• Sonuç bulunamadı

5. DENETÇİLERİN NİTELİĞİ VE SEÇİMİ

5.1. Denetçilerin Niteliği

Tasarı düzenlemesine göre; denetim görevi ile ilgili tüm konularda denetçiler, bağımsız ve tarafsız olabilme yeteneğine sahip olmalıdır. Bağımsız olma; yönetim, ortaklar ve işletme ile ilgili diğer kişiler arasında çıkar birliğinin korunmasını ve mesleki dürüstlüğü gerekli kılar ki bu sayede ortaklar ve diğer finansal tablo kullanıcıları, denetçi görüşüne güven duyarak o AŞ. hakkında bir yargıya ulaşır518. Bağımsızlık, denetçi profesyonelliğinin bir niteliğidir ve doktrine göre ikiye ayrılır519:

- Düşüncede bağımsızlık: Mevcut işinin önemini göz önünde tutması,

- Görünüşte bağımsızlık: Denetçinin objektif ve tarafsız olarak faaliyet gösterdiğine dair; yönetimin, pay sahiplerinin ve diğer ilgililerin inançları.

517 ULAŞ; s. 197.

518 Şerafettin SEVİM; Tansel ÇETİNOĞLU; Niyazi KURNAZ; Avrupa Birliği Müzakereleri Sürecinde AB 8. Yönergesi Kapsamında Türkiye’de Denetim Ve Denetçilik Mesleğinin Durumu: AB Müzakereleri Gelişim İçin Bir Fırsat Mıdır?, Mali Çözüm, Sayı 74, Ocak-Şubat-Mart 2006, s. 44-49.

519 UZAY; Türkiye’de Denetçi Bağımsızlığı, s. 339-342.

Denetçilerin özellikle denetim sürecinde alması gereken kararlarda nesnel olması gerekmektedir. Çünkü inceleme ve kanıt toplama işlemi bittikten sonra denetçi, bir bakıma tüm sorumluluğunu ve oluşan yargısını denetim raporunda somutlaştıracaktır520. Tasarı’da denetçilerin sahip olması gereken nitelikler, TTK.’dakinden oldukça farklı düzenlenmiştir. Bu nitelikleri karşılaştırmalı olarak belirtirsek;

1) TTK. m. 347, f. 3’te yer alan denetçinin T.C. vatandaşı olması koşulu, Tasarı’da aranmamaktadır. Yani bağımsız denetim kuruluşu yabancı bir şirket olabileceği gibi denetçi olan YMM. ile SMMM. de yabancı uyruklu kişiler olabilecektir.

2) TTK.’ya göre denetçiler ortaklar arasından da seçilebilirken, Tasarı’da bağımsız denetçiler, pay sahipleri arasından ya da şirkette herhangi bir konumda çalışan kişiler arasından seçilemez. Bu konuda TTK. m. 347, f. 4 hükmü Tasarı’daki düzenleme ile paralellik göstermektedir.

3) Tasarı’da, TTK.’nın aksine, ibra edilen YK. üyeleri denetçilik yapamayacaktır.

4) Tasarı, TTK. m. 351’in aksine, denetçilerin görevlerini yapamayacak kadar hasta ve sakat olmasını, iflas etmiş veya kısıtlanmış olmasını, hapis cezası ile veya sahtekarlık, emniyeti suistimal, hırsızlık, dolandırıcılık suçlarından mahkum olmasını, görevin sona erme sebebi saymadığından, bu özellikteki kimseler Tasarı’ya göre denetçi seçilebilecektir. Ancak burada, denetçilerin nitelikleri hakkında daha sonra hazırlanacak bir Tüzükte, denetim elemanları için aranan şartların belirleneceğini belirtmek gerekiyor(Tasarı m. 400, f. 1).

