• Sonuç bulunamadı

İlke 6: Yerel halk için özel fırsatların sağlanması: çalışanların yerel halktan seçilmes

2.2.5 Ekoturizmin Doğal, Sosyal ve Ekonomik Etkiler

2.2.5.1 Ekoturizmin Doğal Çevre Üzerindeki Etkiler

Olumlu Çevresel Etkileri: Ekoturizmin doğal çevre üzerinde

yaratabileceği olumlu etkiler şunlardır (Wight, 1993, 3; Hvenegaard, 1994, 26; Campbell, 1999, 536; Diamantis, 1999, 105; Weaver, 1999, 796; Weaver, 2001, 99; Jenkins ve Wearing, 2003, 214; Stein, Clark ve Rickards, 2003, 157; Manning v.d., 2004, 259; Nyaupane ve Thapa, 2004, 21; Medina, 2005, 283; Akın, 2006, 51; Clifton ve Benson, 2006, 241; Tuna, 2007, 25; Gülüm ve

Torun, 2009, 112; Güngör Özkök ve Çoban, 2009, 594; Ross ve Wall, 1999a, 128; Björk, 2007, 40; Türker ve Çetinkaya, 2009, 8; Kaypak, 2010, 95):

 Kenarda kalmış tarıma elverişli geniş toprakların verimli kullanılmasını özendirerek, bu yerlerin doğal bitki örtüsünün korunmasına yardımcı olur.

 Toprak, su gibi doğal kaynaklara, vahşi yaşama ve bitki çeşitliliğine minimum düzeyde etki yapar.

 Yeni doğal alanların ve parkların geliştirilmesini teşvik eder.

 Düşük etkili ve tükenmeyen kaynakların kullanımını teşvik ederek, doğal kaynakların korunmasına ve devamlılığına yardımcı olur.

 Yakıt ve enerji kullanımını azaltır, atık yönetimini arttırır, geri dönüşümü olan ürünlerin alımını teşvik eder.

 Ekoturizmin uygulandığı milli park gibi korunan alanlarda turist sayısını sınırlandırarak taşıma kapasitesini aşmayı engeller.

 Ekoturistler çevreye karşı duyarlı turistler olduklarından çevreye atık bırakma, fazla tüketim ve habitatın rahatsız edilmesi gibi konularda daha duyarlı davranırlar.

 Ekoturistler ekoturizmden memnun kaldıkları sürece doğal alanların korunması için daha fazla ücret ödemeye istekli olurlar.

 Ekoturizmden elde edilen gelirler özellikle milli park gibi korunan alanlara finansman sağlayarak biyolojik çeşitliliğin ve doğanın korunması için kaynak oluşturur.

 Yerel halk ekoturizmden fayda sağladığı sürece doğal alanları korumak için çaba sarf eder.

 Turistler ve yerel halkın çevre konusunda bilinçlenmesini sağlar.  Uygun işaret ve tabelalarla görsel bütünlüğe aykırılığı azaltır.

 Doğal kaynakların korunmasını sağlayarak sürdürülebilir kaynak yönetimine önemli ölçüde katkı sağlar.

 Yerel mimari özellikleri korur ve çevreye uygun yapılaşma sağlar.  Uygulandığı bölgede çevre etiği oluşturur.

Ekoturizm, uluslararası turizm endüstrisini sürdürülebilir uygulamalara doğru motive edici bir özelliğe de sahiptir. Ekoturizmin çevre üzerindeki

olumlu etkilerine ilişkin bazı örnekler şunlardır (Wunder, 2000, 468; Weaver, 2001, 102; Fennell, 2003, 73; Nevin ve Gilbert, 2005a, 611; Nevin ve Gilbert, 2005b, 453; Serengil, 2005, 289; Tisdell ve Wison, 2005, 291; Demir ve Çevirgen, 2006a, 69; Hoşcan, 2008, 40; Güngör Özkök ve Çoban, 2009, 595; Moeller, Dolnicar ve Leisch, 2011, 159; Senko vd., 2011, 154):

 Tisdell ve Wilson (2005) tarafından Avusturya’nın Mon Repos Koruma Alanı’nda yapılan çalışmada ziyaretçilerin çevresel farkındalığa sahip oldukları ve deniz kaplumbağalarını korumaya yönelik faaliyetlerde bulundukları ortaya çıkmıştır.

