• Sonuç bulunamadı

Bilgi alma hakkından farklı olarak bilgi edinme hakkının kullanılmasında, bi- reylerin resmi bilgi ve belgelere erişimi nedeniyle, devletle birey karşı karşıya gel- mektedir. Bu nedenle bireylerin bilgiye ulaşabilmesi için talepte bulunması gerek- mektedir.

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bilgi edinme hakkının11 kökeninde de düşünce özgürlüğü yer almaktadır. Düşünce özgürlüğüne sahip olmayan kimsenin bilgi alma veya bilgi edinme hakkından söz edebilmek mümkün değildir12.

9 SOYKAN, s.23. 10 SOYKAN, s.19.

11 Resmi belgelere erişim hakkı olan bilgi edinme hakkı, ilk kez İsveç’te son şeklini 1949 yılında alan 1766 tarihli “Basın Kanunu” kapsamında tanınmış bulunmaktadır. Bu hak günümüzde İs- veç Anayasasının bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır; Bilgi edinmenin bir hak mı yoksa özgürlük mü olduğu konusundaki tartışmalar için bkz. ATALAY Esra, “Bilgi Edinme Özgür-

lüğü”, Manisa Barosu Dergisi, Yıl:16, (Temmuz-Ekim 1997), s.62; KAYA Cemil, İdare Hu-

kukunda Bilgi Edinme Hakkı, 1.B., Seçkin Yayıncılık, Ankara-2005, s.36.

12 ÇELİK Ahmet/TONTA Yaşar, “Düşünce Özgürlüğü, Bilgi Edinme Özgürlüğü ve Bilgi Hizmet-

Bilgi edinme hakkı dar anlamda, bireylerin kendi istekleri doğrultusunda, kendi seçtikleri bir konuda devletin elindeki her türlü resmi veriye erişim imkânı olarak tanımlanabilir13. Bu noktada bilgi edinme hakkı, idari usulün bir parçası olarak

hukuken tanınmaktadır. Bilgi edinme hakkı demokrasilerde bilginin öneminin anla-

şekillerde sınıflandırılmaktadır. Örneğin İnsan hakları öznelerine, konularına, sınırlandırılmala- rına, olağan ve olağanüstü rejimlerdeki farklılıklarına göre sınıflandırılabilmektedir. Önemli bir sınıflandırma da Pozitif ve Negatif haklar sınıflandırmasıdır. Negatif haklar kısaca devletin müdahalesine kapalı haklardır. Bunlara örnek olarak ifade özgürlüğünü verebiliriz. Pozitif hak- lar ise devletin bireylere sağlayacağı haklardır. Bunlar ekonomik, sosyal ve kültürel haklardır. Bu sınıflandırma Alman Hukukçu G. Jellinek’ın yaptığı sınıflandırmadan çıkarılmaktadır. Bu yazara göre hak ve özgürlükler, geleneksel hak ve özgürlükler (pasif statü hakları), siyasal hak- lar (aktif statü hakları) ve sosyal haklar (pozitif haklar) şeklinde üçlü bir sınıflandırmaya tabi- dirler. Ayrıca yine tarihsel gelişime göre temel bir sınıflandırma olarak insan hakları 3 kuşağa ayrılmaktadır. Kişi hak ve hürriyetleri ile siyasi hak ve hürriyetler 1. kuşak; sosyal ve ekonomik haklar 2. kuşak; dayanışma hakları veya diğer adıyla “Yeni Haklar” ise 3. kuşak hakları oluş- turmaktadır. 3. kuşak haklar konusunda teoride çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Öncelikle bu sınıflandırma tarihsel sürece dayandığından 3. kuşak hakların henüz tamamlanmadığı ileri sü- rülmektedir. Diğer bir tartışma konusu ise 3. kuşak hakların sahibinin belirsizliği ve ihlalinde başvuru yollarının elverişsizliği ve müeyyidesinin olmayışıdır. “Bilgi edinme hakkı”nın yuka- rıdaki sınıflandırmalar bakımından yeri tartışmalı olmakla birlikte tarihsel gelişime dayanan sı- nıflandırmada Dayanışma Hakları içerisinde yer alacağı şüphesizdir. Nihayet geçmişi yakın ta- rihe dayanan yeni bir haktır. Burada tartışılması gereken nokta bilgi edinme hakkının dayanış- ma haklarından biriyle (Çevre hakkı, insanlığın ortak malvarlığına saygı hakkı, gelişme hakkı, barış hakkı) hukuki bir bağ kurmasının zorunlu olup olmadığıdır. Esasen bu sınıflandırma içeri- sinde yer alması için mutlaka daha önce bu sınıflandırma içine yer almış bir hakla doğrudan bir bağ kurması zorunlu değildir çünkü kuşak sınıflandırması, haklar arasındaki bağa değil tarihsel sıraya dayanmaktadır. Diğer sınıflandırmalar hakları öznelerine, konularına, sınırlandırılmala- rına göre sınıflandırsa da hiçbir sınıflandırma insan hakları arasındaki bir hiyerarşiyi işaret et- mez. İnsan hakları bir bütündür ve biri diğerine tercih edilmez. Bilgi edinme hakkı da bu bütün- lüğün önemli bir parçasıdır. CİN, s.15; GEMALMAZ, Semih, İnsan Hakları Genel Teorisine Giriş, 3.B. s.468; Dayanışma hakları, insan haklarının sürekli gelişimi ve çoğalmasının bir so- nucu olarak yeni yasalarla düzenlenen yeni haklardan oluşmaktadır. Bu hakların ortak özelliği kullanılmaları ile kitlesel dayanışma oluşturması ve katılımı sağlamasıdır. CİN, s.28.

