• Sonuç bulunamadı

Füsun Onur

Belgede SANATTA YETERLİK TEZİ (sayfa 112-116)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Türkiye’de Çağdaş Sanatta Kültür Bağlamında Yerleştirme

2.5.1. Füsun Onur

1970 sonrası Türkiye’deki sanat hareketlerinde önemli yere sahip sanatçılardan olan Füsun Onur, geleneksel ve modernist heykel anlayışını sorgulayarak, mekana yayılan çalışmalarıyla yerleştirmenin sınırlarını genişletmiştir. Bu bağlamda geçicilik üzerine kurulu yapıtlarında fetişleştirilen nesne ile insan arasındaki yoz ilişkiyi ele alan yerleştirmeler ortaya koymuştur (Yılmaz, 2009, s. 203). Sanatçı, nesnelere yeni anlamlar yükleyerek, işlevsizleştirmiş ve belleğinin geçmiş bir uzantısı olan hatıralarını izleyiciye sunmuştur.

Füsun Onur’un soyut minimal formdaki heykelleri yerini kavramsal iletileri bulunan yerleştirmelere bırakmıştır. Günlük yaşam nesnelerine yönelen ve heykelin sınırlarını aşan işler ortaya koyan sanatçı, Türk Sanatı’nda yerleştirme uygulamalarının yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur. Gündelik yaşamda karşısına çıkan buluntu nesneleri ve birbiriyle ilgisiz nesneleri bir arada kullanmış, birbiriyle ilişkilendirmiş ve mekan içinde yeni mekanlar oluşturarak, kendine özgü düşsel oyun alanlarını şiirsel bir anlatımla üretmiştir (Yılmaz, 2009, s. 212, 213).

25 Füsun Onur (1938, İstanbul) 1956 ve 1960 yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nde eğitim görmüş ve Ali Hadi Bara Atölyesi’nden mezun olmuştur. 1962 yılında Amerika’da yüksek lisans eğitimi tamamlamıştır. 1967 yılında İstanbul’a dönen sanatçının, 1970’li yıllardaki erken dönem çalışmaları; boşluk doluluk, hacim, uzam, mekan ve bağlam kavramlarını irdelediği ve heykelin dilini ve espasını sorgulayan minimal formdaki geometrik heykel işlerinden oluşur. 1970 yılında Taksim Sanat Galerisi’nde ilk kişisel sergisini gerçekleştiren sanatçının çalışmaları, kişisel yaşantısına ilişkin nesnelerden ve hazır-yapımlardan oluşan yerleştirmelere doğru evrim göstermiştir. Füsun Onur, İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor (Santralistanbul, 2008, s. 314).

Küratör Pelvanoğlu, Füsun Onur’un işlerini kurgulama sürecini şu şekilde ifade etmektedir:

Öncelikle zihninde çalışmasının kurgusunu oluşturuyor; sonrasında genellikle çalışmasını nasıl gerçekleştireceğinden maliyetine kadar uzanan geniş boyutta notlar alıyor; çalışmasını zihninde bitirdiği zaman o çalışma onun için tam anlamıyla bitmiş oluyor. Füsun Onur'un kendi ifadeleriyle bunu yansıtacak olursak, işin özü, bir şeyler bulmak ve çözümler üretmektir (Pelvanoğlu, Sanal Müze).

Sanatçının çalışmalarında basit müdahalelerle sıklıkla yer verdiği malzemeler arasında, tül, kumaş, saten, boncuk, pleksiglas, kişisel yaşamındaki eski eşyalar, tuval bezi, şase vb. gibi nesneler yer almıştır. Sanatçı, biriktirdiği anılardan, duygulardan, nesnelerden ve İstanbul sevgisinden26 yola çıkarak, kendi dünyasına ışık tutan yerleştirmeler ortaya koymuştur. Yerleştirmelerindeki ritmik kurgusuyla, nesneler arasında diyalog kurmuştur (Santralistanbul, 2008, s. 314). 1970’lerin sonlarında müzikten esinlenerek, müzikle ilişkili yerleştirme çalışmaları ortaya koyan sanatçı (Yılmaz, 2009, s. 215), müzik ile sessiz olan nesnelere ses ve duyumsama etkisi vermiştir (Demirkalp, 2009, s. 32).

Onur’un çalışmalarını özel yapan diğer unsurlardan biri de, mekânsal algının, sade ve yalın bir anlatımla kurgulanmış olmasıdır. Dolayısıyla Onur’un çalışmaları, içselleştirdiği çocukluğuna ve gençliğine ait anıların, bilinçaltına yerleşen duygu ve nesnelerin, kendi belleğinde biçimlenişinin görsel bir yansımasıdır.

Margrit Brehm’e göre:

Füsun Onur, sanatla yaşam arasındaki sınırları ve kesişen noktalarını bilen biridir.

Sanatın aşina olmadığı malzemeleri ve günlük yaşamdan bulduğu parçaları bilinçli olarak seçer, ancak bunu,-sanat bağlamında ele alınması için, gerçeklikten kaynaklanan bir öğeye bağlı olan- anlam değişimini görünür kılmak ve sanatın temel farklılığını açıklamak için yapar (Brehm’den akt. Demirkalp, 2009, s. 34).

26 İstanbul'un Üsküdar semtine bağlı Kuzguncuk Mahallesi’nden doğan ve büyüyen Füsun Onur, bir İstanbul aşığıdır. Füsun Onur, Kuzguncuk’ta babasından kalan boğazdaki eski bir yalıda yaşamaktadır. Yaşadığı ev çocukluğundan ve aileden kalma eşyalarla doludur. Sanatçının ailesinden kalan bu ev ve eşyalarla arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır (Yılmaz, 2009, s. 217, 218, 219).

