• Sonuç bulunamadı

Şakir Gökçebağ

Belgede SANATTA YETERLİK TEZİ (sayfa 143-148)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Türkiye’de Çağdaş Sanatta Kültür Bağlamında Yerleştirme

2.5.6. Şakir Gökçebağ

Şakir Gökçebağ günlük yaşamda yer alan sıradan nesneleri kullanarak, hazır-yapım nesnenin yerleşik işlevini ve biçimini belli müdahalelerle sorgulayan yerleştirmeler ortaya koymuştur. Hazır-yapım yerleştirmelerle, nesneyi kendine özgü minimal bir tarzda46 yeniden yorumlayan sanatçı, izleyici beklentisinin çok ötesinde yerleşik durumları ters yüz etmiştir.

Gökçebağ’ın yerleştirmelerinde hazır-yapımları bir oyun rahatlığıyla ortaya koyması çocukluğuna kadar uzanır. Sanatçı bu konu ve yerleştirmeye geçiş süreci ile ilgili olarak, kendisiyle yapılan bir röportajda şunu söylemektedir:

Çocukluğumdan itibaren etrafimdaki nesneler ile oyun oynama alışkanlığım var.

İlgimi çeken, gücümün yettiği durumlarda kendimce degişiklikler üretip, merakımı gideriyorum. 90’lı yılların sonuna kadar resim yaptım. Resim yapmak bir sanatsal faaliyet ama, yerleştirme ve nesnenin de resim gibi ciddi olabileceğini biraz geç farkettim. Resimden yerleştirmeye geçiş birdenbire olmadı, uzun yıllar paralel devam etti. Sonuçta yerleştirme asıl ugraşım oldu. Bu tercih öyle kolay da olmadı ama kendiliğinden oldu. Benim çok yönlü bir yapıya sahip olmamın burada etkisi büyük. Yani bir ömür boyu ayni tekniği, aynı malzemeyi kullanmak bana uymuyordu. Örneğin fotograf ile de ilgilendim, ürettim. Yaratıcılık dışarı çıkmak isterse bunu sınırlamamak gerekir. Yerleştirmede konseptüel yönümün resme nazaran daha fazla ortaya çıkması belirleyici olan sanırım (Ş. Gökçebağ, kişisel iletişim, 01 Nisan 2018).

Sanatçının yerleştirmelerinde rastlanılan malzemeler arasında; şemsiye, halı, kova, ayakkabı, kemer, tesbih ve mandal gibi günlük yaşamdaki nesneler bulunur.

Sanatçının nesne seçiminde dikkat ettiği bir diğer husus da evrenselliktir. Nesne seçimi ile ilgili olarak Gökçebağ şöyle söyler:

45 Şakir Gökçebağ (1965, Denizli) Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nden mezun olan sanatçı, aynı üniversitede yüksek lisans ve sanatta yeterlik eğitimi almıştır.

Gökçebağ, 2001 yılına kadar aynı fakültede öğretim üyesi olarak çalışmış, 2013 yılına kadar Hamburg’da eğitmenliğe devam etmiştir. Türkiye’nin yanı sıra, Sotheby’s, Martin Grophius Bau, Arp Museum gibi Avrupa’daki pek çok prestijli sanat kurumunda kişisel ve karma etkinliklerde çalışmaları yer almıştır. Sanatçı, 2012 yılında Fluksus, George Maciunas ödülüne layık görülmüştür.

Ayrıca Marcus Lüpertz, Stiftung Kunstfonds, Leo Breuer ödüllerini almıştır. Gökçebağ, 2001 yılından bu yana Hamburg’da yaşıyor ve çalışıyor (Artnivo, Şakir Gökçebağ).

46 Gökçebağ çalışmalarında, izm’leri harmanlayarak bir arada kullandığını ve çalışmalarına ve tarzına kaynak oluşturan başlıca sanat akımlarının; Minimalizm, Fluksus, Dadaizm, Sürrealizm, Pop Art, Bauhaus, Arte Povera olduğunu belirtmiştir (Çağlar, 2017, 13 Nisan).

Seçtiğim objelerin herkes tarafindan tanınabilen objeler olmasına dikkat müdahalelerle yapıbozuma uğratmıştır. Sanatçının sanatsal üretimleri47 hayat=sanat anlayışı ile doğrudan ilintili olup, nesnenin özü ve sanat arasında çözümleyici bir diyalog kurmuştur.

