• Sonuç bulunamadı

BİLDİRİLER/ PROCEEDINGS

CANVATAN KARAHAN Aktan Müge YILMAZ 1

Öz

Yaşayan İnsan Hazineleri sistemi, UNESCO bünyesinde 1993 yılında ilk olarak ortaya atılmıştır. Bu sistemin amacı, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine zarar vermeden, somut olmayan kültürel mirası üreten ve gelecek kuşaklara aktaran usta kişilerin, kültürün korunmasına ve gelecek kuşaklara aktarılmasına yapacakları katkıya vurgu yapmaktır. Geleneksel mesleklerin temsilcileri de birer yaşayan insan hazinesidir ve kültür tarihinin anlaşılmasında oynadıkları rolün önemine binaen halkbilimi çalışmalarında kendilerine yer bulurlar.

Kaybolmaya yüz tutmuş ya da icraları azalmış geleneksel mesleklerin bilgi ve beceride usta olan icracılarının bulunması, korunması, desteklenmesi, sahip oldukları mesleğe ait geleneksel bilgilerini gelecek nesillere aktarma noktasındaki önerileri de göz önüne alınarak sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmada rol almalarının sağlanması önem arz etmektedir. Bildirimizde, tespihçilik, “sahada folklor derleme metodları” kullanılarak Kenan Canvatan Karahan adlı tespih ustası özelinde irdelenmiştir. Ürün ve üretici bağlamında iki ayrı noktada şu sonuçlara ulaşılmıştır: 1. Adı geçen icracının Unesco’nun “Yaşayan İnsan Hazineleri” kriterlerine uygunluğu tespit edilmiştir. 2. Ürünlerinin hem ekonomik bir yatırım aracı olarak hem de gündelik hayatın içinde dinî-kültürel bir malzeme olarak talep gördüğü tespihçiliğin, günümüzde ekonomik ve dinî-kültürel açıdan sürdürülebilir bir meslek olduğudur. İcracıları günümüzde azalmış olmakla beraber, çalışma koşulları ve pazar konusunda desteklendiklerinde gelir getiren ve yaşamaya devam eden geleneksel mesleklerden birisi olarak geçmişi geleceğe bağlamaya devam ederek varlığını sürdürebilecektir.

Anahtar Kelimeler: Tespihçilik, Geleneksel Meslek, El Sanatları, Zanaatkâr, Halkbilimi.

Traditional Prayer Beads Making within the Economic and Cultural Development and Kenan Canvatan Karahan, A Prayer Beads Maker, as a Cultural Actor

Abstract

The “Living Human Treasures” system was initiated by UNESCO in 1993. This system emphasizes the contribution made by masters who produce intangible cultural heritage to the protection and transmission of culture to future generations without damaging the sustainable development goals. It is important that the masters of traditional occupations that begin to be forgotten or performed less frequently be found, protected, supported and included in social, cultural and economic development considering their recommendations regarding the transmission of their professional knowledge to future generations. This paper analyzes prayer beads making, a traditional occupation, with a particular focus on Kenan Canvatan Karahan, using field folklore review methods. These findings were obtained regarding the products and producer: 1. The above-mentioned master was found to meet the UNESCO criteria for “Living Human Treasures,” 2. Prayer beads are in demand as an economic investment, and religious and cultural objects in daily life, and therefore, prayer beads making is sustainable and should be sustained in terms of economy and culture. Although their numbers have decreased, prayer beads makers will continue to connect the past to the future by maintaining this profession as an income-generating traditional occupation when they are supported in terms of markets.

Keywords: Prayer Beads Making, Traditional Occupation, Handicrafts, Craftsmen, Folklore.

1Doç. Dr. Kırıkkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, aktanmuge@hotmail.com

35

Giriş

Kültür Ekonomisi ve Geleneksel Meslekler

Çalışmamızda, geleneksel bir meslek olan tespihçilik, kültür ekonomisi kavramı bağlamında ve Kenan Canvatan Karahan adlı tespih ustası özelinde irdelenmiştir.

