• Sonuç bulunamadı

Delil Serbestisi ve Delillerin Serbestçe Değerlendirilmesi İlkesi

Bireyler, medeni muhakemeye konu olabilecek bir uyuşmazlığa ilişkin olarak, bu uyuşmazlık ortaya çıkmadan önce ispat araçlarını hazırlayabilirler. Ancak, kimse işleyeceği suçun delillerini hazırlamaz. Aksine suçun işlenmesinden sonra bu deliller karartılmaya, yok edilmeye çalışılır. Dolayısıyla ceza muhakemesinde hakimin maddi gerçeği ispatlaması oldukça zordur73. İşte bu zorluktan dolayı delil serbestisi

ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi geçerlidir.

Ceza muhakemesi hukukunda kural olarak her şey delil olabilir. Kanuni ispat ve delil sistemi bulunmamaktadır 74. Yani herhangi bir olayın herhangi bir delil ile

(örn: senetle) ispatlanması şart koşulmamıştır. Ceza muhakemesinde amaç maddi gerçeğe ulaşmak olunca bu amaç doğrultusunda hukuka uygun her türlü olanağın kullanılması mümkün kılınmıştır. Dolayısıyla hukuka uygun her türlü delil taraflarca ileri sürülebilir, hakim de bu amaç doğrultusunda hukuka uygun her türlü delili göz önüne alabilir (CMK m. 217/2). Bu durum delil serbestisi ilkesi olarak adlandırılır.

Delil serbestisi ilkesinin geçerli olması, ceza muhakemesi hukukunda delillerin hiçbir kurala bağlı olmaması, delilde hiçbir özellik aranmaması veya delilin hiçbir kurala bağlı olmaksızın ceza muhakemesine dahil edilebilmesi anlamına gelmez. Bu ilke ile kastedilen; bir olayın veya olgunun ispat edilebilmesi için, belirli delillerin kullanılması, bu belirli delillerin haricinde delil kullanılamaması gibi sınırlayıcı kuralların bulunmamasıdır75

.

Ceza muhakemesi hukukunda her şey delil olabilmekle birlikte duruşmanın ne şekilde gerçekleştirildiğinin, kanuni usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığının ispatıyla ilgili olarak yasal delil sistemi getirilmiştir. CMK m. 222’ye göre duruşmanın akışına ilişkin bir iddia yalnızca duruşma tutanağı ile ispat edilebilir ve tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir. Dolayısıyla sahte olduğu kesin olarak tespit edilene kadar, duruşma tutanağı duruşmanın nasıl yapıldığını ispat edebilecek tek delildir. Ancak duruşmanın akışına ilişkin ispat konusu ceza

Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar/Alan, s. 303, 303; Koca, Mahmut, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Deliller”, Ceza Hukuku Dergisi, 2006, Yıl:1, Sayı:2, s. 210, 211.

73

Centel/Zafer, s. 675, 676.

74 Yıldız, Ali Kemal, “Trafik Suçları Bağlamında Bilimsel Delillerin İspat Fonksiyonu”, Yeditepe

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2006, Cilt: 3, Sayı: 2, s. 407.

20

muhakemesinin konusunu teşkil eden ceza uyuşmazlığının ispatıyla ilgili bir konu olmadığından, bu husus delil serbestisi ilkesinin bir istisnası değildir76

.

Bununla birlikte kanun koyucu bazı yazılı belgelerin içeriğinin gerçeği yansıttığına dair aksi ispatlanabilir bir karine öngörmüştür. Bu belgelerin içeriğinin gerçek olmadığı ispat edilene kadar, içerik gerçek kabul edilir. Örneğin Orman Kanunu m. 82’ye göre orman suçlarına ilişkin olarak orman memurlarının düzenlediği tutanaklar aksi ispat edilinceye kadar muteberdir. Hakim veya savcı bu nitelikteki bir belge içeriğinin, aksi ispat edilmediği müddetçe, gerçeği yansıttığını kabul etmek zorunda olacaktır. Dolayısıyla bu hüküm delillerin serbestçe değerlendirilmesi prensibinin sınırlamasını oluşturur.

Delillerin değerlendirilmesi soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı kovuşturma evresinde hakim veya mahkeme tarafından gerçekleştirilecektir.

