• Sonuç bulunamadı

Görevleri, Görevlerinin Sona Ermesi ve Maaşları

OSMANLI DEVLETİ ADLİYE TEŞKİLATI

2.5. Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin Teşkilatı

2.5.1.2.2. Görevleri, Görevlerinin Sona Ermesi ve Maaşları

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye veya Mahkeme-i Temyiz azalarının esas vazifesi, çalıştıkları dairede ifa ettikleri hakimlik vazifesidir. Fakat bu mahkemenin azaları, temyiz mahkemesi hakimi sıfatları dolayısıyla başka vazifeler de icra etmekteydi.

Daha evvel mahkeme başkanlarının vazifelerini ele almıştık. Orada bahsi geçen adli veya idari komisyonların birçoğunda mahkeme azaları da bulunabilmektedir.

Mahkeme azalarının görev aldığı adli/idari komisyonlar şöyle sıralanabilir:

480 “Devletlü efendim hazretleri

Taşra mehâkim-i adliyesinin teftişine me’mûr olan Mahkeme-i Temyiz’in â‘zâ-yı hâzırasının hadd-i nizâmiyesini halelden muhâfaza için mahkeme-i mezkûreye iki â‘zânın daha ilaveten ta‘yîni ve bunlara verilecek ma‘âş için Heyet-i İthâmiye’nin lağvıyla bunun reisi ve â‘zâsından kalacak dokuz bin altı yüz kuruşun karşıluk tutulması ve müteferri‘âtı hakkında Islâhât Adliye Komisyonu’nun Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ’dan tezyîl olunan mazbatası leffen arz ve takdîm kılınmış olmağla münderecâtı hakkında her ne veçhile irâde-i seniyye-i cenâb-ı padişâhî müte‘allik buyrulur ise mantûk-ı münîfi infâz edileceği beyânıyla tezkire-i senâveri terkîm kılındı efendim fî 28 Şaban 305 ve fî 27 Nisan 304.

Ma‘rûz-ı çâker-i kemineleridir ki

Resîde-i dest-i ta‘zîm olup melfufuyla manzûr-ı âlî buyrulan işbu tezkire-i sâmiye-i sedaret-penâhîleri üzerine mûcebince irâde-i seniyye-i hazret-i hilâfet-penâhî şeref-müte‘allik buyrulmuş olmağla ol bâbda emr ü ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir fî 29 Şaban 305 ve fî 28 Nisan 304.” (COA, İ.MMS., 98-4146)

120 1- Kanuni Esasi ile Divan-ı Ahkâm-ı Adliye reis veya azalarına verilen

Divan-ı Ali’ye katılma vazifesi,

2- 11 Cemaziyelahir 1296 (2 Haziran 1879) tarihli Adliye ve Mezâhib Nezâreti'nin ve Devair-i Merbûtesinin Vezâifi Nizamnâmesi’nin 8.

maddesiyle kurulan Encümen-i Adliye Komisyonu üyeliği,

3- Teşkilat-ı Mehakim Kanunu’nun 46. maddesiyle tesis edilen İntihab Encümeni üyeliği,

4- 7 Cemaziyelahir 1329 (5 Haziran 1911) tarihli Adliye ve Mezahib Nezareti Nizamname-i Dahilisi’nin 12. maddesiyle Adliye Nazırı’nın riyasetinde kurulan Encümen-i Islahat üyeliği,

5- 19 Recep 1331 (24 Haziran 1913) tarihli Hükkâm ve Memûrîn-i Adliye İntihâb Nizamnâmesi ile teşkil edilen Encümen-i Tetkik üyeliği,

6- 3 Mart 1926 tarihli Hakimler Kanunu ile tertip edilen İntihab Encümeni üyeliği…

20 Zilhicce 1303 (19 Eylül 1886) tarihinde Şûrâ-yı Devlet Nizamnâme-i Dahilisi’nde yapılan bir değişiklikle481 adliye ve idare mahkemeleri arasında doğacak olumlu (ihtilaf-ı icabi) ve olumsuz (ihtilaf-ı selbi) görev ihtilaflarını Şûrâ-yı Devlet başkanının riyasetinde olmak üzere üç tanesi Şûrâ-yı Devlet ve üç tanesi de Mahkeme-i Temyiz azasından seçilecek altı kişilik bir encümen tetkik edecekti. Bu encümenin aldığı kararlar sadaret makamının tasdikine muhtaçtı482.

