• Sonuç bulunamadı

3. MAHMUT YESARİ’NİN TİYATROLARINDA YAPI

4.1. Toplumsal Adaletsizlik

177

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4.MAHMUT YESARİ’NİN TELİF TİYATROLARINDA İZLEKSEL KURGU

İçeriğin adlandırılıp kavramlaştırılması izleği/temayı vermektedir.Her eser belirli bir duygu ve düşünce etrafında kurgulanmaktadır. Eserin bütününe hâkim olan duygu ve düşünceler izleği oluşturmaktadır.174Eserler de bireysel ve toplumsal izlekler olarak iki ayrı izleklerden oluşabilmektedir.

Mahmut Yesari’nin tiyatroları konu ve izlek bakımından farklılıklar gösterdiği için yazarın tiyatroları adapte ve telif olmak üzere iki başlık altında değerlendirilir.

Çalışmam gereği telif tiyatroları incelendiğinde tiyatroların dram ve komedilerden oluştuğu görülmektedir. Mahmut Yesari’nin dram tiyatroları adı altında Sürtük ve Serseri adlı iki önemli eseri yer almaktadır. Mahmut Yesari, dram tiyatrolarının merkezine insanı konumlandırır. İlişkilerin sahteliğine, açgözlülüğe, kıymet bilinmemezliğe vurgu yaparak doğruluk, yardımseverlik, iyi niyet, erdem gibi değerler üzerinde durmaya çalışır.

“Mektep Temsilleri” serisinde çıkartılan komedi tiyatroları ise okullar için yazılmış eserlerdir.Bu eserler yanlış anlaşılmalar üzerine kurgulanarak komedi unsuru yakalanmaya çalışılmıştır. Bu yanlış anlaşılmalar aynı zamanda eserin didaktik yönünü ortaya koyarak çocuklara belirli prensipler aktarılmaya çalışılmıştır.

Kız ve erkek mektepleri şeklinde sınıflandırılan eserler ya tamamen kız ya da tamamen erkek karakterlerden oluşur. Bu sınıflandırma eserlerin konu ve izleklerini etkilemiştir.

Mahmut Yesari’nin telif tiyatro eserleri incelendiğinde hayatından izler taşıdığı görülmektedir.Bohem hayat tarzını Serseri’deki Macit üzerinden ele alması, vücudunda özrününün bulunması ve aşka olan bakış açısından dolayı eserlerde klasik aşk anlayışından söz etmekten ziyade şüpheyle yaklaştığı ilişkiler kurması, gençlik yıllarında Çanakkale cephesinde yaşadığı gözlemleriyle savaş,baskın, şehitlik gibi izleklere sık sık yer vermesi bu düşünceyi desteklemektedir.

178

ve yardımsever bir beyle karşılaşmasıyla Mediha’ya dönüşerek varlıklı bir yaşam sürmesi anlatılmıştır. Evin Erkeği’nin Sürtük’e yardım etmesi ve Sürtük’ün evde yaşayacak olması Hizmetçi Kız’ı rahatsız eder:

Evin Erkeği “Onun yüzündeki, ellerindeki, bacaklarındaki, üstünde, başındaki kirler ve çamurlar ne biliyorsun ki senin ve benim sıçrattığımız çamurlar değildir.

Yüzünü buruşturarak kirli kız… diyorsun. Evet, o, kirli bir kaldırım kızı. Fakat onu kaldırım doğurmamış ki. Onu kaldırıma atan biziz. Sen, ben, öteki, beriki.” sözleriyle birini kaldırımdan kurtarmakla bir insanı kazanmış olacağından bahseder. (s.37).

Devamında söylediği “Ne garip. Kaldırımdan gelen, evi yadırgıyor. Ev insanlarından korkuyor... Evlerde yaşayanlar da kaldırım sürtenlerden korkuyorlar...

Birbirimize karşı ne kadar korkunç görünen gülünç mahlûklarız”(s.37) sözleriyle Mahmut Yesari, toplumsal adaletsizliği gözler önüne sererek düşmüş kadına yardım edilmesi ve toplum tarafından dışlanmış kadınların topluma kazandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Mahmut Yesari, Serseri adlı eserinde de pansiyonlarda yaşamını sürdüren Macit aracılığıyla çocuğuyla ortada kalan Kimsesiz Genç Kız’a yardım etmiştir. Kimsesiz Genç Kız’ın toplum tarafında yaşadığı dışlanma, düşmüşlüğünden faydalanma gibi durumları göstererek düşmüş kadınların topluma kazandırılması gerektiği mesajını vermiştir. Toplumun olumsuz bakışına değinerek kadınların yaşadığı çaresizliklerden söz etmiştir.Macit’in toplum tarafından serseri olarak adlandırıldığı hayatı için söylediği sözler izleği özetleyecek niteliktedir:

‘‘Serseri hayatı, Pansiyonda orta malı kadınlarla yaşıyorum diye mi?..

