• Sonuç bulunamadı

Ġç Güvenliğin Sağlanması – Kamu Düzeni

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: DEVLET VE GÜVENLĠK ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ

D. Ġç Güvenliğin Sağlanması – Kamu Düzeni

sürecine girdiği görülmüĢtür. Bu süreçte polis kamu düzeninin sürdürülmesinden sorumlu kılınmıĢtır.

fonksiyon olarak görülmektedir. Devletler kamu güvenliğini sağlama iĢini kurdukları kamu kolluk güçleri vasıtasıyla yerine getirmektedirler. Kamu düzeni bireylerin güvenlik, huzur ve sağlık içinde yaĢamaları durumu olduğu ve kamu güvenliği, kamu huzuru ve kamu sağlığı olarak üç unsuru içerdiği belirtilmektedir.160

Toplumlarda kamu düzeninin sağlanması ve her türlü iliĢkinin yasalarla düzenlenmesi, devletin en temel birinci görevlerinden olmuĢtur. Bu anlayıĢın yansıması olarak hem geleneksel toplum ve yönetimlerde hem de günümüz modern toplumlarında kamu düzeni ve toplum hayatındaki iliĢkilerin düzenlenmesi siyasal gücü elinde bulunduranlar tarafından yapılmıĢtır. Günümüzde devlet adına, kamu düzeni ve yasaların uygulatılması polis olarak adlandırılan iç güvenlik birimi tarafından gerçekleĢtirilmektedir.161

Kamu düzeninin kolluk tarafından sağlanmasının kamu hizmeti olarak kabul edilip edilmeyeceği üzerinde bir kesinlik olmamakla birlikte tartıĢmalar mevcuttur. Kolluk, kamu düzenini sağlamaya yönelik bir kamu hizmeti faaliyeti olarak tanımlanmaktadır.162 Kolluk faaliyetinin kamu hizmeti içerisinde düĢünülmesine karĢılık Günday‟a göre idare, kamu düzenini korumak ve sağlamak için idari kolluk faaliyetleriyle birey ve toplulukların tutum, davranıĢ, uğraĢ ve faaliyetlerini denetler ve temel hak ve özgürlükleri gerektiğinde sınırlandırılabilir. Ġdare, kamu düzenini birey ve topluluklara yönelik birtakım emir ve yasaklarla sağlamakta ve korumaktadır. Bu açıdan kolluk faaliyetleri kamu hizmetlerinden ayrı bir idari iĢlev olarak görülmektedir.163 Aynı Ģekilde Gözübüyük, Bilgen, Giritli ve Akgüner ve Tan da yönetsel kolluğu, kamu düzenini sağlama konusunda ayrı bir idari iĢlev olarak

160 Kemal Gözler, İdare Hukukuna Giriş, Ekin Kitabevi Yayınları, Dördüncü Baskı, Bursa, Mart 2006, s. 218.; A. ġeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, Turhan Kitabevi Yayınları, 24. Bası, Ankara, Ağustos 2006, s. 309. ; Ġsmet Giritli, Pertev Bilgen, Tayfun Akgüner, İdare Hukuku Dersleri, Der Yayınları, Yayın No: 391, Ġstanbul 2006, s. 425.

161 Hasan Hüseyin Çevik, “Devlet ve Polis”, Türkiye’de Devlet, Toplum ve Polis, Hasan Hüseyin Çevik, Turkut Göksu (Ed.), Seçkin Yayınevi, Ankara, Nisan 2002. s. 45.

162 Kemal Gözler, 2006, a.g.k., s. 217. ; Süheyp Derbil, “Kamu Hizmeti Nedir?” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1950, Cilt 7, s. 31-32.

<<http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/248/2245.pdf>> (17.05.2009)

163 Metin Günday, İdare Hukuku Dersleri, Ġmaj Yayıncılık, Ankara 1996, s. 26-27,262-263.

görmektedir.164 Bu açıdan kamu düzeninin sağlanması bağlamında kolluk devlet ve toplum arasındaki çatıĢmanın tam üzerinde bulunmaktadır. Kolluk faaliyeti, kamu hizmeti vasfından daha ziyade esasen kısıtlayıcı ve sınırlandırıcı bir idari iĢlev olarak ön planda bulunmaktadır. Aslında kamu düzenini sağlamak üzerine kurulu kolluk faaliyetlerinin nasıl tanımlandığının idari kolluğun kamu hizmeti kapsamında olup olmadığıyla çok yakından bir ilgisi bulunmaktadır. Kolluğu bir güç ya da hizmet olarak algılamak, görmek bağlamında değiĢen bu durum polisin ortaya çıkıĢındaki temel motivasyonun ne olduğuyla da yakından ilgilidir.

Kolluk ile kamu hizmeti arasındaki ayrım, yani güvenlik alanında kolluğun bir anlamda güç ya da hizmet olarak algılanıĢı, devletin ekonomiye müdahalesinin reddedildiği ve görevlerinin güvenlik, savunma ve adalet hizmetleriyle sınırlı tutulduğu jandarma devlet veya gece bekçisi döneminde daha da önem kazanmakta olup, daha belirgindir. Bu ayrıma göre kamu hizmetinde amaç kamu yararı iken kolluk faaliyetlerinde amaç, kamu düzeninin sağlanmasıdır. Kolluk faaliyetlerini ayrı bir idari faaliyet olarak kabul etmenin dayandığı temel nokta amacın farklı olmasıdır.