 Kosta Rika'da doğal parkların, biyolojik rezervlerin oluşturulması ile doğal mirasın doğrudan korunmasını sağlayacak bir ekoturizm endüstrisi gelişmektedir. Bugün ülkenin toplam arazilerinin %25'ini oluşturan bu alanlar dünyadaki toplam flora ve fauna türlerinin %4'ünü barındırmaktadır.

 Biyoloijk çeşitliliğinin korunması çoğu faydayı da beraberinde getirmektedir. Örneğin Avustralya’da ekosistemin korunması; su kaynaklarına, yiyecek döngüsüne ve atıkların asimile edilmesine yardımcı olmuştur. Karayiplerde liman kaynaklarında olduğu gibi, Kosta Rika’da da ormansızlaşmaya karşı önlemler alınmasını ve olumlu girişimlerde bulunulmasını sağlamıştır.

 Meksika'da avcılığın yasaklandığı koruma alanlarında hem hayvan popülâsyonları artmış hem de bu alanların çevresinde av izni verilen bölgelerde avcılar için bir fayda sağlanmıştır.

 Meksika Bahaia Magdalena Bölgesi’nde Senko ve diğerleri (2011) tarafından yerel halk ile yapılan görüşmeler sonucunda, deniz kaplumbağaları turizminin artmasının %87 oranında kendilerine olumlu katkı sağladıkları ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar, balina gözlemciliği konusunda uzman olan rehberlerin yeterli çevresel bilgiye sahip olmaları sayesinde deniz kaplumbağaları turizmi ile ilgili öncülük görevi görebileceklerini ifade etmişlerdir.

 Casey, Brown ve Schuhman (2010) tarafından Meksika’da yapılan bir araştırmaya göre; yabancı turistlerin %85 gibi büyük bir oranı mercan

resiflerinin korunması için daha fazla ücret ödemeye istekli oldukları sonucu ortaya çıkmıştır.

 Kanada Alberta’da 1992 yılında kuş gözlemcileri üzerine yapılmış çalışmanın sonuçlarına göre; turistlerin %58’inin 37,8 saatlerini gönüllü olarak koruma temelli aktiviteler için harcadıkları belirlenmiştir.

 Avustralya Lamington Parkı’nda yapılan bir araştırmada da benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır. Ekoturistlerin %16’sı, ekoturizm bölgelerinde gönüllü koruma çalışmalarına katılmak isteğinde olduklarını belirtmişlerdir. %76’sı ise bölgeyi en iyi koşullarda bırakmak için ellerinden geleni yaptıklarını ifade etmişlerdir. Yine, %62 gibi büyük bir oranı diğer turistler tarafından bırakılmış çöpleri toplama konusunda gönüllü olduklarını belirtmişlerdir.

 Honey (1999) yaptığı çalışmasında ekoturizm faaliyetlerinin Galapagos Adaları’nda farkındalık yarattığını vurgulamıştır.

 Nevin ve Gilbert (2005a; 2005b) tarafından yapılan araştırmada Kolombiya’da dişi boz ayıların, saldırgan olan erkek boz ayılardan uzak durmanın bir yolu olarak insanların yakınlığından faydalandıkları ortaya çıkmıştır.

