• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVEDE TOPLUM VE KURUM

13. Burada, din kurumunun toplum hayatını yapılandırma ve düzenlemesi bağlamında üzerinde durmamız gereken önemli bir husus da, dinin toplumsal yapıyı

2.2. TOPLUMSAL KURUM OLAN EVLĠLĠK

1.9.1. Genel Tanımıyla Evlilik

Evlilik aile kurumunun fertleri arasında meydana gelen çeĢitli görev ve sorumlulukları beraberinde getiren, bu görev ve sorumluluklarla donatılmıĢ bir çeĢit antlaĢmadır. Evlilikle beraber kadın ve erkek birbirini biyolojik, psikolojik ve dini açılardan dengeler, korur, tamamlar ve kâmil bir bütünlük oluĢtururlar (Yüce, 2013:

96). Evlilik toplumsal ve hukuksal anlamda fertlere birtakım yetki, sorumluluk, rol ve statüler yükler. Evlilikle birlikte birbirini bütünleyen fertler, bir antlaĢmaya bağlı olarak paylaĢtıkları ortak yaĢamın gereklerini ve getirdiği sorumlulukları ve bu kurumunun bireylere tanıdığı toplumsal ve hukuksal yetkileri de birlikte kullanmaya karar vermiĢ oldukları gibi toplumsal ve hukuksal sorumlulukları ihlalin bedelini ödemeye karar vermiĢ sayılırlar. Resmi olmayan açıdan evlilik kavramı daha

kapsamlı ve derin bir anlamlar içerir. Aile kurumunu oluĢturan bireylerin birbirlerine duydukları sevgi, ona içten bağlanması, cinsi tatmini, soyun, dolayısıyla buna bağlı olarak toplumun sürekliliğinin sağlanması, psikolojik zevk, birliktelik gücünün elde edilmesi, toplumsal dayanıĢmanın temini, kültürel değerlerin korunup nesilden nesile aktarılması, kültürel değerlerin toplumdan topluma sürdürülmesi ve törelerin oluĢması, çoğunlukla evliliğin informal iliĢkiler düzeninde meydana getirir. Burada ahlak ve dini normlarında evlilikle ilgili sınırlandırmalarını, teĢvik ve yasaklarını dikkate almak gerekir. Türk Medeni Yasasına göre evlenme, “tam ve sürekli hayat ortaklığı yaratmak üzere, cinsiyetleri ayrı iki kiĢinin hukuken makbul ve geçerli bir Ģekilde birleĢmesidir” (Akıntürk, 1988: 200).

Avrupa‟dan alınan “ Türk Medeni hukukuna” göre evlilikle ilgili “Ģartlar”

mevcuttur. Bu “Ģartlar” , “maddi ve Ģekli Ģartlar” olmak üzere iki ana baĢlık altında toplanır. “ Maddi Ģartlar” baĢlığı altında; evlenme ehliyeti: evlenme rüĢtü ve temyiz kuvveti; evlenme engellerinde: hısımlık, akıl hastalığı, mevcut evlilik ve bulaĢıcı hastalıklar yer almıĢtır. “ ġekli Ģartlar” baĢlığı altında, çeĢitli bürokratik iĢlemler bulunmaktadır (Türk Medeni Kanunu, 2001: 16-33, Aktaran: Akyüz, 2008: 104).

Batı uygarlığı evlilikle alakalı evrensel bir takım kurallar koymuĢ olması hukuksal bir sistem oluĢturduğunun göstergesidir. Evlilikle alakalı toplumların evrensel bir takım kurallar koyması toplumsal ve kültürel yapılardaki çeĢitliliğiyle değiĢkenlik arz eder. Toplumsal kurum sadakati diyeceğimiz bu kutsal sözleĢmeye bugün, gün geçtikçe sarsılmalar oluyor. Örneğin evrensel bir nitelik taĢıyan medeni kanun hükümleri batı ısmarlama usulü olsa bile toplumumuzda bir zıddiyet oluĢturduğunu veya toplumsal bir kargaĢaya sebebiyet verdiğini ifade etmemiz doğru olmaz. Toplumsal kurumun tanımı, yapısı ve iĢlevlerini anlattığımız bölümde, toplumsal kurumlar amacı olan, iĢlevlerini yerine getiren, sürekliliği olan, birbiriyle çatıĢmayan kurumlar olduğunu ifade etmiĢtik. Evlilik kurumunun kurumsal kimliğinin koruna bilmesi için ortak yaĢam alanının ve fertler arasındaki sözleĢmeye sadık kalmak Ģartıyla devam edebileceğini arz edelim. Bu esaslara günümüz aile yapılarında ve evlilik sözleĢmelerinde bugün sadık kalındığını söylemek tam manasıyla mümkün değildir. Bu gerçekliği daha sonraki bölümlerde arz etmeye çalıĢacağım. Bu durumu bir nebze ifade edecek olursak, birçok batı ülkesinde,

59 evlilik sözleĢmesi olmaksızın birlikte yaĢamaya yasal anlamda müsaade edildiği,

“akit görüĢün” den taviz verildiğinin görmek mümkündür.