Türk Halkbilimi ile ilgili yapılan çalışmalarda geleneksel kültür ele alınırken onun ekonomik boyutu genellikle araştırmacıların temel çalışma başlığı olamamıştır. Halbuki Özdemir’in tespitlerine göre (2012, s. 5, 9) günümüzde kültürel ekonomik sektörlerin gelişmesi ile kültür, sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın temel kaynaklarından biri olarak kabul edilmiştir ve gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde bir gider alanı olarak kabul edilirken gelişmiş ülkelerde çok yönlü kalkınmanın temel anahtarı ve önemli bir gelir kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, kültür ekonomisi, endüstrileri ve yaratıcı sektörler gibi alanların özerkleşerek etkinleşmesiyle kültür de yönetilebilir bir ekonomik alan olarak ortaya çıkmıştır.

Kültür ekonomisi, kültürel ürün ve hizmet gibi geleneksel bilgi belleğinden beslenilerek yaratılan değerlerden oluşmaktadır (Özdemir, 2018, s.9). Geleneksel meslekler de kültürel birer dışavurum olma özelliği ile kültür ekonomisi içinde kendilerine yer bulurlar. Geleneksel mesleklerin özellikleri Karataş’ın (2017, s.42-43) (akt. Arıoğlu, 2019, s. 18) çalışmasında şu şekilde tarif edilmektedir:

“Bu meslekler usta-çırak ilişkisi içerisinde, yüz yüze bir iletişim ortamında icra edilmektedir. Mesleki bilgiler yazılı/profesyonel bir eğitim ile değil, deneyimler yoluyla sonraki meslek kuşaklarına aktarılmaktadır. Bu nedenle geleneksel meslekler sözlü kültür ortamında şekillenen ve eğitimi sürdürülen meslekler olarak öne çıkmaktadır.

Mesleği geleneksel kılan unsur, geleneksel eğitim süreci olmakla birlikte esasında bunun da özünü ‘geleneksel bilgi’ oluşturmaktadır. Geleneksel bilgi sadece bir ürün ortaya koymak için gereken teknik bilgiyi değil, söz konusu mesleğin niteliğine göre gerçek duyulan her türlü bilgi olarak karşımıza çıkmaktadır”.

Tespihçilik Geleneği

Bu noktalardan hareketle, geleneksel bir meslek olan tespihçiliğin de kültür ekonomisi içinde değerlendirilmesi mümkündür. Tespihçiler, seri üretimin olmadığı genellikle el yapımıyla gerçekleştirilen ve “bir veya birden fazla sanatkârın bilgi ve becerisine dayanan, çevre şartlarına göre değişim gösteren, güzelin yanı sıra yararlıyı sunan, insan yaşamını kolaylaştıran, ihtiyaçlarını karşılayan; evde veya atölyelerde, bütün gün veya boş zamanlarda ya da belli dönemlerde üretilen; geleneksel, bölgesel, fonksiyonel, estetik, artistik, sanatsal, dekoratif, dinî, sosyal açıdan sembolik karakter taşıyan; el, el aleti veya mekanik araçların yardımıyla yapılan ürünler” (Millî Eğitim Bakanlığı, s. 2012)(akt. Arslan, Çağlar ve Gürbıyık, 2017, s. 213) şeklinde tanımlanan geleneksel ürünleri üretir.

36

Tespih yapımı, dünyada ve Türk kültür hayatında köklü bir geçmişe sahiptir. Tespihin ipe dizilmiş boncuklar şeklini almasının ne zaman başladığı kesin belli değildir. Bununla birlikte kayıtlarda tespihin geçmişinin Firavunlar çağına kadar götürüldüğü ve öncülünün kolye olduğu görülmektedir (Lecomte, t.y., s. 201).

