• Sonuç bulunamadı

Toplumsal değiĢme; toplumların yapı ve yaĢayıĢlarında, sosyal kuruluĢların yapı ve iĢleyiĢlerinde meydana gelen köklü değiĢmeler ve yeni durumlardır (Ada ve Küçükali, 2009). Toplumların geliĢme aĢamalarını değiĢik Ģekillerde sınıflandırmak mümkündür. Örneğin, üretim biçimlerine göre: Avcılık-Hayvancılık-Tarım-El Sanatları-Sanayi- Ticaret; Mübadele tipine göre: Takas Ekonomisi- Para Ekonomisi- Kredi Ekonomisi; Ekonomik büyüklüğe göre Ev veya Köy Ekonomisi- ġehir

Ekonomisi- Ulus Ekonomisi- Dünya Ekonomisi Ģeklindeki sınıflamalarla

karĢılaĢılmaktadır (Erkan, 1993; Akt: Özdemir, 2000). Bir baĢka sınıflandırma ise: Ġlkel toplum, köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum, sosyalist toplum Ģeklindeki

mülkiyet iliĢkilerini esas alan sınıflandırmadır (Özdemir, 2000). Aktan (2003),

değiĢimin boyutlarını; ekonomik, siyasal, teknolojik, sosyo-kültürel, ekolojik,

demografik ve organizasyonel olmak üzere yedi ana baĢlıkta toplamaktadır.

Hangi sınıflandırma esas alınırsa alınsın, bir toplumun bulunduğu geliĢim aĢaması ile o toplumda uygulanan eğitim arasında sıkı bir iliĢki olduğu görülür. BaĢarılı okul sistemlerinin bireyin ihtiyaçları ile toplumun ihtiyaç ve beklentileri arasında bir denge kurması beklenmektedir (Özdemir ve Kılınç, 2012). Okul ve toplum sistemleri

toplumların sosyal yapısını yaratırlar. Tarihi süreç içerisinde eğitimde Ģu uygulamalar görülmüĢtür (Ada ve Küçükali, 2009):

Paralel Hatlar Sistemi: Sosyal yapıda zümreleĢme olayları sosyal sınıfları

doğurmuĢ ve sınıflar arasında sosyal hareketliliğin olmaması gibi sebepler okulları da birbirinden kesin hatlarla ayırmıĢ ve aralarındaki geçitleri kaldırmıĢtır.

Çatal Sistemi: Okul kuruluĢ sisteminde demokratikleĢme izlerinin yavaĢ yavaĢ görülmeye baĢlandığı sistemdir. Çünkü ilkokul her sosyal sınıftan çocuğun okuduğu öğretim kademesidir ve buradan mezun olan öğrenciler orta öğretime devam edebilirler.

Merdiven sistemi: Bu sisteme göre kurulan okullar demokratik toplumların

modelidir. Bu okullar yapı ve kuruluĢ olarak milli ve demokratik özellikler gösterirler; belirli bir sınıf veya zümrenin okulu değildirler.

Schlechty (2011) geçmiĢ 50 yıl boyunca, okulların içinde bulunduğu toplumun yapısında büyük değiĢimlerin meydana geldiğini ve sismik değiĢimler olarak adlandırdığı bu büyük değiĢimlerin okulların yapı ve iĢleyiĢine temel olan geleneksel varsayımlara meydan okumaya baĢladığını söylemektedir. Drucker’a (1994) göre, 1965- 1973 arası bir tarihte, “Önümüzdeki yüzyıla” girilmiĢ ve yeni bir toplumsal geliĢim aĢamasına geçilmiĢtir. Ġki yüzyıl politikayı biçimlendirmiĢ olan inançlar, taahhütler ve bağlantılar geride bırakılmıĢtır. Bu Ģartlar eğitim örgütlerini de etkilemektedir. Sanayi toplumunun ihtiyaçlarına göre düzenlenen eğitim kurumları artık fonksiyonlarını yerine getiremez olmuĢlardır (Özdemir, 2000). Günümüzde yaĢanan değiĢimler ve geliĢmeler sonrası artık eğitimin ağırlık merkezi bilgi iĢçiliğine kaymıĢtır. Bütün geliĢmiĢ ülkeler bilgi toplumu haline gelmektedir. Eğitim sisteminden, önceleri tarım toplumu, daha sonraları sanayi toplumu için insan yetiĢtirmesi beklenmekteyken bugün ise eğitim sisteminden bilgi toplumu için gerekli donanım ve kapasiteye sahip mezunlar vermesi beklenmektedir (Özden, 2008). Günümüz okullarının bilgi iĢçisi yetiĢtirebilmesi için Schlechty (2011) okulların geleceği ile ilgili bütünsel değiĢimi göz önüne alarak aĢağıdaki sekiz değiĢimi çözümlemiĢtir:

