• Sonuç bulunamadı

FERAGATİN BİR TARAF USUL İŞLEMİ OLMASI

MEIER I.: Iura novit curia, Die Verwirklichung des Grundsätzes im schweizerischen Zivilprozessrecht, Zürich 1975

KARŞILAŞTIRILMASI

A. FERAGATİN BİR TARAF USUL İŞLEMİ OLMASI

Davadan feragatin bir taraf usul işlemi olması, usul işlemleri hakkında açıklama yapılmasını gerekli kılmaktadır. Çalışma konumuzu başlı başına usul işlemleri teşkil etmemektedir. Esasen bu konu gerek yabancı doktrinde gerekse hukukumuzda incelenmiştir233. Bu nedenle tekrardan kaçınmak amacıyla, usul işlemi kavramı, konumuzu ilgilendirdiği ölçüde kısaca incelenecektir.

Davanın açılması ile birlikte hem taraflar hem de taraflarla mahkeme arasında bir usul hukuku ilişkisinin doğacağı234 ve aynı şekilde davanın açılmasından itibaren

231 Bu düzenleme ile feragat kararı verilmesinin önüne geçilmiş olduğu ve bu nedenle getirilen düzenlemenin isabetli olduğu hakkında bkz. RUHİ A C: Tebligat Hukuku, 6. Baskı, Ankara 2008 s.

60 vd.

232KURU-Usul II s. 1629; ASLAN s. 75.

233Bu konuda geniş bilgi için bkz. GOLDSCHMIDT J: Der Prozess als Rechtslage, Berlin 1925;

NIESE W: Doppelfunktionelle Prozesshandlungen, Göttingen 1950; NUSSBAUM A: Die Prozesshandlungen, ihre Voraussetzungen und Erfordernisse, München 1908; SCHLOSSER P:

Einverständliches Parteihandeln im Zivilprozess, Tübingen 1968; SCHIEDERMAIR G:

Vereinbarungen im Zivilprozess, Bonn 1935; SIEGERT K: Die Prozesshandlungen, ihr Widerruf und ihre Nachholung, Berlin 1929; WAGNER G: Prozessverträge, Tübingen 1998; ARENS P:

Willensmaengel bei Parteihandlungen im Zivilprozess, Berlin-Zürich 1968; SCHWAB K H:

Probleme der Prozesshandlungslehre (Festschrift für Gottfried Baumgaertel, Köln-Berlin-Bonn-München 1990 s. 503-512); BAUMGÄRTEL G: Neue Tendenzen der Prozesshandlungslehre (ZZP 1974/87 s. 121-137); BAUMGÄRTEL-Prozesshandlung s. 1 vd; ROSENBERG/ SCHWAB/

GOTTWALD s. 352 vd.; BLOMEYER s. 157 vd.; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 53 vd.;

BUNSEN: Prozessrechtsgeschäfte (ZZP 1906/35 s. 401-423); MUSIELAK-Grundkurs s. 95 vd.;

LEMPP H: Prozessuale Rechtsgeschäfte, Erlangen 1940; SCHNEIDER s. 31 vd.; POSTACIOĞLU s. 335 vd.; YILMAZ-Islah s. 97 vd.; KARSLI A: Medenî Usul Hukukunda Usulî İşlemler, İstanbul 2001; TAŞPINAR s. 65 vd.; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES s. 163 vd.; ÜSTÜNDAĞ s. 416 vd. 234 ZÖLLER s. 7 vd. Davanın açılması ile doğan bu usul hukuku ilişkisi, bazı hukukçulara göre, sadece taraflar arasında kurulur. Bazı hukukçular ise, bu ilişkinin mahkeme ve taraflar arasında doğduğunu savunmaktadırlar. Bazı hukukçular ise davanın açılması ile ortaya çıkan bu usul hukuku ilişkisinin üç taraflı olduğunu, yani mahkeme, davacı ve davalı taraf arasında kurulduğunu

hükmün elde edilmesine kadar devam eden bu ilişkide birbirini takip eden bir takım işlemler yapılacağı kabul edilmektedir. Böylece, davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar, yargılamanın ilerletilmesi amacıyla, gerek taraflar gerekse taraflarla mahkeme arasında yapılan bu işlemlere, usul işlemleri denilmektedir235. Bir başka tanımlamaya göre usul işlemi, koşulları ve hükümleri yargılama hukuku tarafından belirlenen ve yargılamayı yürütmeye ilişkin olarak mahkemenin ve tarafın yaptığı faaliyettir236.