27 Zilkade 1334 (25 Eylül 1926) tarihli bir kanunla483 adliye mahkemeleri ile Divan-ı Harpler arasında doğacak yetki uyuşmazlıklarını çözmek üzere bir Encümen-i Mahsus teşkEncümen-il edEncümen-ilmEncümen-iştEncümen-i. Bu encümen Şûrâ-yı Devlet başkanının rEncümen-iyasetEncümen-inde olmak üzere, üç tanesi Mahkeme-i Temyiz ve üç tanesi de Divan-ı Temyiz-i Askeri azasından seçilecek altı azadan müteşekkildi. Bu encümenin verdiği kararlar kesindi.

Daha evvel değinildiği üzere Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Nizamname-i Esasisi’nden itibaren temyiz mahkemesi reis ve azalarına hakimlik teminatı sağlanmıştı. Bu teminat Adalet Fermanı ve Kanuni Esasi ile anayasal zemine de

481 “28 Zilhicce 1285 Tarihli Şûrâ-yı Devlet Nizamnâme-i Dahilisi’nin 3. Madde-i Muaddelesi”

(Düstur, I. Tertip, C. 5, s. 519-520.)

482 Söz konusu düzenlemede bu encümene bir isim verilmemekle birlikte o vakitlerde ehl-i telifçe

“İhtilaf Mahkemesi” olarak isimlendirilmiştir. (Abdurrahman Adil, Mahkeme-i Temyiz, s. 91-93.);

İhtilâf-ı Merci Encümeni için bkz: Fethi Gedikli, Şura-yı Devlet, s. 373-380.

483 Bkz.: Mehâkim-i Adliye ile Divân-ı Harpler Arasında Mercii Dava Hakkında Zuhûr Edecek İhtilâfâtın Sûret-i Halline Dair Kanun-ı Muvakkat, Düstur, II. Tertip, C. 8, s. 1311.

121 oturtulmuştu. Başkanlara dair olan kısımda bu hususlara temas edilmişti. Böylelikle başka bir vazifeye atanmadıkça484 veya istifa etmedikçe mahkeme azalarının vazifelerine devam edecekleri söylenebilir. Hatta daha sonra çıkan hukuki düzenlemelerle başka bir vazifeye veya mahkemeye nakilleri için muvafakatları aranmış ve böylelikle hakimlik teminatları daha sağlam temellere oturtulmuştu.

Burada mahkeme azasından Aleko Bey’in muhakeme işlerine vakıf olmadığını ve bu vazifeyi sürdürmede iktidarsızlığının bulunduğunu beyan eden bir istifa dilekçesi sunduğunu vurgulamak gerekir485. İstifa hususunun padişahın tasdikine arz

484 “Maruz-ı çaker-i kemineleridir ki

Divan-ı ahkâm-ı adliye azasından Abdullah Sabri Efendi’nin münasib miktar maaş tahsisiyle açıkta bulunan Zabtiye Meclisi azalığına nakli ve anın yerine mahsus olan yedi bin beş yüz kuruş maaşla kibâr-ı müderrisînden Şevket Efendi’nin tayini şeref-sünûh ve sudûr buyrulan emr û ferman-ı nutk-ı beyân cenâb-ı şehinşahi mukteza-yı celilinden olmağla ol babda emr û ferman hazret-i veliyü’l-emrindir fî 21 Safer sene (12)85.” (COA, İ.DH., 589-41006); “Atufetlü efendim hazretleri

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye azasından atufetlü Hamdi Beg Efendi hazretlerinin Evkâf-ı Hümayun Nezareti Celilesine memuriyeti cihetiyle yerine bir münasibinin tayini lazım olduğu ve ticarethane divan-ı istinaf baş reisi saadetlü Ahmed Efendi hazretlerinin malumat-ı kafiye ashabından bulunduğuna mebni muhassas olan on bin kuruş maaş ile anın zikrolunan azalığa memuriyeti Haleb merkez mutasarrıf-ı sabık saadetlü Salim Paşa’nın dahi muhassas olan maaşıyla divan-ı istinaf riyasetine tayin olunması ve malum-ı ali buyrulduğu üzere Divan-ı Ahkâm-ı Adliye iki daireye münkasım olup bunun biri hukuk ve diğeri muhakemat-ı cezaiye dairesi olduğu ve bu dairlerin azasından biri riyaset ederek azalık maaşından başka ikişer bin beş yüz kuruş riyaset maaşı almakda bulunduğu misüllü bir de tefrik-i mesalih komitesi ve anında yine azadan birisi reisi olduğundan her kim riyaset eder ise almak üzere anın içün dahi diğerleri gibi iki bin beş yüz kuruş maaş tahsisi kılınması ve divan-ı mezkur mümeyyizliklerinden açılan mahale sınıf-ı evvel zabıt katiblerinden Mecidi Efendi’nin tayiniyle bazı vükelâ-yı fahm-ı hazırâtiyle beynimizde tensîb olmuş ise de ol babda her ne veçhile emr ü ferman hazret-i şahane şeref-sünûh ve sudûr buyrulur ise mantuk-ı münîfe tevfîk hareket olunacağı beyanıyla tezkire-i senâveri terkim kılındı efendim fî 25 Receb sene (12)85.

