• Sonuç bulunamadı

Anayasa Mahkemesi’nin Statüsü, Kuruluşu ve Yapısı

E. Fransa

I. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu

1. Anayasa Mahkemesi’nin Statüsü, Kuruluşu ve Yapısı

1982 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesi; kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen özel bir mahkeme olarak görevine devam etmektedir162

. 1982 Anayasası, 1961 Anayasası’nın istisnai bir durumla ilgili olarak genel mahkemelere verdiği anayasaya uygunluk denetimi yetkisini kaldırmış ve Anayasa Mahkemesi’ni tek yetkili kılmıştır. Özetle, 1982 Anayasası tümüyle “özel mahkeme” sistemini benimsemiştir. Anayasa Mahkemesi, aslen bir yüksek mahkeme niteliği taşımakla birlikte, görevlerinin niteliği itibariyle Anayasa içinde özel ve öncelikli bir yere sahiptir163. Mahkeme, diğer yargı organlarına nazaran Anayasa’da gerek kuruluşu gerekse görev ve çalışma usulleri bakımından daha ayrıntılı düzenlenmiştir.

162 KÖKÜSARI, İsmail, Anayasa Mahkemesi Kararlarının Türleri ve Nitelikleri, On İki Levha Yayıncılık, 1. baskı, İstanbul 2009, s.18.

Dolayısıyla Mahkeme’nin kuruluş ve yargılama usullerine ilişkin çıkartılan kanun ve içtüzükler bir anlamda Anayasa hükümlerini tekrar etme durumunda kalmışlardır164

. Anayasa yargısının uğraştığı konular siyasetle çok yakın olduğundan, anayasa yargısına sahip tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de diğer yüksek yargı oranlarıyla karşılaştırıldığında belirgin bir siyasi fonksiyonu olduğu da inkâr edilemez bir durumdur.

a. Anayasa Mahkemesi Üyeliği aa. Üyelerin Seçimi

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliklerinden önce Anayasa mahkemesi, on bir asıl ve dört yedek üyeden kuruluydu. Anayasa’nın 2010 değişikliğinden önceki 146. maddesine göre, Cumhurbaşkanı, iki asıl ve iki yedek üyeyi Yargıtay, iki asıl ve bir yedek üyeyi Danıştay, birer asil üyeyi Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay Genel Kurullarınca kendi Başkan ve üyeler arasında üye tam sayılarının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; bir asil üyeyi ise Yükseköğretim Kurulu’nun kendi üyesi olmayan Yükseköğretim Kurumları öğretim üyeleri içinden göstereceği üç aday arasından; üç asil ve bir yedek üyeyi üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından seçmekteydi. Yükseköğretim Kurumları öğretim üyeleri ile üst kademe yöneticileri ve avukatların Anayasa Mahkemesi’ne asıl ve yedek üye seçilebilmeleri için, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş veya öğrenim kurumlarında en az on beş yıl öğretim üyeliği veya kamu hizmetinde en az on beş yıl fiilen çalışmış veya en az on beş yıl avukatlık yapmış olmak şartı aranmaktaydı. Anayasa Mahkemesi, asıl üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir başkan ve bir başkanvekili seçerdi ve süresi bitenler yeniden seçilebilirlerdi. Ayrıca Anayasa Mahkemesi üyelerinin, asli görevleri dışında resmi veya özel herhangi bir görev almaları yasaktı.

Anayasa Mahkemesi’ne üye seçimi konusu üzerinde farklı görüşlerin bulunduğu olukça tartışmalı konulardan biriydi. Çünkü 2010 Anayasa değişikliğinden önce her ne kadar Mahkeme üyelerinin büyük kısmı gösterilen

adaylar arasından atansa da, Mahkeme’yi dizayn etme yetkisi büyük ölçüde cumhurbaşkanına aitti. Bu durum çoğu hukukçu tarafından Avrupa ülkelerinin ortak uygulamasından uzak, demokratik olmayan ve Mahkeme’nin bağımsızlığı ile tarafsızlığı bakımından sakıncalı olarak görülmekteydi165. Avrupa’daki örneklere

bakıldığında Anayasa Mahkemesi üyelerinin belirlenmesi noktasında tamamının yasama organı tarafından seçilmesi veya seçme yetkisinin yasama, yargı, hükümet ve devlet başkanı arasında paylaştırılması gibi yöntemler bulunmaktadır. Bunun dışında, Anayasa Mahkemesi üyesi olabilmek için anayasa hukuku alanında uzmanlık bilgisine sahip olmak da aranmamıştır. Erdoğan’ın da belirttiği gibi hukukçu olanların bu göreve daha yakın olmaları muhtemel olsa da bu yakınlık onların konunun uzmanı olmalarını garanti etmemektedir166

.