Usul işlemleri, şekil, amaç, konu ve sonuç bakımından maddî hukuka değil, usul hukukuna tâbi olan işlemlerdir237. Gerçi, feragat, kabul veya sulh gibi dava konusu olan şey üzerinde maddî hukuk bakımından olduğu kadar, usul hukuku bakımından da sonuçlar doğuran işlemlerin bu konuda istisna teşkil ettikleri düşünülebilirse de, esasen bunların bir maddî hukuk işlemi mi yoksa usul hukuku işlemi mi oldukları sorunu da doktrinde tartışmalıdır238.

Usul işlemini belirlemede doktrinde değişik görüşlerin ve ölçütlerin benimsendiği görülmektedir. Bu konuda ileri sürülen görüşlerden biri sistematik usul işlemi anlayışı, diğeri ise fonksiyonel usul işlemi anlayışıdır. Sistematik usul işlemi anlayışı, usul işlemini maddî hukuktaki hukukî işlemlerden ayırmaya yönelen dar anlamda usul işlemi kavramını esas almaktadır. Bu görüşe göre usul işlemi, asıl etkisini usul hukuku alanında gösteren, hukukî uyuşmazlığın kurulması, sevk ve idare edilmesi veya sona erdirilmesi şeklinde, davayı doğrudan veya dolaylı olarak yönlendiren, koşulları ve etkileri usul hukuku tarafından düzenlenen işlemlerdir239.

belirtmektedirler. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz., TULUAY M: Yargılama Hukukunda Dava İlişkisi (DÜHFD 1983/1 s. 101-132), s. 101 vd.

235 DE BOOR H O/ERKEL G: Zivilprozessrecht, 2. Auflage, Wiesbaden 1961 s. 78; SAUER W:

Allgemeine Prozessrechtslehre, Berlin 1951 s. 130-131; ZÖLLER s. 566; RECHBERGER/

SIMOTTA s. 262; BERKİN s. 456-457. Benzer tanımlar için bkz. BİLGE/ÖNEN s. 275;

POSTACIOĞLU s. 335; ÜSTÜNDAĞ s. 416; KARAFAKİH İ H: Hukuk Muhakemeleri Usulü Esasları, Ankara 1952 s. 84.

236YILMAZ-Islah s. 98; BAUMGÄRTEL-Prozesshandlung s. 286 vd.; LEMMP s. 9. Diğer tanımlar için bkz. MUSIELAK-Grundkurs s. 97; BLOMEYER s. 157-158; ZÖLLER s. 566.

237BUNSEN s. 401-402.

238BERKİN-Usul Hukuku Rehberi s. 458; YILMAZ-Islah s. 102; ÜSTÜNDAĞ s. 569. Ayrıca bkz.

aşa. s. 121 vd.

239 SCHWAB-Probleme s. 504-505; NIESE s. 45; SIEGERT s. 24; ROSENBERG/SCHWAB/

GOTTWALD s. 395 vd.; ZEISS W/SCHREIBER K: Zivilprozessrecht, 10. Auflage, Tübingen 2003 s. 86 vd.; PAULUS s. 122; GULDENER s. 207; THOMAS/PUTZO s. 10. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. TAŞPINAR s. 67-71; KARSLI s. 52 vd.