Tespihçiliğin pîri olarak Veysel Karanî kabul edilmiş ve tespihçi dükkânlarına,

“Besmeleyle açılır her gün bizim tezgâhımız / Hazret-i Veysel Karanî pirimiz üstadımız” yazılı levhalar asılmıştır. Veysel Karanî’nin, Uhud Savaşı sırasında Hz. Peygamber’in dişinin kırıldığını duyunca kendi otuz iki dişini kırdığı ve Peygamber’in kırılan dişiyle bu rakamı otuz üçe tamamladığı söylenir (Bozkurt, 2011, s. 531). Bununla ilgili anlatılan şu rivayet, Tozlu (2013, s.212) tarafından derlenmiştir: “Bir gün peygamber efendimiz ile Veysel Karani omuz omuza savaşıyorlarmış. Savaşta peygamberin bir dişi kırılır. Bunu gören Veysel Karani, bütün dişlerini çektirerek; peygamberin bir dişi yoksa benim dişlerim neye yarar demiş. Sonra bu 33 dişi bir ipe geçirerek salavat çekmeye başlamış. Bizde tespih kültürü bu temele dayanır”.

Dualarda yer alan Tanrı isim ve sıfatları gibi kutsal kabul edilen ve tekrarından yarar umulan sözlerin sayısını bilmek amacıyla hâfızaya yardımcı olarak kullanılan tespih, İslâm dışındaki dinlerde de oldukça yaygındır.

Tespih, Allah’ı zikretmenin yanında zikirlerin sayısını belirlemede de kullanılan bir alettir. Bozkurt’un verdiği bilgilerden özetle (2011, s. 529-532); İslâm’da tespihin ilk ortaya çıkışı sahabe dönemine kadar uzanır. Hz. Peygamber’in terekesi arasında bir tespih bulunduğunu söyleyenler varsa da bu iddiayı sahih kaynaklarla doğrulamak mümkün olmamıştır. Zikirlerin eksik veya fazla yapılmasının sünnete uygun düşmeyeceğini düşünen sahabeden bazılarının çakıl taşı, hurma çekirdeği veya ip üzerine atılmış düğümlerle sayıyı belirlemeye çalıştıkları kaynaklarda belirtilmektedir. Müslümanların kullandığı tespihler çoğunlukla araları farklı tipte boncukla ayrılmış, her zikir lafzı için otuz üçerden doksan dokuz tanelidir. Ayrıca 500, 1000 ve 5000’lik de olabilmektedir. Genellikle 99’luklar cami ve evlerde, 500’lük ve 1000’likler de tekkelerde yer alır. 500’lük ve 1000’lik zikir tespihleri vefat ettiğinde şeyhin sandukasına asılır.

Osmanlılar’da tespihçiliğin bir sanat halini alması, XVII. yüzyıldan itibaren başlar. İstanbul, İslâm dünyasında tespihçiliğin merkezi olmuştur. Türk erkeğinin çok sevdiği bir aksesuar olan tespihin çok yüksek değer taşıyanları vardır. Müzelerde ve özel koleksiyoncular elinde çok değerli tespihler bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi’nde çoğu XVIII. yüzyıla ait zümrüt, akik, yeşim, mercan, Oltu taşı, necef, öd ağacı, kehribar, boynuz gibi maddelerden elde edilmiş çok sayıda tespih bulunmaktadır. Verilen bilgiye göre, sarayda özellikle bayramlarda hediyeleşme bir gelenekti ve sadrazamların Kadir gecesi padişaha seccade ve tespih takdimi usuldendir. Ramazan davetlerinde diş kirası olarak elmaslı veya incili, altın kamçı takılmış çok değerli tespihler hediye edilmiştir. XIX. yüzyılın sonlarında Kapalıçarşı yöresinde 300’den fazla tespih tezgâhı bulunur. Günümüzde Erzurum’da Oltu taşından yapılan sade, altın veya gümüş

37

kakmalı, Eskişehir’de lüle taşından oyma tezyinatlı tespihler meşhurdur. Buralarda bu işle geçimini sağlayan çok sayıda esnaf vardır.

