• Sonuç bulunamadı

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin Kurulması

OSMANLI DEVLETİ ADLİYE TEŞKİLATI

2.3. Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin Kurulması

Çalışmamızın ilk bölümünün büyük bir kısmında Tanzimat dönemi Osmanlı Devleti’nin adliye teşkilatını ana hatlarıyla ele almıştık. Buna göre Divan-ı Ahkâm-ı

409 Bilmen, Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, C. 8, s. 239.; Atar, İslam Adliye Teşkilatı, s. 217.; Mumcu bu hususu “davanın yeniden görülmesi” şeklinde nitelemiştir. (Mumcu, Divan-ı Hümayun, s. 73)

410 Fakat Mecelle’deki düzenlemeler esas alındığında tam bir temyiz yolu ortaya çıkmamaktadır. Zira temyiz, istinaf ve iade-i muhakeme mefhumları arasında bir fark gözetilmemiştir. (Mumcu, Divan-ı Hümayun, s. 75-76.)

411 Haşim Cemil Abdullah, “İslam Hukukunda Yargı Kararlarının Temyizi-II”, Çev. Yunus Apaydın, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sa. 4, 1990, s. 386.; Bu hususta Ebusuud Efendi’nin şu fetvası mühimdir: “Mes’ele: Bir def’a şer‘-i şerif ile fasl olunub âher kâdî tenfîz ve imzâ eylediği husus, yine asıldan dinlenmek şer‘i olur mu? El-Cevâb: Emr-i sultânî olmayıcak olmaz.

Me’mûr olıcak dahi sâbıkan şer‘le fasl olunduğı sâbit olıcak tağyîr olunmaz.” Akgündüz’e göre bu fetva istinaf mahkemelerinin meşruiyetini devlet başkanının yetkisine ve amme maslahatı (kamu yararı) kaidesine dayandırmaktadır. (Ahmed Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, 4. Kitap I. Kısım, Fey Vakfı Yayınları, İstanbul, 1992, s. 55.)

412 Ekinci, Ateş İstidası İslam- Osmanlı Hukukunda Mahkeme Kararlarının Kontrolü, s. 38.

90 Adliye, Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’nin ikiye ayrılması neticesinde tesis edilmişti.

1866 yılında başlayan Girit isyanını bastırmak üzere bölgeye giden sadrazam Ali Paşa burada bir dizi reformlar gerçekleştirmişti. Bu sırada yapılması lazım gelen reformlar üzerine padişaha bir de layiha arz etmişti. Ali Paşa, yapılacak bu reformlarla Avrupalı devletlerin müdahalesini sona erdirmeyi amaçlamaktaydı. Bu reformların da Avrupai tarzda yapılması gerektiğine inanıyordu. Ali Paşa’nın bu tavrı üzerinde, yakın dostu olan Fransız elçisi Bourree’nin büyük tesiri vardır. Bourree, üyelerinin müslüman ve gayrimüslimlerden oluşacağı ve Fransa’daki Conseil d’Etat’ya benzer bir müessesenin kurulması tavsiyesinde bulunuyordu413. Nitekim Ali Paşa Girit’ten döndükten hemen sonra bu reformların icrasına başlamış ve bu icraatın en büyük meyvelerinden biri de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ile Şura-yı Devlet’in tesisi olmuştur414.