 Peru ve Kolombiya sınırlarında bulunan Amazon Bölgesi’ndeki bir yer olan Zabalo’da belirli memeli hayvanların aşırı avlanılması bu konuda önlem alınması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucu turizm alanı olarak kabul edilen bölgelerde avlanma yasaklanmıştır. Özellikle de tehlike altında olan türler koruma altına alınmıştır. Her aileye diğer türler için de aylık avlanma planı oluşturulmuştur. Bunun sonucunda ender türlerin korunması, atıkların azalması, biyolojik çeşitliliğin bir gelir kaynağı haline gelmesi ve dolayısıyla yerel halka ekonomik katkı sağlaması gibi olumlu etkilerin arttığı ortaya çıkmıştır.

 Alaska Glacier Milli Parkı’nda yapılan bir araştırmada tehlike altında olan kartalların korunması için getirilen yasaklara (kartalların toplandıkları alana girişin, araç girişinin ve araç parkının yasaklanması, kartalların bir rehber eşliğinde ve sadece köprü üzerinden incelenmesi) karşı turistlerin bakış açıları incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %88’inin bu kurallardan

haberdar olduklarını, %90’ının bu yasakların gerekli olduğunu belirttikleri ortaya çıkmıştır. Kurallardan haberdar olanların %56’sının deneyimlerinde ise herhangi bir etkiye rastlanmamıştır. %34’ü deneyimlerini kolaylaştırdığını, sadece %12’si deneyimlerini azalttığını ifade etmiştir.

 Amerika Batı Virjinya’da rafting aktivitesine katılanlardan toplanan vergiler raftingin çevresel etkileri üzerinde yapılan araştırma ve çalışmalar için harcanmaktadır. Bunun yanı sıra her rafting işletmesi düzenli olarak her yıl nehirleri temizleme görevinde yer almaktadırlar.  Belize’de ülkeden çıkış vergisi olan turistlerden alınan ücretin tamamı

mercan resiflerini ve yağmur ormanlarını koruma görevini üstlenen Korunan Alanlar Koruma Kredisi olan Belize fonuna aktarılmaktadır.  1994 yılında Nepal’i gezen turistler arasında yapılan bir araştırmada,

turistlerin %60’sının eğer harcadıkları para koruma amaçlı kullanılırsa %10 daha fazla ücret ödemeyi kabul ettikleri sonucu ortaya çıkmıştır.

Olumsuz Çevresel Etkileri: Ekoturizm hareketi, olumlu çevresel ve

sosyal etkileri olsa da iyi organize edilmediği ve yönetilemediği takdirde, kitle turizmi kadar çevresel tahribata sebebiyet verebilmektedir (Erdoğan, 2003, 156). Ekoturizm destinasyonlarında, alt yapısız ve plansız bir turizm hareketi, doğal kaynakların yok olmasına ve çevresel kirliliğe neden olur (Akın, tez, 2006:49). Özellikle koruma alanlarında ve mili parklarda ekoturistlerin gerçekleştirdiği faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkileri şunlardır (Valentine, 1992, 116; Ceballos-Lascurain, 1996, 49; Tisdell, 1996, 13; Welford ve Ytterhus, 1998, 195; Diamantis, 1999, 105; Weaver, 2001, 99; Duffy, 2002, 63; Yücel, 2002, 2; Zakai ve Chadwick-Furman, 2002, 179; Jenkins ve Wearing, 2003, 214; Lynn ve Brown, 2003, 83; Buckley, 2004, 187; Chizhova, 2004, 378; Leung ve Marion, 2004, 245; Mosisch ve Arthington , 2004, 125; Newsome, Cole ve Marion, 2004, 63; Priskin, 2004, 339; Cruz vd., 2005, 611; Altan, 2006, 62; Demir ve Çevirgen, 2006a, 75; Davenport Davenport, 2006, 285; Kılıç Benzer, 2006, 34; Pekçetinöz, 2006, 11; Polat, 2006, 28; Tuna, 2007, 21; Yılmaz, 2008, 82; Gülüm ve, Torun, 2009, 112; Raju, 2009, 233; Törn, vd., 2009, 1432; Türker ve Çetinkaya,

2009, 9; Cunha, 2010, 291; Kaypak, 2010, 95; Şen, 2010, 105; McGranahan, 2011, 116):

 Ziyaretçi yoğunluğu doğal hayata ve bitkilere zarar vermekte ve bitki çeşitliliğinin yok olmasına neden olmaktadır.

