• Sonuç bulunamadı

Doğal Yasalar Karşısında Leviathan

C. Yasa-Üstü Olanın Adı: Leviathan ya da Fani Tanrı

2. Doğal Yasalar Karşısında Leviathan

Bütün bunların yanında “barışı aramak” ve diğer doğal hukuk kaidelerinin egemen için ne ölçüde bağlayıcı olduğunun da incelenmesi gerekir. Hobbes’a göre yasaların özü, sözünde değil ruhundadır. O halde yasalara uygulanacak yorum metodu sözel, lafzi olmayıp amaçsal ve gai yorum metodudur. Yasanın asıl anlamı yasa koyucunun ona yüklediği anlamdır. Dolayısıyla yasaları yorumlama inhisarı egemene, Leviathan’a aittir.366 Akla gelebilecek bir diğer husus bu ilkenin yalnızca medeni

yasalara ait olabileceği ihtimalidir. Fakat Hobbes, bu ihtimali bir kanun yazılı olsun ya da olmasın yoruma ihtiyaç duyduğunu ifade ederek dışarıda bırakır. Her ne kadar doğal hukuku anlamak zor değilse bile, insanların bencil yapıları yüzünden en çok yoruma ihtiyaç duyan yine doğal yasalardır.367 Öte yandan doğal hukuk aslında iyiyi

kötüden ayırmaya yarayan bilimin, yani ahlak felsefesinin ta kendisi ise bunun yorumunun ahlak felsefesi yazarlarına ait olacağı da düşünülebilir. Bu noktada İngiliz filozof kendi yorumlarının bile tabiri caizse yarattığı egemen karşısında hükümsüz olduğunu söyler. Fani Tanrı onun da üzerindedir. Buna göre;

“Bir devlette, doğa yasalarının yorumlanması ahlak felsefesi kitaplarına bağlı değildir. Devletin otoritesi olmaksızın salt yazarların otoritesi, ne kadar haklı olursa olsun, onların görüşlerine yasa niteliği vermez. Ahlaki erdemler ve onların barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından önemi üzerine bu kitapta yazdıklarım, gerçeğin ta kendisi olsa da, toplumsal hukukun bir parçası olmadıkça yasa değillerdir.”368

364 HOBBES, De Cive, s. 160; HOBBES, Leviathan, Bölüm 26, s. 201. 365 Bknz. HOBBES, Leviathan, Bölüm 21, s. 166.

366 HOBBES, Leviathan, Bölüm 26, s. 207-208. 367 HOBBES, Leviathan, Bölüm 26, s. 208. 368 HOBBES, Leviathan, Bölüm 26, s. 208.

118

Egemenin bütün bir ülkenin mahkemelerinde aynı anda bulunması mümkün olmadığından onun yetkilendirdiği yargıçlar doğal yasaları yorumlayacaklar ve bununla ilgili ihtilafları çözüme bağlayacaklardır. Yargıçlar kendiliğinden bir önem arz etmemekle beraber, herhangi bir yargıcın yorumunun geçerliliği ancak yetki Leviathan tarafından verildiği için önem arz eder.369

Hobbes için ne egemen ne de yargıçlar yanılmazdır. O yüzden daha sonra egemenliği elinde bulunduran yönetici ve yargıç önceki kararlarla bağlanamaz. Her davada Leviathan’ın tecelli ettiği hükümdar ya da hâkim doğal aklın ilkelerinden hareketle yeniden araştırma yapmakla yükümlüdür.370 Ona göre;

“Krallar gelir geçer; bir yargıç gider, diğeri gelir; hatta, yer ve gök bile gidicidir; fakat doğal hukukun en küçük parçası bile her zaman geçerli olacaktır; çünkü o, Tanrı’nın ebedi hukukudur.”371

Buradan anlaşılacağı üzere doğal hukuka kraldan da önce tanıdığı geçerlilik, onun Tanrı’nın bir kelamı olması dolayısıyladır. Keza, Tanrı; yasanın, yasa biçiminde nitelendirilebilmesi koşulunu da sağlar. Bunlara yürürlük kazandıracak mutlak güce de sahiptir. Buyrukları onun kudretiyle desteklendiği ve kutsal kitapta, İncil’de yer aldığı ölçüde yasa hükmünü kazanır.372