Maruz-ı çaker-i kemineleridir ki

Hame-pira-yı tazim olan işbu tezkire-i samiye-i sedâret-penâhîleri manzûr-ı âlî-yi hazret-i mülükane buyrulmuş ve tensîb ve istizân olunduğu veçhile müşarün-mûmâ ileyhâmın icra-yı memuriyetleri ve riyaset-i mezkure için dahi ol miktar maaş tahsisi şeref-sünûh ve sudûr buyrulan emr û irade nutk-ı âde-i cenâb-ı cihânbânî iktizâ-yı celilinden bulunmuş olmağla ol babda emr û ferman hazret-i veliyü’l-emrindir fî 26 Receb sene (12)85.” (COA, İ.MMS., 36-1495); “Atûfetlü efendim hazretleri Atûfetlü Mustafa Efendi hazretlerinin Muhâkemât Dairesi riyesetine me’mûriyeti cihetiyle açılmış olan Mahkeme-i Temyiz azalığına muhassas bulunan maaşla atûfetlü Rauf Beg Efendilerinin ta‘yîni hakkında her ne veçhile emr û irade-i mekârim-âde-i hilâfet-penâhîleri müteallik ve şeref-sudûr buyrulur ise iktizâ-yı âlîyesi icrâ kılınacağı beyanıyla tezkire-i senâveri terkim olındı efendim fî 12 Cemaziyelevvel sene (12)93.

Ma‘rûz-ı çâker-i kemineleridir ki

Zîver-i enmile-i ta‘zîm olan işbu tezkire-i sâmiye-i sedâret-penâhîleri manzûr-ı hümayûn-ı mekârim-nümûn-ı hazret-i şâhâne buyrulmuş ve ber-muceb-i istizân mezkûr azalığa muhassas bulunan maaşla müşarün-ileyh Rauf Beg’in ta‘yîni müteallik ve şeref-sudûr buyrulan emr û irade-i lütf-âde-i cenâb-ı mülükâne muktezâ-yı münîfinden bulunmuş olmağla ol babda emr ü ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir fî 12 Cemaziyelevvel sene (12)93.” (COA, İ.DH., 723-50469); Diğer örnekler için bkz.:

COA, A.}MKT.MHM., 422-20.; COA, İ.DH., 626-43550.; COA, BEO, 2987-223954.

485 “Hıdemet-i medide tevaggulle kesb-i melekeye muhtaç olan umur-ı muhakemata adem-i vukûfım cihetiyle memuriyet-i cedide-i acizanem vezaifini ifaya adem-i iktidarım ind-i acizanemde kavîyyen mahrum bulunmasına binaen avatıf-ı alîye-i hazret-i padişahiden bu kere mazhar buyrulduğum Divân-ı Ahkâm-ı Adliye azalığından afv-ı acizanemi niyaz eder ve işbu istida-yı acizanemin esbâb-ı mûcibesi nezd-i âlî-yi sedâret-penâhîlerinde rehin-i takdir buyrularak şimdiye değin mazhariyetiyle müftehir olduğum eltâf-ı seniyye-i sedâret-penâhîlerinin ifâ-yı levâzım teşekkürinde aciz ve kasır

122 edildiği486 görülmektedir ki bu da istifasının padişahın tasdikine muhtaç olduğunu göstermektedir. Vazifesini hakkıyla yerine getiremeyen azaların görevden alınması da mümkündü487. Nitekim hukuk dairesi azasından Rıza Bey, azalık vazifesine kadar hariciye işlerinde çalışması ve bu işin hakimlik mesleğine yabancı olması gerekçesiyle ileride yeniden hariciye işlerinde istihdam edilmek üzere görevden alınmış ve kendisine beş bin kuruş mazuliyet aylığı bağlanmıştı488.