13 Ancak idare gerekli yasal düzenlemede, talep edilen bilginin niteliğine göre bu hakkın istisnala- rına yer verebilir. Bu istisnalar genellikle, kamusal ya da özel gizlilik alanına ilişkin olmaktadır. Öte yandan özel hayatın korunması ve gizliliği de bu alana sınır getirebilir. Ancak kişilerin kendileriyle ilgili tutulan verilere erişim hakkının ilgili şahsa münhasır kılınmak şartıyla açık tutulması gerekmektedir. Zira bu bilgilerin düzgün bir şekilde kayıt altına alınması, sahipleri ta- rafından doğruluğunun tespiti ve zaman zaman güncellenebilmesi oldukça önem arzetmektedir. Zira ilgilisinden saklı tutulan bilgilerin her zaman doğru ve eksiksiz olduğunu söylemek zordur. Sonuçta bu bilgi kişinin aleyhine sonuç da doğurabilir. SOYKAN, s.40; Kişisel verilerin top- lanması, kaydedilmesi ve işlenmesine imkan veren projelerden biri de son dönemde İngilte- re’de görülmüştür. Gerçekten de İngiltere’de 2006 yılında yürürlüğe giren kimlik kartları proje-

sine göre, ilk etapta ad, soyad, doğum yeri ve tarihi, ikametgah adresi gibi bilgilerin yanı sıra

yüz ifadesi ve göz bebeği şekli gibi kişiyi tanımlayıcı bilgilere de yer verilmiş, ayrıca kişilerin parmak izlerini de içermesi planlanmıştır. bkz.www. home office. gov.uk/comrace/identitiycards/bill.html (Erişim Tarihi: 06.08.2008); Benzer bir proje ülkemiz- de MERNİS adıyla uzun süredir hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Nüfus kayıtlarının tek bir merkezde toplanmasını ve bu sayede kamuda bürokrasiyi ve kırtasiyeciliği azaltmayı amaçla- yan proje ile, kayıtlarda toplanan bilgilerin kamu kurumlarına açılması sonucu, vergi, noter, ta- pu işlemleri gibi pek çok hizmetin çok daha kısa sürede görülüp, suçluların ve asker kaçakları- nın yakalanmasının kolaylaştırılması amaçlanmıştır.

şılması, bunun sonucunda yasaların yayınlanması, yargılamada gerekçelerin isten- mesi, meclis toplantılarının açık yapılması, önemli projelerin açıklanması gibi ku- rumların gelişmesi ve açıklığa ilişkin taleplerin artması ile birlikte gelişmeye başla- mıştır14.

