• Sonuç bulunamadı

GENEL OLARAK DAVA KONUSU

MEIER I.: Iura novit curia, Die Verwirklichung des Grundsätzes im schweizerischen Zivilprozessrecht, Zürich 1975

DAVADAN FERAGATİN KONUSU VE USULÜ

A. GENEL OLARAK DAVA KONUSU

Dava konusu1 kavramından ne anlaşılması gerektiği hususunda gerek bazı yabancı hukuk düzenlerinde gerekse hukukumuzda, bir görüş birliği sağlanamamıştır.

Öyle ki, medeni usul hukukunun temel (ya da merkezi) kavramlarından birisi olan2

1Dava konusu hakkında geniş bilgi için bkz. SCHWAB K H: Der Streitgegenstand im Zivilprozess, München und Berlin 1954; HABSCHEID W: Der Streitgegenstand im Zivilprozess und im Streitverfahren, der freiwilligen Gerichtsbarkeit, Bielefeld 1956; HENCKEL W: Parteilehre und Streitgegenstand im Zivilprozess, Heidelberg 1961; NIKISCH A: Der Streitgegenstand im Zivilprozess, Tübüngen 1952; RIMMELSPACHER B: Materiellrechtlicher Anspruch und Streitgegenstandsprobleme im Zivilprozess, Göttingen 1970; JAUERNIG O: Verhandlungsmaxime, Inqusitionsmaxime und Streitgegenstand, Tübingen 1967; HESSELBERGER D: Die Lehre von Streitgegenstand, Erlangen 1970; BLOMEYER A: Zum Urteilsgegenstand ım Leistungsprozess (Festschrift für Friedrich Lent zum 75. Geburtstag, München und Berlin 1957 s. 43-88); SCHWAB K H: Der Stand der Lehre vom Streitgegenstand im Zivilprozess (JuS 1965 s. 81-86: Çev. ALANGOYA Y: İhtilaf Konusu Hakkındaki Doktrinin Durumu (İÜHFM 1968/3-4 s. 288-303); SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 121 vd.; YILDIRIM M K: Medeni Usul Hukukunda Dava Konusu Teorileri (HAD 1991/1-3 s. 23-50); TANRIVER-Derdestlik s. 71 vd.; MUŞUL s. 90 vd.; YILMAZ-Islah s.

145 vd.

2THOMAS/PUTZO s. 8; ZÖLLER s. 9.

dava konusu, önemi nedeniyle3 medeni usul hukuku doktrininde üzerinde en çok durulan ve tartışılan konulardan biri olmuş4, bugün dahi bu kavram üzerindeki tartışmalar sona ermiş değildir5. Dava konusuna ilişkin tartışmalar üzerinde burada ayrıntılı olarak durmak, hem çalışmamızın doğrudan konusunu teşkil etmemesi hem de tezin kapsamını olması gerekenden fazla genişleteceği endişesi nedeniyle olanaklı değildir. Ancak, davadan feragatin konusunun tespiti bakımından söz konusu teoriler üzerinde kısaca durmak yararlı olacaktır.

B. DAVA KONUSUNA İLİŞKİN TEORİLER I. Eski Maddî Hukuk Teorileri

Maddî hukuk ile usul hukukunun birliği temelini esas alan6 bu teoriye göre, dava konusu ile kastedilen, maddî hukuka ilişkin taleptir. Kanun koyucu talep kavramını kullandığı yerlerde, maddî hukuka ilişkin talebi göz önünde bulundurmuştur. Usul hukukunda, maddî hukuktan soyutlanmış ayrı ve bağımsız bir talep kavramı mevcut değildir. Özellikle taleplerin yarışmasında esas alınacak husus, maddî hukuka ilişkin birden fazla talebin mecut olup olmadığıdır. Alman Medeni Usul Kanununu çıkaran kanun koyucu, bu kanundaki talep kavramını kullanırken maddî hukuk anlamındaki talep kavramını esas almıştır. Alman Medeni Kanunu 194 üncü paragrafında talebi ise, “bir kimseden bir şeyi yapmayı veya yapmamayı istemek hakkı” olarak tanımlamıştır7.

Ancak bir süre sonra, maddî hukuk anlamında talep ile usul hukuku anlamında talebin aynı görülmesi, dava konusu açısından çözümü güç sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sorun kendisini özellikle, maddî hukuk

3Dava konusu usul hukukunda özellikle, görev, derdestlik, maddî anlamda kesin hüküm, objektif dava birleşmesi, dava değiştirilmesi gibi kurumlar bakımından önem taşımaktadır (JAUERNIG s. 118-119;

SCHILKEN- Zivilprozessrecht s. 123-124; ARENS/LÜKE s. 157 vd.; ROSENBERG/

SCHWAB/GOTTWALD s. 613; THOMAS/PUTZO s. 8; ZÖLLER s. 9). Ayrıca, Avusturya hukukunda dava konusunun önem taşıdığı konulara ilişkin geniş bir liste için bkz. BALLON s. 137-138.