Tasarı’da düzenlenen denetçilerin organ niteliğinde olup olmadığı ve şirketle aralarındaki ilişkinin türü tartışmalı bir konumda bırakılmıştır (bkz. Tasarı m. 399 gerekçesi). Bu konularda doktrinde aşağıdaki görüşler ileri sürülmektedir:

- Bir görüşe göre; Tasarı’da bağımsız denetleme kuruluşu olarak adlandırılmasına rağmen denetçiler, şirketin organı olan GK. tarafından seçilmektedirler. Ancak seçim, dışarıdan ve profesyonel kimseler arasından yapıldığına göre denetçilerin bağımsızlığı ve dış denetim sisteminin varlığı kabul edilmelidir521. Tasarı’daki denetçilerin, AŞ. tüzelkişiliğinin bir parçası olmadıklarından organ olmaları da mümkün değildir; en fazla borçlar hukuku açısından “vekalet ilişkisi” nin

520 İlkay Ejder ERTURAN; Melih ERDOĞAN; Denetçinin Kültürel Kimliğinin Denetim Sürecine Etkileri, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, Cilt 10, Sayı 2, Haziran 2008, s. 14.

521 ARSLAN; s. 823.

bulunduğundan söz edilebilir522. Ancak bu ilişki temel vekalet ilişkisi değildir.

Yani BK. m. 386, f. 2’deki “Diğer akitler hakkındaki kanuni hükümlere tabi olmayan işlerde dahi, vekalet hükümleri cari olur.” hükmü burada uygulama alanı bulabilir523.

- Başka bir görüşe göre, Tasarı genel gerekçe numara 29’a göre de “.. denetçiler anonim şirketin organı olmaktan çıkarılmıştır..”. Ancak Tasarı m. 530, f. 1 gerekçesinde kanunen gerekli olan organlar teriminin, denetçinin organ olup olmadığının belirlenmesiyle anlam kazanacağı ifade edilmiştir524. Burada açık bir belirsizliğin ve çelişkinin olduğu aşikardır.

Vekalet ilişkisinde genellikle vekilin, işverenin talimatları doğrultusunda hareket etmesi ön plandadır; ki burada denetçinin bağımsızlığı bu duruma engeldir. Hatta tam tersine Tasarı’da denetçi, yöneticileri kontrol eden bir yapıya sahiptir.

Dolayısıyla denetçi ile şirket arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu tartışmalıdır525. Bu duruma bir örnek vermek gerekirse; Tasarı m. 399, f. 8’de, denetçinin denetim sözleşmesini sadece haklı bir sebebin varlığında ya da görevden alınma davası açılması halinde feshedebileceği belirtilmektedir. Ancak vekalet ilişkisine göre vekilin uygun olmayan bir zamanda aniden işi bırakması doğru değildir526.

- Diğer bir görüşe göre; TTK.’da denetçi bir organ olarak GK.’yı gerektiğinde toplantıya çağırabilmekte iken Tasarı’daki denetçinin bu yetkiden yoksun olup;

adeta bir bilirkişi gibi görevlendirildiği görülmektedir. Ayrıca Tasarı’da denetçi bakımından bir yandan “organ olmaktan çıkarılmıştır” denilip, diğer yandan bunun bir sorun olduğunun ifade edilmesi yadırganacak bir durumdur527.

Bize göre bağımsız denetim kuruluşları, adından da anlaşıldığı gibi, Tasarı ile kendisine verilen görev ve yetkiler bir arada değerlendirilecek olursa, denetimini yaptığı şirketten tamamen ayrı bir yapıya dahildir. Ancak bağımsız denetçinin TTK.’da olduğu gibi şirket GK.’nca seçilmesi yani tarafsız bir kurum eliyle örneğin STB. tarafından atanmaması, bu bağımsızlığa bir nebze olsun gölge düşürmektedir. Tasarı’da denetçinin

522 BAŞGÜL; s. 829.

523 KOÇ; s. 832, 833.

524 BAHTİYAR; s. 830.

525 ARSLAN; s. 831.

526 KOÇ; s. 841.

527 KOÇ; s. 832.

organ olmaktan çıkarıldığı açıkça belirtilmiş iken, başka bir maddede bu durumun yoruma açık bırakılması yanlış bir durumdur. Çünkü Tasarı’nın bağımsız denetimi ve denetçileri, gereksinimlere uygun olarak yeniden düzenlemesinin amacına aykırıdır.

Ayrıca bağımsız denetim kuruluşlarına verilmiş olan yetki; ekonomik olması ve kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle, burada tam olarak bir özel hukuk ilişkisinden değil, kamu hukuku özelliklerini de içeren karma bir hukuki ilişkiden bahsedilebilir. Aşağıda denetçilerin seçimi ve ardından denetçi ile şirket arasında kurulan bağımsız denetim sözleşmesinin hukuki niteliği üzerinde durulacaktır.