Tam bir tespih taneler, imâme, nişane (durak), pul, tepelik, püskül veya kamçı gibi bölümlerden meydana gelir. Parçaların şekil ve tezyinat itibariyle birbirine uyumlu ve bir bütün halinde olması gerekir. Eskiden taneler “çıkrık-kemâne” denilen el tornalarında yapılırdı.

Tespih ustaları 1965’ten sonra elektrikli torna kullanmaya yönelmiş, son dönemlerde ise bilgisayarlı tornalarla bu iş daha kolay hale gelmiştir (Bozkurt, 2011, s. 530).

Geleneksel meslekler günümüzde geçmişteki görkemli günlerinden epey uzaklaşmış olmalarına rağmen, tespihçilik geleneği ihtiyaca binaen canlılığını sürdürmektedir (Kaması, 2017).

UNESCO Yaşayan İnsan Hazineleri ve tespih ustası Kenan Canvatan Karahan

Öcal Oğuz’un “Somut Olmayan Kültürel Miras Nedir?” adlı kitabında (2009) tüm ayrıntıları verilen, UNESCO tarafından düzenlenen Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nde, Somut Olmayan Kültürel Mirasa [SOKÜM], kültürel çeşitliliğin potası ve sürdürülebilir kalkınmanın güvencesi olarak büyük önem atfedilmiştir. Yine sözleşmede kültürel çeşitliliğin, tercihlerin çeşitliliğini artıran ve insani kapasiteler ile değerleri besleyen zengin ve çeşitli bir dünya yarattığı ve bu nedenle toplumlar, halklar ve ulusların kalkınmasında ana etken olduğu vurgulanır. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 195 ülkenin kararı ve katkısı ile sözleşmeleri çerçevesinde faaliyetleri yönlendiren UNESCO, tüm dünyada insanlığın ortak kültürel mirasının belirlenmesi, belgelenmesi ve yaşatılması hedeflenen kültürel miras için farkındalık oluşturulması ve görünürlüğünün artırılmasına yönelik çalışmalar yapmaktadır. Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi çerçevesinde, “Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri” ve “Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanteri”

şeklinde iki liste oluşturulmuştur (Fedakar ve Demir, 2018, s.90). Tespihçilik geleneği, ürünleri ile Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanterine girmekte, üreticileri yani ustaları ile de Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanterinde kendine yer bulmaktadır.

Somut olmayan kültürel mirasın korunmasında geleneğin aktarılmasını merkeze alan sözleşme gereği, geleneğin üreticisi, aktarıcısı ve taşıyıcısı olan ustaları belirlemek ve desteklemek amacıyla 1993 yılında oluşturulan “Yaşayan İnsan Hazineleri” sisteminin amacı, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine zarar vermeden, somut olmayan kültürel mirası üreten ve gelecek kuşaklara aktaran usta kişilerin, kültürün korunmasına ve gelecek kuşaklara aktarılmasına yapacakları katkıya vurgu yapmaktır (Oğuz, 2009, s. 33). Tespihçilik geleneğinin temsilcileri de bu bağlamda birer yaşayan insan hazinesidir ve kültür tarihinin anlaşılmasında oynadıkları rolün önemine binaen halkbilimi çalışmalarında kendilerine yer bulurlar.

Kaybolmaya yüz tutmuş ya da icraları azalmış geleneksel mesleklerin bilgi ve beceride usta olan icracılarının bulunması, korunması, desteklenmesi, sahip oldukları mesleğe ait geleneksel

38

bilgilerini gelecek nesillere aktarma noktasındaki önerileri de göz önüne alınarak sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmada rol almalarının sağlanması önem arz etmektedir. Yaşayan İnsan Hazinesi olarak geleneği temsil edecek kişiler sözleşmede “Somut olmayan kültürel mirasın spesifik elemanlarını yeniden yaratmak veya yorumlamak açısından gerekli bilgi ve becerilere yüksek düzeyde sahip kişiler” (Oğuz, 2009, s. 35) olarak tanımlanmıştır.