 Yalnızca elit ve zeki çocukların yüksek düzeyde akademik baĢarı

sağlayabileceğine inanan toplumdan, bütün öğrencilerin baĢarılı olacağına inanan topluma geçiĢ.

 Velilerin çoğunlukta olduğu ve bu çoğunluğun etnik ve ırk yapısının açık ve

anlaĢılır olduğu bir toplumdan, velilerin azınlıkta olduğu ve çoğunluğun etnik ve ırk yapısının belirgin olmadığı bir topluma geçiĢ.

 Yerel kurumlar olarak toplum hayatının merkezine yerleĢmiĢ okullarda, eyalet ve ulusal güçler tarafından kontrol edilen ve yönetilen hükümet birimlerine dönüĢen okullara geçiĢ.

 Toplum bilincinin kiĢinin yaĢadığı yerle yüksek oranda iliĢkili olduğu bir

toplumdan, toplum bilincinin daha çok kiĢinin ait olduğu ilgi grupları, çalıĢtığı yer, ırk ve etnik kimliği tarafından belirlendiği bir topluma geçiĢ.

 Gençlerin toplum hayatıyla bütünleĢtiği toplumdan, yetiĢkin toplumunun önemli

boyutlarından soyutlandıkları ve yetiĢkinlerle anlamalı etkileĢimlerde bulunmaksızın bir hayat kurmaya yöneldikleri bir topluma geçiĢ.

 Ġki velili aile yapısından, tek veya çok velili aile yapısına geçiĢ.

 Okulların çocukların kalpleri ve akılları için daha az rekabetle karĢı karĢıya

olduğu toplumdan, çocukların dikkatlerini okul çalıĢmalarından dağıtmak pahasına kendi mallarına çekmenin yollarını arayan güçlü ticari ilgilerin bulunduğu bir topluma geçiĢ.

 Verimlilik ve standartlaĢmanın değer verildiği toplumdan kalite, tercihler ve

bireyselleĢmenin temel değer olduğu bir topluma geçiĢ.

Bu sekiz sismik sosyal değiĢim faktörüne ek olarak eğitimcilerin, yeni teknolojilerin etkilerini de anlamaları gerekir (Schlechty, 2011). Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu ve Bilgi Toplumu’nun itici güçleri ve temel fonksiyonlarını karĢılaĢtırmalı olarak aĢağıdaki tabloda verilmiĢtir (Özden, 2008).

Tablo 2

Geçen Yüzyılda Yaşanan Değer Değişimleri (Özden, 2008)

İtici Güç Temel Fonksiyon

Tarım Toplumu Toprak Emek

Sanayi Toplumu Makine ĠĢgücü

Bilgi Toplumu Bilgi Beyin gücü

Ergün’e (1992, 1995, 1997) göre sanayileĢme tam mükemmel olarak gerçekleĢmese bile, Türk toplumu çok çeĢitli yönlerden sanayi toplumlarının birçok özelliklerini gösteriyor, onun karĢılaĢtığı sorunlarla ilgilenmek zorunda kalmaktadır. Sanayi toplumunda okuldaki sosyalleĢme birçok yönlerden okul dıĢındaki kiĢileri de ilgilendirmektedir.

Alıç’a (1990) göre çevre sistemlerdeki politik, ekonomik ve teknolojik değiĢimlerin toplumsal yapıya uyum yoluyla eğitim kurumlarının örgütsel amaç,

örgütsel yapı, insan iliĢkileri, kullanılan teknoloji ve örgüt-çevre iliĢkileri boyutlarını değiĢmeye zorlamaktadır. Okullar, genellikle bilgi ve becerilerin karakterize edildiği kültürel sistemin yenileĢmesini ve sürdürülmesini kurumlaĢtırma, içinde bulundukları toplumların sosyal yapılarını yenileĢtirerek devam ettirme ve toplumsal bütünleĢmenin ve kaynaĢmanın bir aracı olarak kendi dıĢındaki büyük ana toplumu yenileĢtirmek ve hayatını sürdürmek zorundadır (Ergün, 1992, 1995, 1997).