Anayasa Mahkemesi’ne üye seçimi ile ilgili tartışmaların yanı sıra Mahkeme, 1982 Anayasası’nda kendisine verilen çeşitli görevlerden dolayı zaten önemli bir iş yükü altında iken, ilerleyen bölümlerde değinileceği gibi mevcut görevlerinin yanında, yeni düzenlemeyle insan hakları ihlallerine ilişkin bireysel başvuruların incelenmesi ve karara bağlanması ile ilgili görevin de Mahkeme’ye verilmiş olması gerekçesiyle, Mahkeme’nin yapısı 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği ile yeniden düzenlenmiş ve üye sayısı arttırılmıştır. Mahkeme’nin üye sayısı on yediye yükseltilmiş, yedek üyelik statüsüne son verilmiş ve mevcut yedek üyelerin asıl üye statüsüne geçmeleri öngörülmüştür. Bu şekilde üyelerin geldikleri alanlar da çeşitlendirilmektedir. 5982 sayılı Kanun ile değişen Anayasa’nın 146. maddesine göre; Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulu’nun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.

165 ATAR, Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, Mimoza Yayınları, 3. baskı, Konya 2005, s.299. 166 ERDOĞAN, Mustafa, Anayasa Hukuku, Orion Yayınevi, 3.baskı, Ankara 2005, s.295.

Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, bir üyeyi Askeri Yargıtay, bir üyeyi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Genel Kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulu’nun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer. Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay Genel Kurulları ile Yükseköğretim Kurulu’ndan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Bu sayede Mahkeme üyelerinin aday gösterilmesinde, çoğulcu demokratik yöntemlerle belirlenmesi usulü benimsenmiştir. Aynı zamanda, seçmen iradesinin “temsilde adalet” ilkesine uygun olarak sonuçlara yansımasının sağlanması amaçlanmıştır. Burada aday gösterme yetkisinin çok önemli bir yetki olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır167

.

Anayasa’nın 146. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde yer alan Sayıştay ve Baro tarafından gösterilecek adayların belirlenmesindeki seçim usulü bu kurumların iradesini yansıtmayan şekilde “bir aday için oy kullanma” şeklinde düzenlendiği ve demokratik ve adil olmayan bir seçim usulü olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir168

. Aday gösterme seçimlerinde, her seçmenin ancak bir aday için oy kullanmasının öngörülmesinin sebebi olarak seçimlerin tek seferde sonuçlandırılması ve çalışma performansının düşmesinin önlenmesi gösterilse de169

iptal kararının gerekçesinde

167

GÖZLER, Anayasa Hukukuna Giriş, s.356.

168 Bu maddenin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “… bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; …” ibaresi, aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “… de her bir baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir ve …” ibaresi, 1.8.2010 tarihli ve 27659 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 7.7.2010 tarihli ve E.2010/49, K.2010/87 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

169 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Madde Gerekçeli),TBMM, Ankara, Haziran 2011, s.298. https://yenianayasa.tbmm.gov.tr/docs/gerekceli_1982_anayasasi.pdf (29.04.2013).

yukarıdaki düzenleme ile Anayasa Mahkemesi üyeliği seçiminde aday gösterecek kurumların çoğunluk iradesini yansıtmayan şekilde demokratik olmayan bir sonuca ulaşılabileceği belirtilmiştir. Netice olarak 5982 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile Anayasa’nın 146. maddesinin 4. fıkrasında yapılan değişikliğin demokratik hukuk devleti ilkesini zedelediği ve Anayasa’nın 4. maddesinde belirtilen değiştirme yasağı kapsamında olduğu belirtilerek oybirliği ile iptal edilmiştir170. Esasen Anayasa’nın 4.