Leviathan’ın Uyrukların Özgürlüğü başlığını taşıyan yirmi birinci bölümünde

tam da bu konuya ilişkin bir açıklama bulunmaktadır. Egemen, Tanrının bir kulu olmak ve doğa yasalarına uymaktan başka hiçbir haktan yoksun bırakılamayacak kişidir. Tebaasına karşı yaptığı hiçbir eylem, ne yaparsa yapsın adaletsizlik veya haksızlık olarak adlandırılamaz. Leviathan doğa durumundan kurtulmak için bireylerin haklarını devrettiği kişidir. Hobbes’a göre bu devir onların bütün haklarının egemenin tekelinde toplanmasını kayıt altına almaktadır. Yaşamları, ölümleri, mülkleri de bu kapsamdadır. Ne savaşı kazanırsa karşısına çıkacak ilk kişiyi öldüreceğini vaat eden ve talihsizce karşısına çıkan kızını öldüren Yefta ne de komutanı Uriya’nın karısına âşık olan ve bundan dolayı Uriya’yı öldüren Davut, egemenlik yetkilerini aşmışlardır. Başka bir örnekte ise daha önce incelediğimiz

369 HOBBES, Leviathan, Bölüm 26, s. 208-209. 370 HOBBES, Leviathan, Bölüm 26, s. 209. 371 HOBBES, Leviathan, Bölüm 26, s. 209.

119

Ostrakismos373 uygulamasının adil Aristides’in sürgününe yol açsa dahi Atinalıların egemenlik yetkisi dahilinde bulunduğunu belirtir. Bütün bunlar egemenin yaşam ve ölüm üzerinde karar verici niteliğine zarar vermeyecektir. Eğer ortada haksızlık varsa bu yurttaşlara karşı değil ancak Tanrı’ya karşı bir haksızlık ve günahtır.374

Buraya kadar egemenin doğal yasalarla bağlı olup olmadığına ilişkin söylenenlerin sistematik bir özetini yapmak gerekirse;

a. Yasalar lafzi değil amaçsal şekilde yorumlanmalıdır. b. Yazılı olsun olmasın bütün yasalar yoruma muhtaçtır.

c. Bu yorumu yapacak kişi ahlak felsefesi yazarları değil egemenin kendisidir. d. Egemen bu yetkiyi yargıçlar eliyle kullanır.

e. Ne hükümdar ne de hakimler yanılmazdır. O yüzden verdikleri kararlar sonra gelen hükümdarı ya da hâkimi bağlamaz.

f. Tanrı’nın kelamı olan, kutsal kitapta yer alan doğal hukuk hükümdara göre önceliğe sahiptir.

g. Egemenin bağlılığı yurttaşlarına karşı değil; vicdani bir yükümlülük olarak doğrudan ve yalnızca Tanrı’ya karşıdır.

Ancak Hobbes’un bu sistematiği her zaman Tanrı tanımaz bir egemen tarafından ya da seküler bir anlayış tarafından sınamaya tabi tutulabilir. Kaldı ki Hobbes’un kiliseye sempati ile yaklaşmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır. İngiliz düşünür kilisenin ve Leviathan’ın aynı anda farklı buyruklar vermelerinin insanların iki efendinin söyledikleri arasında savrulmalarına yol açabileceğini ve bu ikiliğin devletin altını oyacağını belirtir. İlahi cezanın, lanetlenmenin karşısına insanın biyolojik ölümünü koyarak bir kıyaslama yapar. Ölüm korkusuyla uyduğumuz efendinin buyrukları, kilisenin insanları korkuttuğu ebedi cezadan ve öğretilerinden, çok daha hayatidir.375 Nasıl ki Hobbes, yurttaşların iki efendisi olmasının devletin

373 Ayrıntılı bilgi için Bir Çözüm (?) Olarak Ostrakismos başlığına bknz. 374 HOBBES, Leviathan, Bölüm 21, s. 165.

375 HOBBES, De Cive, s. 93. Benzer şekilde Leviathan’da kilisenin iç savaşa yol açabileceğini

göstermeye çalışmıştır. Egemenin buyruğu olan yasalara karşı kilise öğretilerine temel ilke niteliğinin tanınmaması gerektiğini ifade etmiştir. HOBBES, Leviathan, Bölüm 29, s. 245.

120

altının oyulduğunu belirtmekteyse; semavi dinlerin en etkili araçlarından biri olan vicdani bağlayıcılığın, lanetlenme korkusunun ve inayete mazhar olabilmek gibi soyut yaptırımların egemenin sözü karşısında değersizleştiği söylenebilir.376

Görüleceği üzere egemenden önce doğal yasalara ancak Tanrı bağlayıcılık kazandırabilir ve bu bağ sadece inananlar için kurulabilir. İnançsız bir devlet, egemen ya da Leviathan zuhur ettiğinde vicdani bağın yerini sadece devlete varlık kazandıran tek bir ilke alacaktır; barışı aramak. Zaten, temel yasa hariç diğer bütün doğa yasalarının (adalet, hakkaniyet gibi) egemenin aklıyla, hikmet-i hükümet ile barışa uygun şekilde her somut olayda yeniden yorumlanması gerekir. Bu yorum doğru ya da yanlış olsa bile topluma karşı asla bir adaletsizlik değildir. Kaldı ki, Hobbes için yurttaşın her somut olayda doğru ya da yanlış düşüncesi farklılaşacağından neyin adil olup olmadığına karar verecek mekanizmanın yurttaşlar olması devletin özüne aykırıdır.377