Kendi içinde yalın bir anlam bütünlüğüne sahip işler ortaya koyan sanatçının işleri aynı zamanda geçicilik üzerine kuruludur. Yenilik ve deneysellik barındıran yerleştirmeler; mekân odaklı olup, nesneye yüklenilen işlevsel kimlikten uzaktır.

Bir sanat eseri üretmem için genelde bir başlangıç noktasına ihtiyacım var. Bu bir obje de olur, bir mekân da. Sonuçta o objeye ya da mekâna bir şeyler ekleyip çıkartılır. Konu obje olduğunda, o objeyi değiştirme şansınız var. Konu mekân olduğunda bu durum çok daha sınırlı, değiştiremezsiniz. Mekânda iyi işler yapabilmek için sanatçının repertuarının büyük olması lazım (Plato Sanat, 2013, s.

6).

Sanatçı 2011 yılında Galeri Apel’de gerçekleştirdiği kişisel sergisinde, 2010 ve 2011 yılları arasında ürettiği Bıyıkaltı Serisi’ndeki Kasımpaşa (2010) ve Selimiye (2010) isimli yerleştirmelerinde, isimlerinde de anlaşılacağı üzere kültürel kodları içerimleyen unsurlara yer vermiştir.

47 Sanatçı 2013 yılında 03 Nisan-12 Mayıs tarihleri arasında İstanbul'da, Portfolyo Serisi 1 ismiyle Plato Sanat’ta gerçekleşen kişisel sergisi kapsamında verdiği bir röportajında bu konuda şöyle söylemiştir: “Pek çok projeyi bir arada tasarlarım. Birini bitirmeden ötekine geçebilirim. Zaman içinde periyodik olarak bu çalışmalarıma göz atar, onlara ekleme ve çıkarmalar yaparım. Sanatın her yerde olabileceğine inandığım için, her mekân / görüntü veya etrafımdaki her şey ilgi alanıma girer”

(Plato Sanat, 2013, s. 6). Ve şöyle devam etmektedir: “Belirli bir zaman aralığında sanat üreteceğim derseniz zorlama olur. Ben gündelik hayatın akışı içinde aklıma gelen fikirleri hemen not alırım.

Uygulamasını planlanmış bir zaman dilimine bırakım. Etrafımda olan sade, herkesin bildiği, objelerdir bunlar. Dünyanın bir ucunda yaşayan biri de yaptıklarımı zorlanmadan kavramalı diye düşünürüm”

(Plato Sanat, 2013, s. 7).

Resim 2.40. Şakir Gökçebağ, Kasımpaşa, 2010, 94 x 128 cm, duvar yerleştirmesi, Bıyıkaltı Serisi.

Galeri Apel, İstanbul.

Günlük yaşamda giyim ve aksesuar malzemesi olarak kullanılan siyah kemer, sanatçının kendine özgü yalın bir anlatım biçimiyle tek bir malzeme ve konsept anlayışında yorumlanmıştır. Gökçebağ, siyah kemerleri keserek, müdahalede bulunmuş ve beyaz bir duvar üzerine kurgulamıştır.

Sanatçı, Kasımpaşa isimli yerleştirmesinde, İstanbul’un eski semtlerinden biri olan Kasımpaşa’nın toplumsal erkek profiline dikkat çekerek, yerel bir söylem oluşturmuştur. Çalışmasını, biçimsel ve simgesel anlamda, semtin kabadayılık kimliğini çağrıştıran bir kurgu ile ele almış, mizah barındıran bir anlatımla göndermede bulunmuştur. Gökçebağ, birbiri ardına dizilen kemerleri seri üretim anlayışında çoğaltarak farklı bir temsilde sunmuştur. Sanatsal üretimlerinde bir metafor olarak ele alınan birbirinden tamamen bağımsız hazır-yapım nesne ile konu arasında kavramsal bir içerikle bağlantı kurmuştur.

Galeri Apel, Bıyıkaltı Sergisi’ne ilişkin şu ifadelere yer vermiştir;

Şakir Gökçebağ Bıyıkaltı adlı kişisel sergisinde gündelik hayattan seçtiği, çoğu tespih, kemer gibi erkeklikle özdeşleşmiş hazır nesneleri Anadolu’ya özgü mizah

anlayışıyla yeniden tasarlayarak, onlara sembolik ve fonksiyonel anlamlarının dışında yeni bir estetik anlam kazandırıyor. Hayatın içinden bilinçaltına, bilinçaltından tekrar hayatın içine uzanan bu olmayacak nesne ve yerleştirmelerde izleyici tanıdık olanın yerine sürprizli bir gerçeklikle karşılaşıyor (Galeri Apel, 2011).