Savcı, soruşturma evresinde elde edilen delilleri değerlendirmek suretiyle, fiilin suç oluşturup oluşturmadığına ilişkin kanaate varacak, bu deliller suç işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa iddianame düzenleyerek kamu davası açmaya, aksi takdirde kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecek, iddianame düzenlemek yerine şartları oluşmuşsa kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilecek, önödemeye veya uzlaşmaya başvurabilecektir. Ayrıca savcı delilleri değerlendirme yetkisinin sonucu olarak, yetkili olduğu hallerde koruma tedbirlerine başvurabilmek için gerekli şüphe sebeplerinin mevcudiyeti hakkında da karara varabilecektir77.

Kovuşturma makamları da ceza yargılamasında kullanılan delilleri, bu delillerin ispat değerini serbestçe değerlendirebilir78

. Hakim, vicdani kanaatini oluşturmakta serbesttir. Duruşmada ortaya konularak tartışılan delili, hakim, bilgisi, görgüsü, kültürü ve aklının rehberliğinden faydalanarak79

, duruşmanın bütününden elde edeceği vicdani kanaatine göre serbestçe değerlendirerek, delilin olayı yansıtıp yansıtmadığına karar verecektir80

. Ceza muhakemesi hukukumuzda vicdani ispat sisteminin geçerli olmasının sonucu olarak ispata ne zaman ulaşılmış sayılacağı veya

76 Centel/Zafer, s. 205. 77

Akbulut, Berrin, “Delil Değerlendirme Yasakları”, Fasikül, 2010, Yıl 2, S. 13, s. 8.

78 Koca, s. 105. 79 Soyaslan, s. 391.

21

delil araçlarının değerlendirilmesinin ölçüsü önceden kanunla hükme bağlanamaz81

. Hakim duruşmada ortaya konulup tartışılan delillerden bazısına daha üstün değer vermek, bazısına da hiç değer vermemek yetkisine sahiptir. Hakim, tek bir delil ile olayın ispatlandığına dahi kanaat edebilir82

.

Hakimin ve Cumhuriyet savcısının delilleri serbestçe değerlendirecek olması, hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın keyfi kararlar verebileceği anlamına da gelmez. Bu noktada hakim ve savcı öncelikle vicdanı ile bağlıdır. Delillerin olayı yansıtmaya ve ispatlamaya yaradığına vicdanen kanaat getirmiş olmalıdır83

. Bu vicdani kanaat duruşmanın bütününden elde edilmiş olmalı ve mantık, tecrübe kurallarına aykırı olmamalıdır84

.

Bilimsel deliller85 hakimi bağlayıcı olmasalar da86, hakimin delilleri serbestçe değerlendirebilmesi ilkesini sınırlamaktadır87. Hakim, sağlam bilimsel verilerin

varlığı durumunda, kişisel olarak bu verileri doğru kabul etmese dahi, bunları dikkate almak zorundadır. Bu zorunluluk, hakimin bilimsel delilin sağlamlık ve güvenilirliğini kontrol etmeden onu kabul etmesi anlamına gelmez. Bu konuda hakim şüphe duymuşsa, gerekçesini açıklamak koşuluyla, bilimsel delili kabul etmeyebilir. Çünkü bilimsel delillerin çoğu, analizi yapan kişinin uyguladığı yönteme, yöntemin güvenilirliğine, bu yöntemin doğru uygulanıp uygulanmamasına göre farklı sonuçların ortaya çıkmasını sonuçlayabilir ve analizi yapan kişinin sübjektif görüşü niteliğindedir88

. Ancak teknolojinin her geçen gün hızla gelişmesi ile hata payı sıfıra yaklaşmakta bu da teknik yöntemlerle elde edilen delillerin bağlayıcılığını arttırmakta ve vicdani delil sistemini zayıflatmaktadır. Örneğin DNA test sonuçları

81

Feyzioğlu, Vicdani Kanaat, s. 147.

82 Çolak/Taşkın, s. 980. 83 Soyaslan, s. 390. 84 Yıldız, s. 408. 85

Bilimsel delil, ispat konusuyla “ilgili bilim dalının kural ve verilerine göre ve doğru yöntemler uygulanarak yapılan inceleme sonunda elde edilen verilerdir. Örneğin kişinin kan grubunun belirlenmesi.”. Yıldız, s. 408.