Divanın kuruluş tarihine dair değişik iddialar öne sürülmektedir. Osmanlı Devleti’nin son dönem hukukçularından Abdurrahman Adil, temyiz mahkemesinin ilk esasının 8 Zilhicce 1284 tarihli Divân-ı Ahkâm-ı Adliye Nizamnâme-i Esasîsi ile oluştuğunu ve asıl kuruluşunun ise 13 Zilkade 1286 tarihli Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Nizamname-yi Dahilisi’yle gerçekleştiği kanaatindedir415. Özoğuz’a göre Divan-ı Ahkâm-ı Adliye 8 Zilhicce 1284 tarihli irade ile kurulmuştur. Bu tarih Divân-ı Ahkâm-ı Adliye Nizamnâme-i Esasîsi’nin kabul tarihidir. Müellif, divanın kuruluşunu bu nizamnamenin üçüncü maddesine dayandırmıştır416. Yine ilginç bir şekilde Adliye Nezareti İhsaiyat ve Müdevvenat-ı Kanununiye Müdüriyeti tarafından neşredilen Mecmua-yı Mukarrerat-ı Temyiziye’nin hukuk kısmına ait ilk cildinin mukaddimesi’nde Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’nin tesisi için “En büyük mahkeme olmak ve re’sen rü’yeti kendisine muhavvel bazı de‘âviyi hukukiye ve cezaiyeyi mu‘ayeneden mâ‘ada bi’l-hassa de‘âvinin istinafen rü’yeti vazifesiyle de mükellef bulunmak üzere 8 Zilhicce 1284 tarihli nizâmnâme ile tesis olunan Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’nin …” ifadeleri kullanılmıştır417. Osmanlı Arşivinde yer alan bir belgede ise

413 Karal, Büyük Osmanlı Tarihi, C. II, s. 145.

414 İnal, Son Sadrazamlar, C. I,, s. 318-319.; Kocahanoğlu, a.g.e, s. 79.

415 Abdurrahman Adil, Mahkeme-i Temyiz, s. 23-24.

416 Nejat Özoğuz, Temyiz Mahkemesi, Yeni Cezaevi Matbaası, Ankara, 1944, s. 21-22.

417 Mecmû‘a-yı Mukarrerât-ı Temyiziye – Hukuk Kısmı, C. 1, Selanik Matbaası, Dersaadet, 1327, s.

2.

91 divanın 1285 tarihinde teşkil olunduğu ifadesi kullanılmıştır418. Burada muhtemelen dahili nizamnamenin de kabul edilip teşkilat eksikliklerinin büyük ölçüde tamamlandığı tarihe vurgu yapılmıştır. Standford J. Shaw ve Ezel Kural Shaw ise Meclis-i Vâlâ’nın 1867 tarihinde Şura-yı Devlet ve Divân-ı Ahkâm-ı Adliye şeklinde ikiye ayrıldığını söylemektedir419.

Esasen divanın tesisini kesinliğe kavuşturan irade 11 Zilkade 1284 (5 Mart 1868) tarihlidir420. Dolayısıyla Divan-ı Ahkâm-ı Adliye, 11 Zilkade 1284 (5 Mart