Ülkelerin, bilgiye erişimi kolaylaştırma konusunda sorumlulukları bulunmak- tadır. Bu nedenle insan hakları, çevre, sağlık, uluslararası antlaşmalar, seçimler gibi konularda bilgi kamuya açık hale getirilmelidir. Mahkeme ve parlamento kayıtları gibi kayıtların da basılıp, halk kütüphaneleri ya da üniversite kütüphaneleri yoluyla erişilebilir kılınması gerekmektedir. İnternet de bilginin kamuya açık hale getirilme- sinde bir araç olarak kullanılabilecektir15.

Devlet-birey ilişkisinde, birey lehine bir iyileşme tanınmakla birlikte, açıklık ve şeffaflığın sağlanması bakımından da bilgi edinme hakkının tanınmış olması önem taşımaktadır16. Bilgi edinmede resmi bilgi ve belgelere erişim nedeniyle, devletle birey karşı karşıya gelmektedir. Yani bireylerin bu tür bilgilere ulaşabilmeleri için öncelikle talepte bulunmaları gerekir17. Böylece birey ile devlet arasında hukuki bir karşılıklılık ilişkisi kurulmuş olur18. Bilgi edinme hakkının yükümlüsü devlettir19.

14 CİN, s.13. 15 SOYKAN, s.49. 16 SOYKAN, s.54.

17 FELDMAN David, Civil Liberties and Human Rights in England and Wales, 2nd Edition- 2002, s.5.

18 Bireyin devletle ilişki kurmakta kullandıkları haklarını nitelikleri açısından iki grupta toplamak mümkündür. Bu haklardan bir kısmı, bireyin yönetimde söz sahibi olması anlamına gelen siya- sal katılım hakları şeklinde kendisini gösterirken, diğer kısmı ise, idari başvuru haklarından meydana gelmektedir. Bireyin idari başvuru hakları ise yargısal başvuru hakkı ve yargı öncesi idari usulün bir parçası olarak idari başvuru hakkı olmak üzere ikiye ayrılabilir. SOYKAN, s.24; Siyasal katılımın amacı, sadece bireylerin belirli aralıklarla yapılan seçimler yoluyla tercihlerini ortaya koyması değil, gündelik yaşamları içerisinde her zaman kendilerini ilgilendiren her ko- nuda devlet yönetimini etkilemelerini sağlamaktır. EROĞUL Cem, Devlet Yönetimine Katıl- ma Hakkı, Ankara-1999, s.102.

19 ŞAVRAN Yasemin, Bilgi Edinme Hakkı ve İdarenin Bilgi Verme Yükümlülüğü, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli-2006, s.12; Ancak belirte- lim ki, insan hakları alanında radikal bir düşünce değişikliğini beraberinde getiren dayanışma hakları (çevre hakkı, barış hakkı, gelişme hakkı ve insanlığın ortak malvarlığına saygı hakkı) söz konusu olduğunda uluslararası toplumun tüm aktörlerinin ortak sorumluluk alanına girmesi gerekmektedir. Halbuki mevcut sözleşmelerde daha çok bireye hak tanınmakta, karşılığında da devlete ödev yüklenmektedir. Bkz. WELMAN Karl, “Solidarity, the Individual and Human

Rihgts, Human Rights Quarterly, 22, (2000), s.644; Dayanışma hakları adından da anlaşıldığı

Zira burada devlet, birey tarafından istenen bilgiyi iletme borcu altına girmiş olacak- tır. Bu nedenle burada bilgi edime hakkından söz etmek gerekir20. Bilgi edinme hak-

kı bu haliyle özel bir yasal düzenlemeyi gerekli kılmaktadır.

