• Sonuç bulunamadı

Mahmut Yesari’nin edebî kişiliğinin oluşmasında iki faktör önemli rol oynar.

Bunlardan ilki babasının sanata, kültüre ve edebiyata olan düşkünlüğüden evde oluşturduğu kütüphanedir. Mahmut Yesari bu kütüphane sayesinde yerli ve yabancı kaynaklara çocuk yaşlarından itibaren ulaşabilmiş ve bu kütüphane onu edebî kişiliğinin oluşması bakımından çok etkilemiştir. Mahmut Yesari kütüphane hakkında şu sözleri dile getirir:

“Küçük yaşımda okumağa merak sarmıştım. Evde, babamın zengin bir kütüphanesi vardı. Bu kütüphanede neler yoktu. Tam koleksiyon halinde

‘Hayal’, ‘Diyojen’, ‘Çıngıraklı Tatar’ gibi 1293 devrinin bütün mizah gazeteleri ve birinci nüshadan itibaren ‘İllüstration’ ve her nüshası kırmızı bez kaplı ve üstleri renkli serlevhalarla süslü ‘Figaro İllustre’ler ve daha neler yoktu: Fildişi üzerine tarama resimler yapılmış ‘Alfred de Müsset’

külliyatı, ceylân derisine yazılmış ‘Farabi’, ‘Harabat’; ‘Burhan Katı’,

‘Kamus’ ”91

89Vâlâ Nurettin , “Heba Ettiğimiz Mahmut Yesari’ye Dair”, Akşam, Sayı.9641, 19 Ağustos 1945 s.3.

90Afif Yesari, a.g.e., s.17.

91Mahmut Yesari, “Tiyatro Hatıraları: Tiyatroya Girişim”, Perde-Sahne, Sayı:21, 15 Haziran 1944.

28

Diğer faktör ise atalarının ünlü birer hattat olmasıdır. Atalarında bulunan yetenekler Mahmut Yesari’de de kendini gösterir. Mahmut Yesari’nin yetenekleri için Vâlâ Nûrettin “İstidadının kökleri meşhur hattat olan dedesindeydi. Bu itibarla bir sanat asîlzadesi sayılır” 92ifadesini kullanır.

Mahmut Yesari sanat hayatına dedelerinden gelen yeteneğinden dolayı resimler ve karikatürlerle başlar. İlk karikatürü daha on beş on altı yaşlarında, dönemin meşhur mizah dergisi Gıdık’ta yayımlanır.Mahmut Yesari ilk karikatürü için şu sözleri dile getirir:

“Ben evvelâ karikatüristtim. O zaman yani bundan yirmi beş sene evvel bir Gıdık gazetesi çıkıyordu. İlk olarak merhum Maarif Nazırı Emrullah efendinin karikatürünü yapmıştım. O, orada intişar etmişti. Matbuattan ilk aldığım para, bu karikatürün bedeli olan bir beyaz gümüş mecidiye idi.

Nihayet 336’da (1920) dostum Sedat Simavi’nin çıkardığı Diken mecmuasına karikatür yapmaya başladım.”93

Edebiyat dünyasına her ne kadar karikatürlerle başlamış olmasına rağmen

“Benim asıl niyetim tiyatro muharriri olmaktı”94 diyen Mahmut Yesari dönemin belli başlı gazete ve dergilerinde halkın anlayacağı dilde roman, hikâye, tiyatro, fıkra ve edebî yazılarıyla isminden söz ettirir.

O eserlerini kaleme alırken halkın anlayacağı bir üslup kullanmayı tercih eder.

Nasıl halkı eğitiyorsa sanatçının da halktan öğreneceği şeylerinin olduğunu düşünerek gerçekçi bir yaklaşım sergiler. Sanat hayatında önceliği kendi manfaatleri değil halkın eğitilmesidir bundan dolayı halk için sanat anlayışını benimser. Bu yüzden sanat kaygısıyla eserlerini meydana getirmez. Bu da dilinin süsten uzak, sade ve anlaşılır olduğu gösterir. Halkla bu kadar iç içe olması toplumun sorunlarıyla yakından ilgilenmesi onun konu sıkıntısı yaşamamasını sağlar. Sanat anlayışıyla ilgili şu sözleri dile getirir:

“Benim, en büyük ‘mürebbi’m, halktır; daima onun minnettarıyım! Esasen hangi sanatkârın mürebbisi halk olmamıştır. Sanat eseri karşısında halk yığınlarını sarsan müsbet veya menfi heyecanların dereceleri ve istikametleri bir sanatkâra hiçbir şey öğretmezse bu hem o sanatkârın şahsi

92 Nurettin,a.g.e., s.3.

93 Naci Sadullah, “Mahmut Yesari Bize Hayatını Anlatıyor”, Yedigün, Sayı:61, 9 Mayıs 1934, s.8.

94 A.g.e., s.8.

29

bakımından hem de binnefs sanat bakımından acınacak bir vaziyet doğur.

Sanat duraklar. Bilhassa insanları teker teker tesiri altında bırakan sanatların tamamile dışında olan, daima kolektif bir tetkike muhatap olan tiyatro da bu cihet asla ihmal edilemez.”95

Eserlerini kaleme alırken bir diğer dikkat ettiği nokta ise hiçbir şeye bağlı kalmadan özgür bir şekilde eserlerini kaleme alabilmesidir. Sanatçıların da bu şekilde davranması gerektiği görüşündedir:

“Ve bugünkü asrî ideal telakkilerinden biri de hürriyeti fikre, hürriyeti vicdana hürmettir. İnsanların insanlığı ancak bu iki mefhumla tev’em olabildiği bir asırda, muharrir veya sanatkâr kendi fikri esaretine mahrum etmek istedikçe, asrın ideallerine hürmetsizlik, hatta tecavuz etmiş olur.”96

Eserlerini daha yalnız ve sakinken meydana getirmeyi sevdiği için geceleri çalışmayı tercih eder. Düzensiz hayatından dolayı yazılarının çoğunu Sirkeci’deki Kafkas Meyhanesi’nde kaleme alır. Mahmut Yesari hayatı boyunca durmadan ve yorulmadan çalışır.