418 Bu ilginç belge, bir davaya ilişkin olarak sadaret makamından Meşihat’e gönderilen bir tezkereye ilişkindir. Buradaki tartışmanın mevzusu, hükümetin adliyeye müdahale etmemesi gerektiğine ilişkindir. Dolayısıyla Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin teşkili sırasında adli işlere müdahale edilmemesine dair irade-i seniyyenin padişahça görülmesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu mevzuya ilişkin iki irade şöyledir: “Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin esnâ-yı teşkilinde deaviye dair Babıaliden tezkere irsâliyle umur-ı adliyeye müdahale olunmaması hakkında ba-irâde-i seniyye bir karar ittihâz olunmuş ve muahharan dahi işbu irade-i seniyye birkaç kere te’kîd edilmiş iken sâdr-ı sâbık Kamil Paşa hazretlerinin mesned-i celîl-i sadâretde bulunduğu hengâmda geçenlerde bâb-ı vâlâ-yı meşîhat-penâhîde vuku‘bulan bir tevâtür da‘vâsı hakkında makâm-ı celîl-i sedâret-penâhîlerinden makâm-ı vâlâ-yı meşîhat-penâhîye bir tezkere gönderilmiş olup bu ise hilâf-ı kanun ve irade-i seniyye olduğundan karar-ı mezkûr hakkında teblîğ olunan ve te’kîden şeref-sadır olan irâdât-ı seniyyeyi muhtevî evrakın görülüp yine iade olunmak üzere yarın taraf-ı çakeriye irsâle muktezâ-yı irâde-i seniyye-i hazret-i hazret-i hilâfet-penâhîden olmağla ol babda emr ü ferman-ı hazret-i veliyyü’l-emrindir fî 14 Safer (1)309 ve fî 6 Eylül (1)307.” (COA, İ.DH., 1244-97485); “Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin esnâ-yı teşkilinde deaviye dair Babıaliden tezkere irsâliyle umur-ı adliyeye müdahale olunmaması için ittihâz olunan karar hakkında tebliğ olunan ve te’kîden şeref-sadır olan irâdât-ı seniyeyi hâvî evrak taharri ettirilmekde ise de divan-ı mezkur seksen beş tarihinde teşkil ettiğinden o zamana aid evrakın bulunup tedkîk olunabilmesi dikkate muhtaç olmasıyla bunlar bugün yetiştirilemeyeceği cihetiyle yarın irsaline müsâra‘at kılınacağına dair Reside-i dest-i ta‘zîm olan fî 15 Safer sene (1)309 tarihli tezkire-i hidâyet-i sedâret-penâhîleri manzûr-ı âlî olarak umur-ı deaviye müdahale edilmemesi hakkında cülûs-ı hümayun-ı şevket-makrûn-ı cenâb-ı padişahiden biri mükerreren şeref-tealluk eden irâdât-ı seniyye-i mülükaneyi mübelliğ evrâk-ı kuyude bi’l-müracaa sühuletle bulunabileceğine nazaran evrak-ı mezkurenin serî‘an buldurularak arz ve takdimi bu kere dahi şeref-sâdır olan emr û ferman-ı hazret-i hilâfet-penâhî mantûk-ı celilinden bulunmağla ol babda emr ü ferman hazret-i veliyü’l-emrindir fî 15 Safer (1)309 ve fî 7 Eylül (1)307.” (COA, İ.DH., 1244-97494)

419 Shaw, Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, C. II, s. 80.

420 “Beyandan müstağni olduğu vech ile devlet ve memleketçe ve hukuk ve emniyeti şahsiyece en ziyade lüzumu olan ıslahatın biri dahi mesalihi hukukıyenin, ümurı mülkiye ve hükümeti icraiyeden tefrikı hususu olub bu maddei mutena bihanın dahi bir an evvel yoluna konulması nezdi adalet vefdi hazreti mülûkânede fevkalgaye mültezem olduğundan elhaleti hazihi Meclisi ahkâmı adliyeye havale olunmakda olan deâvi ve muhakematı nizamiyenin rü’yet ve tedkikı içün Divanı ahkâmı adliye namiyle vükelâyı devletden bir zatın tahtı riyasetinde bir meclisi müstakil teşkil olunması ve gerek buna lâzım olan nizamatın heman tertibi ve gerek Meclisi valânın bu haline ve tecaribi vakıa ve muktazeyatı mesaliha göre usuli hazırasının tadil ve tenkihi ile bir yandan arz ve istizan kılınması ve Meclisi valâya badezin Şurayı devlet ıtlak olunub riyasetinin ümurı mülkiye ve nizamatı cedidei dâhiliyeye vukufı tammı ve dirayet ve kifayeti mücerreb ve müsellem olan Tuna vilâyeti valisi devletlû Midhat Paşa hazretlerine ve Divanı ahkâmı adliye riyasetinin dahi kezalik liyakat ve malûmatı kâfiyesi cihetiyle Haleb valisi devletlû Cevdet Paşa hazretlerine ihalesi ve işbu tertibe nazaran devletlû übbühetlû Kâmil Paşa hazretlerinin bittabi riyasetden infisalleri vuku bulacağından anların dahi mecalîsi âliye memuriyetine nakleylemesi ve mücerred mihamı saltanatı seniyenin matlubı âli olan hüsni cereyanına bir kat daha takviyet verilmiş olmak üzere muktezi görünen tevcihatı sairenin dahi melfuf puslada muharrer olduğu ve hâkipayı muallâyı hazreti hilâfetpenahîden şifahen vaki olan istizan vech ile icra ve ilân kılınması müteallik ve şeref sünuh buyrulan emrü iradei isabet âdei cenabı tacidarî muktazayi celilinden bulunmuş olmağla olbabda emrü ferman hazreti veliyyülemrindir. 11