Azalar ve divanda çalışan bütün görevliler üç sınıf üzerine tertip edilmişti.

Böylelikle azaların maaşları, ait bulundukları sınıfa ve rütbeye göre değişiklik göstermekteydi. Daire reisleri, azalık maaşlarının yanında, bulundukları riyasete mahsus maaş da alırlardı. Ayrıca reis ve diğer azalara haiz bulundukları rütbeye mahsus maaş da verilmekteydi. Vazifelerini layıkıyla yerine getiren azalar taltif ediliyordu489. Riyasete veya azalığa tayin edilenlerin alacakları maaşlar, tayinata dair olan irade-i seniyyelerde ekseriyetle gösterilmekteydi490. Divan’a yapılan ilk aza tayininde maaşlar şu şekilde tanzim edilmişti491:

Aded Beherine

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Azalığı’na muhassas olan

maaş

14 7500

bulunduğumun arz ve ifadesine mücâseret ederim ol babda ve her halde emr ü ferman hazret-i men lehü’l-emrindir.” (COA, İ.DH., 575-40049/1)

486 “Atûfetlû efendim hazretleri

Bu kere Divân-ı Ahkâm-ı Adliye azalığına tayin buyrulmuş olan saadetlü Aleko Beg hazretlerinin umur-ı muhâkemâtca melekesizliğinden bahisle memuriyet-i mezkureden afvına dair vermiş olduğu varaka leffen arz ve takdim kılınmağla ba’de yerine diğer bir münasibi intihâb ve tayin olunmak üzere mîr-i müşarün-ileyhin isti‘fasının kabulü hakkında her ne veçhile emr-i fermân-ı hümayun-ı hazret-i şehinşâhî şeref-sünûh ve sudûr buyrulur ise ana göre hareket olunacağı beyanıyla tezkire-i senâveri terkim kılındı efendi fî 17 Muharrem sene (12)85.

Ma‘rûz-ı çâker-i kemineleridir ki

Enmile-i zîb-i ibcâl olan işbu tezkire-i sâmiye-i sedâret-penâhîleriyle varaka-yı ma‘rûza meşmûl-ı nigâh-ı âlî-yi hazret-i padişâhî buyrulmuş ve ber-vech-i istizân mîr-i müşarü’n-ileyhamın isti‘fâsının kabulü müte‘allik ve şeref-sünûh buyrulam emr û irâde-i seniyye-i cenâb-ı mülükâne muktezâ-yı münîfinden olarak marrü’l-zikr varaka yine savb-ı sâmî-yi hıdîvîlerine i‘âde kılınmış olmağla ol bâbda emr ü ferman hazret-i veliyyü’lemrindir fî 18 Muharrem sene 1285.” (COA, İ.DH., 575-40049/2-3.)

487 “… Havale Cemiyeti riyasetinde idaresizliği görünen Ahmed Yümni Efendi’nin mukaddema muhassas muahharan tekaüdin maaşatı hissesine idhalen mevkuf-ı hazine tutulan dört bin kuruş maaşını kemâ-fi’s-sâbık almak üzere yerine İcra Cemiyeti azasından saadetlü Rauf Beg Efendi’nin me’mûriyeti karîn-i tasvîb-i âlî buyrulduğu takdirde…” (COA, İ.DUİT., 58-43)

488 COA, İ.DH., 664-46253.

489 COA, İ.DH., 605-42197.; İ.DH. 676-47079.

490 Mesela bkz.: COA, İ.DH., 589-41006.; COA, İ.MMS., 36-1495.; COA, İ.MMS., 38-1557.

491 Tablo, COA, İ.DUİT., 58-49’un leffine göre çizilmiştir.

123 Divan-ı Ahkâm-ı Adliye

ikinci riyasetliğinde bulunacaklara muhassas maaş

2 2500

Azadan rütbe-i bâlâyı haiz olan zevatın rütbelerine

muhassas maaş

1 5000

Azadan rütbe-i ûlâ sınıf-ı evvelini haiz olan zevatın

rütbeleri maaşı

3 2500

Tablo 1: Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’ye tayin edilen aza sayısı ve bunlara tahsis edilen maaş miktarı.