Bu ayrımı benimseyenlere göre kolluk faaliyetlerini emir ve yasaklarla gerçekleĢtirilmekte iken kamu hizmetlerinde ise idare, özel kiĢilerin karĢılamaktan yoksun olduğu durumlarda hizmet sunmakta ve bunu emir ve yasaklarla değil edimlerle yerine getirmektedir. Ancak kamu hizmeti ve kolluk birbiriyle çok sıkı iliĢki içindedir. Çünkü kamu hizmetlerinin sunumunda kamu düzeninin sağlanması da gerekmektedir. Bu noktada kamu hizmeti ve kolluk ayrımının aslında polisin asli iĢlevlerine dönmesi (salt güvenlik aygıtı olması yani suç ve suçlularla mücadele

164 A. ġeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, 2006, s. 297-312. ; Ġsmet Giritli, Pertev Bilgen, Tayfun Akgüner, 2006, a.g.k., s. 421-453. ; Turgut Tan, Kamu Hizmeti Ġmtiyazından “Yap-ĠĢlet-Devret”

Modeline”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt. 47, Sayı.3, (1992), s. 323-324.

Asli Polislik Görevleri Ceza Muhakemesi CMK ve Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu-PVSK‟ya dayanan yetki kullanımı, soruĢturma, araĢtırma, fiziki güç kullanımı, arama, yakalama, gözaltına alma olarak, hem emniyet hem de sivil personelin yapacağı hizmetler trafik tescil, bilgi toplama ve analiz, bilgi iĢlem, belirli eğitim yönetim hizmetleri olarak ifade edilmekte, sivil personelin yapacağı iĢler, mali hizmetler, idari hizmetler, teknik hizmetler, belirli eğitim rolleri, tesis güvenliği ve giriĢ kontrolleri olarak belirtilmektedir.

Cevdet Zengin, “Polis Reformu: Polisiye, Yardımcı ve Ġdari Rollerin Revizyonunun Yapılması”, Güvenlik Hizmetlerinde Çağdaş Yaklaşımlar, Serdar Kenan Gül, Muhittin Karakaya (ed.), Polis Akademisi Yayınları, 1. Baskı, Ankara Ocak 2011, s. 296.

etme, polis artık kilitli kapıları kontrol etmemekte, para transferi yapan araçlara eskortluk yapmamaktadır. Statlarda, konserlerde, toplantı ve gösterilerde özel güvenliğe görev düĢmektedir. Özel koruma, adres tespiti, büro iĢleri tebligat iĢlemleri asli polislik iĢi olarak görülmemektedir.) ve güvenliğin özelleĢmesi boyutuyla aslında kamu hizmeti olarak güvenliğin (halkın can ve mal güvenliğinin, yardım isteyenler ve yardıma muhtaç olan çocuk, sakat ve acizlere yardım etmek gibi) zayıfladığı yorumu yapılabilir. Bu ayrım Ģu açıdan önemlidir. Kolluk (polis) baskıcı yönüne ağırlık vermekte bir anlamda güç olmakta jandarma devlet yapılanmasında emir ve yasaklamalar yönüyle kendisini göstermekte, kamu hizmeti verme yönünden (trafik, mesken huzuru gibi) ise daha da uzaklaĢmaktadır. Bunun yarattığı meĢruiyet sorunu, polisliğin kamu hizmeti sunma yönüne ağırlık verme iddiasında olan TDP uygulamalarıyla çözülmeye çalıĢılmaktadır. Kamu hizmeti yönlü tüm alanlar paralı hale getirilmekte ve yurttaĢ olma özelliğinden müĢteri konumuna sokulmuĢ bir özel güvenlik alanı yaratılmaktadır. Özel güvenliğin geniĢleme sınırının kolluğun kamu hizmetiyle kesiĢtiği ve devletin sosyal yönünden kendisini tamamen kurtardığı yere, bunun da ötesinde polisin asli iĢlevlerini de yerine getirmeye kadar uzanabileceği iddia edilebilir. Toplumsal ihtiyaçların devlet tarafından kamu hizmeti olarak giderilmemesi bir bakıma devletin sosyal yönünün ortadan kalkması, toplumsal gerilimlerin kamu düzenini sağlamayı amaçlayan kolluk faaliyetleriyle bastırılması anlamına gelmektedir. Bu durum kolluk faaliyetlerinin kamu hizmeti aleyhine geniĢlemesi demektir. Devletin güvenlik alanındaki tekelini özel hukuk kiĢileriyle paylaĢması da bu durumun sonucu olarak görülmektedir.165

Devlet ile toplum arasındaki sürtüĢme ve çatıĢmaların neticesinde devletin kamu düzenini sağlaması açısından baĢvurduğu kolluk (polis) insanlığın bir toplum haline gelmeye baĢlamasından beri bütün zenginlerin bütün yoksulları çalıĢtırmaya zorlamalarının ardında yatan unsurdur ve bu unsur kendisinin ilk prensibidir.166 Polisin zor aygıtı olarak bireysel hak ve hürriyetler üzerinde ne kadar baskın olup

165 ġerife Yıldız, Ġdari Faaliyetlerin Devri Bağlamında Özel Güvenlik, YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, EskiĢehir 2009, s. 104-105.