92 1868) tarihinde tesis edilmiştir421. Ne yazık ki divanın tesisini kesinliğe kavuşturan bu iradenin aslı bugüne kadar bulunamamıştır. Mezkur irade metnine yer veren eserlerde de herhangi bir kaynak zikredilmemiştir. Bu husus, gerek Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin, gerekse de Şûrâ-yı Devlet’in kuruluş tarihi hakkında kimi tartışmalara sebebiyet vermiştir. Osmanlı Arşivinde yer alan 8 Zilhicce 1284 tarihli bir belge

“Şûrâ-yı Devlet ismiyle bir meclis-i kebîr teşkiline dair” başlığını taşımaktadır ve aynı zamanda belgenin içerisine “Bu irâde-i seniyyenin evrâkı 19 Rebîü’l-Evvel 1295 tarihinde Şûrâ-yı Devletce alınarak henüz iade edilmemiştir.” notu düşülmüştür422. Bu evrak her ne kadar bir kafa karışıklığı yaratmış olsa da, Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin ve dolayısıyla da Şûrâ-yı Devlet’in kuruluşunun 11 Zilkade 1284 tarihinde gerçekleştiğini kabul etmek gerekir. Bu hususta divanın ilk reisi Ahmet Cevdet Paşa’nın şu sözleri oldukça mühimdir: “1284 senesi Zilka‘desinin evâsıtında Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye ilga ve Şûrâ-yı Devlet ve Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye meclisleri teşkil…” Kaldı ki 12 Zilkade 1284 tarihli Takvim-i Vekayi’de Cevdet Paşa’nın Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Mithat Paşa’nın Şûrâ-yı Devlet riyasetine tevcihatları yer almaktadır423. Yine bu hususta en mühim belgelerden biri de her iki meclisin esas nizamname müsveddelerinin ve buna dair bir takririn yer aldığı belgedir. 5 Zilhicce 1284’de Amedi Odası’na kaydı yapılan bu belgede yer alan takrirde geçen şu ifadeler, divanın daha evvel tesis edildiğini ispatlamaktadır: “…

işbu tefrîk-i mesâlih usulünün merkez-i hükûmet-i seniyyede dahi ittihâzı nezd-i ilhâm-vefd-i cenâb-ı zılliyyet-penâhîlerinde rehîn-i tensîb olarak münhasıran umûr-ı devlet ve memlekete müte‘allik husûsâta bakmak ve ale’l-umûm kavânîn ve nizâmâtın tanzîm ve tenmîk ve ta‘dîli ile meşgûl olmak üzere Şûrâ-yı Devlet nâmıyla bir kavânîn ve nizâmâta dâ’ir olan mevâd-ı hukûkiyenin büyüklerine mahall-i rü’yet ve sâir mecâlis-i hukûkiye-i nizâmiyeye merci‘ ve merkez-i istînâf ve tedkîk olmak için Divân-ı Ahkâm-ı Adliye ismiyle diğer bir ki iki meclis-i kebîrin teşkîline emr ü ferman-ı isâbet-unvân-ı hazret-i padişâhîleri şeref-sudûr buyrularak muktezâ-yı celîli zilkade 1284” (İnal, Son Sadrazamlar, C. I,, s. 319.; İradenin yer aldığı diğer yerler için bkz.: Göreli, a.g.e., s. 5-6.; Özdeş, “Danıştayın Tarihçesi”, s. 53.