67

Bu görüşe karşı ileri sürülen diğer görüş, usul işlemini fonksiyonel olarak tanımlamaya çalışmıştır. Usul işlemini geniş olarak ele alan bu görüşün çıkış noktasını, işlemin amacı oluşturmaktadır. Buna göre, bir işlemin yarattığı karakteristik etkiler usul hukukunda ortaya çıkıyorsa, artık o işlemin etki ve koşullarının da usul hukukunca düzenlenmiş olması gerekmez. İşlemin aslî ve doğrudan etkilerini bu alanda göstermesi yeterlidir. Geniş anlamlı fonksiyonel usul işlemi kavramı, işlemin usulî ilişkiyi düzenlemeye yönelik aslî etkilerini dikkate almakta, talî ve yan etkileri ölçüt olarak kabul etmemektedir. Aslî etkiler ise, işlemden ayrı olarak düşünülemeyecek etkilerdir. Önemli olan koşulların hangi hukukça düzenlendiği değil, ortaya çıkması amaçlanan etkilerin hangi alanda görüldüğüdür240. Kanaatimizce de, usul işlemelerini geniş anlamda kabul eden bu görüş daha isabetli görünmektedir. Bu anlamda usul hukukuna ilişkin işlemin hangi kanunda düzenlenmiş olduğu da önem taşımaz. Usul kanunları dışında başka bir kanunda düzenlenmiş olsa bile, aslî etkileri usul hukuku alanda meydana geliyorsa, bu işlem usul işlemi sayılır241.

Doktrinde usul işlemleri bakımından genel olarak geçerli olan ortak özellikler ise şu şekilde sıralanmaktadır: Usul işlemleri, ancak dava ilişkisi içinde sonuç doğurur, dava dışında sonuç doğurmaz veya bu işlemlerin doğurduğu hukukî sonuçlar yalnız davanın sınırları içinde geçerli olur242. Usul işlemleri kural olarak geri alınamazlar ve bunlar hakkında kural olarak maddî hukuktaki irade fesadı sebepleri ileri sürülemez243. Bunlar şarta tâbi tutulamayacağı gibi, dava dışı bazı olayların gerçekleşmiş olmasına da bağlanamaz244. Bu işlemlerinin ilgililerce bilinmesi, hatta onlara bildirilmesi gerekir. Bu bildirme sözlü veya yazılı olabilir245. Söz konusu işlemler, kural olarak şekle tâbi olup; sözlü olarak yapılabilen işlemlerin

240 JAUERNIG s. 96-97; ARENS/LÜKE s. 218 vd.; BLOMEYER s. 161 vd.; HENCKEL W:

Prozessrecht und materielles Recht, Göttingen 1970 s. 28; BAUMGÄRTEL-Prozesshandlung s. 64-69; TAŞPINAR s. 68 vd. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. TAŞPINAR s. 68-71; KARSLI s. 52 vd. 241 HOLZHAMMER R: Österreichisches Zivilprozesrecht, Erkenntnisverfahren, Wien-New York 1970 s. 121.

242BİLGE/ÖNEN s. 277; BERKİN-Usul Hukuku Rehberi s. 458; POSTACIOĞLU s. 336.

243 BUNSEN s. 408; BAUR/GRUNSKY s. 83; PAULUS s. 124; ÜSTÜNDAĞ s. 417;

POSTACIOĞLU s. 336; BİLGE/ÖNEN s. 277; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES s. 165.

244 BAUR/GRUNSKY s. 83; BERKİN-Usul Hukuku Rehberi s. 460; BİLGE/ÖNEN s. 277;

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES s. 166.

245ÜSTÜNDAĞ s. 423.

de mahkemece zabıtla belgelendirilmesi gerekir (m.151,II). Usul işlemlerinin kural olarak açık bir irade beyanıyla yapılması gerekir; zımnî olarak yapılamazlar246. Usul işlemlerinin yorumunda ilk önce usulî amaç esastır. Ancak, maddî hukukun yorum prensiplerinin de mahiyetiyle bağdaştığı ölçüde dikkate alınması gerekir247.

Doktrinde usul işlemleri, genellikle mahkeme işlemleri ve taraf işlemleri olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur248.

Mahkeme işlemleri, hâkim veya mahkeme tarafından yapılan ve davanın sevk ve idaresine yarayan veya uyuşmazlığın sonucuna etkili olan işlemlerdir249. Bir başka deyişle, gereken emirleri ve kararları vermek suretiyle yargılamayı yürütmek veya idare etmek için gerekli olan bütün işlemlerin yapılmasını sağlamak, mahkemece usul işlemleridir. Örneğin, duruşma günü belirlenmesi, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi, keşif yapılması, bilirkişi atanması, ara kararları ve hükümler gibi usul işlemleridir250.