1982 Anayasasının 25. maddesi düşünce özgürlüğünü düzenlemektedir. “Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir ve hiç kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ya da düşünce ve kanaatleri nedeniyle kınanamaz, suçlana- maz”. Buna göre, düşünce özgürlüğü de düşüncelerin ifade edilmesi ile bir anlam kazanır. Aksi halde bilgi edinme hakkının da bir anlamı kalmaz. 1982 Anayasası’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesine göre de konu; “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına ve- ya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmiştir. İfade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı aslında birbirinin tamamlayıcısı nitelikte iki haktır21. Bilgi edinme hakkı bir özgürlük olarak hak alanından, talep olarak hak alanı- na geçişi yansıtmakla birlikte bu durum bilgi alma hakkının son bulduğu anlamına gelmez. Bilgi edinme hakkı talep hakkı olarak yeni bir koruma alanına işaret etmek- tedir. Bu hakkın devleti ödevli kılan bir talep hakkı olması nedeniyle, idare çeşitli istisnalar saklı kalmak üzere, istenen bilginin nerede mevcut bulunduğunu araştırıp, bireyin kullanımına sunmak zorundadır. Bu hakkı, bilgi alma hakkından farklı kılan yön de işte devlete pozitif bir ödev yükleyen bu yönüdür22.

toplum kuruluşlarına, gruplara ve hatta tek tek bireylere birtakım ödevler ve haklar yüklemek- tedir. SOYKAN, 23.

20 SOYKAN, s.22; Türkiye’de Avrupa Birliği (AB)’ne uyum sürecinde 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu (RG., 24.10.2003) ile, bilgi edinme hakkı tüm bireylere tanınmış bulunmaktadır; Bilgi edinme hakkı bazı ülkelerde “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” adı altında genel bir yasayla, bazı ülkelerde de hem genel bir bilgi edinme hakkı kanunu ve hem de anayasal teminat (Tay- land, Filipinler, Malavi, Arjantin, Peru gibi ülkelerle Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Po- lonya ve Rusya Federasyonu gibi) ile sağlanmıştır; 2005 yılı itibariyle bilgi edinme hakkını ya- sal ve anayasal olarak tanıyan ülke sayısının 100’ü bulduğu belirtilmektedir. Bkz. www.privacyinternational.org. (Erişim Tarihi: 16.10.2008)

21 Bu iki hak, uluslararası insan hakları belgelerinde de hep birlikte anılmış bulunmaktadır. Bir- leşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesine göre, “Her ferdin fikir ve

fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde et- mek ve yaymak hakkını gerektirir” (RG., 27.05.1949, 7127, Bakanlar Kurulu Kararı, 1949/919).

22 Bilgi edinme yeni bir kavram ve yeni bir haktır. Buna rağmen bu kavram kısa sürede yayıldı ve bu konuda yasalar çıkarıldı. Bunun nedeni hem insan haklarının evrenselliği hem de kavramın içerdiği hakkın taşıdığı önemdi. Günümüzün karmaşık faaliyetli ve demokratik devletler ve bi-

Bu noktada değinilmesi gereken bir husus da bilgi edinme hakkının, devlet ve özel sektöre talep olmaksızın bilgi verme yönünde bir ödev yükleyip yüklemediği sorunudur. Gerçekten de bireylerin yakın çevrelerinde meydana gelen olaylar, çevre ile ilgili yerel yönetim birimleri tarafından alınan kararlar, hükümet politikaları ve acil eylem planları gibi kamusal konularda bilgi almaya hakları vardır. Bu durumu kamu için kabul etsek bile, acaba özel sektör açısından da bireylerin bilgilendirilmesi yükümlülüğünden söz edilebilir mi? Belirtelim ki, kamu yönetiminin yanı sıra özel sektörün de kamu yararını ilgilendiren konularda pek çok faaliyeti bulunmaktadır. Ancak, henüz pozitif hukuk açısından ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı kapsa- mında talep olmaksızın bilgi verme yönünde devlete yükümlülük getiren bir düzen- leme bulunmamaktadır. Özel sektörün de böyle bir yükümlülüğünün varlığından bahsetmek henüz mümkün değildir. Ancak böyle bir yükümlülüğün gerekliliğinden söz etmek gerekir. Dünya üzerindeki beklenti ise, bilgi edinme hakkının zamanla bu yönde evrileceğidir23. Bu süreç içerisinde özel sektörün de bu kapsamda değerlendi- rilmesi son derece önem arzetmektedir24.