 Bitkilerin toplanması, koleksiyon amacıyla kökünden sökülmesi, bitki türlerinin yok olmasına ve yeniden büyüme evresinin uzamasına neden olmaktadır. Örneğin Kuzey Kutbu tundrası yaklaşık 50 yılda sadece 2.5 cm. kadar büyümektedir.

 Safariler, balık avlama, sürat tekneleri ile dolaşma gibi rekreasyon faaliyetleri yaban hayatını rahatsız etmekte ve hayvanların davranışlarının değişmesine, üremeleri üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.

 Yaban hayvanlarını besleme, arazi araçları ile hassas alanlarda dolaşma, hız yapma, koleksiyon için mercanları, deniz kabuklularını ve nadir bulunan bitkileri toplama çevreye olumsuz etkiler vermektedir.  Kuş gözlemciliğinde kuş gözlemcilerinin inceleme yapmak veya

yakından gözlemlemek amacıyla kuşlara ıslık çalması ve yüksek sesli müzik açması gibi davranışları kuşların etkilenmesine ve yöreyi terk etmesine neden olabilmektedir.

 Sualtı dalış aktiviteleri mercanların zarar görmesine ve organizmaların ölmesine neden olmaktadır. Ayrıca dalgıçlar arasında mercan, deniz minaresi, deniz kabuğu toplayanlar bulunmakta, bu da sudaki yaşamı tehdit etmektedir.

 Gürültü, görüntü kirliliği, çöpler doğal alanları, yaban hayatını ve ziyaretçileri rahatsız edecek ve çevreye zarar verebilecek olumsuz etkilerdir.

 Ekoturistlerin kullandıkları motorbotlar suda dalgalara ve bulanıklığa; kullanılan boyaların, petrolün ve zararlı atıkların yol açtığı kimyasal kirliliğe; deniz ve okyanuslardaki bitkilerin zarar görmesine neden olmaktadır. Ayrıca su kuşlarını da hem görsel hem işitsel anlamda rahatsız etmektedir. Burger (1998) motorbotların, özellikle kanatlanma dönemlerinde balıkçılları ve ayrıca balinaları rahatsız ettiğini belirtmiştir.

 Ekoturizm zamanla kitle turizmine yönelme durumunda olduğu gibi, bölgelerin taşıma kapasitesinin aşılması durumu da söz konusu olabilmektedir.

 Doğal alanlarla ilgili çok önemli bir potansiyel tehlike ise yangınlardır. Özellikle ormanlık alanlardaki yangınlar her yıl binlerce hektarlık alanı yok etmektedir.

 Turistik olanakların gelişmesi ile aşırı yapılaşma durumu ortaya çıkmaktadır.

 Aşırı yapılaşma turist sayısında artışa neden olacak, su ve elektrik gibi kaynakların daha fazla tüketilmesine yol açacaktır.

 Ekoturistler için kurulan kamp alanları ağaçların kesilmesine ve dolayısıyla ormansızlaşmaya, bitki örtüsünün bozulmasına, erozyona ve çöp sorunlarına yol açmaktadır.

 Ekoturizm türlerinden biri olan atlı gezintiler bir taraftan patikaları aşındırarak tahrip etmekte, diğer taraftan atların otlatıldıkları çayırlarda bitkilere zarar vermekte ve toprak yapısını bozmaktadır.