166 Michel Foucault, Deliliğin Tarihi, Mehmet Ali Kılıçbay (Çev.), Ġmge Kitabevi Yayınları, 4. Baskı, Ekim 2006, s. 111.

olmadığı devletle toplum arasındaki çekiĢmeden doğrudan etkilenmektedir.167 Bir baĢka deyiĢle polisin zor aygıtı olarak devletin tahakkümünü topluma uygularken kullandığı Ģiddetin oranı (temel hak ve özgürlüklerin ne kadar bastırıldığı) onun güç ya da hizmet sunucusu olarak algılanmasında önemlidir. Modern polisliğin unsurlarından olan çift taraflılık, polisin baskı ve güç aygıtı olarak devlet ve düzeni koruyan bir güç olmasına vurgu yaparken, halkın kendi güvenliğinin aracı kurumlar (aile, dini ve etnik yapılanmalar vs.) profesyonel ol(a)mayan kiĢi ya da gruplar tarafından yapılamaması sebebiyle polis kurumuna devredilmesine de vurgu yapmaktadır. Bu yönüyle polis halkın güvenliğini sağlamakla yükümlü bir hizmet sunmaktadır. Bu noktada hem sivilleĢme (yani halkın güvenliğe katılımda bulunması-TDP uygulaması) hem de özelleĢtirme (yani ÖGġ‟nin güvenlik alanında önemli birer aktör halini almaları) polisin hizmet yönüne vurgu yapan tarafının zayıfladığının itirafı ve meĢrulaĢtırma araçlarıdır. Elbette, polis zor aygıtı olma yönünden herhangi bir güç kaybetmiĢ değildir. Can güvenliğinin sağlanması, konut güvenliği, trafik hizmetleri vs. yönündeki güvenlik ihtiyaçları, özel güvenliğin egemen olduğu görevler haline gelmiĢtir. Bunlar ise paralı hale gelmiĢtir. Özel güvenliğin polisin yetki ve gücünü azalttığına dair iddialar polisin bahsedilen hizmet yönlü görevleri için geçerli olabilir. Bunlar büyük bir çoğunlukla özel güvenlik alanına girmiĢtir. Ancak polisin sermayeyi, devleti, egemen sınıfı koruma yönünde düzeni sağlamaya yönelik güç yönünde bir eksilme olmadığı söylenebilir. Aksine özel güvenlik yapılanması polisin bu gücünü artırmasına buna daha fazla odaklanmasına da yardımcı olmaktadır. Toplum destekli uygulamalar ise bu baskıcı yönün halk nazarında meĢruiyetini sağlamaya yönelik bir yaklaĢım olmuĢtur. Polisin asli görevlerine dönme isteği kendi baskıcı gücünü artırma yönüyle düzeni sağlama yönünde bir taleptir. Devletin sahip olduğu zor kullanma gücü olarak kolluğun (polis veya zabıta) bir kamu hizmeti sunmasından çok daha baskın bir Ģekilde bir zor aygıtı olarak toplumun baskı altına alınması temelinde ortaya çıktığı liberal kamu düzeni içerisinde daha net bir biçimde görülebilir.

167 Nevzat Sönmez, Emniyet Teşkilatı ve Polis Meslek Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Ekim 2009, s. 229-230.

Liberal Kamu Düzeni -Yoksulların ve ĠĢçilerin Denetimi

Liberalizmin sermayenin emek üzerindeki artan hakimiyetini gözeten anlayıĢı içerisinde gönüllü olarak yapılan sözleĢmeleri koruyacak ve mülkiyet haklarını kollayacak polis memurlarının olması kaçınılmazdır. BaĢka bir deyiĢle, güvenliği sağlayacak bir güç olmalıdır. Bu nedenle Marx‟ın ortaya koyduğu gibi, güvenlik polisin kavramsal halidir. Düzenin inĢasında kullanılan mantığın bir parçasıdır.

Güvenlik sadece suçun tespiti ve önlenmesi ile sınırlı kalmamakta, daha da önemli olarak belli bir toplumsal zabtetme formunun empoze edilmesini içermektedir. 168