421 Yargıtay tarihi üzerine bugüne kadar yapılmış en kapsamlı çalışmaya imza atan Yargıtay eski başkanlarından Ahmet Recai Seçkin de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin kuruluşunu 11 Zilkade 1284 tarihli iradeye dayandırmaktadır. Müellife göre bir müessesenin kuruluşu, ona hayat veren hukuki işlemin gerçekleşmesiyle olur. Dolayısıyla bir müessesenin kuruluşu, gerçek manada vazifeye başlamasına, onu işletecek olan görevlilerin atanmasına veya işleyiş hükümlerinin konulmasına bağlanmamalıdır. (Seçkin, a.g.e., s. 6.; Aynı yönde bkz.: İnal, Son Sadrazamlar, C. I,, s. 221.; M.

Akif Aydın, “Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye”, DİA, C. 9, 1994, s. 387.)

422 COA, İ.DUİT., 58-50.

423 Takvim-i Vekayi, No: 943, 12 Zilkade 1284.

93 üzerine re’îslerinin ta‘yîni ile bu iki meclis-i âlî esâsen teşkîl olunmuş…424” Takririn tamamı bu belgelerde (çok az ifade farklılıklarıyla) yer aldığı gibi, matbu hali 2 Muharrem 1285 tarihli, 963 numaralı Takvim-i Vekayi’de neşredilmiştir. Ayrıca

“COA, HAT., 1648-55.”’de ilginç bir şekilde irade-i seniyye tarihi 2 Muharrem 1285 (25 Nisan 1868) şeklinde gösterilmiştir. Bu belgede yer alan takrir ve nizamname müsveddeleri olduğu gibi 8 Zilhicce 1284 tarihli irade ile kabul edilmiştir. Nitekim 2 Muharrem 1285 tarihli, 963 numaralı Takvim-i Vekayi’nin en başında hatt-ı hümayun sureti “İşbu takrîriniz ile takdîm olunan nizâmnâmeler mütâla‘a olundu ahkâm-ı mündericeleri gayet mültezem olan istikmâl-i terfîh ve te’mîn-i hâl-i teba’aya bi-avni'llâhi te'âlâ pek büyük medâr olacağı kaviyen me’mûl bulunmuş olduğundan temâmî-i icrâlarına ibtidâr olunsun.” şeklinde verilmiştir.

11 Zilkade 1284 tarihli iradeye bakıldığında, kişi hakları ve emniyetleri için hukuki işlerin mülki ve hükümet işlerinden ayrılması, devletçe en lüzumlu şeylerden biri olarak telakki edilmiştir. Yine Meclis-i Vâlâ’ya bundan sonra Şura-yı Devlet denileceği belirtilse de, hakikatte Meclis-i Vala ilga edilmiş ve yerine Şura-yı Devlet ile Divan-ı Ahkâm-ı Adliye kurulmuştur425. Halep Valisi Ahmet Cevdet Paşa Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin, Tuna Valisi Midhat Paşa ise Şura-yı Devlet’in riyasetine getirilmişti. Her iki paşanın bu vazifeler hususunda liyakatlerine bilhassa vurgu yapılmıştı. Şura-yı Devlet, inişli çıkışlı bir gelişim süreci izleyerek Bab-ıali bünyesinde devletin sonuna kadar varlığını sürdürdü. Buna mukabil Divan-ı Ahkâm-ı Adliye, tesisinden kAhkâm-ısa bir zaman sonra Adliye Nezareti bünyesine geçerek kayda değer bir tarihi süreç geçirecekti426.