 Dağ/doğa yürüyüşü yapılan alanlardaki en önemli ve acil çözüm gerektiren çevresel problemlerden biri katı atık sorunudur. Yürüyüş sonrası ortaya çıkan kırık cam, poşet, plastik ve teneke kutu gibi katı atıklar, çevrede yarattığı kirliliğin yanında, turistin ve yerel halkın sağlığında da önemli ve bazen tedavi olunamaz bir takım hastalıklara yol açmaktadır. Doğa yürüyüşüne katılanların algılarını ölçmek amacıyla yapmış oldukları çalışmada Lynn ve Brown (2003, 83), çevreye en fazla zarar veren faktörün çöp olduğu, ardından yakılan ateş ve bitkilerin zarar görmesi olduğu sonucuna varmışlardır.

 Özellikle derisi açısından ekonomik değeri olan tilki, leopar gibi hayvanlar veya avlanması prestij sağlayan fil, aslan gibi türler hobi dışı nedenlerle katledilmektedir. Diğer yandan aşırı üremeleri halinde çevrenin dengesini bozabilecek yaban domuzu veya kanguru gibi türler de, yasal gözetim altında belli bir oranda avlanabilmektedir. Bugün çok ciddi cezai yaptırımları olmasına rağmen, avlanması yasak olan nesli tükenen türlerin de avlanması, av turizminin tehlikeli boyutunu göstermektedir. Bir diğer tehlike ise doğal dengenin

oluşmasında düzenleyici rol oynayan yırtıcıların avlanarak tümüyle yok edilmiş olmalarıdır. Nitekim bugün aslan, kaplan, sırtlan, jaguar, ayı gibi yırtıcılara ancak doğal parklarda rastlanabilmektedir. Bu durum doğal dengenin gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Belirtilen olumsuz etkilerle birlikte hızlı büyüme oranları, etkilerin uzun dönemde ölçülme, izlenilme ve belirlenme güçlüğü ve her türlü turizm türünün çevre üzerinde stres doğuracağı fikrinden dolayı çevresel taşıma kapasitelerinin kötü bir niyet olmaksızın aşılacağı tehlikesi, ekoturizmin fiziksel çevre üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri olarak görülmektedir. Ekoturizm alanlarında gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin fiziksel çevre üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin somut örnekler şunlardır (Obua, 1997, 34; Acott, La Trobe ve Howard, 1998, 240; Welford ve Ytterhus, 1998, 194; Nepal, 2000, 665; Rouphael ve Inglis, 2001, 281; Weaver, 2001, 109; Duffy, 2002, 63; Erdoğan, 2003: 158; Fennell, 2003, 75; McClung vd., 2004, 283; Müllner, Linsenmair ve Wikelski, 2004, 118; Altan, 2006, 70; Demir ve Çevirgen, 2006a, 74; Davenport Davenport, 2006, 284; Polat, 2006, 30; Hoşcan, 2008, 38; Yılmaz, 2008, 82; Güngör Özkök ve Çoban, 2009, 598; Kuter, 2009, 338; Şen, 2010, 119):

 Amerika’daki Yellowstone Milli Parkı’nda turistlerin bıraktıkları çöpler ayıların yaşam alanlarını terk etmelerine ve zamansız ölmelerine neden olmuştur.

 Kaliforniya’da Monarchy kelebeklerinin kışlama bölgesinde, ekoturizme dayalı faaliyetlerin aşırı büyümesi sonucu, kelebeklerin kışlama ve üreme alanları yok olmuştur.

 Brezilya kıyı şeridindeki yetersiz kanalizasyon sistemi nedeniyle dereler, göller ve okyanus kirletilmekte, bu durum yüzme ve balıkçılık aktiviteleri için su kaynaklarını güvensiz hale getirmektedir. Yine bu bölgede ekoturistlerin fotoğraf çekmeleri ve Belize sahillerinde sürat motoru kullanmaları tropikal kuşların bu bölgeleri terk etmelerine neden olmuştur.