Devlet, mülkiyetin korunması, serbest piyasanın inĢa edilmesi ve sürdürülmesi, emeğin metalaĢtırılması üzerinden yürüyen kamusal düzenin sağlanmasında polise ihtiyaç duymaktadır. Polis, devletin bir yaratısı olması hasebiyle politiktir, devlet tarafından ortaya çıkarılmıĢtır ve düzen amacıyla kullanılmaktadır. Neocleous‟a göre devlet, polis kurumunu, düzenin güvenliğini sağlaması açısından etkin kılmıĢtır.169 Burjuva sınıfı adına sağlanan kamu düzeninin temelinde yer alan güvenlik anlayıĢı yoksulların ve iĢçi sınıfının zaptedilmesi üzerinden kurgulanmaktadır. Bu nedenledir ki “düzensizlik” tehdidinin neredeyse her zaman için, ücretli çalıĢma disiplinine boyun eğmeye istekli olmayanlardan veya sermaye düzenine ve onun savunuculuğunu yapan devlete meydan okuyanlardan geldiğine inanılmaktadır.170 Liberal düzende devlet yönetim etkinlikleri yoluyla burjuvazinin tüm toplum üzerinde sınıfsal egemenliğini kayırmak ve korumak üzere kurulmuĢtur. Devletin kurumsal ilkelerinin en sonunda yöneldiği amaç olmuĢtur.171 KiĢinin devletten ya da toplumdan talep edebileceği belirli sosyal ve ekonomik haklarının bulunduğu ve devletin bu talepleri karĢılamakla yükümlü olduğu düĢüncesi, liberal toplum düzeninde anlamlı değildir. Ayrıca toplumsal adaleti ve eĢitliği gerçekleĢtirmek için,

168 Mark Neocleous, 2006, a.g.k., s. 72-73,77,108.

169 A.k., s. 72-73,77,209.

170 A.k., s. 204-205.

171 Gianfranco Poggi, Modern Devletin Gelişimi: Sosyolojik Bir Yaklaşım, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 4. Baskı, Ġstanbul, Temmuz 2007, s. 122,140-141.

devletin böyle bir sorumluluğunun olduğunun kabul edilmesi de liberal açıdan doğru değildir.172

Bu noktada burjuva toplumunun çıkarları üzerinde yükselen düzenin sürdürülmesini gözeten güvenlik tedbirleri adına yoksul ve emekçi sınıfın baskı altına alınması temeldir. Bu açıdan liberalizm, güvenlik adına baskıcı, tahakkümcü bir yaklaĢım olarak karĢımızdadır. Güvenlik liberal düzende kamu hizmeti olarak algılanmamaktadır. Bu temel üzerinden yükselen neoliberal anlayıĢ yönetiĢim modeliyle aslında özgürlük yerine güvenlik gözeten liberal uygulamaları günümüzde yürürlüğe koyulmaktadır. Ġleriki kısımlarda bu konu daha detaylı olarak ele alınacaktır.

Yoksulların ve ĠĢçi Kesiminin Denetimi

Zenginlerin yoksulları çalıĢtırmaya zorlamalarının, polisliğin ilk unsurlarından olması ve bu bağlamdaki düzenin anlaĢılmasındaki yeri büyüktür.173 Zabtiye, yoksulluk sınıfının zabtedilmesi anlamına gelmiĢtir. 16. yüzyıldan 17. yüzyıla geçerken düzen fikrinde polisin yönetimi altındaki alanı geniĢleten bir dönüĢüm meydana gelmiĢtir. Modern devleti, önceleyen mutlakiyetçi devletin güç kazandığı ve toplum ve ekonominin yönetim prosedürlerini ifade eden kameralizm ve merkantilizm düĢüncelerinin geliĢtiği bu evrede, devlet erkinin refah ve zenginliğini arttırmak için zaptetme yoluyla toplumsal hayata nüfuz etme kabiliyetini geliĢtirmesi gerekmekteydi.174 17. yüzyılın baĢında Fransa‟da iĢsizlerin zorla çalıĢtırılmalarına karar verilmiĢtir. Merkantilist doktrinde temellenen bolluğun, emeğin, yoksulluğun da aylaklığın ürünü olduğu, en önemli meselenin bu anlamda yoksulları zaptetmenin ve onları iĢe sürmenin yollarını bulmak olduğu görülmektedir. Hizmetli sınıfın sağlam olarak disipline edilmesi ve son olarak da bu metotların iĢlerliğini sağlamak

172 Songül Sallan Gül, 2006, a.g.k., s. 97.

173 Michel Foucault, Deliliğin Tarihi, 2006, s. 111.

174 BarıĢ Alp Özden, (Ocak 2007), a.g.k., s. 44.

için çalıĢma evleri ve ceza kurumlarının kurulması175 da bir baĢka yol olarak karĢımıza çıkmıĢtır. Sadakanın ve yoksulların denetlenmesine dair risaleler kaleme alınmıĢ, yoksullar, iĢsizler, sistem tarafından dıĢlanan bütün insanlar toplumdan soyutlanmıĢ ve toplumsal hapsetme yerlerine gönderilmiĢlerdir.176 16. yüzyıldan itibaren Avrupa'da görülen ilk hapishaneler, geliĢen kapitalizmin topraklarından sürerek mülksüzleĢtirdiği ve kentlere göçe zorladığı geniĢ kitleleri sokaklardan toplamak, ekonomik kriz koĢullarında isyan tehlikesini önlemek ve mülkiyetin güvenliğini sağlamak amacıyla kurulmuĢtur. Dilenciliğin baĢlıbaĢına bir suç sayıldığı, hapishane nüfusunun evsiz-barksız, iĢsiz ve dilenci kitlelerden oluĢtuğu bu dönem, suç ve ceza politikaları ile yoksullaĢtırma politikaları arasındaki ortaklığın olduğu dönemdir.177 Hastane veya hapishaneler iĢsizlerin ve serserilerin hapsedildikleri yerlerdir. Bu iki kurum arasında ayrım yapılmadan dağıltılmıĢlardır.