maddesinde ilk üç maddenin değiştirilmesi ya da değiştirilmesinin teklif edilmesi yasaklanmıştır. Anayasa’nın 11. maddesinde kanunların Anayasa’ya aykırı olamayacağı belirtilmiş olmasına karşın, Anayasa değişikliklerinin ilk üç maddeye aykırı olamayacağına ilişkin herhangi bir kural öngörülmemiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 1975 yılından başlayarak Anayasa değişikliklerinin esas denetimini “biçimin esas yönünden incelenmesi” adı altında sürdürmesinin ardından, 1982 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesi’nin denetim yetkisi 1961 Anayasası’nda öngörülenden öte sınırlamaya tabi tutsa da Anayasa Mahkemesi’nin bugün de aynı tutumu sürdürdüğü görülmektedir. Söz konusu denetimin anayasal dayanağının olmadığı açıktır. Ancak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın da karşı oy gerekçesinde belirttiği yaratılan “önsorun” çoğunluk oyu ile aşıldığından sonraki aşamalarda oy kullanma zorunluluğu ortaya çıkmıştır171

.

Anayasa’nın 146. maddesinin son üç fıkrasına göre; Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilebilmek için, kırk beş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dâhil en az yirmi yıl çalışmış olması şarttır.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde TBMM’yi tamamen devre dışı bırakmış olan eski metnin aksine, TBMM’ye sınırlı da olsa bir rol tanımakla, Mahkeme’nin demokratik meşruluğunu güçlendirmiştir. Her ne kadar Avrupa

170http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2866&content = (29.04.2013).

171

Haşim Kılıç’ın 5982 sayılı Kanun’un bazı maddelerinin iptali istemiyle açılan dava sonucunda verilen kararlara ilişkin karşı oy gerekçesinden alıntı yapılmıştır.

http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2866&content= (29.04.2013).

ülkeleriyle karşılaştırıldığında bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün olmasa da, Batı demokrasilerinde yaygın olarak kullanılan ve üyelerin seçiminde siyasal organlara ağırlık veren modele uygun olduğu söylenebilir. 1961 Anayasası döneminde Mahkeme’nin on beş asıl üyesinden beşinin TBMM’nin iki meclisi tarafından seçildiği düşünüldüğünde; 1961 Anayasası sistemine kısmen de olsa geri dönüldüğü söylenebilir172

. Ne var ki yasama organının yaptığı seçimde nitelikli (en azından salt) çoğunluk aranmaması ve üyelerin yasama organı tarafından dolaylı olarak seçilmesi (iki organın belirlediği 3’er adaydan birer adayı seçmek) Anayasa Mahkemesi’nin oluşumuna yasama organını katma amacından çok, mecliste çoğunluğu elinde bulunduran siyasi eğilimin tercihinin mahkemeye yansımasına yol açmaktadır. Bu eğilim karşılaştırmalı hukuktaki eğilimle de bağdaşmamaktadır173

. Yine 1961 Anayasası’nda ve 1982 Anayasası’nın ilk şeklinde olduğu gibi yargı kökenli üyelerin çoğunlukta olması ilkesi korunmuştur. Üyelerin seçiminde cumhurbaşkanının ağırlığı biraz olsun azaltılmıştır. Eski metinde on bir asıl ve dört yedek üyenin tamamını doğrudan ya da dolaylı seçtiği halde, yeni düzenlemede on yedi üyeden on dördünü doğrudan ya da dolaylı seçmektedir.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 8. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 4. maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilen üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca, Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyeler ise Cumhurbaşkanlığınca, Mahkemeye yazıyla bildirilir. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı durumu, seçilenlere yazı ile tebliğ eder. Seçilenlerin ad ve soyadları Resmi Gazete’de yayımlanır. Mahkeme üyeliğine seçilenin görevi kabul etmemesi durumunda, bu husus ilgilinin Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilmiş olması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Cumhurbaşkanınca seçilmiş olması hâlinde Cumhurbaşkanlığına ve aday gösterilmesi söz konusu ise ilgili kurum ya da kurula Başkan tarafından yazıyla bildirilir. Bildirimden itibaren Anayasa’da ve 6216 sayılı Kanun’da belirtilen usule göre bir ay içinde yeni üye seçilir. Aday gösterecek kurulların tatilde bulunması hâlinde, bu süre tatilin bitiminden itibaren başlar.

172 ÖZBUDUN, s.401.