Bu çalışmamız için kaynak kişi olarak seçtiğimiz Kenan Canvatan Karahan1, tespihçilik geleneğinin tüm sözlü eğitim süreçlerini tamamlamış, geleneğin günümüzdeki Ankara’da yaşayan usta temsilcilerinden biridir. 1971 Erzurum doğumlu olan Karahan, lise mezunu olup kendi mesleğiyle alakalı mobilya, oyma, kakma, dekorasyon üzerine lisans eğitimine devam etmektedir. Çocuk yaşlarından itibaren Ankara Siteler’de Bolu’nun Gerede ilçesine bağlı Karapazar köyünden olan İbrahim (Oğuz) ustanın yanında yetişerek mesleğini öğrenmiştir.

Kenan Canvatan Karahan ustanın anlattıkları ve eserleri Yaşayan İnsan Hazinesi sözleşmesi bağlamında değerlendirildiğinde:

1. Usta-çırak ilişkisi içinde yetişmiş olması ve ustalığa giden yolda çırak-kalfa-usta hiyerarşisini tecrübe etmiş olması,

2. Çocuk yaştan itibaren çekirdekten yetişmesi,

3. Tespih üretiminin tüm süreçlerini yapabilme becerisine ve bilgisine sahip olması, 4. Geleneksel yöntemlerin bugüne taşınmasına yıllardır kesintisiz hizmet etmesi, 5. Ustasının ekolünü devam ettirmesi,

6. Kendine özgü icra üslubu geliştirebilmesi,

7. Geleneğin sürdürülebilmesinde hayati önemi olan geleneğin aktarımı noktasında kendinden sonra gelenlere ustalık yapması

8. Ülke ve dünya genelinde tespihçilik pazarında aranan bir usta olması özellikleri ile tespihçilik geleneğinin yaşayan insan hazinesi olarak günümüz tespihçiliğini başarı ile temsil ettiği söylenebilir.

Tüketim malı olarak sanatın estetik getirisi olduğu kadar parasal getirisinin de bir yatırım değeri vardır

(Keskinbora, 2011, s.2)

(akt. İncekara ve Haykır Hobikoğlu, ty, s. 3). Bu bağlamda tespih de yatırım değeri yüksek bir üründür. Ülkemizde ve yurt dışında hatırı sayılır bir sayıda tespih koleksiyoneri bulunmaktadır. Onların varlığı, geleneğin yaşamasında en önemli unsurların başında gelmektedir. Tespihçilik geleneğini iyi bilmeleri, geçmişin bilgisinin

1 Kaynak kişi ile tarafımızdan yapılan derlemenin tarihi: 31 Ağustos 2019; yer: Fevzi Çakmak 1. Sokak, Tangün Pasajı, Kızılay/Ankara.

39

bugüne ve geleceğe yozlaşmadan taşınmasında kontrol mekanizması işlevi görmektedir. Ayrıca bu ürünlere hatırı sayılır para yatırmaları da üretimin, dolayısıyla geleneğin sürmesinde önemli bir faktördür. Bunların dışında tespih sevdalıları, sahip oldukları ilgi ve hevesleri ile tespih üreticisi ustaları moral-motivasyon olarak diri tutup beğenilme, takdir edilme, anlaşılma gibi duygusal ihtiyaçlarını tatmin ederek geleneğin devamı noktasında teşvik edici, itici bir güç işlevini taşımaktadırlar.

Uçkan’a göre (2010, s. 1) (akt. İncekara ve Haykır Hobikoğlu, ty, s. 3), kültürün ekonomik bir faaliyet alanı olarak görülmesi onun değerini düşürmediği gibi, öz değerlerin ve yerli kazanımların dünyaya açılmasını sağlayarak iletişim değerlerini ve etki alanlarını artırmaktadır.

