• Sonuç bulunamadı

Eğitim Tarihinde Yabancı Özel Okullar ve Eğitime Katkıları

BÖLÜM 2. TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNE VE YABANCI ÖZEL OKULLARA

2.2. Eğitim Tarihinde Yabancı Özel Okullar ve Eğitime Katkıları

Bu bölümde Osmanlı İmparatorluğu zamanında kurulmaya başlanan yabancı özel okulların amaçları, vizyon ve misyonları ve Türkiye Cumhuriyeti zamanında eğitim hizmetlerine devam eden bu okullar itibar, kültür ve sürdürülebilirlik açısından değerlendirilecektir. “Yabancı Okul” denilince; Osmanlı toprakları üzerinde önce gayrimüslim toplulukların açtıkları ve zaman içerisinde doğrudan yabancı devletler veya misyonerler tarafından açılan okullar anlaşılmalıdır. Genelde din kökenli kişiler veya kuruluşlar tarafından açılan bu okulların amaçları Osmanlı devletinin içinde yaşayan azınlıkları Protestan mezhebine geçirmek olduğu söylenir ancak birçok kaynak bu amacın yanı sıra siyasi amaçları olduğunu ve bunun Osmanlı İmparatorluğunu zayıflatmak ve azınlıkları bilinçlenerek, isyan etmelerini sağlamak olduğunu belirtir. Yabancı Okul”

tanımının kökeni ise 1453 yılına İstanbul’un fethine kadar dayanmaktadır. 1600’lü yıllarda ise bu okulların sayısı çoğalmaya başlamıştır.

Osmanlı Devleti’nde azınlıklar tarafından açılan okullar, zamanla yabancı devletlerin himayesine girmiştir. Okul sayısını artırmak isteyen yabancı devletler,

52

Osmanlı ülkesinde himayelerine aldıkları gayrimüslim toplulukların okulların yanında, kendi adlarına da okullar açmıştır. Hristiyanlığı yaymak isteyen misyonerler de Türk öğrencilere düşüncelerini aşılamak, kültürel etkileşimi sağlamak, yabancı dil öğrenimini en üst seviyede tutmak hedefiyle Anadolu’da ve İstanbul, İzmir gibi önemli kentlerde çok sayıda okullar açmaya başlamışlardır (Linder, 2018). Bu çoğalma önce sorunsuz olarak başlamış ama 1700’lü yıllarda atağa geçmiş 1840’lı yıllarda son derece hızlanmış 1850’li ve 1860’lı yıllarda oldukça büyük boyutlara ulaşmıştı (Osmanlı toprakları üzerinde yaklaşık 1600, azınlık, misyoner ve yabancı devlet okulu vardı. Yayılmaya ve çoğalmaya en çarpıcı örnekler, Amerikan okullarının sayısında ve açıldıkları yerlerin özelliğinde görülmektedir. 1904 yılında Osmanlı toprakları üzerinde 465 Amerikalı Protestan misyonerlerine ait okul bulunuyordu. Bu okulların yaygın olduğu yerler, büyük bir çoğunlukla Osmanlı Devleti’ne ait Orta Doğu topraklarında Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da ve İstanbul’daydı.

Bu sayının artmasının ve yayılmanın bir nedeni de bu dönemde Osmanlı eğitim-öğretim kurumlarının verdikleri eğitimin yetersizliğiydi. Osmanlı Devleti’nde ilk dönemlerden beri en önemli eğitim kurumu medreselerdi. “Çok yüksek, çok parlak bir dönem geçirmiş olan medreseler, zamanla bozulmaya başlayıp eski güç ve etkinliklerini yitirmişlerdi” (Haydaroğlu, 2018).

“Yabancı Okulları da denetim altına alabilmek amacıyla köklü ve kapsamlı bir girişim olarak 1869’da çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi, Osmanlı Devleti’nin bu gidişi durdurması demekti. Birinci adım 1845’te Meclis-i Maarif-i Umumiye’nin kurulmasıydı. Böylece İmparatorluk bünyesindeki bütün eğitim öğretim kurumları yeniden yapılandırılıyor, derecelendiriliyor ve bir düzene sokulmaya çalışılıyordu. Denetim konusundaki en sağlam adım, 1868 yılına ait Gümrük Nizamnamesidir. Gümrük uygulamaları çerçevesinde Yabancı Okullar için söz konusu olan her türlü materyalin incelendikten sonra geçişine izin verileceği kayda bağlanmıştır. Bu kanun ile okullar derecelendirilmiş, düzenlenmiş, öğretim kadrosunun kalitesi üzerinde durulmuş, onların yaşam oluşturulması, sınav kurallarının öğrenciyi teşvik edecek şekilde oluşturulması gibi kararlar alınmıştır. Okulların üç seviyeye ayrılması ve yabancı okullarla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması da bu kanunda yer almıştır. İlk defa bu Nizamname de Yabancı Özel Okul” ibaresi kullanılmış ve “okul açılması için gerekli olan 3 şartın belirtilmesi ve bunların yerine getirilmedikçe açılan okulların devam etmesine ve yeni okul açılmasına asla izin verilmeyeceğinin açıkça vurgulanmasıdır” (Başbakanlık Arşivleri, Mukteza Defteri No 21/204).