Bu durumun en önemli göstergesi genellikle batı toplumlarında evlilik sözleĢmesi olmaksızın doğan çocukların “velayetlerini” düzenleyen yasal düzenlemelerin yapılıyor olması toplumsal ihtiyacın ve evlilik kurumunun dünya ölçeğinde geldiği durumu göstermektedir. Dünya insanlığı bugün bu hastalıkla mücadele etmek zorunda kalmıĢtır. Ayrıca Ġngiltere aynı cinsten kiĢilerin evliliğine müsaade etmiĢtir, parlamentoda eĢcinseller temsil yetkisi elde etmiĢlerdir. Batı dünyası bu durumu bireysel hak olarak değerlendirse bile, bu durumu geleneksel evlilik kodlarından, evrensel evlilik ve aile hukukundan bir sapma olarak kabul etmek gerekir (Akyüz, 2008:105). YaĢanılan bunca çözülmeye rağmen aile ve onun ön Ģartı olan evlilik kurumu bunca yozlaĢmaya rağmen geleneksel kodlarını koruma gayreti içindedir. Dünyada bu kurumların korunup muhafaza edilmesine dair bazı bilgileri ileride paylaĢacağız. Bu hakikati ifade eden kısa bir malumat arz edersek dünyada, çok eĢlilik (poligami), çok karılılık (polijini), çok kocalılık (poliandri), evlilik dıĢı birliktelik, aynı cinsten olanların birlikteliği, muta birlikteliği vs.

durumlar, evrensel hukuk kuralları içerisinde yerini alamamıĢtır.

Toplumsal bir kurum olan evlilik kurumu adına yapılan hukuki düzenlemeler, evrensellik ifade eden cümlelerle söylense bile bazı hukuki düzenlemeler kültürden kültüre, inanç Ģekillerinde farklılık gösterebiliyor. Tabiî ki, evlilik kurumuna dair yapılan hukuki düzenlemeler veya toplumları bu müesseseye bakıĢlarındaki farklılık sosyal değiĢmenin olumsuz yönüyle (sosyal çözülme) izah edilecek bir durumdur. Dejenere olan ve olma yolunda olan toplumların durumunu göstermektedir. Toplumsal kurumların bazı normlarının olması ve toplumun değer yargıları ile çatıĢmaması gerekir. Toplumsal kurumların geleneksel yapıdan uzaklaĢıp modernizmin ve seküler algıların sürekli dünya insanlığını manevi değerlerden uzaklaĢtıran yapısı dolayısıyla maalesef bugün dünya bu yüce kurumun varlığını ve gerekliliğini sorguluyor. Ġfade ettiğimiz cümle bir genelleme cümlesi değildir. Toplumsal kurum olan evlilik ve onunla oluĢan aileyi sorgulayan

insanları-toplumları varsa ülkeleri kastettiğimizi ifade edelim. Aslında daha öncesinde ifade ettiğimiz gibi dünya insanlığının bu yüce kurumu sorgulamasının altında yatan sebep, kurumlara aĢkın güç tarafından yüklenen asli vazife ve sorumlulukların insanlar tarafından tam olarak bilinememesi yatmaktadır.

BeĢer kendi eliyle tahrip ettiği bu kurumun enkazı altında kalıp ezilmeye mahkûmdur. Bunun mahkûmu olmak istemiyorsa asli değerlere dönmek mecburiyetindedir. Bu kurumu sorgulayan dünya insanlığı bunun bedelini ağır ödüyor ve gelecek nesiller bunun bedelini ödemek zorunda kalacak. AraĢtırmamızda belli baĢlı örneklerle bu gerçekliğe temas edeceğiz. Toplumsal kurumların iĢlevlerini devam ettirdiği müddetçe bu kurumsal yozlaĢma yaĢanmayacaktır. Toplumsal kurumların (evlilik, aile, eğitim, din) varlığını tehdit eder bir duruma gelen bu hal, bütün toplumların üzerinde düĢünmesi ve tedbirler almasını gerektiriyor. Dünya insanlığı ve toplumlar bu hususta ittifak etmiĢler midir bununu söyleyemeyiz fakat bu hususun üstesinden geline bilineceğine dair alınan kararlar, kadın ve aile yapısını koruyucu bakanlıklar, dernekler, sivil toplum kuruluĢları ve bunun yanında toplumu bilinçlendirmeye yönelik toplantılar, seminerler, konferanslar, sempozyumlar ve paneller düzenlenmektedir.