• Sonuç bulunamadı

Boş Zamanın Vazgeçilmezi: Akraba Ziyaretleri

3.2. Ev Kadını ve Gündelik Yaşam

3.2.1 Ev Kadınının Bir Günü: “Hepimizin Hayatı Aynı”

3.2.1.6 Boş Zamanın Vazgeçilmezi: Akraba Ziyaretleri

Çalışan kadınlar ve ev kadınlarının cevaplarının ayrılık sergilemesi tezin bu başlığında bu konunun tartışılmasını zorunlu hâle getirmiştir. Verilen cevapların yaş değişkenine bağlı olarak farklılık sergilediği not edilmekle birlikte genel kabul, akraba ziyaretlerinin ev kadınının hayatı için çok daha önemli olduğu yönündedir.

Görüşmecilerden Ş.D. akrabaları ziyaret etmeye yönelik sorumluluğun kadınlar için önemli olduğunu düşünse de, ev kadını olunduğunda bu durumun daha yoğun bir beklentiyi doğurduğunu düşünmektedir. Bu beklentinin sebebi ise ev kadınının sürekli evde olması, evin içerisinde ekstra bir işinin olmaması ve onun bu boşluğunun her zaman misafir ağırlamaya hazır hâlde tutabilmesine yönelik düşüncelerdir. Bu konuda ev kadınının kendisine zaman ayıracak çok vakti olmadığını düşünen Ş.D. düşüncelerini şu sözleriyle aktarmaktadır:

“Akraba ziyaretlerine yönelik üzerime yüklenen sorumluluğu daha çok eşimin akrabaları üzerinden seziyorum. Yani çalıştığım zamanlarda verilen esneklik ev kadını olduğumda tersine döndü diyebilirim bu konuda. Söz gelimi önceden eltim daha temkinli davranıyordu evime gelirken ama şimdi hadi size geliyorum diyor üç beş gün kalmaya geliyor. Kayınvalidemler de keza aynı şekilde davranıyor. Gelecekleri gün arıyorlar, bir bakıyorum gelmişler. Gelme deme hakkım yok. Zaten evdeyim, derdim ne de gelme diyeceğim. Bizim gidiş gelişlerimiz de aynı şekilde oluyor. Önceden gidiyorduk birkaç saat oturup geliyorduk. Şimdi bir gidiyoruz ne

kadar kalabilirsek. Hâliyle misafir muamelesi görmüyorsun artık. Çünkü ev kadını olmak resmiyeti ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Mesafeler ortadan kalkınca beklentiler devreye giriyor.” (Ş.D. 27 yaşında, 2 buçuk yıldır evli)

Ev kadınlarının akraba ziyaretleri konusunda sorumluluk sahibi olması gerektiği konusunda Ülkü Ü. de Ş.D. ile benzer bir düşünceyi taşımaktadır. Ülkü Ü.’nün daha önce çalışmayan bir ev kadını olması onun bu durumu daha kolay benimsemesini sağlamıştır. Bu noktada Ülkü Ü. Ş.D.’den farklı olarak durumun olması gerektiği gibi olduğunu düşünmektedir:

“Kendi akrabalarımı da ziyaret ediyorum ama tabi eşimin ailesinin akrabalarını

ziyaret etmem daha baskın olarak benden bekleniyor. Bu durumda ev kadını olmam etkili mi bilemem ama ben ev kadını olduğum günden beri bu sorumluluğu taşıdığım için yadırgamıyorum. Yani mesela her hafta sonu kayınvalidemlere gitmek zorundayım. Hiçbir şey yapmasam bile oraya gidip oturmam gerekiyor. Kendi annemi belki o kadar ziyaret etmiyorum ama eşimin ailesini ziyaret ediyorum. Dediğim gibi ben rahatsızlık duymuyorum ama sonuçta ev kadını olduğum için eşimin benden beklentisi bu yönde. Bana da eşim bakıyor, kazancımızı sağlıyor, aynı evi paylaşıyoruz. Sanki bunu yapmak zorundaymışım gibi geliyor o yüzden.” (Ülkü Ü. 41 yaşında, 22 yıldır evli)

Aileler arasında denge kurma noktasında çalışan kadından çok daha fazla sorumluluk taşıdığını söyleyen Esma Ç. akraba ziyaretlerinin ev kadınları için ayrıca bir sorumluluk olduğunu düşünmektedir. Sorumluluk noktasında bir yoğunluğu olduğunu özellikle vurgulayan Esma Ç.’nin yaklaşımında daha büyük yaşta (51) bir ev kadını olmasının etkili olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla ileri yaş gruplarında sorumluluk bilincinin daha baskın bir şekilde olduğu gözlemlenmektedir. “Ben kendi ailem ve eşimin ailesi arasındaki dengeyi kurabilen bir ev kadınıyım. Yani iki tarafı da ailem olarak görmem bunda etkili. Bir de zaten ev kadını dediğin denge kuran kadın demektir. Kayınvalidem olsun, görümcelerim eltilerim olsun hepsine karşı ayrı ayrı sorumluluk duyarım. Kendi kardeşlerime de öyle. Yani herkesle ayrı ayrı ilgilendiğim için bir çalışan kadın tabiki benim yaptığımı yapamaz. Bunu bana kimse de söylemiyor ki şuna şöyle davran buna böyle davran.