KapatılmıĢ olanlara iĢ vermek ve onları herkesin refahı doğrultusunda çalıĢtırmak da sözkonusu olmuĢtur. Kapatılanlar çalıĢmak zorundadır. Özel giriĢimcilerin düĢkün yurtlarındaki iĢgücünü kendi yararlarına kullanmalarına olanak veren düzenlemeler yapılmaktadır. Kar, giriĢimci ile hastane arasında paylaĢılmaktadır.178 Günümüzdeki ceza reformu da benzer bir süreçte gündeme gelmektedir. KüreselleĢmenin geniĢ yığınları yoksullaĢtıran sonuçları, ceza sisteminin daha da sertleĢmesi sonucunu doğurmaktadır. Bugün günümüzde de cezaevlerindeki hükümlülerin zorla çalıĢtırılması gerçeği vardır.

Polisin ilk zamanlarında, iĢsiz gezenleri Ģehrin dıĢına atmak, kırbaçlamak veya kürek cezasına çarptırmak gibi cezalandırmaları göze çarparken, daha sonraları daha aktif biçimde müdahaleci hale gelmiĢler ve aylak gezenlerin sahip olduğu kaynağı harekete geçirmeye yönelmiĢlerdir. Tüm Avrupa‟da yoksulluğu zaptetmenin genel yönelimi artarak, yoksulları kapatmaya yarayan kurumlar ortaya çıkmıĢtır.179

175 Mark Neocleous, 2006, a.g.k., s. 33.

176 Orhan Tekelioğlu, Michel Foucault ve Sosyolojisi, Bağlam Yayınları, Mayıs 1999, s. 43.

177 Yasemin Özdek, “KüreselleĢme Sürecinde Ceza Politikalarındaki DönüĢümler”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 33, Sayı 4, (Aralık 2000), s. 23.

178 Michel Foucault, Deliliğin Tarihi, 2006, s. 112-120.

179 Mark Neocleous, 2006, a.g.k., s. 29,34,36-37.

Toplumsal olarak arzulanan ölçüde bir “yoksulluk” ve “emek” çeliĢkisi temelinde bir düzen kurulmuĢtur. Bu düzene göre çalıĢamayan yani muhtaç halde olan ya da çalıĢmak istemeyen herkes biraraya getirilmeli ve nüfusun bütününden ayrı tutulmalıydı.180 Hapishanenin ortaya çıkıĢında ekonomik etkenler belirleyici olmuĢtur. Hapishaneler yoluyla nüfusun tehlikeli sayılan sınıfları, vergilendirme kaynaklarının yok olmasıyla sonuçlanabilecek baĢka cezalandırma yöntemlerine baĢvurmadan, yani ekonomik yıkıma neden olmadan kapatılmak suretiyle elenmiĢtir.181 Tehlikeli sayılan sınıfların denetim altına alınmasında toplumsal denetimin sağlanmasında en etkin ama aynı zamanda devletin baskı aygıtları içinde son aĢamadır. Hapishanenin toplumsal alanda yaĢanan iktidar iliĢkilerinin çıplak halini yansıtmakta olduğu182 belirtilmektedir.

Devletin polis gücü yoksulluğu yönetmek için temel mekanizma olmuĢtur. Ancak aĢırı polis müdahalesinin sivil topluma zarar vereceği düĢünüldüğünden yoksulluğun polis eliyle ortadan kaldırmasının mümkün olmadığı söylenmektedir. Bu yüzden polisin yapabileceği yoksulluğu ortadan kaldırmaktan çok yoksul sınıfın bir suçlular ve serseriler topluluğu haline gelmesine engel olmak ya da bu suçlu ve serserilerin kontrol edilmesi, engellenmesi ve bu sayede toplumun geliĢimine engel teĢkil etmeyecek sağlıklı bir ortamın yaratılmasıdır. Çünkü bir noktada Neocleous‟a göre yoksulluk, ulusların ve toplulukların onsuz bir medeniyet hali içinde varolamayacağı, toplumun gerekli ve kaçınılmaz bir unsurudur. Bir anlamda zenginliğin kaynağını oluĢturmaktadır, çünkü emek olmadan servet, konfor ve zenginliğe sahip olanlar için bundan faydalanma söz konusu olamaz. Ancak yoksul kesimin ve sefalet güruhunun özel mülkiyete ve ticarete tehdit haline gelmiĢ olması nedeniyle toplumu güvenli hale getirmek için devlet tarafından zaptedilmesi gerekmekteydi.183 Kapatma kurumları, düzenin yeniden üretimi açısından sağladıkları yarar açısından bu anlamda çifte bir

180 Orhan Tekelioğlu, 1999, a.g.k., s. 42.

181 Uğur Dolgun, Şeffaf Hapishane yahut Gözetim Toplumu, Ötüken NeĢriyat, Yayın No.734, Kültür Serisi.367, Ġstanbul, Ağustos 2008, s. 69.