Tespihçilik geleneği için bu yaklaşım bir taraftan doğrudur. Ancak, yaygın ve sürdürülebilir bir ekonomik faaliyet olma sürecinde tespihciliğin emek ağırlıklı ve pahalı hammadde gerektiren bir sektör olması, bazen tespih üretici ve tüketicileri için maliyeti düşürme, zamandan tasarruf ederek daha çok ürün üretme istekleri gibi sebeplerle kalitenin düşmesi ve sanatsal değerinin zayıflamasına sebep olabilmektedir. Hatta ekonomik sebeplerle Çin’den ithal edilen ucuz fakat kalitesi düşük ürünler, estetik ve sanatsal kaygıların ötesinde sağlığı tehdit edici bir noktadadır.

Bu ülkeden gelen ürünler ucuz olmalarından dolayı geleneksel tespihçilerin gündelik ihtiyaca yönelik ürettikleri ürünler pazarına ortak çıkmaktadırlar. Yani Çin malı tespih, hem üreticinin pazarını daraltmakta hem tespih ürününün niteliğini bozmakta ve yozlaştırmakta hem de üretiminde kullanılan içeriği bilinmeyen ve sağlıksız malzemelerle tüketicinin sağlığını tehdit etmektedir. Devlet, bu konuda mutlaka ve acilen kontrol mekanizmasını sıkı bir şekilde işleterek tespihçilik geleneğinin tüm unsurlarını koruma altına almalıdır.

Sonuç ve Öneriler

Özdemir “geleceğin en verimli sektörlerinin başında kültür temelli sektörlerin olacağını”

ifade eder (2012, s. 42). Tespihçilik, ekonomik kalkınma içinde varlığını sürdürmeye devam edecekse öncelikle klasik kazanımlarını devam ettirecek icracılarına sahip çıkmalı, onları korumalıdır. Usta tespihçilerin birikimlerinin kültürel sürekliliği sağlama adına yeni nesillere aktarımı mutlaka sağlanmalıdır. Zira, sözlü kültür geleneği ne kadar köklü ve kuvvetli bir geçmişe sahip olursa olsun aktarımın durduğu yerde ölmeye mahkumdur. Klasik üslubun korunması, güncel ihtiyaçları karşılamaya yönelik uyarlamaların ya da güncel araç-gereç imkânlarının kullanılmasını engelleyici bir çaba olmamalıdır. Zaten bir ürünün geleneksel nitelik taşıması, geçmiş ile güncel birlikteliğinin sağlıklı bir şekilde kurulmasıyla mümkündür.

Gelenek kavramının süreklilik ve yenilik boyutları birbiriyle savaşmadan, biri diğerinin yerine geçmeye çalışmadan kültürel ahenk sağlanırsa, tespihçilik geleneği, yeni pazarlar kazanarak, yeni üretici tipolojilerine imkân veren, yerli ve millî kimliğiyle ekonomik ve sosyal kalkınmada değer üreten bir sanat ve zenaat olarak nesiller boyunca varlığını sürdürme potansiyeline sahiptir.

40

Tespihçilik geleneğine verilecek destek ile Türkiye, zaten dünya ülkeleri arasında var olan ilgiyi daha yukarı çekerek sürekliliği sağlayıp önemli bir ekonomik değer yarattığı gibi, bu alanda bir dünya markası haline gelmesi pekâla mümkündür.

Geleneksel tespihçiliğin, kültür ekonomisi içinde sürdürülebilir bir ekonomik faaliyet alanı olarak varlığını verimli ve faydalı bir şekilde sürdürebilmesi için diğer öneriler şunlardır1;

-Kültür ve Turizm Bakanlığı, Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen alan araştırmaları öncelikli olmak kaydı ile tespihçilik geleneği; icra biçimleri, icra ortamları ve icracıları ile birlikte tespit edilmeli ve literatür taraması ile elde edilen yazılı, görsel bilgiler de eklenerek geleneğin kültür envanteri çıkarılmalıdır.