 Meksika Cancun Bölgesi’nde Mangrov ormanları, tuz bataklıkları ve kıyılarda yaban hayatına kucak açan ve mercan kayalıklarını koruyan sulak alanlar temizlenip doldurulmuş, bunların üzerine tatil köyleri,

iskele ve marinalar yapılmıştır. Bu bölgeler genellikle karadaki sulak savanalardan alınan üst toprak ile doldurulmuş, bu yüzden de çok değerli ekosistem tahrip edilmiştir.

 Jacobson ve Lopez (1994) yaptıkları araştırmada Kosta Rika Tortuguero Milli Parkı’nda ziyaretçi sayısının 1980’de 200’den 1993’te 20.000’e çıkmasıyla deniz kaplumbağalarının sığınacak yer bulamadıkları sonucuna ulaşmışlardır.

 Cayman Adaları’nda yolcu gemilerinin George Town Limanı’nda demirlemesi yüzünden 120 ha.lık mercan resifleri yok olmuştur.

 BM Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nce tehlike altında olan türlerden biri olarak kabul edilen ve dünya genelinde sadece 2.000 çifti bulunan sarıgözlü penguenlerin yaşamları turist yoğunluğundan dolayı tehlike altına girmekte ve kanatlanma dönemleri olumsuz etkilenmektedir. Yapılan bir araştırmada günde ortalama 200 turistin geldiği Yeni Zelanda’nın Sandfly Koyu’nda yaşayan sarıgözlü penguenlerin, daha az turist çeken Highcliff Koyu’nda yaşayanlara oranla kilo bakımından daha zayıf olduğu tespit edilmiştir.

 Avustralya Adelaide’da Gilbertson (1981) tarafından yapılan bir araştırmada turistler tarafından kullanılan ATV’lerin toprak erozyonuna ve kum tepeciklerinin yok olmasına; buralarda bulunan bitki ve çalılıkların zarar görmesine neden olduğu tespit edilmiştir.

 Rouphael ve Inglis (2001) tarafından Avustralya’daki Great Barrier Reef Marine Park’ta yapılan araştırma sonuçlarına göre, dalgıçların dokunmaya çalışarak ya da fotoğraf çekerek mercan resiflerine zarar verdikleri ortaya çıkmıştır.

 Antartika’nın çevresinde 300 kadar ekoturisti taşıyan bir gemi, 250.000 galon (yaklaşık 947.000 lt) yağını kazara 20.000 penguenin yuva yaptığı bir bölgenin denizine dökmüştür.

 Himalayalar’da gerçekleşen ekoturizm faaliyetlerinin artmasıyla bölgede çöp sorunu ortaya çıkmış, bölgeye beş yıldızlı otellerin yapılması ile yerel su kaynaklarında azalma meydana gelmiştir.

 Nepal’de Sagarmatha Milli Parkı ve Annapurna Koruma Alanı’nda turizmin etkileri ile ilgili yapılan çalışmalarda ortaya çıkan ortak sonuç;

çöp yığınları, ormansızlaşma ve tarım arazilerinin kullanımında azalma yaşanmasıdır. Yeni konaklama yerleri ve evlerin yapımında odun ve kereste kullanımı artmıştır. Bu artış ünlü Rhodendron (orman güllerini) ormanı dahil yaban hayatı habitatını değiştirmiştir. Bunun yanı sıra tuvaletlerin büyük çoğunluğunun çay ve nehir kenarlarına inşa edilmesi yerel akıntıların kirlenmesine neden olmuştur.

 Everest Dağı’na maceracı olarak anılan turistlerin rehberli olarak tırmanışları sonucunda, bu kişilerin arkasında bıraktıkları yaklaşık 2 ton çöpü temizlemek için 1990 yılında Amerika, Rusya ve Çin’den gelen dağcılardan bir ekibe gerek duyulmuştur.

