• Sonuç bulunamadı

Ev Kadınının Gününden Sosyal Bir Kesit: Altın Günü

3.2. Ev Kadını ve Gündelik Yaşam

3.2.1 Ev Kadınının Bir Günü: “Hepimizin Hayatı Aynı”

3.2.1.4. Ev Kadınının Gününden Sosyal Bir Kesit: Altın Günü

Bilindiği üzere gündelik hayatın içerisinden koparılan tipleştirmelerin sosyolojik bir zemin kazanmasında düşünce ve eylem kalıplarının deşifre edilmesi önemlidir. Altın günleri de ev kadınının sosyalleşme adı altında biriktirdiği eylemler kümesinin düşünce dünyası olarak okunmasını sağlayan önemli bir aktivitedir.

Ev kadınının yeni insanlar görerek kendine alternatif bir dünya kurduğu alanlardan biri altın günleridir. Görüşmecilerin verdikleri cevaplar, altın günlerinin ev kadınının hayatını arzu edilebilir hâle getirmesinde önemli bir belirleyen olduğu yönündedir. Altın günlerinde kurulan ortamlar, gerçekleştirilen muhabbetler ev kadınlarının önemli bir kısmı için sosyalleşme ortamı yakalayabildikleri, ev dışı bir yerde birkaç saat nefes alabildikleri ortamlar olarak göze çarpmaktadır. Bu anlamda bu başlık, ortamda dönen muhabbetleriyle, sunumlarıyla, paylaşılan mekânıyla bir

bütün olacak şekilde ev kadınının altın günüyle olan bağlantısını tartışacaktır. Söz konusu durumu gerçekleştirebilmek için isimlerinin derinlemesine görüşme yapılan kişiler içerisinde de yer aldığı birkaç kişilik grubun gerçekleştirdiği bir altın gününde gözlemci olarak bulunulmuş olup, aynı ortamda odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Başlığın doldurulmasında gözlem notları ve katılımcıların bulunduğu tartışmalar önem kazanmıştır.

Genellikle kocası esnaf ya da memur olan, orta ve yüksek gelirli birkaç ailenin bir araya gelmesiyle gerçekleştirilen altın gününde dikkat çeken en önemli unsurlardan birisi mekândır. Ev kadınının dört duvar arasındaki dünyasından kurtularak bir başka dört duvarda sosyalleşmek istemesi bu bağlamda ilgi çekicidir. Bu durum -ortamdaki ev kadınlarının konuşmalarından çıkarılan sonuçlara bağlı olarak- hizmet eden ve hizmet edilen olma noktasında açıklanabilmektedir. Örneğin kendi evindeki temizlik, yemek vs. düzeninden sorumlu olan ev kadını bu eve geldiğinde evindekinden daha gösterişli giyinmeyi ve hizmet görmeyi önemsemektedir. Ev sahibi olan ev kadınının misafir olarak gelen kadınlar gibi gösterişli giyinmemesi ise dikkat çeken bir diğer unsurdur. Bu bağlamda gün sırası gelen kişi sunumları hazırlamaktan ve o güne ait düzeni sağlamaktan sorumlu olduğu için gösterişli olmaya yönelik bir sorumluluk onun tarafına yüklenmemiştir. Bir misafir için önemli olan ev sahibine ve diğerlerine ne kadar güzel giyindiğini göstermektir. Ev sahibi için ise yemeklerinin lezzet uyumunu yakalaması, sunumlarının eksiksizliği, misafirleri için ayırdığı odanın görünümü kendi şahsi görünümünden çok daha önemlidir. Gün sırası bir başkasına geldiğinde aynı ev sahibi kendi şahsi görünümünü önemseyen bir başka misafirin yerine geçecek, şahsi görünümünü önemseyen misafir de aynı standartlarda ev sahibi olacaktır. Bu durum aslında “ev kadını bir birey olarak değerini gösteremeyen kadındır” tanımlamasını anımsatmaktadır. Bir başka ifadeyle birey olduğunu hatırlamak isteyen kadının burada değer gördüğünü hissetmesi bu ortamları ev kadını için değerli kılmaktadır. Evin oturma odası ve misafir odasının dizayn olarak da birbirinden ayrılması evin sahibi için mekânların görünümünün merkezde olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Buradan hareketle evin oturma odasından misafir odasına geçiş adeta özel alandan kamusal alana geçişi anımsatmaktadır. Ev sahibi dışarıdan gelen

misafirlerini misafir odasında ağırlamakta, kendileri için önemli olan tartışmalarını bu odada gerçekleştirmektedir. Ev sahibinden alınan bilgilere göre komşularıyla çat kapı yaptığı görüşmelerini misafir odasında değil oturma odasında gerçekleştirmektedir.

