• Sonuç bulunamadı

3. MAHMUT YESARİ’NİN TİYATROLARINDA YAPI

3.8. Kaplıca Oteli

3.8.4. Olay Dizisi

135

Mümin ve Zeynel, Rıza’nın bu davranışını doğru bulmamakla birlikte“bakalım, bu iyiliğin ettiğin adam, ilerde seni hatırlayacak mı?”(s.16) ifadesiyle de iyiliğini unutacağı düşüncesindedir.

3.7.8.4. Fon Karakterler

Eserin fon karakteri bulunmamaktadır.

136

Bu sırada İrfan Selver girer ve Niyazi’nin keyifli halini izledikten sonra sebebini öğrenmek ister. Niyazi’nin bu keyifli hali izne çıkış zamanının yaklaşmasından kaynaklanmaktadır.İrfan Selver’in ise yerine yeri birini bulmadan Niyazi’yi göndermeye niyeti yoktur.İrfan Selver yerine birini bulma işini Niyazi’ye devretmiştir.

Ancak Niyazi buranın yabancısıdır.

“NİYAZİ – Bayım ben buranın garibiyim, yerlisi değilim ki... Benim tanıdıklarımı, tavsiye ettiklerimi sizin gözünüz tutmadı!” (s.4).

İrfan Selver’in niyeti Niyazi kadar güvenilir birini bulmaktır. İrfan istasyonda emanetçi görmek için ayrılırken Niyazi yerine birini bulması için tekrar yalvarır.

Niyazi sahnede yalnız kalır ve kendi kendine konuşur:

“... Bir ay mezuniyet bir ay da kendiliğimden tebdilihava verdim mi, iki ay olur.( Yerine oturur kağıtları karıştırmaya başlar) Açık gözlük başka şey...Patrondan iki aylık avans aldım, cebime koydum Eh ne olur ne olmaz dünyanın bin türlü hali var. İster misin tam benim hareket edeceğim gün, patronun parası olmayıversin. Burayı katip vekiline teslim ettiğim gibi şapkamı başıma koyarım artık Allah’ını seven beni tutmasın...” (s.5).

Bu sırada Baha Bahattin elinde şapkasıyla sahnede görünür. Niyazi Baha’yı gördüğünde otelde kalacak müşteri olduğunu düşünerek yüzünü buruşturur. Baha otelde kalmak için değil iş için gelmiştir. Niyazi bu durumu öğrenince Baha’yı İrfan Selver’in gönderdiğini düşünerek büyük bir sevinçle ona yerini emanet eder:

“NİYAZİ – (Parmaklarını çıtlata çıtlata şarkı söyler ve sevincinden zıp zıp sıçrar) Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat... Yaşasın aman!... (konuşarak) Demek nihayet izinim çıktı. Ben de bütün hür serbest insanlar gibi dağlarda, kırlarda, bayırlarda dolaşacağım. Ben de otellere gidip bir oda tutacağım. Bu sinema senin bu sinema benim... (zıp zp sıçrar) Seni Allah gönderdi be birader. Bugün bizim patronun yoluna çıkmış olmakla Hacca gitmiş kadar sevaba girdin. Ben garibi sevindirdin (Baha’nın omzuna vurur) Hani işten yüksünüyorum, vazifeden kaçıyorum sanma. Bu izni hakettim doğrusu” (s.6).

Baha’nın gelme maksadını dinlemeyen Niyazi acele bir şekilde odayı gösterir, otel ve müşteriler hakkında bilgiler vererek yanından ayrılır:

137

NİYAZİ – Duramam.Vaktim yok. Polisa verilecek matbu defterler, esami defterleri, abonelere ait defterler, demirbaş eşya defteri... Hulasa neyi hangisini ararsanız hepsini burada bulursunuz. Allahaısmarladık bay katip vekili. İki ay sonra görüşürüz şayet Allah kısmet ederse... Gidip gelmemek gelip bulmamak var.(Zıp zıp sıçrayarak şarkı söyler) Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat... Yaşasın aman!...” (s.8).

Baha yaşadıklarından dolayı oldukça şaşkındır. Otel kâtipliği daha önce yapmadığı gibi otel hakkındaki bilgilere de sahip değildir. Yeni mesleğini öğrenebilmek için masadaki kağıtları ve defterleri karıştırır.

Bu sırada Birinci Seyyah gelir, birinci katta boş oda olup olmadığını sorar ve patronla görüşmek ister. Baha Niyazi’den öğrendiklerinden yola çıkarak patronun olmadığını sabahları ya kahvede ya istasyonda, öğlenleri lokantada, akşamları ise evinde olduğunu açıklar. Baha seyyahın başka katta oda istemesi üzerine o katın da dolu olduğunu söyler. Arkasındaki anahtarlarında yedek anahtarlar olduğunu belirtir. Birinci seyyahın yedek anahtarların olmasını hoş karşılamaması üzerine bu anahtarların nedeni Baha, müşterilerin intihar edebilme olasılığından kaynaklı olduğunu belirtir.

“BİRİNCİ SEYYAH – Siz müşterilerinizin sıhhatinden, hayatından fazla kapı kilitlerine mi ehemmiyet veriyorsunuz? Hem Kaplıca’ya gelen adam intihar eder mi?

BAHA –Aylarca Kaplıca’ya girer, aylarca otel parası verir, yine iyileşemediğini görürse elbette canından bezer.

BİRİNCİ SEYYAH – Kaplıca’nızı çok güzel methediyorsunuz!” (s.9-10).