86 “Mağdurenin doğurduğu çocuğun kan grubu sanığınkinin aynı olsa bile, başka kanıtlarla

desteklenmedikçe sanık çocuğun babası olarak kabul edilemez.” (Y. 5. CD. 6.1.1981-1/1) Centel/Zafer, s. 676, dn. 8.

87 Ünver/Hakeri, Cilt 1, s. 66; Yıldız, s. 408. 88 Yıldız, s. 409.

22

veya alkol testi sonuçlarına ilişkin bir raporun hakim tarafından reddedilebilmesi için güçlü gerekçelere ihtiyaç vardır89

.

Hakimin kaç delili inceledikten sonra vicdani kanaatinin oluşabileceğine dair bir kural bulunmamaktadır. Ancak Tanık Koruma Kanunu m. 9/8 hakimin, tek bir delile dayanarak hüküm kurmasını engellemiştir. Haklarında, kimlik ve adres bilgileri kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi tedbirine karar verilen tanıklar ile duruşmada hazır bulunma hakkı olanlar bulunmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi tedbirine karar verilen tanıkların beyanları tek başına hükme esas teşkil etmez. Böylece yalnızca gizli tanık beyanıyla hüküm kurulamayacağı ifade edilmiş ve hakimin serbestçe vicdani kanaate ulaşması sınırlandırılmıştır90

. Her ne kadar deliller serbestçe değerlendirilecek ise de bu serbestlik keyfilik anlamına gelmez. Hakimin ve savcının, kararlarını gerekçelendirme zorunluluğu da söz konusudur (CMK m. 34/1, Any. m. 141/3). Bu şekilde delilleri serbestçe değerlendirecek olan hakim ve savcının keyfi uygulamalara başvurması engellenmek istenmiştir91

.

CMK m. 206/3 tanığın dinlenmesinden veya herhangi bir delilin ortaya konulmasından Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafiinin birlikte rıza göstermeleri halinde vazgeçilebileceğini düzenlemiştir. Bu düzenleme hakimin serbestçe delil değerlendirmesini sınırlar mı?

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki bu hüküm hukuk devleti ilkesi, adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan, kişileri ihkak-ı hakka yönlendirecek, bu şekilde hak arayanların çetelere, mafyaya başvurmasına sebep olacak nitelikte; mağduru, müştekiyi/katılanı, muhakeme süjesi olduklarını unutarak devre dışı bırakan son derece sakıncalı bir hükümdür. Maddi gerçeğin arandığı ceza muhakemesinde önemli bir delilden veya bir bilirkişi incelemesinden vazgeçilmesi kanaatimizce yerinde değildir92

.

Maddede, belirtilen kişilerin rızası karşısında hakimin işlevi tam olarak belirtilmemiştir. Sanık/müdafii ve savcının kendilerinin mi delilin ortaya

89 Centel/Zafer, s. 676, 677. 90 Centel/Zafer, s. 676.

91 Feyzioğlu, Vicdani Kanaat, s. 148.

23

konmasından vazgeçeceği yoksa buna hakimin mi karar vereceği açıkça düzenlenmemiştir. Ancak “sanık” kavramına yer verilmesinden ve “delilin ortaya konulmasından” bahsedildiği için maddenin kovuşturma aşamasından bahsettiğini; kovuşturma aşamasında da asıl yetkilinin mahkeme olduğunu, madde metninde “vazgeçilebilir” denildiğini göz önünde bulundurursak, savcı ve sanık/müdafiinin birlikte rıza göstermelerine rağmen mahkemenin de bu konuda takdir yetkisinin olduğunun kabul edilmesi gerekir93

. Ancak bu şekilde bir kabul ile CMK m. 206/3’ün, hakimin delilleri serbestçe takdir edebilmesini sınırlandırmadığı sonucuna ulaşılır.

Bu şekilde bir hükme mutlaka yer verilmesi gerekiyor ise hükümde; davaya katılan tüm tarafların muvafakatinin alınması, hangi şartlar altında hangi tür delillerin ortaya konmasından vazgeçileceği, değerlendirilmesinden vazgeçilen delilin ilişkin olduğu ispat konusunun ispatından vazgeçilmemesi, dava dosyasına girmemiş delillere ilişkin olarak da bu vazgeçmenin uygulanıp uygulanmayacağı açıkça belirtilmelidir94.