• Sonuç bulunamadı

Marksizm ve Zor Aygıtının VaroluĢu

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: DEVLET VE GÜVENLĠK ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ

A. Devletin Tanımı

2. Marksizm ve Zor Aygıtının VaroluĢu

Marksizm‟de devlet, ekonomik olayların sosyal ve siyasi olaylara hakim olmasıyla ortaya çıkmıĢtır. Devletin kökenini açıklamada ekonomik olaylara önem verilmektedir. Ġnsani duyguları ve sosyal teĢekkülleri zorunlu kılan, maddi ve iktisadi çıkarlardır. Ekonomik olaylar, bütün sosyal örgütlenmenin hareket noktasıdır ve devletin kökenini, hayatın maddi Ģartlarında, servetin üretimi ve dağıtımı Ģartlarında, iktisadi olaylarda aramak lazımdır.79 Devlet, sosyal sınıfların birbirileriyle uzlaĢmasına imkan olmayan muhalefet ve düĢmanlıklarının, aralarındaki menfaat uyuĢmazlıklarının bir sonucudur. ĠĢbölümü neticesinde toplumun çeĢitli sınıflara ayrılması devletin varlığını bir ihtiyaç haline getirmiĢtir. Devlet bir sınıfın diğer bir sınıfı ezmesi için oluĢturulmuĢ, organize ve merkezileĢmiĢ bir sınıfın sosyal tahakküm aracıdır.80

“Devletin sınıf karĢıtlıklarını frenleme gereksinmesinden doğduğuna ama aynı zamanda bu sınıfların çatıĢması ortasında doğduğuna göre, kural olarak en güçlü

78 Mark Neocleous, 2008, a.g.k., s. 38.

79 Recai G. Okandan, Devletin Menşei, 1945, s. 59-60.

80 W. Stanley Moore, Marx, Engels, Lenin’de Devlet Kuramı, Ahmet Cumhur Aytulun (Çev.), Simge Yayınevi, Ġstanbul, 1989, s. 18-20.

sınıfın, iktisadi bakımdan egemen olan, ve bunun sayesinde siyasal bakımdan da egemen sınıf durumuna gelen ve böylece ezilen sınıfı boyunduruk altında tutmak ve sömürmek için yeni araçlar kazanan sınıfın devletidir.” Engels‟e göre toplum, ayrıcalıklılar ile yoksunlar, sömürenler ile sömürülenler, yönetenler ile yönetilenler sınıflarına ayrılır ve devlet egemen sınıfın, yönetilen sınıfa karĢı yaĢam ve egemenlik koĢullarını, zorla sürdürme amacına hizmet eder.81 Devlet aralarındaki ekonomik zıtlıkları uzlaĢtırmak imkanı bulunmayan sınıflar arasında egemen kesimin, kesin ve etkili bir baskı ve denetim sağlama aracıdır. Bu bakımdan bir sınıfın diğer sınıfı ezmesi için, ekonomik kudreti üstün gelen sınıfın siyasal bir kuvvet halinde devleti oluĢturduğu görülmektedir.82

Marx‟a göre özgürlük hakkının pratik uygulaması özel mülkiyet hakkıdır. Öyleyse güvenlik arzusu, doğal durumun bazı dıĢsallığından ortaya çıkmaz aksine, güvenlik sivil toplumun egoizminin garantisidir.83 Marx‟a göre güvenlik, düzenin inĢası için kullanılan mantığın bir parçasıdır. Sınıflı toplumda düzen kelimesinin içeriği, her zaman için baskıya iĢaret eder.84 Marx güvenliğin, sivil toplumun en üstün kavramı ve polisin kavramsal hali olduğundan bahsetmiĢ, güvenliğin toplumun her bir üyesinin kendisini, haklarını ve mülkünü koruması için sağladığı korumadan meydana geldiğini ifade etmiĢtir. Toplumun tümünün ancak her bir üyesinin varlığının, haklarının ve mülkünün korunmasının garanti altına alması koĢuluyla varolabileceğini gerçeğini gözler önüne sermiĢtir. Bu bakımdan güvenlik kavramı sivil toplumun egoizminin üzerinden yükselen bir kavram değil aksine egoizmin bir garantisidir.85

81 Freidrich Engels, 2008, a.g.k., s. 201. ; W. Stanley Moore, 1989, a.g.k., s. 18.

82 Yahya Kazım Zabunoğlu, 1973, a.g.k., s. 63.

83 James Der Derian, 1995, a.g.k., s. 33.

Karl Marx, On the Jewish Question.