Gün ortamlarındaki sunum çeşitliliği hem ev sahibi açısından hem de misafirler açısından oldukça önemlidir. Hatta bu durum gündeki katılımcılar arasında bir tartışma unsuruna dönüşmektedir. Söz gelimi katılımcılardan Şengül K. “ne gerek var bu kadar çeşit yapmaya, bize yapılacak yemek bırakmıyorlar” diyerek bu konudaki şikâyetini dile getirmektedir. Sunumlarda el lezzetinin önem kazanması gün faaliyetlerinde dikkat çekmektedir. Bu anlamda katılımcılardan Ayşe U. herkesin elinin lezzetinin farklı olduğunu, el lezzeti güzel olanın tam bir ev kadını olabileceğini belirtmektedir. El lezzetinin güzelliğinin tam bir ev kadını olabilmek için bir ölçüt sayılması, aslında ev kadınlarının kendilerine yönelik bir alanda en iyi kişi olmak istediklerini göstermektedir. Yani aslında burada ön plana çıkan öncül en güzel yemek yapan ve en iyi hizmet eden kadının ev kadını olabileceğidir. Bu duruma bağlı olarak misafirperverlik, güler yüz ve samimiyet ev kadınının şahsına hasredilmektedir. Evin sahibi olan Gülnur G.’nin sunumları, ev temizliği, yemeklerin lezzet uyumundan dolayı takdir görmesi Gülnur G.’yi mutlu etmektedir. Çünkü onun ev kadınlığı görevindeki başarısı günde sergilediği bir günlük performansla ölçülmektedir.

Gün ortamında dikkat çeken bir diğer unsur da ortamda dönen muhabbettin yine ev içindeki muhabbetler olmasıdır. Buradaki kadınlar eşleriyle nasıl muhabbet kurması gerektiği, kayınvalidelerine, görümcelerine ve eltilerine nasıl davranmaları gerektiği konusunda bilgi alışverişi sağlamaktadır. Bir yandan da akşama hangi yemeğin yapılacağı, yaz ve kış temizliğinin hangi günler yapılacağı konusu karara bağlanmaktadır. Gün ortamında yapılan konuşmalardan birisi de kızların okuması ve atanması üzerine yapılan konuşmalardır. Kimin kızının atandığı, kimin kızının kiminle evlendiği burada önem kazanmaktadır. Gündeki kadınların kendileri de birer ev kadını olmalarına karşılık kızlarının mutlak surette atanmalarını ve kendi ayakları üzerinde durmalarını istemektedir.

Gün ortamında gerçekleştirilen odak grup görüşmesinde tartışma doğrudan bu kadınların söz konusu toplantıyı gerçekleştirme amacı üzerine başlatılmıştır. Kadın günlerinin ev kadınının kendini motive ettiğini düşünen Gülnur G. bu konudaki düşüncelerini şu sözleriyle aktarmaktadır:

“Yani sana basit bir tanım yaparak başlayayım. Ev kadını zaten evde olan kadındır. Evde olan kadının işi gücü bellidir. Çalışmayan kadın yani. İş ortamı yok, amiri yok, mesai saati yok. Evin içindesin sürekli ev işi yapıyorsun kendini eve adıyorsun. O zaman günler de bizim için bir bir araya geliş vesilesi oluyor. Bu sayede insan görüyoruz. Birileriyle iki lafın belini kırıyoruz. En iyi yaptığımız şey de yemek yapmak olduğu için birbirimize yemek yapıyoruz. Birbirimizi dinleyerek aslında birilerinin bizim hayatımızı önemsediğini hissetmek istiyoruz. Bir yandan da elimizde toplu bir harçlığımız olsun diye para topluyoruz. Ev kadını olduğumuz için elimizde bir harçlığımız olmuyor. Bu para bize kendi emeğimizmiş gibi geliyor bir parça bize iyi geliyor.” (Gülnur G. 55 yaşında, 40 yıldır evli)

Gülnur G. ile aynı düşüncelere sahip olduğunu aktaran Şengül K. ev kadınının gün olmadan ev kadını olamayacağını, gün toplantılarının ev kadını için ciddi bir önem taşıdığını düşünmektedir:

