• Sonuç bulunamadı

3. MAHMUT YESARİ’NİN TİYATROLARINDA YAPI

3.11. Monoloklarım

3.11.8. Kişiler Dünyası

Sütten Ağzım Yandı oyununun başkişisi aşçı çırağı Durmuş’tur. Sakar olması onun en büyük özelliğidir. Çalışma hayatında birçok iş tecrübesi olmasına rağmen başarı sağlayamamıştır. Bundan kaynaklı doğduğu andan itibaren kendini talihsiz olarak değerlendirir. Aşçı çıraklığının da uzun süreceğine dair tereddütlere sahiptir.

Mahmut Yesari eserde Durmuş’u toplumsal sınıfın en alt tabakasına konumlandırır. Özellikle bu durumu yansıtan en önemli kısımlardan biri insanlar tarafından köpek kadar itibar görmediği kısımdır. Bu duruma sitem ederek okuyucuya seslenir.

Süt kaynatmada yaşadığı talihsiz olaylardan dolayı aşçı çıraklığının kendisine uygun olmadığını deneyimleyerek öğrenir. Sütten ağzım yandı deyimini kullanarak aşçı çıraklığını bırakır.

Cüzdanımı Çaldılar oyununun da başkişi Bahil Bahri’dir. Yazar anlatıcı başkişi hakkında ilk sayfada şu bilgilere yer verir:

“Sırtında pardesü, başında şapka, ellerinde eldiven vardır. Göğsü kabarıp inmekte, bir heyecan içinde bulunduğu hissedilmektedir.Şapkasını sağa, eldivenlerini sola, iskemlerinin üzerine atar. Pardesüsünün düğmelerini çözeceği esnada durur; kollarını kavuşturur, halka bakar. Birkaç kere başını sallar ve nihayet hiddetli bir sesle bağırır” (s.9).

170Yasemin Sevim Salman, “Karakterin Zihin Dili Olarak Monolog ve Sam Shepard’ın ‘Ölümüne Oyun’

ve “Melekler Şehri” Oyunlarında İncelenmesi”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 25 (1), 2021, s.25-36.

171 Salman, a.g.e., s. s.25-36.

172Eser monologlarından oluştuğu için kart, norm ve fon karakterler bulunmamaktadır.Eserler başkişi üzerinden değerlendirilecektir.

173

Bahil Bahri oyunun sonuna kadar tramvayda cüzdanını çaldırdığını düşünür.

Okuyucuya arkadaşlarıyla yapacağı planlarından söz eder.Cüzdanını çaldırmış olması bu planlarını suya düşünür. Umutsuz bir şekilde arkadaşlarına mektup göndereceği sırada cüzdanını bulur.Cüzdanını bulduğu için çok sevinir. Bu durumu başkişi bir atasözüyle seyirciye anlatmak ister.Bu şekilde sevincin ne olduğunun farkına varmasını sağlar.

“Allah bir kulunu sevindirecek mi evvela eşeğini kaybettirir sonra buldururmuş!” (s.14).

Mahmut Yesari’nin eski yeni çatışmasını kaleme aldığı önemli tiyatrolarından biri Uykudan Uyanan Kız’dır. Oyununun başkişisi Fatma’dır Oyunun başkişisine verilen isim Arapça kökenli olup geleneksel bir kullanıma sahip olunması bakımından yazarın bilinçli bir seçimidir.

Eserin ilk kısmında yazar anlatıcı tarafından şu bilgilere yer verilir:

‘‘Fatma; odanın diğer kısımlarından bir paravana ile ayrılmış bir şezlonga uzanmıştır; üzerinde battaniye vardır, perde açıldığı zaman uyuyordur. Bir müddet sonra, gözlerini ovuşturur; göz kapaklarını açar, kapar. Nihayet, üzerinden battaniyeyi atarak kalkar. Fatma’nın kıyafeti, elli sene evvelki genç kız kıyafetidir. Saçları uzundur’’(s.15).

Mahmut Yesari, diğer oyunlarından farklı olarak yeni bir yöntem denemiştir.

Fatma Osmanlı döneminde uyumaya başlar, uzun yıllar uyuyarak Cumhuriyet döneminde gözlerini açar. Pencereden dışarı baktığında bir devrin değişimine şahit olur.

Zihniyet olarak Osmanlı döneminde yaşayan Fatma, Cumhuriyetin yeniliklerinden olan erkek çocukların fes kullanmayışını, kız çocuklarının kısa etek ve pantolon giyinmesini, kadınların saçlarının kısa oluşunu, erkek ve kızların aynı anda mektebe gitmesine çok şaşırır hatta gülünç bulur.

Bununla kalmayıp değişen mimari eserlerin yüksekliğinden biçimsizliğinden, atsız arabalar diye nitelediği otomobillerden, tramvaylardan, uçaklardan, trafik polislerin trafiği düzenleyişinden, elektrikten ve radyodan bahseder.Bu değişimler hem onu korkutur hem de çok şaşırtır kesinlikle kabul etmek istemez. Bunları “Paşa”

babasına söyleyerek saraya iletmek ister.