182 Jeremy Bentham vd., Panoptikon Gözün İktidarı, BarıĢ Çoban, Zeynep Özarslan (çev.), Su Yayınları, Birinci Baskı, Eylül 2008, s. 133-137.

183 Mark Neocleous, 2006, a.g.k., s. 79.

role sahip olmuĢtur. Amaç iĢsizleri kapatmak değil, kapatılmıĢ olanlara iĢ vermek ve onları toplumun refahı doğrultusunda çalıĢtırmaktır. ĠĢsizliği azaltarak veya en göze batan toplum sonuçlarını silmek ve çok fazla arttığında ise ücret hadlerini denetim altına almak bir diğer amaç olmuĢtur. Böylece sistem, hem emek piyasasına hem de fiyatlara etki etmektedir.184

Toplum tarafından yaratılan yoksul ve baĢıboĢ kesim özel mülkiyet ve ticarete bir tehdit oluĢturup toplumun güvenliğini tehlikeye attığı düĢünüldüğünden, devlet tarafından topluma yapılacak yoğun ve geniĢ çaplı müdahale gereklilik olarak görülmektedir. Bu müdahale suçun kontrol altına alınması önceliğinde değil daha çok yoksul ve iĢçi kesimin yani egemen güçlere tehdit ve tehlike oluĢturan sınıflara yöneliktir ve sosyal tepkilerin bastırılması ve egemen güçlerin menfaatini zarara uğratacak her türlü baskıyı uygulamayı içermektedir185 Neocleous; polis düĢüncesinin emeğin metalaĢmasını amaçladığı için politik iktisada katkı olarak anlaĢılması gerektiğini belirtmektedir. Tarihsel olarak toplumsal polis projesi, piyasanın Ģekillendirilmesine dair politik idarenin iĢlevinde merkezi bir rol oynamıĢtır.186 Zaptetme formları bu anlamda yalnızca muhtaçlara, yoksul kesimlere yönelik değil, iĢçi sınıfının oluĢumuna yönelik de politik birer güçtür, polis projesinin sonul amacı ücret formunun sağlamlaĢtırılması aracılığı ile emeğin metalaĢtırılmasıdır.187 Yoksul kesim zenginliği mümkün kıldığı için zorunludur.

Zenginliği yaratan çoğaltan insan emeğidir ve yoksulluk bir devletin vazgeçilmez unsuru haline gelmektedir. 188 ÇalıĢacak durumda olan yoksul kesim çalıĢmak zorundadır. Aksi takdirde cezalandırılacak ve ıslahanelere kapatılacaktır. Ancak oralarda da çalıĢması gerekmektedir.

184 Michel Foucault, Deliliğin Tarihi, 2006, s. 121.

185 A.R. Gillis, “Crime and State Surveillance In Nineteenth Century France”, American Journal Of Sociology, Vol. 95, No. 2, (September 1989), s. 310.

186 BarıĢ Alp Özden, (Ocak 2007), a.g.k., s. 45.

187 Mark Neocleous, 2006, a.g.k., s. 121.

188 Michel Foucault, Deliliğin Tarihi, 2006, s. 116-118,587.

Devletin aĢırı etkin bir rol oynamasının reddi ve pazarın düzenleme erdemlerinin yüceltilmesi üzerine kurulu bir anlayıĢ içerisinde Adam Smith‟a göre devlet; ulusal savunma, adalet ve yönetim, karlı olmayan ve fakat toplumsal gereksinimler bakımından zorunlu olan iĢlerin yapılması Ģeklindeki üç görev alanı dıĢında varlık göstermemelidir.189

Adam Smith, kendi çıkarlarını maksimize etmek için gösterilen uğraĢların görünmez el mekanizması aracılığıyla, beraberinde toplumun faydasına olacağını, toplumsal zenginliği arttıracağını savunmaktadır.190 Smith‟in görünmez el teorisine göre, tek tek kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalıĢan bireylerin çatıĢmacı bir toplumsal ortam değil, tam aksine toplumsal faydayı da artırabilecek bir uzlaĢma ve denge ortamı doğuracağını ifade etmiĢtir. Ayrıca Smith, bencil ve açgözlü olmalarına rağmen bireylerin zenginliklerini artırma istek ve çabalarının beraberinde toplumsal geliĢmeyi özellikle de ekonomik büyümeyi getireceğini de savunmuĢtur.191 Adam Smith sadece kanun ve düzen asgari sistemi içindeki polise atıfta bulunmuĢtur. Smith için piyasa, düzen ve özgürlüğün gerçekleĢmesi için rasyonel bir sistemdir.192

“Lectures on Justice, Police, Revenue and Arms” adlı eserinde Adam Smith, polisin amacını “hükümetin alt bölümlerinin, yani temizlik, kamu güvenliği, piyasa koĢulları ya da yiyecek fazlasının düzenlenmesi” olarak belirtmiĢtir.193 Hükümet devletin refahını arttırmak istediği zaman bu durum polisi meydana getirmektedir çünkü

189 Uğur Kara, Sosyal Devletin Düşüşü ve Yükselişi, Maki Basın Yayın, Özgür Üniversite Kitaplığı, 1.

Baskı, Ankara, Ekim 2004, s. 68. ; Pierre Rosanvallon, 2004, a.g.k., s. 51.