“Gündelik hayatımıza baksan hepimizin hayatının bir olduğunu görürsün. Sabah kalkarız aynı akşam yatarız aynı. Biz de insanız sonuçta aynılıkları yaşamaktan sıkılıyoruz bazen bir değişiklik istiyoruz. Bir başkasının evinde evde olmak nasıl bir duygu yaşamak istiyoruz. Çünkü bizim hizmet gördüğümüz tek yer burası. Toplanıyoruz, yiyip içiyoruz eğleniyoruz sonra aynı hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.” (Şengül K. 55 yaşında, 35 yıldır evli)

Aynılık ve sıkılma noktasında Ülkü Ü. Gülnur G. ve Şengül K. ile aynı fikirlere sahip olmadığını şu sözleriyle aktarmaktadır:

“İşine odaklanan bir kadının sıkılmaya zamanı yoktur. Öyle iş yaptım temizlik yaptım diye sıkılıyorsan ev kadını olduğunu söyleme. Temizlikten yemekten kadın sıkılmaz. Gün dediğin işten temizlikten aynılıktan kaçmak da değil. Aynılık dediğiniz hayatı herkes bir şekilde yaşıyor, herkes bir şekilde aynı zaten. İnsanı sıkan bunlar değil. Kayınvalideydi, görümceydi, eltiydi, koca kaprisiydi bir ev kadını bunların hepsini çekmek zorunda olduğu için sıkılıyor daralıyor. Gün toplantıları da bir çeşit

iç boşaltma gibi oluyor. Geliyorsun konuşuyorsun aman diyorsun hayatım kayınvalideden, görümceden, eltiden, kocadan ibaret değil ya. İyi geliyor yani. Yeni sıkıntılara göğüs germek için şarj oluyorsun. Pasta böreği de muhabbet etme vesilesi kılıyorsun. Bana göre ev kadını eşittir gün demektir bu yüzden. Ev kadını günlere gitmeden yapamaz. Gönülsüz de gitmez. İstisnasız bütün ev kadınlarının kafasını dağıtır gün iyi gelir. Ev kadını günden güne giden kadındır.” (Ülkü Ü, 41 yaşında, 22 yıldır evli)

Ev kadınlarının aynı zamanda akraba ve arkadaşlık ilişkilerine önem veren kadın olduğunu düşünen Nimet T. ise gün toplantılarının ev kadınları için bir sosyalleşme aktivitesi olduğunu ifade etmektedir. Nimet T.’ye göre ev kadını gönüllü olarak kendini eve adayan, evdeki yaşam düzgün olunca kendisi de mutlu olan kadındır. Fakat tartışma boyunca ev kadınlarının üretken olması gerektiğini, boş boş evde oturan ev kadınlarının kendisiyle eş değer olmadığını, ev kadınlarının bir şekilde eve bir gelir getirmesi gerektiğini düşündüğünü vurgulamıştır. Gün toplantılarına gelince Nimet T. de Ülkü Ü. gibi bu toplantıların ev kadınları için dertleşme günleri olduğunu düşünmektedir:

“Ben aktif bir kadınımdır. Kurslara giderim, spora giderim, yürüyüşe giderim. Eşimin dükkânı var oraya da her gün yemek yapıp götürüyorum. Bana sorarsan hiçbir zaman öyle boş evde duran bir ev kadını değilim. Ev kadını deyince insanın aklına evde duran evden çıkmayan kadın geliyor ama bence öyle bir şey yok. Sosyalleşmemiz gerekiyor bizim de, iletişecek birilerini bulmamız gerekiyor. Evde durduğun zaman da işte kocanı görüyorsun çocuklarını görüyorsun hafta sonları kaynananı görüyorsun, çok seviyoruz ya bir de eltileri görümceleri görüyoruz. Bu hayat ne kadar çekilebilir. Ben de günlere gidiyorum. Ne kadar güzel yemek yaptığımı göstertmek istiyorum, giyinip kuşanıp kimseye hizmet etmeden oturmak istiyorum. Bence bunlar ev kadınının motivasyonunu sağlayan önemli şeyler.”

(Nimet T. 49 yaşında, 30 yıldır evli).