<<http://www.falestiny.com/books/On%20The%20Jewish%20Question.pdf>> (06.04.2009)

84 Mark Neocleous, 2006, a.g.k., s. 205.

85 Karl Marx, On the Jewish Question.

<<http://www.falestiny.com/books/On%20The%20Jewish%20Question.pdf>> (06.04.2009)

Engels, daha güçlü kiĢi ya da sınıf yararına insanın insan tarafından sömürülmesi esasının tarihsel bir zor eylemi olduğunu belirtmiĢ, mülkiyetin zor üzerine kurulmuĢ olduğunu dolayısıyla zorun amacının ekonomik bir çıkar üzerine kurulu olduğunu ifade etmiĢtir. Zor, ekonomik güç ve geniĢ ölçekli sanayinin güç araçlarının kullanılmasında kendini göstermektedir. Ordu ve donanmanın zoru temsil ettiği ancak bunun ekonomik güce, geliĢmiĢ metalurjiye ve bu zoru ortaya çıkaracak sanayi iĢgücüne bağlı olduğunu belirtmektedir. Mülk topraklarının oldukça büyük alanlar halinde iĢlenmesi için köleler gerekmiĢ, büyük toprak sahiplerinin varlığı ancak bu kölelerin varlığıyla eĢ tutulmuĢtur. Daha sonraki dönemlerde bu kulluk yerini az ya da çok bir ölçüde polis yönetimi altında sürdürülen ücretli emek olarak görülmüĢtür.86

Kapitalist üretim iliĢkileri içinde doğrudan doğruya üretici olanlar ücretli iĢçi durumuna sokulmuĢtur. Üretim araçları olmayan iĢçiler yaĢamak için üretim araçlarının sahiplerine hizmetlerini satmaya zorlanırlar. Emek gücünün kendisinin bir mal haline getirilmesiyle, iĢçinin emek araçlarından ve gerekli geçim araçlarından yoksun bırakılmasıyla iĢçinin güvenliğinin ortadan kaldırıldığı ve sömürülmesine yol açtığını belirtmektedir. Gelirin hayatta kalma sınırında tutulması aslında ölüm tehditi altında çalıĢmaya zorlanan köleleĢtirilmiĢ iĢçiler anlamına gelmektedir. Bu noktada örgütlenmiĢ fiziksel baskı, siyasal zor olmazsa olmaz bir role sahiptir. Sermayenin emek ürünü üzerinde denetimini sağlamak iĢçilerin güvensizliklerini arttırmak, kararlılık ve cesaretlerini kırıcı düzenlemelerle zorun rolünü sonsuzlaĢtırmak yoluna gidilmektedir ki, buna güvenlik denilmektedir, insanlığın tüm üretken güçleri bu aldatıcı güvenlik uğruna “acımasızca kurban edilmiĢlerdir”. Kapitalist uygarlığı barbarlığa göre üstün kılan Ģey ise bu güvenlik anlayıĢıdır.87

86 Friedrich Engels, Tarihte Zorun Rolü, Seyhan Erdoğdu (çev.), Sol yayınları, Üçüncü Baskı, Kasım 1992, s. 8-9,23-24,32-42.

87 Karl Marx, Kapital: Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Birinci Cilt, Alaattin Bilgi (çev.), EriĢ Yayınları, Üçüncü Baskı, 2003, s. 418,557. ; Karl Marx, Kapital: Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Ġkinci Cilt, Alaattin Bilgi (çev.), EriĢ Yayınları, Ġkinci Baskı, 2004, s. 286-288.

Marx ve Engels‟in belirttiği üzere88 insan ihtiyaçlarının tatmininden ziyade değiĢ tokuĢ için malların üretilmesine dayanan sosyal düzen sürekli devam eden bir belirsizlik yaratır ve tüm sosyal koĢulların sürekli endiĢe ve çalkantı içinde olmasını yaratır. Güvenlik endüstrisi için bu durumu sağlamak bunu baĢarmak için bu gerçekliği bastırma ya da reddetme yoluna gitmektedir. Güvensizlik durumunda ise bir eksilme yoktur. Sürekli değiĢimin ortasında düzeni tesis etmek için güvensizliği güvence altına almak gereklidir.89