Kardeşinin, akrabalarının evine gidebilir misin?... Arkadaşlarının, dostlarının güler yüz gösterdikleri gün bile yalandır, yapmacıktır. Biraz sarsıldığın, düştüğün gün, cemiyet seni affetmez. Ayakta duracaksın, sarsılmayacaksın, düşmeyeceksin. Düşersen, kabahat sendedir. Niçin sarsıldın, niçin düşdün?... Sormazlar…(Kimsesiz Genç Kadın yaklaşır).Vicdansız, yalnız kendi kazancını düşünen bir patron, ayağına gelir, senden iş ister. Pazarlıkda uyuşursunuz. İş bitince paranın yarısını keser. Sened yok, sepet yok. O hırsız, o dolandırıcı patronun, kurulu tezgahı,evleri, apartmanları, bankada parası vardır ve muntazam insandır.

Ben, gayri muntazam adamım. Onlar, benim gibileri çalmak, dolandırmakla

179

geçiniyorlar. Ben de muntazam adam olabilirim, fakat, fırsat vermiyorlar ki…’’ (s.71).

(...)

‘‘Bırakın, söyleyeyim. Düştün mü, kimse sana el uzatmaz. Çünkü sana acıyanlar, el uzatanlar senin suç ortağın olurlar. Cemiyet, onları da affetmez. Bir kadınla evlenirsin, ona acımışsındır. Onu almak, ona sahib çıkmak için can atanlar vardır. Gel gelelim, cesaret edemezler. Sen alırsın, o kadınla evlenir miydi derler. Bunda, bir hınç gizlidir. Kadının mayası bozuktur. Boşar, kurtulursun. Serseri, evlilik nesine?... Derler. İhtiyar anana bakamıyorsun. İhtiyaç içindeki akrabalarına, arkadaşlarına bakamıyorsun… Paran yoktur. Kimseye el açamazsın. Kimseye halini anlatamadığın için, herkes seni refah içinde yaşıyor sanır. Yardım etmek lazım geleceğini düşünmezler. Üstüne başına bakamazsın, sefil kıyafetine bakarlar; bu ne serserilik, derler. Eline geçen patayla yarı a, yarı tok geçinirsin. Bir köşede, ihtiyat paran olmadığı için yine serseri olursun.

Çalacaksın, çırpacaksın, hergelelik edeceksin; sözünü, senedini, imzanı, dostluğunu her şeyini inkâr edeceksin… Kitabcı hakkını vermez çalar; o, sayın bir şahsiyettir. Çünkü, hak edileni vermemek, muntazam insanların zeka hakkıdır’’ (s.71).

(...)

‘‘Hayır, bir şey bilmiyorsun kızım. Bir orospuyu sevmek, bir kal’aya akın etmekden daha çok kahramanlıktır. Ben, bugünkü cemiyette anormal bir tipim. Eski şövalyeleri, tarihler, kahraman diye tanırlar.Son asırda, onların adı, serseridir. Arkası olmayan üç beş lirayı iktisatla, üç dört gün yemek yahut bir günde yiyivermek. Az paranın iktisadı olmaz. Bugün bir kadınla, yarın başka bir kadınla yaşıyorum değil mi….Bir aile kızıyla evlenebilir miyim?...Babası olmadığım bir kızım var… Bana, kim, varır?... Ben de bakılmak isterim. Çocuklarını ortada bırakanların çocuklarını, hiçbir menfaat karşılığı olmayarak kabulleniyorum. Anne, baba, çocuğu kapılarından kovuyorlar. Ben büyütüyorum. Sonra da ben serseri oluyorum’’ (s.72).

180

Aynı zamandan iki eserde de yardım eli uzattığı kadınların içindeki problemlerden kurtularak varlıklı ve düzenli bir hayata kavuşmaları kadınların “kendisi olmaktan” kaçamadığı görülmektedir. Kavuştukları sahte hayata kendilerini kaptırarak değer yargılarını kaybetmişlerdir. Bu kadınlar dışında yer alan karakterlerin de para ve sosyal statü hırsından dolayı ahlâkî ve insanî değerlere yabancılaşmış olduğu görülmektedir.