4YILMAZ-Islah s. 145.

5YILDIRIM-Dava Konusu s. 23; ZÖLLER s. 9.

6TANRIVER-Derdestlik s. 73.

7Bu konuda bkz. SCHWAB-İhtilaf Konusu s. 289; HABSCHEID-Streitgegenstand s. 18; YILMAZ-Islah s. 147; ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s. 613-614; ARENS/LÜKE s. 163;

BLOMEYER-Urteilsgegenstand s. 88; TANRIVER-Derdestlik s. 73-74; MUŞUL s. 90.

143

anlamında talebin sadece eda davalarında söz konusu olmasında, tespit davaları ile inşaî davalarda maddî hukuk anlamında bir talebin söz konusu olmamasında ve maddî hukuka ilişkin taleplerin yarışmasında kendisini göstermiştir8. Örneğin, davacının aynı somut olay bakımından hem haksız fiile hem de sözleşmeye aykırılığa dayanması halinde maddî hukuk bakımından iki ayrı talebin varlığı kabul edildiği takdirde, davacı taleplerden biri reddedildiğinde diğer talebe dayanarak dava açabilecek, bu durumda derdestlik itirazından söz edilemeyecektir. Bu ise kuşkusuz usul ekonomisi ilkesine aykırı olacaktır. Kaldı ki böyle bir durumda davacı istediği tazminatı elde etmesine rağmen taleplerden biri reddedilecek olursa, davanın kısmen kabulü kısmen reddi gibi açıklanması son derece güç bir durum ortaya çıkacaktır.

Oysa burada usul hukuku bakımından tek bir talebin varlığı kabul edildiğinde, bu tür sorunlarla karşılaşılmayacaktır. İşte bu sorunlar dava konusunun maddî hukuk teorisi ile açıklanamayacağı gerçeğini ortaya çıkarmış ve usulî içerikli teorilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur9.

II. Saf Usulî Teoriler

Dava konusunu maddî hukuk anlayışıyla açıklamaya çalışan teorinin yetersizliği sonucu ortaya çıkan ve maddî hukuk teorisinden kaynaklanan sorunları bertaraf etme düşüncesine dayanan çeşitli usulî teorilerin birleştiği ortak nokta, maddî hukuktaki talep kavramından ayrı ve bağımsız usul hukukuna özgü bir talep kavramının mevcut olduğu düşüncesine dayanmalarıdır10. Dava konusu ile, maddî hukuka ilişkin hak aynı şey değildir11. Usulî teoriler arasındaki farklılıklar, dava konusunun belirlenmesinde talep sonucunun yanında davanın temelini oluşturan maddî vakıaların herhangi bir rol oynayıp oynamayacağı; oynayacaksa bunun hangi ölçüde olacağı noktasında toplanmaktadır12. Usulî teoriler arasındaki farklılıklar dikkate alındığında, saf usulî teoriler de üç ana başlık altında incelenebilir.

8 Maddî hukuk teorisi de özellikle bu noktada yetersiz kalmıştır (SCHILKEN- Zivilprozessrecht s.

122).

9 YILMAZ-Islah s. 148-149; TANRIVER-Derdestlik s. 74; SCHWAB-İhtilaf Konusu s. 289-191;

MUŞUL s. 91 vd.; YILDIRIM-Dava Konusu s. 31 vd.; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 122-123

10 TANRIVER-Derdestlik s. 71; MUŞUL s. 94.

11RECHBERGER/SIMOTTA s. 164; ZÖLLER s. 9.

12TANRIVER-Derdestlik s. 75; MUŞUL s. 95.

1. Talep Sonucu ve Vakıalar Karışımını Dava Konusunun Eşdeğerli Unsurları Olarak Kabul Eden Teori

Yabancı hukuk doktrininde hâkim olan bu teoriye göre13, dava konusunun belirlenmesinde talep sonucu ve vakıalar karışımı birlikte dikkate alınır; yani dava konusu iki parçalı olup, bunlardan birini talep sonucu diğerini ise vakıalar karışımı teşkil eder. Bir başka deyişle, talep sonucu ve vakıalar karışımı, dava konusunun aynı derecede ve eşit öneme sahip ancak birbirinden bağımsız iki unsurunu oluşturur.