174

Telefonda konuşan kişinin harem ve selamlığın arasındaki dolaptan konuştuğunu düşündüğü ayrıntıdan hareketle Fatma’nın Paşa babasısıyla sarayköşk benzeri bir yerde yaşadığını söylenebilir.

Özellikle toplumda kadın erkeği yaşayış farklılıklarına, kadınların ve çocukların özgürlüklerine önceki dönemle karşılaştırma yoluna giderek vurgu yapılır. Oyunun öğretici yönü şu sözlerle çocuklara aşılanmaya çalışılır:

“Uyuyayım. Kafes arkasında, peçe altında, güneşten mahrum yaşadık, öyle yetiştirdiler. Uyuyayım. Yüz sene sonra uyanırsam, kim bilir daha neler görürüm? Hayır istemem. Elli senelik hicran içimi yakıyor. Neye elli sene sonra doğmamışım!” (s.22).

Fatma’nın aynı zamanda sürgün, idam, baskın gibi cezalandırmalardan korktuğu görülür.Çünkü radyoda anlatıcının ifadeleri karşısında biri duyacak diye büyük bir korkuya kapılır.Mahmut Yesari bu kısımda II.Abdülhamit dönemine ve onun iç politikasına yönelik bir eleştiri yapmıştır.

Bu eserinde Mahmut Yesari, Cumhuriyet rejiminin getirdiklerine dikkat çekmeyi amaçlar.Bu bakımdan özellikle devrin değişimini bir kadın karakter üzerinden anlatıyor oluşu önemlidir.Çünkü Cumhuriyet devriminin kadına etkisi çok fazladır.Osmanlı döneminde “Sık kafesler arkasında güneş yüzü görmeyen”(s.20) kadın baskıcı bir toplumun yansıması olarak eserde yer alır. Cumhuriyetin kadınlara sağladığı olanakları göstermesi açısından özellikle kız mektepleri için kaleme alınmıştır.

Kaçırılmış Fırsat adlı oyununun başkişisi Behlül Safder’dir.Behlül Safder şiire olan düşkünlüğünden dolayı her fırsatta şiirler kaleme alır. Bir gün keşfedilerek adından söz edilen ünlü bir şair olacağını hayal eder.Ünlü olmak için yakaladığı bir fırsatı kaçırması sonucunda bu hayali suya düşer.

‘‘Menekşe ümitleri, yıldızlı hülyaları, mehtaplı emelleri’’(s.23)olan bir şair kaçırdığı bu fırsat üzerine okuyucuya sitemde bulunarak üzüntüsünü aktarır.

Oyunun başlangıcında Tevfik Fikret’in “Bir Mersiye” adlı şiirinden alıntı yapıldığı görülür. Bu alıntı yazarın bilinçli bir seçimidir. Yazar Tevfik Fikret ile Behlül Safder arasında bir ilişki kurmak ister. Başkişi Behlül Safder de tıpkı Tevfik Fikret gibi kaçan ve gerçekleşmeyen hayali için ağlar. Bu noktada “Bir Mersiye” şiirinin nasıl ve amaçla kaleme alındığını bilmek gerekir.

175

Servet-i Fünûn topluluğu meydana getiren sanatçılar, toplum bozuklukları ve baskılar başka bir yere çekip gitmek isterler.Çünkü bu sanatçıların her birinde hayali bir

“yeşil yurt” özlemi söz konusudur. Topluluğun ortak kararıyla Yeni Zelânda’ya göç etmeye kalkışırlar.

Yeterince parayı bulamadıkları için Yeni Zelanda’ya göç hayallerini gerçekleştiremezler. Manisa’da bir çiftliğe çekilme hazırlığına başlarlar. Tevfik Fikret bu hayale tutunarak hemen bir köşk planı çizer. Ancak sonunda Manisa’ya gidemeyip İstanbul’da kalırlar. Tevfik Fikret, arkadaşlarıyla birlikte hayallerinin boşa çıkması üzerine “Bir Mersiye” adlı şiirini kaleme alır.

Hüseyin Cahit Yalçın “Edebiyat Anıları” adlı kitapta Tevfik Fikret’in gitmek için değil de bu şiiri yazmak için Yeni Zelanda ve Manisa hayali kurduğunu söyler.

