• Sonuç bulunamadı

A. İptal ve İtiraz Davalarında Verilen Kararlar

3. Diğer Kararları

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar bu iki çeşit kararla sınırlı değildir. Köküsarı’nın ifade ettiği şekliyle Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’da düzenlenmediği halde içtihatlarla oluşturduğu karar türleri de vardır281

.

a. Yürürlüğün Durdurulması Kararı

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı Anayasa’ya uygunluk denetimi yukarıdaki bölümlerde değinildiği gibi ilk inceleme ve esas inceleme olmak üzere iki aşamada gerçekleşir. Bu arada Mahkeme, her iki aşamada da yürürlüğün durdurulması kararı vererek hakkında dava açılan kuralın yürürlüğünü askıya alabilmektedir282. Ancak Türk anayasa yargısında yürürlüğün durdurulması konusu

281 KÖKÜSARI, s.149. 282 ALİEFENDİOĞLU, s.77.

tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü Anayasa’ya uygunluk denetiminde, ne Anayasa’da ve eski 2949 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da ne de yürürlükte bulunan 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da, Anayasa Mahkemesi’nin kanunların yürürlüğünü durdurma yetkisine sahip olup olmadığı konusunda herhangi bir düzenleme yer almıştır. Fakat Anayasa’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinde, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği belirtilmiş ve idari işlemlerde yürütmenin durdurulması olanağı getirilmiştir.

Doktrinde, yürürlüğü durdurma yetkisi gerekli midir yoksa değil midir tartışmaları yoğun olarak yapılmıştır283

. Anayasa Mahkemesi’nin yürürlüğü durdurma kararı vermesini olumlu bulan görüşler, genellikle Anayasa’da bu yönde bir yasaklamanın olmadığından hareketle, Anayasa’ya açık aykırılık olduğu durumlarda en azından telafisi imkânsız haller için istisnai olarak bu yolun olması gerekliliğini savunmuşlardır284

. Bu görüşü savunan yazarlara göre, yürürlüğün durdurulması kararı özellikle uygulanmakta olan kanun hükümleri için bir tür koruma önlemi ya da tedbir olarak düşünülmelidir285

. Buna karşın, kamu hukukunda sayılan durumlar dışında verilmeyen bir yetki için içtihat oluşturulamayacağı ve de kamu hukukunda boşluk durumu olamayacağından hâkimin hukuk yaratmasının da mümkün olamayacağı gibi gerekçelerle bazı yazarlar ise Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir karar veremeyeceğini savunmuşlardır286

.

Anayasa Mahkemesi yürürlüğün durdurulmasına ilişkin ilk kararını 509 sayılı Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi’nin Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin iptali için açılan davada vererek bu konuda içtihat oluşturmuştur. Böylece iptal yoluyla açılan davalarda yürürlüğün durdurulması kararı

283 AKYALÇIN, Ahmet, “Anayasa Mahkemesi’nde Yürürlüğün Durdurulması”

http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/anyarg23/akyalcin.pdf (06.06.2013). 284 AKYALÇIN, s.49, SABUNCU, s.299 vd.

285 YILDIZ, Mustafa, Anayasa Yargısında Geçici Tedbir Kararı, Beta Yayınları, İstanbul 1998, s.158. 286 ÖZBUDUN, s.443, ATAR (2011), s.338 vd.

verme yolu açılmıştır287. Etkili bir yargı denetimi için iptal davası dışında, yürürlüğü durdurma önlemi sadece idari yargıda değil, anayasa yargısında da olması gereken önemli bir araçtır. Çünkü sadece etkili bir yargı denetimi ile hukukun üstünlüğü geçerli kılınabilir288

. Fakat bunun için böyle bir yetkinin Anayasa Mahkemesi’ne Anayasa’ya konulacak bir hükümle belli koşulların varlığı halinde açıkça verilmesi yerinde olacaktır. Nitekim bu şekilde olması hem Anayasa Mahkemesi’nin mahkeme niteliğine hem de kararlarının otoritesinin korunması gereğine daha uygun düşecektir289

. Anayasa’da bu konuda bir boşluk olduğu kabul edilse bile, Atar’ın da ifade ettiği gibi Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa kuralları bakımından hukuk yaratarak boşluk doldurma yetkisi bulunmamaktadır290

.

b. Yorumlu Ret Kararı

Anayasa Mahkemesi’nin ağırlıklı olarak anayasaya uygun yorum yöntemini kullandığı karar türü, yorumlu ret kararıdır291

. Yorumlu ret kararları, “yorum kaydı

altında anayasaya uygun” kararlardır. Bu kararlarda bir kanun hükmünün anayasallığı belli bir yorum kaydına bağlanmıştır292.

