmaktadır. 1968 yılında Lefebvre’nin ‘Le Droit La Ville’ çalışması ile birlikte insan hakları içerisinde yer alan kent hakkı insan haklarının ayrı bir alt başlığı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu aynı zamanda insan haklarının üçüncü kuşağının ortaya çıkışını sağlamıştır. Bu tarihten sonra yeni insan hakları olarak tanımlanan dayanışma haklarını somutlaştıran farklı coğrafyalarda farklı düzeyde belgeler yayımlanmıştır.

Katılımın üç başlığı olan kent hakkı Harvey’in tanımladığı üzere, bireysel haklara ek olarak kolektif hakları da içermektedir. Lefebvre’ye göre kent hakkı sadece var olana ulaşma hakkı iken Harvey’e göre aynı zamanda kenti kendi arzularımız doğrultusunda değiştirme hakkıdır. Katılım olgusu da insanların kentleri kendi arzuları doğrultusunda değiştirmeleri için bir araç, yöntemdir.

Birleşik Krallık katılımcı yöntemler hakkında detaylı araştırmaların yapıldığı ve bu yöntemlerin kullanıldığı bir yerdir. Birleşik Krallıkta yapılan çalışmalar, katılım yöntemlerinin belirlenmesine ek olarak, hangi yöntemin ne zaman kullanılacağı ve belirlenecek amaca nasıl ulaşılacağının planlaması gerekli olduğu sonucuna varmıştır. Katılım yöntemlerinin yararlarını ve sınırlarını belirlemek çeşitli parametreler kullanarak kolaylaşabilmektedir. Bu parametrelerin belirlenmesi ile birlikte katılım yönteminin tercih edilmesinden önce istenilen çıktılar ile yöntemin uygulanması sonrası ortaya çıkacak sonuç birbiri ile daha uyumlu olabilmektedir.

Planlama ve katılım ilişkisine baktığımızda; toplum haklarını ve güvenliğini düzenleme için araç kabul edilen planların, yapımından uygulanmasına kadar ki tüm süreçlerde toplumun içinden çıkmış hem bireysel hem de kitlesel olarak tüm örgütlerin kendi istek, öneri ve yaşam dinamiklerine göre yön verme arzusudur. Planlama sürecinde farklı katılım düzeylerine göre aktörlerin katılım oranı da farklılaşmaktadır ve plancılar sürecin bütün aşamalarında etkin rol oynamaktadır.

19. yüzyılın sonlarında kent planlama anlayışı, gerçek anlamı ile ortaya çıkmış ve kurumsallaşmıştır. Bu kurumsallaşma sonrası ortaya çıkan planlama kuramlarından; kapsamlı, savunucu, müzakereci, stratejik planlama anlayışlarının hepsinde katılım olgusu bulunmakta fakat farklı seviyelerde gerçekleşmektedir.

Sherry Arnstein, katılımın farklı seviyelerde gerçekleşmesini, bir merdivene benzetmiştir. Merdivenin; manipülasyon, terapi, bilgilendirme-eğitim, danışma, yatıştırma-dahil etme, işbirliği, yetki verme, vatandaş kontrolü-ortak yapım olmak üzere sekiz basamağı bulunmaktadır. Merdiven genel anlamı ile gücün katılımcılara ne dereceye kadar bırakıldığını göstermektedir.