Lenin‟e göre devlet, ilk kez köleci toplumda geliĢmiĢ ve ilk iĢlevi köleler üzerinde köle sahiplerinin egemenlik koĢullarını sürdürmek olmuĢtur. Sadece yönetmek ve yönetmek için de baĢka insanların iradesini zorla baskı altına almayı –hapishaneler, özel birlikler, ordular vb. biçiminde birtakım oluĢumlarla sağlayan özel bir grubun ortaya çıkmasıyla devlet doğmuĢtur. Devlet toplumdan doğmuĢ ancak ona giderek yabancılaĢan ve sürekli ordu ve polisin temel gücünü oluĢturduğu bir yapı olarak karĢımıza çıkmaktadır. ĠĢçi sınıfının gittikçe artan ezilmesi karĢısında buna bağlı olarak devletin çarkının, bürokratik ve askeri aygıtın, olağanüstü Ģekilde geniĢlediği görülmektedir. Tümüyle silahsız olan halkın gücünün karĢısına, polis ve sürekli ordular gibi Ģiddeti tekelleĢtirmek için donanan ve örgütlenen kalıcı uzmanlar gruplarının gücü çıkmaktadır. Devlet, kitlelerin gücünü silahlı ve örgütlü bir azınlığın gücüne bağımlı kılan kurumdur. Marksizme göre sömürüye dayanan tüm toplumlarda devletin baĢat iĢlevinin sömürenlerin mülkiyetini korumak ve sömürenlerin düzenini sürdürmektir. Sınıf kavramı sömürü kavramından ayrılmamaktadır. Üretim araçlarının ayrı bireylere ait olduğu toplumlarda bir grubun bir diğerini sömürmesi olanaklıdır.90

Gramsci, devletin kabaca kapitalist sınıfın denetimi altında doğrudan doğruya iĢleyen baskıcı bir aygıta indirgenemeyeceğini savunmuĢtur. Devletin salt bir kuvvet iĢlevi görmediğini, aynı zamanda ideolojik bir iĢlevi de (hegemonya) olduğunu

88 Karl Marx, Freidrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, Sol Yayınları, Ankara 1997, s. 14.

89 Mark Neocleous, 2008, a.g.k., s. 28-29.

90 Vladimir Iljch Lenin, 1992, a.g.k., s.10-11. ; W. Stanley Moore, 1989, a.g.k., s. 16-21,107-108.

belirtmektedir. Gramsci için devlet, sadece bir kuvvet aygıtı değil, aynı zamanda bir

“hegemonya örgütleyicisi”dir. Gramsci‟ye göre; sadece silah zoruyla kapitalist devletin güvence altına alınması olanaklı değildir. Sermayenin egemenliğini sürekli ve güvenli kılmak için, zora ek olarak, toplumun ideolojik ve kültürel tahakküm altına almak da gerekmektedir. Tahakküm, gerektiğinde zor ve Ģiddet içeren yöntemlerle sağlanabilmektedir. Hegemonya ise, daha çok “entelektüel ve moral yönetim”e tekabül etmekte ve sivil topluma ait kabul edilen ve devlet dıĢında kaldığı savlanan özel kuruluĢları kullanarak üretilmektedir. Hegemonya bazen baskı yoluyla kullanılan siyasi güç bazen de yönetilenin rızasıyla uygulanan siyasi güç olarak tanımlanmaktadır. Bazen de bunların karıĢımını da ifade eder. Bu bakımdan, devlet zorlamayla güçlendirilmiĢ hegemonya olarak tanımlanmaktadır.91 Gramsci, kapitalist devletin, basit ve iĢlevsel olarak burjuvazinin baskı ve Ģiddete dayalı yönetim aygıtı olarak tanımlanmasına karĢı çıkmıĢ, kapitalist sistemin ekonomik boyutunun yanı sıra, politik, kültürel ve ideolojik boyutlarının da incelenmesi gerektiğini dile getirmiĢtir.92

Nicos Poulantzas‟a göre devlet yalnızca baskı, güç ya da çıplak Ģiddet aracılığıyla hakimiyet sağlayamaz. ġiddeti meĢrulaĢtıracak ideolojiye de ihtiyaç duymaktadır.

Ancak devletin baskıcı rolünün önemsenmesi gerekmektedir. Devlet tehdit ve cezalandırma yoluyla örgütlenmiĢ fiziki Ģiddetini ortaya koymaktadır. ĠĢçi sınıfının üzerinde yönetici sınıfın üstünlüğünün sağlanması yoluyla toplumun siyasal ve ideolojik olarak yeniden üretiminin güvence altına alınması gerekmektedir. Yasa, bu noktada devletin icra ettiği Ģiddet örgütlenmesinin ve baskıcı düzenin ayrılmaz bir parçası, “örgütlenmiĢ siyasi Ģiddetin kodu”dur. Fiziki Ģiddetin geçmiĢte olduğu gibi iktidar ve hakimiyet kurmada çok önemli bir belirleyici olduğunu belirtmiĢtir. Kanun ve düzen güçlerinin sürekli olarak yayılması, önceden yapılan polis baskınları ve gizli izleme faaliyetlerinin artmasıyla otoriter devletçiliğin yükseliĢine dikkat

91 Antonio Gramsci, 2009, a.g.k., s. 159. ; Vahap CoĢkun, 2009, a.g.k., s. 144,145. ; David Harvey, Yeni Emperyalizm, Hür Güldü (çev.), 2. Basım, Ağustos 2008, s. 31.