Anayasa Mahkemesi bu tip kararlarında sonuç kısmında ret kararı vermesine rağmen, gerekçe kısmında ilgili normu belirli bir şekilde yorumlar ve normun ancak yorumlanan şekliyle algılanıp uygulanırsa anayasaya uygun olabileceğini ifade eder293

. Anayasa Mahkemesi bu yolu genellikle iptal kararı vermemek için gerekçe olarak kullanır. Bu teknikle anayasaya aykırı bulunmayan kuralın, kanun koyucu tarafından yapıldığı andaki anlamını aynen devam ettirdiği

287

“…20.8.1993 günlü ve 509 sayılı “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin iptaline yönelik istem karara bağlanıp karar yürürlüğe girinceye kadar uygulamadan doğacak giderilmesi güç ve olanaksız durumları önlemek için Kanun Hükmündeki Kararname’nin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA,…” Anayasa Mahkemesi’nin 21.10.1993 tarih ve E.1993/33, K.1993/40-1 sayılı kararıdır.

http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2248&content= (06.06.2013)

288

GÖREN, Zafer, Anayasa Hukukuna Giriş, Barış Yayınları Fakülteler Kitabevi, 1. baskı, İzmir 1997, s. 309.

289 KANADOĞLU, s.271. 290 ATAR (2011), s.338.

291 İBA, Şeref, Anayasa Hukuku ve Siyasal Kurumlar, Turhan Kitabevi, 2. bası, Ankara 2008, s.207. 292

YILDIZTURAN, Şerife Ilgın, Anayasa Mahkemesi’nin Yorumlu Ret Kararları, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2011, s.89.

http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/6446/serife_ilgin_yildizturan_tez.pdf?show (10.06.2013). 293 KÖKÜSARI, s.190.

söylenemez. Kural, Anayasa Mahkemesi tarafından yorumlanarak yeniden biçimlenmiş olur294

. Tıpkı yürürlüğün durdurulması kararında olduğu gibi Anayasa Mahkemesi’nin yorumlu ret kararı verip veremeyeceği de doktrinde tartışmalı bir konudur. Gözler; Anayasa Mahkemesi’nin yorumlu ret kararı verebileceğini, ancak bu yorumlu ret kararlarının normal ret kararlarından hiçbir farkı olmadığını belirtir. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen yorumlu ret kararı durumunda kanun yürürlükte kalmaya devam eder. Onun bundan sonra nasıl yorumlanacağına konusunda karar verme tekeline Anayasa Mahkemesi değil, yine onu uygulayacak mahkemeler sahiptir295.

Anayasa Mahkemesi 1990 yılında açılan bir davada daha önceki kararlarına da gönderme yaparak anayasaya aykırılık iddiasıyla iptali istenen kuralın, türbanı serbest bırakmayacak bir yorumla anayasaya uygun olduğuna karar vermiştir296

.

25.10.1990 günlü, 3670 sayılı “Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün Kurulması ile 14.1.1970 Tarihli ve 1211 Sayılı ve 4.11.1981 Tarihli ve 2547 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun’un” :

1- 12. maddesiyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na eklenen ve içeriği bakımından dini inanç ve gereklere dayalı bulunmayan, Anayasa Mahkemesi’nin 7.3.1989 günlü, E. 1989/1, K. 1989/12 sayılı kararına aykırı olmayan ve Yükseköğretim Kurumlarında, çağdaş kıyafet ve görünüme ters düşen dinsel nitelikli kılık ve kıyafetin serbest bırakılmasını öngörmeyen, ancak yürürlükteki yasalara aykırı olmamak kaydıyla kılık ve kıyafette serbestlik tanıyan “Ek Madde 17”nin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, …. “Dava konusu düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nin 7.3.1989 günlü, 1989/1-12 sayılı iptal kararını etkisiz kılması, bu nedenle Anayasa’nın özellikle 153. maddesine aykırı bulunması karşısında iptal kararı verilmesi” gerektiği yolundaki karşı oyları ve oyçokluğuyla … karar verildi.