Üyeler görevlerine başlamadan önce, başkanın davet edeceği Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı, başbakan, yüksek yargı organları başkan ve başsavcıları, adalet bakanı ve devlet protokolünde yer alan diğer üst düzey görevliler ile emekli üyelerden katılanların, diğer ilgililerin huzurunda ve Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri önünde 6216 sayılı Kanun’un 9. maddesinde yer alan andı içerler.

ab. Üyeliğin Sona Ermesi

Mahkeme üyeliğinin sona ermesi konusunda; Anayasa’nın ilk düzenlemesine göre Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlardı. 2010 yılında Anayasa’nın 147. maddesinde yapılan değişiklik ile üyelerin görev süresi on iki yıla düşürülmüştür. Ancak üyelerin bu süre dolmadan emeklilik yaşı olan altmış beş yaşı doldurmaları halinde görevleri sona erer ve emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir. Ayrıca 2010 değişikliğiyle bir kimsenin iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemeyeceği düzenlenmiştir. Başkan ve üyeler azlolunamaz; kendileri istemedikçe görev süreleri dolmadan veya altmış beş yaşından önce emekliye sevk edilemezler. Başkanlık ve üyelik; 14.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na göre hâkimlik ve savcılık mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı kesin hüküm giyilmesi veya Türk vatandaşlığının kaybedilmesi hâlinde kendiliğinden; görevin sağlık bakımından yerine getirilemeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla kesin olarak anlaşılması hâlinde Mahkeme üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararıyla ya da 6216 sayılı Kanun’un 19. maddesine göre disiplin soruşturması sonucunda Genel Kurul’un kararıyla üyelikten çekilmeye davet edilme cezası verilen üyenin kendiliğinden çekilmesi veya istifa etmiş sayılması hâllerinde sona erer. Şunu da eklemek gerekir ki; Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından gösterilecek adaylar arasından seçilen üyenin, ordu mensubu olmaktan doğan emeklilikle ilgili bütün hakları saklıdır.

6216 sayılı Kanun’un 11. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi Başkanı, bir üyenin görev süresinin dolacağı tarihten iki ay önce, bunun dışında bir boşalma olduğu takdirde ise derhâl, keyfiyeti üyeyi seçmeye ve aday göstermeye yetkili

olanlara yazıyla bildirir ve bu tarihten itibaren iki ay içinde 6216 sayılı Kanun’un 7. maddesindeki usule göre boşalan üyelik kaynağından seçim yapılır. Bunun dışında Başkan ve üyeler, yazılı olarak emekliliklerini isteyebilecekleri gibi, müddet ve kabule bağlı olmaksızın görevlerinden çekilebilirler; seçildikleri tarihten itibaren on iki yılın sonunda görevleri sona erer ve her hâlükârda altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar.

Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresi 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği ile on iki yıl olarak düzenlenmiştir. Bu değişiklikle, Mahkeme’deki üye profilinin, yeni toplumsal koşullara ve yeni anlayışlara göre makul bir süre içinde kendini yenilemesine olanak tanınmıştır. Eski düzenlemeye göre, kırk yaşında üye seçilen bir kişinin zorunlu emeklilik yaşı olan altmış beşe kadar üyeliğini sürdürmesi, Mahkeme’nin üye kompozisyonunun toplumdaki değişimlerden kopuk hale gelmesi gibi sakıncaları vardı174. On iki yıllık sürenin, bir taraftan üyelerin yeterince tecrübe

kazanması ve bu tecrübelerini Mahkeme çalışmalarına yansıtması açısından yeterli, diğer taraftan da toplumsal değişimin Mahkeme profiline yansımasına olanak sağlamak için de makul bir süre olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim karşılaştırmalı hukukta örnekler incelendiğinde bazı ülkelerde (Portekiz, Fransa) dokuz, bazılarında (Almanya) ise on iki yıllık sürelerin düzenlendiği görülecektir. Ayrıca dava yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması durumunda Mahkeme’nin işin esasına girerek verdiği ret kararlarına karşı ancak on yıl geçtikten sonra yeniden başvuru imkânının getirildiği de dikkate alındığında, üyelik süresinin on iki yıl ile sınırlandırılmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