Dava konusunun belirlenmesinde her iki unsur da aynı ölçüde dikkate alınmalıdır;

bunlardan birinin diğerine oranla herhangi bir üstünlüğü bulunmamaktadır14.

Ancak bu teori de, eski maddî hukuk teorisine nazaran birçok üstünlük taşımasına rağmen, özellikle birden fazla vakıa karışımı ile aynı amacın güdülmesi hallerinde, eski maddî hukuk teorisi ile çözüme kavuşturulmamış sorunlara benzer sorunlara sebebiyet vereceği gerekçesiyle eleştirilmiştir15.

2. Dava Konusunun Belirlenmesinde, Talep Sonucuna, Vakıalar Karışımına Nazaran Üstünlük Tanıyan Teori

Bu görüşe göre, her ne kadar talep sonucu ile vakıalar karışımı dava konusunun ayrılmaz parçaları ise de, tatmin edici bir dava konusu tanımına ulaşılabilmesi için, talep sonucuna vakıalar karışımına nazaran üstünlük tanımak gerekir. Talep sonucu ile vakıalar karışımının dava konusunun eşdeğerli unsurları olduğu reddedilmelidir. Kaldı ki, davacının bir ve aynı talep yardımıyla bağımsız

13Bu teori hakkında geniş bir bibliyografya için bkz. TANRIVER-Derdestlik s. 76 dn.105. Bu teori hakkında ayrıca bkz. YILDIRIM-Dava Konusu s. 31-32; SCHWAB-İhtilaf Konusu s. 292 vd.;

SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 126; ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s. 617;

JAUERNIG s. 125.

14HABSCHEID-Streitgegenstand s. 221-222; ARENS/LÜKE s. 160; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 127; ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s. 614, 617; SCHÖNKE/ KUCHINKE s. 175;

ARENS P: Streitgegenstand und Rechtskraft im aktienrechtlichen Anfechtungsverfahren, Bielefeld 1960 s. 23; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 126-127; ZÖLLER s. 14. Avusturya hukukunda da bu teorinin hâkim olduğu hakkında bkz. RECHBERGER/ SIMOTTA s. 161; BALLON s. 137.

15Bu konuda bkz. TANRIVER-Derdestlik s. 77; SCHWAB-İhtilaf Konusu s. 294.

145

birden çok vakıayı müşterek bir dava konusu içinde toplayabilmesi de, talep sonucuna üstünlük tanımasının diğer bir gerekçesini teşkil eder16.

3. Dava Konusunun Yalnızca Talep Sonucuna Göre Belirlenmesini Öngören Teori

Bu teoriye göre17, dava konusunun belirlenmesinde yalnızca talep sonucu esas alınmalıdır. Vakıalar karışımı dava konusunun ayrılmaz bir parçasını teşkil etmediği gibi, onun talep sonucu ile eşdeğerliğe sahip unsurları arasında da yer almaz. Zira, dava konusu bizatihi talep sonucunun kendisidir. Dolayısıyla vakıalar karışımı dava konusunun belirlenmesinde herhangi bir rol oynamaz18. Bu teoriye göre, her davacı bakımından önemli olan, mahkemenin talep sonucuna uymasıdır; yani davanın amacı talep sonucudur. Dolayısıyla dava konusunun belirlenmesinde yalnızca talep sonucu esas alınmalıdır19.

Türk hukukunda da dava konusunun belirlenmesinde yalnızca talep sonucunun esas alınması gerektiği görüşü hâkimdir20.

III. Yeni Maddî Hukuk Teorileri

Dava konusunun salt usulî teoriler esas alınarak belirlenmesine karşı doğan yeni maddî hukuk teorilerine göre, dava konusunun tespitinde esas olarak maddî hukuk teorilerinde öngörülen talep kavramı esas alınmalıdır. Bu teorinin savunucuları, eski maddî hukuk teorisinin zayıf yönlerini ortadan kaldırarak yeniden maddî hukuk teorisi çerçevesinde dava konusunu açıklamaya çalışmışlardır.

Özellikle, aynı amaca yönelik maddî hukuk taleplerinin yığılmasının ortaya çıkardığı zorlukları önlemeye yönelik çözümlemelerle eski maddî hukuk teorisinden

16 Bu konuda bkz. JAUERNIG s. 123 vd.; ARENS/LÜKE s. 160; MUŞUL s. 98; TANRIVER-Derdestlik s. 78; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 125.

17Bu teorinin savunucuları için bkz. TANRIVER-Derdestlik s. 78 dn.116; YILDIRIM-Dava Konusu s. 32 vd.; RECHBERGER/SIMOTTA s. 162.

18TANRIVER-Derdestlik s. 78-79.