294 ALİEFENDİOĞLU, s.311. 295

GÖZLER, Türk Anayasa Hukuku, s.915.

296Anayasa Mahkemesi’nin 09.04.1991 tarih ve E.1990/36, K.1991/8 sayılı kararıdır. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=933&content= (10.06.2013).

c. Yokluk Kararı

Yokluk, niteliği itibariyle iptalden daha ağır bir yaptırım türüdür. Çünkü iptal edilen hukuki bir işlem, bu karar yürürlüğe girinceye kadar bütün hukuki sonuçlarını doğurduğu halde, “yok” sayılan bir işlem hukuk âleminde vücut bulmadığından hiçbir hukuki hüküm ve sonuç doğurmaz. Dolayısıyla yokluk ancak çok istisnai durumlarda söz konusu olabilecek bir yaptırımdır297

. Yokluk kavramı genel olarak hukuk teorisinde olmakla birlikte sıklıkla tek bir kanun metnine dayanmayan ve büyük ölçüde içtihatlarla oluşan idare hukukunda yer almaktadır. Anayasa Mahkemesi’ne göre, “ Yokluk, bir normun var olmadığının ifadesidir. Kanunlar bakımından parlamento iradesinin olmaması, cumhurbaşkanının yayımlama iradesinin bulunmaması, Resmi Gazete’de yayımlanmaması gibi bir normun varlığının zorunlu koşulları bulunmadığı sürece “var”lıktan söz etmek olanaksızdır. Ancak, bunun dışındaki sakatlıklar, anayasal denetimin konusunu oluşturabilirler298.” Anayasa Mahkemesi’ne yokluk istemiyle açılan ve yukarıda belirtilen davada “yokluk” talebi şu gerekçelere dayandırılmıştır:

“…Anayasa değişikliğine ilişkin 5678 sayılı Yasa’nın iptal istemine geçilmeden, öncelikle “yokluğuna hükmedilmesi” gerekmektedir. Bu nedenle, önce “yokluğun” saptanmasına ilişkin gerekçelere yer verilecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca 10.05.2007 gününde kabul edilen 5660 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”, yayımlanması uygun görülmeyerek, Anayasa’nın 89. ve 104. maddeleri uyarınca bir kez daha görüşülmesi için, 25.05.2007 günlü yazı ekinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderilmiştir. Geri gönderilen Anayasa değişikliğine ilişkin Yasa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’ndaki birinci tur görüşmelerinde, önce Yasa’nın maddelerine geçilmesi oylanmış ve 366 kabul oyu kullanıldığının saptanması üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nca

297 ÖZBUDUN, Türkiye’nin Anayasa Krizi, s.135.

298Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca 31.5.2007 gününde kabul edilen ve halkoyuna sunulmak üzere 16.06.2007 günlü, 26554 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un, öncelikle yok hükmünde olduğunun saptanması, olmaması durumunda şekil yönünden Anayasaya aykırılığı nedeniyle Kanun’un tümünün iptali istemidir. Anayasa Mahkemesi’nin 02.07.2007 tarih ve E.2007/72, K.2007/68 sayılı kararıdır.

maddelere geçilmesinin kabul edildiği belirtilerek maddelerin görüşülmesine geçilmiştir. Bu aşamada, Cumhurbaşkanı’nca Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderilen Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaların kabulü için üye tamsayısının en az üçte iki çoğunluğunun oyunun gerekip gerekmediği; eğer en az üçte iki çoğunluk zorunlu ise, bunun hangi oylamalar için gerekli olduğunun incelenmesi gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi, 2007 yılında isabetli olarak şu kararı vermiştir.