Resim 2.25. Füsun Onur, Dolmabahçe Hatırası, 1992, iskemle, kabak, bez, şerit, Sanat – Texnh Sergisi, İstanbul Resim Heykel Müzesi.

Füsun Onur, 1992 yılında İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde düzenlenen Sanat – Texnh Sergisi’nde, 19. yüzyılda Dolmabahçe Sarayı’na bağlı olan müze binasının bahçesinde Dolmabahçe Hatırası yerleştirmesini gerçekleştirmiştir. Tarihi müze binasındaki dekoratif bezemelerden ve motiflerinden yola çıkarak ritim duygusuna göre kurguladığı çalışmasında, bankların üzerine beyaz bez ve şeritler kullanmış ve banklar arasında yer alan dekoratif küçük ölçekli sütunlar üzerine balkabağı yerleştirmiştir. Şeritlerin üzerine altın yaldızla Dolmabahçe Hatırası anlamına gelen Souveneir de Dolmabahce yazarak, Dolmabahçe Sarayı’nın eski ihtişam ve görkemine dikkat çekmiştir (Pelvanoğlu, Sanal Müze). Dolayısıyla Füsun Onur, sarayın mimari ve tarihsel kimliğinden, yerelliğinden, motiflerinden ve buraya ilişkin bir düşünceden yola çıkarak kavramsal formlarla yerleştirmesini ortaya koymuştur.

İstanbul'un sahip olduğu kültürel mirasa ve doğasına hayran olan sanatçı, eski İstanbul’a duyulan özlemini konu alan yerleştirmeler yapmıştır. Sanatçının İstanbul’u konu edinmesine etki eden başlıca sebeplerden biri, yaşamının büyük bölümünü geçirdiği kent ile arasında yakınlık bulunmasıdır. Dolayısıyla Onur'un çalışmalarının bir bölümünde tema olarak İstanbul karşımıza çıkmaktadır.

Resim 2.26. Füsun Onur, Kalıt, 1993, 50x40 cm., İstanbul Sergisi, Atatürk Kültür Merkezi.

Füsun Onur 1993 yılında ortaya koyduğu Kalıt isimli yerleştirmesinde, İstanbul'un yitip giden değerlerini, kültürel mirasın zamanla kayboluşunu sorgulamıştır. Sanatçı bu yerleştirmesinde, mücevher kutusuna benzer bir etkide bulunan siyah kadife bir kutunun iç saten kumaşına müdahalede bulunarak, bu kısma büyük harflerle İSTANBUL yazmıştır. Sanatçı “ İstanbul kelimesinde, tıpkı kutusundan alınmış değerli bir kolyenin geride bıraktığı boşluk gibi İstanbul’un da yok olduğunu vurgular” (Özayten, 2013b, s. 141).

Sanatçı yerleştirmenin içeriğinde ve bağlamında, İstanbul’un yüzyıllardır evrensel anlamda sahip olduğu kültürel değerini kendine özgü bir anlatımla ele almıştır.

Ayrıca İstanbul'un kentsel kimliğini, izleyiciye bir hazine ve mücevher niteliğinde sergileme yoluna gitmiştir.

Füsun Onur’un Kalıt yerleştirmesi, Atakan’nın yaklaşımına göre şöyledir:

Mücevher kutusuna benzeyen dışı astragan, içi mor saten kaplı bir kutunun içindeki İstanbul yazısıyla, metaforik anlamda çağdaş İstanbul’un şimdiki durumunu yorumlamıştır. Değerli şeylerin korunduğu bu kutudaki İstanbul yazısı, benzer bir kutudan alınan bir inci dizisinin bıraktığı iz gibi satenin kıvrımlarıyla yazılmıştır. Boş bir kutuda değerli incilerin yalnızca izi kalır, tıpkı bugün değerli

tarihsel İstanbul kentinin yalnızca anılarının kalmış olması gibi (Atakan, 2015, s.

107).

Sanatçının İstanbul sevgisini ele aldığı bir diğer çalışma ise, René Block küratörlüğünde Almanya’da Stuttgart’ta düzenlenen İskele Sergisi için yaptığı yerleştirmedir. Onur bu çalışmasında Almanya yerine İstanbul’a odaklanmıştır (Pelvanoğlu, Sanal Müze). Füsun Onur, eski Türk evlerine özgü beyaz perdelerden kendine özgü bir mekan kurgulamış ve mekanın içine masa yerleştirmiştir. Masa üzerine İstanbul kartpostallarını yığarak, boncuklarla İstanbul yazmıştır. (Atakan, 2015, s. 107, 108). Sanatçı, “Nereye gidersem gideyim İstanbul'u da yanımda götürürüm” (Brehm’den akt. Pelvanoğlu, Sanal Müze) diyerek İstanbul’a olan sevgisini dile getirmiştir.

Füsun Onur, İstanbul'u geçmişten günümüze kadar konu edinen diğer sanatçılar gibi konu edinmiştir. Ancak bunu kavramsal bir anlatım dili ile gerçekleştirerek, küreselleşen dünyada İstanbul'un da durumunu kendine özgü ve eleştirel bir yaklaşımla ele almıştır. Onur, İstanbul'u kendi içinde çok farklı konumlayan, geçmiş ve bugünün İstanbul’unu dolu dizgin yaşamış bir sanatçı olarak, yerleştirmelerini kurgulamıştır.

Belgede SANATTA YETERLİK TEZİ (sayfa 112-116)