 1974 yılında Galapagos Milli Parkı Yönetimi yıllık turist sayısının 12.000 ile sınırlandırılmasını talep etmiştir. Her yıl bu sayının giderek artmasıyla 1991 yılında plan başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Turist sayısının artması yoğunlaşmaya neden olmuş ve bunun sonucu hassas bitkilerde erozyon meydana gelmiş ve hayvan yaşamı olumsuz etkilenmiştir. Dolayısıyla turizmden beklenen memnuniyette de azalma kaydedilmiştir.

 Müllner, Linsenmair ve Wikelski (2004) tarafından Amazon ormanlarına özgü bir kuş türü olan hoatzin kuşunun ekoturizmden nasıl etkilendikleri ile ilgili bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada rahatsız edilmeyen bir bölge ile turist yoğunluğu olan bir başka bölge kıyaslanmış ve turist olan bölgedeki hoatzin kuşlarının özellikle yavrularının diğer bölgeye oranla daha fazla hassas oldukları sonucu ortaya çıkmıştır. Ayrıca kuluçka dönemlerinde bir fark olmamakla beraber yavruların yaşam sürelerinin daha kısa olduğu gözlemlenmiştir. Bununla birlikte olgun hoatzinlerin ise turistlerden etkilenmedikleri ortaya çıkan bir diğer sonuçtur.

 Obua (1997), Uganda Kibale Milli Parkı’nda yaptığı araştırmada, kamp alanı haline getirilen bir bölge ile bitişiğindeki el değmemiş başka bir ormanlık alanı ağaç ve çalılık türleri açısından karşılaştırmıştır. Araştırma sonucuna göre kamp alanındaki ağaç ve çalılık türlerinde önemli derecede azalma olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun kamp alanı kurmak için bölgenin ağaç ve çalılıklardan temizlenmesi sonucunda oluştuğu ifade edilmiştir.

 Kenya’da safari faaliyetleri yaban hayatını olumsuz yönde etkilemiş ve bölgede çita nüfusu yok olma eşiğine gelmiştir. Amboseli Milli Parkı’nda ise yaban hayatı araştırmacılarının kullandıkları kamyonlar hassas topraklara zarar vermiş, bölgedeki hayvanlar bu gözlemcilerden etkilenmiş, hayvanların beslenme ve çiftleşmelerinde bozulmalar gerçekleşmiştir.

 Dünya genelinde 109 ülkede mercan resifleri bulunmaktadır. Bu resiflerin yaklaşık 90’ı gezi teknelerinin resiflerin üzerine demirlemesi nedeniyle tahribata uğramaktadır. Bir çalışmada tekne çapalarının mercan topluluklarının üzerine demir atması sonucu yarım futbol sahası büyüklüğünde bir alanın tamamen yok olduğu ortaya konulmuştur. Resiflerin iyileşmesi için yaklaşık 50 yıl sürenin geçmesi gerektiği belirlenmiştir.

 Anadolu Ajansı’nın 4 Mart 2004 tarihinde servise koyduğu “Ekoturizm Hayvanlara Zarar Veriyor” başlıklı haberine göre, kitle turizminden sonra ekoturizmin de doğaya zarar verdiği, vahşi yaşamdaki hayvanların ekoturizmden olumsuz etkilendikleri ortaya konulmuştur. Söz konusu haberin kaynağı olan New Scientist dergisinde yayınlanan araştırmada, kutup ayılarının, yunusların, penguenlerin ve diğer canlıların, turistler yüzünden strese girdikleri, kilo kaybettikleri ve bazılarının öldükleri bildirilmiştir.

 Türkiye’de kimi dağlık alanlarda kurulan tesislerin belirli bir planlamaya dahil olmadan, yanlış yer seçimi yapılarak inşa edildiği görülmektedir. Bu da başta görüntü kirliliği olmak üzere, kimi yerlerde atıkların içme suyuna karışması gibi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca yüksek dağlardaki kamp yerlerinde tırmanma ve yürüyüş rotaları üzerinde başta plastik olmak üzere diğer katı atıklar da atılmakta ve çevreye zarar vermektedir.