“…10.5.2007 gününde kabul edilen 5660 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderilmesi üzerine, Genel Kurul’daki görüşmelerin ardından teklifin maddelerine geçilmesinin 366 oyla kabul edilmiş olması nedeniyle tümünün yok hükmünde sayılması isteminin REDDİNE…”

Doktrinde bazı yazarlar, Anayasa Mahkemesi’nin yokluk kararı verebileceğini yokluk hallerine örnek vererek ( fonksiyon gaspı, ağır biçim eksikliği, konu unsurunda açık ve ağır aykırılık gibi) açıklamıştır299. Buna karşın, Köküsarı’ya göre; “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının geriye yürümemesinin nedenini iptal edilen norma dayanılarak yapılan bireysel işlemlerin geçersizliği sonucunda kamu düzeninin bozmamak olduğundan daha ağır bir yaptırım olan yokluk kararıyla normların baştan itibaren yok sayılarak kararların geçmişe yürütülmesi evleviyetle mümkün olmamalıdır300.”

d. İhmal Kararları (Anayasanın Doğrudan Uygulanması)

Anayasa yargısında ihmal ya da anayasanın doğrudan uygulanması tipindeki kararlar, Anayasa Mahkemesi’nin bir davada uygulanması gereken kuralı iptal edemediği için olaya uygulamayarak ihmal etmesi ve Anayasa’nın ilgili hükümlerini doğrudan uygulamasıdır. Mahkeme’nin, önüne gelen bir davada iptal istemini görüşürken kanun ile anayasa arasındaki çatışma durumunda iptal kararı verememesi durumudur301.

299 ALİEFENDİOĞLU, s. 338, TEZİÇ, s. 210 vd. 300 KÖKÜSARI, s.188.

Konuyla ilgili olarak uygulamada en çok sorun Mahkeme’nin dava mahkemesi sıfatıyla baktığı Yüce Divan ve siyasi parti kapatma davalarıyla Milli Güvenlik Konseyi302

döneminde çıkarılıp Anayasa’ya aykırı olan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin davada uygulanacak kural olması durumunda ortaya çıkmıştır303

. Bu tür durumlarda Mahkeme, Anayasa’ya aykırı kuralı uygulamak yerine, Anayasa’ya aykırı kuralı ihmal ederek, Anayasa’ya göre karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi bir siyasi partiye ihtarı kararı verilmesi istemiyle açılan dava ile ilgili olarak bir kararının ek gerekçesi “…Anayasa’da bulunmayan bir

yaptırımı öngören Siyasi Partiler Kanunu’nun 104. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı açık olduğundan ya iptal edilmesi ya da ihmal edilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin itiraz ve iptal davaları dışında, uygulayacağı bir kuralı iptal edebilmesi için elinde Yüce Divan sıfatı ile baktığı bir dava, ya da bir siyasi parti kapatma davası bulunması gerekir. Bunun dışında kalan yasama dokunulmazlığının kaldırılması, milletvekilliğinin düşmesi ya da ihtar kararı verilmesi için yapılan başvurular dava niteliğinde olmadığından bu tür başvurularda uygulanacak bir yasa kuralının Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemez. Bu nedenle, Anayasa’ya aykırılığı açık olan bir kuralın bu evrede iptali mümkün olamayacağından, böyle bir durumda yasa kuralının ihmal edilerek üstün hukuk normu olan Anayasa’nın uygulanması gerekir. Bu aynı zamanda Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesini düzenleyen 11. maddesinin gereğidir. Siyasi Partiler Kanunu’nun 104. maddesi Anayasa’da bulunmayan bir yaptırım öngördüğünden, ihmal edilerek uygulanmaması gerekir304.”şeklindedir. Belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın geçici 15. maddesinin

302 07.05.2010 tarihinde kaldırılan Anayasa’nın geçici 15. maddesi şöyleydi: 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz. Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

303

KÖKÜSARI, S.198.

304 Anayasa Mahkemesi’nin 19.07.2001 tarih ve E.2001/3, K.2001/3 sayılı kararıdır.

http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2105&content= (10.06.2013).

yürürlükten kalkmasıyla, bu tür ihmal tekniğinin uygulama alanı büyük ölçüde azalmıştır305

.

Gözler, genel mahkemelerin Anayasa’ya aykırılık sorunu bizzat çözemeyecekleri ve Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan kanunları itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götüremeyeceklerinden dolayı ihmal yoluna gidemeyeceklerini ifade etmektedir306. Ancak uygulamada bazı mahkemeler Anayasa’ya aykırı olan kanunu uygulamak yerine, aynı konudaki anayasa hükmünü uygulayarak kanunu ihmal etmişlerdir307.