ac. Üyelerin Yükümlülükleri

6216 sayılı Kanun’un 15. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi üyeleri; hâkimlik mesleğinin vakar ve şerefine uygun hareket etmek zorundadırlar; görevleriyle bağdaşmayan herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Geçerli bir mazeretleri olmadıkça oturumlara katılırlar ancak Mahkeme’de görüşülmekte olan konularda görüş ve düşüncelerini açıklayamazlar. Üyeler, oturumun ve oylamanın gizliliğini muhafaza etmek zorundadırlar ve yine üyelerin oylamalarda çekimser oy kullanmaları yasaktır. Bunun dışında üyeler, görevleri dışında resmi veya özel hiçbir

görev alamazlar; davet olundukları ulusal ve uluslararası kongre, konferans ve benzeri bilimsel toplantılara ancak başkanın izniyle katılabilirler. Sportif, sosyal ve kültürel amaçlı derneklerde yönetim ve denetim kurullarında görev almamak koşuluyla üyelik hâli görev olarak nitelendirilemez.

6216 sayılı Kanun’un 16 ila 19. maddeleri arasında Mahkeme üyelerinin disiplin işlemleri ile suç ve cezalara ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Bu maddelerde yer alan düzenlemelere göre; Başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçları, kişisel suçları ve disiplin eylemleri için soruşturma açılması Genel Kurul’un kararına bağlıdır. İsim, imza ve adres ile belli bir olayı ve nedeni içeren ihbar ve şikâyetlerin somut delillere dayanması durumunda konu hakkında gerekli inceleme ve araştırma yapılır. Başkan, gerekli hallerde konu Genel Kurul’a gelmeden önce üyelerden birine ön inceleme yaptırabilir. Soruşturma açılmasına yer olup olmadığının belirlenmesi için gerekli incelemeyi yapmak üzere görevlendirilen üye, incelemesini tamamladıktan sonra, durumu bir raporla Başkana bildirir. Konu, Başkan tarafından gündeme alınarak Genel Kurul’da görüşülür. Hakkında işlem yapılan üye görüşmeye katılamaz. Genel Kurulca, soruşturma açılmasına yer olmadığına karar verildiği takdirde, karar ilgili üye ile ihbar ve şikâyette bulunanlara tebliğ edilir. Ancak soruşturma açılmasına karar verildiği takdirde, Genel Kurul, üyeler arasından üç kişiyi soruşturma kurulunu oluşturmak üzere seçer. Kıdemli üye soruşturma kuruluna başkanlık eder. Soruşturma kurulu, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Cumhuriyet savcısına tanıdığı bütün yetkilere sahiptir. Kurulun soruşturma ile ilgili yapılmasını istediği işlemler, mahallinde yetkili adli makamlar tarafından derhâl yerine getirilir. Başkanın yukarıda yazılı hâl ve hareketlerinin görülmesi veya öğrenilmesi hâlinde, Başkan tarafından yapılması gereken işlemler kıdemli başkanvekilince yürütülür. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren kişisel suçlarla ilgili suçüstü hâli istisna olmak üzere, görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçları ve kişisel suçları nedeniyle Başkan ve üyeler hakkında koruma tedbirlerine yukarıda anlatılan usul çerçevesinde karar verilebilir.

Başkan ve üyelerin, asli görevleri dışında resmi veya özel bir görev almaları ya da yaptıkları yeminle veya üyeliğin vakar ve şerefi ile bağdaşmayan, hizmetin aksamasına yol açan hâl ve hareketlerinin sabit görülmesi hâlinde, eylemin niteliğine göre, uyarma, kınama ya da üyelikten çekilmeye davet edilme cezalarından birisine karar verilir. Disiplin cezasına ilişkin Genel Kurul kararına karşı ilgili, kararın kendisine tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Genel Kurul’a yeniden inceleme başvurusunda bulunabilir. Genel Kurulca yapılacak yeniden inceleme sonucunda verilen karar kesindir. Genel Kurul kararı Başkan tarafından ilgiliye tebliğ edilir ve yerine getirilir. Hakkında üyelikten çekilmeye davet cezası verilen üye, tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde buna uymazsa istifa etmiş sayılır ve bu süre içinde izinli kabul edilir. Disiplin soruşturmasını gerektiren eylemlerin öğrenilmesinden itibaren bir yıl geçmiş olması hâlinde disiplin soruşturması açılamaz. Disiplin cezasını gerektiren eylemin işlendiği tarihten itibaren beş yıl