Usul işlemlerinin diğer bir çeşidi ise, taraf usul işlemleridir. Genel bir tanımlama ile taraf usul işlemleri, taraflardan birinin yapmış olduğu ve yargılamanın yürütülmesine yarayan, böylece dava sonucuna etkili olan, hüküm ve sonuçları yargılama hukukunca belirlenen işlemlerdir251. Bir başka tanıma göre, taraflardan birisinin davayı işletmesine, yürütmesine yarayan ve bu suretle dava sonucuna etkili olan irade veya bilgi beyanlarına taraf işlemleri denir252.

246Bu konuda bkz. BEYS K: Stillschweigend vorzunehmende Prozesshandlungen? (Festschrift für G.

Baumgärtel zum 70. Geburtstag, 1990 s. 7-27).

247BAUR/GRUNSKY s. 83; ÜSTÜNDAĞ s. 418; Ayrıca medenî usul hukuku kurallarının yorumu hakkında bkz. PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES s. 62 vd. Ayrıca bkz. LARENZ K: Die Methode der Auslegung des Rechtsgeschäfts, Leipzig 1930, s. 34 vd.; STATHOPOULOS M: Zur Methode der Auslegung der Willenserklärung (Festschrift für Karl Larenz zum 70. Geburstag, München 1973, s. 357-372), s. 364.

248Bu konuda bkz. YILMAZ-Islah s. 98

249 BİLGE/ÖNEN s. 279; YILMAZ-Islah s. 99; ANSAY s. 147; PEKCANITEZ/ATALAY/

ÖZEKES s. 170.

250YILMAZ-Islah s. 99; TAŞPINAR s.66.

251YILMAZ-Islah s. 99.

252 BİLGE/ÖNEN s. 277; BERKİN s. 461; KARAFAKİH s. 85. Benzer tanımlar için bkz.

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES s. 163; MUSIELAK-Grundkurs s. 97; BLOMEYER s. 161;

PAULUS s. 121; GOLDSCHMIDT J: Zivilprozessrecht, zweite Auflage, Berlin 1932 s. 120.

69

Bu işlemlerin geçerli olabilmeleri için kendi özelliklerine uygun olarak yapılmaları gerekir. Örneğin, bunlar şarta bağlı olmadan, süresinde ve kanunda öngörülen şekilde yapılmalıdır. Aslında, maddî hukuk işlemi niteliğinde olan irade beyanları, dava sırasında usul işlemi şeklinde yapılmış olsalar bile, kendi asıl karakterlerini kaybetmezler. Fakat, önceden bir maddî hukuk işleminin yapıldığını dava sırasında beyan etmek bir usul işlemidir253.

Doktrinde taraf usul işlemlerinin değişik ölçütlerden hareket edilerek, çeşitli ayrımlara tâbi tutulduğu görülmektedir254.

Taraf usul işlemleri, tek yanlı olup olmamasına göre, iki yanlı taraf usul işlemleri ve tek yanlı taraf usul işlemeleri olarak ikiye ayrılmaktadır255. İki yanlı taraf usul işlemleri ile usul sözleşmeleri kastedilmektedir256. Usul sözleşmeleri ise usulî yetkilerin kullanılması hakkında tarafların yaptıkları anlaşmalardır257. Daha geniş bir tanıma göre “usul sözleşmeleri, mevcut veya gelecekteki bir davada bir usulî ilişkiyi kurmayı, değiştirmeyi veya ortadan kaldırmayı amaçlayan ya da usulî bir edimin ifasını ya da ondan kaçınılmasını içeren, etkilerini doğrudan yargılama hukukunda gösteren iki taraflı bir usul işlemidir”258. Bu sözleşmeler, maddî hukuk sözleşmelerinden farklı olarak, asıl etkilerini doğrudan doğruya usul hukuku alanında gösterirler259. Usul sözleşmeleri, tek yanlı taraf işlemlerinden farklı olarak, iki taraflıdırlar; dolayısıyla bu sözleşmeler her iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının bir araya gelmesiyle (BK m.1) kurulurlar. Bu nedenle, bu sözleşmeler taraflardan birbirinin tek yanlı iradesiyle ortadan kaldırılamazlar260.