190 Adam Smith, The Theory of Moral Sentiments, MetaLibri Digital Library, May 2006, s. 165.

191 Songül Sallan Gül, 2006, a.g.k., s. 28.

192 Mark Neocleous, “Policing The System of Needs: Hegel, Political Economy and The Police of The Market”, History of European Ideas, Vol.24, No.1, (1998), s. 47.

193 Adam Smith, Lectures On Justice Police, Revenue and Arms, Oxford Clarendon Press, London, 1896, s. 3.

<<http://ia341333.us.archive.org/1/items/lecturesonjustic00smituoft/lecturesonjustic00smituoft.pdf>>

(13.12.2008)

ticaretle, alıĢveriĢle, tarımla, imalatla ilgili her konuda yapılacak düzenlemeler polisle iliĢkilidir.194

Adam Smith‟e göre polisin üç boyutu vardır: (1) hijyen, temizlik, (2a) halkın yangın gibi kazalara karĢı güvenliği, (2b) diğer kimseler tarafından yerleĢik halka yönelik saldırılara karĢı güvenliğin muhafız ve devriyelerle sağlanması ve (3) piyasadaki malların ucuzluğunun sağlanması, bir anlamda piyasanın iĢlemesinin ve devamının sağlanması. Polis yararsız değildir, fakat temel iĢi sadece, tebanın iĢini huzur ve güven içinde sürdürebilmesi için herbirini karĢılıklı korku içinde bırakan Ģiddeti önlemektir.195 Adam Smith, polis kavramını, ulusların zenginliğine mani olan her türlü devlet düzenlemesi sistemini belirtmek için kullanmıĢtır. Menfaat ve çıkar kavramları toplumun refahının ön Ģartı olarak yeniden belirlenmiĢtir. Böylece liberalizm, herhangi bir polis sisteminin, iktisadi bağımsızlığı haiz aktif ve öz çıkar güdümlü bireylerin özgürlüğünü temel alarak kurulması fikrini ortaya atmıĢtır.

Smith, yönetimin “mülkiyetin güvenliği için” varolduğunu söylemektedir. Bu nedenle liberalizmin anahtar kavramı özgürlük değil güvenliktir. Bu haliyle de burjuva toplumunun en muteber kavramı haline gelmiĢtir.196

Smith‟in düĢünceleri karĢısında piyasa, Hegel için oldukça kötü etkilere sahiptir.

Yoksulluk piyasa tarafından oluĢmaktadır. Hiçbir gizli el‟in sivil toplumda gerçek bir birlik ve entegrasyonu sağlayamayacağını bu nedenden ötürü pazarın polislik denetimine ihtiyacı olduğunu söylemiĢtir. Bu nedenle geniĢ anlamda bir polisliğin önemli bir entegrasyon ve düzenleme mekanizması olduğu ileri sürülmektedir.

Hegel‟e göre pazar odaklı bir sistem politik olarak düzenlenmelidir. Bunu savunarak Hegel, liberalizmin sivil toplumun kendi kendisini oluĢturma ve kendi kendine düzenleme mitini de ortadan kaldırmaya hizmet etmektedir.197

194 Adam Smith, Lectures On Jurisprudence, Glasgow Edition of the Works and Correspondence Vol.

5, s. 47. <<http://files.libertyfund.org/files/196/Smith_0141-06_EBk_v4.pdf>> (13.12.2008)

195 Adam Smith, Lectures On Jurisprudence, Glasgow Edition of the Works and Correspondence Vol.

5, s. 47,290. <<http://files.libertyfund.org/files/196/Smith_0141-06_EBk_v4.pdf>> (13.12.2008)

196 Mark Neocleous, 2008, a.g.k., s. 29-30.

197 Mark Neocleous, (1998), a.g.k., s. 50.

Hegel, piyasayı, devamlı suretle yanlıĢ yöne sapma eğiliminde olan ve bu nedenle de zaptedilmesi gereken bir sistem olarak kabul etmiĢtir. Polis yoksulluğu ortadan kaldıramaz, zira bu sivil toplumu da ortadan kaldırır. Polisin yapabileceği tek Ģey yoksulluğa düĢmüĢ sınıfın, suç ve dilencilikle içiçe bir ayaktakımı haline gelmesinin önüne geçmektir. Patrick Calquhoun‟un çalıĢmasının iliĢkili olduğu nokta tam burasıdır.198 Londra Polis ġefi Colquhoun‟un çalıĢması suçun önlenmesi yoluyla mülkiyetin güvenliğinin sağlanması ve bu yolla özel mülkiyet özgürlüğünün korunması argümanını ortaya koyan bir çalıĢma olarak anlaĢılmalıdır. Suç ve muhtaçlık arasında dolayısıyla suç ve yoksulluk arasında bağlantı kurulmuĢtur.

Calquhoun zenginliğin yaratılmasında emeğin temel rolünü görmüĢ ve bunu yoksullukla iliĢkilendirmiĢtir. O‟na göre, yoksulluk tek baĢına kötü değildir. Çünkü yoksul, geçimliğini sağlamak için çalıĢmak zorundadır. Kötü olan muhtaçlık halidir.