Öte yandan, bilgi ve belgelere erişim konusunda ortaya konan genel bir yasal düzenleme yoksa, bilgi edinmenin yönetimin takdirine bırakıldığından söz edilebile- cektir. Yani bu noktada yönetimler hangi bilgiyi, nasıl, ne zaman ve ne ölçüde birey- lere sunacaklarını kendileri belirleyeceklerdir. Böylece bireyler ancak yönetimlerin

reysel kimlik bilincinin üst seviyelere çıktığı toplumlar için bilgi edinme hakkı hızlı bir çıkışla birçok temel hak ve özgürlükten daha önemli hale gelmiştir. CİN, s.13; Bilgi edinmeden hak olarak söz edebilmek için bu hususun genel bir yasal düzenleme olarak düzenlenmiş olması ge- rekir. İdari faaliyetlerden kişilerin bilgi edinmesini bir hak olarak düzenleyen hukuk sistemle- rinde idarenin bilgi ve belge verme konusundaki yetkisi bağlı yetkidir. Bu sistemde, kişilerin bilgi ve belgelere erişmesi ve açıklık kural; gizlilik ise istisnadır. Bilgi edinmeyi bir hak olarak düzenleyen sistemlerde, istisnalar saklı kalmak kaydıyla yönetim her konuda bilgi verme ödevi, bireyler ise bilgi edinme hakkına sahiptir. AKILLIOĞLU Tekin, “Yönetimde Açıklık-Gizlilik ve

Bilgi Edinme Hakkı”, AUSBFD, C:46, Sayı:3-4 (Aralık-1991), s.9; Bilgi edinme ile ilgili dü-

zenlemelerde bu hak ye herkese ya da ilgililere tanınmaktadır. Herkese açıklık, yönetsel belge- leri görme konusunda ilgilinin niteliği hakkında hiçbir şart öngörülmeksizin, herkes tarafından istemde bulunabilmesini ifade etmektedir. Ancak yalnızca ilgililere açıklık, bir yönetsel işleme yalnızca ilgili sıfatıyla katılanların sahip oldukları bilgi alma hakkından söz edilmektedir. AKILLIOĞLU Tekin, Yönetim Önünde Savunma Hakları, TODAİE Yayınları, No:203, An- kara-1983, s.114; Kesin sınırları ilgili yasal düzenlemede belirlenmiş, kamusal ya da özel bir gizlilik alanına ilişkin bilgi talep edilmesi halinde ise, yönetim bilgi vermekten kaçınabilecek- tir.

23 NOWAK Manfred, U.N. Covenant on Civil and Political Rights, CCPR Commentary, 1993, s.344.

(özel veya kamusal yönetim) çeşitli yollarla verdikleri demeçler yoluyla bilgi edinme imkânı bulacaklardır. Sonuçta yönetimin bilgi vermesi söz konusu olsa da, bunun bir yükümlülük içerdiğinden söz edilemeyecektir. Bu durum yönetim tarafından bir tür bahşetme ya da kamu düzenini istenilen seyirde muhafaza etme amacıyla, bilginin kendi doğruları çerçevesinde sunulmasına neden olacaktır25.

Belirtelim ki, kamu yararı taşıyan konularda bireylerin bilgilendirilmesi, yö- netimlere bir yükümlülük olarak getirilebilir. Özellikle çevresel sorunlarda26, çalışma ilişkileri27 gibi ekonomik ve sosyal konularda bu yükümlülükten söz etmek müm- kündür.

Çevre sorunlarında bireylerin bilgilenme hakkı uluslararası belgelerde de yer almaktadır. BM Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından hazırlanan ve 25.06.1998 tarihinde Danimarka’nın Aarhus kentinde imzalanan “Çevresel Sorunlarda Bilgiye Erişim, Karar Almaya Katılma ve Yargıya Erişim, Aarhus Sözleşmesi” bu hakkı dü- zenlemektedir28.

25 ŞAVRAN, s.32.