Günümüzde her an katlanarak artan bilgi ve geliĢen teknoloji insanlara oldukça fazla imkânlar sunarken bu bilgiye ve imkânlara ulaĢmayı da temel sorunlardan biri haline getirmiĢtir. Toplumsal yapı ve iĢleyiĢteki bu değiĢimler sonucunda geliĢmiĢ ülkelerin uygulamaya koydukları alternatif eğitim biçimleri içinde eğitimin bireyselleĢtirildiği, okula bağımlılığın azaldığı ve okul dıĢı eğitimin öneminin arttığı bir sistemin yerleĢmeye baĢladığı görülmektedir. Günümüz toplumunda kullanılan bazı alternatif eğitim biçimleri:

1. Okulsuz Toplum: Illich “Okulsuz Toplum” kitabıyla okula eleĢtirilerini ortaya koymuĢtur. Okul kaldırılmalı, onun yerine öğrenim ağları denilen hizmet birimi getirilmelidir. Okullar ideolojik ve otoriteye bağlı bireyler yetiĢtirmektedir. Okullar diploma ve sertifika dağıtan kurumlardır. Oysa öğrenmelerin çoğu informal olarak okul dıĢında oluĢmaktadır.

Illich’ın önerdiği eğitim sistemi; toplumdaki herkesin, ister çocuk ister yetiĢkin yaĢamın her alanında gereken bilgilere ve uzmanlara ulaĢabileceği bir sistem olmalıdır. Öğrenmeyi belli bir zamana sıkıĢtırmak yerine yaĢama yayıldığı bir sistem olmalıdır (Illich, 2010).

2. Bireysel Eğitim: BireyselleĢtirilmiĢ eğitimde öğrenci hedeflerini kendisi belirler ve seçer. Öğrencinin istediği gibi kendi kendine güdülenmesine olanak sağlanır. Öğrenme stratejilerini kendileri belirler, sahip olduğu performansı uygun olarak geliĢtirir ve kendi kendini değerlendirir. Öğretim programlarında etkinlikler, kurallardan çok öğrenci ve öğretmene göre tasarlanır. Öğretmen öğrencinin geliĢmesine yol göstermektedir.

3. Açık Okul: Açık okul sisteminde öğrencilerin ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri dikkate alınarak öğretim programları hazırlanır. Bu sistemde öğrencilerin ihtiyaçları ve

kiĢisel gereksinimleri önemlidir. Öğrencilerle yöneticiler ve öğretmenler arasında katı bir ayrım yoktur. Çift yönlü bir bilgi akıĢı vardır. Aktif öğrenme vardır.

4. Sınırsız Öğrenme ve Uzaktan Eğitim: Sınırsız öğrenme, bireylerin sürekli öğrenme ihtiyacından ortaya çıkmıĢtır. Sınırsız öğrenmeyle herkese, istediği kadar istediği zaman öğrenme olanağı sağlanması, herkes için eğitim öğretim ortamının sağlanmasıdır. Uzaktan eğitim, farklı mekânlardaki öğrenen ile öğretenin ve eğitim araçlarının biliĢim ve iletiĢim teknolojileri aracılığıyla buluĢturulduğu bir eğitim sistemi olarak açıklanabilir (Ada ve Küçükali, 2009).

ABD'deki alternatif okullar incelendiğinde farklı sınıflamalar yapıldığı göze çarpmaktadır. Alternatif okullar genellikle üç tip olarak ele alınmakta ve farklı nitelendirmelerde bulunulmaktadır. Bunlardan birincisi alternatif okulları Ģu Ģekilde gruplandırmaktadır (Lange, 1998; Akt: Aydın Ġ., 2010):

Tip I: Bu gruptaki alternatif okullar, toplum tarafından çok talep edilen ve popüler okullardır. Bu okullar genellikle programlarında belli bir temayı vurgular ya da farklı bir içerik ya da öğretim stratejisini kullanır. Montessori, Waldorf, Paideia okullarını bu tip okullara örnek vermek olasıdır.

Tip II: Bu grupta yer alan alternatif okullar, okuldan kovulmadan önce bir "son Ģans" verilen öğrencilerin bir anlamda mecbur edildiği programlardır.