“...Katileşen parselasyon planları tescil edilmek üzere tapu ve kadastro dairesine gönderilir. Bu daireler alâkalıların muvafakatini aramaksızın sicillerini bu planlara göre re'sen tanzim ve tesis ederler. Bu maddeye göre yapılan ilân tebligat addedilir» hükmü yer almış ve İçtihadın Birleştirilmesi istemine konu olan her üç kararda da dava ilân tarihine göre 3543 sayılı Danıştay Kanununun 32 nci maddesi ile belli idarî dava açma süresi geçirildikten sonra açılmış ise de bu davaların açıldığı tarihlerde yürürlükte bulunan TC. Anayasası'nın 114 üncü maddesinin 2 nci fıkrasındaki «idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımı yazılı bildirim tarihinden başlar» hükmü muvacehesinde ilân tarihini dava açma süresince başlangıç kabul etmek imkansızdır. Zira Anayasa'nın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki kanunlarda bulunup aynı konuyu düzenleyen hükümlere aykırı olması halinde, konuyu yeniden düzenliyen Anayasa hükmünün uygulanması tabiidir. Bu nedenlerle içtihadın, yazılı bildirim tarihini dava açma süresine başlangıç olarak kabul eden, 6. Dairenin Esas 1967/9D6. Karar 1968/23 6 ve Esas 1965/454, Karar 1966/1647 sayılı kararları dairesinde birleştirilmesine 7.2.1970 tarihinde üçte iki oyçokluğu olmadığından 12.2.1970 tarihinde salt çoğunlukla karar verildi.”

305 İBA, s.208. 306

GÖZLER, Türk Anayasa Hukuku, s.206.

307 Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu, E.1969/2 ve K.1970/1 sayılı kararıdır. Aktaran KÖKÜSARI, s.206. Anılan Danıştay Kararı için bkz. http://www.kararevi.com/karars/806760_danistay-e-1969-2-k- 1970-1#.UiI2odBrOwk (10.06.2013).

e. İhtiyati Tedbir Kararı

Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda ifade edilen kararları dışında ihtiyati tedbir kararı da rastlamak mümkündür. İptal ve itiraz davalarında ihtiyati tedbir kararı verilebilmesine ilişkin Anayasa yargısında herhangi bir düzenleme mevcut olmamasına rağmen, Anayasa Mahkemesi az sayıda olmakla birlikte ihtiyati tedbir kararı vermiştir. İhtiyati tedbir kararı, özel hukuk uyuşmazlıklarında verilen, dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek ve böyle bir sonuç doğuracak nitelikte olmayan, ancak gecikmesi halinde doğabilecek tehlikeyi veya önemli bir zararı dava süresince önlemek için ve yalnız bu amaçla sınırlı olmak üzere verilen geçici bir karardır308

. Genellikle konusu para ya da paradan başka menkul ve gayrimenkul hakları olan davalarda, dava konusu şeyi koruyucu bir nitelik taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin bu doğrultuda 2004 yılında vermiş olduğu kararında ihtiyati tedbir talebini sadece şartlar gerçekleşmediği için reddetmiştir309

. Belirtmek gerekir ki, ihtiyati tedbir kararı bir ara karar niteliğindedir.

f. Karar Verilmesine Yer Olmadığına Dair Karar

Anayasa Mahkemesi, pozitif bir dayanağı olmamasına rağmen daha önce iptal edilmiş, kaldırılmış ya da değişiklik yapılmış bir kural ile ilgili olarak yerinde ve haklı olarak karar verilmesine yer olmadığına karar vermektedir.

“…13.12.1983 günlü, 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 13. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (r) bendi ile aynı maddeye eklenen fıkra, 8.8.2011 günlü,648 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin 40. maddesi ile değiştirildiğinden, konusu kalmayan bu fıkra ve bende ilişkin iptal istemleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA…310

308 Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü,

http://www.higm.adalet.gov.tr/kalem_ihtiyati_tedbir.html (11.06.2013).

309 Anayasa Mahkemesi’nin 21.04.2004 tarih ve E.2003/13 sayılı kararını aktaran KÖKÜSARI, s.171. 310 Anayasa Mahkemesi’nin 06.06.2013 tarih ve E.2011/9 sayılı kararıdır.

B. Bireysel Başvuruya İlişkin Karar Türleri