53

Bu şartlara göre yabancı okulda çalışacak öğretmenlerin Millî Eğitim Bakanlığından onaylı diplomalarının olması, okutulacak kitapların ve ders çizelgelerinin de MEB tarafından onaylanması gerekiyordu. Yeni açılacak veya yenilenecek bir yabancı okulun ruhsat alması içinde kurucusunun kimliği, milliyeti, öğrenci kontenjanı, okul giderlerini kimin ve nasıl karşılayacağı, öğretmenlerin kimlikleri ve geçmişte herhangi bir olaya karışmış olup olmadıklarının bildirilmesi gerekiyordu. Bu belgelerden sonra Bakanlık müfettişleri gelerek okulu teftiş ediyorlar ve onaylarının sonrasında onay verilebiliyordu. (Başbakanlık Arşivleri, Mukteza Defteri No: 21/204). Bu durum Cumhuriyetin ilanından sonra da devam etmiş ve hala etmektedir. Yabancı öğretmenlerin oturma izinleri ise Çalışma Bakanlığınca verilmektedir.

Ruhsat verme işlemine çok dikkat edilmiştir. Harcanacak paranın kaynağı, bina veya binaların fiziki yapıları, kullanılacak malzeme, sınıf düzenleri, okulun derecesi, açıklamalı ders programları, bu programı yürütecek olan kadronun kalitesi, okunacak kitap listesi gibi konular önce araştırılmış ancak hepsi tamamlandıktan sonra ruhsat verilmiştir. Binalarda onarım yapmak içinde aynı titiz kurallar takip edilmiş, özellikle eski binaların karakterlerinin bozulmamasına dikkat edilmiştir (Haydaroğlu, 2018:40-42). Günümüzde bu özen aynı şekilde devam etmektedir. Hatta gereken yenileme ve restorasyon çalışmalarında yabancı liselerin karşısına zorluklar çıkmaktadır. Ancak sürdürülebilirlik açısından bakıldığında bu çok olumlu bir yaklaşım olarak görülmektedir.

Bu sayede birçok yabancı okul tarihi binalarını koruyabilmiş, geçmişin mirasını geleceğe taşıyabilmişlerdir. Ancak bütün bu önlemlere rağmen Osmanlı Devleti yıkılana kadar Yabancı Okullar, tam bir denetim altına alınamamış, denetim ancak daha sonra Lozan Barış Antlaşması ile (24 Temmuz 1923) sağlanabilmiştir. Bu antlaşma ile Azınlık Okulları ve Yabancı Okullar iki ayrı kavram olarak ele alınmış ve Cumhuriyet hükümetlerde bu yasalarla gerçekleştirilen uygulama ve denetimleri halen kullanmaktadırlar.

İstanbul’da 1800’lerde, Osmanlı İmparatorluğu zamanında kurulan Yabancı Özel Okullar 21. yüzyılda da eğitim kalitelerini sürdürmektedirler. Eğitim ücretleri yüksek olduğu halde kontenjanlarını doldurabilmekte ve çoğu, üniversite başarıları ile öne çıkmaktadırlar. 19.yy. ortalarında kurulan bu okullar sadece kendi ülkelerinin dilini en yüksek düzeyde öğretmekle kalmamış, edebiyatları ve kültürleri hakkında da

54

öğrencilerine bilgilendirmeler yaparak onların önünde yeni pencereler açmışlardır.

Ayrıca içinde yaşadıkları ülkemizin kültür ve geleneklerine çok önem vermişler, öğrencilerin kendi dillerini en iyi şekilde kullanmaları için çaba göstermişler ve 19.yy. ve 20.yy. başlarında, zamanın şartlarına göre, öğrencilerle yurt içinde geziler düzenleyerek öğrencilerini, ülkelerini tanımaları için teşvik etmişlerdir. Teknolojinin gelişmesiyle eğitimdeki tüm yenilikleri takip etmişler, öğrencilerin küresel dünyadaki yerlerini almaları için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamışlardır. Başarılarını ve itibarlarını 150 yılı aşkın korumaları, sürdürebilmeleri, yeniliklere ayak uydururken, gelenek ve göreneklerinden, eğitim kalitesinden, sosyal sorumluluk ilkesinden, her öğrenciye eşit eğitim fırsatı ve gerektiğinde burs ve destek vermekten hiç vazgeçmemiş olmalarıdır.

Aktif ve sağlam bir iletişim ağı kurarak, ilk günden bu yana sorumluluk alma geleneği ile yeniliklere öncülük ederek, eğitim kalitesini en üst düzeyde tutarak, sorumluluk sahibi ve çok yönlü bireyler yetiştirerek, yeni nesilleri geleceğe hazırlamışlardır.