26 Çevresel bir felaket durumunda, vatandaşların karşılaşacakları felaketin zararlı sonuçlarından haberdar olmaları oldukça önemlidir. Ayrıca uzun vadede bireyleri ne gibi sorunların beklediği; gelecek dönemde sağlıklarında nasıl sonuçlar ortaya çıkaracağı, ne türden tedavi metotlarının uygulanması gerektiği konusunda bilgilendirmenin gereği ortadadır. Bu durumlarda öncelikle bağımsız ve çoğulcu bir basın aracılığı ile olayı öğrenmek, sonrasındaysa alınacak tedbirler ve yapılması gerekenlere ilişkin olarak bilgiye en kısa sürede ulaşmak bireyin en doğal hakkıdır. Bireylerin yakın çevrelerinde meydana gelen olaylar, çevre ile ilgili alınan kararlar, hükümet politikaları, acil önlem planları hakkında bilgi almaya hakları vardır. Bilgilenme sadece olay- dan etkilenenler için değil, o civarda yaşayan herkes için gerekli bilgileri içermelidir. Kamu ya- rarı taşıyan konularda bireylerin bilgilendirilmesi konusu Avrupa Konseyi bünyesinde de gün- deme gelmiştir. Danışma Konseyi’nde kabul edilen bir bildirge (23.01.1970 tarih ve 428/1970 sayılı karar) doğrultusunda kamu otoritelerine ifade özgürlüğü bağlamında kamu yararı taşıyan konulardaki önemli bilgileri belirli süreler zarfında kamuya açıklamaları tavsiye edilmiştir. SOYKAN, s.59 vd.

27 Çalışanların, çalışma ilişkileriyle ilgili (sağlık, güvenlik, işe alma ve işe son verme, sözleşme- nin süresi, konusu, işyeri veya işletmede yapısal değişiklikler, yatırım kararları gibi) pek çok konuda bilgilendirilmesine ilişkin Avrupa Birliği (AB) mevzuatında (sözleşme, şart ve yönerge düzeyinde) düzenlemeler bulunmaktadır.

28 SOYKAN, s.62; Türkiye henüz bu sözleşmeye taraf olmamıştır; Çevre hakkı ile ilgili olan uluslararası sözleşme, bildiri ile ulusal mevzuatın ortak noktası, çevrenin korunması birey, top- lum ve tüm insanlık için hayati önemde olduğu vurgusudur. Ancak kitlesel bilinç ve katılım olmadıkça, çevrenin korunmasının veya sağlıklı bir çevre oluşturmanın mümkün olmadığını belirtmemiz gerekir. Sosyal yapının üyesi olan birey, nasıl bir çevrede yaşadığı veya içinde ya- şadığı ekolojik dengenin hassasiyeti, ve bu hassasiyeti tehdit eden unsurlar hakkında bilgi sahi-

bi olmadıkça, harekete geçmez ve çevre hakkını etkili bir şekilde kullanamaz. Bu bakımdan

1982 Anayasası da herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamaya hakkı olduğunu hükme bağlamıştır. Belirtelim ki, bu hak bireylerin çevrelerinde meydana gelen gelişmelerden haberdar olmaları ve gerektiğinde idarenin bu konudaki uygu- lamalarına karşı çıkmaları ile sağlanabilir. 2872 sayılı “Çevre Kanunu”nun “Bilgi Edinme ve Başvuru Hakkı” başlığı altında düzenlenmiş bulunan 30. maddesinde, mevcut idari başvuru hakkına ek olarak herkesin, 4982 sayılı “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu”29 kapsamında çevreye ilişkin bilgilere ulaşma hakkına sahip olduğu belir- tilmiştir. Ancak bu düzenleme Devlet’e bilgi verme yönünde pozitif herhangi bir ödev yüklememektedir.

Öte yandan çalışma ilişkilerinde de yönetimlerin (devlet veya özel sektör) ta- lebe gerek olmaksızın özellikle çalıştırdıkları kişileri bilgilendirme yükümlülüklerin- den söz etmek mümkündür. Bu konulardaki yükümlülüğünün de kamu yararından kaynaklandığını belirtmemiz gerekir.