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ile Şura-yı Devlet’in teşkili münasebetiyle Sultan Abdülaziz tarafından 17 Muharrem 1285 (10 Mayıs 1868) tarihinde verilen açılış nutkunda da adli ve icrai makamların birbirinden ayrılması esasına bilhassa değiniliyordu. Buna göre; “… İşte şu emrin te’lif ve ıslâhı ve bu münâza‘atın indifâ‘

ve izâlesi niyetiyle mücerred te’min-i hukuk-ı teba‘a ve ahalimiz için azâsı bilâ-istisnâ her sınıf teba‘adan olarak Şûrâ-yı Devlet namıyla mücedded ve muntazam bir

424 COA, İ.DUİT., 58-51/4.; Yine bu hususta bkz.: COA, HAT., 1648-55.; Takririn transkripsiyonu için bkz.: Zeki Eraslan, “Şûrâ-yı Devletten Danıştaya Yapısal ve Fonksiyonel Dönüşüm”, (Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 2018, s. 274-276.

425 Cevdet Paşa, Tezakir, 40-Tetimme, s. 84.; Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 59.; Ahmet Cevdet Paşa, Ma’rûzât, s. 198.

426 Carter V. Findley, Bureaucratic Reform in the Ottoman Empire the Sublime Porte, 1789-1922, Princeton University Press, Princeton, 1980, s. 176.

94 meclis tertîb ve teşkîl olunmuştur. Ve bir de emr-i mu‘tenâ-yı muhâkemât ki hukuk-ı ibâdı yani emniyet-i can ve ırz ve mal mevadd-ı mühimmesini mihver-i layıkında idare etmek emeliyle Divan-ı Ahkâm-ı Adliye namıyla bir meclis-i müstakil daha icâd olunarak anınla dahi hükümet-i şer‘iye ve kanuniyenin hükümet-i icrâiyeden tefrîki esası vaz‘ edilmiştir…”427

Ahmet Cevdet Paşa’nın başkanlık edeceği Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’ye Afif Bey, İrfan Bey, Emin Efendi, Celal Bey, Aleko Bey, Ohan Efendi, Fetva Emini Halil Efendi, Turşucuzade Muhtar Efendi, Şirvani Ahmed Hulusi Efendi, Kastamonulu Ahmed Efendi, Kasbar Bey, Gavril Efendi, Vartan Bey ve Ökyadis Efendi üye olarak atanmıştı428. Ahmet Cevdet Paşa’nın Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin kurulmasında büyük emekleri vardır ki bu hususlara ilerleyen kısımlarda temas edilecektir. O, kurulduğu andan itibaren divanın her cihetiyle güzel bir şekilde teşkilatlanmasına gayret göstermişti. Bu hususta ifade ettiği şu sözler bu hakikati açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “Şûrây-ı devlet ile Dîvân-ı ahkâm-ı adliyye âzâsının intihâbı için akd olunan encümen-i havâss-ı vükelâda Fuad Paşa’nın ihtâr u teklifi üzerine mevcûdların içinden ibtidâ Dîvân-ı ahkâm-ı adliyye âzâsının emr-i intihâbı takdim olunmağla ulemadan Kara Halil Efendi ve Ahmed Hilmi Efendi gibi ilm-i fıkhda en ziyâde mâhir olanlar ve ricâl-ı devletten dahi güzîde zâtler Dîvân-ı ahkâm-ı adliyye âzâlığına intihâb kılındı ve Dîvân’ın mümeyyizliğine ve zabıt kâtibliğine müste’id efendiler seçildiği sırada Bâb-ı fetvâ’da en ziyâde sâkk bilir ba’z-ı zevât dahi me’mûr edildi. Bu cihetle i’lâmât-ı nizâmiyye için bir güzel sâkk yolu peydâ olmuştur. Şûrây-ı devlet pek ziyâde âlâyişli olarak teşkil olundu. Fakîr ise âlâyişe bakmayıp esâsının metîn olmasına hasr-ı nazar eyledim. Ahkâm-ı adliyye dâirelerini tedric ü tecrübe üzerine teşkil ve kalemlerini güzelce tanzim ve mahâkim-i nizâmiyye îlâmlarının usûl-ı sâkk ü sebkini vaz’-ı makbul ve müstahsen üzerine te’sîs ettim.