Resim 2.41. Şakir Gökçebağ, Selimiye, 2010, 150 x 105 cm, duvar yerleştirmesi, Bıyıkaltı Serisi.

Galeri Apel, İstanbul.

Sanatçının bir diğer çalışması ise, yine aynı yılda ortaya koyduğu Selimiye isimli yerleştirmesidir. Gökçebağ, cami ve kubbe formunu minimal bir tarzda ve grafiksel bir imgede stilize etmiştir. Sanatçı, dört kemeri ardışık dikey form olarak yerleştirmiş ve Selimiye Camisi’nin temel yapısını stilize etmiştir. Ana kubbe formu için, belli belirsiz oval ince bir çizgide kullanarak, dört büyük minareyi ön plana çıkarmıştır.

Yatay ve dikey formda ele aldığı hazır-yapım nesnenin sunduğu olanakları, çözümleyici bir yaklaşımla sunmuştur.

Şakir Gökçebağ serilerindeki işler hakkında şöyle bir yorumda bulunur: “Serideki işler yoruma açıktır. Ama aynı zamanda izleyici yorumlamak zorunda da değildir.

Ben sadece ortaya alışılmadık bir durum koyuyorum. Rahatsız olan, çok seven veya eğlenceli bulan olabilir” (Ş. Gökçebağ, kişisel iletişim, 01 Nisan 2018).

Gökçebağ’ın 2010 ve 2013 yılları arasında benzer bir teknikte yaptığı Prayers Serisi’ndeki çalışmalarının temel malzeme ve nesnesi siyah tesbihlerden oluşmuştur.

Sanatçı beyaz bir duvar üzerine yerleştirerek kurguladığı çalışma serisinde nesnenin, yapısına ve püskülüne; düğüm, dolaştırma, parçalama ve çoğaltma gibi farklı müdahalelerle yapıbozuma uğratmıştır.

Resim 2.42. Şakir Gökçebağ, Üç Temel Dua (Three Basic Prayers), 2010, 45 x 105 x 1 cm, tesbihi duvar yerleştirmesi, Prayers Serisi. Plato Sanat, İstanbul Ayvansaray Üniversitesi, İstanbul.

Sanatçı Prayers Serisi kapsamında ortaya koyduğu Üç Temel Dua işinde, birbirinin aynısı olan üç tesbihi üçgen, daire ve kareden oluşan geometrik formlarda sunmuştur. Üç tesbihin de püskülleri aynı yöne gelecek biçimde kurgulanmış ve böylece birbirileri arasında açısal bir bağ kurulmuştur. Malzemenin kendisi, geleneksel yapıt üretiminin ciddiyetinden uzak, çocukluğundan aldığı düşsel bir ilham ve oyun rahatlığıyla ortaya konmuştur.

Gökçebağ, bu yerleştirmesini sergi küratörü Marcus Graf’ın yorumuyla şöyle aktarmıştır: “Bu işinde Gökçebağ, üç tesbihi geometrinin üç temel formu şeklinde düzenler; sanatçı dünyevi ve ruhani olan arasındaki ikili yapıyı aşarak gerçekliğin ve inancın yasaları arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyor gibidir” (Plato Sanat, 2013, s. 8, 9).

Sanatçı; kültürel ve geleneksel bir aksesuar olarak günlük yaşamdaki olağan bir nesneyi sanat yapıtına dönüştürerek, özgür ve sınırları zorlayan bir anlayışla alışılmış durumların dışına çıkarmıştır. Buna göre, nesneyle birey arasında oluşan yerleşik

ilişkiyi yeni bir bakış açısıyla ve deneyimleme biçimiyle sunmuştur. İşlerinin genelinde, doğu - batı sentezini birarada sunan (Plato Sanat, 2013, s. 5) sanatçının yerleştirmelerini özel yapan şey; nesneyi bozmaktan ve ona müdahale etmekten çekinmeyerek, düşünsel veya kavramsal yönü güçlü olan ilginç çalışmalar ortaya koymasıdır.

Belgede SANATTA YETERLİK TEZİ (sayfa 143-148)