-Tespihçilik geleneğinin yerel özelliklerini taşıyan icra biçimleri ve ortamlarının yaşatılması konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği sağlanmalıdır.

-Bu sözlü kültür ortamının yanı sıra elektronik kültür ortamları da geleneğin hizmetine sunulmalıdır. Kültür ekonomisinin temel alanlarından olan internet, yereli küresele taşımada önemli bir araçtır. Tespihçiler bu alanı günümüzde kullanmakla beraber müşteri ile olan ilişkileri ağırlıklı olarak sözlü kültür ortamında sürmektedir. İnternetin daha sistematik ve kurumsal bir kimlikle pazarlama ortamı niteliğini kazanması da faydalı olacaktır.

-Tespihçilik faaliyetlerinin Türkiye’de ve dünyada dolaşımının desteklenmesi ve kolaylaştırılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda tespih ustalarına seyahat kolaylığı sağlanması için ulaşım desteği ve vize kolaylığı verilmelidir.

-Tespih ustalarının, geleneksel icra ortamlarında ve geleneksel eğitim şekli olan usta-çırak eğitimi yöntemiyle usta-çırak yetiştirmesi sağlanmalıdır. Bu hizmetinin karşılığı olarak ustalara belli bir maaş bağlanmalıdır. Çırağın aldığı bu eğitim sonucu ulaştığı düzey, yine bakanlığın yetkili organlarınca belirli aralıklarla denetlenmelidir.

-Geleneğin ustaları tarafından üretilen ürünlerin pazar problemini çözmek için icra biçimleri ile ilgili yerel niteliklerinin muhafaza edileceği kriterler konarak festivaller düzenlenmesi teşvik edilmelidir.

-Tespih üretiminin ekonomiye doğrudan ve dolaylı katkısı ölçülmelidir.

-Tespih üreticiliğinin üretim kapasitesi saptanmalı ve yeni kapasite kullanım şartları araştırılmalı, yaratılan ve yatırımlar sonucu yaratılacak potansiyel değeri hesaplanmalıdır. Bu bağlamda tespihçiliğin yatırım-çıktı analizleri yapılmalıdır.

-Sektörün istihdamına yönelik özellikle gençlerin ve kadınların teşvik ve desteklerle önünün açılacağı gelişim politikaları oluşturulmalıdır.

1Öneriler oluşturulurken bir kısmında Yılmaz (2005) ile İncekara ve Haykır Hobikoğlu (www.iav.org.tr › yonetim › dosya › makale › Kultur-Ekonomisi)’nun kendi alanları ile ilgili önerilerinden de faydalanılmıştır.

41

-Kamu-özel-sivil-gönüllü girişimler teşvik edilmelidir.

-Kültür endüstrilerinin, bu bağlamda da tespihçiliğin önemli bir yatırım aracı olduğu ve iktisadi kalkınma üzerindeki etkinliği hakkında toplumun genelinde şekillenen bir bilinç düzeyi oluşturmaya çalışılmalıdır.

42

Kaynakça

Arıoğlu, İ. E. (2019). Geleneksel meslekler halk kültürünün üretime taşınan yönü olarak zanaatlar ve zanaatkârlar. Ankara: Akçağ Yayınevi.

Arslan, F., Çağlar, İ. M. ve Gürbıyık, C. (2017). Kültürel miras kapsamında kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel meslekler: Turgutlu örneği. Studies Of The Ottoman Domain. 13(7),.211-247.

Arslan, F., Çağlar, İ. M. ve Gürbıyık, C. (2017). Kültürel miras kapsamında kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel meslekler: Turgutlu örneği. Studies Of The Ottoman Domain. 13(7),.211-247.