Nihayet, barışı korumak sadece doğal hukuk kaidesi değildir; o, saf doğa durumundan çıkabilmenin yegâne yolu ve devletin varlık imkanıdır. Leviathan’a takılabilen tek çengel378 barışı sürdürme zorunluluğudur. Bu bağlamda barış ve

376 Hobbes dönemine göre radikal bir düşünceyi savunduğunun farkındadır. Okura Önsöz kısmında

bunu kendi ifadeleri ile şöyle açıklamaktadır: “Kitabımın Kilise adamlarının karşısında sivil iktidarını

orantısız bir şekilde artırılması, tarikatçılara karşı inanç özgürlüğünün ortadan kaldırılması, avukatlara karşı egemenlerin medeni yasalardan muaf tutulması gibi konularda çok sert bir şekilde eleştirildiğini gördüm. Hepsi sadece kendi konumlarını savunduklarından, eleştirileri beni harekete geçirmedi, sadece bu düğümleri daha sıkı atmamı sağladı.” HOBBES, De Cive, Okura Önsöz, s. 17.

Bu düşünceleri yüzünden o da radikal tepkilerle karışılacak ve kendisinin yakılması istenecekti. 1666 yılında çıkan yangının sebebi olarak Hobbes ve onun ateizmi gösterilecekti. Sterling P. LAMPRECHT, “Hobbes and Hobbism”, American Political Science Review, 34(01), 1940, s. 31.

377 HOBBES, De Cive, s. 161. Doğal yasalara verilen önem azaldıkça ve devletler ay-üstü dünya ile

irtibatını koparıp kendi başına buyruk hareket ettikçe hiç şüphesiz pozitivist bir hukuk anlayışının da yerleşeceği söylenebilir. Buna dair önemli kırılmalardan biri de Hobbes’un mezkur görüşleridir. Dolayasıyla buradan hareketle hukuku egemenin emri olarak tanımlayan J. Austin gibi düşünürlerin aynı coğrafyada kendilerine yer bulabiliyor olmaları basit bir tesadüf değildir. Elbette ki Austin’in hukuku bir emir ve kural düzeni olarak görmesi kuralı koyanın da haliyle hukuki bir sınıra tabi olmadığının kabulünü gerektirir. Şule ŞAHİN CEYLAN, “Egemene Reddiye: Hart’ın Austin Eleştirisi” Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, Haziran 2012, s. 48.

378 Hobbes Leviathan’ın kimliğini ortaya koyarken Eski Ahit’in Eyub kitabının kırk birinci babının son

iki mısrasından esinlenmiştir. “Yeryüzünde bir eşi daha yoktur, Korkusuz bir yaratıktır. Kendini büyük

gören her varlığı aşağılar, Gururlu her varlığın kralı odur.” (Eski Ahit, Eyüp, 41. 33-34) O bâbın ilk

üç mısrasında ise Leviathan’ın zaptedilemeyeceği belirtilmektedir. “Livyatan’ı çengelle çekebilir misin,

Dilini halatla bağlayabilir misin? Burnuna sazdan ip takabilir misin, Kancayla çenesini delebilir misin? Yalvarıp yakarır mı sana, Tatlı tatlı konuşur mu?” (Eski Ahit, Eyüp, 41. 1-3) Diğer yandan

izlediğimi bütün bir yorumlama metoduna karşılık Leviathan’ın doğal yasalarla bağlı olduğu da ifade edilmektedir. Bu kaynaklardan ikisi için bknz. S. A. LLOYD, Morality in the Philosophy of Thomas Hobbes: Cases in the Law of Nature, Cambridge University Press, 2009, s. 133-137.; Adem Ersin

121

Leviathan mutlak şekilde birbirlerinde içerilmektedirler. Devlet olmaksızın güvenli bir toplumsal hayatı sağlamak mümkün değilken, barış ve güvenlik olmaksızın egemenin bulunmadığı doğa durumuna geri dönülecektir. Dolayısıyla, temel doğa yasasının, inançlı olsun ya da olmasın, devleti bağlayacağı söylenebilir. Ancak diğer doğa yasaları düşünülürse egemenin yorumuna muhtaç olup sadece bu yasalara karşı bağı vicdanidir. Temel yasa hariç doğa yasalarının Leviathan üzerinde herhangi bir yaptırımı bulunmamaktadır. Özetle, doğa yasalarının özünü oluşturan barışı aramak, korumak ve sürdürmek ihtiyacı egemenin varlık sebebi olduğu gibi onun doğal sınırıdır da fakat ne diğer doğa yasaları ne de medeni yasalar egemen için bir sınır çizmektedirler.