Tek yanlı taraf usul işlemleri ise, usul sözleşmelerinden farklı olarak, yalnızca davacı veya davalının, yargılamanın oluşumuna ilişkin olarak yaptığı ve davada

253YILMAZ-Islah s. 102; BİLGE/ÖNEN s. 278; ANSAY S Ş: Hukuk Yargılama Usulleri, Ankara 1960 s. 152.

254 Bu konuda bkz. YILMAZ-Islah s. 102 vd.; KARSLI s. 156 vd.; TAŞPINAR s. 71 vd.;

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES s. 166.

255Bu konuda bkz. YILMAZ-Islah s. 102. Bu konuda farklı ayrımlar için bkz. KARSLI s. 156 vd.

256Ayrıntılı bilgi için bkz. TAŞPINAR s. 47 vd.

257ÜSTÜNDAĞ s. 418.

258 TAŞPINAR s. 73; KARSLI s. 224.

259YILMAZ-Islah s. 103; TAŞPINAR s. 70.

260YILMAZ-Islah s. 103.

yargılamanın yürütülmesine yönelik olan işlemlerdir261. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, bu işlemler tek tarafın irade beyanıyla hukukî sonuç doğururlar. Bir başka deyişle, istenen hukukî sonucun doğması için karşı tarafın kabulü gerekmez.

İnceleme konumuz olan davadan feragat bakımından bu tür usul işlemleri önem taşımaktadır. Zira, davadan feragat da tek taraflı bir usul işlemidir262. Dolayısıyla davacının davadan feragat beyanının hukukî sonuç doğurması, davalının kabulüne bağlı değildir 263. İnceleme konumuz olan davadan feragatin ise, davaya son veren tek yanlı taraf işlemi olduğu kabul edilmektedir264.

Alman hukukunda GOLDSCHMIDT265 tarafından yapılan ve büyük ölçüde kabul gören diğer bir ayrıma göre ise, taraf usul işlemleri, karara (sonuca) götürüp götürmemesine göre ikiye ayrılmaktadır: Karara götürücü taraf usul işlemleri266 ve karara götürücü olmayan (etkileyici, harekete geçirici) taraf usul işlemleri267.

Karara götürücü usul işlemleri, başlı başına ve doğrudan doğruya yargılama (dava) üzerinde etki edebilme gücüne sahip olmayıp, ancak mahkemenin belli bir karar vermesi sonucuna götüren ve verilecek kararın gerekçesini teşkil eden işlemlerdir. Bir başka deyişle, bu işlemler, mahkemenin yardımıyla ve bir kararıyla etki gösterirler, tek başlarına bir etkisi yoktur. Bu işlemler usul işlemlerinin en önemli grubunu teşkil etmektedir. Bu işlemeler de kendi içinde üç gruba ayrılmaktadır. Birincisi, talepler268, ikincisi iddialar269, üçüncüsü ise delil gösterme işlemleridir270271.

261YILMAZ-Islah s.103.

262Bu konu aşağıda feragatin hukukî niteliği incelenirken ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Bkz. aşa s.

123 vd.

263Bkz. aşa. s. 74 vd.

264 KURU-Usul III s. 2554; ÜSTÜNDAĞ s. 571; POSTACIOĞLU s. 476; KURU/ARSLAN/

YILMAZ-Ders Kitabı s. 490; ANSAY s. 180.

265GOLDSCHMIDT s. 456 vd.; GOLDSCHMIDT-Zivilprozessrecht s. 120-121.

266“Erwirkungshandlungen”.

267“Bewirkungshandlungen”.

268“Anträge”.

269“Behauptungen”.

270“Beweisführung”.