Geçimliğin doğal kaynağı birey emeğidir; yoksul buna sahip olan kimsedir.

Tamamen veya kısmen bundan yoksun kaldığındaysa muhtaç durumuna düĢmektedir. Muhtaçlar zenginliğin üretimine katkı koyamadıkları gibi mülkiyete zarar verebilecek tehlikeli sınıflar olarak kabul görmektedir. Muhtaçlar toplum içinde suçun artmasının baĢlıca sebeplerinden birisi kabul edilmektedir. Polisin görevi çalıĢan yoksulların yani iĢçi sınıfının üretkenliğini kaybetmesini engellemektir.199 Yoksulluk probleminin polisin geniĢ çaplı bir sorunu olduğunu belirten Colquhoun, yoksulluğun iĢgücüne hazır kaynak olması sebebiyle önemli olduğunu belirtmiĢtir.

ĠĢgücü ise refahın üretilmesinde önemlidir dolayısıyla yoksulluk toplumun en gerekli ve vazgeçilmez bir unsurudur.200 Suç, serserilik ve dilenciliğin içiçe geçmiĢ olduğu söylenen kesimin kontrolünü sağlamak üzere toplumsal hapsetme yerlerinde,

198 Mark Neocleous, 2006, a.g.k., s. 85.

199 Mark Neocleous, “Social Police and the Mechanisms of Prevention”, The British Journal of Criminology, Vol. 40, No. 4, (Autumn 2000), s. 714-715.; BarıĢ Alp Özden, (Ocak 2007), a.g.k., s.

45.

Patrick Colquhoun, A Treatise On Indigence, London, 1806, s. 8,250.

<<http://openlibrary.org/b/OL6531993M/treatise_on_indigence>> (07.12.2008)

Patrick Colquhoun, A Treatise On The Police of The Metropolice, Seventh Edition, London, 1806, s.

352.

<<http://www.archive.org/details/atreatiseonpoli01colqgoog>> (07.12.2008)

200 Mark Neocleous, (Autumn 2000), a.g.k., s. 713-714.

barınaklarda tutulması önerilmiĢ, dilenciliğin bir toplumda her türlü kötülüğe sebep olduğu belirtilmiĢtir. Muhtaçlık, dilencilik ve suçla mücadele için önerilen en iyi güvenlik tedbiri ise din ve ahlakın toplumun bu kesimlerinde yüceltilmesi gerekliliği olarak gösterilmiĢtir. Polise ise bu noktada çok önemli bir rol atfedilerek ahlakın korunmasından, suçun önlenmesinden ve toplumun muhtaçlık belasına karĢı önlem alınmasında sorumlu tutulmuĢtur. Polis aynı zamanda özel mülkiyetin koruyuculuğu görevine de sahiptir.201 Polisi mülkün korunmasına hizmet edecek Ģekilde dizayn etmek ama aynı zamanda iĢgücünün disiplinize edilmesine de özellikle iĢçi sınıfının baskı altında tutulmasına yönelik teknik ve uygulamaları içermesi de önem kazanmaktadır.202 Bu noktada düzenin sağlanmasında polis, en önemli rollerden birine sahiptir. Devlet toplum arasındaki iliĢkilerde daha doğrusu devlet ile toplumun arasında bir güç kullanma, zor aracı olmasından ötürü devletteki değiĢimlerin polisi doğrudan etkilediği söylenebilir. Poliste yaĢanan değiĢimin de devletin değiĢiminden doğrudan etkilenen kamu düzeni ile çok yakından ilgilidir ve birbirleri üzerinde çok derinden etkileri bulunmaktadır.

Burjuva devlet tarafından yaratılan yoksul kesim, özel mülkiyet ve ticarete bir tehdit olarak kabul edilmekte ve devlet tarafından topluma yapılacak yoğun ve geniĢ çaplı müdahale sivil toplum için bir gereklilik halini almaktadır. Yani toplum güvenli (!) hale getirilmek için devlet tarafından “polisiye” edilmelidir.203 Polisin ilk prensibinin bir toplumda, tüm zenginlerin tüm yoksulları çalıĢtırmalarına zorlayacak unsur olduğu204 ileri sürülmüĢtür. Efendisizlerden (BaĢıboĢ, aylak kesim olarak adlandırılan) duyulan korkuya yanıt olarak ortaya çıkan polis, bu efendisizlerin, rasyonel olarak hesap kitap yaparak açıkça tanımlanmıĢ iktisadi amaçlar peĢinde

201 Patrick Colquhoun, A Treatise On Indigence, London, 1806, s. 75,77,80,82-83.

<<http://openlibrary.org/b/OL6531993M/treatise_on_indigence>> (07.12.2008)

Patrick Colquhoun, A Treatise On The Police of The Metropolice, Seventh Edition, London, 1806, s.

385.

<<http://www.archive.org/details/atreatiseonpoli01colqgoog>> (07.12.2008)

202 Mark Neocleous, (Autumn 2000), a.g.k., s. 719.

203 A.R. Gillis, (September 1989), a.g.k., s. 310.

204 Michel Foucault, Deliliğin Tarihi, 2006, s. 111.