Tıp III: Bu grupta yer alan alternatif okullar, akademik, duygusal ve sosyal yönden rehabilite edilerek iyileĢtirilmeye gereksinimi olduğu varsayılan öğrencilerin devam ettiği okullardır. BaĢarılı bir tedavi sürecinden sonra öğrenciler normal okullarına dönebilirler.

Drucker’a (1994) göre “modern okul” dediğimiz okulun spesifikasyonları vardır. Bu ihtiyaç duyduğumuz modern okulun spesifikasyonlarının yüksek düzeyde evrensel okur-yazarlık sağlamak zorunda olduğunu; bunun anlamının, bugün okur-yazarlık denildiğinde anladığımızdan çok daha fazla bir Ģey olması gerektiğini, her düzeyde ve yaĢtaki öğrencilere öğrenme motivasyonu ve öğrenmeye devam etme disiplini aĢılamasının yanında, hem yüksek düzeyde eğitim almıĢ insanlara, hem de herhangi bir nedenle erken yaĢlarda ileri eğitime ulaĢamamıĢ insanlara açık olan ve bilgiyi hem

içerik, hem de süreç olarak aktaran okullara; yani Almanların Wissen ve Köhnen diye ayırt ettiği okullara ihtiyacımız olduğunu ileri sürmektedir.

Son olarak, öğretim artık okulların tek elinde kalamaz kapitalist ötesi toplumda eğitimin tüm topluma nüfuz etmesi, her türlü kuruluĢtan yararlanması gerekir; Ģirketlerden de, devlet dairelerinden de, kar amacı gütmeyenlerden de. Bunları öğrenme ve öğretme kuruluĢları haline getirmelidir (Drucker, 1994).

Günümüz toplumunda yaĢanan hızlı değiĢimlerin okulun iĢleyiĢ ve yapısını da etkilediği açıktır. Godin'e (2012) göre eğer yeni bir okul istiyorsak okulun ve derslerin iĢleyiĢinde bazı değiĢiklikler gerekmektedir. Okulu yeniden düĢünmek, daha iyi öğretim sağlamak ve yeni teknolojiyi okula getirmek için gerekli değiĢiklikleri Ģu Ģekilde sıralamaktadır: (1) Gündüz ev ödevi, gece ders, (2) Her zaman açık kitap ve açık not, (3) Dünyanın her yerinde her hangi bir derse ulaĢım kolaylığı, (4) Yoğun ve genel bir öğretim yerine, belirli ve odaklanmıĢ bir öğretim, (5) Çoktan seçmeli sınavların sonu, (6) Test sonuçlarıyla değil baĢarının öğrenci yaĢantısı ve deneyimleriyle ölçülmesi, (7) Ġzolasyon yerine iĢbirliği, (8) Farklılıkların değerlendirilmesi, (9) Aykırı öğrenci, öğretmen ve fikirlerin sesinin yükseltilmesi, (10) Öğretmenlerin değiĢen rolleri (11) Hayat boyu öğrenme, (12) Ünlü kolejlerin hemen ölümü. Godin’nin yapmıĢ oldukları açıklamalar incelendiğinde gelecekteki okulların bugünkü okullardan farklı bir sistem ve iĢleyiĢ gerektirdiği söylenebilir.

Toplumsal baskı gruplarının insan kaynağını oluĢturan okul, bütün baskı grupları tarafından etkilenmek istenir. Sendikalar, dernekler, iĢ çevreleri, çeĢitli cemaat ve gruplar, okulları kendi amaçları doğrultusunda etkilemek ister. Okul tüm baskı gruplarıyla yaĢamayı öğrenmelidir. Hiçbirine kapılarını kapatmadan, ancak onlarında güdümüne girmeden toplumsal kurumlardan okulda etkilenir. Okul, elindeki imkânları iyi kullanırsa, bütün toplumsal kurumları etkileme Ģansına sahiptir (Özdemir vd., 2012).

21. Yüzyılın toplumu olarak nitelendirilen bilgi toplumuna uyumu gerçekleĢtirememekle suçlanan, paydaĢlarına, topluma, sivil toplum kuruluĢlarına, iĢ dünyasına ve devlete istenilen seviyede hizmet veremediği iddia edilen okulların farklı yönlerden eleĢtiriler aldığı görülmektedir.