“Ama biz gene de İstanbul’da kaldık. Fikret’in böyle tuhaflıkları vardı. Kim bilir ne gibi bir düşünce ile niyetinden vazgeçti ve kabahati Hüseyin Kâzım’a bulmak istedi. Ben Manisa'da iken: «Gel ey berid-i perestide...*(Gel ey sevgili haberci...) (Rübab-ı Şikeste) diye dizeler söylemiş, sabırsızlıkla geri dönmemi beklemiş. Sonra girişimden vazgeçince: «Sen de gittin ,senin de arkandan» (Rübab -ı Şikeste) diye gözyaşları dökmüştü. Sanki bütün girişimin amacı bu iki şiiri yazmakmış gibi.”173

Mahmut Yesari, Behlül Safder aracılığıyla hem Aşk-ı Memnu’ya hem de Mai ve Siyah’a da göndermeler yapar. Fethi Naci’ye göre Behlül, bütün işi gücü eğlence ve kadın peşinde koşmak olan, yüzeysel Batılılaşmanın yarattığı; geleneksel değer yargılarını yitirmiş, yeni değer yargılarından yoksun biri, en küçük ahlakî sorumluluk duygusu kalmamış genç tipinin örneğidir. Behlül Safder de eserde kendini beğenmiş bir züppe olarak karşımıza çıkar. Mai ve Siyah’ta Ahmet Cemil’in de en büyük hayallerinden biri tanınmış bir edebiyatçı olmaktır. O da Behlül Safder gibi eserin sonunda hayal kırıklığına uğrar. Mahmut Yesari bununla da kalmayıp Behlül Safder’in bankada çalışan arkadaşı Tayfur üzerinden Ferdi ve Şürekası adlı eserin başkahramanı İsmail Tayfur’a göndermeler yapar.

173Hüseyin Cahit Yalçın, Edebiyat Anıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1975, s.119.

176

“İşte o dakikada peri-i ilham busesini alnıma kondurdu. Derhal dört perdelik bir dram yazmaya karar verdim” (s.24) sözlerinde yer alan peri-i ilham Tevfik Fikret’in

“Peri- i Şiirime” adlı şiirine özellikle de son iki mısrasına göndermeler söz konusudur.

“Mısr’ın o şivekârına benzer ki tıynetin Öldürmetikçe, vaslını etmezdi râygân”

“Mısırın o hükümdarına benzer ki yaratılışın o da vermezdi kendini can almadan”

Mahmut Yesari kendisinden bahsetmesi ve sanat anlayışı göstermesi bakımından bu şiiri kastetmiştir. Yüzüğü aramak için mumun devrilmesi sonucu ot minderinin ateş alması ile Eylül ve Ferdi ve Şürekası romanlarındaki yangın sahnelerine gönderme yapar.

Mahmut Yesari, mizahı kullanarak özellikle yaptığı göndermelerle Behlül Safder aracılığıyla Servet-i Fünûn edebiyat anlayışıyla alay etmiş ve eleştirmiştir.

177

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4.MAHMUT YESARİ’NİN TELİF TİYATROLARINDA İZLEKSEL KURGU

İçeriğin adlandırılıp kavramlaştırılması izleği/temayı vermektedir.Her eser belirli bir duygu ve düşünce etrafında kurgulanmaktadır. Eserin bütününe hâkim olan duygu ve düşünceler izleği oluşturmaktadır.174Eserler de bireysel ve toplumsal izlekler olarak iki ayrı izleklerden oluşabilmektedir.

Mahmut Yesari’nin tiyatroları konu ve izlek bakımından farklılıklar gösterdiği için yazarın tiyatroları adapte ve telif olmak üzere iki başlık altında değerlendirilir.

Çalışmam gereği telif tiyatroları incelendiğinde tiyatroların dram ve komedilerden oluştuğu görülmektedir. Mahmut Yesari’nin dram tiyatroları adı altında Sürtük ve Serseri adlı iki önemli eseri yer almaktadır. Mahmut Yesari, dram tiyatrolarının merkezine insanı konumlandırır. İlişkilerin sahteliğine, açgözlülüğe, kıymet bilinmemezliğe vurgu yaparak doğruluk, yardımseverlik, iyi niyet, erdem gibi değerler üzerinde durmaya çalışır.

“Mektep Temsilleri” serisinde çıkartılan komedi tiyatroları ise okullar için yazılmış eserlerdir.Bu eserler yanlış anlaşılmalar üzerine kurgulanarak komedi unsuru yakalanmaya çalışılmıştır. Bu yanlış anlaşılmalar aynı zamanda eserin didaktik yönünü ortaya koyarak çocuklara belirli prensipler aktarılmaya çalışılmıştır.

Kız ve erkek mektepleri şeklinde sınıflandırılan eserler ya tamamen kız ya da tamamen erkek karakterlerden oluşur. Bu sınıflandırma eserlerin konu ve izleklerini etkilemiştir.

Mahmut Yesari’nin telif tiyatro eserleri incelendiğinde hayatından izler taşıdığı görülmektedir.Bohem hayat tarzını Serseri’deki Macit üzerinden ele alması, vücudunda özrününün bulunması ve aşka olan bakış açısından dolayı eserlerde klasik aşk anlayışından söz etmekten ziyade şüpheyle yaklaştığı ilişkiler kurması, gençlik yıllarında Çanakkale cephesinde yaşadığı gözlemleriyle savaş,baskın, şehitlik gibi izleklere sık sık yer vermesi bu düşünceyi desteklemektedir.