Mahmut Yesari bohem hayatının üçüncü evliliğiyle son bulması ve düzenli hayata geçmesiyle daha fazla eserler meydana getirir: “Operet, roman, küçük roman, hikâye, fıkra; hülasa dört koldan, sekiz koldan çalışıyordum.”97

Peyami Safa’ya göre Mahmut Yesari “kendisinde ve benzerlerinin şahsında zürriyeti kurumaya yüz tutmuş bir bohem neslinin son mümessillerindendir.”98

Mahmut Yesari hayatını kalemiyle kazanan yazarlardan biridir. Bundan dolayı birçok türde eserler meydana getirir ve her türün okuyucusuna hitap eder. Çağdaşları tarafından “Roman fabrikası”99 olarak adlandırılacak kadar roman türünde başarılıdır.

“Ben, romanları, hayatın aynası olarak kabul ederim”100 diyen Mahmut Yesari Türk toplumunun içinde bulunduğu duruma yakınen tanıklık ederek romanlarını bir döneme tanıklık edecek şekilde kaleme alır. Romanlardaki kişileri günlük hayatta karşılaştığı tiplerden seçer.

95 Mahmut Yesari, “Tiyatro Hatıraları 4: Arkadaş Hatrı”, Yedigün, Sayı:14, 10 Haziran 1939, s.15.

96Feridun Kandemir, “Ne Yaptımsa Mahmut Yesari’yi Söyletemedim”, Yarım Ay, Sayı: 49, 15 Şubat 1937,s.10.

97Mahmut Yesari,“Tiyatro Hatıraları: Sürtük 2”, Yenigün, Sayı.19, 15 Temmuz 1939, s.14.

98 Peyami Safa, “Yazarlar, Sanatçılar, Meşhurlar” Objektif, s.112,113.

99 Feridun Kandemir, “Yeri Boş Kalan Mahmut Yesari”, Türk Sesi, 1955.

100 Enver N. Gökşen, “Roman Kahramanları ”, Resimli Herşey, Sayı:165,1943, s.6.

30

“Bir roman, ne kadar hayalden olursa olsun, olay bulutlarda geçmeyecektir. Kişiler, gözle görünen birer hayal olmayacaktır; oradaki insanlar, ‘maddi’ hayatın dışında ‘mânevi’ hayat yaşamayacaklardır.

Demek ki, hayat bildiğimiz hayat; insanlar, bildiğimiz insanlar; tabiat da bildiğimiz tabiattır. Şu halde, bunlara göz yumamayız. Sonra, roman için, anakronizim (olayların tarih sırasındaki yanlışlığı) da bir tehlikedir.

Zaman, tarih yanlışlığı olayı ve kişilerin kimliğini aksatır.”101

Romanlarında dönemin günlük hayatı, aşk, ekonomik çöküşler, insanın yalnızlığı, ihtiraslar,verem, I. Dünya Savaşı’nın sonuçları,yoksulluk, alafrangalık, yanlış Batılılaşma, trajikomik hadiselerden söz eder.

Bir Namus Meselesi adlı eseri roman türündeki ilk tefrika deneyimidir. Su Sinekleri romanında Ekrem Besim, Turhan Tahir, Haldun Nefret ve Dürdane karakterleriyle alafrangalığı eleştirir. Çulluk romanında Murat ve Münevver karakterleriyle yoksulluğu, fabrika çalışma koşullarını ve bu insanların mücadelelerini anlatır. Kanlı Sır romanında Mesture karakteriyle sağlık problemleri ve mücadelesine değinir. Bunun gibi döneminde gözlemlediği birçok konuyu realist bir şekilde romanlarında kaleme alır.102

Mahmut Yesari, “Kadın Siyaseti” ile hikaye türüne de adımını atar. İkdam, Yeni Ay, Resimli Hikâye, Cumhuriyet, Hakimiyet-i Milliye ve İstiklal gibi dönemin çeşitli mecmuaları ve gazetelerinde birçok hikâyeler kaleme alır. 1929 yılında Geceleyin Sokaklar adında bir hikâye kitabı yazar. Hikâyelerinde işlediği konular romanlarındaki konularla benzerlik gösterir. “Hanife Hanım Mahkemede” hikâyesinde trajikomik olayları, “Kadın Siyaseti” adlı hikâyesinde kadın-erkek ilişkilerini, “Hasretler”

hikâyesinde eski-yeni çatışması gibi konular işler ve dönemin meselelerine hikâyelerinde de değinir.103

Mahmut Yesari, diğer türlerde olduğu gibi tiyatrolarında da aynı üslubunu devam ettirerek yetmişten fazla tiyatro eseri ortaya koyar.

101 Türk Dili, Roman Özel Sayısı, Sayı:154, 1 Temmuz 1984, s.646.

102 Bu bölümde yer alan eserler için Şevket Toker’in çalışmasından yararlanılmıştır.Bkz.Toker,a.g.e., s.21-48.

103 Bkz.Özcan, a.g.e., s.147-280.

31