Binâen-aleyh devâir-i adliyye refte refte tevessü’ ve lâyıkıyle te’essüs eylemiş

427 Sultan Abdülaziz’in açılış münasebetiyle verdiği bu nutuk için bkz.: COA, HH.d., 16425;

Hayreddin, Vesâik-i Tarihiye ve Siyasiye Tetebbuâtı, 5. Kitap, Ahmed İhsan ve Şürekâsı, 1326, s. 82-85.; Ahmed Lütfi Efendi, Vak’a-nüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. XII, Haz. Münir Aktepe, TTK, Ankara, 1989, s. 11-13.; Yine bu nutuk ve nutkun günümüz Türkçesi için bkz.: Fethi Gedikli, Şura-yı Devlet, 2. bs., On İki Levla, İstanbul, 2018, s. 18-22.

428 Ahmed Lütfi Efendi, Vak’a-nüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. XII, s. 10.

95 olduğuna mebni sonraları Şûrây-i devlet’in bi’d-defe’ât uğradığı tahavvülât ve inkılâbâttan sâlim kalmıştır.”429

Tesisinden kısa bir zaman sonra 8 Zilhicce 1284 (1 Nisan 1868) tarihli ve on maddeden müteşekkil olan Divân-ı Ahkâm-ı Adliye Nizâmnâme-i Esasisi430 kabul edildi. Bu nizamnamenin birinci maddesine göre Divân-ı Ahkâm-ı Adliye kanunen ve nizamen görülen davaların en büyük merci olarak teşkil olunmuştu. Yine nizamnamenin dördüncü maddesine göre Divân-ı Ahkâm-ı Adliye hukuk ve ceza olmak üzere iki daireye ayrılmıştı. İkinci maddede ise Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’nin şer‘iye, cemaat ve ticaret mahkemelerinin vazife alanına dahil olmayan davaları görmekle vazifeli olduğuna değinilerek mahkemenin yetki sahası belirlenmişti.

Ayrıca kişi ile hükümet arasında doğacak uyuşmazlıkların Şûrâ-yı Devlet’e nakledileceği ifade edilmişti. Nizamname-i Esasi’nin diğer hükümlerine çalışmanın ilerleyen kısımlarında tafsilatlı bir şekilde temas edilecektir.

Nizamname-i Esasi’nin bazı hükümlerinin tadili ve eksikliklerinin tamamlanması için 27 Şevval 1285 (10 Şubat 1869) tarihli irade431 ile Divân-ı

429 Cevdet Paşa, Tezakir, 40-Tetimme, s. 84.; Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, s. 60-61.

430 COA, İ.DUİT., 58-51; Düstur, I. Tertip, C. I, s. 325-327.; Takvim-i Vekâyi, No:963, 2 Muharrem 1285; Ahmed Lütfi Efendi, Vak’a-nüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. XI, Haz. Münir Aktepe, TTK, Ankara, 1989, s. 162-164.