19SCHWAB-Streitgegenstand s. 186 vd.; SCHWAB-İhtilaf Konusu s. 295 vd.; HESSELBERGER s. 296; THOMAS/PUTZO s. 10. Bu konuda ayrıca bkz. YILMAZ-Islah s. 151-152; TANRIVER-Derdestlik s. 79.

20 Bkz. YILMAZ-Islah s. 152-154; TANRIVER-Derdestlik s. 80 vd.; BİLGE/ÖNEN s. 652;

GÜRDOĞAN s. 75; KURU-Usul V s. 4988; ULUKAPI-Dava Arkadaşlığı s. 19-20; KURU/

ARSLAN/YILMAZ-Ders Kitabı s. 305, 717.

ayrılmışlardır. Bu teori ayrıca, usul hukukunun maddî hukuktan soyutlanmasını önlemeyi ve her iki hukuk dalı arasındaki bağın yeniden kurulmasını gerçekleştirmeyi de arzulamıştır. Ancak yeni maddî hukuk teorilerinin getirdiği çözümlemelerde de bir yeknesaklık bulunmamaktadır21. Fakat bütün bu görüşlerin ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, asıl inceleme konumuzdan uzaklaşılmasına neden olacağından ve çalışmamızın kapsamını gereğinden fazla genişleteceğinden, sadece kendilerine yollama yapmakla yetinilecektir22.

IV. Kanaatimiz

Kanaatimizce de, dava konusuna ilişkin teorilerden, dava konusunun yalnızca talep sonucuna göre belirlenmesi gerektiğini savunan teori daha isabetlidir. Zira, eski maddî hukuk teorilerinin esas aldığı maddî hukuka ilişkin talep kavramı, aynen usul hukukunda da kabul edilecek olunursa, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı, kesin hüküm, derdestlik ve dava yığılması kurumları bakımından aşılması güç sorunların doğması kaçınılmaz olacaktır23.

Diğer taraftan, usul hukuku alanında, maddî hukuka ilişkin talep hakkını konu alan tek dava çeşidi, eda davalarıdır. Tespit davaları ile inşaî davalar bakımından maddî hukuk anlamında bir talep hakkının varlığından söz edilemez. Bu son belirtilen dava çeşitleri açısından dava konusunun belirlenebilmesi için, usulî bir talep hakkının varlığının kabul edilmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır24.

Bu nedenlerle, usulî talep hakkı, maddî hukuktaki talep hakkından tamamen farklı ve bağımsız bir kavramdır. Bu anlamda olmak üzere usulî talep hakkı, bir hukukî sonucun kesin biçimde belirlenmesini konu alan ve mahkemeye yöneltilmiş

21Bu teori hakkında bkz. YILMAZ-Islah s. 152; TANRIVER-Derdestlik s. 79-80; MUŞUL s. 99;

SCHWAB-İhtilaf Konusu s. 298; YILDIRIM-Dava Konusu s. 33 vd.; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 127.

22 NIKISCH-Streitgegenstand s. 19 vd.; HENCKEL-Streitgegenstand s. 252, 266-267;

GEORGIADES A: Anspruchkonkurrenz im Zivilrecht und Zivilprozessecht, München 1968 s. 271 vd.; RIMMELSPACHER-Streitgegenstand s. 103 vd., 168 vd. Yeni maddî hukuk teorilerinin savunucuları hakkındaki bibliyografya için bkz. YILMAZ-Islah s. 152 dn.44; TANRIVER-Derdestlik s. 80 dn.123. Bu teori hakkında bkz. ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s. 615; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 127; BRUNS s. 185 vd.; TANRIVER-Derdestlik s. 79-80.

23TANRIVER-Derdestlik s. 80.

24TANRIVER-Derdestlik s. 80-81.

147

bulunan istek şeklinde tanımlanmaktadır25. Nitekim bu usulî talep hakkı, davacı tarafından dava dilekçesinin “netice-i talep” bölümünde formüle edilerek mahkemeye ifade olunur26.

Kanaatimizce de, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuz, usulî teorilerden, dava konusunun belirlenmesinde yalnızca talep sonucunun esas alınması gerektiğini savunan teoriyi benimsemiştir27. Kaldı ki, bu konuda herhangi bir tartışmanın bulunmadığı da ifade edilmektedir28. Kanunumuzun bazı hükümleri incelendiğinde bunun somut delillerini bulmak da mümkündür29. Dolayısıyla sonuç olarak, aşılması güç bazı sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet vermemek için, dava konusunun belirlenmesinde yalnızca talep sonucunu esas alan teoriye üstünlük tanımak gerekir.

C. DAVADAN FERAGAT AÇISINDAN DAVA KONUSU İLE TALEP