92 Songül Sallan Gül, Sosyal Devlet Bitti, Yaşasın Piyasa! Yeni Liberalizm ve Muhafazakarlık Kıskacında Refah Devleti, Ebabil Yayınları, Ankara 2006, s. 174-175.

çekmiĢtir.93 Devlet tarafından alınan “toplumsal” önlemlerin emek gücünü polisiye yöntemlerle yönetmek ve denetlemek amacıyla yapılan müdahaleler olduğunu, bu bağlamda fiĢleme ve bilgi toplamanın çok önemli olduğu, bunun sadece resmi polis örgütü değil aynı zamanda özel korumaların oluĢturdukları kanallar yoluyla da gerçekleĢtirildiğine dikkat çekmiĢtir. Her yurttaĢın bir bakıma Ģüpheli, potansiyel suçlu haline gelmesi, ama aynı zamanda polisin halk üzerinde sağladığı bir destek düzeneğinin de bu duruma eĢlik ettiğini bu nedenle her yurttaĢın denetçi, potansiyel polis haline de geldiğini ifade etmiĢtir.94 Bu açıklamalar bir anlamda TDP ve özel güvenlik uygulamalarını ifade etmekle birlikte bunların anlaĢılmasında önemli bir yere sahiptir.

Theda Skocpol, devletin temel görevinin düzenin korunması olduğunu, devletlerin açıkça baskıcı ve içte de meĢru olmamalarına rağmen çıplak bir güç ile uzun süre ayakta kalabileceğini ileri sürmüĢ, zor kullanımının devletin mutlaka toplumdaki konsesüse dayanmadığını belirtmiĢtir. Dolayısıyla toplumsal düzenin uzlaĢımsal sözleĢmeci bir iradeyle kavramlaĢtırılmasına karĢı çıkmıĢtır. Devleti temelde bir baskı aygıtı olarak görmesi düĢüncesini Lenin‟in düĢünceleriyle örneklendirmiĢtir.

Lenin, bir baskı aygıtı olarak devlet iktidarının baĢlıca güç aletlerinin (polis ve sürekli ordu) halk güçlerini ve devrimci hareketleri bastırabileceğinin farkında olduğu düĢüncesiyle devrimci silahlı güçlerin inĢa edilmesine vurgu yapmıĢtır. Bu açıdan bakıldığında Skocpol, devleti sınıflara bölünmüĢ tüm üretim tarzlarının bir özelliği olarak tanımlamıĢ, zorunlu ve kaçınılmaz iĢlevinin ise sınıf çatıĢmalarını denetim altında tutmak ve mülk sahibi sınıfların egemenliğini destekleyen politikaları yürütmek olduğunu söylemiĢtir.95

Charles Tilly, devletlerin silahlı adamlarının zor araçlarını (ordu, polis, silah, hapishane, mahkeme) elde bulundurarak toprak üzerindeki üretimi yöneten

93 Bob Jessop, 2008, a.g.k., s. 252-253.

94 Nicos Poulantzas, Devlet, İktidar, Sosyalizm, Turhan Ilgaz (çev.), Epos Yayınları-34, Birinci Basım, Ekim 2006, s. 31-32,84-85,89,208-209.

95 Theda Skocpol, 2004, a.g.k., s. 48,63-68. ; Vladimir Iljch Lenin, Devlet ve Devrim, EriĢ Yayınları, 4. Baskı, 2003, s. 14-18.

örgütlenmelerin üzerinde kısmen bağımsız bir örgüt oluĢturduklarını söylemektedir.