431 “Atûfetli efendim hazretleri

Malum-ı ali buyrulduğu veçhile Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin hîn-i teşkilinde bâlâsı hatt-ı hümayun-ı mevhibet-makrûn-ı hazret-i padişahi ile müveşşah olarak tanzim ve ilan kılınan nizamname-i esasinin üçüncü maddesi hükmünce divanın rüyet ve faslına memur olduğu davanın envaını ve mevadd-ı hukukiye ve cezaiye üzerine lahık olacak hükm ve kararlarının suret-i arzını mübeyyin iktiza eden nizamnamenin tesisi Şura-yı Devlete havale olunmuştu ol babda divan-ı mezkur riyâset-i celilesiyle birleşilerek heyet-i umumiye-i şuradan tanzim edilmiş olan nizamname ile esbab-ı mucibesini hâvî ita kılınan mazbata beyne’l-havâs kıraat olunup çünkü Divân-ı Ahkâm-ı Adliye devlet-i âlîyece mehâkim-i nmehâkim-izammehâkim-iyenmehâkim-in â‘zamı olarak en mehâmm ve başlı vazmehâkim-ifesmehâkim-i samehâkim-ir mehakmehâkim-imde kavanmehâkim-in ve nmehâkim-izamat-ı mevzu üzerine rüyet ve hükm olunan deaviyi hukukiye ve muhakemat-ı cezaiyenin tedkik ve temyizi meselesi olmasıyla beraber hükm ve kararları kabil-i istinaf olan mehakimden verilen ilamatı istinaf ve bazı ehemmiyet ve lüzum üzerine havale olunan deaviyi bidayeten rüyete dahi memur olduğundan şu üç dereceye münkasım olan vezaifinin sûver-i icraiyesince Şûrâ-yı Devlet’ten arz olunan [müta]laat ve ârânın hülasası Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’nin bidayeten rüyet etmesi lazım gelen mevadın tahririyle temyiz-i dava vazifesinin emr-i istinaftan tefriki lüzumunı îrâd ve beyandan (yırtık) olarak bu mütalaa iktizasınca der-saadetde hukuk-ı adiye ve cezaiye için müstakil bir meclis-i istinâfın teşkili ve buna müteferri‘ bir takım kavaidin ittihazı dahi dermeyan kılınmıştır. Vakıa divanın vazife-i asliyesi temyiz-i dava meselestemyiz-i olduğı yantemyiz-i temyiz-isttemyiz-inafen rüyet olunmuş olan davaların temyiz-ilâmâtını tedkîk temyiz-ile muvafık-ı usul ve nizâm ise kabul değilse nakz ve cerhi memuriyet ve salahiyetini haiz bulunduğı halde istinaf deavi-yi vazifesi dahi birlikte icra olunsun denilse istinafen rüyet ettiği davaların noksan ve kusûrını deavi-yine temyiz ve tedkik etmek lazım gelerek bu suret ise ahkâm-ı vakıada mültezim olan adalet ve hakkaniyetin efkâr-ı umumiyede semerâtını temin ve takdire delalet edemeyeceği misillü Şûrâ-yı Devlet’in mütalaatı veçhile der-saadette bir müstakil meclis-i istinaf yapılarak ibtidâ Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’de temyiz olunacak davanın tekrar rüyet ve tedkiki lazım geldikde oraya havale olunması esası add edilmiş olsa bu dahi maslahatça teaddüd müstelzim olacağından ve eğerçi saye-i mehâsetvâye-i

96 Ahkâm-ı Adliye Nizamnâme-i Dahilisi432 tanzim edildi. Bu iradeye göre dahili nizamname bir mukaddime, üç fasıl, 74 madde ve bir muvakkat maddeden müteşekkildi433. Nizamnameye göre nizamiye mahkemeleri dört dereceye ayrılıyordu: Birincisi kazalarda bulunan Deavi Meclisleri; ikincisi livalarda bulunan Temyiz-i Hukuk Meclisleri; üçüncüsü vilayetlerde bulunan Divan-ı Temyizler;

dördüncüsü de İstanbul’da bulunan ve nizamiye mahkemelerinin en yüksek yargı yeri olan Divân-ı Ahkâm-ı Adliye. Yine bu nizamnameye göre Divan-ı Ahkâm-ı Adliye de Mahkeme-i Temyiz ve Mahkeme-i Nizamiye olmak üzere iki

dördüncüsü de İstanbul’da bulunan ve nizamiye mahkemelerinin en yüksek yargı yeri olan Divân-ı Ahkâm-ı Adliye. Yine bu nizamnameye göre Divan-ı Ahkâm-ı Adliye de Mahkeme-i Temyiz ve Mahkeme-i Nizamiye olmak üzere iki