Katılımcıların ortamdaki konuşmalarından toparlanan notlar bu başlık için ayrıca önemli olmuştur. Ortamdaki muhabbet ev muhabbeti, kıyafet muhabbeti, eşya muhabbeti vs. etrafında şekillenmektedir. Hangi gün sahibinin kendi gününde ne yaptığı, kimin yemeğinin en lezzetli olduğu, kimin evine girince tam bir ev kadınının evine girmiş gibi hissettikleri konusunda da ayrıca istişareler yapılmaktadır. Bu

noktada dedikoduyla işi olmadığını söyleyen H.T. dedikodu ortamlarını sevmediğini ifade etmektedir. Sonrasında tartışma ortamındaki diğer katılımcılara kendi hayatından kesitler sunarak aslında kendisinin çevresindeki ev kadınlarından ne yönde ayrıştığını aktarmaya çalışmaktadır:

“Ben her zaman aktif bir ev kadınıyımdır. Kurslara giderim, tatil turlarına giderim, hatta kocam izin verse yurt dışına da giderim. Ev kadınlığı da çok da sevdiğim bir iş değildir. Yani kim olacağız ben kendimi nasıl tanımlayacağım; çalışmayan, evinden başka bir işi olmayan kadınım işte. Gerçi ben ev kadını gibi değilim. Takı yapıp satıyorum elbise dikiyorum, hatta sosyal medyayı da aktif kullanıyorum. Oradaki takı sitelerini takip ediyorum, oradan yeni şeyler öğreniyorum. Bunlar boş boş oturan ev kadını olmamak için olması gereken şeyler. Günler de böyle bir şey. Ama hiçbir zaman burası başkalarının zannettiği gibi birkaç kadının bir araya gelip dedikodu yaptığı bir yer değil. Biz kendi derdimizi konuşuyoruz, başkalarının derdini konuşmuyoruz ki.” (H.T. 55 yaşında, 36 yıldır evli).

Katılımcılardan Nuran N. ev kadını tipini “günlere giden kadındır” şeklinde özetlemektedir. Nuran N. ev kadınlarının günler olmadan evin dışında bir alan kuramayacağını düşünmektedir:

“Yani ev kadınıysanız eğer çok fazla evden başka alanınız ya da evden başka

konuşacak birşeyiniz olmaz. Yani çalışan arkadaşları örnek verecek olursam, işe gidiyorlar daha fazla dışarıda bulunuyorlar anlatacak çok şey biriktiriyorlar. Biz ev kadınları ne kadar aktif olursak olalım zamanımızın büyük bir kısmını evlerimizde geçiriyoruz. Zaten bu yüzden bize ev kadını diyorlar. Böyle günler de işte evden eve nakliyat gibi bir şey. Kendimizi bir evden alıp diğerine naklediyoruz. Evden çıkamadığımız için giyemediğimiz kıyafetleri takınıp süslenip gidiyoruz, toplanıyoruz, akşam ne pişireceğimizi konuşuyoruz, kayınvalidelerimizle neden anlaşamadığımızı anlatıyoruz, bir şeyler yiyip içip geliyoruz. Sonra evde oturmaya devam.” (Nuran N. 40 yaşında, 21 yıldır evli).

Bir ev kadını tipolojisi sunmak için oldukça önemli olduğu düşünülen altın günlerindeki ortama ev kadınlarının dünyasını okumada önem atfedilmesinin sebeplerinden biri, bu ortamlarda ev kadınlarının aynı anda hem kendileri hem de bir başkası olabildikleridir. Böylece basit bir şekilde tanımlanan “dünyasını ev ve

duvarlar etrafında kuran” kadın tipinin anlaşılması için bir yol sunulmaktadır. Konuşma ortamına sonradan dahil olan Uzhiye T.’nin sözleri gün ortamını ve ev kadını tipolojisini özetler niteliktedir:

“Önce gün toplantısından başlayayım. Bu toplantılar sayesinde arkadaşlarımın da dediği gibi geliyoruz, evdeki yoğunluktan uzaklaşıyoruz, oturuyoruz, muhabbet ediyoruz. Şimdi ev kadını bunu da yapmasa evden çıkamaz. Biz de hayatımızı bu şekilde renklendiriyoruz işte. Ev kadınlarına gelince. Yani o konuyu ben de anlayamam çok zaman. Ev kadını kimdir necidir desen bana seni aydınlatacak birkaç cümle gene kuramam. Ev kadını işte, çalışan kadın değil. Baktığın zaman ev kadını da çalışan kadın da ev işlerini yapıyor. Bizim yaptığımız işleri onlar da yapıyor. Birimiz çalışan ev kadını birimiz çalışmayan ev kadını. Yani bilmiyorum bence böyle. Hepimiz için önemli olan işini severek yapmak. Bu yüzden benim için ev kadını işini severek yapan kadındır. Öyle sadece kendini eve adamak da göründüğü kadar kolay değildir. Ev kadını mücadele eden kadındır. Sorumlu olan ve fedâ edendir.” (Uzhiye T, 64 yaşında)