271 Bu konuda bkz. GOLDSCHMIDT-Zivilprozessrecht s. 120; ROSENBERG/SCHWAB/

GOTTWALD s. 399 vd.; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 65 vd.; MUSIELAK-Grundkurs s. 101;

JAUERNIG s. 96; ARENS/LÜKE s. 221; ZEISS/SCHREIBER s. 89; SCHNEIDER s. 33;

BLOMEYER s. 162-163; BRUNS s. 129 vd.; ZÖLLER s. 566; RECHBERGER/ SIMOTTA s.

266; HOLZHAMMER s. 123; HABSCHEID s. 167-168; STAEHELIN/SCHUTTER s. 125-126;

YILMAZ-Islah s. 104 vd.; KARSLI s. 157 vd.; TAŞPINAR s. 71-72; PEKCANITEZ/ATALAY/

ÖZEKES s. 167.

71

Sonuç doğurmak için hâkim kararı gerektirmeyen usul işlemleri ise, amaçlanan sonucun gerçekleşmesi için hâkimin bir karar vermesini gerektirmemektedir. Bunlar hâkimin bir karar vermesine yönelik de değildir. Bu tür işlemler, doğrudan doğruya usulî sonuçlar meydana getirmekte, usulî bir durumun yaratılması (inşa edilmesi) sonucunu doğurmaktadırlar272. Diğer bir deyişle usul işlemleri, yargılama süreci içerisinde inşaî bir etkiye sahiptirler273. Ancak usul işlemlerinin yargılamayı inşa edici etkisini açıklamak için, aynı zamanda usul işlemlerinin etki alanlarının da belirlenmesi gereklidir. Söz konusu etki ya yargılamanın başlatılması veya devam ettirilmesi ve nihayet yargılamanın sona erdirilmesi bakımından kendini göstermektedir274.

Bu tür işlemler Alman hukukunda şu kategorilere ayrılarak incelenmiştir. Bu işlemlerden bazıları, bir irade açıklaması275 şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bunlara, davanın geri alınması, feragat, kabul, kanun yollarına başvurudan feragat, iddianın ve savunmanın değiştirilmesine muvafakat, usulî bir definin ileri sürülmesi, ikrar, ıslah, davaya aslî müdahale ve usul sözleşmeleri örnek olarak gösterilmektedir276. Söz konusu işlemlerden bazıları ise, irade bildirimleri277olarak ortaya çıkar. Burada karşı tarafa veya üçüncü kişilere yapılan bildirimler önem kazanmaktadır. Bu tür işlemlere, tebellüğ, yemini kabul veya ret, yeminin yerine getirilmesi, tarafların delillerini hasretmeleri ve davanın ihbarı örnek verilmektedir278. Bu tür işlemler, irade anlatımları279 şeklinde de gerçekleşebilirler. Bunlara, alındı veya tebellüğ belgesi,

272ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s. 402; BLOMEYER s. 165; ARENS/LÜKE s. 221;

ZEISS/SCHREIBER s. 89; SCHNEIDER s. 33; JAUERNIG s. 96; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 66; HOLZHAMMER s. 123; RECHBERGER/SIMOTTA s. 266; HABSCHEID s. 167-168;

YILMAZ-Islah s. 108; KARSLI s. 161; TAŞPINAR s. 72.

273BAUMGÄRTEL-Prozesshandlungen s. 80; NIKISCH s. 209 vd.

274BAUMGÄRTEL-Prozesshandlungen s. 81; TRUTTER J: Über prozessualische Rechtsgeschäfte, München 1980 s. 8.

275Willenserklärungen.

276ARENS/LÜKE s. 221; BLOMEYER s. 165; ROSENBERG/ SCHWAB/GOTTWALD s. 402;

JAUERNIG s. 96; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 66; BRUNS s. 134; YILMAZ-Islah s. 108;

KARSLI s. 161; TAŞPINAR s. 72.

277 Willensmitteilungen, Wollenserklaerungen. GOLDSCHMIDT’e göre ise, feragat ve kabul hem maddî hukuk hem de usul hukuku bakımından irade açıklaması ve hukukî işlem olmayıp, irade bildirimi niteliğini taşır (GOLDSCHMIDT-Zivilprozessrecht s. 104, s. 120; GOLDSCHMIDT s.