İlk atanan azalardan Afif Bey’e, 7500 kuruşu azalık, 5000 kuruşu rütbesine mahsus ve 2500 kuruşu hukuk dairesi riyâset-i sânîsine mahsus olmak üzere 15000 kuruş maaş tahsis edilmişti. Emin Efendi de 7500 kuruşu azalık, 2500 kuruşu rütbesine mahsus ve 2500 kuruşu ceza dairesi riyâsetliğine mahsus olmak üzere 12500 kuruş alacaktı. İrfan Bey’e ise 7500 kuruşu azalık ve 2500 kuruşu rütbesine mahsus olmak üzere 10000 kuruş maaş ve geri kalan azalara da sadece azalığa mahsus olmak üzere 7500 kuruş maaş tahsisatı yapılmıştı.

2.5.2. Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Başmüddeiumumiliği 2.5.2.1. Müddeiumumiliğin Kurulması

Osmanlı Devleti’nin klasik döneminde savcılık müessesesi mevcut değildi.

Daha doğrusu böyle bir müesseseye ihtiyaç duyulmamaktaydı. Daha evvel bahsettiğimiz üzere, şer‘iye mahkemelerine intikal eden bütün davalar kadı tarafından çözülürdü. İslam hukukunda suçlar, şahıs haklarına ve Allah haklarına (veyahut amme haklarına) dair olmak üzere tefrik edilmekteydi. Bir kimse, şahsi haklarını ihlal eden bir suç neticesinde adli makamlara başvurabilirdi. Dolayısıyla böyle bir müracaat olmadıkça adli makamların bu mevzuya el atması tabii değildi.

Fakat Allah (amme) haklarına ilişkin bir suç söz konusu olduğunda resmi makamlar gereğini re’sen yapabildikleri gibi, her ferdin de adli makamlara müracaat etmesi

124 mümkündü492. Tazir suçları denilen suçlar ise ister şahıs haklarına ilişkin olsun ister Allah haklarına ilişkin olsun, herhangi bir şikayet olmadan da devlet tarafından cezalandırılabilirdi493.

1851 tarihli Ceza Kanunu (Kanun-ı Cedit) ile birlikte kamu davası anlayışı Osmanlı mevzuatına giriyordu. Bu kanunun 11. maddesine göre kısas suçlarının affedilmesi halinde dahi suçlu cezalandırılabilecekti. Fakat böyle bir halde soruşturmanın ne şekilde ve kim tarafından yapılacağı belli değildi494. 1858 tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu’nun birinci maddesinde de hükümete yönelik suçlar ile kamu düzenini de ihlal etmesi cihetiyle şahıslara yönelik suçların devlet tarafından cezalandırılabileceği ifade edilmekteydi. Henüz bu dönemde de soruşturmanın ne şekilde ve kim tarafından yapılacağı meselesi çözüme kavuşmuş değildi.

1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi ile savcılık müessesesinin mevzuata girdiği görülmektedir. Nizamnamenin vilayet meclis-i temyiz-i hukukuna dair 19.

maddesine göre burası müfettiş-i hükkam riyasetinde üç Müslüman ve üç gayrimüslim azadan mürekkep olacak ve aynı zamanda bu mecliste “umûr-ı hukukiyeye vâkıf tarâf-ı devletden mensûb bir me’mûr-ı mahsûs” bulunacaktı. 21 Zilkade 1286 (22 Şubat 1870) tarihli Dersaadet ve Mülhakatı İdare-i Zabıta ve Mülkiye ve Mehâkim-i Nizamiyesine Dair Nizamnâme’nin 61. maddesinde ise

“Divân-ı Temyiz’de erbâb-ı cinâyet aleyhinde müdde‘î sıfatında bulunmak üzere devlet nâmına umûr-ı hukukiye ve kanuniyeye vâkıf bir me’mûr bulunacaktır.”

düzenlemesi getirilmekteydi. Yine aynı nizamnamenin “De‘âvî Meclisleri’nde daimi sûretle bir müdde‘î umûmî bulunmayup meclis ma‘iyetinde bulunan teftîş me’mûrlarından biri meclisin tensîbi üzerine lede’l-icâb bu vazîfeyi îfâ eyleyecekdir.” şeklindeki 71. maddesi ile ilk defa müddeiumumi ismi bir mevzuatta

492 Coşkun Üçok, “Osmanlı Kanunnamelerinde İslâm Ceza Hukukuna Aykırı Hükümler”, AÜHFD, C. 3, Sa. 1, 1946, s. 128-129.; Mehmet Akman, Osmanlı Devleti’nde Ceza Yargılaması, Eren Yay., İstanbul, 2004, s. 26-28.