Ama ev kadını olmak böyle bir şey. Çok da sorun hâline getirmemek gerekir.” (Esma Ç. 51 yaşında, 33 yıldır evli)

Odak grup görüşmesi içerisinde de görüşleri bulunan Ayça A. çalışan bir kadın olarak ev kadını ve akraba ilişkileri üzerinde düşüncelerini kendine yönelik beklentilerle kıyas yaparak açıklamıştır:

“Ev kadını ve çalışan kadının akraba ve aile ilişkileri farklılaşıyor. Beklentiler farklılaşıyor çünkü. Yani mesela ben çalışan bir kadın olduğum için bana karşı herkes mesafeyle yaklaşır. Bana iş buyurmazlar, hatta yorgun olduğum için sürekli oturmamı isterler. Benim ablam da ev kadını. Onun akrabalık ilişkileri daha sıkı fıkı. Yani herkesle ayrı ayrı ilgilenmesi gerekiyor. Evine gelmek için onun fikrini almıyorlar. Geleceğiz diyorlar tamam. Özetle mesafeyi korumak istiyorsa bir kadın çalışması gerekir. Ev kadını olduğun zaman istediğin kadar mesafeli ol, yine de herkesten tek tek sorumlusun.” (Ayça A. 29 yaşında, Özel Eğitim Öğretmeni)

Ev kadınlarının akrabalık ilişkilerine yönelik sorumluluklarının beklentilerine bağlı olarak şekillendiğini düşünen Arzu Ş. büyükleri ziyaret konusunu önemsediğini dile getirse de ev kadını olduğundan dolayı istediğinden daha fazla zamanını bu faaliyetlere ayırması gerektiğini düşünmektedir. Bu yüzden Arzu Ş.’nin düşünceleri de diğer görüşmecilerinkinden farklı değildir:

“Eşimin köyünde ailesinin tarla işleri olduğu için her hafta sonu ailesinin yanına gider. Bana da fikrimi soran olmuyor tabi, biz de mecburen gidiyoruz. Yani ben giderken gönülsüz davrandığımı, isteksiz bir şekilde gittiğimi söyleyemem tabi ama ev kadını olduğum için de gelmemi beklerler gitmeyeceğim desem bile. Yani ben ortamı sevmeye çalışsam da sürekli gitmek benim için bir dezavantaj. Yani benim kayınvalidem iyi bir insandır ama yine de mesafe koymak için çalışmak isterdim.” (Arzu Ş. 38 yaşında, 10 yıldır evli)

Ev kadınları ve akrabalık ilişkileri üzerine konuşulduğunda, görüşmecilerin önemli bir kısmının bu durumu gönüllü bir şekilde sürdürmedikleri, hatta zaman zaman böylesi ilişkileri eve finansal katkı sağlamaya bağlı kıldıkları gözlemlenmiştir. Ayrıca ev kadını olma ve gelin olma noktasında kendi dünyasında problemler yaşadığını söyleyenler de olmuştur. Kayınvalidesi tarafından gelin olduğu

hatırlatıldığında ancak “ben ev kadınıyım” diyebildiğini söyleyen Zehra A. bu kişilerden birisidir:

“Ben haftanın çoğunu annelerle geçiriyorum. Ev kadınlığı bence evlilikle açıklanabilecek bir şey. Evliliğin ağır gelen yönü de aileler arasındaki denge problemi. Mesela bayramlarda eşimin babaannesini bile ziyaret ediyoruz. Tanımıyorsun ama gitmen gerekir. Üstelik bazen onu ziyaret edeceğiz diye kendi annem babama gidemiyorum. Ben çalışan arkadaşlarımın bundan sorumlu tutulduğunu hiç işitmedim. Ya da mesela kayınvalidem beni gittiği bütün gün toplantılarına götürüyor. Katılmak istemiyorum ama mecburum. Çalışan bir kadın olsam zamanım kısıtlı olur, kimse beni böyle bir faaliyetten sorumlu tutmaz. Gittiğim ortamları bilmediğim için yadırgıyorum tabi, geriliyorum. Çalışan bir kadın olsam böyle olmazdı. Aslına bakarsan ev kadını olmaktan çok gelin olmak yükü bana çok ağır geldi. Herkese göre şekil almak zorundasın. Bu yüzden gelin olmak beni ev kadını yapıyor. Ev kadınlığı deyince aklıma gelin olmak geliyor.”(Zehra A. 28 yaşında, 5 yıldır evli)

Son olarak ev kadınlığı ve akraba ilişkilerindeki beklentiye bağlı zorunluluk duygusu görüşmecilerin neredeyse tamamı üzerinde gözlemlenirken bir yandan da görüşmecilerin soruları cevaplarken sergiledikleri tavırların kuşak farkına bağlı olarak değişiklik gösterdiği gözlemlenmiştir. Örneğin Sevgi S. kendini eski zamanın gelini olarak tanımlayarak üzerine düşen sorumlulukların bugünün şartlarındaki ev kadınınkinden farklı olduğunu ifade etmiştir. Bulunduğu dönemde kayınvalide-gelin ilişkisinin bir gelenek hâlini aldığını belirten Sevgi S. bu yüzden akrabalık ilişkileri söz konusu olduğunda bir moral bozukluğu yaşamakta, sinirlenmekte ve bir anda tavırlarını değiştirmektedir (Sevgi S, 40 yaşında, 22 yıldır evli). Bir başka görüşmeci olan Kezban D. ilişkilerini dengede tutmada problem yaşamasından kayınvalidesinin kendisine değer vermemesini sorumlu tutmaktadır. Ayrıca ilişkilerin hem ev kadını hem çalışan kadın için belirleyici bir unsur olduğunu, bundan herkesin sorumlu olduğunu düşünmektedir. Fakat yine de onları mutlu etmek zorunda oluşunu, sevmese dahi ziyaret etmek zorunda hissetmesini ev kadını olmasına bağlamaktadır (Kezban D. 50 yaşında, 32 yıldır evli)