456 vd.)

278 GOLDSCHMIDT 462; ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s. 402; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 66; TAŞPINAR s. 72; KARSLI s. 161.

279Vorstellungsmitteilungen.

yeni bir avukat belirlenmesi örnek gösterilmektedir280. Nihayet bu tür işlemlerin son çeşidi ise maddî fiillerdir281. Bu tür işlemelere ise, belli bir miktar paranın yatırılması, dilekçelerin, delil ve belgelerin sunulması, avukatlar arasında yapılan tebliğ, harçların ödenmesi, tarafların mahkeme önünde hazır bulunması örnek olarak verilmektedir282.

Doktrinde ayrıca taraf usul işlemleri, amaç bakımından yapılan bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Amaçları bakımından taraf usul işlemleri iddia vasıtaları, savunma vasıtaları ve bunlar dışında kalan diğer vasıtalar şeklinde ayrılmaktadır. Dava açmak, dava sebeplerini ileri sürmek iddia vasıtaları içinde yer almakta iken, davalının savunmasının temelini teşkil eden defi ve itirazlar ise savunma vasıtaları olarak kabul edilmektedir. Davanın ihbarı, ikrar ve yemin teklifi gibi hâkimin esas hakkında kararında doğrudan etkili olmamakla birlikte karara etki edecek şekilde özel bir durum meydana getiren işlemler ise, iddia ve savunma vasıtaları dışında kalan diğer vasıtaları oluşturmaktadır283

Usul işlemleri hakkında yapılan bu açıklamalardan sonra, inceleme konumuzu teşkil eden davadan feragatin usul işlemi sayılıp sayılamayacağını, sayılacaksa bunun çeşidinin ne olacağını belirlemeye geçebiliriz.

Hemen belirtmek gerekir ki, davadan feragatin hukukî niteliği aşağıda ayrıntılı olarak ayrıca incelenecektir. Yine orada da belirtileceği gibi, feragatin hukukî niteliği doktrinde tartışmalıdır. Burada kısaca belirtilecek olunursa feragatin bir maddî hukuk işlemi olduğu, salt bir usul işlemi olduğu ve karma karakterli, yani hem bir maddî hukuk hem de bir usul hukuku işlemi olduğunu savunan görüşler bulunmaktadır284. Fakat bu durum, feragatin usul işlemi başlığı altında incelenmesine engel teşkil etmemektedir.

280 GOLDSCHMIDT s. 463-464; TAŞPINAR s. 72; ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s.

402; KARSLI s. 161.

281Realakte veya Tathandlungen.

282GOLDSCHMIDT s. 464-465; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 66; ROSENBERG/ SCHWAB/

GOTTWALD s. 402; TAŞPINAR s. 72; KARSLI s. 161.

283 BİLGE/ÖNEN s. 279.

284Bkz. aşa. s. 121 vd.

73

Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, feragatin bir mahkeme işlemi olmadığı ortadadır. Zira, mahkeme işlemleri yukarıda da belirtildiği üzere, bizzat mahkeme tarafından yapılan işlemlerdir. Bunlar ise esas itibariyle kararlar ve hükümlerdir. Oysa feragat, doktrinde de kabul edildiği üzere bir taraf işlemi olup, davada tarafların sahip olduğu tasarruf ilkesinin (özgürlüğünün) yansımalarından birisidir. Çünkü feragat, davanın taraflarından biri olan davacı tarafından yapılmakta ve davacının tek taraflı irade beyanıyla davadaki talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçtiğini açıklamasına yönelik bir irade beyanını içermektedir. Nitekim usul hukukuna ilişkin eserlerde feragat, taraf işlemleri başlığı altında incelenmektedir. Hatta feragat, davaya son veren taraf işlemleri başlığı altında değerlendirilmektedir285.