493 Ekinci, Osmanlı Mahkemeleri (Tanzimat ve Sonrası), s. 229.

494 Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi, s. 100.; Özkorkut, burada esasen islam hukukunda zaten var olan bir kaidenin düzenlendiğini ifade eder. Zira islam hukukuna göre kişi hakkına ilişkin bir suçun affedilmesi halinde dahi devletin suçlaya tazir cezası verme yetkisi bulunur.

(Nevin Ünal Özkorkut, Osmanlı Hukukunda Müdde-i Umumilik (Savcılık Kurumunun Türk Hukukuna Girişi ve Uygulanma Süreci), Turhan Kitabevi, Ankara, 2016, s. 76-77.)

125 kullanılıyordu495. Ancak bunlara rağmen bilfiil müddeiumumiliğin tesis ve teşkiline henüz muvaffak olunamamıştı496.

Müddeiumumilik ile alakalı ilginç bir husus ise, daha evvel temas ettiğimiz 22 Rebiülevvel 1290 (20 Mayıs 1873) ve 29 Rebiülevvel 1290 (27 Mayıs 1873) tarihli Ceride-i Mehakim’de neşredilen Dersaâdet Hukuk-ı Âdiye ve Cezâiye Mehâkim-i Nizamiyesinin Teşkilât ve Vezâifine Dair Nizamnâme’de yer alan hükümlerdir. Bu nizamnamenin 3. maddesine göre İstanbul’daki merkez bidayet mahkemelerinin ceza dairelerinde “hükûmet nâmına mücrimin aleyhinde ikâme-i da‘vâ etmek üzere müdde‘îumûmî nâmıyla bir me’mûr” bulunacaktı. Yine aynı düzenlemenin 17. ve 19. maddeleri hükmünce istinaf mahkemesinin cinayet ve cünha divanlarında birer müddeiumumi ve ayrıca 22. madde hükmünce Mahkeme-i Temyiz’in cinayet dairesinde de bir başmüddeiumumi bulunacaktı. Daha evvel belirtmiş olduğumuz kanaatimize göre bu söz konusu nizamname tatbik edilemeden aynı isimli bir nizamname daha kabul edilmişti. Sonradan bu nizamname yerine kabul edilip tatbikata konulduğunu düşündüğümüz nizamnamede ise müddeiumumiliğe dair herhangi bir hüküm konmamıştı. Her ne kadar tatbik edilememiş olsa da, 1871 tarihli olduğunu düşündüğümüz bu nizamname oldukça mühimdir. Zira konuya dair bugüne kadar yapılan çalışmalarda müddeiumumiliğin açık bir şekilde ilk defa 1879 tarihli Teşkilat-ı Mehakim Kanunu’yla düzenlendiği ifade edilir. Böylece teşkilat kanunuyla teferruatlı bir şekilde Osmanlı hukukuna girecek olan müddeiumumilik teşkilatının temelleri, yaklaşık sekiz yıl evvel Dersaâdet Hukuk-ı Âdiye ve Cezâiye Mehâkim-i Nizamiyesinin Teşkilât ve Vezâifine Dair Nizamnâme ile atılmıştı.

Yukarıda bahsettiğimiz nizamnamelerden sonra 1876 tarihli Kanuni Esasi ile müddeiumumilik vazifesi anayasal bir zemine kavuştu. Kanun-i Esasi’nin 91.

maddesine göre ceza hukukunda amme hukukunu muhafaza etmek üzere müddeiumumilerin görevlendirileceği ve bunların vazife ve derecelerinin kanun ile tayin edileceği ifade edilmekteydi. Bunun üzerine 1879 tarihli Teşkilat-ı Mehakim

495 İbnüssalih Ahmed Refik, “Devlet-i Osmaniye ile Akvâm-ı Kadîme ve Hükûmât-ı Mehtelifede Müdde‘î Umûmîliğin Sûret-i Zuhûr ve Tekemmülü ve Hukuk-ı Umûmiye Da‘vâsının İkâmesindeki Suver-i Erba‘a”, Ceride-i Adliye, No:105, 22 Cemaziyelahir 1332, s. 5724.; Coşkun Üçok,

“Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve Türkiye’de Kuruluşu”, Ord. Prof. Sabri Şakir Ansay’ın Hatırasına Armağan, AÜHF Yay., Ankara, 1964, 46.

496 Hüseyin Galib, Müdde‘î Umûmî ve Mu‘âvinleri, Artin Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul, 1307, s. 20.

126 Kanunu ile nizamiye mahkemelerinde müddeiumumilik vazifesi açık ve teferruatlı bir şekilde düzenlenmiş ve müddeiumumiler atanmaya başlanmıştı497.