Birinci seyyahın çıkması üzerine otelin müşterisi gelerek Baha’dan hesabının çıkarıp çıkarılmadığını sorar. Otel müşterisi gün içinde otelden ayrılmak istiyordur.

Baha hesabın çıkarılmadığını söyleyerek bu kadar çabuk oteli terkediyor olmasına gönlünün razı olmadığı belirtir. Bu saçma konuşma otel müşterisini sinirlendirir.

Müşteri otel kâtibi Niyazi’yi görmek ister. Baha’nın Niyazi’yi tanımaması üzerine müşteri İrfan Selver’i görmek ister. Ancak Baha İrfan Selver’i de tanımamaktadır.

Müşteriye karşı pot üstüne pot kırar ve durumu toparlamaya çalışır.

“BAHA – Ben burada dururken onlar kim oluyor? Demek istedim.

Karşınızda katip ve patron namına söz söyleyen Bay Baha Bahattin var.

(Ayağa kalkar, kendini takdim eder.) Baha Bahattin kulunuz...” (s.12).

138

Otel müşterisi bu işte bir garipliğin olduğunu düşünerek yanından ayrılır. Baha kendini kendine konuşmaya başlar:

“BAHA – ( Otel müşterisinin arkasından bakar ve derin bir nefes alır.) Ohh! Bu daha susturlu bela çıktı.(ellerini ovuşturur) Fakat mükemmel idare ettim.(Kendisinden memnun) Yok az zamanda açıldım, alışıyorum.

Zannettiğim kadar güç sanat değilmiş. Odaları, Kaplıca’yı görüp vaziyeti anlamasam, mesele bitti. (Dolaşır) Kim derdi ki bir çeyrek saatin içinde çekirdekten yetişme otelci olacağım.(Maanın başına oturur) İstidat başka şey... Allah vergisi işte... (Sevinçle yumruğunu masaya vurur) Yaşa Baha!

Baban da mı otel kâtibiydi.” (s.12).

Bu sırada İkinci Seyyah gelerek çok titiz, meraklı ve vesveseli bir adam olduğunu söyleyerek kalmadan önce Kaplıca hakkında bilgi ister. Baha, Kaplıca hakkında saçmalamaya başladığını fark edince durumu toparlayabilmek için adama iltifatlarda bulunarak gerçeği söylemek ister. Otelde pirelerin, tahtakurularının, sineklerin olduğunu ve aynı zamanda bulaşıcı hastalıktan dolayı karantinaya alınacağını söyleyerek yalan söyler. Yalanında daha da ileriye giderek bölgedeki her otelde bu hastalığın olduğunu ekler. Seyyah duyduklarından sonra Baha’ya teşekkür ederek cebinden para verir. Yanından ayrılır. Baha bu durumdan oldukça memnundur zamanla daha da iyi olacağını düşünür.

Üçüncü Seyyah, gelerek mektup yazacağı için bir zarf ister. Bir köşede oturup yazmak ister ancak Baha misafir kabul edemeyeceklerini söyler. Bunun üzerine seyyah oda kiralama ister. Baha bütün odaların kiralandığını söyleyerek aynı hastalık yalanı bu seyyaha da söyler. Seyyah ecelime gelmişim diyerek koşar adımlarla uzaklaşır. Baha bu sefer iyiliğine karşı bahşiş almadığından sitemlidir.

Dördüncü Seyyah gelerek gazetelerini sorar. Baha patronun okuduğunu akşam gelmesi gerektiğini söyler. Dördüncü seyyah bu cevaba çok sinirlenir ve otelden ayrılacağını söyleyerek sahneden çıkar.

İrfan nihayet otele gelir. Haberi olduğu için durumdan Baha’yı denemek için bir oda tutmak istediğini belirtir. Baha patronunu daha önce hiç görmediği için tanımamıştır.

Baha bir yerden gözünü ısırdığını söyleyerek iltifatlarda bulunur ve otelde rahat edemeyeceğini çünkü pirelerin, tahtakuruların olduğunu söyler. Yalanına devam ederek

139

otelde hastalığın çıktığını ekler. Otelin karantinaya alınacağını duyan İrfan daha fazla dayanamayarak sinirlenerek bu göreve kimin getirdiğini sorar. Baha karşısındakinin Bay İrfan Selver olduğunu anlar ancak iş işten geçmiştir. İrfan yakasına yapışarak maksadını sorar. Baha durumu anlatır. İş aradığını bu yüzden otele geldiğini otel kâtibinin sevinerek işi kendisine devrettiğini anlatır. Baha kovulması üzerine şu sözleri söyler:

“BAHA – Dünyada iyilikte yaramıyor. Yazıhaneyi boş bıraksaydım, daha mı iyi olurdu? Gelene gidene kim anlatırdı?

İRFAN – (Hiddetle) Ha bak o cihetten ettiğin iyiliğe hiç diyecek yok! Pire, tahtakurus, sivrisinek, tatarcık, amanallah! Öyle mi? Sonra da otelde hastalık çıkmış. Hem de bulaşır hastalıkmış.(Yumruklarını kaldırarak üzerine yürür) Müşterileri otelden soğutmakgelenleri de kaçırmak... İyilik bu değil mi? Daha duruyor hain...(Kapıya doğru takip eder.) (s.17-18).

Baha kısa sürede öğrendiği ve alıştığı otel katipliğinden istifa eder ve oyun sonlanır.