Bir taraf işlemi olarak ortaya çıkan feragat, taraf işlemlerinin çeşitlerinden ise, tek yanlı taraf işlemlerine örnek teşkil etmektedir. Çünkü, feragatin gerçekleşmesi ve sonuç doğurması için, karşı tarafın (davalının) ve mahkemenin kabulüne gerek bulunmamaktadır286. Zira, feragat davacının davadaki tasarruf özgürlünü kullanma araçlarından birisi olup, onun bu özgürlüğü (yetkiyi) kullanması davalının ve mahkemenin karşılık bir irade beyanına ihtiyaç göstermemektedir. O halde feragat iki yanlı bir taraf işlemi, yani usul sözleşmesi olamayıp, tek yanlı bir taraf işlemidir.

Feragat, karara götürücü olan ve bu niteliği taşımayan usul işlemleri ayrımında ise, karara götürücü olan usul işlemleri287 arasında yer almamaktadır288. Çünkü, yukarıda da incelendiği üzere, karara götürücü usul işlemleri, tek başına sonuç doğurmaya yeterli olmayıp, aksine mahkemenin belli bir karar vermek zorunda olması sonucuna götüren ve verilecek kararın gerekçesi olmaya yönelik bulunan usul işlemleridir. Feragat ise bu nitelikte bir işlem değildir. Aksine feragat, sonuç

285Örneğin, POSTACIOĞLU s. 476 vd.; ANSAY s. 177 vd.; KURU-Usul IV s. 3543 vd.; BİLGE/

ÖNEN s. 349 vd.; KURU/ARSLAN/YILMAZ-Ders Kitabı s. 543 vd.; PEKCANITEZ/ ATALAY/

ÖZEKES s. 499 vd.; ÜSTÜNDAĞ s. 568 vd.; ALANGOYA/YILDIRIM/DEREN-YILDIRIM s.

456 vd. Nitekim Tasarı’nın üçüncü bölümünün başlığı, davaya son veren taraf işlemleri şeklinde olup, bu başlık altında feragat de (kabul ve sulh ile birlikte) düzenlenmiş bulunmaktadır.

286Bkz. aşa. s. 74. Kabul hakkında aynı sonuç için bkz. ERMENEK s. 7 vd.

287Erwirkungshandlungen.

288ROSENBERG/SCHWAB/GOTTWALD s. 402; ARENS/LÜKE s. 221; SCHILKEN-Zivilprozessrecht s. 66; MUSIELAK-Grundkurs s. 101; ZÖLLER s. 902; HABSCHEID s. 168.

doğurmak için mahkeme kararını gerektirmeyen usul işlemleri içinde yer almaktadır289. Çünkü, feragat ile mahkemenin bir karar vermesine gerek olmaksızın, dava ve uyuşmazlık doğrudan doğruya sona ermekte ve o, kesin hükmün hukukî sonuçlarını doğurmaktadır. Bu sonuçların meydana gelmesinde mahkemenin herhangi bir rolü bulunmamaktadır. Her ne kadar feragat halinde davanın nasıl sona ereceği hususu tartışmalı ise de, bu durumda mahkemenin bir feragat hükmüyle davayı sona erdirmesinin kabul edildiği Alman hukukunda bile, feragat, sonuç doğurması için mahkemenin kararını gerektirmeyen usul işlemi olarak nitelendirilmektedir290.

Sonuç olarak, davadan feragatin tek yanlı bir taraf usul işlemi olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız291. Feragat, her şeyden önce bir usul işlemidir. Çünkü, yukarıda yapılan usul işlemlerinin tanımından da292 anlaşılacağı üzere, şart ve etkileri, hüküm ve sonuçları usul hukuku tarafından düzenlenmiştir. Kaldı ki, ancak bir dava esnasında yapılabilir ve davayı sona erdirme niteliğine sahip olup, kesin hükmün

Sonuç olarak, davadan feragatin tek yanlı bir taraf usul işlemi olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız291. Feragat, her şeyden önce bir usul işlemidir. Çünkü, yukarıda yapılan usul işlemlerinin tanımından da292 anlaşılacağı üzere, şart ve etkileri, hüküm ve sonuçları usul hukuku tarafından düzenlenmiştir. Kaldı ki, ancak bir dava esnasında yapılabilir ve davayı sona erdirme niteliğine sahip olup, kesin hükmün