Devlet özü itibariyle zor örgütlenmesini olarak ortaya çıkar ama aynı zamanda sermayenin de etkisi bulunmaktadır. Sermaye ve zorun çeĢitli bileĢimleri, farklı türde devletlerin oluĢmasına neden olur. Zor-yoğun yapılanmada, yöneticiler, savaĢ araçlarını kendi halklarından ve fethettikleri diğer halklardan elde etmeye yönelik yapılar kurmuĢlardır. Kaynaklar genellikle büyük ölçüde köylü topluluktan sağlanmıĢtır. Sermaye-yoğun yapılanmada, yöneticiler, askeri kuvvet kiralamak veya satın almak için kapitalistlerle yaptıkları sözleĢmelere dayanmıĢ ve kaynak sağlama konusunda çok büyük çaplı, kalıcı devlet yapıları kurmadan savaĢmıĢlardır. Halkın içinde yoğunlaĢmıĢ belli baĢlı baskı araçlarını denetleyen bir örgütlenme olarak devletin can alıcı asgari faaliyetlerini Ģöyle belirtmiĢtir. Devletin hak iddia ettiği topraklarda tüm rakip unsurları ortadan kaldırıp onları denetim altına alması bunu devlet-yapma olarak görmüĢtür, dıĢ rakiplerine saldırması bunu savaĢ yapma olarak adlandırmıĢtır, iç ya da dıĢta saldırma ve denetim sağlama bunu koruma olarak adlandırmıĢtır. Ancak devletin tebaasından devlet yapma, savaĢ yapma ve koruma araçlarını sağlamasının can alıcı bir faaliyet olduğunu eklemiĢtir.97

Devletin temeli ve iç iĢleyiĢi, üretim araçları sahipleriyle bu araçlar olmaksızın onlar için çalıĢmaya zorlananlar arasında varolan eĢitsizliğe göre belirlenmektedir.

Devletin yarattığı kurallar halkın tamamının çıkarlarından ziyade bir kısmının çıkarlarına hizmet etmektedir.98 Kanunlar ve yönetim nihayetinde zenginleri yoksullara veya mülkiyeti olanları olmayanlara karĢı korumak99 için tesis edildiklerinden bu kanunları uygulayacak zorun tasarlanması gerekmektedir. Sınıf

Tilly‟e göre yoğunlaĢmıĢ zor araçlarının (ordular, donanmalar, polis kuvvetleri, silahlar) denetimi elinde bulunduran insanlar, bunları düzenli biçimde iktidar sahibi oldukları alanlardaki nüfuz ve kaynakları arttırmak için kullanmaya çalıĢmıĢlardır. Sermaye‟nin sömürü alanını tanımladığını, zorun ise tahakküm alanını tanımladığını söylemiĢtir. Zor araçları da, sermaye gibi, birikip yoğunlaĢabilir ve zor araçlarının birikim ve yoğunlaĢması bir arada arttığında, devletler ortaya çıkmaktadır.

97 Charles Tilly, 2001, a.g.k., s. 18,43,65,102,169-170. ; John A. Hall, G. John Ikenberry, 2005, a.g.k., s. 54. ; Theda Skocpol, 2004, a.g.k., s. 66-67.

98 Karl Marx, Freidrich Engels, 1997, a.g.k., s. 32.

99 Adam Smith, An Inquiry Into the Nature and Causes of Wealth Of Nations, MetaLibri Digital Library, May 2007, s. 553.

<<http://www.ibiblio.org/ml/libri/s/SmithA_WealthNations_p.pdf>> (13.12.2008)

egemenliği bu bağlamda zora dayanmaktadır. Bir baĢka deyiĢle güvenliği sağlayacak bir güç olmalıdır. Güvenlik, insanlığın büyük bir kısmının sömürüldüğünde, cesareti kırıldığında ve kötü bir duruma düĢürüldüğünde burjuva sınıfının ihtiyaç duyduğu bir Ģeydir. Herkes için “Bırakınız yapsınlar, Bırakınız etsinler” yönündeki konuĢmalar, iĢgücü, ücretler ve karın doğal olgusu polisiye tedbirlerle ele alınmalı ve korunmalıdır. Bu açıdan bakıldığında liberal söylemde güvenlik ve özgürlüğün bir arada kullanılmasının, güvenlik lehine insanların özgürlükten vazgeçmelerine zemin hazırlayacak bir anlayıĢın yansıması olduğu söylenebilir. Güvenliğin sürekli olarak gündemde tutulması gereklidir ve güvenlik sürekli bir biçimde düzenin devamı için kurgulanmalıdır. Elbette daha karmaĢık bir olgu olmasına rağmen kabaca söylemek gerekirse bu açıdan güvenliğin, halkın büyük bir kesiminin sömürülmesini gözeten düzenin hizmetinde olduğu ileri sürülebilir. Zorun büyük halk kesimlerinin tepkilerinin bastırılmasında büründüğü somut yapı olan polis, nihayetinde sürdürülemez bir doğası bulunan kapitalizmin devam ettirilmesinde ve düzenin korunup kollanmasında devlet için çok önemli bir yere sahiptir. Devlet, güvenliğin sağlanmasında düzenin devamına yönelik önemli bir yere sahiptir.