• Sonuç bulunamadı

D. Türk Hukukunda Ötanazi

3. Diğer Mevzuatlarda Ötanazi

Türkiye’de ötanazi ile ilgisi bulunan başka düzenlemeler de bulunmaktadır.

Burada bu düzenlemeler üzerinde durulacaktır.

Ötanaziyle ilgili olabilecek diğer mevzuat düzenlemeleri arasında yer alan 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’unun 23. maddesinde; “Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz....” hükmü mevcuttur. Burada kişilerin kendilerinin doğuştan sahip olduğu yaşam hakkından vazgeçemeyeceği, dolayısıyla ötanaziye rızasının geçersiz ve hukuka aykırı olduğu belirtilmektedir.628

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 70.

maddesinde; “Tabipler, diş tabipleri ve dişçiler yapacakları her nevi ameliye için

625 Mustafa Özen, Öğreti ve Uygulama Işığında Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.120; Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.101-102.

626 Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.102.

627 Özlem Yenerer Çakmut, “Hekimin Cezai Sorumluluğu”, Uluslararası II. Sağlık Hukuku Sempozyumu 13-14 Kasım 2009 İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2011, s.282.

628 Cahid Doğan, “Ötanazi (Acısız Ölüm, Euthanasia)’’, s.270.

hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatını alırlar. Büyük ameliyei cerrahiyeler için bu muvafakatin tahriri olması lazımdır. (Veli veya vasisi olmadığı veya bulunmadığı veya üzerinde ameliye yapılacak şahıs ifadeye muktedir olmadığı takdirde muvafakat şart değildir.) Hilafında hareket edenlere ikiyüzelli Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları mahallî mülkî amir tarafından verilir.”

hükmü yer almaktadır. İradeye bağlı ötanazi durumunda, büyük cerrahi ameliyatlardaki gibi hastanın yazılı irade açıklaması zorunlu olarak alınması gerekmektedir. Aksi halde çeşitli cezai hükümlerin uygulanacağı belirtilmektedir.

Mevzuatta yer alan diğer düzenleme ise 13.01.1960 tarih ve 4/12578 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile yürürlüğe konulan Tıbbi Deontoloji Nizamnamesidir. Nizamnamenin 2. maddesinde şu ifade yer almaktadır: “Tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesi, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermektir. Tabip ve diş tabibi; hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi, ahlaki düşünceleri, karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi kanaatı ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda azami dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir.” Bu maddede hekimin görevinin insan sağlığı ve yaşam hakkına özen göstermek olduğunun altı çizilmiştir. 13. maddede ise; “Tabip ve diş tabibi, ilmi icaplara uygun olarak teşhis koyar ve gereken tedaviyi tatbik eder. Bu faaliyetlerinin mutlak surette şifa ile neticelenmemesinden dolayı, deontoloji bakımından muaheze edilemez. Tababet prensip ve kaidelerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yasaktır. Tabip ve diş tabibi; teşhis, tedavi veya korunmak gayesi olmaksızın, hastanın arzusuna uyarak veya diğer sebeplerle, akli veya bedeni mukavemetini azaltacak her hangi bir şey yapamaz.”629 ifadesi yer almaktadır. Bu içerikte hekimin, teşhis, tedavi veya korumak amacı olmaksızın hastanın arzusuna uyarak ya da başka bir nedenle aklî ve bedeni mukavemetini azaltacak herhangi birşeyi yapamayacağı, kişinin yaşam hakkından ne olursa olsun vazgeçilemeyeceği yani ötanazinin yasak olduğu belirtilmektedir.

Ötanaziye ilişkin diğer bir düzenleme 1998 tarihli Hasta Hakları Yönetmeliği’dir. “Ötanazi yasağı” başlığı altında düzenlenen 13. maddesinde;

629 Özlem Yenerer Çakmut, Tıbbi Müdahaleye Rızanın Ceza Hukuku Açısından İncelenmesi, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2003, s.152.

“Ötanazi yasaktır. Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dâhil, kimsenin hayatına son verilemez.” ibaresi yer almaktadır. Bu düzenlemeyle, hekimin insan yaşamına saygı göstermesinin doğal sonucu olarak ötanazi açık bir biçimde yasaklanmıştır.

Hasta Hakları Yönetmeliğinin 14. maddesinde ise; “Personel, hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak veya sağlığını korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmak zorunludur.” hükmü yer alır. Burada sağlık personeline hastanın her türlü durumda çektiği acının hafifletilmesi görevi verilmektedir.

Hasta Hakları Yönetmeliğinin 24. maddesinin beşinci fıkrasında, “Tıbbi müdahale sırasında isteğini açıklayabilecek durumda bulunmayan bir hastanın, tıbbî müdahale ile ilgili olarak önceden açıklamış olduğu istekleri göz önüne alınır”

hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm “Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi”nin 9. maddesi ile benzer şekilde düzenlenmiştir. Maddenin yedinci fıkrasında ise, “Hastanın rızasının alınamadığı hayati tehlikesinin bulunduğu ve bilincinin kapalı olduğu acil durumlar ile hastanın bir organının kaybına veya fonksiyonunu ifa edemez hale gelmesine yol açacak durumun varlığı halinde, hastaya tıbbi müdahalede bulunmak rızaya bağlı değildir” denilerek hastanın rızasının alınamadığı hayati tehlikesinin olduğu durumlarda hastanın rızasının alınmasının gerekmediği yani hastanın yaşaması için hekimin ne gerekiyorsa yapması gerektiği ifade edilmektedir.

Hasta Hakları Yönetmeliğinin 25. maddesi şu hükmü ihtiva eder: “Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir. Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatında hasta aleyhine kullanılamaz.” Bu hüküm hastanın tedaviyi reddetme ve durdurma durumunu düzenlemektedir. Böyle bir talep söz konusu olduğunda hastanın tedavi

olmaması halinde doğacak sonuçlar detaylı şekilde anlatılarak yazılı belgenin alınması gerekmektedir. Hastanın aydınlatılmış onamı alındıktan sonra tedavinin kesilmesi sonucu hasta ölürse bundan hekim sorumlu olmayacaktır.630 ÜNVER; bu madde düzenlemesiyle pasif ötanazinin hastanın rızasıyla yapılabileceğini ifade etmektedir.631